Rahman ve Rahim Allah'ın Adıyla



Yüklə 0,97 Mb.
səhifə13/32
tarix04.01.2019
ölçüsü0,97 Mb.
#90078
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   32

Gadir-i Hum Toplantısı


Gadir-i Hum Toplantısı, İslâm âleminin siyasî tarihinin en önemli olaylarından biridir. Bu toplantıda Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s) için biat alındı ve Peygamber (s.a.a) onu ümmetinin genel lideri ve ümmetini en doğru yolda ilerletecek bir merci olarak tayin etti.

Peygamber (s.a.a), hac merasimini yerine getirdikten sonra Mekke'den Medine'ye doğru yola çıktı. Gadir-i Hum'a yetişinceye kadar hiç durmadan süratle yol kat etti. Gadir-i Hum'a vardığında Cebrail kendisine nazil oldu. Allah-u Teala'dan İslâm ümmetinin siyasî ve sosyal geleceği ile ilgili oldukça önemli bir mesaj getirmişti. Allah-u Teala, Resulü'ne, orada durup İmam Ali'yi kendisinden sonraki halifesi olarak tayin etmesini ve Müslümanlardan onun için biat almasını emretmişti. Yüce Allah, bu emri şu ayetle Peygamberi'ne vermişti:

"Ey Resul! Rabbinden sana indirileni (halka) ilet. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliği görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez."1

Ayet, şiddetli bir uyarı içermektedir. Eğer Peygamber (s.a.a) bu önemli görevi yerine getirmezse, Rabbinin elçiliğini tamamlamış olacak, tüm çabaları ve zahmetleri boşa gidecektir.

Peygamber (s.a.a), sarsılmaz bir azim ve sağlam bir iradeyle Allah'ın emrini yerine getirmek için harekete geçti. Bineklerin yüklerini aşağı indirdi ve çölün kızgın kumları üzerine konakladı. Hac kafilelerine de aynı şeyi yapmalarını emretti. Günün oldukça sıcak bir saatiydi. Öyle ki insanlar, elbiselerinin ucunu ayaklarının altına sererek çölün yakıcı kumlarından korunmaya çalışıyorlardı.

Peygamber (s.a.a) ayağa kalktı ve insanlara namaz kıldırdı. Namaz bittikten sonra deve tahtırevanlarından minber olarak kullanacağı bir plâtform yapılmasını emretti. Plâtform hazırlanınca üzerine çıktı ve -tarihçilerin kayıtlarına göre- kendisini dinlemek için toplanan yüz bini aşkın insana hitap ederek konuşmaya başladı. İslâm yolunda ve tevhit kelimesini yayma uğruna çektiği zahmetleri, katlandığı zorlukları ve verdiği mücadeleyi anlattı. Sonra biraz da İslâm'ın getirdiği hükümler, öğretiler ve adaptan bahsetti. Sonra şöyle buyurdu:

"Bakın, benden sonra Sekaleyn hakkında nasıl davranacaksınız?"

Kalabalığın içinden biri, "Sekaleyn nedir, ya Resulullah?" diye seslendi.

Peygamber (s.a.a), hiçbir karışıklık ve belirsizliğe yer bırakmayacak şekilde Sekaleyn'den neyi kastettiğine açıklık getirdi. Şöyle buyurdu:

"Büyük değerli emanet Allah'ın kitabıdır. Onun bir ucu, aziz ve celil Allah'ın elindedir; bir ucu da sizin elinizdedir. Ona sımsıkı sarılın ve sapmayın. Küçük olan diğeri ise, benim itretim (Ehl-i Beyt'im)dir. Tüm incelikleri bilen ve her şeyden haberdar olan Allah, bu ikisinin Kevser havuzunun başında bana kavuşuncaya kadar asla birbirinden ayrılmayacağını bana haber vermiştir. Ben de Rabbimden o ikisi için bunu istedim. O hâlde asla onlardan öne geçmeyin, yoksa helâk olursunuz; ve asla onlardan geride kalmayın, yoksa helâk olursunuz…"

Peygamber (s.a.a), böylece ümmetini dalalet ve sapmaktan koruyacak olan doğru çizgiyi önlerine koymuş oldu.

Sonra vasisi, kardeşi ve ilim şehrinin kapısı olan Ali'nin elinden tuttu ve velâyetini kabul etmeyi her Müslümana farz kıldı. Onu kendisinden sonraki halifesi olarak ilân etti. Oldukça yüksek bir sesle şöyle seslendi:

"Ey insanlar! İnsanların müminler üzerinde kendilerinden daha yetkili olanı kimdir?"

"Allah ve Resulü en iyisini bilir." diye cevap verdiler.

Şöyle buyurdu:

"Allah benim mevlâmdır, ben de müminlerin mevlâsıyım ve ben onlar üzerinde kendilerinden daha yetkiliyim. Bilin ki, ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır."

Bu sözü üç defa tekrarladı, sonra şöyle dedi:

"Allah'ım! Onu veli edinenin velisi ol, ona düşman kesilenin düşmanı ol, onu seveni sev, ona kin besleyene gazap et, ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakanı yalnız bırak ve o nereye dönerse hakkı onunla beraber döndür. Bu sözlerimi, burada hazır bulunanlar hazır bulunmayanlara iletsinler…"

Bu sözlerle hilâfet Resulullah'tan sonra Allah'ın veli kullarının en üstünü olan İmam Ali'ye verilmiş oldu.

Peygamber (s.a.a), Rabbi tarafından üzerine bırakılan görevi yerine getirdi. İmam Ali'yi kendisinden sonra halife olarak tayin etti. Bütün Müslümanlar üzerindeki büyük velâyetini ve genel önderliğini ona tevdi etti.


İmam Ali İçin Alınan Genel Biat


Müslümanlar gelip halifeleri ve imamları olarak İmam Ali'ye biat ettiler. Peygamber (s.a.a), müminlerin analarına da ona biat etmelerini emretti. Ömer b. Hattab da gelip İmam'a biat etti, onunla tokalaştı ve şöyle dedi:

"Seni kutluyorum ey Ebu Talib'in oğlu! Benim ve bütün mümin erkek ve kadınların mevlâsı oldun."

Ne kadar üzücüdür ki, Peygamber'in vefatından daha birkaç sayılı gün geçmemişti ki Hattab'ın oğlu, Ebu Bekir'e biat etmesi için İmam'ın evine hücum etti, Ali ve Fatıma'nın evini yaktı. İleriki bölümlerde bu olaya değineceğiz.

Her neyse, İmam'a halife olarak genel ve kapsamlı bir biat gerçekleşti. Nitekim şairler bile bu olayı şiirlerine taşıdılar. Hassan b. Sabit der ki:

"Gadir günü Peygamberleri sesleniyordu onlara / Hum bölgesinde ve Peygamber sesini ne kadar da iyi duyuruyordu! Dedi ki: 'Kimdir sizin mevlânız ve nebiniz?' / Hiçbir kimse görmezden ve duymazdan gelmedi ve 'İlâhın mevlâmızdır, sen de bizim nebimizsin. / Velâyet konusunda bizden karşı çıkan birini bulamazsın.' dediler. Peygamber dedi ki: 'Kalk ya Ali! / Ben, kendimden sonra imam ve yol gösterici olarak sana razı oldum. / Ben kimin mevlâsıysam, bu da onun velisidir. / O hâlde veli edinerek onun sadık yardımcıları olun.' / Ve o sırada şöyle dua etti: 'Allah'ım! Ona dost olanın dostu ol. / Ali'ye düşman olanın da düşmanı ol.'1"

İlham ile şiir söyleyen Seyyid Himyerî de şöyle der:

"Ve Muhammed Gadir-i Hum'da ayağa kalktı / Yüksek ve net bir sesle seslendi / Kendisiyle birlikte hacca gelen Araplar ve Acemlere / Büyük gölgeliğin çevresinde toplanıp kendisini dinleyenlere / Seslendi ki: 'Ben kimin mevlâsıysam, Ali de / Onun mevlâsıdır.' Peygamber, gerçekten Ali'ye çok lütufkârdı."

İslâm'ın büyük şairi Kumeyt de şöyle der:

"Gadir-i Hum'daki büyük gölgelik günü / Peygamber insanlar için velâyeti açıkladı da keşke sözünü dinleselerdi! / Fakat insanlar sözlerini tutmadılar / Ben onun gibi zayi olmuş bir hak görmedim."

Gerçekten de dünyada Ebu'l-Hasan'ın hakkı gibi zayi olmuş bir hak yoktur. İnsanlar zorla ona el koydular ve Peygamber'in onunla ilgili sözlerini görmezden geldiler.

Her neyse, Gadir olayı, İslâm tarihinin en önemli olaylarındandır. Büyük araştırmacı rahmetli Şeyh Eminî, el-Gadir adlı ansiklopedik eserinde olayın vuku bulduğu günden kendi zamanına kadar bu olayla ilgili söylenen önemli şiirleri bir araya toplamıştır.


Yüklə 0,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin