Rehber ansiklopediSİ 1



Yüklə 3,06 Mb.
səhifə13/133
tarix21.10.2017
ölçüsü3,06 Mb.
#8653
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   133

ABDULLAH BİN ZÜBEYR


Eshab-ı kiramdan. Aşere-i mübeşşereden, yani dünyadayken Cennet'le müjdelenen on Sahabi'den biri de Zübeyr bin Avvam'ın oğludur. Annesi, hazret-i Ebu Bekr'in kızı Esma'dır. 624 (H. 2) senesinde Medine'de doğdu. Hicretten sonra doğan ilk çocuktur. Adını Peygamber efendimiz koydu. 692 (H. 73)de Mekke-i mükerremede vefat etti.

Yedi yaşındayken babası tarafından Peygamber efendimize getirilen Abdullah bin Zübeyr radıyallahü anh, O'na biat etti. Henüz çocuk denecek yaşta babası ile birlikte Suriye'nin fethine katıldı ve Yermük Muharebesinde bulundu. 639 (H. 19)da Mısır'ın fethine katıldı. Hazret-i Osman'ın halifeliği zamanında Afrıkiyye (Tunus) Seferine de katılarak 20 bin mücahid ile 120 bin düşmana karşı kahramanca çarpıştı. Bu savaşta düşman kumandanı Romalı Gregor'u öldürerek zaferin kazanılmasında büyük bir rol oynadı. 650 (H. 30)de Kufe valisi Said bin As kumandasındaki ordu ile Horasan, Taberistan ve Cürcan'a yapılan sefere katılarak büyük yararlıklar gösterdi. Hazret-i Osman'ın emriyle Kur'an-ı kerimin nüshalarını çoğaltmak için kurulan dört kişilik heyette bulundu. Hazret-i Osman'ın evi isyancılar tarafından kuşatılınca, ileri gelen Sahabilerin oğullarıyla birlikte halifeyi büyük gayretle savundu. Fakat halife şehid edildi. Cemel Vak'asında babasıyla birlikte hazret-i Aişe'nin yanında yer aldı. Cemel Vak'asından sonra teyzesi hazret-i Aişe ile Medine'ye dönen Abdullah bin Zübeyr, hazret-i Muaviye'nin halifeliği sırasında Medine'de kaldı. Hazret-i Muaviye'nin vefatından sonra iktidara gelen oğlu Yezid'e biat etmeyip, hazret-i Hüseyin ile birlikte Mekke'ye geldi. Hazret-i Hüseyin Kufe'ye davet edilince, bu daveti kabul etmesini uygun görenlerden birisi de Abdullah bin Zübeyr idi.

Hazret-i Hüseyin'in Kerbela'da şehid edilmesinden sonra, Yezid'in adamlarını Hicaz'dan çıkararak halifeliğini ilan etti. Mekke ve Medine halkı ona biat etti. Böylece 680-681 (H. 61)de Abdullah bin Zübeyr bütün Hicaz'a hakim oldu. Bunun üzerine Yezid, Müslim bin Ukbe kumandasında büyük bir orduyu Abdullah bin Zübeyr üzerine gönderdi. Müslim, Harre Savaşı sonunda Medine-i münevvereyi ele geçirdi. Bu savaşta Medine halkından ve Eshab-ı kiramdan pekçok kimse şehid oldu. Müslim bin Ukbe, Mekke üzerine yürüdüğü sırada vefat etti. Yerine geçen Husayn bin Numeyr es-Sekuni 683 (H.64) senesinde, Abdullah bin Zübeyr'i Mekke'de 64 gün muhasara etti. Bu sırada Yezid'in ölüm haberi Mekke'ye ulaşınca, Husayn muhasarayı kaldırıp Şam'a döndü. Bu sırada Kabe-i muazzama yandı. Abdullah bin Zübeyr yeniden yaptırarak Hacer-ül-esvedi de içeri aldı. Peygamber efendimizin türbesini tamir ettirdi. Yezid'in vefatından sonra Hicaz, Yemen, Irak ve Horasan halkı Abdullah bin Zübeyr'e biat edip, halife olarak tanıdılar. Dokuz sene Mekke'de halife oldu. Adına para bastırdı.

Abdülmelik bin Mervan Emevilerin başına geçince, önce Irak'a asker sevk edip, Abdullah bin Zübeyr'in kardeşi Mus'ab'ı öldürttü. Sonra da meşhur Haccac bin Yusuf es-Sekafi'yi Hicaz'a gönderdi. Haccac 691 (H.72) yılında Mekke'yi kuşattı. Mancınıklarla şehri tahrib etti. Muhasara altı buçuk ay sürdü. Abdullah bin Zübeyr atılan bir taşla alnından yaralandı. Sonra Haccac'ın askerleri onun üzerine atılıp şehid ettiler.

692 (H.73) yılında şehid olduğu zaman validesi Esma o esnada sağ idi. Haccac'ın karşısına çıkarak, bir takım acı sözler söyledi. Abdullah'ın şehadetinden sonra, Abdülmelik bin Mervan Kabe'nin bir duvarını yeniden yaptırarak, Hacer-i Esved-i eski yerine koydurdu ve bugünkü şeklini verdi.

Abdullah bin Zübeyr, şecaat ve cesaretiyle birlikte çok ibadet ederdi. Namazda o kadar huzura dalardı ki, tarifi mümkün değildir. Babası onun hakkında; "İnsanların Ebu Bekr-i Sıddik'e en çok benzeyeni." buyurmuştur.

Eshab-ı kiramın fıkıh, tefsir ve hadis alimlerinden ve "Abadile" (Dört Abdullah)den biri olan Abdullah bin Zübeyr, Resulullah efendimizden bizzat işiterek hadis-i şerif rivayet ettiği gibi, babasından, hazret-i Ebu Bekr, hazret-i Ömer ve hazret-i Osman'dan, teyzesi hazret-i Aişe'den, hazret-i Ali gibi Eshab-ı kiramın ileri gelenlerinden de hadis-i şerif rivayet etmiştir. Onun bildirdiği otuz üç hadis-i şerifin tamamı Ahmed bin Hanbel'in Müsned adlı kitabında yer almıştır. İslamiyette ilk olarak yuvarlak gümüş parayı Mekke-i mükerremede bastıran odur.

Resulullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) işiterek rivayet ettiği bazı hadis-i şerifler şunlardır :



Benim mescidimde kılınan namaz, Mescid-i Haram hariç diğer mescidlerde kılınan namazlardan üstündür. Mescid-i Haram'da (Kabe'de) kılınan bir namaz, burada (peygamber mescidinde) kılınan 100 namazdan efdaldir (üstündür).

Nikahı ilan ediniz.

Allah yolunda bir gece bekçilik yapmak, bin geceyi ihya etmekten ve bin gündüzü oruçlu geçirmekten daha efdaldir.

Şayet ümmetimden, Allah'tan başkasını dost edinseydim, Ebu Kuhafe'nin oğlunu (Ebu Bekr'i) dost edinirdim. Ancak o, din kardeşim ve (hicret esnasında) mağaradaki arkadaşımdır.

ABDULLAH CEVDET


Osmanlı Devletinin son devirlerinde yaşamış siyaset adamı ve yazar. Jön Türkler hareketlerini başlatanlardan ve İttihad ve Terakki Cemiyetinin kurucularından. Babası Diyarbekir Birinci Tabur Katibi Ömer Vasfi Efendi olup, 9 Eylül 1869'da Arapkir'de doğdu. 1932'de İstanbul'da öldü.

İlk tahsilini Arapkir'de ve Hozat'ta yaptıktan sonra Mamüretü'l-Aziz (Elazığ) Askeri Rüşdiyesini bitirdi. Kuleli Askeri Tıbbiye İdadisinden de mezun olduktan sonra Mekteb-i Tıbbiyeye girdi. Biyolojik materyalist fikirlerin tesirinde kaldı. Dinin insan üzerindeki fonksiyonlarını inkar eden ve her şeyi madde ile açıklamaya çalışan materyalist görüşlere yer veren bazı eserler yazdı.

Talebeyken 1889'da tıbbiyeli arkadaşları ile sonradan İttihad ve Terakki Cemiyeti adını alacak olan İttihad-ı Osmani adlı gizli cemiyeti kurdu. Siyasi faaliyetleri sebebiyle birçok defa tutuklandı. 1894'te Mekteb-i Tıbbiyeden mezun oldu. Haydarpaşa Hastahanesinde vazife aldı. Geçici olarak Diyarbakır'a vazifeli gönderildi. Orada İttihad-ı Osmani Cemiyetine Ziya Gökalp gibi pekçok kimseyi üye kaydetti. İstanbul'a döndükten sonra siyasi faaliyetlere devam ettiği ve devlete karşı olan faaliyetleri sebebiyle arkadaşlarıyla birlikte tutuklandı. 1896'da Bakanlar Kurulu kararıyla Trablusgarb'a sürüldü. Burada da siyasi faaliyetlere devam etti.

Mizan ve Meşveret adlı dergilere imzasız ve "Bir Kürt" takma adıyla yazılar gönderdi. Fizan'a sürüldü ise de oradan Tunus'a kaçtı. Paris'e geçerek Osmanlı Devletini yıkmak için faaliyet gösteren Jön Türklere katıldı. 1897'de Cenevre'ye giderek İttihad ve Terakki Cemiyetinin merkez komitesinde yer aldı. Çeşitli gazete ve dergilerde takma adıyla yazılar yazdı. 1899'da Viyana sefareti tabipliğine tayin edildi. 1903'te tekrar Cenevre'ye giderek bir matbaa kurdu ve İctihad Mecmuası'nı çıkarmaya başladı. 1904'te Osmanlı İttihad ve İnkılap Cemiyetinin kurucuları arasında yer aldı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdığı yazılarda Sultan İkinci Abdülhamid Han ve diğer hükumet erkanı hakkında çirkin ifadeler kullandı. 20 Ekim 1904’te İsviçre'den sınır dışı edilince, İctihad Dergisi ve kütüphanesini Mısır'a naklederek bölücü ve yıkıcı faaliyetlerine devam etti. Şura-yı Osmani Cemiyetinin idaresinde vazife aldı. Bu sırada İslam düşmanı ve müsteşrik Dozy'nin eseri Essai Sur l'histoire de l'İslamisme adlı kitabını Tarih-i İslamiyet adıyla tercüme etti. Bu kitapta Peygamberimize karşı saygısız ifadeler kullandığı için dindar insanların samimi duygularını rencide etti. Bu yüzden pekçok kimse tarafından, kendi yanlış fikirlerinden başkasını kabul etmeyen, Allah düşmanı manasında "Adüvvullah Cevdet" diye anıldı. Bozuk fikirlerine zamanın hakiki alimleri tarafından cevaplar verildi.

İkinci Meşrutiyetin ilanından ve İkinci Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesinden sonra 1910 senesi sonlarında İstanbul'a dönen Abdullah Cevdet, İttihad ve Terakki ileri gelenleriyle arası açık olduğundan Cağaloğlu'nda İctihad Evi adını verdiği binaya yerleşerek İctihad Dergisini çıkarmaya devam etti. Aynı sene içinde kurulan Osmanlı Demokrat Fırkasının ikinci başkanı oldu. Bu fırka, Hürriyet ve İtilaf Fırkasıyla birleşince de, siyasi faaliyetlerini Kürt Teali Cemiyetine girerek devam ettirdi. Çıkardığı İctihad Dergisi, din ve devlet aleyhinde yazılar yazdığı için birçok defa kapatıldı. Bir ara İsviçre'ye giderek Osmanlı Devleti aleyhinde çalışan muhaliflere katılmak istediyse de isteği İsviçre hükumeti tarafından reddedildi. Daha sonra İttihadcıların desteğiyle çıkan Hak Gazetesinin yazarlarından oldu. Birinci Dünya Harbinden sonra yeniden siyaset ve yayın faaliyetlerine başladı. 1 Kasım 1918'den itibaren İctihad Dergisini yeniden çıkardı. Tekrar İttihadcıların aleyhinde yazılar yazdı. İngiliz Muhibler Cemiyetini kurdu. Ayrıca İngilizlerle işbirliği yapan Kürdistan Teali Cemiyetinde de önemli roller aldı. İctihad Mecmuasıında dini tezyif edici yazılar neşr etmeye devam etti. Bir ara Sıhhıye Müdürü olduysa da bu vazifeden alındı. 25 Mayıs 1920'de bu vazifeye yeniden tayin edildi. Fakat yedi ay sonra tekrar alındı. Yeniden neşr etmeye başladığı İctihad Dergisinin 1 Mart 1922 tarihli 144. sayısında Bahailiğin yeni bir din olarak kabul edilmesini tavsiye etti. İstiklal Harbinden sonra İctihad Dergisinde yeni idareyi öven yazılar yazarak nüfuz kazanmak istedi. Bu mecmuada Türkiye'nin nüfus politikasıyla ilgili olarak; "Neslimizi ıslah etmek, kuvvetlendirmek için Avrupa'dan ve Amerika'dan damızlık erkek getirmek gerekir." şeklindeki iddiasının yer aldığı bir yazıyı kendi imzasıyla yayınladı. Bu yazısı bütün yurtta büyük ve derin bir nefrete sebep oldu.

Ömrünün sonuna doğru tamamen yalnız kalan Abdullah Cevdet 29 Kasım 1932'de öldü.


Yüklə 3,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   133




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin