* “Namlu uzunluğu 17 cm. olan bıçakla, mağdure eşine 13 darbe vurabilme imkanını bulabilen sanığın bu darbelerden 12 adedi ile bir kısmı son derece basit nitelikte kalan ve en ağırı 7 gün iş ve güce engel olabilecek düzeyde sonuç yaratan yaralamalar yaptığının, bunların dışındaki tek darbe ile sol toraks orta koltuk altı çizgisi hizasında 4. interkostal aralıktan girerek hemotoraksa neden olacak biçimde hayati tehlike ile müterafik düzeyde 25 gün iş ve güce engel olduğunun anlaşılması karşısında deruni nitelikteki kastı öldürmeye yönelik olarak sübuta erdirecek başkaca bulgunun bulunmaması nedeniyle kuşku halinin lehe yorumlanması sonucu suça yaralama vasfı vermek ve darbelerin vasfı gözetilmek suretiyle TCY.nın 29/son maddesi kapsamında temel cezayı teşdiden tayin etmek gerekirken darbe sayısının çokluğunun vasıf yönünden aleyhe değerlendirilerek suça öldürmeye tam kalkışma vasfı verilmesi yasaya aykırı...” (5. CD. 21.6.2004, 4112/2436)
* “Sanığın yakın meafeden 8 el ateş etmesine rağmen isabet ettirememesi şeklinde gerçekleşen eylemin silahla etkili eyleme tam teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilemeden “canlı hedef üzerinde yara açmadığından” bahisle eylemin eksik teşebbüs olarak kabul edilerek...” (2. CD. 28.4.2004, 27846/8296)
* “Sanığın şikayetçiye ait cüzdanı alarak olay yerinden uzaklaştığının anlaşılması karşısında yüklenen suçun tamamlandığı gözetilmeden, sanığın cüzdanı içinde para olduğu düşüncesiyle çaldığı ancak para bulunmaması nedeniyle amacına ulaşamadığından bahisle eksik teşebbüs olarak kabulü...” (11. CD. 18.3.2004, 1186/2048)
* “Sanığın suça konu otonun kapısını açtığı, ancak; direksiyon kilidini kıramadığı için çalıştıramayıp terk ettiği anlaşıldığından eyleminin eksik kalkışma aşamasında kaldığı gözetilmeyerek...” (6. CD. 18.3.2004, 23940/3126)
* “Yakınanın evinin penceresine merdiven dayayıp içeri girmek üzereyken polisler tarafından görülmesi üzerine, hiçbir şey alamadan olay yerinden kaçan ve kovalamaca sonucu yakalanan sanığın eyleminin eksik kalkışma aşamasında kaldığı gözetilmeyerek...” (6. CD. 8.3.2004, 23318/2468)
* “Sanığın suça konu deterjanları kendi aracına yükledikten sonra henüz olay yerinden ayrılmadan ihbar üzerine hırsızlığı öğrenip olay yerine gelen kolluk görevlilerince yakalandığının anlaşılması karşısında, eylemin tam kalkışma aşamasında kaldığının gözetilmemesi...” (6. CD. 23.12.2003, 20227/10330; aynı doğrultuda 11. CD. 20.10.2003, 12169/7027)
* “Sanık C.Y.’in diğer sanıkla birlikte önceden anlaşarak, işverenleri olan yakınıcının evinin anahtarlarını hırsızlık yapmak amacıyla çoğaltmaları suçun hazırlık hareketlerini oluşturduğu gözetilmeden, buraya kadar olan eylemi icra hareketi kabul edilerek yazılı şekilde uygulama yapılması...” (6. CD. 18.12.2003, 20918/10123)
* “İşyerine hırsızlık amacı ile çatıdan girmek isterken ayağı kayıp yere düşen ve herhangi bir şey almamış olan sanığın eyleminin eksik kalkışma aşamasında kaldığı gözetilmeden tam kalkışma kabulü...” (6. CD. 29.5.2002, 21076/713)
* “Olay yerinden ayrıldıktan sonra, kesintisiz izleme olmadan yolda kuşku üzerine yakalanan sanığın eyleminin tamamlandığı gözetilmeden tam kalkışma aşamasında kaldığı kabul edilerek...” (6. CD. 1.3.2004, 8987/1977; aynı içerikte 6. CD. 2.5.2003, 15110/28291; 6. CD. 23.10.2003, 18387/7471)
* “Sanığın suça konu alüminyum çerçeveleri binanın dışına çıkardığının anlaşılması karşısında, eylemin tam teşebbüs aşamasına ulaştığı gözetilmeyerek...” (6. CD. 21.4.2003, 1965/13459)
* “Sanığın müştekinin üzerine av tüfeği ile ateş ettiği ancak müştekinin mobileti ile kaçması üzerine saçmaların isabet etmediğinin anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin tam teşebbüs aşamasında olduğu gözetilmeden...” (2. CD. 29.1.2004, 19329/690)
* “Maruz kaldığı ağır haksız kışkırtmanın sevkiyle tahra kullanan ve mağdur Ömer'e çok sayıda darbe vurabilen sanığın bu darbelerden sadece bir tanesiyle mağdurun kolunda radial ve ulnar arter kesisi yaratarak hayati tehlikeyle müterafik düzeyde hayati tehlike hali yaratmasına, mağdurun boynunda da cilt cilt altı adale kesisi oluşturmuş ise de bu darbenin yaşamsal tehlike yaratmayacak düzeyde oluşması nedeniyle kastın öldürmeye yönelik olduğunun kesin ve yeterli kanıtını oluşturmuş sayılamamasına, mağdurun vücudunun sırt bölgelerine yapılan darbelerin ise basit nitelikte sonuç yaratmasına binaen kuşkunun sanık yararına yorumlanması neticesi suçun TCY.nın 456/2,457/1,51/2,59.maddelerine mümas olduğu sonucuna varmak gerekirken aşılamayan kuşku halini aleyhe değerlendirerek yazılı biçimde öldürmeye tam kalkışmaktan hüküm kurulması...” (1. CD. 10.03.2004, 4256/744)
* “Tarla sulama meselesinden aralarında çıkan tartışma sonucunda, muhtar olan sanığın muhtarlık görevinden dolayı kendisine verilen ruhsatlı tabancayı çekerek mağdura etkili mesafeden ve doğrudan ateş etmek suretiyle raporunda belirtilen şekilde hayati tehlikeye maruz kılıp, 25 gün iş ve gücünden kalacak derecede yaralanmasına neden olduğu anlaşılmakla; kullanılan silahın niteliği, yara nahiyesi ve iç organlarda oluşturduğu harabiyet de dikkate alındığında, eyleminin adam öldürmeye tam teşebbüs niteliğinde olup...” (1. CD. 15.9.2003, 2470/1914)
* “Çiftçi malları koruma bekçisi olan sanık Osman'ın yanında diğer bekçi Hüseyin ile birlikte olay günü görevli oldukları bir sırada çiftçi malları koruma meclisi başkanlığınca yasaklanan bölgede mağdur Sadık ile kardeşi Seyit'in hayvan otlattıklarını görmeleri üzerine aralarında çıkan tartışma sonucu mağdurların kendilerine küfür etmeleri nedeniyle sanık Osman'ın taşıdığı tek kırma av tüfeğini mağdur Sadık'a tevcih edip öldürmeye elverişli bir mesafeden hedef seçmek suretiyle iradi bir şekilde ateş ederek karaciğerde, böbrekte, sağ hemitorksta çok sayıda saçmalar nüfuz etmesiyle toraks drenaj tüpü uygulanmasına neden olacak tarzda hayati tehlikeye maruz kılıp 45 gün iş ve gücünden kalır derecede yaraladığı anlaşılmakla, hasıl olan bu netice karşısında sanık Osman'ın eyleminin adam öldürmeye tam teşebbüs niteliğinde olduğunun kabul edilerek TCK.nun 448,62,251,51/1 ve 59. maddeleriyle cezalandırılması yerine yazılı şekilde suç vasfında hataya düşülerek eksik ceza tayin edilmesi...” (1. CD. 11.2.2004, 1822/263)
* “Dosya münderecatına, mahkemenin sureti kabulüne ve maddi vakıaya göre Kenan, Recep ve Metin'in aralarındaki husumet nedeniyle içerisinde Yalçın ile Ertan'ın seyrettiği 34 ... 5614 plakalı Anadol marka kamyonu çapraz durumda yaylım ateşine tutarak kurşunladıkları, olay yerine üç cins silaha ait 25 adet mermi boş kovanı ve araçta çok sayıda mermi isabeti bulunduğu, olayın akışı içerisinde sanıkların her bir mağduru ayrı ayrı müstakil hedef ittihaz edebilecek konumda bulunmadıkları, Yalçın ve Ertan'ın hedef küçültmek suretiyle yara almadan kurtuldukları, ancak hedeften inhiraf eden ve hangi sanığın atışı mahsulü olduğu tıbben ve fennen belirlenemeyen bir mermi çekirdeğinin olay yerinden tesadüfen geçen Fatma'nın göğüs bölgesinden isabetle, onu hayati tehlike tevlit edecek derecede yaraladığı anlaşılmıştır. Bu fiili duruma nazaran, özel hedef seçme imkanı bulunmayan, ancak canlı hedefe tevcihan çok sayıda silah boşaltan sanıkların gayri muayyen kasıtla hareket ettiklerinin kabulü zorunlu görülmekle, hukuki sorumluluklarının da eylemlerinin maddi sonuçlarına göre tayini lüzumu belirlendiğinden, neticede sadece Fatma'nın yaralanması olgusu baz alınarak her üç sanığın maddi müstakil faili belli olmayan adam öldürmeye tam derecede teşebbüs suçunun fer'i faili telakkisi ve TCK.nun 52, 448, 62, 463. maddeleri gereğince bir defa tecziyeleri icabı gözetilmeyerek, ağır maddi netice bertaraf edilip, Yalçın ve Ertan'a yönelik maddi verileri olmayan iki kez öldürmeye eksik derecede teşebbüs fiilinden ceza hükmü tesisi...” (1. CD. 1.10.1990, 2114/2360)
* “Müşteki müdahil Mahmut'un sanıklardan Mustafa ile akraba olduğu, adı geçen bu sanığın daha önceden adam öldürme suçundan uzun süre cezaevinde yattığı, tahliyesinden sonra bir süre işsiz dolaştığı ve olay tarihinden önce müdahilden para istediği fakat müdahilin vermediği, sanığın daha sonra Eskişehir'den tanıştığı sanık Ali'ye dayısı müdahili öldürüp parasını almayı teklif ettiği ve bu amaçla plan yapıp olay günü Emirdağ'a geldikleri, sanık Mustafa'nın plan gereği ekmek bıçağını alıp evin bodrum katında beklemeye başladığı, sanık Ali'nin de mağdurun dükkanına giderek ona mutlaka eve gitmesini söylediği, durumdan şüphelenen mağdur müdahil Mahmut'un polise haber vermesi üzerine sanık Mustafa'nın evin bodrum katında bıçaklı vaziyette güvenlik kuvvetlerince yakalandığı iddia ve kabulden anlaşılmıştır.
Yerleşmiş Yargıtay içtihatları itibariyle bir hareketin icra hareketi sayılabilmesi için, günlük hayat tecrübelerine göre işlenmeye karar verilen suça yönelmeyi iltibasa yer bırakmayacak şekilde ortaya koyan hareketlerdir. Şayet, failin hareketi, işlenmesi kararlaştırılan fiilin kanuni unsurunu oluşturacak boyuta henüz ulaşmadığı anlaşılırsa ortada işlenmesi kararlaştırılan suçun tecziyesi mümkün olmayan hazırlık hareketi bulunmakta fakat yapılan hareket mevcut aşaması itibariyle başka bir suç oluşturmaktaysa failin o suçtan sorumlu tutulması (TCK.nun 61/son maddesi) gerekir.
Sanığın açıklanan eylemi öldürmeye kalkışma suçunun icrai hareketi boyutuna ulaşmadığından öldürmeye eksik kalkışmaktan mahkumiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır. Ancak; girdiği yer, mağdurun evinin alt katı olduğundan ve müştekinin bu konuda da şikayeti bulunduğundan konut dokunulmazlığını ihlal suçundan suç duyurusunda bulunması gerekmekle; sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden kabulü ile öldürmeye eksik kalkışmak suçundan kurulan hükmün bozulmasına...” (1. CD. 1.2.1994, 102/136)
* “Sanık D.'ın H.'i taammüden öldürmeye tam teşebbüs suçundan Burdur Ağır Ceza Mahkemesi'nin 21.3.1991 tarih, 1991/61 esas, 1991/20 sayılı mahkumiyet kararı Yargıtay Birinci Ceza dairesi'nin 5.7.1991 tarihli, 991/1489-1922 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiş, 31.3.1993 tarihinde ölen Hüsamettin'in ölümünün ateşli silah yaralanmasına bağlı kafatası kırığı ve beyin dokusu lezyonu ve bunun sonucunda oluşan geç komplikasyonlar olduğu 8.3.1993 tarihli Adli Tıp Kurumu Ankara Grup Başkanlığı'nın raporunda tesbit edilmiştir. Taammüden öldürmeye tam teşebbüs nedeniyle verilen mahkumiyetle ilgili kesin hüküm karşısında mahkeme CMUK.nun 327/5. madde ve fıkrasına göre yargılanmanın yenilenmesine karar vermiştir.
Ortada mevcut kesin hüküm karşısında yeniden yargılama söz konusu olduğundan "kesin hüküm" üzerinde durmak gerekmektedir. "Kesin hükmün" biri olumlu, diğeri olumsuz iki etkisi vardır: a- Olumlu etkisi bağlayıcılık. b- Olumsuz etkisi ise hükmün konusunu oluşturan eylemlerden dolayı aynı kişinin ikinci defa koğuşturulamamasıdır. Öğretide "Nebis in idam" olarak ifade edilmektedir. Kesin hükmün etkisinden söz edebilmek için, a- Kişinin aynı olması, b- Fiilin aynı olması gerekmektedir. Birinci şartta tereddüt yoktur. Fiilin aynılığı hususunda iddianamede yer alan maddi vakıa ile sınırlıdır. Fiil mahkeme tarafından yargılanabildiği ölçüde mevcuttur. Fiilin önceki ve yargılamada aynı olup olmadığı hakkında karar verirken mahkemenin olayı yargılamak yetkisinin hukuken var olup olmadığına bakılmamalı, fiili durumun maddi bakımdan mümkün olup olmadığı esas alınmalıdır. Hüküm kesinleştikten sonra mağdurun ölmesi nedeniyle birinci yargılamada fiili durum "ölüm" olayını mahkeme göz önünde bulundurmamıştır. Mahkemenin bu durumu göz önünde bulundurarak karar vermesi mümkün değildir.
CGK’nun 2.6.1986 tarih, 98/324 sayılı kararındaki ve yukarıdaki gerekçeye göre, "öldürme" suçundan ek dava açılarak yapılacak yargılama sonunda verilecek cezadan daha önce verilmiş ve kesinleşmiş olan varlığını muhafaza eden hükümdeki cezanın mahsubuna karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, sanık lehine iadeyi muhakeme sebeplerini içeren CMUK. nun 327/5. maddesinin uygulanması imkanı olmadığı halde usule aykırı karar verilmesi, Mahkemenin kabulüne göre, CMUK.nun 327/5. maddesine göre naip hakimin incelemesini müteakip muhakemenin yenilenmesine karar verildikten sonra duruşma açılıp sanığın sorgusu yapılmadan karar verilerek usule riayet edilmemesi, yasaya aykırı olup, re'sen kabili temyiz olan hükmün tebliğnamedeki düşünce hilafına (BOZULMASINA), Üye Osman Şirin'in sanık aleyhine iadeyi muhakeme şartları mevcut olduğundan CMUK.nun 330/1. madde ve fıkrası gereğince yargılanmanın yenilenmesine karar verilerek yapılacak duruşma ile sanığın yeniden yargılanması gerekeceği yolundaki oyuna karşılık ...günü ekseriyetle karar verildi.” (1. CD. 16.5.1994, 1547/1538)
* “Sanığın mağdur-müdahili 7 bıçak yarası ile yaraladığı, bunlardan 5 adedinin yüzeysel vasıfta bulunmakla birlikte duruşmada dinlenen adli tabibin göğüs ve batındaki yaralar üzerinde durup göğse tüp takıldığından ve batında da hematom tesbit edildiğinden söz ederek mağdurun yara ayırımı yapmadan hayati tehlike geçirip 45 gün işine mani olacak şekilde yaralandığı mütalaasında bulunduğu, Almanya'da düzenlenen hazırlık evrakında da sol göğüs kafesindeki derin bıçak yarasından daha derin olup böbreğin sol tarafında bulunan karındaki bıçak yarasının yazılı bulunduğu gözetilerek mağdura ait tedavi evrakı ve raporlar Adli Tıp Kurumu'na gönderilerek ilgili ihtisas kurulundan bıçak yaralarının her birinin yerleri, vücuda ve iç organlara nüfuz dereceleri, hasıl ettiği lezyonlar ile mutat iştigale engel olma süreleri ve hayati tehlike tevlid edip etmedikleri hususunda ayrıntıları içeren rapor alındıktan sonra yerleşik uygulamalara göre hayati tehlike tevlid eden yaranın birden ziyade olması takdirinde bunun öldürme kastının mevcudiyetine delalet edeceği vasıflı yararın bir adetten ibaret olması halinde ve bunun da emsaline göre daha vahim mahiyette bulunmaması kaydıyla yaralama kastına delalet edeceği dikkate alınarak suç vasfının tayini gerekirken, ...yanlış yorumlama suretiyle suç vasfının yaralama olarak tayin edilip...” (1. CD. 30.6.2003, 61/1636)
* “Sanığın (av tüfeği ile), atışını, ev penceresinden mi yoksa kapısı önünden mi yaptığının açıklığa kavuşturularak, silahın etkili mesafesi de tartışılmak suretiyle eylemin öldürmeye tam kalkışmak mı yoksa zahiri alemde oluşan sonuç itibariyle silahla uzuv tatili yaratacak düzeyde yaralamak mı olduğunun hükme bağlanması gerekirken yetersiz soruşturma ile yazılı biçimde hüküm kurulması...” (1. CD. 25.9.2003, 1870/2053)
* “Sanığın, traktörünü bilinçli olarak ve hızla mağdur Memiş'in üzerine sürmesi, durumu fark ederek sakınan mağdura çarpmak suretiyle ayağından yaralaması hızlı ve kasıtlı sürüş nedeniyle duramayarak iki metre arkadaki kamyona da çarpması, fiil sırasında öldürmeye yönelik kastını da açık tarzda ve sözlü olarak açıklaması karşısında; yerel mahkemenin, mağdur Memiş'e yönelen eylemi adam öldürmeye tam kalkışma olarak vasıflandırmasında isabetsizlik görülmemiş, tebliğnamede açıklanan ve suçun yaralama kastıyla işlendiğine işaretle bozma öneren görüş benimsenememiştir...” (1. CD. 7.7.2003, 2534/1732)
* “Maruz kaldığı ağır haksız kışkırtmanın sevkiyle tahra kullanan ve mağdur Ömer'e çok sayıda darbe vurabilen sanığın bu darbelerden sadece bir tanesiyle mağdurun kolunda radial ve ulnar arter kesisi yaratarak hayati tehlikeyle müterafik düzeyde hayati tehlike hali yaratmasına, mağdurun boynunda da cilt cilt altı adale kesisi oluşturmuş ise de bu darbenin yaşamsal tehlike yaratmayacak düzeyde oluşması nedeniyle kastın öldürmeye yönelik olduğunun kesin ve yeterli kanıtını oluşturmuş sayılamamasına, mağdurun vücudunun sırt bölgelerine yapılan darbelerin ise basit nitelikte sonuç yaratmasına binaen kuşkunun sanık yararına yorumlanması neticesi suçun TCY.nın 456/2,457/1,51/2,59.maddelerine mümas olduğu sonucuna varmak gerekirken aşılamayan kuşku halini aleyhe değerlendirerek yazılı biçimde öldürmeye tam kalkışmaktan hüküm kurulması...” (1. CD. 10.3.2004, 4256/744)
* “İradi tevcih ve ateşleme ile öldürücü etkili mesafeden yapılmış olan tek atışla muhatabın yaşamsal vücut bölümlerinde oluşturulan isabetin, öldürmeye tam kalkışma kastını olaysal biçimde açığa çıkaracağına, bu ahvalde silahta atışa hazır başka kurşun bulunmasının ve bunların ateşlenmemiş olmasının açığa çıkmış öldürme kastını değiştirmeyeceğine ilişkin süreklilik kazanan uygulama karşısında, Mağdur-müdahil Bekir'in göbek altından giren, yumuşak doku seyriyle 45 gün iş ve güçten alıkoyup hayati tehlike oluşturan ve ameliyatla çıkartılan ancak adli emanet kaydında varlığı görülmeyen merminin akibeti araştırılarak bulunması, deforme olup olmadığı incelettirilerek yere sert zemine çarparak sekmek suretiyle vücuda girip girmediğine açıklık getirilmesi, böylece sanık Bircan'ın "yere doğru ayaklarına ateş ettiğine" yönelik savunmasının değerlendirilmesi, yerden sekme sonucu isabet oluşmuşsa kabul doğrultusunda silahla yaralama suçundan, doğrudan isabet vaki olmuşsa öldürmeye tam kalkışmaktan hüküm kurulması gerekirken eksik soruşturma ile ve benimsenemez bazı değerlendirmelere dayanılarak yazılı biçimde suça yaralama vasfı verilmesi...” (1. CD. 13.10.2003, 1101/2309)
* “Sanığın öldürücü etkiye sahip tabanca ile görüp hedef seçerek üç metrelik mesafeden yaptığı üç atıştan biriyle mağdur Binali'yi sağ alt kadrandan giren kalın bağırsak tahribatına neden olup sol lomberden çıkan bir mermi ile yaşamsal tehlikeye neden olacak ameliyatla yaşama döndürülecek ve 25 gün iş ve gücünden kalacak biçimde yaralamasının öldürmeye tam kalkışma olacağı gözetilmeyerek bu konuda süreklilik kazanan içtihatlarla da bağdaşmayacak bazı yorumlarla silahla mevsuf yaralama vasıflandırması ile sanığın hükümlendirilmesi...” (1. CD. 17.9.2003, 894/1966)
* “Sanıkların öldürme kastı ile hareket edip mağduru taammüden yaraladıklarının kabul edilebilmesi için öldürme kararı ile icrası arasında vazgeçmeye imkan verecek ölçüde yeterli bir sürenin geçmesine rağmen sanıkların kararlarında ısrar ve sebatla eylemi gerçekleştirmiş olmalarının gerektiği oysa marangoz olan mağdurun kimseye haber vermeden baba, oğul olan sanıkların evine giderek sanık Mustafa'nın eşi Serhat'ın da annesi olan Havva evde yalnızken zili çalıp içeri girerek boyanacak dolaplara baktığı bu habersiz eve gidişinin aile içinde huzursuzluğa sebebiyet verdiği sanıkların mağdurdan kaynaklanan bu özensiz ve yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilecek mahiyetteki davranışının hasıl ettiği basit tahrikin etkisi altında ve ne zaman verdikleri anlaşılamayan öldürme kararının icrası için mağduru çeşitli bahanelerle otoya alıp olay yerine götürerek birlikte aynı tüfek ile ateş edip öldürmeye tam teşebbüste bulundukları anlaşılmakla fiilin işleniş şekli ile açığa çıkan sanıkların suç kasıtlarındaki yoğunluk teşdit sebebi yapılarak eylemlerine uyan TCK.nun 448, 62, 51/1, 59.maddeleri ile tecziyeleri yerine yazılı şekilde 450/4, 62, 59. maddeleri gereğince hüküm kurulması...” (1. CD. 1.7.2003, 1569/1665)
* “Sanığın elindeki naçağı kaldırıp, müştekiye vurmak istemesi üzerine müşteki tarafından tutulduğu için eylemini tamamlayamadığı oluşa uygun biçimde kabul edilmiş olmasına göre, eylemin eksik teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden...” (2. CD. 5.11.2003, 13712/13967)
* “Sanığın bıçağı alıp annesini yaralamak istediği sırada babası G.’in araya girip sanığı tutması üzerine bıçağı mağdureye karşı havale etmediği, icrai hareketinin tamamlanmadığı eyleminin eksik teşebbüs aşamasında kaldığı nazara alınmadan...” (2. CD. 9.4.2003, 26022/2708)
* “Kavganın akabinde manav dükkanından bıçak alıp, olay yerine gelip yaralama kasdıyla müştekinin üzerine yürüyen ve bu sırada olay mahallinde bulunan tanık tarafından engellenen sanığın eyleminin bıçakla etkili eyleme eksik teşebbüs suçunu oluşturduğu halde yazılı şekilde beraatine hükmolunması...” (2. CD. 13.11.2003, 14390/14757)
* “Sanık H.’in müşteki-sanık A.K.’a levye demiri ile vurmak için elini kaldırdığı ancak diğer sanık M.T.’ün sanığın elini tutmak suretiyle eylemi tamamlayamadığı ve böylece tam teşebbüs aşamasında kaldığı halde...” (2. CD. 22.12.2003, 15962/17651)
* “Sanığın... belinden bıçak çıkartarak müştekiyi kovalamaya başladığı, eyleminin silahla müessir fiile eksik teşebbüs vasfında olduğu...” (2. CD. 5.11.2003, 13971/14032; aynı doğrultuda 2. CD. 6.11.2003, 13874/14217)
* “Sanığın müştekiye vurmak üzere sandalyeyi kaldırdığı ancak araya girenlerin engellemesi nedeniyle eylemini tamamlayamadığı, müşteki ve tanık anlatımları ile anlaşıldığına göre, eylemin eksik teşebbüs aşamasında kaldığı halde tam teşebbüsten hüküm kurulması...” (2. CD. 23.10.2003, 9498/13114)
* “Sanığın olay tarihinde ...Lisesi’nde almanca öğretmeni olup okula öğrenci kayıt işlemlerinde herhangi bir görev ve yetkisi bulunmadığı halde, oğlunun ön kayıt işlemini yaptıran ancak bildirilen kesin kayıt tarihlerini geçirmesi nedeniyle başvurusu kabul edilmeyen müştekiye kendisini okulun öğretmeni olarak tanıtıp kayıt işinde yardımcı olabileceğini beyan ederek miktar belirtmeksizin para istediği ve aynı gün akşam telefon etmek suretiyle oğlunun kayıt işlemleri için 105 milyon lira istediği, ancak talep edilen haksız menfaati vermek düşüncesinde olmayan müştekinin önce okul müdür yardımcısına, sonrada polis karakoluna giderek durumu anlattığı ve alınan tertibat uyarınca temin edilen 60 milyon tutarındaki tuzak paralar müşteki tarafından verildikten sonra sanığın yakalandığı anlaşılmış olmakla; sanığın bu şekilde oluşan eyleminin TCK.nun 218, 61. maddelerinde yazılı suçu oluşturduğu gözetilmeden...” (5. CD. 26.5.2004, 4736/4300)
* “Sanıkların müştekinin mobiletinin benzin deposuna toz şeker atmalarından sonra, durumdan şüphelenen sanıklardan G.’ın babası tanık A.D.’ın durumu müştekiye bildirmesi üzerine, müşteki tarafından mobiletin benzin deposu temizlettirilerek, zararın oluşması engellenmiş olduğundan, sanıkların müştekiye zarar vermek için tüm icra hareketlerini tamamladıkları ve ancak kendi iradeleri dışında, müştekinin zarara uğraması sonucunun gerçekleşmediği; böylelikle eylemlerinin tam teşebbüs aşamasında kaldığının anlaşılması karşısında...” (10. CD. 30.9.2003, 3198/18556)
* “Sanığın suç tarihinde daha önce başkaları tarafından kesilmiş olarak bulduğu çam dallarını at arabasına yükleyip henüz hareket etmeden yakalandığı emval üzerinde hiçbir işlemde bulunmadığı kabul edilmiş olmasına göre Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1.5.2001 tarih ve 2001/3-63/82 sayılı kararı uyarınca eylemin eksik teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden...” (3. CD. 3.12.2003, 7698/7289)
* “Sanığın önceden beri işgal ettiği suç konusu yerde bulunan eski evi yıkarak yeni ev yaptığı ormanı işgale devam ettiği işgal suçunun temadi eden suç olduğu böylece eylemin tamamlanmış bulunduğu gözetilmeden teşebbüs hükümlerinin uygulanması...” (3. CD. 10.12.2003, 6566/7579)
* “Sanığın, ormanda kesili halde bulduğu suç konusu emvali kendi kullanımı için ormandan yükleyip naklederken yakalandığının anlaşılmasına göre eyleminin 6831 Sayılı Yasanın 91/5-son maddesindeki suçu oluşturduğu ve ayrıca emvalin yakalandığı yerin orman sınırları içinde kalıp kalmadığı sanık tarafından emval üzerinde şekil değiştirici işlem yapılıp yapılmadığı araştırılarak sonucuna göre teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılması gerekirken eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması...” (3. CD. 10.12.2003, 3056/7585)
* “Orman boşluğuna bina yapmak suretiyle işgal ve faydalanmada bulunduğu anlaşılan sanığın eyleminde mahallinde uzaman inşaat mühendisi aracılığı ile zabıt mümzii tanıkların en az birinin yer göstermesi suretiyle keşif yapılarak sanık, zabıt mümzileri ve varsa tanıklar dinlenip dairemizin süreklilik gösteren uygulamasına göre inşaat su basmanı seviyesine gelinceye kadarki safhada eksik teşebbüs; su basmanı tamamlanarak duvarlar örülüp bitirilmiş, çatı tamamlanmış ise tam teşebbüs, çatı kapatılmış, ikamet edilebilir halde ise eylemin tamamlanmış olduğu kabul edildiğinden iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar binanın tamamlanıp tamamlanmadığı araştırılarak kesin şekilde belirlendikten sonra TCK.nun 61. ve 62. maddelerinin tartışılması gerekirken...” (3. CD. 9.6.2003, 2820/3454)
Dostları ilə paylaş: |