S u ç a t e ş e b b ü S


V.- GÖNÜLLÜ VAZGEÇMENİN SONUCU



Yüklə 432,57 Kb.
səhifə6/7
tarix30.07.2018
ölçüsü432,57 Kb.
#63906
1   2   3   4   5   6   7

V.- GÖNÜLLÜ VAZGEÇMENİN SONUCU:

1- Ceza Açısından: Kanunun hükmüne göre, gönüllü vazgeçen faile, o ana kadar yaptığı icra hareketleri başka bir suçu oluşturmaması halinde ceza verilmeyecek; fakat vazgeçtiği ana kadar meydana gelen hareketleri başka bir suç oluşturuyorsa onlardan dolayı cezalandırılacaktır.128 Görüldüğü gibi kanun, gönüllü vazgeçen faile işlemeyi kasdettiği suçtan ötürü “şartlı” bir cezasızlık hali öngörmüştür. Fail, kafasına silah doğrulttuğu mağdurun yalvarmaları sonucu hareketinden vazgeçerse, icra hareketlerine kendisi son verdiğinden, o ana kadar ruhsatsız silahla öldürme tehdidinde bulunmuşsa (veya yaralanmışsa) sadece 5237 s. TCK m. 106 ve 6136 s. K. m. 13 gereğince cezalandırılacaktır.129 Aynı şekilde, hırsızlık suçunu işlemekten gönüllü vazgeçen fail, çalmak istediği eşyaya zarar vermişse hırsızlık suçuna teşebbüsten değil, , mala zarar verme suçundan cezalandırılacaktır.

Tamamlanmış bulunan suç, işlenmesi kastedilip gönüllü vazgeçilen suçun bir u n s u r u olabilir.130 Buna, Yargıtay kararlarına yansımış birkaç örnek verirsek; tehdit ile para istenmesine karşın mağdurun parasının olmadığını beyan etmesi üzerine eylemine devam etmeyerek vazgeçen failin bu eylemi yağma suçuna eksik teşebbüs değil, tehdit niteliğinde kabul edilecektir. Hakeza, cinsel saldırı suçunu vücuda organ sokmak suretiyle (5237 S. TCK m. 102/2) işlemek isteyen fail, mağduru okşadıktan sonra (m. 102/1) vazgeçecek olursa, sadece cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlal suçundan (m. 102/1) suçundan dolayı cezalandırılması yoluna gidilecektir (CGK. 13.2.1961, 5-7/7).131

Tamamlanmış suç ile gönüllü vazgeçilen suç birbirinden b a ğ ı m s ı z ve hukuki nitelikleri farklı da olabilir. Örneğin, mağdureyi kaçırmak amacıyla evine giren failin, kaçırma eyleminden gönüllü vazgeçmesi durumunda, sadece konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı cezalandırılacaktır. Keza, dolandırıcılık suçunu işlemek için sahte vesika düzenlemesi halinde, dolandırıcılıktan vazgeçen fail sadece sahte evrak düzenlemekten cezalandırılacaktır.132

2- Şeriklere Etkisi: Kanunkoyucunun tercihi, gönüllü vazgeçmenin hukuki niteliğini suç politikası teroisine dayandırdığından ve şahsi bir cezasızlık sebebi olarak öngördüğünden ötürü, bunun diğer şeriklere etkisinden söz edilemez.133 Diğer bir değişle, sadece gönüllü vazgeçen bu vazgeçmeden yararlanacak, hareketin nedensellik değerini ortadan kaldırmayan diğer şeriklerin sorumlulukları sürecektir. 5237 s. TCK.nun 41. maddesinde, “(1) İştirak hâlinde işlenen suçlarda, sadece gönüllü vazgeçen suç ortağı, gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanır./ (2) Suçun;/ a) Gönüllü vazgeçenin gösterdiği gayreti dışında başka bir sebeple işlenmemiş olması,/ b) Gönüllü vazgeçenin bütün gayretine rağmen işlenmiş olması,/ Hâllerinde de gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanır.” şeklinde, bu husus düzenlenmiştir (Anılan m. açıklamalarına bkz).134 Buna göre, A ve B’nin birlikte hırsızlık suçu işlerken, gözcülük yapan B, yaptığı işin kötü olduğunu fark edip, kimseye haber vermeden olay mahallini terk ederse, 41. maddedeki açıklık karşısında gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanamayacaktır. B, hırsızlık suçunun icra hareketlerinin tamamlanmasına çaba göstererek engel olmuş ve suçun oluşmamasını sağlamışsa gönüllü vazgeçme hükümlerinden yararlanacaktır.135
VI.- ETKİN PİŞMANLIK:

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, gönüllü vazgeçme ancak eksik teşebbüs halinde söz konusu olabilmekteydi.136 Tam teşebbüs aşamasında söz konusu olan ve failin icra hareketlerini tamamlamasından sonra, neticenin gerçekleşmesine isteyerek engel olması haline ise etkin pişmanlık ( f a a l n e d a m e t )137 denilmekteydi.138 Andığımız gibi, 765 s. TCK.nda, gönüllü vazgeçme düzenlenmesine rağmen etkin pişmanlığa yer verilmediğinden, uygulamada tam teşebbüs hükümlerine göre failin cezalandırılması yoluna gidilmekteydi.139

5237 s. TCK.nun 36. maddesinde, “Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.” hükmüyle, etkin pişmanlığı da içerecek şekilde kapsamlı bir gönüllü vazgeçme düzenlemesine yer verilmiştir. Kanunkoyucu yeni düzenlemeyi şu gerekçe ile temellendirmeye çalışmıştır: Suç bütün unsurlarıyla tamamlandıktan sonra örneğin çalınan eşyanın geri verilmesi veya kaçırılan kişinin serbest bırakılması hâllerinde, artık vazgeçme değil etkin pişmanlık söz konusudur. Bazı suçlarla ilgili olarak yapılan düzenlemeler bağlamında özel hükümler olarak etkin pişmanlığa yer verilmesinin daha doğru olacağı düşüncesiyle; Hükûmet Tasarısında 'tam teşebbüs' aşamasındaki gönüllü vazgeçme karşılığında kullanılan etkin pişmanlıkla ilgili hüküm, Tasarı metninden çıkarılmıştır.” Burada en dikkati çeken noktanın “c i d d i ç a b a” kavramı olduğunu görmekteyiz. Ciddi çabanın ne olduğu açıklanmadığından hareketlerin tamamlanması halinde gönüllü vazgeçme olup olmadığı her somut olayın kendi özellikleri dikkate alınarak belirlenecektir. Örneğin, mağdurun bardağına arsenik koyan kişinin son anda onun eline vurup içmesini engellemesi, bir zehir enjekte eden kişinin netice gerçekleşmeden bunun panzehirini vermesi halleri ciddi çabaya örnek olarak göstermek olasıdır.140

Gerekçede de açıklandığı üzere, 5237 s. TCK.nun bir kısım özel hükümlerinde141 etkin pişmanlığa yer verilmiştir. Hemen belirtelim ki, buraya kadar açılımını yaptığımız failin suçun tamamlanması ve neticenin gerçekleşmesini önlemek şeklindeki gönüllü vazgeçmesini, TCK.nun özel hükümlerinde kaleme alınmış bulunan, suçun tamamlanmasından sonra bunun zararlı veya tehlikeli etkilerini ortadan kaldırmak veya hafifletmek için aktif bir çaba içine girmeyi gerektiren suç sonrası etkin pişmanlığı birbirine karıştırmamak gerekir.142 Zira, geniş anlamı ile değerlendirildiğinde ve görünüşü nazara alındığında etkin pişmanlığı, suçun tamamlanmasından önceki (yeni düzenlemede gönüllü vazgeçme kapsamında) ve suçun tamamlanmasından sonraki (yeni düzenlemede gönüllü vazgeçme kapsamında değil) nedamet olarak ikiye ayırmamız mümkündür.143

Etkin pişmanlığın ikinci türüne yer veren TCK.nun özel hükümlerinde etkin pişmanlığı içeren maddelere değinmek gerekirse; suç bütün unsurlarıyla tamamlandıktan sonra, failin resmi makamlar tarafından haber alınmadan evvel durumu merciine haber vererek suçluların yakalanmasını kolaylaştırması, suçun ortaya çıkmasına yardım etmesi (m. 93, 201); meydana gelmiş neticeyi tamamen ortadan kaldırması (m. 110); mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin etmesi (m. 168); resmi merciler tarafından haber alınmadan önce diğer suç ortaklarının veya suç konusu eşyanın saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber vermesi, suç konusu eşyayı kimden, nerede ve ne zaman temin ettiği bilgisini vererek suçluların yakalanmasını veya söz konusu eşyanın ele geçirilmesini kolaylaştırması veya suçlar haber alındıktan sonra suçun meydana çıkmasına ve fail ve ortaklarının yakalanmasına yardım etmesi, resmi makamlara başvurarak tedavi edilmesini istemesi (m. 192, 201); kurulmuş örgütü suç işlemeden önce dağıtması veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlaması, suç işlemeden önec örgütten ayrıldığını ilgili mercilere bildirmesi, suç işlemeden yakalanması durumunda örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlaması, gönüllü olarak teslim olup, örgüt hakkında bilgi vermesi (m. 221); rüşvet alma konusunda anlaşan kamu görevlisinin, rüşvet veren veya anlaşan kişinin soruşturma makamlarını haberdar etmesi (m. 254); iftira edenin iftirasından dönmesi (m. 269); yalan tanıklık yapanın tanıklığından dönmesi (m. 274; gözaltına alınan, tutuklu veya hükümlünün kaçtıktan sonra kendiliğinden teslim olması (m. 293) hallerinde kanun ya faile ceza verilmemesini yahut cezasında belirli oranda indirim yapılmasını öngörmüştür. Sayılan tüm bu suçlar açısından etkin pişmanlık, bazen cezayı büsbütün kaldıran , bazen de indirim yapılmasını gerektirmesi suretiyle cezanın azaltılmasını öngören şahsi bir sebep olarak düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi, bu suç tiplerinin önemli bölümünde eylem tamamlanmasına rağmen etkin pişmanlık gündeme gelmektedir.

Keza, bazı özel yasalarda da etkin pişmanlığa yer verildiğini görmekteyiz.144 Halk arasında Pişmanlık Yasası olarak da bilinen 3419 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun ve bu kanunun sürelerini uzatan 3618, 3853, 4085 ve 4537 sayılı Kanunlarla 6.8.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Topluma Kazandırma Yasası örnek olarak verilebilir.




ELEŞTİRİ :

  • Madde ile icra hareketleri tamamlandıktan sonra da gönüllü vazgeçme kabul edilmiştir. Bu aşırı bir düzenlemedir. Örneğin; kişi öldürmek için ateş ediyor; kurşun isabet etmiyor ve fail öldürmekten vazgeçiyor. Bu durumda fail teşebbüsten sorumlu olmayacaktır.”145

  • Yeni TCK m. 36’da, gönüllü vazgeçme adı altında, etkin pişmanlığa da yer verilmiştir. Aslında yer leşmiş bazı kavramların birbirine karışmasına yol açacak bu düzenleme yerinde değildir.”146

  • ...Öte yandan teşebbüste ayrım yapmamakla birlikte gönüllü vazgeçmeyi ayrıca düzenlemek ne kadar doğru olmaktadır, bu da tartışılır. 36. maddenin devamında, “...kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse...” denmektedir. Bu durum teoride belirttiğimiz faal nedamettir (etkin pişmanlık) ve gönüllü vazgeçmeden farklıdır. Dolayısıyla madde başlığı ve içerik birbiriyle uyumsuzdur. Kurumlar, kavramlar birbirine karıştırılmıştır.”147

  • Belirtmem gerekir ki, bu maddede yer alınan konu, teşebbüs kavramı ile bağlantılı olarak, failin suç yolundan dönmesi ihtimallerini ele almaktadır. Ceza yasaları, ceza politikası ile, ceza tamamlanmış suçlarda da faal nedameti öngörürler. Bu durumlarda bazen faile ceza vrilmez ya da cezasında önemli indirimler uygulanır. Bunun örnekleri yeni yasada vardır. İnceleme konusu madde bu son hali kapsamamaktadır.

Bu maddeyle ilgili son olarak şu hususu belirtmem uygun olur. Maddede, neticenin gerçekleşmesini önlemenin yanı sıra, ayrıca suçun tamamlanmasını önlemeden söz edilmesi gereksizdir. Neticenin önlendiği bir olayda, haliyle suçun tamamlanması da önlenmiş olur. Suç tamamlanırsa, zaten netice de gerçekleşmiş demektir. Maddenin yazımında, suçun tamamlanmasından değil, fakat icranın tamamlanmasından söz edilseydi, bu eleştiri ortadan kalkardı.”148

  • Suçun yolunun icra hareketleri safhasıyla ilgili olan gönüllü vazgeçme genel bir hüküm olarak düzenlenmiş olmasına rağmen, etkin pişmanlık (faal nedamet) kurumu TCK’daki gibi özel hükümler şeklinde ve şu maddelerde düzenlenmiştir: m. 93, 110, 168, 192, 201, 221, 248, 254, 269, 293. (Faal nedamet, 765 s. TCK’nun genel hükümlerinde yer almamakla birlikte özel hükümlerinde şu maddelerde mevcuttur: 180/2, 181/3, 202/3, 215, 275/2, 276/4, 285/6, 287, 289, 293, 300, 306, 429, 432, 434, 516/1, 518, 519, 521, 523.) Tasarı suçun tamamlanmasından önceki ve sonraki faal nedameti genel hükümler arasında düzenleyerek bunları cezadan indirim nedeni saymıştır. [Ayrıca] gönüllü vazgeçme suçun tamamlanmasına kadar, etkin pişmanlık ise suçun tamamlanmasından sonraki aşamayı ilgilendirmektedir.”149

  • Bu maddedeki düzenleme ile gönüllü vazgeçme ve faal nedamet ayrımı da ortadan kaldırılmakta, teşebbüse paralel olarak faal nedamet durumunda faile ceza verilmemesi öngörülmektedir. Bu ayrımın ortadan kaldırılması da ileride büyük sorunlara yol açabilecek bir nitelik taşımaktadır.”150

  • Öncelikle eksik teşebbüsün kanun metninden çıkarılmış olunması yerinde olmuştur. Ancak 36. maddeyle gidilen düzenleme gereksiz kalmıştır. Çünkü teşebbüs eylemi tamamlanmamış ve ihtiyariyle eyleminden vazgeçen kişi sonuç itibariyle ancak tamamlanmış suçtan sorumlu tutulur. Arz edilen evrensel ceza ilkesi nedeniyle 36.maddedeki düzenleme bize kalırsa fazladan bir düzenleme olmuştur. Anlatılanın yanı sıra Tasarı’da teşebbüs halinde kalınan bazı suçlarda tamamlanmış suçun kabul gördüğü benimsendiğinden iş bu maddenin yaratacağı uygulama zorluğu nedeniyle tekrar gözden geçirilmesinde yarar olduğu kanısını taşımaktayız.”151


İÇTİHATLAR:

* “Olay tarihinde kocası köy dışında çalıştığı anlaşılan mağdurenin çocuklarıyla birlikte yatmakta olduğu eve gece saat 04.00 sıralarında gelen sanığın, evin cam ve çerçevelerini kırmak suretiyle odadan içeri girdiği, gürültüyü duyarak uyanan mağdureyle evin içerisinde karşılaştığında üzerine gidip sırtından kavrayacak şekilde sarıldığı, mağdurenin evinin yakınında oturan kayınbiraderinin ismiyle bağırması, uyanıp yanlarına gelen 8 yaşlarındaki oğluna “oğlum koş, amcanlara haber ver” demesi üzerine oğlunun haber vermek üzere kapıya doğru koşması nedeniyle panikleyerek evden kaçtığı anlaşılmakla; sanığın gerçekleştirmeyi düşündüğü ırza geçme eylemini iradesi dışında ve yakalanma endişesiyle tamamlayamadığı ve bu durumda ihtiyarı ile vazgeçmeden söz edilemeyeceği gözetilerek ırza geçmeye eksik teşebbüsten mahkumiyeti yerine yazılı şekilde hüküm kurulması...” (5. CD. 23.6.2004, 5709/5150)

* “Sanığın 5 yaşı içerisindeki mağduru kullanılmayan okul binasına götürüp ırza geçme kasdıyla ekimoz ve yüzeysel yırtık meydana getirecek ölçüde anüsüne cinsel organıyla tazyikte bulunduğu sabit ise de; Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu raporunda mağdurda ırza geçmenin kesin tıbbi delillerinin bulunmadığı, mevcut arazların fiili livataya teşebbüs veya tasaddi esnasında oluşabileceğinin açıklandığı, mağdurun ağlamasının ve yaşının küçüklüğünün harici ve ciddi engel sayılamayacağı, ırza geçme için başladığın icra hareketlerinden kabul edilebilir engel bir neden olmadan vazgeçtiğinin anlaşılmış olması karşısında; TCK.nun 61/son. maddesi uyarınca eylemin ırz ve namusa tasaddi suçunu oluşturacağı nazara alınmadan, TCK.nun 414/2 ve 61. maddeleriyle cezalandırılmasına karar verilmesi...” (5. CD. 24.5.2004, 5631/4191)

* “Mağdureyle cinsel ilişkide bulunma isteğinden ciddi bir engel neden yok iken ihtiyarıyla vazgeçen sanığın bu aşamada kalan eyleminin tasaddi niteliğinde bulunduğu ve 15 yaşından büyük mağdureye yönelik rızaya dayalı tasaddinin de suç teşkil etmeyeceği gözetilip beraatına karar verilmesi gerektiği halde yazılı şekilde cinsi ilişkiye kalkışma suçundan hükümlendirilmesi...” (5. CD. 27.5.2004, 3568/4361)

* “Sanık olay tarihinde mağdurenin rızası hilafına eve girdikten sonra ırza geçme kastıyla icrai hareketlerine başlayarak mağdureyi zorla soyduğu, kendisi de soyunduktan sonra henüz yeni doğum yapan mağdurede kanama olduğunu görünce ciddi ve harici bir engel olmadan ihtiyarıyla eyleme son verdiği anlaşılmakla, TCK'nun 61/son. maddesi uyarınca sanığın tamamlanan eyleminin niteliğinin buna göre tayin ve takdiri gerekirken ırza geçmeye eksik teşebbüs suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması...” (5. CD. 1.10.2003, 5355/4692)

* “Sanık Veli'nin zorla kaçırmak suretiyle köy dışındaki ağıla getirdiği mağdureyle yalnız kalınca cinsel ilişkiye girmek istediğini söylediği mağdurenin kabul etmeyerek karşı koyması üzerine aralarında boğuşma olduğu peşinden de sanığın kendiliğinden vazgeçerek mağdureyi orada bırakmak suretiyle gittiği iddia ve dosya kapsamından anlaşılmasına göre, TCK.nun 61/son, maddesi gereğince sanığın tamamlanan eyleminin zorla ırza tasaddi niteliğinde bulunduğu ve sanık Veli'nin TCK.nun 415/2. maddesi gereğince cezalandırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi...” (5. CD. 9.10.2003, 5975/4938)

* “Sanığın yönetimindeki servis aracı ile mağdureyi kaçırıp tenha bir mahalle götürmesini takiben ona sonradan oyuncak tabanca olduğu saptanan silahı çekip tehdit ederek cinsel ilişki teklif ettiği, mağdurenin kabul etmeyip araçtan inerek kaçmak istemesi üzerine de inip onu yakaladığı ve boğazını sıkmaya başladığı, ancak yere düşürdüğü oyuncak tabancayı mağdurenin alıp başına ateş etmek istediğini görünce duygulanıp "sen namusuna düşkün bir kadınsın, kendini öldürmek istiyorsun, ben sana bir şey yapmayacağım, seni evine götüreceğim" diyerek mağdureyi araca bindirip evinin yakınında indirmek suretiyle serbest bıraktığı anlaşılmış, oluş mahkemece de bu şekilde kabul edilmiş olmasına göre işlemeyi tasarladığı zorla ırza geçme suçunun icra hareketlerinden ihtiyarıyla vazgeçtiği nazara alındığında eyleminin tamam olan kısmının sarkıntılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden ve ihtiyarında olmayan engel nedenin ne olduğu da karar yerinde açıklanmadan zorla ırza geçmeye eksik teşebbüsten cezalandırılması...” (5. CD. 17.4.1996, 579/1332)

* “Sanığın, olay tarihinde üç yaşı içinde bulunan mağduru oynadığı yerden tenha bir mahalle götürerek külotunu çıkarıp cinsel organını zorla anüsüne dayadıktan sonra herhangi bir engel olmaksızın kendiliğinden eyleminden vazgeçtiği, hazırlıktaki ikrarı doktor raporu ve mağdur anlatımı ile doğrulanmış bulunması, ırza geçme kastı ile icrai hareketlere başlanılması yalnız başına teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına yeterli bulunmamasına ve kabul edilebilir bir engelin ademi mevcudiyeti halinde sanık yararına olan maddenin uygulanması gerekmesine göre ırza geçme cürmünün icrai hareketlerinden kendiliğinden vazgeçen sanığın tamam olan eyleminin TCK.nun 61/son maddesi gereğince zorla tasaddi niteliğinde olduğu nazara alınmadan TCK. nun 415/2. maddesi yerine TCK.nun 414/2, 62. maddeleri ile hüküm tesisi...” (5. CD. 13.2.1991, 5462/625)


1 Teşebüsün çeşitli tanımları için bkz. Demirbaş, a.g.e., sh. 379; Öztürk-Özbek-Erdem, a.g.e., sh. 219; Toroslu, a.g.e., sh. 185; Bakıcı, a.g.e., sh. 845;

2 Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 293; Öztürk-Özbek-Erdem, a.g.e., sh. 222

3 İçel ve diğ., Suç Teorisi, sh. 305 vd.

4 Yüce, a.g.e., sh. 343 vd.; Artuk-Gökçen-Yenidünya, I, sh. 763-765; Sözüer, Adem, Suça Teşebbüs, İstanbul, 1994, sh. 45 vd. [Sözüer, S.T. olarak anılacaktır]; Soyaslan, Doğan, Teşebbüs Suçu, Ankara, 1994, sh. 26 vd. [Soyaslan, T.S. olarak anılacaktır]; Önder, a.g.e., sh. 383-385;

5 Madde metnindeki “kast” kavramının gerçekte “gaye” anlamına geldiği fikri için bkz. Öner, Hmadi, Kalkışmada Kasdı Belirten Hareket, AD, S: 5, 1945 sh. 417; Aynı görüş, Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 294

6 CGK. 4.6.1990, 5-101/156; Özgenç-Şahin, a.g.e., sh. 316; Toroslu, a.g.e., sh. 193; Demirbaş, a.g.e., sh. 382; Savaş-Mollamahmutoğlu, I, sh. 864; Dönmezer-Erman, I, sh. 417

7 Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 294, 308; Savaş-Mollamahmutoğlu, I, sh. 863-864

8 Sözüer, S.T., sh. 159; Taner, a.g.e., sh. 268; Çağlayan, I., sh. 657

9 Toroslu, a.g.e., sh. 193-194; Hakeri, a.g.e., sh. 256; Demirbaş, a.g.e., sh. 383-384;

10 Öztürk-Özbek-Erdem, a.g.e., sh. 230

11 Sözüer, S.T., sh. 187 vd.; Öztürk-Özbek-Erdem, a.g.e., sh. 283-284; Hakeri, a.g.e., sh. 257; Demirbaş, a.g.e., sh. 383-384; Dönmezer-Erman, I., sh. 418-419; Savaş-Mollamahmutoğlu, I, sh. 865

12 Demirbaş, a.g.e., sh. 384-385; Dönmezer-Erman, I., sh. 419; Artuk-Gökçen-Yenidünya, I., sh. 770-771

13 Soyaslan, Doğan, Teşebbüs Suçu, Ankara, 1994, sh. 107 [T.S. olarak anılacaktır]; Hakeri, a.g.e., sh. 257; Öztürk-Özbek-Erdem, a.g.e., sh. 223, 229

14 CGK. 18.6.1987, 1433/2342; CGK. 2.3.1987, 1-549/92; Sözüer, S.T., sh. 188 vd.

15 Öztürk-Özbek-Erdem, a.g.e., sh. 229; Toroslu, a.g.e., sh. 194

16 Artuk-Gökçen-Yenidünya, I., sh. 771-772; Yüce, a.g.e., sh. 352; Alacakaptan, S.U., sh. 61

17 Taner, a.g.e., sh. 271; Alacakaptan, S.U., sh. 61; Artuk-Gökçen-Yenidünya, I., sh. 772

18 Taner, a.g.e., sh. 258; Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 297; Demirbaş, a.g.e., sh. 386

19 Soyaslan, Doğan, Teşebbüs Suçu, Ankara, 1994, sh. 57; Artuk-Gökçen-Yenidünya, I., sh. 772-774; Alacakaptan, S.U., sh. 62; Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 295

20 Taner, s.g.e., sh. 257; Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 297

21 Darende, İhsan, Yeni TCK’da Teşebbüs ve Gönüllü Vazgeçme, http://www.turkhukuksitesi.com/hukukforum/art_showarticle.php, sh. 2 [Darende, a.g.m olarak anılacaktır]; Toroslu, Nevzat, Nasıl Bir Ceza Kanunu, Ankara, Ekim 1987, sh. 97; Şanlı, Yasin, Türk Ceza Kanunu Tasarısı Hakkında Rapor, http://www.hukukcularder.com.tr/raporlar/TCK_rapor.doc, sh. 7-8

22 Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 301

23 Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 298; Bakıcı, “icra hareketi” yerine “yapıcı davranış” terimini kullanmayı tercih etmektedir (a.g.e. sh. 845).

24 Hakeri, a.g.e., sh. 258; Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 297

25 Öztürk-Özbek-Erdem, a.g.e., sh. 280-281; Demirbaş, a.g.e., sh. 386-391; Toroslu, a.g.e., sh. 189-192; Artuk-Gökçen-Yenidünya, I, sh. 775 vd.; Dönmezer-Erman, I, sh. 423 vd.; Alacakaptan, S.U., sh. 62; Erem-Danışman-Artuk, a.g.e., sh. 297

26 Dönmezer-Erman, I., sh. ; Artuk-Gökçen-Yenidünya, I., sh. 775 vd.; Alacakaptan, S.U., sh. 63;

27 Tosorlu, a.g.e., sh. 189

28 Bkz. Arıkan, Baha, Yeni İtalyan Ceza Kanunu’na Göre Cürme Teşebbüs, ABD., S: 2, 1959

29 2000 TCK Öntasarısı’nın, hazırlık ve icra hareketleri ayrımı konusunda çıkan tereddütleri gidermek amacıyla kaleme alınan 37/1. maddesinin içeriği şu şekildedir: “Bir kimse işlemeyi kastettiği bir cürmü, elverişli vasıta ile ve kastı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirten hareketlerle icraya başlayıp da elinde olmayan engelden dolayı icra hareketlerini tamamlayamamış ise... cezalandırılır.”

30 Artuk-Gökçen-Yenidünya, I, sh. 780-781; Demirbaş, sh. 386

31 Dönmezer-Erman, I, sh. 434; Artuk-Gökçen-Yenidünya, I, sh. 783

32 Toroslu, a.g.e., sh. 192-193

33 Darende, a.g.m., sh. 3

34 Demirbaş, a.g.e., sh. 388;

Yüklə 432,57 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin