Ermenistan ve Kürdistan Meselesi
Londra Konferansı’nda gündeme gelen bir diğer mevzu da Ermenistan meselesi olmuştur. Ermenistan meselesinin bir boyutunu, bir Kafkas Ülkesi olarak Bağımsız Ermenistan’ın kurulması oluştururken, diğer boyutunu Kilikya (Çukurova) Ermenileri oluşturmaktadır. 21 Şubat – 12 Mart tarihleri arasında gerçekleşen Londra Konferansı’nda Ermenistan meselesi konuşulmaya başlandığında 18 Şubat’ta iktidarı bir kez daha ele geçiren İngiliz yanlısı Taşnak Partisi Ermenistan’ın başındaydı; 24 Şubat’ta Ankara Hükümeti, 2 Aralık 1920 tarihinde imzaladığı Gümrü Anlaşması’na sadık kalacağını düşündüğü Taşnak Partisi aleyhtarı Milli Birlik Komitesi’ni destekleyeceğini açıklamıştı ve Gümrü Anlaşmasındaki sınırı korumak için Ermenistan topraklarının bir kısmını işgal altında tutuyordu. Kafkas Federasyonuyla birlikte gündeme gelen Taşnak Partisi’nin desteklenmesi politikasını Kâzım Karabekir Paşa Paşa, Ankara Hükümeti’nin Londra Konferansına giderken İtilâf Devletlerinin baskısı altında Şark politikasında değişikliğe gitmeyi tercih etmesi olarak yorumlamıştır.25 26 Şubat’ta Ermenistan meselesi Konferans gündemine geldiğinde bu durum siyasi atmosferi belirlemiştir. Konferans’ta Ermenistan adına konuşan M.Aharonian, Sevr Anlaşması'nın yürürlükte olduğunun ilan edilmesini istemiş; Kemalistlerin Ermenistan'a saldırmakla İtilâf Devletleri'ne saldırmış olduklarını belirtmiştir. Aharonian’ın bu sözleri Gümrü Anlaşmasıyla kaybedildiği tescillenen topraklar üzerinde hak iddiası olarak anlaşılabilir. Bekir Sami Bey’in, Aharonian’ın bu sözlerine cevabı, bu görüşü desteklercesine, Bağımsız bir Ermenistan’a karşı olmadıkları; ancak, Kars ve Ardahan’ı bırakmayacakları ve buralar için halkoylamasına hazır oldukları şeklinde olmuştur. Türkiye Ermenileri adına konuşan Bogos Nubar Paşa ise, Kilikya'da Ermenilere özerklik verilmesini istemiştir.
Ermenistan Devleti ve Türkiye Ermenilerinin talepleri Konferans’ta çözülemeyecek ve 1921 yılında gerçekleşen diğer olaylarla birlikte yeniden gündeme gelecektir. Ermenistan Devleti ile kurulan ilişkilerin normalleşmesi, İtilâf Devletlerinin desteklediği Taşnak Partisi’nin 2 Nisan’da iktidardan indirilmesi, Bolşevik Ermenistan’ın kurulması, 16 Mart’ta Sovyetler Birliği ile imzalanan Moskova Anlaşması’na uygun olarak sınırların çizilmesi ve buna uygun olarak Ankara Hükümeti’nin 25 Nisan’da Gümrü’deki (Ermenistan) kuvvetlerini geri çekmesi ile mümkün olmuştur. 13 Ekim’de Ermenistan’ın da dahil olduğu Kars Anlaşması’nın imzalanması sadece 25 Nisan’daki durumu teyit eder niteliktedir. Gelişmelerin seyri, Ermenistan Devleti ile sorunların çözümünün, İtilâf Devletlerinin körüklediği yayılmacı politikalardan vazgeçilmesi ve ülkelerin kendi kaderini tayin ilkesinin benimsenmesi ile mümkün olabileceğini göstermiştir. Moskova Anlaşması ile Misak-ı Milli sınırları kabul edilmiş ve Ermenistan Hükümeti ile Ankara Hükümeti toprak talebinde bulunmayacaklarını teyit etmişlerdir.
Ermeni sorununun bir boyutu olan Kilikya sorunu ise, Türkiye sınırları içinde çözülememiş ve Kilikya Ermenilerinin toplu göçü ile son bulmuştur. Bu sorunu çözümsüzlüğe götüren 1905 Ermeni Tehcirinin yarattığı korku olmuştur. Çukurova Ermenileri sorununa ilişkin Ankara Hükümeti’nin ilk kararı Zeytin Ermenileri konusunda aldığı karardır. 1915 yılında tehcir edilen Ermeniler'den 1500'ü ateşkesten sonra buraya dönmüş ve oturulacak yer olmadığı için askeri kışlaya yerleştirilmişti. 23 Mayıs ve 19 Haziran’daki iki emir ile Erkânı Harbiye Riyaseti, önce kışlanın boşaltılmasını sonra da buradaki Ermenilerin silahtan arındırılarak zorla da olsa kışladan çıkarılmalarını emretmiştir. Bu emirler doğrultusunda, kışlayı boşaltmakta direnen Ermenilere karşı 27 Haziran’da askeri harekât başlatılmıştır. Askeri harekât sonunda kışla boşaltılmış; ancak, kışlada yaşayan bir kısım Ermeni ölmüş ve bir kısmı da Kilis üzerinden ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
Sorunun Çukurova boyutu 1921 yılı 20 Ekim gününe kadar Fransız işgali altında perdelenmiştir. Ancak, işgalin kaldırılacağına ilişkin söylentilerden başlayarak sorun su yüzüne çıkmaya başlamıştır. 19 Mart’ta Çukurova Ermeni Cemaati Dini Lideri, Fransız Dışişleri Bakanlığına bir mektup yollayarak, Fransızların bölgeyi boşaltacağı söylentileri üzerine Ermenilerin paniğe kapıldığını belirtmiş; Kilikya'daki Ermeni ve diğer Hristiyan unsurlar adına işgalin devam ettirilmesi istenmiştir. 5 Kasım’da Ermeni Delegeler Kurulu, Fransa Dışişleri Bakanlığı'na Ankara Anlaşmasından duydukları üzüntüyü ve Ankara Hükümeti’nin de azınlık haklarının korunması konusuna sadık kalmayacağına ilişkin düşüncelerini iletmişlerdir. 14 Kasım’da Türkiye Ermenilerinin Protestan, Katolik ruhanî liderleri ve Ermeni Patriği, Ankara Anlaşmasıyla ilgili Yüksek Komiserlere başvurmuşlardır. Ankara Anlaşması'nın Ermenilerin durumunu garanti etmediği belirtildikten sonra, Çukurova'daki Ermenilerin toplu bulunduğu yerlerden Fransız askerlerinin çekilmemesi, bu mümkün değilse Ermenilerin Müttefiklerden birinin uyrukluğuna kabul edilmesi, bu da mümkün değilse, Çukurova'ya dönmüş bir milyon Ermeninin tekrar göç edebilmesi için araç sağlanması konusunun Müttefik Ülke Hükümetlerine bildirilmesi istenmiştir.
Aynı gün, 26 Şubat’ta Londra Konferansı gündemine gelen bir diğer konu da Kürdistan meselesi olmuştur. Bekir Sami Bey, Kürdistan halkının Büyük Millet Meclisi'nde temsil edildiğini, kendisinin aynı zamanda Kürtlerin de temsilcisi olduğunu söylemiştir. Kürdistan'da bir halkoylaması yapmayı kabul ettiklerini ve Kürdistan halkı istediği takdirde kendilerine muhtariyet vermeye hazır olduklarını dile getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa 1 Mart’ta Bekir Sami Bey’e çektiği telgrafta Kürdistan meselesinin kabul edilemeyeceğini bildirmiştir. Konferansın hemen ardından, Kürdistan meselesi diye bir mesele olmadığına ve Büyük Millet Meclisi’nin Kürtleri de temsil ettiğine ilişkin Şark vilâyetlerinden çekilen telgraflar 17 Mart, 19 Mart ve 31 Mart’ta Meclis’te okunmuştur. Bu telgrafların bir kısmı, Londra Konferansı’nda bulunan Ankara Hükümeti Heyeti Murahhasasının Kürtlerin de temsilcisi olduğunu göstermek için telgrafı çekenler tarafından doğrudan Londra’daki Düveli Muazzama Murahhasalarına da çekilmiştir. Çoğu Kürt aşiret reisleri tarafından çekilen bu telgraflarda, Kürtlerin hiçbir zaman Türkiye'den ayrı bir hükümet ve istiklâl arayışları olmadığı, Ermenistan gibi ayrı bir devlet talepleri olmadığı belirtilmiştir. 7 Nisan’da Meclis’te okunan Mirliva Hacim Paşa’nın mektubu ise, "Sulh Konferansının Memaliki Osmaniye'yi parçalamak maksadiyle dermeyan edip vasıta kullandığı Arap, Kürt anasırın istiklâli fikrini protesto eder ve anasırı islâmiyeyi daha ziyade ittihada davet ederim." sözleriyle Kürtlerin din bağıyla Türkiye’ye bağlı oldukları düşüncesini Meclis’e taşımıştır.
Kürdistan meselesi diye bir mesele olmadığına dair Meclis’te okunan telgraflara karşın, Londra Konferansı daha kapanmadan 5/6 Mart’ta gündeme gelen Koçgiri Aşireti isyanı, meselenin tam da böyle tek boyutlu olmadığını göstermiştir. 6 Mart’ta Sivas’ın Ümraniye kasabasına girerek buradaki Hükümet kuvvetlerini teslim alan ve kasabaya Kürt bayrağı çeken bin kişilik aşiret kuvvetleri, 11 Mart’ta Meclise çektikleri telgrafta belirttikleri üzere, bölgede mümtaz bir vilayet kurulmasını ve vali olarak da yerli Kürtlerden birinin atanmasını istemektedirler. 26 Mart’ta Koçgiri Aşireti Reisi Alişir Bey, diğer aşiret reislerini isyanın devamı konusunda ikna etmek için “Kürtlerin bağımsızlığının Avrupa devletleri tarafından bile tanınmış olduğunu” söylediği bir mektup yollamıştır. 8 Nisan’da bölgenin idari statüsüyle ilgili Meclis’e bir başvuru daha yapılmıştır. Yedi Kürt aşireti, Koçgiri bölgesinde başında bir Kürt'ün ve yardımcılığında bir Türk'ün bulunduğu bir vilayet kurulmasını istemektedirler. Arzuhalde, "Eğer bu mesele böyle kapatılmazsa, Dersim'den başka Erzincan, Van, Diyarbakır, Erzurum'a kadar ayaklanma yayılacak, iki Müslüman millet arasında kan dökülmesinden Müslüman düşmanlarının yüzü gülecektir." denmiştir. İsyan, daha sonradan Meclis’te şiddetli tartışmalara konu olacak şekilde Merkez Ordusunca 14 Mart-17 Haziran tarihleri arasında bastırılmaya çalışılacaktır. Bu da, isyanın önemli bir güce tekabül ettiğini göstermektedir.
Kürdistan’ın, Büyük Millet Meclisi açısından önemli bir mesele olduğunun bir diğer göstergesi de 27 Haziran 1921 tarihli "Kürdistan hakkında Büyük Millet Meclisi Vekiller Heyetinin Elcezire Cephesi Kumandanlığına talimatı"dır.26 İcra Vekilleri Heyeti Kararı ile Elcezire Cephesi Kumandanlığı’na verilen talimatta, Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa’nın imzası bulunmaktadır. Bu talimat, Kürdistan’ın, Büyük Millet Meclisi’ne bağlılığı konusunda sıkıntı yaşandığını göstermekte; bölgede yaşanan ciddi isyan nedeniyle mülki idarenin yetersiz kaldığı düşünülerek bölgenin askeri yönetim altına alındığı belirtilmektedir. Talimatta, Elcezire Cephe Kumandanlığının, Kürdistan siyaseti dahiliyesini tevhid ve idare etmek, ecnebilerle Kürtlerin itilâfına mani olmak, Kürt rüesasına mülki ve askeri makamlarda vazifeler vererek tedricen mahalli idareler tesisi esbabını hazırlamak ve bu suretle milletlerin kendi mukadderatlarını bizzat idare etmeleri hakkı gözetilerek, kalben merbutiyetlerini tesis ederek Türkiye Büyük Millet Meclisi idaresinde yaşamaya talip olduklarını ilan etmelerini sağlamakla görevlendirildiği belirtilmiştir. Rüesayı memurini mülkiyenin mercii bu hususta cephe kumandanlığıdır ve kumandanlık, idari, adli ve mali tadilat ve ıslahata lüzum gördükçe bunun tatbikini Hükümete teklif edecektir. Talimatın gösterdiği bir nokta da, mahalli idarelerin yetkilerini arttırmayı gözeten Nevahi Kanunu ile meselenin çözümü arasında bir bağ kurulmuş olmasıdır. Ancak, bu talimatın ne derece başarıya ulaştığı Elcezire Cephesi Kumandanı Nihad Paşa’nın 3 Kasım’daki azli de göz önünde bulundurulduğunda tartışmalıdır.
Malta Sürgünleri
Malta sürgünleri Türkiye-İngiltere mücadelesinin önemli ayaklarından biridir. 1919-20 yıllarındaki tutuklamalarla başlayan süreç 20 aya yayılan sürgünlerle devam etmiştir. Sürgün politikası, İngilizlerin yaygın olarak kullandığı bir savaş yöntemidir.27 Amaç, “Türkiye’nin, işbirlikçiler dışındaki tüm yönetici kadrosunun sürülmesi” ve böylelikle başta İngiltere olmak üzere İtilâf Devletleri karşıtı her türlü mücadelenin kadrosuz, yönsüz bırakılmasıdır.28 Sürgünler arasında daha sonradan Ankara’ya geçerek Büyük Millet Meclisi’ne de katılacak 11 Meclisi Mebusan üyesi vardır. 1919 yılında İngiltere’nin Mustafa Kemal Paşa’yı da kara listeye eklemiş; tutuklanıp sürülecekler arasına almış olmasından da anlaşılacağı üzere,29 İngiltere’nin sürgün politikası sadece Malta’ya sürmeyi başardıklarıyla değil tüm muhataplarıyla birlikte anlaşılabilir. İngiltere, bu politikasıyla hem İstanbul’u mücadelenin dışında bırakmış hem de bağımsızlık mücadelesini bütünüyle boğmaya çalışmıştır. Bunu gören Mustafa Kemal Paşa, Malta sürgünlerine misilleme olarak Anadolu’daki İngiliz kontrol subaylarını tutuklatmıştır. Ankara Hükümeti’nin elinde, 1921 yılı başında 22 İngiliz tutuklu vardır. Londra Konferansı’nda Malta esirleri müzakeresi 118 Türk tutsak üzerinden yapılmıştır.30
1921 yılı Malta Sürgünlerinin kurtuluş yılıdır. Her ne kadar 1921 yılı başında İngiliz Yüksek Komiserliği, Sevr Anlaşması yürürlüğe girecekmiş ve 230.maddesine istinaden kurulacak Müttefik Mahkemesinde yargılamalar yapılacakmış gibi hazırlıklarına devam etse de yıla damgasını kurtuluş vurmuştur.31 Kurtuluş, adadan firarların yanı sıra, bağımsızlık mücadelesinin başarı kazanmaya başlaması ve sürgün politikasının meşruiyetini yitirmesiyle sağlanabilmiştir. Süreç, Londra Konferansı ile başlamıştır. Londra Konferansı öncesi İstanbul Hükümeti Hariciye Nezâreti, 3 Şubat’ta İngiliz Yüksek Komiserliği’den Malta’daki tutuklu Türklerin tam listesini istemiştir. O güne kadar kimlerin Malta’da tutulduğunu bilmeyen İstanbul Hükümeti’nin, bu listeyi Londra Konferansı öncesi Ankara Hükümeti için istediği anlaşılmaktadır.32 Çünkü malta sürgünleri konusu Konferans’ta, Hariciye Vekili Bekir Sami Bey tarafından gündeme getirilmiştir. Konferans öncesinde İngiltere’nin planı, 17 Şubat’ta İngiliz Parlementosunda verilen soru önergesiyle de açığa çıktığı haliyle İngiltere’de de meşruiyeti sorgulanmaya başlanan sürgünlerin bir kısmının serbest bırakılmasıdır. İngiltere, Konferans’ta, Ankara Hükümeti’nin elindeki 21 esire karşı daha önceden yaptıkları hazırlıklar sonucu serbest bırakılabilecekler kategorisinde gördüğü 21 Malta sürgününün serbest bırakılmasını önermiştir.33 11 Mart’taki görüşmelerde bu öneriyi kabul eden ancak serbest bırakılacakların sayısını arttırmaya çalışan Bekir Sami Bey, 16 Mart’ta İngiltere ile 22 İngiliz tutsağına karşı, 64 esirin serbest bırakılması ve 54’ünün yargılanmak üzere Malta’da alıkonulması için gizli bir anlaşma imzalamıştır. 34Büyük Millet Meclisi, Bekir Sami Bey’in imzaladığı diğer gizli anlaşmalar gibi bu anlaşmayı da kabul etmeyecektir. Anlaşmanın kabul edilmemesinde, sürgünlerin toptan kurtarılması politikasına ters düşülmesi ve geri kalanların yargılanmasına izin verilmesi etkili olmuştur.35 Mustafa Kemal Paşa’nın 54 kişinin yargılanmasına ilişkin itirazı şu şekilde olmuştur: “Hükümetimiz, bittabi böyle bir mukaveleyi tasvip ve tasdik edemezdi. Çünkü böyle bir mukaveleyi tasvip etmek Türk tebaasının, Türkiye dahilindeki harekâtı üzerinde ecnebi hükûmetinin bir nevi hakk-ı kazasını [yargılama hakkını] tasdik etmek olurdu.”36
İngiltere, anlaşmanın Büyük Millet Meclisince onaylanmamasını fırsat bilerek 64 tutsağın salıverilmesinde ayak diremiştir. Ancak, İkinci İnönü Zaferi’nin hemen sonrasında 12 Nisan’da 40 kişinin salınmasına karar verildiğini açıklamak zorunda kalmıştır. Ancak, salınan bu 40 kişinin Anadolu’daki mücadelede aktif görev alabilecek kişiler olmaması gözetilmiştir. Bu 40 kişiyle birlikte 1921 yılının ilk yarısında salınan tüm tutsaklar aşağıda yer almaktadır.
Tablo 2 - Serbest Bırakılan Malta Sürgünleri (12 Nisan 1921)
|
Serbest Bırakıldıkları Tarih
|
İsim
|
Açıklama
|
13 Şubat
|
Hayri Efendi (Ürgüplü)
|
Eski Şeyhülislam. Cihat ilan etmişti. Sağlık gerekçeleriyle serbest bırakılmıştır. Ankara'ya gitmiştir.
|
24 Mart
|
Mehmet Şeref Bey (Aykut)
|
Edirne Mebusu. 25 Nisan’da Meclis’e katılmıştır.
|
24 Mart
|
Ahmet Faik Bey (Kaltakkıran)
|
Edirne Mebusu. 25 Nisan’da Meclis’e katılmıştır.
|
24 Mart
|
Mithat Bey
|
İttihat ve Terakki Fırkası Sekreteri.
|
29 Mayıs
|
İbrahim Saip (Pirzade) Bey
|
Eski Devlet Şûrası Reisi ve Adliye Nâzırı
|
29 Mayıs
|
Abbas Halim Paşa
|
Eski Nafıa Nâzırı. Avrupa'ya gitmiştir.
|
29 Mayıs
|
Sait Halim Paşa
|
Eski Sadrazam. Avrupa'ya gitmiş ve kısa bir süre sonra Roma'da bir Ermeni Komitacı tarafından vurulmuştur.
|
29 Mayıs
|
Hüseyin Cahit Bey (Yalçın) ve ailesi
|
Eski İstanbul Mebusu. Tanin Gazetesi yazarı. Avrupa'ya gitmiştir. İtalya ve İsviçre’de kalan Hüseyin Cahit, 15 Temmuz 1922 tarihinde İstanbul’a gelmiştir.
|
30Mayıs
|
Tevfik Hadi Bey
|
Eski Siyasi Polis Müdürü.
|
30 Mayıs
|
Yusuf Ziya Bey
|
Emekli Binbaşı, İttihat ve Terakki Fırkası Merkez Komite üyesi.
|
30 Mayıs
|
Ali Fethi Bey (Okyar)
|
Eski Sofya Sefiri ve Dahiliye Nâzırı. 19 Eylül’de Ankara’da mebusluğa kabul edilmiştir.
|
30 Mayıs
|
Rahmi Bey
|
Eski İzmir Valisi.
|
30 Mayıs
|
İsmail Canbulat Bey
|
Eski Dahiliye Nâzırı ve İstanbul Şehremini.
|
30 Mayıs
|
Mümtaz Bey
|
Emekli yarbay.
|
30 Mayıs
|
Atıf Bey
|
Eski Ankara Valisi
|
30 Mayıs
|
Ferit Bey
|
İttihat ve Terakki Fırkası Sekreteri.
|
30 Mayıs
|
Hüseyin Kadri Bey
|
Eski Karesi Mebusu.
|
30 Mayıs
|
Ahmet Haydar Bey
|
Binbaşı
|
30 Mayıs
|
Ahmet Sami Bey
|
Albay
|
30 Mayıs
|
Aziz Cihangirof
|
Kars Şûrası Adalet Bakanı (Mümessili)
|
30 Mayıs
|
Hasan Han Cihangirov
|
Kars Şûrası Savunma Bakanı
|
30 Mayıs
|
Mehmet Bey Alibeyzade
|
Eski Kars Valisi
|
30 Mayıs
|
İbrahim Cihangiroğlu
|
Eski Kars Şûrası Hükümeti Reisi. Batum üzerinden Kars’a geçmiştir. 9 Temmuz’da Kars Belediye Başkanlığına atanmıştır.
|
30 Mayıs
|
Zekeriya Zihni Bey
|
Eski Edirne Valisi
|
30 Mayıs
|
Musa Bey Salahov
|
Eski Kars Polis Müdürü
|
30 Mayıs
|
Yusuf Yusufov
|
Kars Şûrası Gıda Bakanı
|
30 Mayıs
|
Tauchitgin Memlejeff
|
Eski Kars Emniyet Müdürü
|
30 Mayıs
|
Radjinski Matroi
|
Kars Şûrası Rus üyesi.
|
30 Mayıs
|
Muhlis Bey Memetoğlu
|
Kars Şûrası PTT Genel Müdürü.
|
30 Mayıs
|
Salah Cimcoz Bey
|
Eski İstanbul Mebusu. Türk Sosyalist Partisi lideri. Gazeteci.
|
30 Mayıs
|
Ubeydullah Efendi
|
Eski İstanbul Mebusu.
|
30 Mayıs
|
Ahmet Nesimi Bey
|
Eski Hariciye Nâzırı.
|
30 Mayıs
|
Hacı Ahmet Paşa
|
Enver Paşa’nın babası.
|
30 Mayıs
|
Rıza Hamit Bey
|
Eski Bursa Valisi.
|
30 Mayıs
|
Fahrettin Paşa
|
Eski Medine Muhafızı. 25 Eylül’de Ankara’ya gelmiştir.
|
30 Mayıs
|
Hacı Adil Bey
|
Eski Mebusan Meclisi Reisi.
|
30 Mayıs
|
Ziya Gökalp
|
Eski Akdağ Madeni Mebusu ve Darülfünun hocası.
|
30 Mayıs
|
Halil Bey
|
Eski Adliye ve Hariciye Nâzırı. İttihat ve Terakki üyesi.
|
30 Mayıs
|
Ali Münif Bey
|
Eski Nafıa Nâzırı.
|
30 Mayıs
|
Ahmet Şükrü Bey
|
Eski Maarif Nâzırı.
|
30 Mayıs
|
Ahmet Ağaoğlu (Ahmet Agayef)
|
Eski Karahisarı Sahib Mebusu veDarülfünun hocası. 2 Temmuz’da Ankara’ya gelmiştir.
|
Dostları ilə paylaş: |