121- HZ. ÖMER’E OĞLUNU ŞİKÂYET EDEN BABA
Bir gün Hz. Ömer’in huzuruna çıkan bir baba kendisini azarlayan ve tartaklayan oğlundan şikâyetçi olur. Hz. Ömer’in huzuruna çağrılan oğul, karşısında babası olduğu halde;
—Asıl ben babamdan şikâyetçiyim” diyerek şikâyetlerini şöyle sıralar;
1-Doğduğumda babam bana güzel bir isim vermedi. Pislik yuvarlayan siyah böcek anlamına gelen ‘Çual’ adını verdi.
2-Bana Allah’ın kitabından bir âyet bile öğretmedi. Dinimi, diyanetimi bilmiyorum.
3-Beni evlenme çağıma gelince köle pazarından satın aldığı aslı, nesli ve ahlâkı belli olmayan bir cariye ile evlendirdi. Evlenirken ‘alır mısın almaz mısın, beğenir misin beğenmez misin?’ diye bana sormadı.”
Bunları dinleyen Hz. Ömer hiddetlenerek evladından şikâyetçi olan babaya dönüp;
—Bre zavallı adam! Ona karşı görevlerini yapmamış, aksine kötülük yapmışsın. Bir de ondan itaat mi beklersin?” uyarısında bulunmuş.48
“Babanın çocuğuna bırakacağı en güzel miras onu güzel terbiye etmesidir.”
Hadis-i Şerif
122- HZ. ALİ’NİN AĞLAMASI
Bir gün Hz. Ali (R.A.)’dan bir komşusu borç para ister.
Komşusunun ihtiyacı olan borç parayı veren ve onu avlu kapısına kadar uğurlayan Hz. Ali (R.A.) odasına çekilip hıçkırıklarla ağlamaya başlar. Bunu gören Peygamber kızı Hz. Fâtıma Anamız sorar;
—Ya Ali! Hıçkırıkla ağlamanın sebebi nedir? Az önce ihtiyacı olan komşuna istediği kadar borç para verdin, sıkıntısını giderdin, yüzünü güldürdün ve neticede hayır duasını aldın. Şimdi neden oturmuş içli içli ağlıyorsun?.” Hz Ali (R.A) der ki;
—Ya Fâtıma! Bendeki iman ne kadar zayıfmış ki; ihtiyacı olan borçlu komşumu taa ayağıma kadar getirttim. Elini ufalayarak, boynunu bükerek, yüzü utancından kızarmış olarak; “Ya Ali! Borçluyum, darda kaldım. Şu kadar borç paraya ihtiyacım var” dedirttim. Hâlbuki ben onu gizlice araştırmalı, onurunu kırmadan ihtiyacını karşılamalıydım. “Komşusu aç yatarken, geceyi tok geçiren kâmil mümin olamaz, Müslüman’ın derdi ile dertlenmeyen bizden değildir” buyuran Rahmet Peygamberinin ümmeti ve yakını olarak yarın mahşer gününde din kardeşime ilgisizliğimin hesabını nasıl vereceğimi düşündüm de ona ağlıyorum” demiş.
“Sızlatmıyorsa, kalbini bir garibin inleyişi,
Yazık değil mi adına âdem denilişi”
123- YA KURA BİZİM KIZA ÇIKARSA!
Bir kasabanın kenarına büyük bir dev gelmiş. Kasaba halkı toplanıp ‘dev’e;
—Ne istiyorsun, niyetin nedir?” diye sormuşlar.
Dev;
—Bana her sene bir kız çocuğu vereceksiniz.
Halk kabul etmiş;
—Her sene kura çeker, bir kız veririz.” Analar toplanıp gözyaşları dökmeye başlamış; ‘Ya kur’a da bizim kızımız çıkarsa’ diye.
“Bugün bana, yarın sana”
“Bana değmeyen yalan bin yıl yaşasın”
ATASÖZÜ
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım,
Çiğnerim, çiğnenirim Hakk’ı tutar kaldırırım.”
M. Akif ERSOY
124- HZ. ÖMER’İN MESCİTTE YATANLARI KOVMASI
Hz. Ömer, bir gün Mescitte tembel tembel oturup yatan insanla rastlar ve sorar;
— Sizler gün boyunca Mescitte ne yapıyorsunuz, namaz bitince çalışmaya gitmiyor musunuz?
Onlar;
—Bizler Allah’ın tevekkül etmiş kullarıyız. Rızkımızı yüce Allah gönderir” demişler.
Bunu duyan Hz. Ömer, onları azarlayarak;
—Sizler mütevekkiller (Allah’a tevekkül etmiş kullar) değil; mütevekkillersiniz. Hazır yiyiciler, asalak geçinen tembellersiniz. Çalışmadan gökten ne altın yağar ne de gümüş.” diyerek elindeki sopayla onları mescitten dışarı kovalamış.
“Varsa aklın, rey-ü tedbirinde noksan eyleme
Çünkü noksan eyledin, takdire bühtan eyleme”
“Tedbirde kusur eden, takdire bahane bulur.”
(ATASÖZÜ)
125- HZ. ÖMER VE KIRIK AYNA
Kendisini Allah yolundan saptırmayacak bir öğüt arayan Hz. Ömer’e Sevgili Peygamberimiz(s.a.v.);
—Ya Ömer! Sana öğüt olarak ölüm yeter” tavsiyesinde bulunur. Bunun üzerine ücretli bir işçi tutan Hz. Ömer, onun sürekli olarak kendisine ölümü hatırlatmasını ister. O da sürekli olarak Hz. Ömer’e ölümü hatırlatır.
Bir gün kırık bir ayna bulup, saçına sakalına bakan Hz. Ömer, yüzündeki kırışıklıkları, saçındaki sakalındaki beyazlıkları görünce işçisinin ücretini peşin ödeyerek ona yol verir.
İşçi sebebini sorduğu zaman, O buğulu gözlerle elindeki aynaya bir daha bakarak, saçındaki, sakalındaki beyazlıkları ve yüzündeki buruşuklukları göstererek;
—Ömer’e ölümü hatırlatanlar çoğaldı. Artık gelmene hacet kalmadı.” der
Behey dostlar, ey yâranlar!
Dünya gelip geçer bir gün.
Ömür kuşu elde iken
Pervaz olur uçar bir gün.
Âna şol günahlarını
Dosta armağanın hani,
Eletirler kabre seni
Kavim kardeş kaçar bir gün.
Tutmaz olur tutan eller
Çürür şol söyleyen diller
Varıp kazandığın mallar
Varislere kalır bir gün
Ey şu ölüm ne aceptir
Yardımcımız Muhammet’tir.
Bu can bize emanettir.
Can kafesten uçar bir gün
(Yunus Emre)
126-TİLKİNİN BAĞA GİRMESİ
Tilki bağa girmiş, Ama bağda üzüm bulamayınca çok üzülmüş. Boynu bükük ve mahzun bir şekilde geri dönüp giderken görenler sormuşlar;
—Niçin bu kadar üzgünsün?
Tilki demiş ki;
—Ben kendim için söylerim ama bağda üzüm olmayınca bağın tadı da hiç olmuyor.
Bağın güzelliği üzüm ile,
Caminin güzelliği ise cemaat iledir
127-ZEMBİLLİNİN FETVASI
Yavuz Sultan Selin Han, aldığı önemli kararların fetvasını zamanın meşhur Şeyhülislamı Zembilli Ali Cemali Efendi’den alıp sandığında muhafaza edermiş.
Yavuz’un vefatından sonra sandığı açılıp vasiyeti okunduğunda;
—Bu fetvaları sandukamın üzerine koyunuz. Rabbime hesap verirken hiç olmazsa bunlar şahidim olsun” diye yazılı olduğunu gören Zembilli ağlamaya başlar;
—Ey Koca Hünkâr! Ruhun şad olsun! Sen yaptıkların için Rabbine karşı Zembillinin fetvalarını şahit tutuyorsun. Ya zembilli bu fetvalarda isabet etmemişse kimi şahit tutacak? Hali ne olacak?
Dostları ilə paylaş: |