101- ZİLE’DE EDA EDİLEN HACC
1780’li yıllarda Zile’de yaşlı bir kadının, demircilik yapan bir oğlu vardı. Hayırsever, kanaatkâr ve inancına saygılı bir insandı. El emeği, alın teri kazancı ile annesinden helallik alıp Hacca gitmek üzere evden ayrılır. Daha henüz köyü çıkmadan, kurak yaz mevsiminin etkisi ile yanıp kavrulmuş. Bir bahçenin önünden geçerken birden irkildi, bir yaşlı ve yorgun sesin Allah’a yalvarışını duydu;
—Allah’ım! Görüyorsun ekinimde hayır yok. Üstelik borçluyum da. Yaşlı, yorgun hasta bir ihtiyarım. Bu halde ölürsem borçlu gideceğim! Sana borçlu kalmaktan korkmuyorum. Fakat kul borcundan korkuyorum, utanıyorum. Huzuruna kul borcu ile gelirsem, yerin dibine geçerim. Çare? Allah’ım buna bir çare!”
Demirci adım atamadı. Kımıldayamadı bir an. Sonra yavaş yavaş yaşlı adama yaklaştı, borcunu sordu. Adam donup kalmıştı. Adamın söylediği borç miktarı tam demircinin cebindeki Hac parası kadardı. Çıkarıp verse Hacca gidemeyecekti. Fazla düşünmeye tereddüde de düşmeden cebindeki keseyi olduğu gibi ihtiyar adama verip oradan uzaklaştı.
Artık Hacca gidemezdi. Anasına da dönemezdi. Issız bir vadiye çekildi ve hac mevsimi süresince orada bekledi. Günler geceler boyu kendisini kutsal topraklarda sandı “Lebbeyk” diye çağırdı.
Hac mevsimi bitince demirci evine döndü. Fakat o yoksul demircinin evinin kapısı yemyeşil, pırıl pırıl, nur içindeydi. Hacdan dönen Zileliler daha evlerinin kapısını çalmadan gelip demirciyi kutladılar. Çünkü orada; Arafat’ta, milyonlarca hacının içinde, yüzü nurlu ve pırıl pırıl, başının üstünde hiç eksik olmayan gölge bulutu ile dolaşan tek hacı olarak onu görmüşlerdi.44
102- HAYIR, HAYIR, VAR!
Ümmü Eymen adında bir kadın, Efendimize gelerek;
—Ya Rasulallah, kocam sizi davet ediyor” dedi. Peygamberimiz;
—Kocanız iki gözünde de beyazlık olan adam mı?” diye sordular.
Kadın;
—Hayır, onun gözünde beyazlık yok” diye cevap verdi. Peygamberimiz tekrar;
—Hayır, Hayır var” dediklerinde kadın yine;
—Hayır, yok” diye cevap verdi.
Bunun üzerine peygamberimiz buyurdular ki;
—Gözünde beyazlık olmayan adam olur mu?45
103- İHTİYAR KADIN CENNETE GİREMEZ
İhtiyar bir kadın Peygamber Efendimize gelerek;
—Ya Rasulallah! Beni cennetine koyması için, Allah’a dua edin!” der. Peygamberimiz ise;
—Cennete yaşlı kadınlar giremez ki” karşılığını verir.
Bu nükteyi anlayamayan yaşlı kadıncağız, çok üzülür ve ağlayarak dönüp gitmeye başlar. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) yanındakilerden birini kadını peşine gönderir ve;
—Söyleyin ona! Yaşlı kadınlar cennete, ihtiyar olarak girmezler. Zira Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de “Biz cennet kadınlarını, dünyadaki yaratılışlarına benzemeyen bir yaratılışla yarattık. Onları, bakireler kıldık. Onlar, kocalarına gönülden âşıktırlar ve hepsi de birbirinin yaşıtıdır.” der. (Vakıa 35–37)46
104- SENİ UYANIK BİLİRDİK
Bir gün kadının biri Kanuni Sultan Süleyman’a müracaat ederek evinin soyulduğunu ve hırsızın yakalanmasını istedi. Sultan Süleyman kadını iyice dinledikten sonra;
—Bre kadın! Bu nasıl uykudur ki, evin soyuluyor da haberin olmuyor?
Kadın gayet sakin ve rahat bir şekilde şöyle cevap verdi;
—Biz, sizi uyanık biliyorduk. Onun için bu kadar derin uyuduk.” der.
105- ÜÇ YAZILI KÂĞIT
Eski İran hükümdarlarından biri, vezirine üç yazılı kâğıt vermiş ve demiş ki;
—Bunları sinirlendiğim zaman sırası ile bana oku.
Kâğıtlarda şunlar yazılı imiş;
—Hâşâ Tanrı değilsin ki kuvvet ve kudretinin sonu olmasın.
—Bütün yaratıklara şefkatle davran ki, Allah’ta sana acısın.
—En sonunda sen de ölüp toprağa gireceksin.
106- YETERLİ İLGİ OLSAYDI!
Amerika’da elektrik sandalyesine oturtulan adama son sözü olup olmadığı sorulmuştu, ölümüne karar verilen adam, etrafını kuşatan meraklılara, gazeteci, fotoğrafçı ve hapishane görevlilerine bakarak acı bir sesle şöyle dedi;
—Eğer çocukluğumda bana bu derece ilgi gösterilmiş olunsaydı bu gün bu ölüm sandalyesinde olmazdım.
107- KÖTÜLÜĞÜ İYİLİKLE KARŞILAMA
Bir genç, bir gönül ehline;
—Hakarete uğradım. Bana hakaret eden adamın evine gidip haddini bildireceğim” demişti.
Gönül ehli ona;
—Kendi evine gitsen daha iyi olur” nasihatinde bulundu.
Genç;
—Evine git demekle ne demek istiyorsunuz? O adam bana hakaret etti, adımı lekeledi ve ben de bunu temizleyeceğim.
Gönül adamı;
—Ben de bunu demek istiyorum, herkes bilir ki çamur kuruduğu zaman çok daha kolaylıkla temizlenir.” dedi.
108- TADINA BAKTIN DA MI KİTABINDA METHETTİN?
Karadenizli; yemyeşil zeytin ağacına bakmış ve o iri yeşil zeytinlerden bir ikisini ağzına alıp yemek istemiş! Zehir gibi acı ve kekre zeytinleri yiyememiş. Ama ellerini semaya açarak;
—Ey Yüce Allah’ım! Hâşâ sen tadına baktın da mı Kitabında bunu övüp tavsiye ettin?” diyerek Kur’an-ı Kerim’in ‘Tin Suresi’nde zeytinden ve incirden bahsedilişine işaret etmiş.
109- MAHŞERDE ŞİKÂYETÇİ OLACAĞIM
İslamiyet hakkında araştırmalar yapıp sonunda Müslüman olan Lord Laydly adanda bir yabancı araştırmacının etrafını saran Avrupa’daki işçilerimiz ve basın mensupları ona duygu ve düşüncelerini sorarlar;
—Şu anda ne düşünüyorsunuz? Müslümanlığı seçtiniz, Allah size hidayet nasip etti? Duygularınızı alabilir miyiz?”
Araştırmacı şu çarpıcı cevabı verir:
—Kitabınıza baktım. İmrendim. Halinize yaşantınıza baktım, iğrendim! Allah bilir ama benim 56 yıl geç Müslüman olmama belki de siz sebep oldunuz. Mahşerde sizlerden şikâyetçiyim.”
110- HZ. ÖMER’İ AĞLATAN ÇOCUK!
Bir yaz günü abdestini alıp camiye giden Hz. Ömer telaşla koşarcasına camiye doğru giden bir çocuk görür ve O’na sorar;
—Yavrucuğum! Nedir bu telaşın? Hızlı hızlı nereye gidiyorsun?
Hz. Ömer’i tanımayan çocuk;
—“Camiye gidiyorum amcacığım” diye cevap verir.
Halife Hz. Ömer;
—Yavrucuğum sen daha küçüksün, namaz sana farz değil, niçin bu kadar telaşlısın?” deyince çocuk Hz. Ömer’e bakarak;
—“Amca amca, bu işin büyüğü küçüğü olur mu? Daha dün mahallemizde benden küçük bir çocuk öldü. Her yaşta ona hazır olmak lazım. Üstelik bu yaşta namaza alışmazsam, büyüyünce kılmak zor gelebilir” Bu sözler Halifeyi hem duygulandırdı, hem de ağlattı. Ağzından şu cümleler döküldü;
—Ey Rabbim, ne akıllı bir çocuk! Büyüklerde bulunması gereken ruhu taşıyor.
“Müslüman’ım diyen kişi şartı nedir bilse gerek,
Hak buyruğun tutup beş vaktini kılsa gerek”
(Yunus Emre)
Dostları ilə paylaş: |