Seçme nükteler


- NASRETTİN HOCA’NIN TİMUR’U ZİYARETİ



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə22/50
tarix28.07.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#61439
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   50

4- NASRETTİN HOCA’NIN TİMUR’U ZİYARETİ


Nasrettin Hoca bir gün Timur’u ziyarete gider. Hediye olarak da bir sepet üzüm götürür. Sinirli anında sepeti açan Timur üzüm salkımlarını aldığı gibi Hocanın üzerine fırlatır. Üstü başı üzüm şırası olan Hoca ellerini açıp dua etmeye başlar, görenler Hocanın haline şaşırırlar ve sorarlar;

—Hocam! Nedir bu hal, üzüleceğin yerde şükrediyorsun. Bunun sebebi, hikmeti nedir?

Hoca şükretmesinin sebebini şöyle açıklar;

—Dostlar nasıl şükretmem! Ya üzüm değil de armut getirse idim halim ne olurdu?



5- KONUŞURKEN USUL, ẢDAB BİLMENİN ÖNEMİ


Konya’nın Çumra ilçesi köy ve kasabalarında inceleme yapan bir beyefendiye, köylüler bir güz gününde kavun ikram ederler. Bir iki dilim alıp çekilen misafire yaşlı bir köylü;

—Ye beyim ye, utanma! Sen yemezsen (köy meydanının etrafını dolduran sığırları göstererek) şu sığırlar yiyecek! ” der.

Ne söyleyeceğini şaşıran misafirin canı sıkılır, fazla oyalanmadan müsaade alıp, bir başka köyün yolunu tutar. Oraya ulaştığı zaman hoş beşten sonra;

—Şu sizin komşu köye uğradım. Adamlar çok güzel Çumra kavunu yetiştirmişler, ikram da ettiler. Ama bizi âdeta sığır yerine koydular çok üzüldüm” diyerek yaşlı köylünün dediklerini anlatmış;

Bunun üzerine hemen söze karışan lafazan köylünün biri;

—Boş ver beyim, aldırma! Kulağını salla geç” demiş. Yani O da misafiri merkep yerine koymuş.



“Cahilin sözü, Ebu Cehil karpuzu gibi acı olur.”

“Faydası olmayan bahardan yazdan,

Yüce dağ başının kışı makbuldür.

Cahilin yaptığı sohbetten sözden

Âlimin hayali düşü makbuldür.

Lokma yeme muhannetin elinden,

Kurtulmazsın sonra acı dilinden

Namertlerin kaymağından balından,

Merdin kuru, yavan aşı makbuldür.
Hüdai söyler incecikten

Hal ehli olmayan ne bilir halden,

Bilgisiz, duygusuz, hoşgörüsüz kuldan

Ölülerin mezar taşı makbuldür”70


6- UÇURUMA DÜŞTÜ


Aday adayı olmayı düşünen birisi, nabız yoklamak için yolları iyi bilen bir mihmandar alıp dağ köylerini dolaşıyormuş. İnce, uzun, dolambaçlı ve aşağısı uçurum bir dağ yolundan ilerlerken, mihmandar güya aklınca bir uyarı da bulunmuş;

—Aman ha, Beyim! Dikkatli yürüyün! Daha önce sizin gibi bu yoldan geçerken, nice merkepler uçuruma yuvarlanıp eşek cennetini boyladılar!

Tabiî ki patavatsız mihmandarın bu sözü üzerine, adam, üzerine soğuk kar suyu dökülmüşe dönmüş. Ama bozuntuya vermemiş.


7- NASRETTİN HOCA’NIN TİMUR’DAN FİL İSTEMESİ


Timur, tebaası olan halka, bir erkek fil hediye etmişti. Ancak halk bağları bostanları çiğneyip zarar veren filden son derece rahatsız olur. Nasrettin Hoca’yı ziyaret ederek, birlikte şikâyetlerini, Timur’a arz etmeyi kararlaştırırlar.

Nasrettin Hoca önde, halk arkasında Timur’un huzuruna çıkmak üzere yola çıkarlar. Timur’un huzuruna çıkan Hoca, geriye dönüp baktığında, peşinde hiç kimsenin kalmadığını, herkesin dağılıp gittiğini görür. Kendisini yalnız bırakan halka güzel bir ders vermeyi düşünen Nasrettin Hoca, Timur’a durumu şöyle arz eder;

—Sultanım! Halkın size şükranlarını, iyi dileklerini arz etmeye geldim. Halk hediye ettiğiniz ‘fil’den çok çok memnun. Ancak zavallı hayvan yalnız kalıyor, Sultanımıza söyleseniz bir de onun dişisini verse de iki fil birlikte yaşayıp mutlu olsalar diye bir istekleri daha var.’’

Halkın memnuniyetinden dolayı çok sevinen Timur, onlara bir de dişi fil verir. Bunu duyan halk, şaşkına döner. Nasrettin Hocaya;

—Hocam ne yaptın! Biz, bir filin hakkından gelemezken, zararını önleyemezken, ikincisini başımıza bela ettin” diye sitem ederler. Ama Nasrettin Hoca gerilerek;

—İşini takip etmeyen, birlikte hareket edemeyen, zoru görünce kaçan halka ancak bu yaraşır.” cevabını verir.




8- ŞAİR UNSÎ’NİN YAŞI!


Şair Ünsî, bir gün geçimini bağış ve ihsanlarıyla geçirdiği sadrazamın yanında bulunduğu sırada Paşa, O’nun ihtiyarlıktan belinin bükülmüş olduğunu görünce;

—Efendi kaç yaşındasınız?” diye sorar.

Ünsi;

—Üç yaşındayım” cevabını verir. Bu cevap karşısında paşanın şaşırdığını gören Ünsi;



—Efendimiz! Ben fakr-ı zaruretle geçen zamanı ömürden saymıyorum. Ancak, saye-i devletinizde geçirmekte olduğum üç seneye itibar ediyorum” der.71

9- HIZIR NE YAPMAK İSTEDİ


Manasız şiirler yazan bir şair Molla Câmi’ye;

—Dün gece rüyamda Hızır Aleyhisselamı gördüm. Mübarek ağzının tükürüğünden bir parça benim ağzıma verdi” diyerek, bununla Hızır’ın feyiz verici nefesine mazhar olduğunu anlatmak ister.

Molla Câmi şöyle der;

—Be ahmak! Öyle değil, Hızır Aleyhisselam senin yüzüne tükürmek istemiş, o sırada ağzın açık olduğu için tükürük suratına geleceği yerde ağzına girmiş!




10- KEŞKE ZEMZEM KUYUSUNA…


Saçma sapan şiirler söyleyen bir şair hacca gider. Dönüşünde Molla Câmi ile görüşür. Lakırdı sırasında;

—Divanımı da beraberimde götürmüştüm. Teberrüken “Hacer-i Esved”e sürdüm” deyince, Molla Câmi şöyle der;

—Keşke Zemzem kuyusuna daldırsaydın!72

11- HOŞ KOKUNUZA GELDİLER!


Şair Deyheki, bir gün çocuklarını da yanına alıp Molla Câmi’nin ziyaretine gider. Çocukları kara-kuru, sıska bir şeymiş. Molla Cami bunlara bakıp latife yaparak;

—Mevlâna, bu b.k böcekleri senin mi?

—Evet efendim! Hoş kokunuza geldiler.73

12- BİRGİLİ VE CENNET


Ressamın bir yüksek bir köşk, etrafında yemyeşil ağaçlar, çiçekler olan bu köşkün ortasında bir adam resmi yaparak padişaha bu tabloyu arz eder, Padişah bu resmin ne olduğunu sorar, ressam;

—Cennetin resmidir!” der.

Padişah;

—Ya içindeki adam kimdir?” diye sorunca.

Ressam;

—Birgili Mehmet Efendi’dir. Çünkü kendi kavlince kendinden başka hiç kimse Cennete giremeyecek de!” der.74




Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin