Seçme nükteler



Yüklə 1,3 Mb.
səhifə23/50
tarix28.07.2018
ölçüsü1,3 Mb.
#61439
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   50

13- KİMDEN NEYİ SAKINMALI?


Arif Efendi şöyle dermiş;

“Ulema yanında dilini, zurefa (zarifler) yanında gözünü, evliya yanında gönlünü sakınmalı.”75


14- MAĞRUR ÂLİMİN DÜŞTÜĞÜ DURUM


Ulemadan biri, bir gün ders okuturken;

—Yerden göğe kadar her ne varsa, benden sorunuz, cevabını vereyim!” der.

Orada bulunanlardan birisi;

—Hz. Âdem’in ilk Haccında başını kim tıraş etti?” diye sorunca, hoca başını iki yana sallayarak şöyle demiş;

—İlmime mağrur olduğum içindir ki, böyle cevabından aciz olduğum bir soruya maruz kaldım.76

15- DİYOJEN NE ARIYOR


Diyojen bir gün sokakta elinde fenerle gezerken;

—Gündüzün fenerle ne arıyorsun?” diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş.

—Adam arıyorum.77

16- TATLI SÖZ GÖNÜL ALIR


Rahmetlik babamdan dinlemiştim;

—Köyümün gençleri ile ekin biçmeye gittik. Ancak köye hayli uzak ve yüksek olan Kale Mevkiindeki ekin tarlasına ulaşıp, uzaktan olgunlaşmış gözüken ekinlerin henüz yeşil olduğunu görmek hepimizin şevkini kırdı. O sırada tarla komşumuz yaşlı teyze âdeta bize moral verdi;

—Yavrularım! Sizin çalışkanlığınızı duymuştum. Ama bu erken vakitte yayladaki ekin tarlasına ulaşacak kadar çevik olduğunuza gözlerimle şahit oldum. Allah size güç, kuvvet versin! Sakın ola ekinler henüz olgunlaşmamış diye, şevkiniz kırılmasın; Kendi ekinlerini göstererek, İşte iş, işte aş sizi bekliyor” deyince hepimizin moralini düzelti. Hep birlikte teyzenin ekinlerini nerede ise birkaç solukta biçmeyi yarılayıverdik.

Sözün sohbetin tavını bilen, nabızları tutma tecrübesi olan yaşlı Osmanlı kadını;

—Maşallah yavrularım! Şu yaşa geldim. Sizler gibi çalışkan mert delikanlıları görmedim. Bu çalışmanıza karşı size mükellef bir sofra kurmak, kara kovan balı yedirmek vacip oldu” diye mırıldanırken; gençler biraz daha şevkle ihtiyar teyzenin bütün işini bitiriverdiler. Buna çok sevinen yaşlı teyze artık sofrayı hazırlayacak diye bekleşirken, Onun;

—Yavrularım, Kusura bakmayın! Yaşlı teyzenizi, yaşına bağışlayın, size gerçekten kara kovan balı yedirmek vacip oldu ama ne yazık ki, ekmek burada, bal köyde. Bugünün yarını da var sizi tez elden köye beklerim.” dedi.

Biz umduğumuzu bulamadık ama yine de teyzenin tatlı dili, güler yüzü, gönüllerimizi okşayan bu sözleri bize baldan tatlı geldi.

Helvayı yapalım ama üzüm bağda, bağ da dağda,



Tavayı komşudan buluruz da iş unla yağda”

(Anonim)

Farz ibadetlerden sonra Allah’a en sevimli gelen amel bir insanın gönlüne sevgiyi yerleştirmektir.”



(Hadis-i Şerif)

Güzel söz sadakadır.”



(Hadis-i Şerif)
Sevgi ile bakır altınlaşır”

(Hz. Mevlana)

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkartır”



(Atasözü)

Buğday ekmeğin yoksa tatlı dilin olsun”



(Atasözü)

17- ÂLİM VE MERHAMETLİ CAHİL KARDEŞ


İki kardeşten biri âlim, diğeri ise cömert fakat cahil birisiymiş. Cahil kardeş ibadetinden, takvasından, hayırseverliğinden, merhametli oluşundan dolayı kendisini âlim kardeşinden üstün görürmüş. Hatta zaman zaman kardeşine;

—“Senin çarşıya pazara çıkarılsa beş para etmez bilginden başka neyin var? Malın yok mülkün yok. Bir nevi yoksul sayılırsın. Ben ise yoksulları, fakirleri gözeten vicdanlı biriyim. Hatta yanlışlıkla üzerine basıp ezdiğim fare yavrusunu kırk yıldır sarığımın arasına sarıp başımın üzerinde saklayacak kadar merhametliyim” diye gururlanırmış.

Âlim olan kardeşi ise O’na;

—“Allah’tan ancak kulları arasında bulunan âlimler layıkıyla korkar.”78 Ayetini okuyarak;

—“Kardeşim! Malınla mağrur olma. Cehaletle, körü körüne yaptığın ve riya kokan amellerine de güvenme. Fare necistir. Onun kanı elbisene, vücuduna bulaşırsa namazın sahih olmaz. Merhamet göstereceğim diye fare yavrusunu sarığında saklaman hem gülünç, hem de kırk yıllık ibadetini tehlikeye sokacak cahilce bir davranıştır” cevabını vermiş.

Bunun üzerine cahil kardeş hatasını anlayıp, âlim kardeşinin elini öper ve bir daha yersiz gurura kapılmamaya çalışır.

De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”79

Âmâ âmâ’ya yol gösteremez”



“Değnek eğri olursa gölgesi de eğri olur”

(Atasözleri)

18- ARKADAŞLARIN CÜMLESİNİN SELAMI VAR


Tembelliği ve yaramazlığı yenemeyen öğrenci memleketine giderken arkadaşlarına şu tembihatta bulunmuş;

—Zayıflarla dolu karnemi sakın adresime göndermeyin. Babama, anneme karşı rezil olurum. Hangi dersim zayıf ise, o dersin baş harfi ile başlayan bir arkadaş ismi uydurun ve falan arkadaşın selamı var deyin, ben anlarım” demiş.

Ancak bu tembel öğrencinin karnesini alan arkadaşları bakmışlar ki, derslerin hepsi zayıf, yüze gülen hiçbir notu yok. Düşünüp taşınıp sonunda şu mektubu yazmaya karar vermişler;

—Sevgili arkadaşım! Nasılsın? İyi misin? Bizleri soracak olursan çok iyiyiz. Arkadaşların cümlesinin selamları var.”



19- ONU DA BİLMEZ


Namazda imam yanılır. Arkadan müezzin “Tebbet’i oku, Tebbeti oku” diye hatırlatmada bulunur.

Hocanın ezberlerinin az olduğunu bilen cemaatten biri de namazda olduğunu unutarak

—Onu da bilmez. Onu da bilmez” cevabını verir. Tabii ki hem müezzinin hem de o sabırsız cemaatin namazı güme gider.

20- HOCANIN YELLENDİĞİ SENE DOĞMUŞUM


Eskiden, bir kasabanın hasta ve özür sahibi imamı, bir gün gayr-i ihtiyari, namazda yellenir. Utancından terk-i diyar eder.

Yıllar sonra saçı sakalı ağarmış bir ihtiyar olarak eski imamlık yaptığı kasabayı ziyaret ederek, bu olumsuz olayın unutulup unutulmadığını öğrenmek ister. Kendi kendine “yıllar geçtiği için kimse beni tanımaz” diye düşünür. Kasabanın girişinde çalışmakta olan iki delikanlıya rastlar ve onlara selam verip hal hatır sorduktan sonra;

—“Gençler sizleri tanıyor gibiyim. Kimlerdensiniz?” diye sorar.

Gençlerden biri;

—“Ben Molla İbiş’in oğluyum.”

Diğeri de;

—“Değirmenci Hasan’ın torunuyum” der.

Hoca;


—Söyleyin bakalım, kaç yaşlarındasınız?

Delikanlılardan biri;

—“Amca ben tam yirmi beş yaşındayım. Hocanın namazda yellendiği sene doğmuşum.” der.

Diğeri ise;

—Ben de hocanın namazda yellendiği sene iki yaşındaymışım” der.

Bunları duyan Hoca Efendi çok üzülür ve kendi kendine “Eyvah! O talihsiz günü unutmamışlar” diye mırıldanır.

Biraz daha kasabaya yaklaştığında oyun oynamakta olan çocukları görür ve içlerinden birine sorar;

—Yavrum, kimin oğlusun, kaç yaşındasın?”

Çocuk;

—“Amca on yaşındayım. Hocanın namazda yellenmesinden on beş sene sonra dünyaya gelmişim” der.



İhtiyar bu cevabı da alınca kasabaya hiç girmeden geri dönerken;

—“Allah, insana utanılacak bir hata yaptırmasın! Anlaşılan namazda yellenme olayı buralarda takvim başı gibi kabul edilmiş” der.


Beyaz örtü leke kabul etmez”

Keklik demiş ki; “Herkes uçar, kimsenin dikkatini çekmez. Ben uçarsam herkes “keklik uçtu, keklik uçtu derler.””




Yüklə 1,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin