42:7 7’nci ayete gelindiğinde, ruhsal içgüdülerimiz bize çok özel bir biçimde Golgota’da olduğumuzu, Tanrı’nın yargısının kabaran sularının Rab İsa’nın üzerine indiğinde, çığlıklarını işittiğimizi anlatır.
Şu son andaki can çekişmesine bir bak:
Tanrı’nın dalgaları ve kabaran suları üzerine iniyor.
Orada, çarmıhta benim canımı kurtarmak için baygın, terk edilmiş...
Eşsiz sevgi! Nasıl da engin! Nasıl da özgür!
İsa benim uğruma kendini verdi.
– J. J. Hopkins
42:8 Yine de, George Müller’in söylediği gibi, “Denemeler, imanın beslendiği yiyeceklerdir.” Bu nedenle, güvenen imanlının şu onayını işitiriz:
Gündüz Rab sevgisini gösterir, gece ezgisi benimle beraberdir. Yaşamımın Tanrısı’na ilahi söylerim.
Bu, 3’üncü ayetteki gece ve gündüzün birbirini izlemesine yanıttır. Mezmur yazarı orada şöyle demişti: “Gözyaşlarım ekmeğim oldu gece gündüz.” Ama şimdi, gündüz Tanrı’nın değişmeyen sevgisi, gece ilahi ve dualarla dolmuştur. Tanrı’nın iyiliği gece ve gündüz kanıtlanır.
42:9,10 Hayal kırıklığı bir kez daha geri döner, dönüşün nedeni bu kez insafsız baskısıdır. Tanrı, çocuğunu unutmuşa benzer. Umutsuz imanlı, yas tutan biri gibi dolaşır ve şöyle der: “Düşmanlarım sövgü feryatlarıyla yüreğimi delerler” (Gelineau). Dışarıdan göründüğü kadarıyla Tanrı, Oğlu’nu terk etmiş gibidir. Bu nedenle düşmanları şu soruyu sorarak kendisiyle sürekli alay ederler: “Nerede senin Tanrın?”
42:11 Ancak son söz daima imanındır. Cesaretiniz kırılmasın. Kararsızlığa düşmeyin. Tanrı’ya umut bağlayın; düşmanlarınızdan ve bunalımınızdan kur-tarılacaksınız. O’nu bir kez daha Kurtarıcınız ve Tanrınız olarak öveceksiniz. Adını bilmediğimiz birinin söylediği gibi:
Çözüm, bunalımla mücadele etmek, yukarı bakmak ve umut etmektir. Hıristiyan yaşamı uyanık kalmaktır; mücadeleyi, eylemi bırakmadan bir yarışta koşmaktır. Hıristiyan yaşamında asla umutsuz bakışlar, kavuşturulmuş eller ve yenilgiyi kabullenme yoktur.
43. Mezmur: Işığını ve Gerçeğini Gönder
Bu, bir önceki mezmurun ikizi gibidir. Bağlantı öylesine büyüktür ki, bir çeviri bunları her ikisi tek bir derlemeymişçesine birleştirir.
43:1,2 Burada, Siyon’da tapınmak isteyen, ama inanç değiştiren bir ulus ve adaletsiz bir kişi tarafından kendisine engel olunan bir sürgünün uzun duasını buluruz. Bu, tanrıtanımaz İsrail ulusu ve Mesih Karşıtı’nın sıkıntı sırasında artakalan az sayıda tanrısayar Yahudi’ye yaptığı baskının örneği olabilir.
Önce haklı çıkarılma ve yardım konusunda ricada bulunulur. Mezmur yazarı, Tanrı’dan, inanmayan kardeşleri ve günah işleyenlere karşı, halkının davasını savunmasını ister. Bir imanlı Tanrı’ya sığındığı halde kendini terk edilmiş gibi hissedebilir. Hem kazanan tarafta olmak hem de düşmanın ayakları altında ezilmek, iman bilmecelerinden biridir.
43:3 Sonra Siyon’a dönüş için olumlu ve güzel bir dua yükselir. Kullanılan ifadelerin güzelliği kıyaslanamaz:
Gönder ışığını, gerçeğini!
Yol göstersinler bana,
Senin kutsal dağına,
Konutuna götürsünler beni.
Mezmur yazarı, Tanrı’nın ışığının ve gerçeğinin kendisine eşlik etmesini ister. O’nun iyilik ve sevgisi sayesinde (Mez.23:6), Tanrı’nın kutsal dağına sevinç içinde döneceğinden emin olmuştur.
43:4 3 ve 4’üncü ayetlerdeki ilerlemeye dikkat edin:
Kutsal dağına, konutuna...
Tanrı’nın sunağına,
Neşe, sevinç kaynağım Tanrı’ya
Gideceğim.
Tanrı’ya gerçekten tapınan kişi için bir bina ya da bir sunak yeterli değildir. Bu kişinin Tanrı’nın kendisine ulaşması gerekir!
43:5 Tanrı’nın huzuruna çıkma umuduyla canlanan yazar, katı ve sıkıntılı yüreğindekileri bir kez daha paylaşır.
Sakin ol, canım:
Göksel Dostun senin iyiliğin için,
Seni dikenli yollardan sevinçli bir sona taşımaktadır!
– Katharina von Schlegel
44. Mezmur: Boğazlanacak Koyunlar
Yenilginin acısı, eski zaferlerin anılarıyla daha da derinleşir. Tanrı’yla olan paydaşlığımızın değerini, Tanrı yüzünü bizden saklıyor gibi görünen zamanlarda en iyi biçimde anlarız.
44:1-3 İsrail’in tarihi, Tanrı’nın onlar adına müdahalede bulunduğu, sevinç verici olaylarla doludur. Tanrısızları Kenan ülkesinden dışarı atmış ve ülkeyi kendi halkına vermiştir. Kenanlılar’a boyun eğdirerek İsrail’i kendi ülkesinde özgür kılmıştır. Kuşkusuz, Yahudiler bu güzel ülkeye askeri güçleri sayesinde sahip olmamışlardı. Zaferleri kendi güçleriyle kazanmadılar. Zaferi sağlayan, Tanrı’nın güçlü sağ eliydi. Her Şeye Gücü Yeten, eli ve sevecen iyiliğiyle onları yenilgiden kurtardı.
44:4-8 Rab’bin yaptıklarını hatırladığımızda, O’nu övme gereksinimi duyarız. O, değersiz Yakup’un değersiz oğullarına zaferler sağlayan Büyük Kral ve Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’dır. Düşmanlarını ezip geçmelerini ve kendisine saldıranların üzerinde zaferle yürümelerini O sağlamıştır. İsrail başarı için yayına güvenmemeyi öğrenmişti. Kılıcı da yeterli bir kurtarıcı değildi. Halkını kurtaran ve düşmanlarını bozguna uğratan, Tanrı’dır! İnsanların Tanrı’yla olan birliktelikleri nedeniyle övünmelerine şaşmamak gerekir. O’na şükretmekten vazgeçmeyecek olmaları doğaldır!
44:9-12 Ama bu arada ezgilerini ağıta dönüştüren bir olay gerçekleşmiştir. Rab, halkını terk etmiş ve utanç içinde bırakmış görünmektedir. Ordular, Tanrı’nın varlığı ve yardımı olmaksızın savaşa gitmiş ve çok geçmeden panik halinde geri çekilmişlerdir. Düşmanları, İsrail’in bütün zenginliğini ganimet olarak evlerine götürmüşlerdir. Rab, koyunlarını kasapların önüne terk etmiş, hayatta kalanlarını da diğer uluslar arasına dağıtmıştır. Tanrı, halkını yok pahasına satmış gibi görünmektedir. Düşman, kötülüğünün sonuçlarına katlanmadan zor durumu atlatmış, hatta yaptıkları yanına kâr kalmıştır.
44:13-16 Zavallı İsrail, diğer ulusların önünde gülünç duruma düşmüş, alay konusu olmuştur. Geleneksel atasözleri ve alaycı davranışlar, Yahudiler’i lekelemek için kullanılmıştır. Tanrı’nın eski halkı, ulusların kötü şakalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Kaçamayacakları için de utanca uğramışlardır. Yüzleri, düşmanlarının hakaretleriyle kızarmıştır.
44:17 Bütün bu yenilgi ve utancın şaşırtıcı yanı, bunların İsrail’in başına bilinçli olarak günah işlediği için gelmediğidir. Tarihin bir başka döneminde, acı ve günah arasında mutlak bir bağlantı vardır. Ama bu özel durumun bununla ilgisi yoktur; tam aksine, halkın içinde bulunduğu kötü durum, Tanrı’nın seçilmiş halkı oldukları gerçeğiyle uyumluydu. Tanrı ve antlaşması uğruna acı çektikleri bir durum içindeydiler.
44:18,19 Felaketler, sırtlarını Tanrı’ya dönmeyen ya da O’nun antlaşmasını bozmayan insanların başına gelmişti. O’nu sevmekten vazgeçmemişler, kendileri için belirlediği yoldan ayrılmamışlardı. Yine de Rab onları çakalların bulunduğu ıssız ülkeye dağıtmış ve ölümün gölgesiyle örtmüştü.
44:20-22 Eğer Tanrıları’nın adını unutmuş olsalardı ya da putlara tapsalardı, Tanrı bunu bilmeyecek miydi? O, içimizdeki düşünce ve güdüleri bilir. Sıkıntının nedeni bu değildi. İnsanlar RAB’le olan bağları nedeniyle acı içindeydiler. Diri diri ölüme, mezbahaya götürülen hayvanlara benziyorlardı. Bütün bunlara O’nun uğruna katlanıyorlardı.
Yüzyıllar sonra elçi Pavlus, kendisini aynı durumda buldu ve her çağdaki Tanrı halkının çektiği sıkıntıları tanımlamak için (Rom.8:36), Mezmur 44:22’den alıntı yaptı.
44:23-26 23’üncü ayette, uyur gibi görünen Rab’den uyanması ve halkı için harekete geçmesi istendiğinde, cesur ısrarın doruğuna ulaşılır. Bu, mezmur yazarının anlayışının ötesindedir. Tanrı, halkı yüzükoyun yerde yatarken bu duruma kayıtsız kalarak yüzünü nasıl saklayabilir? Bir kez daha kalk borusunun sesi duyulur:
Kalk, yardım et bize!
Kurtar bizi sevgin uğruna!
45. Mezmur: Kralların Kralı
45:1 Mezmur yazarı için bu mezmuru yazmak kolaydı. Aslında, yüreği krala bir şiir yazmak için çırpınıyordu. Sözler kaleminden özgürce dökülüyordu; kendisini, tam anlamıyla alınıp götürülmüş hissediyordu. Dili usta bir
yazarın kalemi gibiydi ve eğer bu yazarın Kutsal Ruh olduğunu söylersek, konuyu uzatmamış oluruz.
45:2 Önce kralın kendisiyle tanıştırılırız. Güzelliği, kavrayışın ötesindedir. On binlerin içinde en güzeli Olanı’dır. Dudaklarından lütuf dökülür; konuşması çok tatlıdır. Kişisel üstünlüğü nedeniyle Tanrı O’nu sonsuza kadar kutsamıştır.
Sen, doğanlar içinde en güvenilir Olanı’sın,
Zarafette kusursuzsun;
Dudakların lütufla dolu,
Yumuşak yüreğin sevgiyle.
Tanrı’nın sonsuza kadar kutsadığı,
Önünde diz çökeriz,
Sende bulunan bütün doluluğa sahibiz.
– Yazarı bilinmiyor
45:3-5 Sonra, neredeyse aniden Mesih’in ikinci gelişine, güç ve büyük görkemle yeryüzüne döneceği zamana götürülürüz. Bu kez Nasıralı alçakgönüllü marangoz olarak değil, zaferli savaşçı olarak gelir. Beline kılıcını kuşanmış olan ve Her Şeye Gücü Yeten, görkemle belirir. Gerçek alçakgönüllülük ve doğruluk adına göz kamaştırıcı görkemiyle, zaferle ilerler. Çivilerin deldiği sağ elindeki kılıcını düşmanlarını korkutan gücüyle ustaca kullanır. Okları, Kralın düşmanlarının yüreğindeki hedefi bulur, insanların hepsi ayaklarının altına serilir.
45:6,7a Artık savaş bulutları dağılmış, Kral, Yeruşalim’deki görkemli tahtında oturmaktadır. Gökyüzünden kendisine Tanrı olarak hitap eden, Tanrı’nın sesi duyulur ve egemenliğinin sonsuz olduğunu ilan eder. Bunun Tanrı’nın sesi olduğunu biliriz, çünkü İbraniler 1:8, 9’da şöyle okuruz:
“Oğul için şöyle diyor: ‘Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır, ege-menliğinin asası adalet asasıdır. Doğruluğu sevdin, kötülükten nefret ettin. Bu-nun için Tanrı, senin Tanrın, seni sevinç yağıyla arkadaşlarından daha çok meshetti.”
Tanrı’nın, Oğlu’na Tanrı diye hitap ettiğine dikkat edin. Bu, Kutsal Kitap’ta yer alan, Mesih’in Tanrılığına ilişkin en açık kanıtlardan biridir. Bazı çevirmenlerin Mezmur 45:6’yı, “Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır” yerine, “Senin tanrısal tahtın sonsuza kadar sürer” şeklinde çevirdikleri bir gerçektir. Ama bu ayeti İbraniler Kitabı’ndan alıntı yaparak şöyle çevirirler: “Senin tahtın, ey Tanrı, sonsuzdur.” Bu nedenle Mesih’in tahtı yalnızca tanrısal taht olmakla kalmayıp Mesih’in Tanrı olduğu gerçeğini gösterir.
Mesih’in Krallığı sonsuza kadar sürecektir. Yeryüzündeki bin yıllık egemenlik döneminden sonra, dünyasal krallığı, “Rabbimiz ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in sonsuz Krallığı” ile birleşecektir (2Pe.1:11).
Mesih’in kraliyet asası, adalet asasıdır. Bir asa, kraliyet yetkisini simgeleyen bir sopadır. Buradaki anlam, Mesih’in adaletle yönetecek oluşudur. Egemenlik aynı zamanda bütünüyle kutsal da olacaktır; çünkü Kral doğruluğu sever, kötülükten nefret eder.
45:7b,8 Doğruluğu ve dürüstlüğü nedeniyle, Tanrı, Rab İsa’yı diğer krallardan daha çok sevinç yağıyla meshetmiştir. Sevinç ya da mutluluk yağı, kâhinlerin göreve başladıklarında meshedildiklerinde kullanılan kutsal yağı işaret eder (Çık.30:22-25). Rabbimiz Kâhin-Kral olduğundan, kullanılması gereken yağ budur. Bu yağdaki temel malzemeler –mür, öd ve tarçın– Ezgiler Ezgisi 4:14’te sözü edilen “ana baharatlardandı.” Bütün bunlar, Rabbimiz’in bütün kokuların ötesine geçen kişiliğini ve işini belirtir. Mür ve öd, bedenini gömülmesi için hazırlanırken kullanıldığından (Yu.19:39), acılarına ve ölümüne işaret eden özel referanslar olabilir.
Fildişi saraylardan gelen çalgı sesleri O’nu sevindirir. İnsanın hıçkırma ve iç çekme zamanının sona erdiğini belirten ve altın çağın sonunda doğduğunu ilan eden, dünyanın zafer kutlamasında çalınan bir kraliyet senfonisidir bu!
45:9 O’nun bu zaferli gününde Kral yalnız değildir. Yeryüzü krallığının kızları, O’na eşlik edenler arasındadır. Sağında, Ofir altınları içinde kraliçe durur. Kraliçe kimdir? Burada kraliçeyi kilise ile özdeşleştirme ayartısına karşı durmamız gerekir; kilise, Eski Antlaşma’nın konusu değildir (Ef.3:5-9; Kol.1:26). Kraliçenin, İsrail ulusundaki kurtarılmış artakalan kişiler olduğuna inanırız (Hez.16:10-14). Ve kendisine eşlik edenler, İsrail’in tanıklığı aracılığıyla Me-sih’e kazanılan diğer ulusları temsil ediyor olabilirler.
45:10,11 Kimliği belirsiz bir ses, kraliçeye öğütlerde bulunur. Bu ses, Kutsal Ruh’un sesi olabilir. Kendi halkını ve babasının evini unutmasını öğütler. Bunun anlamı elbette, kendisini tövbe etmeden önceki hayatına bağlayan ipleri kopartması ve Kral’a Rab’bi olarak bütünüyle adanmasıdır. Bu öğüt, Rabbi-miz’in Luka 14:26’daki sözlerini onaylar:
Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkartmazsa öğrencim olamaz.
Mesih’e duyduğumuz sevgi öylesine büyük olmalıdır ki, bu sevgiyle kıyaslandığında diğer bütün sevgiler çok basit kalmalıdır. Yürekten adanmışlık, O’nu hoşnut eder.
45:12 Sur’un varlıklı kızı kraliçeye bir armağanla gelecektir. Dünyadaki en zengin insanlar, Yeruşalim’e en seçkin armağanlar getirerek geleceklerdir.
45:13 Kral kızı daha sonra sarayında görülür; Kral’a sunulmadan önce O’na yaraşır biçimde giydirilmiştir. Bir zamanlar günahın yorucu köleliği altındayken, şimdi odasında altın işlemeli elbiseler içinde oturmaktadır.
45:14,15 Şimdi erden kızlar eşliğinde, çok renkli giysilerle donatılmış olarak Kral’a götürülür. Sevinç ve coşkuyla Kral’ın sarayına girmek üzere yürürler.
Rableri’nin huzuruna girerken duyduğu sevinci, Baba’nın, Oğul’un, Kutsal Ruh’un ve kutsal meleklerin sevincini kim anlatabilir? O’nun zerafeti, güzelliği, lütfu ve çekiciliğiyle Tanrı Oğlu’nun benzeyişine dönüştürülür (Yazarı bilinmiyor).
45:16,17 Son iki ayette Baba Tanrı, Kral olan Mesih’e seslenmektedir. O’na ataların varisi olmaya layık görülecek oğullar vaat eder.
Kral’ın kendisine gelince, adı kuşaklar boyunca övülecektir. İnsanların O’na tapınmayacakları bir dönem asla olmayacaktır.
46. Mezmur: Tanrı Bizimle
Birinci Dünya Savaşı sırasında İskoçya’nın dağlık bölgelerinden birinde, gençler askerlik görevi için çağrılmaktaydılar. Her defasında asker grupları anakaraya yelken açmak üzere iskelede toplanır, akrabaları ve dostları onları uğurlamak için bir ezgi söylerlerdi:
Tanrı sığınağımız ve gücümüzdür, dar boğazlarda hazır bir yardımdır;
Bu nedenle bütün yeryüzü yerinden oynasa bile korkmayacağız:
Dağlar denizin ortasına atılsa da, sular yükselse de korkmayacağız.
Yüreğimiz sıkılmayacak; kabaran denizler tepeleri sarsa bile.
Bir ırmak var ki, suları Tanrımız’ın kentine sevinç getirir;
Yüceler Yücesi’nin kutsal konutuna.
Tanrı onun ortasında oturur; o kent sarsılmaz.
Gün doğarken, Tanrı ona yardım eder.
Sakin olun ve bilin ki, ben Tanrıyım:
Uluslar arasında yüceltileceğim; yeryüzünde yüceleceğim.
Her Şeye Egemen RAB hâlâ bizden yanadır:
Yakup’un Tanrısı, sığınağımız, sonsuza kadar kalemizdir.
– İskoçya “Mezmurlar Kitabı”
Bu olay büyük bunalım zamanlarında Tanrı’nın kutsallarının binlercesinin teselli edildiği mezmurda dile getirilir. Bu görkemli satırlar okunduğu hasta odalarında, yas tutulan evlerde, işkence görülen hücrelerde, acı ve trajedinin dar odalarında pek çok yürek tazelenmiştir. Kendisiyle sürekli uğraşıldığından rahat yüzü görmeyen bir manastır rahibi olan Martin Luther’e bu mezmur, ünlü reform ilahisini yazdırmıştır: “Tanrımız güçlü bir kaledir.” Mezmurun çağrısı bütün zamanlara yöneliktir ve bizi cesaretlendirir.
G. Campbell Morgan bu mezmuru aşağıda yazılı olan üç ayrı bölüme ayırmıştır.
1-3 Korkacak hiçbir şey yoktur. Tanrı bizimledir.
Güvenliğe davet.
4-7 Rab, Yeruşalim’de taht kurmuştur.
Güvenliğin sırrı.
8-11 Yeryüzünde barış ve egemenlik.
Güvenliğin haklı çıkarılması.
Mezmurun tarihsel geçmişi, Yeruşalim’in Asur kurdu Sanherib tarafından kuşatıldığındaki (2Kr.18:13 - 19:35; Yşa.36:1 - 37:36) mucizevi kurtarılışıdır. Bu tarihlerde Yahuda halkı, Tanrı’nın kendileriyle eşsiz bir biçimde birlikte olduğunun bilincindeydi. Bu nedenle mezmur aracılığıyla İmmanuel’e –Tanrı bizimle– övgüler yükseltilir.
46:1-3 Tanrı sığınağımız ve gücümüzdür, sıkıntıda hep yardıma hazırdır. Aynı zamanda, “yardıma gereksinim duyduğumuz sıkıntılı zamanlarda bizi yanıtlar” (NASB). Güvenlik ve korunmanın zenginlik ya da güçle değil, RAB aracılığıyla sağlandığının farkına varırız!
Olabilecek en kötü şeyi düşünün! Yeryüzünün dev bir volkanın lavıyla eridiğini varsayın. Bir depremin dağları denizin ortasına attığını düşünün. Bir su selinin kükrediğini ve yeryüzünü kapladığını ya da dağların doğanın güçlü sarsıntılarıyla sendelediğini varsayın.
Veya dağları imparatorluk ya da kentlerin, suları ise ülkelerin simgesi olarak düşünün. Toplum mahvolabilir, krallıklar yıkılabilir. Dünya ulusları politik, ekonomik ve sosyal alanlarda karmaşa yaşayabilirler. Daha önce benzeri görülmemiş bir sıkıntı dünyayı sarabilir.
Peki Tanrı nerededir! Olabilecek en kötü şey bile korkmamız için bir neden değildir. Tanrı’nın kendisi hâlâ bizimle beraberdir!
46:4 Tanrı, kentine sevinç getiren ırmaktır. Aslında Yeruşalim Kenti’nde ırmak yoktur. Ama bir ırmak sıradan bir kent için ne anlam ifade ediyorsa, Tanrı da kutsal konutu için de bu geçerlidir; çünkü O, yaşam ve yenileme çeşmesi, merhamet ve iyilik ırmağıdır!
Heybetli Rab orada bizden yana olacak. Orası geniş ırmakların, çayların yeri olacak, bunların üzerinden ne kürekli tekneler ne de büyük gemiler geçecek (Yşa.33:21).
46:5 Tanrı Yeruşalim’in ortasında taht kurduğu için kent asla sarsılmaz. Gün doğarken Tanrı ona yardım edecektir. Tanrı halkı için uzun süren, karanlık bir gece olmuştur. Ama yakında sabah olacak ve Mesih hak ettiği yeri alarak halkı uğruna gücü ve görkemiyle görünecektir.
46:6 Yeryüzündeki uluslar hiddetle kükreyebilir, krallıklar sarsılabilir. Tanrı gürleyince yeryüzü eriyip gidecektir.
46:7 Bu ifadelerden, yeryüzünün doğal afetlerle yıkıldığı, politik ayaklanmalar, savaşlar, salgın hastalıklar ve inanılmaz acıların çekileceği büyük sıkıntı döneminin özlemle beklendiği görülür. Daha sonra Rab, kendisine boyun eğmeyen isyankârları cezalandıracak, yeryüzünde doğruluk ve esenlikle egemenlik sürecektir. O zaman İsrail’den geriye kalan az sayıda imanlı şöyle diyecektir: “Her Şeye Egemen RAB bizimledir, Yakup’un Tanrısı kalemizdir.”
Bu muhteşem bir ayettir. Her Şeye Egemen RAB bizimledir; gökyüzündeki melekler ordusunun Rab’bi... Ama O, aynı zamanda Yakup’un da Tanrısı’dır. Yakup, “aldatan” ya da “birinin ayağını kaydırıp yerini kapan” anlamına gelir. Tanrı yine de kendisinden söz ederken Yakup’un Tanrısı olarak söz etmektedir. İki düşünceyi bir araya getirdiğinizde şunu görürsünüz: Melekler ordusunun Rab’bi, aynı zamanda değersiz günahkârın da Tanrısı’dır. Akıl almaz derecede yüce olan Rab, aynı zamanda bize çok yakındır. Attığımız her adımda bizimle birliktedir; yaşamın bütün fırtınalarında bizim sığınağımızdır.
46:8 Sekizinci ayeti okuduğumuzda yıkımın sona erdiğini, insanın günlerinin sona erdiğini görürüz. Şimdi Kral Yeruşalim’deki tahtında oturmaktadır. Bizi, kazanmış olduğu zaferi görmeye davet eder. Baktığımız her yerde O’nun yenilgiye uğrattığı düşmanlarının yıkıntılarını görürüz. O’nun görkemli görünüşü sırasında, dünya üzerine inmiş olan büyük sıkıntının ve yargının kanıtları her yerde görülür.
46:9 Ama artık Esenlik Önderi tahta geçmiştir. Dünyanın dört bucağındaki savaşların bütünü sona ermiştir. Konseylerin, ittifakların ve zirve konferanslarının yapamadıklarını Rab İsa demir asasıyla gerçekleştirmiştir. Silahsızlanma tartışma konusu olmaktan çıkıp gerçekleşmiştir. Silahlar bir kenara atılmış ve daha önceleri savaş gereçleri için harcanan paralar şimdi tarıma ve diğer yararlı kanallara yönlendirilmiştir.
46:10 Tanrı’nın sesi bütün uluslara güvenlik ve üstünlükle ulaşır. “Sakin olun, bilin ki, Tanrı benim! Uluslar arasında yüceleceğim, yeryüzünde yüceleceğim!” Her korku dindirilmiş, her kaygı silinmiştir. O’nun halkı rahatlayabilir. O Tanrı’dır ve zafer kazanmıştır. Uluslar arasında en üstün Olan’dır, bütün yeryüzü üzerinde egemenlik sürer.
Katharina von Schlegel, “Sakin ol, canım” adlı ilahisini 10’uncu ayetten esinlenerek yazmıştır.
Sakin ol, canım; geçmişini yönlendiren Tanrın
Geleceğini de yönlendirecektir.
Hiçbir şeyin umudunu ve güvenliğini sarsmasına izin verme;
Şu anda bilinmeyen her şey bir gün aydınlığa çıkartılacak.
Sakin ol, canım: Rüzgarlar ve dalgalar
Hâlâ kendilerini yöneteni tanıyorlar.
46:11 Koşullar ne olursa olsun ya da gece ne kadar karanlık olursa olsun imanlı hâlâ korkusuzca, güvenle şunları söyleyebilir: “Her Şeye Egemen RAB bizimledir, Yakup’un Tanrısı kalemizdir.” Eğer gökyüzünün ordularına komuta eden bizden yanaysa, bize karşı kim başarılı olabilir? Yakup’un Tanrısı, yaşamın fırtınalarında sığınabileceğimiz tek kaledir!
Sakin ol, sabah geliyor,
Gece sona erecek;
Işığın olan Mesih’e güven,
O senin sadık Dostun’dur.
Ve bil ki, O Tanrı’dır.
O’nun mükemmel isteği
Her durumda senin iyiliğin için işler:
Başını kaldır, sakin ol!
– Florence Wills
47. Mezmur: Mutlu Yeni Yıllar!
Yeruşalim: Mesih’in Altın Çağı’nın ilk yılı, Ulusal Toplantı Salonu’nda kutsanmış bir konser aracılığıyla gün batımında kutlanır. Programın içeriği, son
uluslararası gelişmeler karşısında yeni anlam kazanan 47. Mezmur’un zaferli namelerini kapsar.
47:1-4 Mezmur başladığında dinleyiciler, son küresel sıkıntıdan sonra hayatta kalmış diğer ulusların ellerini tutmak ve Tanrı’ya sevinç ezgileri söylemek için bir araya geldiklerinin farkına varırlar. Tarifi imkansız bir duygu seliyle korodan muhteşem bir ezgi yayılır. Ezgiciler, “Ne müthiştir yüce RAB, bütün dünyanın ulu Kralı” sözlerine geldiklerinde, büyük bir coşkuyla dolarlar. Kısa süre önce yapılan Rab İsa Mesih’in taç giyme törenini hatırlarlar. O, “Bütün dünyanın ulu Kralı” olarak ilan edilmiştir. İnsanlar O’nun, sıkıntı döneminde İsrail’e büyük düşmanlık yapmış olan inatçı ulusları nasıl ayaklarının altına serdiğini hatırladıklarında, minnet duygularıyla dolarlar. Koro ezgi söylerken dinleyiciler arasında alkışlar yükselir:
Sevdiği Yakup’un gururu olan mirasımızı,
O seçti bizim için.
47:5 Düşmanlarına boyun eğdirmek için bir savaş adamı olarak gökten inmiş olan Mesih, şimdi Yeruşalim’de halkının sevinç çığlıkları ve O’nun zaferini duyuran boru sesleriyle tahtına çıkmıştır.
47:6,7 Koro, İsrail’i Tanrı’ya, Kralımız’a övgüler söylemeye çağırdığında, dokunaklı bir an yaşanır. Artık Kral İsa’nın Tanrı olduğuna ilişkin hiçbir tereddüt kalmamıştır. Golgota’da çiviyle delinen elleri, dünyasal yönetimin ege-menliğini elinde tutmaktadır! Herkes, O’na ezgiler sunmanın ne kadar yerinde olduğunu hisseder.
Dostları ilə paylaş: |