III. TARİH
Mezmurlar’ın yazılması yaklaşık bin yıllık bir dönemi kapsar. Bu dönem, Musa’nın zamanından başlayarak Ezra’nın (yaklaşık İ.Ö. 1400-400) zamanına kadar uzanır. Ancak, mezmurların çoğu Davut’tan Hizkiya’ya (yaklaşık İ.Ö. 1700) kadar geçen üç yüz yıl içinde yazılmıştır. Böylelikle, Mezmurlar Kitabı, bütün Eski Antlaşma’nın (Eyüp’ün Musa’dan önce yaşamış olması olasılığına rağmen) aynı zaman dönemi içinde yazılmıştır.
IV. ÖN OLAYLAR VE KONULAR
Mezmurlar, her biri bir hamt ve şükran duası ile kapanan beş bölüme ayrılırlar. Beşinci bölüm hamt ve şükran duası, 150. Mezmur’un tamamını kapsar.
F.W. Grant, Mezmurlar’ın konulara göre gruplandırıldıklarını düşünür4 ve İbranice Kutsal Kitap’ta bulunan Mezmurlar’ın beş bölümünün her birini şöyle özetler:
1. Tanrı’nın amacını yerine getiren, halkı İsrail’in bütün bereketinin kaynağı olan Mesih (Mez.1-41).
2. Halkın yıkımı, ama son günlerde kurtarılışı (Mez.42-72).
3. Tanrı’nın, halkına karşı sergilenen kutsallığı (Mez.73-89).
4. Düşen ilk insanın yerine ikinci insan geçer ve dünyanın temelleri O’nun elindedir (Mez.90-106).
5. Tanrı ve insanın sonunda bir araya geldikleri, tanrısal yolun ahlâksal sonucu (Mez.107-150).
Bu beş bölüm ve Eski Antlaşma’nın ilk beş kitabı arasında benzerlik vardır. Örneğin, ikinci kısım Mısır’dan kurtarılışla, üçüncüsü ise kutsallığı vurgulayan Levililer Kitabıyla uyum içindedir.
Bazı mezmurlar aşağıda belirtilen maddelerin birden fazlasıyla uyuşabilmelerine rağmen, Mezmurlar Kitabını şöyle sınıflandırabiliriz:
1. Tarihsel açıdan – İsrail tarihindeki ya da Mezmur yazarının yaşamındaki bazı kesin olay ya da olaylarla bağlantılı olarak.
2. Mesih’le ilgili olarak – Mesih’in acıları ve bunu izleyecek olan görkemi hakkında.
3. Önbildiri ya da bin yıllık dönem açısından – İsrail’in gelecekteki büyük sıkıntısına ve bunu izleyecek olan esenlik ve refah dönemine işaret eder.
4. Tövbe açısından – Mezmur yazarı günahlarını içtenlikle açıklar ve kırık yüreğinin bağışlanma feryatlarını dile getirir.
5. Lanet açısından – Tanrı’ya, halkının düşmanlarından intikam alması için yalvarmak.
Diğer birçok mezmur ise bireysel ya da toplu övgü ve tapınma ifadeleridir. Bunlar, Rab’bin, halkıyla olan ilişkilerine sunulan övgüleri aktarır.
Mezmurlar’ın Yorumlanması
İsrail ve kilise arasındaki farklılık, bütün Kutsal Kitap Yorumu Serisi boyunca gözler önüne serilir. Mezmur-lar’ın çoğu –özelikle kötülere lanet edilmesini isteyen mezmurlar– yasa altında yaşayan Yahudiler açısından uygundu. Ama bugün kilise çağındaki imanlılar için bu istekler uygun değil-dir. Bu çağda bizler düşmanlarımızı sevmeye, bizden nefret ederek bizi kullananlara iyilik yapmaya çağrılırız. Bu önemli düzen değişikliğinin farkı-na varmadıkça, Mezmurlar’ın yorum-lanmasında ciddi sorunlarla karşılaşa-biliriz.
M
Mezmurlar’da Adı Geçen Yerler
ezmurlar’ı dikkatle okuyan her-kes, Mezmur yazarı, İsrail ulusu ve İsa Mesih’in deneyimleri arasındaki yakın benzerliğin hemen farkına varacaktır. Her üçü de zulüm, acı, üzüntü, nefret ve terk edilmeyle karşılaşmış, ama aynı zamanda yücelik, görkem ve zafer şenliği de yaşamıştır. Kutsal Kitap Yoru-mu’nda bu benzerliklerden sık sık söz edeceğiz.
Mezmurlar’ın Kullanımı
Kutsal Kitap’ın tamamı doğrudan kilise için yazılmamış olsa da, Kutsal Yazılar’ın bütünü kilise için yararlıdır. Kendi deneyimlerimizin Mezmur yazarının deneyimlerinde yansıtıldığını gördükçe teselli bulur, öğrenir, paylanır ve öğüt alırız.
Kilise üyeleri olarak bizler, Yahudiler’e ait olan öğretişlerden önemli dersler alabiliriz. Yahudi tapınağı, bütün imanlıların oluşturduğu ve içinde Kutsal Ruh-un konut kurduğu Mesih’in bedeninin bir resmi olarak düşünülebilir. Mezmur-lar’daki savaşlar, göksel yerlerdeki karanlık güçlere, yönetim ve hükümran-lıklara karşı girdiğimiz ruhsal savaşımızın resmedilişleridirler.
Bu anahtarları kullanırsak, Mezmurlar’ın zengin anlamına ulaşır ve yorumlama konusundaki pek çok sorunun giderildiğini görürüz.
Mezmur Başlıkları
Mezmurlar’ın başlıkları çok eskidir ve büyük olasılıkla kutsal yazıya aittirler. Ancak pek çoğunun anlamını ve amacını kavramak güçtür. Bu nedenle pek çoğunu yorumunu yapmayarak atladık. Sürekli, “Bunun anlamını bilmiyoruz” ifadesini tekrarlamak sizlere yarar sağlamazdı.
ANA HATLAR
I. BİRİNCİ KİTAP (1 - 41. Mezmurlar)
II. İKİNCİ KİTAP (42 - 72. Mezmurlar)
III. ÜÇÜNCÜ KİTAP (73 - 89. Mezmurlar)
IV. DÖRDÜNCÜ KİTAP (90 - 106. Mezmurlar)
V. BEŞİNCİ KİTAP (107 - 150. Mezmurlar)
YORUM
I. BİRİNCİ KİTAP (1 - 41. Mezmurlar)
1. Mezmur: İyi Yaşam
Mezmurlar, günahlı yaşamın iyi bir yaşam tarzı olduğu konusundaki yanlış görüşü yadsıyarak başlar. Her gün okuduğumuz yayınlar, gerçekten kalıcı doyumu insanın kendisini bedenin tutkularına teslim etmesiyle elde edeceği düşüncesiyle beyin yıkamaktadır. Radyo, televizyon ve dergilerin bütünü, tutku özgürlüğüne izin vermenin, doyuma ulaşmayı sağlayan yol olduğunu göstermeye çalışırlar. Saf ve temiz yaşam, “ahlâk ve inanç sofularına” bırakılmıştır. Ancak Mezmur yazarı, doğruları bütün açıklığıyla bildirir.
1:1 Tanrısızların yaşam biçiminden uzak duran kişi, gerçek mutluluğu bulan kişidir. Tanrısızlarla ilişkisinde ölçülüdür. Onların günahlarını ve alaylarını onayladığını davranışlarıyla ifade etmekten sakınır. Bu, mutluluğu bulan kişinin kendisini kötülerden bütünüyle dışladığı anlamına gelmez. Aksine, onlara “günah, doğruluk ve yargı” konularında tanıklık ederek, onları kalıcı zevkin tek kaynağı olan Mesih’le tanıştırmak ister. Bu kişiler tanrısızlar için gerçek bir dosttur, ama onlarla ortaklığa girmezler.
1:2 Mutluluğu Tanrı’da bulan kişi, aynı zamanda O’nun Yasası’ndan da zevk alır. RAB’bin sözüne doyumsuz bir açlık duyar. Kutsal Kitap’ı sever ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür. Bu şekilde kendi yaşamını zenginleştirerek diğerleri için de bir bereket kaynağı olur.
1:3 Günahtan ayrılan ve Kutsal Kitap’a bağlanan kişi, güçlü, sağlıklı, verimli bir ağacın bütün özelliklerini taşır:
Akarsu kıyılarına dikilmiştir5 – asla tükenmeyen bir beslenme ve tazelenme kaynağına sahiptir.
Meyvesini mevsiminde verir – Kutsal Ruh’un lütfu kendisinde görülür, sözleri ve eylemleri daima doğru ve uygun zamanlıdır.
Yaprağı hiç solmaz – ruhsal yaşamı değişimlerden etkilenmez ve sürekli içsel yenilenmeyle karakterize edilir. D. L. Moody şöyle demiştir: “Rab’bin bütün ağaçları her zaman yeşil kalır.”6
Bu tür bir insan yaptığı her işte başarılı olacaktır. Bunun nedeni, elbette ki Rab’le paydaşlık içinde yaşaması ve bundan dolayı bütün hizmetinin Kutsal Ruh aracılığıyla yönlendirilmesidir. Hıristiyan yaşamında etkin ve başarılı olmanın tek yolu, Tanrı’nın Ruhu tarafından yönetilmektir. İnsanın yönettiği eylemler, müthiş bir zaman, para ve emek kaybıdır!
1:4 Kötüler böyle değildir; akarsu kıyılarına dikilmemişlerdir. Ürün vermezler, dayanıklılıktan ve refahtan yoksundurlar. Saman çöpü gibi, bedenleri ve özleri yoktur. Yaşam fırtınaları estiğinde, köksüz olduklarını kanıtlarlar. Güçlü bir rüzgar onları sürükler götürür.
1:5 Tanrısızlar yargılanınca aklanamazlar. Yargı gününde büyük beyaz tahtta oturan Tanrı’nın önünde elbette duracaklardır. Ancak burada kastedilen, yeterli bir savunmaya sahip olmayacaklarıdır. Başka bir değişle ise, tutunacak bir dalları olmayacaktır! Bunun da ötesinde, doğrular topluluğunda asla yer bulamayacaklardır. Rab İsa Mesih’e iman aracılığıyla, lütufla kurtulmuş olanlardan sonsuza kadar uzakta kalacaklardır.
1:6 Bütün bunların nedeni nedir? Rab doğruların yolunu bilir. Yalnızca yaşamlarından haberdar olmakla kalmaz, aynı zamanda onları onaylar da. Günahlı bir yaşamın sonu, sonsuz ölüm olacaktır!
Bir kişinin yazgısının yaşam biçimine göre belirlenmediğini ne kadar vurgulasak azdır. Bunu belirleyen unsur, kişinin İsa Mesih’e iman aracılığıyla yeniden doğup doğmadığıdır. Doğru kişi günahını itiraf eden ve Rab İsa Mesih’i kişisel Kurtarıcısı olarak kabul etmiş olandır. Sürdüğü doğru yaşam, Mesih’teki yeni yaşamının bir sonucudur. Tanrısız kişi, ihtiyacını kabullenmeyi ve Rab İsa’nın önünde diz çökmeyi reddedendir. Kurtarıcı’yı kabul etmek yerine günahlarının içinde kalarak kötü sonunu mühürlemiş olur.
2. Mezmur: Değişmez Karar
Bu mezmura tam hakkını vermek için, Rabbimiz İsa Mesih’in görkemli dönüşü ve egemenliğinden hemen önce gerçekleşecek olan Büyük Sıkıntı dönemine göz gezdirmeliyiz. Bu dönemde yönetici ve ulusların bir araya gelerek oluşturdukları büyük bir birleşik güç, Mesih’in dünya yönetimini eline geçirmesini engellemek için kararlılıkla harekete geçecektir.7
2:1-3 Ancak bu birleşik yönetimin kurduğu düzen işe yaramayacaktır. Mezmur yazarı şunu sorar: “Uluslar ve Yahudi halkı bu kötülüğü neden düzenler? Ulusların kralları ve Yahudi yöneticiler Tanrı’nın Mesihi’ne ve RAB-bin yetkisine karşı isyan etmekle başarılı olabileceklerini nasıl düşünürler?”
2:4-6 Göklerde oturan RAB, onların bu ahmakça küstahlığına güler. Öfkeli hallerini gülünç bulur. Böbürlenmeleri ve tehditleri, bir farenin aslana kafa tutmasına benzer.
Tanrı sonunda sessizliğini bozacaktır. O zaman geldiğinde öylesine gazapla dolu olacaktır ki, düşmanları dehşete düşecektir. İnsanlar O’nun geri dönülmez kararını işiteceklerdir: “Kralımı kutsal dağım Siyon’a oturttum.” Tanrı’nın bu kararı, yerine gelmişçesine kesindir.
2:7 Sonra Mesih’in kendisi tanıklığını ekleyecektir. Yaptıkları özel konuşmada Baba’nın kendisine her şeyden önce, “Sen benim oğlumsun, bu gün ben sana baba oldum” dediğini açıklayacaktır. Bu karar en azından dört şekilde anlaşılabilir. Mesih’in sonsuzluklar boyunca Tanrı’nın Oğlu olduğuna ilişkin kavramı ortaya koyar. Elçilerin İşleri 13:33’te, Mesih’in beden alışına referans olarak gösterilmiştir. Mesih, “Ölüler arasından ilk doğan” (Kol.1:18) olarak, dirilişte beden almıştır. Bazıları, “Bu günün”, Mesih, Kral olarak taç giydiğinde gerçekleşecek olan gelecekteki bir günü işaret ettiğini düşünürler.
2:8 Ancak Baba şunları da eklemiştir: “Dile benden, miras olarak sana ulusları, mülk olarak yeryüzünün dört bucağını vereyim.” Başka bir deyişle Baba Tanrı, Oğlu’na evrensel egemenlik sözünü vermiştir. Bütün yeryüzü O’nun yetkisine boyun eğecek ve egemenliği dünyanın her bucağında hüküm sürecektir.
2:9 Sonunda Tanrı, Mesih’e yargılama yetkisini verir. Demir çomakla düşmanlarını kıracak, onları çömlek gibi parçalayacaktır. Diğer ayetlerden, Mesih’in bu yetkiyi hem yeryüzüne geri döndüğünde, hem de bin yıllık egemenliği sırasında kullanacağını öğreniriz. Kral olarak göreve başlama töreninden önce, Tanrı’yı tanımayanları ve Müjde’ye itaat etmeyenleri yargılayacaktır. Sonra bin yıllık dönemde, çıkan isyanı demir bir çomakla cezalandıracaktır.
2:10,11 Burada Kutsal Ruh’un sesi işitilir. Dokunaklı bir müjdeci yalvarışıyla, kralları ve yöneticileri Rab’bi sevmeye ve O’na hizmet etmeye çağırır. O’nu reddetmek mahvolmak, O’na güvenmek ise güvenlik ve gerçek mutluluk içinde yaşamak anlamına gelmektedir.
2:12 İnsan için Yaratıcısı’na güvenmek, yapabileceği en sağduyulu, en mantıklı iştir. Öte yandan, Her Şeye Gücü Yeten’e inanmamak, bir insanın yapabileceği en mantıksızca iştir.
3. Mezmur: Ruh Haline İlişkin Bir İnceleme
Eğer hızla değişen bir ruh hali içindeysek, Davut’un da aynı sorunu yaşadığı gerçeğinden cesaret almalıyız! Bu mezmurda Davut’un, umutsuz bir durumdan kesin bir güvenliğe geçtiği görülmektedir.
3:1,2 Başlangıçta Davut düşmanlarından korkar. Yüreğine dehşet salan, düşmanlarının sayıca üstünlüğüdür. Tek başına onlara karşı ne yapabilirdi? Ayrıca düşmanları ona sataşarak da acı veriyorlar, Davut’un günahının, Tanrı’nın ona yardım edeceği umudunu yok ettiğini ima ediyorlardı.
İkinci ayet, anlaşılması zor bir sözcük olan sela sözcüğü ile kapanır. Mez-murlar’da yetmiş bir kez karşımıza çıkan sözcüğe ilk kez burada rastladığımız için, üzerinde yorum yapmak amacıyla kısa bir ara vereceğiz. Ne yazık ki, gö-rüşlerimiz bilgisizliğimizi yansıtmaktadır. Gerçek şudur ki, sözcüğün anlamını bilmiyoruz. Yapabileceğimiz tek şey, önerilen bazı anlamları sıralamak ve oku-yucunun hangisinin en iyisi olduğuna karar vermesine izin vermektir.
Sela, seslerin ya da eşlik eden müzik aletlerinin gücünün artması anlamına gelebilir; daha yüksek sesle ezgi söylemek ya da çalmak gibi...
Bir duraklama ya da dinlenme zamanını belirtebilir. “Dur ve bu konuda düşün” dercesine...
“Septuaginta’da, ya daha yüksek sesle çalmak (Forte), ya da büyük olasılıkla müzik aletlerinin ara faslı anlamına gelen diapsalmos sözcüğüyle çevrilir.”8
Bazıları selanın bir tekrar, da capo anlamına geldiğini düşünürler.
Bir şiir kıtasının sonu anlamına gelebilir (müzikal bir bölünme).
Bir saygı eylemi olarak bedenin hafifçe eğilmesi anlamına gelmesi de olasıdır.
3:3 Mezmurun ruh hali üçüncü ayette değişir. Davut düşmanlarına bakmayı bırakıp gözlerini Rab’be çevirir ve bu tutumu onun bütün görüşünü değiştirir. Yahve’nin, kendisine bir kalkan, bir görkem kaynağı ve başını yukarı kaldıran olduğunun hemen farkına varır. Kalkanı olan Rab onu düşmanın saldırılarından bütünüyle korur. Görkemli Rab ona, utanç, kınama ve iftira yerine onur, saygınlık ve haklı çıkarılma sağlar. Onu teşvik eder.
3:4 Tanrı’nın bu büyük ve gerçek düşüncelerinden esinlenen Davut, duayla Rab’bin önüne gider ve o anda ricasının işitilip yanıtlandığına ilişkin güvence hisseder. Tanrı, onu halkının arasında konut kurduğu yer olan, Yeruşalim’deki tapınağından, kutsal dağından yanıtlar.
3:5,6 Yahve’nin korumasından emin olan mezmur yazarı, yatar ve uyur. Bu uyku, en sıkıntılı koşullar altında bile Tanrı’ya güvenenlere, Tanrı’nın armağanı olan bir uykudur.
Gece dinlenen Davut, sabah, korku ve kötülüğün önceden sezilmesiyle gerilen sinirlerini yatıştıranın Rab olduğunun bilinciyle uyanır. Artık, binlercesi tarafından bile kuşatılmış da olsa, düşmanlarıyla korkmadan karşılaşacak cesarete sahiptir!
3:7 Ancak bu artık dua etmesi gerekmediği anlamına gelmez. Bize dün gece bağışlanan lütuf, bugün için de geçerli değildir. Tanrı lütfunun her gün tazelenmesine gereksinim duyarız. Bu nedenle Davut, Tanrı’nın düşmanlarının çenesine vurup dişlerini kıracağına inanarak kurtuluş istemeyi sürdürür.
3:8 Davut’u ilgilendiren, kurtuluş sağlayanının yalnızca Yahve olduğudur; kurtuluş yalnızca Rab’be aittir. Bu nedenle Tanrı’dan harika kurtarışını göstermeyi sürdürerek halkını bereketlemesini ister.
Bu Tanrı adamının karmaşık duyguları, mezmurun başlığına bakılırsa daha iyi anlaşılabilir:
Davut’un oğlu Avşalom’dan kaçtığı zaman yazdığı mezmur.
Davut’un düşmanlarının komutanı, kendi oğluydu! Düşmanlarının yabancı istilacılar olması yeterince kötü iken, bir de Davut’un isyankâr oğlu tarafından yönetiliyor olmaları, Davut’un üzüntüsünü arttırmaktaydı.
4. Mezmur: Tanrı Bizi Rahatlatır
4:1 Davut Rab’bin huzuruna girerken, O’na adil Tanrım diye hitap eder. Bu hitap Davut’un, adalet Tanrısı’na içtenlikle güvenilebileceği düşüncesini ifade eder. İnsanlar Davut’u lekeleyebilir ve toplum dışına itebilirlerdi, ama Tanrı gerçekleri bilmekteydi ve sonunda adaleti sağlayacaktı!
Davut şunu ekler: “Ferahlat beni sıkıntıya düştüğümde.” Bir çeviride bu ayet şöyle geçer: “Baskılarda beni rahata kavuşturdun.” Baskının, nesnenin hacmini azalttığını düşünürüz, ama Tanrı baskıyı insanın ruhsal olarak gelişmesi için kullanır! Refahın bize sağladıkları azdır, ama sıkıntılar imanda büyüme ve olgunlaşmayı sağlar. Spurgeon bir kez şöyle demişti:
Korkarım, rahat zamanlarımdaki mutlu saatlerimde aldığım lütuf bana fazla yarar sağlamaz. Ama üzüntü, acı ve yas zamanlarımda elde ettiğim lütfun büyüklüğü hesaplanamaz. İki ateş arasında kaldığım o çok zor durumlara ne kadar da çok şey borçluyum!9
Tanrı’nın geçmişte, yine baskı altındayken dualarını nasıl yanıtladığını hatırlayan Davut, Tanrı’dan tekrar kendisini işitmesini ister.
4:2,3 2-5. ayetlerden, Davut’un ricasının o anda ne kadar gerekli olduğu sonucu çıkartılabilir. Bu kişiler tarafından kendisine iftira atılıyor, temelsiz suçlama ve yalanlarla saldırılıyordu.
Davut onlara, kendisine karşı duydukları bu öfkenin daha ne kadar süreceğini sorar. Sonra onlara çabalarının boş olduğunu hatırlatır, çünkü Tanrı ondan yanadır: “Rab sadık kulunu kendine ayırmıştır.” Rab’be güvenenler, “O’nun gözbebeğidirler” (Zek.2:8). Adları Tanrı’nın avuçlarına kazınmıştır (Yşa.49:16). Seslendiklerinde onları duyar ve yardımlarına koşar. Davut, Pavlus’un, Roma-lılar 8:31’deki ifadesine güvenmektedir: “Tanrı bizden yanaysa, kim bize karşı olabilir?”
4:4 Davut’un düşmanları tutkularını dizginlemeliydiler. Eğer öfkelenmeleri gerekiyorsa, bu haklı bir nedene dayanmalıydı. Efesliler 4:26’da, “Öfkelenin, ama günah işlemeyin” cümlesi bu ayetlerden alıntı yapılmıştır. Ama burada hitap edilen imanlılardır. Kendilerine, kendileri için değil, Tanrı’nın davası için öfkelenmenin doğru olduğu hatırlatılır. Mezmur dörtteki bu sözcükler elbette, taşkın öfkelerinin eyleme dönüşmemesi için uyarılan kötülere söylenmiştir. Yataklarında uyanıkken, yüreklerini araştırmalı ve Tanrı’ya karşı savaşmanın ne kadar akılsızca bir davranış olduğunu düşünmelidirler. Bu gibi doğru düşünceler, iftiralarına son vermelerini sağlayacaktır.
4:5 Davut doğruluğu, Rab’be iman ile birleştirmeleri için kötülere öğüt verir. “Doğruluk, sununuz olsun” (Gelineau). Ama bu, ancak Rab’be güvenenlerin yapabileceği bir şeydir.
4:6 Birçok kişi refah ve mutluluğu özler, sürekli iyi şeyler görmek ister. Ancak sorun, bereketi Bereketleyici olmaksızın, iyiyi Tanrı olmaksızın istemelerinden kaynaklanır. Mesih’le dolu bir yaşamın sağladığı yararların peşinde olmalarına rağmen, bu yararları sağlayanı arzulamazlar.
Davut, onların aksine bütün iyiliğin kaynağı Olan’a şu sözlerle yaklaşır: “Ya Rab, yüzünün ışığıyla bizi aydınlat.”
4:7 Davut’un Rab’de duyduğu sevinç, tanrısızların bol tahıl ve yeni şaraptan aldığı sevinçten fazladır. Knox şöyle demiştir: “Yüreğime koyduğun sevinç, zengin tahıl hasadı ve şarabın verdiği sevinçten büyüktür.”
4:8 Rab’bin her şeye gücü yettiğinden emin olan mezmur yazarının yüreği huzur dolar. Kendisini güvenlik içinde tutanın yalnızca Rab olduğunu bilerek esenlik içinde yatıp uyuyabilir. Yalnızca birkaç kısa ayetin eklenmesiyle duanın ne kadar büyük bir değişikliğe uğradığını görüyor musunuz?
5. Mezmur: Sabah Duası
5. Mezmur’un başlığı şöyledir:
Müzik şefi için - Ney için - Davut’un mezmuru.
Mezmurlar’ın çoğu benzeri başlıklar taşıdığı için, pek çok araştırmacının bu başlıkların metnin parçası olduğuna inandıklarını tekrar belirtmeliyiz. Kutsal Kitap’ın bazı çevirilerinde (özgün İbranice’yi izleyen) başlıklar birinci ayet olarak eklenmiştir. Bazı araştırmacılar bu başlıkların bir önceki mezmurun sonuna ait olduğunu düşünürler, ama bununla ilgili kanıt ikna edici değildir. Bu başlıklarla ilgili göze çarpan en büyük sorun, anlamlarının genellikle belirsiz oluşudur. 5. Mezmur’da, müzik aletlerinin eşliğini belirtirler, ama diğer durumlarda mezmurun söylenebileceği başka bir ezginin akordunu da belirtiyor olabilirler. Örneğin, 57. Mezmur başlığı şöyledir: “Yok Etme!” Bu, o zamanlar iyi bilinen bir ezginin adı da olabilir. Anlam bazen öylesine kuşkuludur ki, NKJ çevirmenleri İbranice sözcükleri bir başka dilin alfabesiyle yazmaya karar vermişlerdir. Örneğin, 16. Mezmur, “Davut’un miktamı’dır.”10 İyi ki Mezmurlar’dan aldığımız keyif, başlığını tam olarak anlayıp anlamamamıza bağlı değildir.
5. Mezmur Davut’un, Tanrı’nın doğrulara ve kötülere karşı farklı davranışlarına değindiği bir sabah duasıdır.
5:1,2 Mezmur yazarı başlangıçta, Tanrı’dan yalnızca sözlerini işitmekle yetinmemesini, iniltilerini de dikkate almasını ister. Bu mantıklı bir ricadır. Kutsal Ruh, iniltilerimizi, konuştuğumuz sözcükler kadar kolay bir biçimde yorumlayabilir.
Mezmur yazarı Tanrı’dan hem iniltilerini hem de feryadını işitmesini istemektedir. Bu isteği sözcüklerin ötesinde bir anlam taşır. Ses tonunun yükselip alçalması; sesinin derin, içten perdesini fark etmesini ima eder.
Davut’un Rab’be, “Kralım ve Tanrım” diye hitap etmesi, Rab’le olan samimi ilişkisini göstermektedir. “Duam sanadır” sözlerinde, gerçek Tanrı’nın yalnızca dua ettiği Tanrı olduğu görülür. “Sana, yalnızca sana.” Tanrı’yla ilişkimiz eşsizdir ve bu ilişkide Tanrı bize sahip çıkar.
5:3 Davut’un duaları birdenbire başlayıp birdenbire biten dualar olmayıp, düzen içindedirler. Rab onun sesini her sabah işitti. Tanrı adamı her sabah bir övgü ve dua sunusu hazırladı ve Rab’den gün boyunca kendisini açıklamasını bekledi. Genellikle Tanrı’nın verdiği karşılıklara dikkat etmeyiz. F. B. Meyer, “Yanıtların çoğunu kaçırırız, çünkü rıhtımda, geri dönecek olan gemileri beklemekten yoruluruz.”
5:4-6 Düşmanlarının daima farkında olan Davut’un, Tanrı’nın kutsallığını ve doğruluğunu hatırlamasıyla dualarına duyduğu güven güçlenir. İmanlılar lütuf tahtına giden içsel bir yola sahiptirler. Tanrısızlar için ise böyle bir durum söz konusu değildir. Tanrı kötülüğün hiçbir şeklinden hoşnut olmaz. Kibirlilere
Tanrı’nın önünde ayrıcalık tanınmaz. Kötülük yapanların bütününden nefret eder Tanrı – Tanrı’nın bütünüyle sevgi olduğu ve bu nedenle nefret edemeyeceği düşüncesinin anlamsızlığını kanıtlayan bir gerçek! Tanrı’nın kutsallığı, bütün kötülükleri cezalandırmasını gerektirir.
5:7 Kötü düşmanlarının aksine, Davut Tanrı’nın sonsuz merhameti ve lütfunun aracılığıyla, O’nun huzuruna her zaman girebilir. Davut derin bir saygıyla bütün diğer tanrısayar Yahudiler gibi yüzünü Kutsal Tapınak’a dönerek tapınır. Bugünkü tapınak Davut’un ölümünden sonra inşa edildiğinden, buradaki sözcük, 1.Samuel 1:9; 3:3 ve 2.Samuel 22:7’de olduğu gibi, çadıra işaret ediyor olmalıdır.
5:8 Aralıksız saldırılarla rahatsız edilen Davut, Tanrı’dan kendisini içinde bulunduğu tehlikeden korumasını ve yolunu önünde düzleyerek adaletini göstermesini ister.
5:9 Daha sonra mezmur yazarı, Tanrı’nın neden doğru hizmetkârını haklı çıkarması, düşmanları ise cezalandırması gerektiğine ilişkin güçlü nedenler ortaya koyar. Onların tek bir sözüne bile inanamazsınız. Yürekleri yıkım doludur. Ağızları açık birer mezardır; kurbanlarını yutmaya hazırdırlar.
5:10 Kötüler hakkında verilen ölüm yargısı adildir. Çünkü bu kişiler suçlu çıkarılacaklardır. Kötülükleri, yıkım olarak onlara geri dönmelidir. Sayısız günahları kovulmalarını gerektirir. En büyük günahları, Rab Tanrı’ya başkaldırmalarıdır.
5:11,12 Tanrı düşmanlarını yargılarken, dostlarının sevinmek için bir nedeni olacaktır. Tanrı güçlü ve emin sığınakları olarak kaldığı sürece sevinçle bağıracaklardır. Yahve’yi seven herkes, O’nu asla terk etmeyen savunucusu olarak yüceltsin! Hiç kuşkusuz, Tanrı doğru kişiye iyilik eder, onun çevresini koruyucu bir kalkana benzeyen lütfuyla kuşatır.
Dostları ilə paylaş: |