Kurtuluş Duası (31:14-18)
31:14-17a Üzüntü ve inilti, imanla dua etmemizi sağlar. İnsanların reddettiği Kişi, Yahve’nin kendi umudu ve yaşamının Tanrısı olduğunu söyler. Yaşamının Babası’nın elinde olduğu gerçeğiyle, sözle anlatılamayan bir avuntu bulur. Bu avuntu, Tanrı’ya güvenen insanlar tarafından hem sevinçli hem de üzüntülüyken söyledikleri ezgiyle paylaşılır:
Hayatım sende, Rab
Kuvvetim sende, Rab
Umudum sende, Rab
Sende ya Rab, sende.
Rab İsa Tanrı’nın, kendisini düşmanlarının pençelerinden kurtarması için dua eder. Babası’nın O’na sevgi göstermesini diler. Ölümden kurtarılması için yalvarır. Bu yalvarış, Rab’bin değişmeyen sevgisini temel almıştır. Tek kurtarıcısı olan Rab’be güvendiği için asla hayal kırıklığına uğratılmamasını ister. Anlatım elbette ki güzel söz söyleme sanatına yer vermiştir; biçim, kurala birebir uymanın önüne geçmiştir. Rab’be duyduğu güven nedeniyle Mesih asla utandırılmayacaktı. Ama, mezmurlarda ateşli duaları ya da lirik şiirleri okuduğumuzda, eğer kurala titizlikle uyma konusunda ısrar edersek, anlatım biçimi değerini yitirir.
31:17b,18 Mesih Tanrı’dan, kötülerin utandırılmasını ve ölüler diyarında seslerinin kesilmesini ister. Tanrı’nın kutsal Oğlu’nu lekeleyen yalancı dudakların susturulması için dua eder. Bazı içten kişiler bu ayetleri, ifade tarzı nedeniyle Hıristiyanlık’a uymayan ayetler olarak düşünürler. Ama suçluların insafsızlıkları, suçlarının büyüklüğü ve Kurban’ın masumiyeti üzerinde ne kadar çok düşünürsek, gereğinden ağır bir dil kullanılmadığı sonucuna o kadar çabuk varırız!
Tanrı, Büyük Sığınak (31:19, 20)
Mezmurdaki sözler bir kez daha acıdan sevince, ricadan övgüye geçer. Rab İsa, Babası’nı sığınağı olduğu için yüceltir. Tanrı’yı, kendisine inanan halkı için, tükenmez bir iyilik kaynağı olarak resmeder. O, kendisine sığınan herkese iyi davranır. Tanrı’nın huzuru, seçilmiş kutsallarının insanların tuzaklarından saklanabilecekleri bir yerdir; Knox’un sözleriyle Tanrı, halkını “dünyanın gürültülü tartışmalarından” koruyacak yeterlilikte bir sığınaktır.
Kişisel Minnettarlık (31:21, 22)
Rab İsa, bir şehir gibi, düşmanları tarafından çepeçevre kuşatıldığında, Tanrı O’na iyiliğini gösterdi. Panik içindeyken, sanki Rab tarafından terk edilmiş gibiydi. Ama çarmıhta geçirdiği korkunç üç saat boyunca terk edilmesine rağmen, Tanrı yine de O’nun feryadını işitti ve O’nu ölümden diriltti.
Rab’bi Sevin! (31:23,24)
Tanrı sevgisini tattıktan sonra, Mesih de O’nun sevgisine karşılık verir ve haklı olarak bunu herkesin yapması gerektiğini düşünür. Rab’be, kendisine inananları koruması ve isyankârlara hak ettikleri cezayı vermesi için güvenilebilir!
İmkansızlıklarla karşılaşan her imanlı, Rab’bi beklediği için asla boşuna zaman kaybetmeyeceğinin güvencesiyle güçlü ve cesur olabilir!
32. Mezmur: Bağışlandık!
Mutluluk, bağışlanmaktır! Bu, tanımlanamaz bir duygudur. Böylesine ağır bir yükün üzerimizden kaldırılışı, büyük bir borcun silinmesinin verdiği huzura benzer. Suç uzaklaştırılmış, savaş sona ermiştir. Barışın tadı çıkarılır. Bunun Davut için anlamı, suçunun bağışlanması, günahının örtülmesi, kötülüklerinden dolayı suçlanmaması ve ruhunun hileden temizlenmesidir. O dönemdeki imanlı için anlamı ise, yalnızca günahının örtülmüş olmasından daha fazlasıdır. Günahın örtülmesi, Eski Antlaşma’daki kefaret kavramıydı. Çağımızdaki imanlılar, günahlarının tamamıyla kendilerinden uzaklaştırıldığını ve Tanrı’nın, günahlarını denizin derinliklerine gömerek anımsamadığını bilirler.
32:1,2 Romalılar 4:7, 8’de Elçi Pavlus, aklanmanın Eski Antlaşma’da bile işlerle ilgisi olmadığını göstermek için Mezmur 32:1, 2’den alıntı yapar. Ancak gerçek, Davut’un söylediğinden çok, söylemediğinde yatar. Kurtuluşu kazanan ya da hak eden doğru bir adamdan söz etmemektedir. Bağışlanmış olan bir günahkâr hakkında konuşmaktadır. Pavlus, bağışlanmış bu adamın mutluluğunu tanımlarken onun işlerinden söz etmez. Pavlus, Kutsal Ruh’un yardımıyla Davut’un, Tanrı’nın insanın işlerine bakmadan kendi mükemmel doğruluğunu verdiği kişinin mutluluğunu tanımladığı sonucuna varır (Rom.4:6).
32:3,4 Davut daha sonra önemli bir konuya geçer. Bat-Şeva’yla zina ettikten ve Uriya’nın ölümünü tasarladıktan sonra Davut, günahını itiraf etmekten sürekli kaçındı. Yaptığı kötülükleri gizlemeye çalıştı. Belki de “zamanın her şeyin ilacı olduğunu” düşünerek kendini aldatıyordu. Ama Rab’bin önünde itirafta bulunmayı reddetmesi, hem Tanrı’ya hem de kendi yararına karşı savaşmasından başka bir şey değildi. Dermanının tükenmesinin nedeni, günahını itiraf edemeyişiydi. Tanrı’nın elinin bütün ağırlığını üzerinde hissediyordu. Artık hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Yaşamın dişlileri asla birbirine kavuşmuyordu. Sorunsuz günler gitmiş, yerine zevk vermeyen kötü günler gelmişti.
32:5 Tövbe etmeden geçirdiği bir yıldan sonra Davut, sonunda Tanrı’nın kendisinden beklediği sözcükleri sarf eder: “Günah işledim.” Artık gizleyeceği bir şey kalmamıştı. Günahını mazur göstermeye çalışmıyordu. Tövbe eder etmez de, günahını bağışladığına ilişkin Rab’bin verdiği güvenceyi kabul etti.
32:6 Dualarının yanıtlandığına ilişkin yaşadığı deneyimler, onu Tanrı’nın bütün halkına, Rableri’ne aynı şekilde dua etmeleri için öğüt verme konusunda harekete geçirir. Rab’le paydaşlık içinde yaşayanlar sıkıntı zamanlarında kurtarılacaklardır. Engin sular taşsa bile onlara erişemeyecektir.
32:7 Bir zamanlar tövbe etmek istemeyen Davut şimdi çok pişmandır. Günahını Rab’bin önünde açıklamıştır. Tanrı’nın, sığınağı olduğunu, sıkıntı zamanlarında kendisini koruduğunu ve çevresini kurtuluş ilahileriyle kuşattığını kabul eder.
32:8,9 8 ve 9’uncu ayetlere gelindiğinde, bu sözlerin Davut’a mı yoksa Rab’be mi ait olduğu konusunda kararsız kalırız. Eğer bunlar Davut’un sözleri dersek, o zaman bize Jay Adams’ın şu sözlerini hatırlatırlar: “Bağışlanmış kişinin vereceği olağan karşılık, kendi deneyimlerini, özellikle sıkıntıda olanlarla paylaşarak onlara yardım etmesidir.”28 Diğer görüşü kabullenirsek, o zaman da Rab, Davut’un tapınmasına rehberlik ederek ve teslimiyete duyulan gereksinimle ilgili bir dersle karşılık vermiş olur. Geri dönen günahkâra sofra kuran, Baba’dır. O, alınan bütün kararları kişisel olarak yönlendirerek yol gösterir. Ama bir de idare etmek sözcüğü vardır. “At ya da katır gibi anlayışsız olmayın; onları idare etmek için gem ve dizgin gerekir, yoksa sana yaklaşmazlar.” Boyun eğip itaat etmeleri için her iki hayvanın da gem ve dizgine ihtiyacı vardır. İmanlı, Rab’bin rehberliğine duyarlı olmalıdır. Öyle ki, hizaya getirilmek için yaşamın sert disiplinlerine ihtiyaç duymasın.
32:10,11 Davut, doğru adamın kötüden üstün olduğuna ikna olmuştur. Bu konuda hiçbir kıyaslama yapılamaz. Kötülerin miras aldığı pek çok acı vardır. Ama alçakgönüllü imanlı, Tanrı’nın merhametiyle kuşatılmıştır. Bu nedenle doğrular, Rab’bin önünde sevinçli olabilir ve coşkuyla sevinç çığlıkları atabilirler.
33. Mezmur: Yeni Bir Ezgi
Bu mezmurun ilk ayetiyle bir önceki mezmurun son ayeti arasında bir bağ var gibi görünmektedir. Her ikisinde de yazar, doğruları Tanrı’da sevinmeye çağırır. Ama bu mezmur, doğruların Tanrı’yı övmesinin neden uygun olduğunu anlatarak konuyu incelikle işler.
Burada düşmanlardan, zulümden ve sıkıntıdan söz edilmediğine dikkat edelim. Barış hüküm sürmekte, İsrail güvenlik içinde yaşamakta ve Rab’bi evrensel Egemeni olarak tanımaktadır. Bu anlamda mezmur, ulusların baskısı bittiğinde
ve Yakup’un sıkıntısı geride kaldığında, Mesih’in egemenliğinin başlangıcına işaret eder.
33:1,2 İlk yedi ayette İsrail Rab’be tapınmaya çağrılır, sonra sekizinci ayette aynı çağrı uluslara da yapılır. Övgü öylesine güzeldir ki, mümkün olan her türlü zarif müzik aletiyle eşlik edilmelidir – Lir ve on telli çenk.
33:3 Yeni ezgi, kurtuluş ezgisidir. Günahların bağışlanmasını izler (32. Mezmur) ve Mesih’in değerli kanı aracılığıyla günahlarından temizlenmiş herkese yöneliktir. Ama bu ezgi, bin yıllık dönemin başlangıcında, kurtarılmış İsrail tarafından çok özel bir şekilde söylenecektir (Va.14:3).
33:4 Yeni ezgi, Tanrı’nın sözünü ve bütün işlerini kutlar. Tanrı sözü doğru, gerçek, değişmez ve güvenilirdir; her işi sadakatle yapar. Bu, Yaratılış Kitabı’nda da görülür: “Dünya durdukça ekin ekmek, biçmek, sıcak, soğuk, yaz, kış, gece, gündüz hep var olacaktır” (Yar.8:22). Bu sadakati, ilahi iradesinde de karşımıza çıkar: “Tanrı’nın, kendisini sevenlerle, amacı uyarınca çağırılmış olanlarla birlikte her durumda iyilik için etkin olduğunu biliriz” (Rom.8:28). Aynı zamanda kurtarışında da görülür: “Günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve sadık olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır” (1Yu.1:9).
33:5 Rab yalnızca doğru ve sadık değildir. O, doğruluğu ve adaleti de sever. Rab’bin iyiliğinin kanıtları her yerde görülmektedir.
33:6,7 Tanrı’nın büyüklüğü, yarattığı göklerden ve yıldızların sayısından da anlaşılabilir. Bunları yaratmak için harcadığı enerji, yalnızca harekete geçiren sözleri söylemesinden ibarettir. Aynı şekilde okyanusların sınırlarını belirlemiştir. Bazı kişiler bu iki ifadenin İsrail’i, göğün yıldızları olarak belirten şiirsel sözlerle tanımlandığını düşünürler (Yar.15:5). Diğer uluslar ise, Rab’bin ikinci gelişinde bir araya toplayacağı azgın sular olarak resmedilmiştir.
33:8,9 Tanrı öylesine büyüktür ki, bütün yeryüzü O’nun önünde eğilip O’na en derin saygıyı göstermelidir. O’nun sözü, maddeye dönüşen ses enerjisiydi. Buyruğuyla bütün yaratılış var oldu.
33:10,11 Tanrıtanımaz uluslar, tarih boyunca Tanrı’ya engel olmak ve O’nun halkını yok etmek için işbirliği yapmışlardır. Ama Burns’un söylediği gibi, “İşbirliği yaparak saldıranların kurduğu en kötü tuzaklar bile sonunda boşa çıkar.” Başka bir deyişle, planları bozulur! Tanrı, düşmanları tarafından tasarlanan en akıllıca planları bile bozar. Hiçbir şey O’nun amaçlarının gerçekleşmesine engel olamaz. Son söz daima Tanrı’nındır. O’nun tasarladığı her şey gerçekleşecektir.
33:12 Bu nedenle, berekete giden yol Tanrı’yla işbirliğinden geçer. Rab’bi, Tanrısı olarak tanıyan ulus, mutludur. Bu ulus, Tanrı’nın kendi mirası olarak seçtiği halktır.
33:13-17 RAB göklerden bütün insanları görür. Gözünden hiçbir şey kaçmaz. Yapılan her şeyi, yüreklerdeki düşünceleri, niyetleri bilir. Birbiriyle savaşanları görür ve onların akılsızlığına güler. Bu insanlar, yaşayan Tanrı’ya güvenmek yerine, orduya, deniz ve hava kuvvetlerine güvenirler. Bu insanlar en iyi orduların bile kendilerine zafer sağlayamayacağını ne zaman öğrenecekler?
33:18,19 Tanrı, kurtuluş için kendine güvenenleri ve ihtiyaçlarının karşılanması için merhametine dayananları da görür. Bunlar, O’nu hoşnut eden kişilerdir. Onlara, göklerden iyilik yapmak için bakar.
33:20-22 Mezmur yazarının ve halkının hangi sınıfa dahil olduğunu sormak gereksizdir. Yardımcıları ve Koruyucuları olarak Rab’be güvenirler. Tamamıyla O’nun kutsal adına güvenerek gerçek mutluluğu bulurlar. O’na güvenmeye devam ederken istedikleri tek şey, O’nun değişmeyen sevgisinin üzerlerinde olmasıdır.
34. Mezmur: Yeniden Doğuş Mezmuru
Bu mezmurun tarihsel arka planı 1.Samuel 21’de bulunur. Davut Saul’dan kaçarken, adı Akiş ya da mezmurun başındaki açıklamada yer aldığı gibi, Avimelek olan Gat Kralı’na sığınmak istedi (Avimelek kişisel isimden çok, bir unvan olabilir). Bu düşman kralın kendisini öldürebileceğinden korkan Davut, kentin kapılarını tırmalayıp salyasını sakalına akıtarak deli taklidi yaptı. Bu taktik işe yaradı. Kral daha fazla deliye ihtiyacı olmadığını söyleyerek, daha sonra Adullam Mağarası’na kaçan Davut’un gitmesine izin verdi. Bu bölümün, mezmur yazarının zorluklarla dolu kariyerindeki parlak kahramanlık öykülerine yer vermediğine kuşku yok. Bu mezmuru, Rab’bin kendisini nasıl kurtardığını hatırlayarak, o olayı kutlamak için yazdı.
Yüzyıllar boyunca imanlılar 34. Mezmur’u sevdiler. Çünkü bu mezmur, Rab’be iman aracılığıyla lütufla kurtuluşlarına tanıklık etmektedir. Şimdi mezmuru bu söylediklerimizin ışığında inceleyelim.
34:1 Günahtan kurtuluş öylesine değerli bir armağandır ki, bu armağanı veren Rab’be sürekli hamt etmeliyiz. Övgüsü dilimizden düşmese de, O’nu yeterince övmüş sayılmayız. Hiçbir insan, sonsuzluk boyunca Tanrı’ya yeterince hamt edecek güce sahip olamayacaktır.
34:2 İmanlı kişi Rab’le övünür, kendi karakteri ya da başarılarıyla değil! Lütuf Müjdesi’ni anladığımızda bütün günahları bizim işlediğimizin ve bütün kurtarışları Mesih’in sağladığının farkına varırız. Bu nedenle yalnızca O’nunla övünmeliyiz. Hâlâ günahın tutsağı olanlar, kurtuluş tanıklığımızı duyarak önemseyecek ve kendileri için de umut olduğunun farkına vararak sevinçle coşacaklardır.
34:3 Kurtuluşu kesinleşmiş olan can, kurtarılışını tek başına kutlamaktan keyif alamaz. Konu öylesine önemlidir ki, bütün kardeşlerini, Rab’bi kendisiyle birlikte yüceltmeleri için çağırır. Bazı çiftler bu ayeti nikah yüzüklerine yazdırmışlardır.
34:4 Tanrı’nın Ruhu günahkâr insanların kendisini bulması için etkin olduğunda, Tanrı bu kişilere Rab’bi araması için tanrısal bir içgüdü verir. Kurtarılmış günahkâr, ancak daha sonra kendisini arayıp bulanın Rab olduğunun farkına varır! Bu, aşağıdaki ilahide belirtilmiştir:
Rab’bi aradım ve daha sonra anladım ki,
O’nu aramam için, beni arayarak canımı O harekete geçirdi;
Ey Kurtarıcım, ben bulmadım,
Ben senin tarafından bulundum.
– Anonim
Rabbimiz bizi bugün de yanıtlar ve bütün korkularımızdan kurtarır. Mesih’e Rabbimiz ve Kurtarıcımız olarak güvendiğimizde, O’nun şöyle dediğini işitiriz: “Günahların bağışlandı, esenlik içinde git!”
34:5 Ama bu, kişiye özel bir kurtuluş değildir. Bu kurtuluş herkes için sağlanmıştır. Mesih’e imanla bakanların yüzü ışıl ışıl parlar. Çatık kaşlar sevinçli gülümsemelere dönüşür. Depresyon ve umutsuzluğun yerini mutluluk alır. Rab, yaşamını kendisine adayıp O’na güvenenleri utandırmaz.
34:6 O’na gelerek kurtuluşu kendi başımıza elde edemeyeceğimizi sevinçle itiraf eder ve bütün yüreğimizle O’na güveniriz. O’na şunları söyleriz:
Sana değerli hiçbir şey getiremeyiz,
Yapabileceğimiz tek şey, çarmıhına sıkıca sarılmaktır.
Rab feryatlarımızı işitir ve bizi bütün sıkıntılarımızdan kurtarır.
34:7 İmanlı yalnızca kurtarılmakla kalmaz, aynı zamanda korunur da. Rab’bin meleği olan Rab İsa Mesih, O’ndan korkanların çevresine ordugah kurar. Onları görünen ve görünmeyen tehlikelerden korur. Koyunlarından hiçbiri asla mahvolmayacaktır (Yu.10:28).
34:8,9 Kurtarıcı’yı tanıyanlar, diğer insanlarla Müjde’yi paylaşmaya özlem duyarlar. Samiriye’deki dört cüzamlı gibi, “Yaptığımız doğru değil. Bugün müjde günü. Oysa biz susuyoruz” (2Kr.7:9). Böylelikle Müjde duyurulur. “Tadın da görün, RAB ne iyidir, ne mutlu O’na sığınan adama!”
Bu, inanmayanlara yapılan güvenilir ve acil bir çağrıdır. Her mantıklı Hıristiyan, kanıtlar arayabilir, çağrıları sorgulayabilir ve üzerinde tartışabilir. Ama her şey konuşulup yapıldıktan sonra, insanın kendisi bu çağrıyı fark etmeli ve karşılık vermelidir. G. Campbell Murdoch bu konuda şunları yazar:
Tanrı, Tanrı’nın varlığı, evren ve Tanrı lütfunun sağladığı dışsal kanıtlar hakkında tartışabiliriz. Ama yalnızca sevgisi ve varlığı yüreklerimize dokunduğunda, O’nun sözle anlatılamaz iyiliğini gerçekten anlayabiliriz.29
Sonra, imanlılara çağrıda bulunulur. Çağrı, iman yaşamınadır. Kutsallar gözleriyle gördüklerine değil, imanla yaşamaya ve Tanrı’nın harika, mucizevi ve bol sağlayışını tecrübe etmeye davet edilirler. Bu, Matta 6:33’ün çağrısıdır:
Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir.
34:10 Genç aslanlar30 bile aç ve muhtaç olur, ama Rab’be yönelenlerden hiçbir iyilik esirgenmez. Çünkü Rabbimiz İsa Mesih bize her şeyi yeterli derecede Sağlayan’dır!
34:11 Tanrı’nın lütfu yalnızca kurtarmak ve korumaktan ibaret değildir. Aynı zamanda öğretir de:
Çünkü Tanrı’nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünyasal arzuları reddedip şimdiki çağda sağduyulu, doğru, Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor. Bu arada, mübarek umudumuzun gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih’in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz. Mesih bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait, iyilik etmekte gayretli bir halk yapmak üzere kendini bizim için feda etti (Tit.2:11-14).
Mezmur yazarı burada oğullarına, gerçek Tanrı korkusunu neyin oluşturduğu konusunda pratik bir öğretiş sunar.
34:12-15:
1. Denetim altındaki bir dil – kötülükten ve yalandan özgür kişi.
2. Günahtan uzaklaşmak – kötülükten sakınmak ve iyi işler için ayrılmak.
3. Esenliği amaçlamak – Pavlus’un dediği gibi: “Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın” (Rom.12:18).
Petrus, 1.Petrus 3:9’da, “Kutsanmayı miras almak için çağırıldınız” der. Sonra, “Kötülüğe kötülükle, sövgüye sövgüyle değil, tersine, kutsamayla karşılık verin” şeklindeki öğretişini güçlendirmek için bu mezmurun 12-16a ayetlerinden alıntı yapar. Bereket, O’nun iyiliğidir. Rab’bin gözleri doğru kişilerin üzerindedir, kulakları onların yakarışına açıktır (Mez.34:15).
34:16 16’ncı ayetten alıntı yapan Petrus, ağırlığı ayetin ilk yarısına vermiştir:
RAB kötülük yapanlara karşıdır.
Ayetin alıntı yapmadığı diğer yarısı: Onların anısını yeryüzünden siler.
Ayetin ilk bölümü, her çağ için geçerlidir. İkinci yarısı ise, İsa Mesih yeryüzüne kralların Kralı olarak döndüğünde gerçekleşecektir.
34:17 Doğrular, Rab tarafından sürekli işitilmek gibi sözle anlatılamayan bir ayrıcalığa sahiptirler. Tanrı onların bütün feryatlarını işitir ve bütün sıkıntılarından kurtarır. Burada Barnes’in yorumuna yer verelim: “Şimdiye dek hiç kimse Tanrı’ya seslenme izni olan dua ayrıcalığını tam olarak takdir edememiştir.”
İmanlıların sıkıntıya karşı geliştirebildikleri bir bağışıklıkları yoktur, ama güçlü bir Kurtarıcı’ya sahiptirler!
34:18 RAB gururlulara nasıl karşı duracağını bilir, ama gönlü kırık ve ruhu ezgin olanlara yakındır. Onlara karşı durmaz ve kurtarmaya daima hazırdır.
34:19 Daha önce de değindiğimiz gibi, doğru kişilerin sıkıntıları çoktur. Belki bir gün tanrıtanımazlardan daha fazla sıkıntımız olduğunu göreceğiz. Ama en azından sıkıntılarımız bu yaşamla sınırlıdır. Bunun yanı sıra, sıkıntıları tek başımıza yüklenmek zorunda değiliz, çünkü sonsuz Dostumuz bizden yanadır. Rab İsa Mesih’in dirilişi aracılığıyla sonunda bütün sıkıntılarımızdan kurtulma güvencesine sahibiz. Bizler de bir gün O’nun gibi ölümden dirileceğiz. Günah, hastalık, üzüntü, sıkıntı ve ölümden sonsuza kadar özgür olacağız!
34:20 Ama ölümde bile, Rab, kutsallarının bedenlerini korur:
Bütün kemiklerini korur
Hiçbiri kırılmaz.
Bu ayet, Rabbimiz’in ölümünde gerçekleşmiştir:
“İsa’ya gelince O’nun ölmüş olduğunu gördüler. Bu yüzden bacaklarını kırmadılar. Bunlar, ‘O’nun bir tek kemiği kırılmayacak’ diyen Kutsal Yazı’nın yerine gelmesi için oldu” (Yu.19:33, 36).
Rabbimiz hiç kuşkusuz, Kutsal Yazılar’da önceden işaret edilmiş olan, Fısıh Kuzusu’ydu.
Kemikleri kırmayacaksınız (Çık.12:46).
34:21,22 Mezmurun son iki ayeti, “Cezasını bulma” sözcüğü üzerine kurulmuştur. Kötü insanın sonu kötülükle biter. Bu kişiler cezasını bulur. Ama Rab’be güvenen ve O’na sığınanlar hiçbiri ceza görmeyeceklerdir. Tanrı’ya övgüler olsun, Mesih İsa’ya ait olanlar için artık hiçbir mahkûmiyet yoktur (Rom.8:1’e bakınız.).
Bizi şimdi kim suçlayacak?
Mesih öldüğü, dirildiği ve göğe yükseldiği için,
Sevgi’nin sağında bizim için yalvarır,
Bizi şimdi kim suçlayacak?
– Horatius Bonar
Böylece imanlı, hem bu çağda hem de sonsuzlukta kurtarılmış ve korunmuştur. Yeniden doğmak harika bir şeydir! Bu mezmurun mesajı, yeniden doğuştur.
35. Mezmur: Hainlere Dönüşen Dostlar
35:1-3 Hayal gücünü masum bir şekilde kullanan Davut, Tanrı’dan kendisini cömertçe silahlarla donatmasını ve zalim düşmanları haline gelen eski dostlarıyla uğraşmasını ister. Rab’bin küçük kalkanla büyük kalkanı alarak harekete geçmesini, mızrağını ve kargısını Davut’u kovalayanlara kaldırarak ona, “Seni ben kurtarırım” demesini ister.
35:4-6 Rab’bin bu davranışı, utanmaları ve gözden düşmeleri için katil adaylarına uygulanacak bir adalet örneğiydi. Rüzgarın sürüklediği saman çöpüne dönmeleri ve Rab’bin meleğinin artlarına düşmesiyle adalet sağlanacaktı (Rab’bin Meleği: Rab İsa Mesih’in beden almadan önceki görünümlerinden biri). Yollarının karanlık ve kaygan olması, Rab’bin meleğinin onları kovalaması, günahlarına karşılık verilen uygun bir ceza olacaktı.
35:7,8 Mezmur yazarına karşı düzen kurmak ve onu sanki vahşi bir hayvanmış gibi yakalamaya çalışmak için hiçbir haklı nedenleri yoktu. O da bu nedenle Rab’be, başlarına habersiz felaket gelmesi ve gizledikleri ağa kendilerinin düşmesi için yalvarır!
35:9,10 Daha sonra Davut, kurtarışını kutlayarak Rab’de sevinç bulacak ve bütün varlığıyla şöyle diyecekti: “Senin gibisi var mı, ya RAB, mazlumu zorbanın elinden, mazlumu ve yoksulu soyguncudan kurtaran?”
35:11-14 Mezmur yazarının derin duygularını anlamak için, kendisine karşı olan bu insanların bir zamanlar onun dostları olduklarını hatırlamalıyız. Bu kişiler şimdi onu bilmediği konularda suçluyor ve karalıyorlardı. Kendilerine yaptığı iyiliğin karşılığını nefretle ödüyorlardı. Davut’un derin üzüntüsüne şaşmamak gerekir! Bu kişiler hastalandıklarında Davut onlar için üzülürdü. Yemek bile yiyemezdi. Üzüntüyle başını eğerek sürekli onlar için dua ederdi; tıpkı yakın bir arkadaşı ya da kardeşi için dua edercesine. Yası, annesi için yas tutan biri gibi büyük olurdu.
35:15,16 Ama felaket Davut’u sendelettiğinde, onlar sevindiler. Onu suçlamak için tanımadığı kişiler bir araya geldiler Nefretlerinden dişlerini gıcırdatıyorlardı. Mezmur yazarının deneyimi bize Pontius Pilatus ya da Hirodes’in önündeki Rab İsa’yı düşündürüyor. Burada söylenenlerin çoğu O’nun katlandıklarıyla uyuşmaktadır.
35:17,18 Rab, bu adaletsizliğe ne zamana dek seyirci kalacaktı? Onu düşmanların yağmasından ve aslanların elinden kurtarma zamanı gelmemiş miydi?
35:19-21 Düşmanlarının hiçbir haklı nedenleri olmaksızın, Davut’un düşüşü karşısında sevinmeleri ve gözlerindeki zafer parıltısı ne kadar adil olabilirdi ki? Bu kişilerin yapmak istedikleri, dürüst ve yasaları yerine getiren vatandaşlara karşı sahte suçlamalarda bulunmaktı. Ayakları birazcık kaysa, hemen, “Oh! Oh!... İşte kendi gözümüzle gördük” diyorlardı.
35:22-25 Olanları sen de gördün Rab. Karmaşanın bütününü gördün. Sessizce bir köşeye çekilme. Benden bu kadar uzak durma. Uyan, kalk ve haklı davamı savun. Beni haklı çıkarmanı bekliyorum –sen daima doğru olanı yaparsın–. Benim çöküşümü arzulamalarına izin verme. Bu arzularının yerine geldiğini görmelerine ve başımı yedikleri için sevinmelerine asla izin verme.
Dostları ilə paylaş: |