69:5 5’inci ayeti, İsa Mesih’in kendi isteğiyle üzerine aldığı günahlarımızı belirten ayet olarak anlamalıyız. O asla günah işlememişti. Ama, “Bizim günahlarımızı ve acılarımızı yüklendi ve onları kendisininmiş gibi sahiplendi.” Bizim günahlarımızdan kendi günahlarıymışçasına söz etmesi ve bizimle böylesine özdeşleşmesi, lütfun büyüklüğünü göstermektedir.
69:6 Sonra bir korku kutsal zihnini gölgeler. Bazı içten imanlıların, Tanrı’nın dualarını yanıtlamadığı gerçeğiyle sendelemelerinden korkar. Bunun olmaması için dua eder; Tanrı’ya umut bağlayanların, O’nun başına gelenlerden utanmaması ve İsrail’in Tanrısı’nı arayanlardan hiçbirinin, kendisinin alçaltılması ve terk edilmesi nedeniyle utanç duymaması için dua eder.
69:7,8 Çünkü bu suçları yüklenmesinin nedeni, Babası’nın isteğine itaat etmesidir. Tanrı’yı hoşnut etmekten zevk aldığı için insanların O’na hakaret edip tükürmelerine ve bundan dolayı yüzünün utançla kaplanmasına izin verdi. İtaatin bedelinin bir bölümü, annesinin öz oğullarından uzak kalma üzüntüsüne katlanmaktı: Annesinin öz oğulları, O’nun aklını kaçırmış olduğunu düşünüyorlardı.
69:9 Rab İsa, Babası’nın evi için gösterdiği gayret yüzünden tükenmişti. İnsanların ne zaman Tanrı hakkında hakaret dolu konuşmalarını duysa, bunu kendisine yapılmış bir hakaret sayardı. O gün Yeruşalim’de tapınağın avlusunda para bozanları kovduğunda, öğrencileri O’nun, 69. Mezmur’da yazılmış olan şu sözlerini hatırladılar: “Evin için gösterdiğim gayret beni yiyip bitirdi” (Yu. 2:17).
69:10-12 O’nun, yeryüzündeyken mükemmel bir insan olarak yaptıkları kendisini eleştirenleri hiçbir şekilde hoşnut etmemişe benziyordu. Oruç tutup canını alçaltsa, bunda bile kusur buluyorlardı. Belki de yalnızca dindar görünmek için böyle yaptığını düşünüyorlardı. Çula bürünüp yas tuttuğunda, onların hoşnutluğunu kazanmak yerine, alay konusu olmuştu. Toplumun her sınıfından insan O’na karşıydı – şehrin kapısında oturan yöneticilerden sarhoşlara kadar. Bu gerçekten garipti; yaşam ve yücelik Rab’bi dünyaya gelmiş ve sarhoşların türküsü olmuştu!
69:13-18 Bu nedenle bir kez daha Tanrı’ya sığınır, saklanacağı tek sığınağı Tanrı’dır. Ne kadar yürekten ve ısrarla dua ettiğine dikkat edin! Bitmek bilmeyen yardım ricalarıyla cennetteki kaleye hücum eder. Ama o zaman bile, Tanrı’ya kendisini kabul edilebilir bir zamanda yanıtlaması için hak tanımaktadır. Çamura batmaktayken, Tanrı’ya, sadık yardımıyla kendisini kurtarması için yalvarır. Kendisini derin sulardan, sellerden ve çukurdan çıkarmasını ister. Feryatlarının temeli, Tanrı’nın sevgisine ve bol merhametine dayanmaktadır. Ricaları kısa ve belirgindir: Yanıt ver bana... Yüzünü çevir... Yüzünü gizleme... Yaklaş bana, kurtar canımı. “Al başımdan düşmanlarımı” ifadesinin anlamı hiç kuşkusuz, “Çektiğim sıkıntılardan zevk almasınlar”dır.
69:19,20 Burada düşmanlarından söz edişi, günahkârların elinden çektiği sıkıntıları hatırlatır. Çocukluğundan beri düşmanları tarafından izlenmektedir: Tanrı, düşmanlarının sayılamayacak kadar çok olduğunu bilir. Uğradığı hakaretler nedeniyle yüreği kırıktır; bu yürek insanoğulları için yalnızca iyiyi arzulamıştır. Yüreğindeki bu üzüntü ve ağırlık O’nu umutsuzluğa sürükler. Çektiği sıkıntıları önemseyen kimse yoktur. Kendisini avutacak kişileri boşu boşuna arar. Öğrencileri bile O’nu terk edip kaçmışlardır. Tamamıyla yalnızdır.
69:21 Sonra Davut tarafından söylenen, ama yalnızca İsa’da gerçekleşen o şaşırtıcı önbildirilerden birini okuruz:
Yiyeceğime zehir kattılar,
Sirke içirdiler susadığımda.
Bu önbildiri Matta 27:34, 48’de yerine gelmiştir:
...içmesi için İsa’ya ödle karışık şarap verdiler. İsa bunu tadınca içmek istemedi... İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi.
Öd, çok az bir miktarının bile bir yatıştırıcı olarak etkili olduğu, acı ve belki de zehirli bir özdü. Rab bunu içmek istemedi, çünkü bizim için acı çekerken bilincinin yerinde olmasını istiyordu. Ekşi şarap ise, susuzluğu gidermek bir yana, aslında daha da fazla arttıran biri çeşit sirkeydi.
69:22 Mezmurun son bir özelliğini bu ayette görürüz. 22’nci ayet aniden değişir ve sonraki yedi ayet boyunca, ölmekte olan Kurtarıcı’yı, O’nu ölüm cezasıyla yargılayan ulusu cezalandırması için Tanrı’ya seslenirken işitiriz. Bu, önce şaşırtıcı gelebilir; Rab İsa’nın aynı zamanda şu ifadelerle dua ettiğini de hatırlarız: “Baba, onları bağışla. Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” (Luk.23:34). Aslında iki dua arasında çelişki yoktur. Eğer tövbe etselerdi, bağışlanırlardı. Yürekleri değişmediği için burada yargıdan başka tanımlanacak bir şey kalma-mıştı.
Bu ayetlerin özellikle İsrail ulusuna söylenmiş olduğunu anlamak önemlidir. Pavlus 22 ve 23’ncü ayetleri Romalılar 11:9, 10’da İsrail için kullanır. Aynı zamanda 25’inci ayetteki, “Issız kalsın konakları, çadırlarında oturan olmasın!” ifadesinin de, Yahudiler’i ima ettiğine kuşku yoktur.
Ayetler, Mesihleri’ni reddeden ve O’nu çarmıha geren insanların soyu üzerine gelecek olan yargılar hakkında önbildiride bulunur.
Önlerindeki sofra onlar için bir tuzak olacaktır. Sofranın anlamı, Tanrı’nın seçilmiş yersel halkı olan İsrail’e bağışlanmış ayrıcalıkların bütünüdür. Bu ayrıcalıklar, bir bereket olmak yerine, yargılarının ölçüsünü kararlaştıracaktır.
Refah içinde yaşadıklarında bu, onlara bir tuzak olacaktır. Sıkıntı, insanlar her şeyin yolunda gittiklerini düşündükleri zaman ansızın gelecektir.
69:23 Gözleri kararsın, göremesinler! Bu, İsrail ulusuna gelen yargı sonucu körlüğü belirtir (2Ko.3:14). Işığı kabul etmedikleri için Işık tarafından reddedilirler.
Bellerini hep bükük tut! Uluslar arasına dağıtıldıklarından, ayaklarını dinlendirmeye fırsat bulamayacaklar. Rab onlara “Titreyen yürekler, umutsuzluk ve bakmaktan yorulmuş gözler verecek” (Yas.28:65).
69:24 Tanrı’nın gazabı üzerlerine yağacak, öfkesinin ateşi yakalarına yapışacaktır. Büyük bir üzüntüyle, bütün bu sözlerin Yahudi karşıtı kıyımlarla gaz odaları, fırınlar ve toplama kamplarıyla gerçekleştiğini hatırlıyoruz. Bu vahşet kötü insanlar tarafından yapılmış olsa da, hiç kuşkusuz, “Kanı bizim ve çocuklarımızın üzerine olsun” (Mat.27:25) diyen kişilerin soyları üzerine gelmesine Tanrı engel olmamıştır.
69:25 Konakları ıssız kalacak, çadırlarında oturan olmayacaktır. Burada Mesih’in Matta 23:38’de söylediği şu sözleri hatırlarız: “Bakın! eviniz ıssız bırakılacak.” Bu sözler İsa’dan sonra yetmiş yılında, Titus ve Roma ordusu Yeru-şalim’i yağmalayarak tapınağı yerle bir ettiğinde yerine gelmiştir.
69:26 Eğer cezanın ağır olduğu düşünülürse, bu cezayı tahrik eden suçu hatırlamamızda yarar vardır.
Çünkü senin vurduğun insanlara zulmediyor,
Yaraladığın insanların acısını konuşuyorlar.
Bağ kiracıları benzetmesinde, kiracıların bağ sahibinin oğlu hakkında söyledikleri şu sözlerden alıntı yapılır: “Mirasçı bu; gelin, onu öldürüp mirasına konalım” (Mat.21:38). O’nun, Oğul olduğunu biliyorlardı, ama yine de O’nu öldürdüler. 26’ncı ayetin son bölümü, Mesih’in, öldürülecek olan izleyicilerini tanımlar.
69:27, 28 Buna göre, Kurtarıcı’nın sözlerindeki ağır ifade için özür dilemek gerekmez:
Ceza yağdır başlarına,
Senin tarafından aklanmasınlar!
Yaşam kitabından silinsin adları,
Doğrularla yan yana yazılmasınlar!
Yine de Tanrı Oğlu’nun çarmıha gerilişinden sonra bile, Tanrı’nın Ruhu-nun, tövbe etmesi ve İsa’yı Mesih olarak kabul ederek dönmesi için İsrail ulu-suna yalvardığını unutmamalıyız. Elçilerin İşleri döneminin tamamında, ulusu için duygulanan, onu sevgiyle ve yumuşaklıkla merhamet ve lütfunu kabul et-meye çağıran Tanrı’nın yüreğindeki arzuyu görürüz. Bugün bile Müjde diğer uluslara duyurulurken Yahudi halkına da duyurulmaktadır. 22-28’inci ayetlerde tanımlanan yargıya uğrayacak olanlar, yalnızca Tanrı’nın Mesih’ini reddederek bu sonucu özgürce seçenlerdir.
69:29 Şimdi ölmekte olan günahkârların Dostu’nun son sözünü okuruz. Tanımlanması imkansız bir sıkıntı ve acı içindeyken, Tanrı’nın kurtarışının O’na bir kale olmasını ister.
İsteği tam olarak gerçekleşir. Tanrı, üçüncü gün O’nu ölümden dirilterek tahtının sağına bir Kurtarıcı olarak oturtur. Günahlarımız nedeniyle çektiği acılar sonsuza kadar sona ermiştir. Bu nedenle bizler de seviniyoruz!
Rab Yehova, artık Çoban’a kılıçla vurmayacaktır;
Zalim günahkârlar artık görkemli Rabbimiz’i asla hiçe sayamayacaklardır.
– Robert C. Chapman
Artık söylediğimiz ezgi şöyledir:
Senin kutsanmış başını eğen fırtına,
Şimdi sonsuza kadar dindirilmiştir.
Fırtına yerine artık huzur diyarı bizimdir,
Alnını görkem taçlandırır.
– H. Rossier
69:30-33 Son yedi ayetteki konuşmacı, dirilmiş Kurtarıcı’dır. Önce kendisini ölümden ve mezardan kurtaran Tanrı’yı öveceğini söyler. Tanrı’nın adını
ezgilerle övecek, şükranlarıyla O’nu yüceltecektir. Bu, Rab için sunulan kurbanlardan çok daha önemli ve değerlidir. Zulüm gören herkes, Rab’bin, Kurtarıcı’nın dualarını işitip O’nu kurtardığı gibi, kendisine seslenen çaresizleri de işitip mahkûmları özgür kılacağını anlayacak ve cesaret bulacaktır.
69:34-36 İsrail ulusuna gelince... Son üç ayet İsrail ulusu için parlak bir gelecek bildirir. Geçici olarak bir kenarda bırakılmalarına rağmen, İsrail halkı bereket kaynağı olacaktır. Deldikleri bedenine bakıp biricik oğulları için yas tutanlar gibi üzüldüklerinde, “Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun” dediklerinde, Tanrı Siyon’u kurtaracak ve Yahuda şehirlerini yeniden inşa edecektir. Artık halkı uluslar arasına dağıtılmayacak, hizmetkârları ülkede kalacak ve onların çocukları ülkeye sahip olacaklardır. Bu, Rab İsa’nın bin yıllık dönemde Kral Mesih olarak egemenlik süreceği ve İsrail halkının ülkede güvenlik içinde oturacağı günlere işaret eder.
70. Mezmur: Yardımın Çabuk Gelsin!
70. Mezmur’un büyük bir bölümü, Mezmur 40:13-17’nin bir tekrarıdır. Başlık, bu mezmuru Davut’un yazdığını belirtir. Dört farklı eylem görünür.
Yardımın Çabuk Gelsin (70:1)
Morgan bunu, “Kaygı ve merak nedeniyle hıçkırmak” olarak adlandırır. Birinci ayette, Davut’un kendisini kurtarmakta acele etmesi için Rab’be ısrar ettiği izlenimini ediniriz.
İyice Cezalandır (70:2, 3)
Davut’un o anki en büyük isteği düşmanlarının yenilgisi ve bozgunudur. Onları, kendisini öldürmeye çalışmakla, zarar vermekten zevk almakla ve başına gelen felaketle eğlenmekle suçlar. Onların yaptıklarına karşılık olarak zararını isteyenlerin geri dönüp şaşırmalarını, canını almaya çalışanların utançtan yüzlerinin kızarmasını ister.
Tanrı Sürekli Yüceltilsin (70:4)
Buradaki düşünce, Tanrı mezmur yazarını kurtarmaya geldiğinde, Tanrı’ya yönelenlerin O’nu öveceğidir. Rab’bi arayan herkes, yardım nedeniyle O’nu yüceltecek ve büyük kurtuluş Tanrısı olarak O’na tapınacaktır.
Yardımıma Çabuk Koş (70:5)
Mezmur yazarı bir an önce kurtarılmak için tekrar feryat eder. Davut’un güven içinde kanat açıp yükseldiği söylenemese de, Rab’bin kendisine yardım edip kurtaracağına iman etmektedir. Böyle bir iman ödülsüz bırakılmayacaktır.
71. Mezmur: Yaşlanmak
Genellikle mezmur yazarı ve İsrail ulusunun deneyimleri arasında yakın bir benzerlik bulunduğu göze çarpmaktadır. Bu nedenle, Bellett’in dediği gibi, bu mezmur İsrail’in gelecekte sıkıntı çekecek olan bakiyesinin bir duası olarak incelenebilir.50
71:1-3 İlk üç ayet, 31. Mezmur’un 3’üncü ayetiyle benzerlik taşır. Rab, sığınak, kaya ve kale olarak övülür. Mezmur yazarı Tanrı’nın kendisini haklı çıkarması için yakarır. Her zaman başvurabileceği, sığınacak kayası ve kalesi Rab’dir.
71:4 Dua devam ederken, Tanrı’nın geçmişteki yardımları ve yaşlandıklarında sürecek olan merhametine duyduğu güvenden kaynaklanan büyük bir minnettarlık, duaya hakim olur.
Mezmuru İsrail’e uyarlayacak olursak, 4’üncü ayetin kötü, adaletsiz ve zalim adamı, Mesih karşıtıdır. Onun korkunç diktatörlüğü kutsalların dayanma gücünü tüketecek ve onları yıpratacaktır.
71:5,6 Gençliğinden beri Tanrı’nın, umudu ve güvencesi olduğunu söyleyebilen kişi mutludur. Doğduğu günden beri Yahve’ye güvenmiş olan, yaşamının son günlerinde desteksiz kalmayacaktır. Tanrı’nın harika lütfunu, ana rahmindeki zamana dönerek araştırıp izleyebilen kişi, yaşlılık yıllarında Tanrı-yı övecek nedenlere sahip olacaktır.
71:7,8 Mezmur yazarı pek çok kişiye derin acıları ve reddedilişleri nedeniyle örnek olmuş ve bütün bunların sonucunda harika bir biçimde kurtarılmıştır. Ancak değişen yaşam koşullarında, Tanrı daima onun güçlü sığınağı olmuş-tur. Bu nedenle o her gün, Tanrı’yı överek ve yücelterek yaşamak ister.
71:9 Yaşlandığımda beni reddetme,
Gücüm tükendiğinde beni terk etme!
Lütufla yaşlanmak, doğanın sağlayabileceğinden daha fazla lütuf gerektirir. Yaş-lanmak, daha önce hiç karşılaşılmamış çelişkiler ve gizli korkuların yeni bir dünyasıdır: Yalnız bırakılmak, sevilen kişilere yük olmak, çaresiz bir yatalak olmak, birinin desteğini kaybetme korkusu, kendini zorla kabul ettirme korkusu... Bu korkular yeni değildir. Mezmur yazarı burada yaşamının sonbaharında olan herkesi teşvik etmek için sesli düşünmektedir (Daily Notes of the Scripture Union).
71:10,11 Elbette bu düşüncelerine, kendisini alçaltan ve öldürmek için işbirliği yapan düşmanların korkusu da eklenmiştir. Yanlış da olsa, Tanrı’nın kendisini terk ettiğini söyler. Düşmanları kendilerine karşı konulmasından korkmadan son saldırılarını hazırlarlar.
71:12,13 Bu bunalım, mezmur yazarının Tanrı’ya yardım etmesi için ısrar etmesine neden olur. Tanrı, hiçbir zahmete girmeksizin, düşmanları utanç, yenilgi ve rezaletle zor durumda bırakabilirdi.
71:14-16 Ama umut çabucak korkuya galip gelir ve övgü sözleri yükselmeye başlar. Lirikler, Tanrı’nın haklı eylemlerini ve O’nun kuşatılmış çocuğunu defalarca nasıl kurtardığını hatırlatır. Mezmur yazarı kutsal bir kararlılıkla şöyle der: “Gelip Yahve Elohim’in yiğitliklerini tükenmeyen öykülerle duyuracağım.”51
71:17,18 Mezmur yazarı 5-11’inci ayetlerdeki gibi, bir kez daha gençliğinden yaşlanacağı güne kadar olan dönemi inceler (17-21’inci ayetler). İncelemesinin sonunda bulduğu tek şey, Tanrı’nın sadakatidir. Tanrı onu çocukluk günlerinden beri yetiştirmiştir. Knox şöyle devam eder: “Hâlâ senin harikalarını anlatmaktayım.” Şimdi yaşlanmıştır ve saçlarına ak düşmüştür, ama işinin sona ermediğini düşünür. Tanrı’nın kendisine, yeni kuşağa ve sonrakilere gücünü ve kudretini anlatması için zaman vermesini diler. Bu dua elbette yanıtlanır, çünkü bu mezmur Kutsal Yazılar’ın içinde korunmuştur.
71:19-21 Tanrı gerçekten harikadır! O’nun gücü ve doğruluğu göklerden yüksektir. Hiç kimse O’nun eline su dökemez; özellikle yaptığı büyük işler düşünüldüğünde...
Bazen Tanrı’nın izin verdiği şeyleri, Tanrı’nın kendisinin yaptığı söylenir. Burada mezmur yazarını (ve İsrail’i) pek çok acı ve sıkıntıyla karşı karşıya bıraktığını görüyoruz. İsrail için bu, büyük sıkıntı dönemini işaret eder. Ama O, iyileştiren Tanrı’dır ve halkını ayağa kaldıracak, onları ölümün pençesinden kurtaracaktır. Onları paylamak yerine saygınlıklarını artıracak ve onları avutacaktır.
71:22 Tanrı’nın sadakati çenk çalınarak ve ezgiler söylenerek övülecektir. İsrail’in Kutsalı lir çalınarak yüceltilecektir. Tanrı’nın bu adı –İsrail’in Kutsalı– mezmurlarda iki kez daha kullanılmıştır: 78:41 ve 89:18.
71:23,24 Çenke ve lire korodaki mezmur yazarının dudakları, varlığı ve dili eşlik edecektir. Dudakları ezgi söylerken coşkuyla sevinecektir. Kuzu’nun kanı tarafından satın alınan varlığı da ezgiyle büyük sevinç bulacaktır. Dili, Tanrı’nın güvenilirliğini yorulmak bilmeden anlatacaktır, çünkü bütün düşmanları karmaşa içindedir.
72. Mezmur: Mesih’in Görkemli Egemenliği
Bu mezmur, dünyasal bir krallık için edilen duayla başlar. Kastedilen, büyük olasılıkla Süleyman’ın krallığıdır. Ama çok geçmeden yazarın, Süleyman’ın ötesindeki Rab İsa Mesih’in egemenliğinin görkemine baktığını fark ederiz. Bu, bezgin ve savaş içindeki dünya için harika bir zaman olacaktır. İnsanlığın özlemle beklediği altın dönem o zaman gelecektir. Yaratılışın iniltileri kesilecek, esenlik ve refah çiçek açacaktır.
72:1 Birinci ayette, kralın çevresinde toplanmış olan kutsalların yükselttiği duayı işitiriz. Knox bu ayeti şöyle çevirir: “Krala yargıdaki hünerini, tahtının mirasçısını bağışla; tıpkı senin gibi adil olsun.”
72. Mezmur’un geri kalan bölümündeki her “yapsın”, “etsin”, ifadesi, Kurtarıcı görkemli egemenliğini kurmak için geri döndüğünde gerçekleşecektir.
72:2 Halkı doğrulukla, yoksulları adaletle yargılayacaktır. Ahlâksızlık, rüşvet ve baskı sona erecektir. Davalara adaletli bir şekilde bakılacak ve yoksullar zarar görmeyecektir.
72:3 Dağlar bir esenlik ürünü ve insanlar için refah kaynağı olacaktır; adalet küçük tepeleri örtecektir. Dağlar, Kutsal Yazılar’da genellikle yönetimdeki yetkilileri simgeler. Bu nedenle buradaki düşünce, Mesih’in egemenliğinde, ülkenin her yanında adaletin sağlanacağını gösterir. En yüksek mahkemelerden, yerel sulh hakimlerinin gördükleri davalara kadar...
72:4 Yüzyıllar boyunca yoksullar ve mazlumlar ezilmiş, paraları yeterince ödenmemiş, zulüm görmüş, hatta öldürülmüşlerdir. Bin yıllık dönemde, Kral’ın kendisi onların avukatı olacaktır. Onları sonsuza kadar özgür kılacak ve onlara haksız davrananları cezalandıracaktır.
72:5,6 Egemenliği altındakiler O’na saygı duyacak, güneş ve ay durdukça, kuşaklar boyunca O’ndan korkacaklardır. O’nun varlığı, yararlı ve yenileyici olacaktır. Tıpkı yeni biçilmiş çayıra düşen yağmur ve kurak toprakları sulayan bereketli sular gibi...
72:7 O, gerçek Melkisedek olacaktır. Adalet ve Esenlik Kralı’nın egemenliğinde, adalet hüküm sürecek ve esenlik olacaktır. Ay ışıdığı sürece huzur var olacaktır. Doğruluğun esenlikten önce geldiğine dikkat edin: “Doğruluğun ürünü esenlik, sonucu, sürekli huzur ve güven olacaktır” (Yşa.32:17). Çarmıhta gerçekleştirdiği adil işi aracılığıyla, esenliği bize miras olarak bırakmıştır. Bir gün, adil yönetimi sayesinde savaşlar nedeniyle mahvolmuş dünyaya barış getirecektir.
72:8 İngilizler’in öğündüğü bir ifade vardır: “Güneş Britanya İmparatorluğu üzerinde asla batmaz.” Britanya kolonileri dünyanın diğer ulusları arasına dağılmıştır. Ama Mesih’in krallığı evrensel olacaktır. Dört bir yana saçılmış koloniler gibi olmayacaktır. O’nun egemenliğine bütün uluslar dahil olacaktır. Krallığının sınırları bir denizden diğerine, Fırat Nehri’nden yeryüzünün dört bucağına uzanacaktır.
72:9 Çölün yönetilemez göçebeleri, sonunda O’nun önünde diz çökecekler, düşmanları yenileceklerdir. Toz yalamanın anlamı, utandırılarak boyun eğmektir.
72:10,11 Ulusların kralları, Yeruşalim’e övgüyle ve krallar Kralı’na armağanlarla geleceklerdir. İspanya kralı, çeşitli ada ülkelerinin devlet yöneticileri ve Arabistan’ın güneyindeki ülkelerin yöneticileri de aralarındadır. Havaalanı, ileri gelen kişilerle dolmuştur, çünkü herkes O’nun yönetimini kabul etmekte ve bütün uluslar hiç istisnasız O’na hizmet etmektedirler.
Meyer, “Önde gelen zenginler, fikir adamları, müzisyenler ve sanatçılar O’nu bugüne kadar kabul ettiler ve bundan sonra da kabul edecekler” demiştir.
72:12-14 Bu ayetlerde kralın yardım isteyen yoksula karşı duyduğu olağanüstü şefkati görürüz. Yoksul, ayak altında çiğnenmiş ve haksızlığa maruz kalmış olanların, güçlü bir Kurtarıcıları vardır. Yoksulluk yok olacak ve toplumsal adaletsizlik geçmişte kalacaktır. Güçsüzler ve düşkünler, O’nu istedikleri zaman görecekler, O’nun haksızlık yapmadığını ve derhal müdahale ettiğini anlayacaklardır. Onları adaletsizlikten ve zorbalıktan kurtaracaktır. Dünyaya, halkının yaşamının kendisi için ne kadar değerli olduğunu gösterecektir.
72:15 Kendisine sadık halkının ağzından, “Yaşasın kral!” ifadesi yankılanacaktır. O’na duydukları minnettarlıkla, Saba altını getireceklerdir. Dünyanın her yerinden O’nun için sürekli dualar yükselecek ve halk O’nu gün boyu övecektir.
72:16 Ülke çok verimli olacaktır. Ambarlar ürünlerle tıka basa dolacaktır. Daha önce sürülüp ekilmemiş yerler; örneğin dağ tepeleri bile, olgunlaşmış tahıl tarlalarına dönüşecek, Lübnan ormanlarının dalgalanması gibi, esintiyle dalgalanacaklardır.
Şehirler insanlarla dolacak, tarlalar çimenlerle kaplanacaktır. Destansal boyutlarda bir nüfus patlaması yaşanacak, ancak yine de yiyecek kıtlığı olmayacaktır.
72:17 Adı sonsuza dek yaşayacak, sevilecek ve sayılacaktır. Güneş durdukça adının ünü sürecektir. Tanrı’nın İbrahim’e verdiği vaatle uyumlu olarak bütün insanlar O’nda kutsanacak ve bütün uluslar O’nu mutlu sayacaktır.
72:18,19 Mezmur bir hamt ilahisiyle kapanır. Rab İsa’nın görkemli egemenliği, Tanrı’nın başarısıdır. Başka hiç kimsenin yapamayacağı bu harika koşulları sağlayan O’dur. O’nun görkemli adına sonsuza dek övgüler sunulacak ve bütün yeryüzü O’nun yüceliğiyle dolacaktır.
72:20 Yesse’nin oğlu Davut’un duaları sona erer. Bunun anlamı, ikinci kitaptaki son mezmur olan 72. Mezmur’daki dualarının sona erdiğidir. Ancak Rab İsa Mesih’in önceden bildirilen egemenliğinin, Davut’un dualarının tam olarak gerçekleştiğini temsil etmesi daha makul bir açıklamadır. Önceki ayetlerde tanımlanan krallık, Davut’un son sözlerinin konusuydu (2Sa.23:1-4) ve dualarının yönlendiği olaydı. Mesih tahtına oturup egemenliği alınca, Davut’un özlemlerinin hepsi yerine gelecektir.
III. ÜÇÜNCÜ KİTAP (73 - 89. Mezmurlar)
73. Mezmur: İman Bilmecesi
73:1 Burada konuşan Asaf’tır. Başlarken bir noktayı açıklığa kavuşturmak isterim. Tanrı İsrail’e, yüreği temiz olanlara karşı iyidir. Gerçek öylesine açıktır ki, hiç kimsenin bunu sorgulamayacağı düşünülür.
73:2,3 Ancak, az kalsın adımlarım kayacaktı. Bu konuya bakışım nedeniyle imanım geçici olarak sarsılmıştı. Kötülerin yaşamının ne kadar iyi olduğunu düşünmeye başladığımda –bol para, bol eğlence, sıkıntı ve sorunsuz bir yaşam–onlar gibi olmayı arzuladım.
73:4-9 Onlar için her şey yolunda gidiyor gibi görünüyordu. İmanlılar kadar fiziksel acı çekmiyorlardı. Bedenleri sağlıklı ve besiliydi (böyle olması doğaldı, her şeyin en iyisini alabiliyorlardı). Bizler gibi dürüst insanların başına gelen sıkıntı ve trajedilerin pek çoğundan kaçıyorlardı. Başlarına bir dert gelse bile, her tür makul kayba karşı güvencedeydiler. Kendilerine bu kadar çok güvenmelerine şaşmamak gerekir. Bir tavus kuşu kadar kibirli, bir kaplan kadar vahşiydiler. Bedenleri ne kadar besiliyse, zihinleri de o kadar çarpık ve kötü planlarla doluydu. Ne kadar da kibirliydiler! Kendilerinden aşağı konumda olanlarla alay ederek onları lanetler ve onlara bir pislikmişçesine davranarak sürekli tehdit ederlerdi. Tanrı bile, onların kötülüklerinden payını aldı. Ağızları küfürle açılır, küfürle kapanırdı. Boş sözleri yeryüzünü dolaşırdı.
Dostları ilə paylaş: |