Şİİr niteliĞİndeki Kİtaplara giRİŞ



Yüklə 1,7 Mb.
səhifə15/33
tarix29.07.2018
ölçüsü1,7 Mb.
#62754
növüYazi
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   33

65:4 Birinci ayetinin ilk bölümünün tekrar İsa Mesih’ten söz ettiğinin far­kına varırız. Ayetin ikinci bölümü kurtarılmış İsrail’in ağzından yazılmıştır. Tanrı’nın kutsadığı Oğul, Tanrı’nın seçtiğidir. Yeşaya 42:1’de bunu okuyabili­riz: “...gönlümün hoşnut olduğu seçtiğim kulum!” Tanrı aynı zamanda O’nun kendisine yaklaşmasını da sağlamıştır. Melkisedek düzenine göre sonsuza kadar kâhindir. Rab’bin avlularında oturacak ve O’nun yanında çok özel bir yere sahip olacaktır.

Sonra Yahudiler’den geriye kalan az sayıdaki imanlı, Tanrı evinin, yani kut­sal tapınağının nimetlerine doyacağına ilişkin güvenini ifade eder. Bu kutsal tapınak referansı, bazıları tarafından, tapınak Davut’un ölümünden sonra inşa edildiği için mezmuru yazanın Davut olup olmadığı konusunda sorgulanır. Ama tapınak sözcüğünün Süleyman’ın tapınağı inşa edilmeden önceki çadırı tanım­lamak için kullanıldığı fark edildiğinde, bu sorgulama ortadan kalkar (1Sa.1:9; 3:3; 2Sa.22:7).



65:5-7 Arta kalan imanlılar hâlâ konuşmaktadır. Dualarına yanıt olarak Rab, düşmanlarını korkunç yargılarla cezalandırarak adaleti sağlamıştır. Böy­lece Kendisini Kurtuluşlarının Tanrısı olarak açıklar. Yeryüzünün dört bu­cağındaki ve uzak denizlerdeki halkının güvencesidir. Ne kadar yüce bir Tanrı’dır O! Beline kudret kuşanmış, olağanüstü gücüyle dağları yerlerine yerleştirmiştir. Denizlerin kükremesini, dalgalarının öfkesini yatıştırmak O’nun için hiç de zor değildir (örneğin, Celile Gölü’ndeki fırtına). Diğer ulus­ların kargaşasını yatıştıran da O’dur.

65:8 Dünyanın öbür ucunda yaşayan imansızların, Tanrı’nın belirtileri karşısında korkuya kapılmalarına şaşmamak gerekir. Aynı şekilde, imanlıların doğudan batıya kadar sevinç çığlıkları atması da olağandır.

65:9 9-13’üncü ayetler tohumların ekilişinden hasat zamanına kadar geçen hasat yılını tanımlarken, özellikle lanetin kaldırılacağı ve bereketli ürünlerin gö­rüneceği bin yıllık dönemin koşullarını da ima eder.

Tanrı yeryüzüyle ilgilenir. Göklerdeki ırmağından yeryüzünü sular. Rüzga­rın önünde yürüyen bulutlarıyla yağmur yağdırır. Sonra toprak hazırlandığında, ekilecek tohumu sağlar.



65:10 Tohumun büyüme mevsiminde, sabanla sürülen toprakta yarıklar

oluşturulur ve toprak yumuşak tutulur. Kısa bir süre sonra toprak bol ürünle dolar.



65:11-13 Tanrı büyüme döngüsünü iyiliğiyle taçlandırır. Ayaklarının bas­tığı her yere bolluk saçılır (Knox). Çayırlar hayvanlar için bol yem verir. Ot­laklar sayısız sürülerle donanır. Olgunlaşmış taneler ritmik bir ahenkle vadi­lerde süzülür. Bütün doğa, Mesih’in çağının gelişini kutlar gibidir.
66. Mezmur: Gelin, Görün, İşitin!
66:1-4 İlk dört ayette, mezmur yazarı bütün yeryüzünü Tanrı’nın adına ilahiler söylemeye çağırır. Bu, O’nun adının görkemini kutlayan sevinçli bir ezgi olmalıdır. Övgü görkemli olmalıdır, çünkü konusu görkemlidir. Evrensel tapınma ezgisinin sözlerini şöyle açıklayabiliriz:
Rab, işlerin müthiştir. Gücün öylesine büyüktür ki, düşmanların önünde sü­rünür. Sonunda bütün yeryüzü sana tapınmak için önünde eğilir. İnsanlar her yerde ilahilerle adını överler.
Bu ezgi, hiç kuşkusuz krallık çağı başladığında en sevilen ezgi olacaktır.

66:5-7 5-12’nci ayetlerde tekil ve çoğul ifadelerinin tekrarları, bizi son günlerdeki Yahudiler’den arta kalan az sayıdaki imanlının, ulusları Tanrı’nın İsrail için yaptığı müthiş işlere bakarak şaşırmaları için çağıran müjdeci düşün­celer olduğuna inanmaya yönlendirir. Tanrı’nın gücüyle ilgili olarak akla iki olağanüstü olay gelir. Kızıldeniz’i karaya çevirmiştir. İsrailliler kırk yıl sonra, Şeria Irmağı’na geldiklerinde, ırmağı ayakları ıslanmadan geçebilmişlerdir. İs­rail’in nasıl da sevindiğini düşünün! Halk, güçlü egemenliği asla sona ermeyen ve gözleri sürekli uluslar üzerinde olan Tanrı’larıyla coşmuştur. Böyle bir Tanrı’ya karşı gelmek, ahmaklıktır.

66:8-12 Uluslar Tanrı’yı, İsrail halkını mucizevi bir şekilde koruduğu için de övmelidirler. İsrail, birbiri ardına hızla değişen düşüncelerle şöyle betimle­nir:
Yoğun ateşte gümüş arıtır gibi arıtıldı (10. ayet).

Bir ağa yakalanmışçasına tutsak edilmiş (11a. ayeti).

Sırtına ağır yük vurulmuş (11b. ayeti).

Kötü insanlar başlarına çıkartılmış (12a. ayeti)



Ateşten ve sudan geçmişçesine korkunç tehlikelere maruz bırakılmış (12b. ayeti).
Ama Tanrı yine de, onların tamamen yıkılmalarına izin vermedi. Aksine, onları bolluğa kavuşturdu: Bin yıllık dönemde, İsrail’in refaha kavuştuğunu gösteren referans. Williams’ın sözlerine kulak verelim:
Şeytan’ın ve insanın İsrail’i mahvetmek için tükenmeyen çabalarına rağmen, İs­rail’in on iki oymağı, bin yıllık dönemin sabahında Siyon Dağı’nda belirecektir. Böylelikle, 9’uncu ayetin gerçekliği gözler önüne serilecektir. İsrail, üzerine adaletle gönderilen sıkıntıların (10-12’nci ayetler) sevgiyle tasarlandığına ve bil­gelikle uygulandığına tanıklık edecektir.46
66:13-15 13-20’nci ayetlerdeki tekil ifadeler, koronun soloya dönüştüğünü gösterirler. Birçok büyük yorumcu, konuşmacının, İsrail’in Kralı ve Büyük Başkâhini Rab İsa olduğuna inanır. Rab İsa, Tanrı’ya yakmalık sunularla, Baba’nın isteğine yürekten adanmış bir yaşamla gelir. Sıkıntı çekerken vaat et­tiği övgü adaklarını sunar. Bu, O’nun çarmıhtaki sıkıntılarını ya da halkının sı­kıntılarını hissettiğine işaret eder. Çünkü, “Sıkıntı çektiklerinde O da sıkıntı çekti” (Yşa.63:9).

Burada koç, sığır ve tekelerin kurban edildiği yakmalık sunularla ilgili satırları okurken, mezmur yazarının kendi deneyimi olarak söz ettiklerinin dı­şındakileri harfiyen kabul etmemiz gerekmez. Halkıyla birleşmiş olan Mesih, bunları kendisinin ve bakiyesinin sunacağı ruhsal tapınmayı betimlemek için kullanır. Yine de bu, krallıkta biraz değiştirilmiş bir sunu sisteminin yeniden ku­rulabileceğini gösterir.



66:16-19 5’inci ayetteki çağrı, “Gelin, bakın” idi. 16’ncı ayetteki çağrı, “Gelin, dinleyin”dir. Tanrı’nın işleriyle tarih boyunca karşılaşılabilir, ama içi­mizde yaptıkları yalnızca işitilebilir. Mesih, Tanrı’dan korkan herkesi duasının yanıtlanması konusundaki tanıklığı işitmeye çağırır. O’nu yüceltmiş, feryat­larla yakarmıştır. Burada, bedendeki günleri belirtilir. “...kendisini ölümden kurtaracak güçte olan Tanrı’ya büyük feryat ve gözyaşlarıyla dua etti, ya­kardı...” (İbr.5:7). Yüreğinde kötülüğe yer vermiş olsaydı, Rab O’nu dinlemezdi. Ama günahsızdı; bu nedenle, “Tanrı korkusu nedeniyle” (İbr.5:7) işitildi.

66:20 Bu gerçek, övgünün kapanışını esinlemiştir:

Övgüler olsun Tanrı’ya,

Çünkü duamı geri çevirmedi,

Sevgisini benden esirgemedi.
67. Mezmur: İsrail’in Göreve Çağrılması
Tanrı İsrail ulusunu çağırdığında, amacı bu ulusun görev alacak bir karaktere sahip olmasıydı. İsrail, çevresindeki uluslara iki önemli gerçek konusunda ta­nıklık edecekti.
1. Tek Tanrı gerçeği – yalnızca tek bir Tanrı vardır (Çık.20:2, 3; Yas.6:4; Yşa.43:10-12).

2. RAB’bin yönetimi altında itaat ederek yaşayan bir halkın mutlu ve var­lıklı olacağı gerçeği (Lev.26:3-12; Yas.33:26-29; 1Ta.17:20; Yer.33:9).


Yalnızca İsrail’in bereketlenmesi, Tanrı’nın isteği değildi. Tanrı, İsrail’in bereketin bir yolu olmasını amaçlamıştı. Eski Antlaşma boyunca Tanrı’nın kur­tarışının Yahudiler kadar diğer uluslar için de geçerli olduğu ve İsrail’in bir kâ­hinler krallığı olarak Tanrı ve uluslar arasında bir aracı olarak hizmet edeceği birçok yerde belirtilmiştir. Ne yazık ki, İsrail, görevinin bu bölümünde başarı­sızlığa uğramıştır. Zina ederek, duyurmak için çağırıldığı gerçekleri inkâr et­miştir.

Ancak, Tanrı’nın amaçları bu kadar kolay yenilgiye uğrayamaz. Büyük sı­kıntı zamanında iman eden Yahudi bakiyesi, krallığın müjdesini bütün dünyaya taşıyacaktır (Mat.24:14). Bunun ardından gelecek olan krallıkta, İsrail diğer uluslara bir bereket kanalı olacaktır (Yşa.61:6; Zek.8:23).



67:1,2 Bu mezmur, işte bu zamanı güvenle beklemektedir. Mezmurda, iman eden Yahudiler’in, Tanrı’nın kendilerini diğer uluslara Müjde’yi duyura­cak aracılar olarak bereketlemesi için ettikleri duayı işitiriz. “Yeryüzünde yolun... bilinsin” ifadesini okuduğumuzda, Mesih’in tek yol olduğunu hatırla­malıyız (Yu.14:6). Yalnızca O’nun aracılığıyla uluslar ya da bireyler, Tanrı’nın kurtaran gücünü elde edebilirler.

67:3,4 İsrail, olağanüstü bir müjdecilik coşkusuyla, diğer ulusların Tan-rı’ya coşkulu övgüler yükseltmesi için dua eder. Ulusların, Mesih’in lütuf­kâr ve adil yönetiminin, yumuşak çobanlığının tadını çıkarttıkları bir şenlik dü­zenle-melerini diler.

67:5 İsrail nasıl ki dünyanın bütün uluslarının Tanrı’yı övmesini isti-yorsa, F. B. Meyer de aynı şekilde bize şunu hatırlatmaktadır: “Mesih’in acı­sına karşılık, egemenlik istiyoruz.”

67:6,7 Son iki ayet, bin yıllık dönemi şimdiden gelmiş gibi resmeder. Ürünler toplanmış, ambarlara tıka basa doldurulmuştur. Tanrı’nın İsrail’i bere-ketlemesinin kanıtı olan bu durum, uluslara güçlü bir tanıklık olacaktır. İb­rani asıllı bir araştırmacı olan Franz Delitzsch konuyu şöyle özetlemiştir: “İs­rail’e gösterdiği iyilik, insanlığın refahı için olacaktır.”47
68. Mezmur: Tanrımız Önümüzde Yürüyor!
Antlaşma Sandığı’nın Sina Dağı’ndan, Siyon Dağı’na taşındığı yolculuk, İs­rail’in, sonunda Tanrı’nın kazanacağı zaferi simgeleyen ulusal bir geçit töreni olarak görülürdü. Yahudi düşüncesine göre, Antlaşma Sandığı Tanrı’nın huzu­runu simgelerdi; sandık hareket ettiğinde, Tanrı hareket etmiş olurdu.

Genel bir kanıya göre ezginin, Antlaşma Sandığı tarihindeki bir olayı kutla­mak için bestelendiğine inanılır – sandığın utanç verici bir biçimde Filistliler’in eline geçmesi, Ovet-Edom’un evinde üç ay kaldıktan sonra Siyon Dağı’na götü­rülüşü (2Sa.6:2-18).

Bu yürüyüş ezgisini yedi bölüme ayırarak incelersek, hangi ruh durumuyla yazıldığını daha iyi anlarız:
1. Tanrı’ya övgü ilahisinin girişi (1-6. ayetler).

2. Sina Dağı’ndan alınan Antlaşma Sandığı’nın çölde taşınması (7, 8. ayet­ler).

3. Kenan ülkesine giriş ve ülkenin fethi (9-14. ayetler).

4. Yeruşalim’in Davut tarafından ele geçirilmesi (15-18. ayetler).

5. Yevuslular’a karşı kazandığı zaferden dolayı Tanrı’nın övüldüğü ezgi (19-23. ayetler).

6. Antlaşma Sandığı’nı Yeruşalim’deki tapınağa taşıyan alay (24-27. ayet­ler).

7. Tanrı’nın zaferini güvenle bekleyen coşkulu kalabalık (28-35. ayetler).
Mezmur, Mesih’e ilişkin ayetlerde, Mesih’in beden alışını, Golgota’daki za­ferini, yüceltilişini ve ikinci gelişini resmeder.
Ezginin Sunuluşu (68:1-6)
68:1-3 Birinci ayet bize, Antlaşma Sandığı’nın taşınmasının, ana konu ol­duğuna ilişkin ipucu verir. Bu sözler, Antlaşma Sandığı ilk kez Sina Dağı’ndan hareket ettiğinde Musa’nın kullandığı sözlerle hemen hemen aynıdır (Say. 10:35). Yola çıkmış kutsal sandık, Tanrı’nın harekete geçtiği zamanı be­lirtirdi. Tanrı’nın düşmanları için bunun anlamı, felakete uğrayarak dağıtıla­caklarıydı; doğrular içinse büyük sevinç anlamına gelirdi. Düşmanları dört bir yana dağı-lırlar, kargaşa içinde kaçarlar, bir duman gibi cisimsiz, eriyen bir mum gibi sersemler ve yok olurlar. Ama doğrular için haklı çıkarılma, ödüllen­dirilme, sevinç ve zaferi kutlama zamanıdır.

68:4-6 Artık Tanrı’ya övgü ezgileri söyleme ve çölde Rab için yol hazır­lama zamanıdır (Yşa.40:3; 62:10). O’nun adı, antlaşmasına sadık olan YAH’dır (Yahve); sonsuz övgüye layıktır. O, En Yüce Olan’dır. Dostu olma­yanlara ve kimsesizlere çok yakındır. Lütuf Tanrısı olarak öksüzlerin babası, dul kadın-ların savunucusudur. Yalnızlara mutlu bir yuvanın sıcaklığını ve paydaşlığını sağlar. Haksızlıkla yargılanarak hapsedilenleri özgürlüğe, refaha ve sevince ka-vuşturur.

Ama durum başkaldıranlar için farklıdır; onlar kurak yerde oturtulurlar.

Buradaki giriş ayetleri, “Egemenliğin savaş ilahisi”, “Tanrımız ilerliyor” adlı ezgilerde söylenir. Doğrulara ve başkaldıranlara karşı yapılan yürüyüşün so­nuçları birbirinden farklıdır.

İngilizce ve Türkçe çevirilerde fark edilemese de, bu mezmur metnine Tan-rı’nın yedi İbranice adı işlenmiştir: Elohim (1. ayet), Yah (4. ayet), Yahve (10. ayet), El Şaday (14. ayet), Yah Elohim (18. ayet), Adonay (19. ayet) ve Yahve Adonay (20. ayet).


Antlaşma Sandığı Sina Dağı’ndan Çöle Doğru Hareket Eder (68:7, 8)
İsrailliler’in Sina Dağı’ndaki konaklamaları sona erdikten sonra, öncü kolu­nun taşıdığı Antlaşma Sandığı’yla vaat edilen topraklara doğru yola çıktılar; duygu dolu bir andı bu. Doğa bile bu olayın büyüklüğüne katılıyor gibiydi. Yer sarsıldı, göklerden yağmur boşaldı ve İsrail’in Tanrısı’nın önünde Sina Dağı titredi.

Giriş ve Ülkenin Fethi (68:9-14)
68:9,10 9’uncu ayetten itibaren İsrail’in Kenan ülkesinde olduğu görülür; Tanrı ülkeyi bol yağmurlar yağdırarak canlandırmıştır; Mısır’ın taze sularından sonra çöl kuraklığını yaşamış İsrail için bu bir hoş geldin değişikliğidir. Solmuş ve cansız bitkiler canlanarak büyür, kırlar yeniden yaşama kavuşur. Halk, evinde rahattır; Rab tarafından bolluk sağlanmıştır.

68:11-13 Anlatım, ülkenin fethine yönelir. Rab buyruk verir ve düşmanlar kaçar. Buyruğunda zaferin güvencesi vardır. Sonra büyük bir kadın topluluğun­dan48 söz edildiğini görürüz; müjdeyi evde yaymaktadırlar: “Kaçıyor, kaçıyor orduların kralları!” Hakimler 5’inci bölümde söz edilen Debora’nın ezgisini anımsatan bir dille kadınların savaş ganimetini aralarında bölüştüklerini oku­ruz. Kendileri ağıllardan hiç ayrılmamış olsalar bile, yine de ganimeti payla­şırlar. Güzel giysileri ve mücevherleri denerken, kanatları gümüşle kaplı gü­vercinlere ya da ışık başka bir açıdan vurduğunda tüyleri pırıl pırıl altınla kaplı güvercinlere benzerler.

68:14 Düşman feci bir bozguna uğramıştır. Tanrı, kralları Salmon Da-ğı’ndaki kar gibi dağıtmıştır.
Davut’un Yeruşalim’i Ele Geçirmesi (68:15-18)
68:15,16 Yeruşalim hâlâ putperest Yevuslular’ın elindeydi. Bütün İsrail’in kralı olarak meshedildikten sonra Davut’un yaptığı ilk iş Yeruşalim’e ilerlemek oldu. Kenti savunanlar, ele geçirilemeyeceğinden o kadar emindiler ki, kenti sa­vunan kişiler, körler ve topallar bile olsa küstahça yenilmeyeceklerini düşünü­yorlardı. Ama Davut ve adamları iyi korunan kaleyi aldılar ve kente Davut kenti adını verdiler (2Sa.5:1-9).

Mezmur yazarının burada ima ettiği budur – kalenin ele geçirilmesi. Yeru-şalim seçilmiş kent olarak açıklandığı için Başan’ın kuzeyindeki doruğu karla kaplı Hermon Dağı, Siyon Dağı’na imrenerek bakar. Hermon, yüksek do­rukla-rıyla görkemli bir dağ sırası olmasına rağmen, Tanrı onu atlamış ve ko­nutu olarak Siyon’u seçmiştir. Siyon’a kıskançlıkla bakmasının nedeni budur.



68:17 Davut, Yeruşalim’i Yevuslular’dan nasıl aldıklarını hatırlar. Ancak, zaferin gerçek kaynağı konusunda aldanmaz. Zaferin kaynağı, kendisinin akıllı planları ya da adamlarının yiğitliği değildir. Kente saldıran, Tanrı’nın sayısız atlı arabalarıdır. Tanrı’nın yürüyüşü Sina’da başlamış ve Siyon’da görkemli bir sona ulaşmıştır.

68:18 Davut, askerlerinin Yeruşalim’in yüksek tepelerine nasıl tırmandıkla­rını hatırlarken, yüksek dağa çıkanın Tanrı olduğunu anlamak için insan doğa­sının ötesine baktı. Tanrı’nın eskiden kendisine başkaldıranların arasında, şimdi onların Rab’bi ve Kurtarıcısı olarak yerleşmek için tutsaklara eşlik ettiğini ve zafer ganimetleri kazandığını gördü.

Pavlus 18’inci ayeti Mesih’in yüceltilmesine uyarlar (Ef.4:8-10). Mesih gökyüzüne yükseldiğinde tutsakları peşine taktı; düşmanlarına karşı görkemli bir zafer kazandı ve insanlardan armağanlar aldı. Bu armağanları çarmıhta tamamladığı işi nedeniyle ödül olarak aldı (Mez.68:18). Sonra, aynı armağanları kilisesinin kurulması ve genişletilmesi için insanlara verdi (Ef.4:8).


Yevuslular’a Karşı Kazandığı Zafer İçin Tanrı’nın Övüldüğü Ezgi (68:19-3)
68:19-20 Siyon’un alınmasına ilişkin anılar kaçınılmaz olarak Tanrı’ya öv­güler sunulmasını sağlar. Ezgi, Tanrı’yı hem Kurtarıcı hem de Mahvedici olarak sunar. Kurtarıcı olarak, “Yüklerimizi taşır ve bizim için zafer kazanır” (Knox). O, kurtuluşumuzun Tanrısı’dır ve ölümden kurtaracak güce sahiptir.

68:21-23 Mahvedici olarak, yasaya karşı olan ve kötülüklerini uzun saçla­rıyla simgeleyen bu isyankâr düşmanlarını ezecektir. İsrail, ayaklarını düşman­larının kanına batırsın, köpeklerinin dili düşmanlarından payını alsın diye, onları Başan’dan, denizin derinliklerinden geri getireceğine söz vermiştir.

22’nci ayet İsrail’in tekrar toplanmasına değil, İsrail’in düşmanlarının yaka­lanıp geri getirilmelerine işaret eder.


Antlaşma Sandığı’nı Yeruşalim’deki Tapınağa Taşıyan Alay

(68:24-27)
Davut, Yeruşalim’i ele geçirdikten hemen sonra, Antlaşma Sandığı için bir çadır kurdu (2Sa.6:12-19). Bu ayetlerde sandığı taşıyan alay tanımlanır. Alay tapınağa doğru ilerlerken, mezmur yazarı aslında, “İşte bakın, geliyor”49 de­mektedir. Kral önde, çalgıcılar arkada, aralarında tef çalan genç kızlarla birlikte ilerliyordu. Ezginin sözlerine kulak verelim:
Ey sizler, İsrail soyundan gelenler,

Toplantılarınızda Tanrı’ya, RAB’be övgüler sunun!
İsrail soylarının hepsi temsil ediliyordu; güneydeki küçük oymak Benyamin’den Yahuda’ya, kuzeydeki Zevulun ve Naftali’ye kadar.
Tanrı’nın Son Zaferini Güvenle Bekleyen Coşkulu Kalabalık (68:28-35)
Antlaşma Sandığı çadırın içinde kaybolduğunda, dışarıdaki insanlar son kez dua ettiler (28-31. ayetler). Bütün yeryüzünü Rab’bi övmeye davet eden bir ezgi söylediler (32-35. ayetler).

68:28,29 Dua öncelikle Tanrı’dan gücünü toplamasını ve halkı adına kud­retini göstermesini, halkı için başlattığını tamamlamasını istiyordu. Bu dua bin yıllık tapınak Yeruşalim’in görkemi olduğunda ve krallar, Büyük Kral’a altın ve günnük sunmak için geldiklerinde tam olarak yanıtlanacaktır (Yşa.62:6).

68:30 30’uncu ayetin İbranicesi belirsizdir, ama genel düşünce şudur: İn­sanlar Tanrı’yı, hayvanları ve boğa sürülerini paylaması için çağırırlar. Ka­mışlar arasında yaşayan hayvanlar, büyük olasılıkla Mısır’ın önderlerini temsil

eden timsah ve su aygırlarıdır. Boğalar ise, “ulusların esenlik içindeki sürüsüne egemenlik olan” diğer kralları temsil etmektedir (Knox).

Cümle, “Çiğne ayaklarınla gümüşe gönül verenleri” olarak çevrilmiştir. “Bu uluslar senin önünde gümüşten haraç getirip eğilinceye kadar” ya da, “Gü­müş haraçlarla zenginleşen bu ülkeler alt edilene kadar” anlamına da gelebilir. Her iki durumda da anlam olumludur. Dua aynı düşünceyle yükselir: “Dağıt savaştan zevk alan halkları!” Bu rica, Mesih ikinci gelişinde saldırganları ve savaş çığırtkanlarını yok ettiğinde tam olarak yanıtlanacaktır.

68:31 O gün, Mısır’dan elçiler haraç getirecekler, Kûşlular bütün yeryü­zünün Kralı’na hayranlıkla yalvararak ellerini uzatacaklardır.

68:32-35 Son ayetlerde, yeryüzünün krallıklarına, İsrail’in Tanrısı’na bağlılık yemini etmeleri ve O’nu överek tanımaları için çağrıda bulunulur. İfa­deler, Tanrı’nın büyüklüğüne ilişkin olağanüstü bir anlam taşımaktadır. O, göklere, kadim göklere binmiştir. O, güçlü sesle konuşan, açıklayan Tanrı’dır. Her Şeye Gücü Yeten’dir. İsrail’in gücüdür. Yüceliği, İsrail’in üzerindedir, ama gücü bulutların ötesinde, göklerdedir.

Tapınağında heybetlidir. Halkına güç ve kudret vermek için eğilendir.

Artık yapacak tek şey, Tanrı’ya övgüler sunmaktır!
69. Mezmur: Kurtar Beni, Ey Tanrı!
Kutsal Kurtarıcımız, çektiği acıları ve ölümüyle, Tanrı’nın gazap okyanu­suna batırılmış gibiydi. Yaklaşmakta olan büyük ıstırabından bir vaftiz olarak söz etmiştir:
Katlanmam gereken bir vaftiz var. Bu vaftiz gerçekleşinceye dek nasıl da sıkıntı çekiyorum! (Luk.12:50).
Mezmur 42:7’de O’nun şu feryatlarını duyarız:
Çağlayanlar gümbürdeyince, enginler birbirine sesleniyor, bütün dalgaların, sel­lerin üzerimden geçiyor.
Acıların en büyüğünü çekerek öldüğünde, Tanrı’nın bizim günahımız nede­niyle gelen yargısı sona erdi.

69:1-3 69. Mezmur’da, O’nun kutsal canı ölüm çukuruna inerken, yaşadığı en derin tecrübeleri işitme ayrıcalığına sahibiz. Sular boyuna kadar ulaşmıştı ve O’nu yutmak üzereydi. Ayaklarının altındaki çamurdan başka, dayanacağı hiçbir şey yoktu. Seller boyunu aşıyordu. Sular çok derindi – fidyeyle kurtarıl­mış olanların hiçbirinin bilemeyeceği kadar derin. Tanrı aslında, bütün suları bir yerde –Golgota’da– toplamıştı. Sevgili Oğlu, bizim günahlarımızın cezasını ödemek için engin yargı okyanusuna katlanmaktaydı.

Derin suların dibinden feryatları yankılanmaktaydı: “Kurtar beni, ey Tanrı.” Sanki sonsuzluk boyunca yalvarıyor gibiydi. Boğazı kurumuş ve çat­lamıştı; feryat etmekten tükenmişti. Gözleri şişerek kapanmıştı. Tanrı’nın yardımını umutla beklemekteydi. Ama yardım gelmiyordu.



69:4 Öfkeli kalabalık, çarmıhın çevresinde dolanıp duruyordu; nefret dolu, zalim bir kalabalıktı. Ne acıklı bir manzara! Evrenin yaratıcısı ve egemeni, suçluların gerildiği çarmıha gerilmişti. Asıl suçlular ise O’nun çevresine top­lanmışlardı. Kimdi bunlar? Aldıkları soluğu O’na borçlu olan kişilerdi, ama yine de nedensiz bir biçimde O’ndan nefret ediyorlardı. Tek istekleri O’nu mahvetmekti; O’na yalanlarla saldırıyorlardı.
Neden? Rabbim ne yaptı?

Bu öfke ve kin neden kaynaklanıyor?

O topalları koşturdu,

Körlerin gözlerini açtı.

Yaralara, haksızlıklara sessizce katlandı!

Yine de O’ndan hoşnut olmadılar,

O’na karşı çıktılar.

Samuel Crossman


Kurtarıcı’nın dudaklarından şu sözcükler dökülür: “Çalmadığım malı nasıl geri verebilirim?” İnsanın günahı nedeniyle Tanrı’dan hizmet, tapınma, itaat ve görkem çalınmıştı. İnsandan yaşam, esenlik, sevinç ve Tanrı’yla paydaşlık çalınmıştı. Mesih gerçek anlamda çalmadığını geri vermek üzere gelmişti.
En kutsal giysisini bir kenara attı,

Tanrılığını, insan bedenini oluşturan toprak bir giyside gizledi.

Bu giyside görünen, harika sevgisiydi,

Asla çalmadığını geri verdi.

Yazarı bilinmiyor
Bu yaptıklarıyla bize günah sunusunu hatırlatır (Lev.5). Bu günah sunusu­nun en belirgin özelliği, kurbanı sunan kişinin neden olduğu herhangi bir kaybı telafi etmek ve üzerine beşte birini ekleyip vermektir. Bizim günah sunumuz gibi, Rab İsa, insanın günahı nedeniyle çalınmış olanı yerine koymakla kalma­yıp üzerine daha fazlasını ekledi. Çünkü Tanrı, İsa Mesih’in tamamladığı iş ara­cılığıyla, hiç günah işlenmemiş olmasından daha fazla yücelik kazandı. Tanrı günah nedeniyle yaratıkları kaybetmişti; ama lütuf aracılığıyla evlatlar kazandı. Mesih’teki konumumuz, hiç düşmemiş bir Adem’deki konumumuzdan çok daha ileridedir.
Ademoğulları O’nda övünürler,

O’nda, babalarının kaybettiği bereketlerden çok daha fazlasına sahiptirler.


Yüklə 1,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin