Recaizade Mahmut Ekrem'in (1898) romanıdır. Bir vezirin oğlu olan Bihruz Bey, yarım yamalak bir öğrenim görmüş, yirmi üç, yirmi dört yaşlarında bir gençtir. Babası ölünce, annesiyle kendisine büyük bir servet kalır. Bu paranın bitmeyeceğini sanarak-yazları Çamlıca'da, kışları Süleymaniye'de oturur. Bütün merakı gezmek, gösteriş yapmak, Türkçe cümleler arasında Fransızca
sözcükler kullanmaktır. Bir gün Çamlıca'da dolaşırken güzel bir kıza aşık olur. Bu kızın iyi bir aileden geldiğini zanneder. Oysa o, Periveş adlı düşkün bir kadındır. Bihruz'un Keşfi Bey adında yalancılığı ile ünlü bir arkadaşı vardır. Periveş'ten haber alamadığına üzülen Bih-ruz'a, Periveş'in öldüğünü söyler. Bihruz hiç değilse onun mezarını bulmak istemektedir. Bir ramazan akşamı gezinirken Periveş'e benzeyen bir kadınla karşılaşır, onu Periveş'in kardeşi sanır, kadına Periveş'in mezarını sorar. Sonunda onun Periveş olduğunu, hayalinde yücelttiği bu kadının basit bir kadın olduğunu anlar.
SERGÜZEŞT
(Samipaşazade Sezai)
Samipaşazade Sezai'nin yazdığı tek romandır (1899). Bu eserde Türk romancılığının romantizmden realizme geçmesi açıkça görülür. Eserin kahramanı Dilber İstanbul'a satılmak için getirilmiş dokuz yaşında bir Çerkez kızdır. Mustafa Efendi adında birinin evine satılır. Bu evin hanımı taş yürekli bir insandır. Kıza gücünün üstünde iş yaptırıp, onu hırpalar. Bu evdeki hayata dayanamayan kız evden kaçmış ama bulunup sahibine teslim edilmiştir. Valilik görevine atanan Mustafa Efendi Dilber'i esirciye tekrar satar. Kız esirci tarafından dövülerek eğitilir, kıza çalgı öğretilir. Dilber bir gün Asaf Paşa'nın konağına satılır. Avrupa evleri gibi döşenmiş, Batılı bir hayatın sürüldüğü bu evde Dilber rahata kavuşur. Paşa'nın resim eğitimi görmüş Celâl adlı bir oğlu vardır. Dilber'in resmini yaparken güzelliğini fark eder. Birbirlerine aşık olan Dilber ve Celâl Bey'in aşkını fark eden evin hanımı Dilber'i Celâi'den uzaklaştırmak ister. Çünkü oğullarını iyi bir ailelinin kızıyla evlendirmek isterler. Dilber gibi bir esirle değil. Bu nedenle de Dilber'i esirciye gizlice satarlar. Celâl bunu öğrenince Dilber'i arar, onu bulamaz ve hastalanır.
Dilber Mısır'a götürülmüş zengin bir tüccara satılmıştır. Yeni efendisine odalık olmayı reddettiği için bir odaya kapıtılır. Bu evdeki harem ağalarından biri olan Cevher kızı sevmiştir. Onu kurtarmak için yardım ederken ölür. O güne kadar tek başına hiçbir yere gitmeyen Dilber İstanbul'a tek gitmekten korkar, yakalanacağını tekrar o İşkenceli hayata döneceğini düşünerek kendini Nil Nehrine atar. MAİ VE SİYAH
(Halit Ziya Uşaklığı!)
Servet-i Fünun Edebiyatı'nın en önemli isimlerinden olan Halit Ziya'nm Mai ve Siyah adlı romanı, onun İstanbul dönemi romanlarının ilkidir. Kent soylu romantik aydın Ahmet Cemil'in düşlerinin ve düş kırıklıklarının anlatıldığı romanın çıkış noktası karşıtlıklardır. Romanda ma(v)i ve siyah birer simgedir. Mai, romanın kahramanı Ahmet Cemil'in umutlarını ve düşlerini; siyah, bu umutlarının, düşlerinin yok oluşunu simgeler. Roman; mavi ve siyah arasında bocalayan, ikilem içinde kalan, mücadele eden ve bu mücadeleden yenik çıkan Ahmet Cemil'in yaşamından bir bölümü anlatır. Olaylar Ahmet Cemil'in etrafında oluşur. Genç, yakışıklı, zeki, tuttuğunu koparan, aklına koyduğunu yapan, yeni edebiyat anlayışını temsil eden bir kişiliktir, romandaki bir diğer isim Raci ise Ahmet Cemil'in karşısında olan yani eski edebiyat anlayışını temsil eden, onunla zıt fikirlere sahip, onu çekemeyen ve onun yolunu kesmeye çalışan birisidir. Batılı anlamda Türk romanının başlangıcı sayılan ve Tanpmar'ın "Türkiye'de nesli adına konuşan ilk eser." diye tanımladığı Mai ve Siyah, döneminin (Servet-i Fünun) basın, edebiyat ve şiir hayatına ilişkin gözlemler ve değerlendirmeler içerir. Mai ve Siyah bu bakımdan Servet-i Fünun edebiyat akımının romanı sayılır. Roman türünün edebiyatımızdaki en güze! örneklerinden olan Mai ve Siyah'ta yazar, yaşanılan bir dönemin sos-yo-kültürel durumunu gözler önüne serer. Yazar romanda okuyucuya dönemin yaşantısını Ahmet Cemil'in bakış açısından verir.