Siyer-i Nebi


Tevhid Davetinin Hacılara Ulaşmasını Engellemek İçin Kureyşlilerin İstişare Yapması



Yüklə 1,2 Mb.
səhifə9/62
tarix23.01.2018
ölçüsü1,2 Mb.
#40261
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   62

Tevhid Davetinin Hacılara Ulaşmasını Engellemek İçin Kureyşlilerin İstişare Yapması:


Hac mevsiminin yaklaştığı bu günlerde, Kureyşliler olup bitenlerden rahatsız ve tedirgindi. Muğire’nin oğlu Velid’in yanında Kureyş’ten bazı adamlar toplandılar. Velid onların en yaşlı ve şeref sahiplerinden biriydi. Onlara şöyle dedi.

“Ey Kureyşliler, işte bu Hac mevsimi geldi. Bu mevsimde Arapların hacıları size gelecekler. Peygamberlik iddia eden şu arkadaşınızın işini duydunuz. O’nun hakkında bir tek görüşe karar verin. İhtilaf edip de birbirinizi yalanlamayın, sözleriniz birbirini reddetmesin.” dedi. Onlar da:

“Ey Abdi Şems’in babası, sen bize görünüşünü bildir de biz de onu kabul edip söyleyelim” diye cevap verdiler. Velid:

“Bilakis siz söyleyin de ben dinleyeyim.” deyince onlar:

“Biz, Muhammed kahindir, deriz.” dediler. Bunun üzerine Velid:

“Hayır, vallahi, o kahin değildir. Biz kahinleri gördük. O’nun söylediği, ne kahinin işitilmeyen gizli kelamı ve ne de onun secili sözü değildir.” dediler. Onlar:

“Öyle ise biz, Muhammed mecnundur, deriz.” dediler. Velid:

“O, mecnun değildir. Şüphesiz biz deliliği görüp öğrendik. Kur’an O’nun ne kuruntusu ve ne de vesvesesi olamaz.” diye cevap verdi. Bu sefer onlar:

“Muhammed şairdir, deriz” dediler. Velid ise:

“O, şiir değildir. Biz şiirin hepsini onun recezini, hecezini karızını, makbuzunu ve mebsutunu biliriz. O, şair degildir.” dedi. Bunun üzerine:

“Öyle ise sihirbazdır, deriz.” dediler. Velid’ de:

“O, sihirbaz değildir, biz sihirbazları ve sihirlerini gördük. Muhammed’in söylediği. sihirbazların üfleyerek veya ipleri düğümleyerek yaptıkları sihir gibi değildir.” diye cevap verdi. Bu sefer Kureyşliler:

“Pekala sen ne diyorsun, ey Abdi Şems’in babası?” diye sordular. O da:

“Vallahi, O’nun sözünde bir tatlılık var. O’nun kökü hurma ağacı ve dalları da toplanan meyveler gibidir. Sizin bu konuda söylediğiniz her şeyin tutarsız ve yanlış olduğu anlaşıldı. O’nun hakkında doğruya en yakın söz; sihirbaz olduğunu söylemenizdir. Muhammed bir söz getirmiştir ki o, adam ile kardeşinin, koca ile karısının, kişi ile aşiretinin arasını ayıran bir sihirdir.” Kureyş topluluğu Velid’in yanından bu görüş ile ayrıldılar. Hac mevsiminde; insanların yolları üzerinde oturup, kendilerine uğrayan herkesi Muhammed -sallallahu aleyhi vesellem-’den sakındırmaya başladılar. İnsanlara O’nun -sallallahu aleyhi vesellem- sihir yaptığını söylüyorlardı. Buna rağmen Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem- hiç yılmadı. Hacıların toplandığı yerlere, çadırlarına giderek, onları İslam’a çağırdı. Onlara şöyle dedi:

“Ey insanlar La ilahe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur) deyin, kurtulun” Ebu Leheb ise peşine takılıp O’nu -sallallahu aleyhi vesellem- yalanlıyor ve eziyet ediyordu. Böylece o hac yılı Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem- ‘in haberi tüm Araplar arasında yayılmış oldu.

Davetin Önüne Geçmek İçin Değişik Yollar Deneniyor:


Hac mevsimi sona erip Kureyşliler evlerine dönünce, bu tevhid davasını engellemek için neler yapabilecekleri konusunda düşünmeye, kendi aralarında tartışmaya başladılar. Sonunda şu hususlar hakkında görüş birliğine vardılar.
  1. Alay ve İstihzaya Daha Şiddetli Bir Şekilde Devam Edilmesi:


Maksatları Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ve müslümanları rezil bir duruma düşürerek, morallerini bozmaktı. (psikolojik harp) Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ‘i, sihirlenmiş adam, cinlenmiş şair, kendisine şeytanın geldiği kahin, yalancı sihirbaz ve uydurmacı müfteri gibi ittiham ve sövgülerle anıyorlardı. O’nu her gidip gelirken gördüklerinde, öfkeden kudurmuşa dönüyorlardı. Allah onların bu halini şöyle tasvir ediyor: “O inkar edenler Zikr’i (Kur’an-ı) işittikleri zaman, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. Hala da “hiç şüphe yok o bir delidir” derler.” (Kalem, 68/51) Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ‘i küçümsüyorlar ve şöyle diyorlardı.

“İlahlarınızı diline dolayan bu mudur?” Zayıf sahabeleri gördüklerinde ise,

“Bakın krallar geliyor” ve “Aramızdan Allah’ın kendilerine ihsanda bulunduğu kimseler onlar mıdır?” diye alay ederlerdi. Allahu Teala onların bu hallerini şu şekilde tasvir ediyor.

“Mücrimler iman edenlere gülerlerdi. Mü’minlere uğradıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi. Kendi adamlarının yanına döndüklerinde inananlarla alay etmenin zevkini tadarlardı. Mü’minleri gördüklerinde “Şüphesiz bunlar yanlış yola girmiş sapıklardır.” derlerdi. (Mutaffifin: 83/29-32)

Müşrikler istihza, alaylarını, ayıplama ve gülmelerini artırdılar. Hatta Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- Allah’ın haber verdiği gibi bu durumdan etkilendi. “O müşriklerin dediğinden senin göğsünün daraldığını biz biliyoruz” Sonra Allah -Celle Celalühü- elçisini sabit kıldı ve sıkıntısını giderecek şeyi O’na -sallallahu aleyhi vesellem- bildirdi. “O halde sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol! Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (Hicr: 15/98-99) Allahu Teala indirdiği ayeti kerimelerle Rasulunü teselli ediyordu. “Alay edenlere karşı biz sana destek olmaktayız. Onlar Allah’tan başka tanrılar edinenlerdir. Yakında bilecekler.” (Hicr, 15/95-96) Onların yaptıkları bu alçaklıklar yanlarına kâr kalmayacaktır.

“Senden önceki Peygamberlerle de alay edilmiş, o yüzden maskaralık edenleri alay ettikleri şey kuşatıvermişti.” (Enam, 6/10)


  1. İnsanların Peygambere -sallallahu aleyhi vesellem-'i Dinlemelerine Engel Olmak:


Kureyşliler, Resullullah -sallallahu aleyhi vesellem- ne zaman insanlara bir şeyler anlatacak olsa, söylediklerinin anlaşılmaması için gürültü ve şamata yapıp, insanları korkutup kaçırırlardı. Peygamber -sallallahu aleyhi vesellem-’e davetini açıklama konusunda fırsat vermemek üzere anlaşmışlardı. Allah onların bu hallerini şöyle bildiriyor.

“İnkar edenler; bu Kur’an-ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki galip gelirsiniz’ dediler.” (Fussilet, 41/26)

Kafirler bu tavırlarını hiç tavizsizce uyguladılar. Paygamber -sallallahu aleyhi vesellem- onların meclisinde Kur’an okumaya ilk kez nübüvvetin 5. yılının Ramazan ayında fırsat bulabildi ve Necm suresini okudu. Nebi -sallallahu aleyhi vesellem-’in namazında seslice okuduğunu -ki genelde gece namazlarında böyle okurdu- duyan müşrikler Kur’an’a, O’nu indirene ve getirene sövdüler. Bunun üzerine Allahu Teala şu ayeti kerimeyi inzal etti. “Namazında açıktan okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut” (İsra: 17/110)

Nadr bin el-Haris Hira ve Şam’a gitmiştir. Oradan çeşitli halk efsaneleri; Rüstem ve İsfendiyar gibi krallarla ilgili menkıbeler öğrendi. Mekke’ye dönüşünde halkın arasına girerek her mecliste öğrendiği bu kıssaları anlatmaya başladı. Böylece insanların Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem-’e kulak vermelerini engellemeye çalışıyordu. Resululllah -sallallahu aleyhi vesellem- ne zaman ki bir meclise oturup, Allah’ı ansa, peşine hemen bu kişi gelir kendi kıssalarını anlatırdı. Sonra “ Benim kıssalarım Muhammed’inkinden daha güzeldir.” diyerek alay ederdi. Hatta bu adam işi daha da azdırarak şarkıcı bir cariye satın aldı. İslam’a girmek isteyenleri gidip bu şarkıcıya getirir, onu yedirip içirip eğlenceye daldırırdı. Sonra da; “bu, Muhammed’in çağırdığından daha hayırlıdır.” diyerek insanları haktan saptırmaya çalışırdı. Allahu Teala onun hakkında şu ayeti kerimeyi indirmiştir.

“İnsanlardan öyleleri var ki, herhangi bir ilmi delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsvay edici bir azap vardır.” (Lokman: 31/6)


  1. Yüklə 1,2 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   62




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin