Sorulu-Cevaplı İslam Akidesi


SIRÂT-I MÜSTAKÎM (DOSDOĞRU YOL)



Yüklə 0,81 Mb.
səhifə14/19
tarix12.01.2019
ölçüsü0,81 Mb.
#95118
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19

SIRÂT-I MÜSTAKÎM (DOSDOĞRU YOL)



S. Yüce Allah'ın bize izlemeyi emredip, başkasına uymayı yasakladığı sırat-ı müstakim (dosdoğru yol)un mahiyeti nedir?

C. O, yüce Allah'ın rasûlleriyle gönderdiği kitablarında indirdiği İslam dinidir. Kimseden ondan başkasını kabul etmez. Ancak o yolu izleyenler kurtulabilir; Ondan başka bir yol izleyen kimseler karşılarında dağınık yollar görür ve tefrikaya düşerler.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:



"Şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun, başka yollara uymayın. Sonra sizi onun yolundan ayırırlar." (el-En'am, 6/153)

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bir çizgi çizdi, sonra da şöyle buyurdu:



"İşte bu, Allah'ın dosdoğru yoludur." Sağında ve solunda da bir çok çizgiler çizdikten sonra şöyle buyurdu:

"Bu yolların herbirisinin üzerinde mutlaka o yolu izlemeye davet eden bir şeytan vardır." Sonra da yüce Allah'ın: "Şüphesiz ki bu benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun. Başka yollara uymayın. Sonra sizi onun yolundan ayırırlar." (el-En'am, 6/153) âyetini okudu.291

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Yüce Allah dosdoğru bir yolu misal verdi. Bu yolun her iki tarafından açık kapıları bulunan birer sur vardır. Kapıların üzerinde indirilmiş perdeler vardır. Yolun kapısı üzerinde de şöyle diyen bir davetçi bulunmaktadır: Ey insanlar, hep birlikte dosdoğru yola giriniz, ayrılığa düşmeyiniz. Sıratın üstünde de bir davetçi vardır. İnsan o diğer kapılardan herhangi birisini açmak istedi mi ona şöyle der: Yazık sana! O kapıyı açma! Eğer onu açarsan ordan girersin. İşte (bu örnekteki) dosdoğru yol İslamdır. Etrafındaki surlar Allah'ın hududları, açık kapılar Allah'ın haram kıldıklarıdır. Yolun başındaki davetçi Allah'ın kitabı, yolun üstündeki davetçi ise her müslümanın kalbinde bulunan Allah'ın öğütçüsüdür."292

S. Bu dosdoğru yolu izlemek ve ondan uzaklaşmaktan kurtulmak neyle mümkün olabilir?

C. Bu ancak kitab ve sünnete sımsıkı sarılmak, onların gösterdikleri yolda yürümek, onların sınır çizdikleri yerde durup o sınırları aşmamakla mümkün olur. Bu yolla gerçek manasıyla Allah tevhid edilmiş ve Rasûlullah da sağlıklı bir şekilde izlenmiş olur:

"Kim Allah'a ve Rasûle itaat ederse işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salihlerle birliktedirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!" (en-Nisa, 4/69)

Burada etraflı bir şekilde sözkonusu edilen “kendilerine nimet verilmiş kimseler” yüce Allah'ın Fatiha suresinde "sıratı: dosdoğru yolu" kendilerine izafe ettiği şu buyruğunda sözü edilen kimselerdir:



"Hidayet eyle bizi dosdoğru yola! Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna, gazaba uğrayanların ve yolunu sapıtanlarınkine değil." (el-Fatiha, 1/5-7)

Kulun üzerinde onun sırat-ı müstakime (dosdoğru yola) iletilmesinden ve sapık yollardan uzak tutulmasından daha büyük bir nimet olamaz. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem da ümmetini şu buyruğunda ifade ettiği gibi bu yol üzerinde bırakıp dünyadan ayrılmıştır:



"Ben sizleri apaydınlık yol üzerinde bıraktım. Onun gecesi, gündüzü gibidir. Benden sonra bu yoldan ancak helâk olan bir kimse uzaklaşır."293

BİD’AT, KISIMLARI VE HÜKMÜ



S. Sünnetin zıttı nedir?

C. Sünnetin zıttı sonradan ortaya çıkartılmış bid'attir. Bid’at, Allah'ın hakkında izin vermediği bir şeriat demektir. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in şu buyruklarında kastettiği de odur:

"Her kim bizim bu işimize ondan olmayan bir hususu sonradan ortaya çıkartırsa o merduttur."294

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:



"Benim sünnetime ve benden sonra hidayete erdirilmiş raşid halifelerin sünnetine sımsıkı sarılınız. Bu sünnete iyice tutunun ve onu azı dişlerinizle yakalayın. Sonradan ortaya çıkartılan işlerden sakının, çünkü sonradan çıkartılan herbir iş bir sapıklıktır."295

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bid'atlerin ortaya çıkacağına da şu hadisiyle işaret etmiştir:



"Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Biri dışında hepsi ateştedir."296

Şu hadis-i şerifiyle de onu tayin etmiş bulunmaktadır:



"Onlar benim ve ashabımın üzerinde gittiğim yolun benzeri bir yol üzere olanlardır."297

Yüce Allah şu buyruğuyla onun bid'at ehlinden uzak tutulduğunu belirtmektedir:



"Dinlerini parça parça edip, fırka fırka ayrılanlar var ya! Senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a aittir." (el-En'âm, 6/159)

S. Bid'at dini ihlâl etmesi itibariyle kaç kısma ayrılır?

C. Biri küfre götüren bid'at (mükeffire), diğeri ise bundan daha aşağı mertebede olan bid'at, olmak üzere iki kısma ayrılır.

S. Mükeffire (küfre götüren) bid'at hangisidir?

C. Bunlar pek çoktur. Kaidesi şudur: Her kim şeriatten olduğu tevâtür yoluyla sabit olmuş, üzerinde icmâ bulunan ve dinden olduğu kesinlikle bilinen bir hususu inkâr ederse kâfir olur. Çünkü böyle bir inkâr, kitabı, Allah'ın rasûlleriyle gönderdiklerini yalanlamaktır. Cehmiye fırkasının yüce Allah'ın sıfatlarını inkâr bid'atleri, Kur'ân'ın yahutta yüce Allah'ın sıfatlarından herhangi bir sıfatının mahluk olduğunu söylemek, yüce Allah'ın İbrahim'i halil (candan dost) edindiğini, Musa Aleyhisselam ile özel bir surette konuştuğunu inkâr etmek ve benzerleri de böyledir.

Yine yüce Allah'ın ilmini, fiillerini, kaza ve kaderini inkâr hususunda kaderiye fırkasının bid'ati, yüce Allah'ı yarattıklarına benzeten Mücessimenin bid'ati ve daha başka sapık fırkaların kanaatleri bu kabildendir.

Bunlardan kimilerinin esas maksadının bizatihi dinin temel esaslarını yıkmak ve din müntesiblerini din hakkında şüpheye düşürmek olduğu bilinen bir husustur. Bu gibi kimselerin kâfir oldukları kesindir. Hatta böyleleri tamamiyle dinden uzak ve dinin en azılı düşmanlarıdır.

Kimileri ise aldanış içerisindedirler, hakkı bir türlü tesbit edememişlerdir. Bu gibi kimselerin küfrüne, onlara karşı delil ortaya konulmasından ve bu delil ile susturulmalarından sonra hüküm verilir.



S. Mükeffire (küfre götürücü) olmayan bid'at hangisidir?

C. Kitabı yahutta Allah'ın rasûlleri ile gönderdiklerinden herhangi bir hususu yalanlamayı gerektirmeyen ve önceki türden olmayan bid'attir. Ashabın faziletleri tarafından kabul edilmeyen, tepki ile karşılanan fakat herhangi biri sebebiyle tekfir etmedikleri ve bu bid'at sebebiyle de bey'atlerinin gereği olan itaatten dışarı çıkmadıkları Mervanîlerin298 bid'atleri gibi.

Bazı namazları son vakitlerine kadar ertelemeleri, bayram namazından önce hutbe okumaları, cuma ve diğer hutbeleri oturarak irad etmeleri, ashab-ı kiramın ileri gelenlerinden bazılarına dil uzatmaları ve meşruiyetlerine inanarak değil de bir çeşit te'vil, nefsani arzu ve dünyevi maksatlarla yaptıkları benzeri işlerdir.



S. Alanlar itibariyle bid'atler kaç kısımdır?

C. İbadetlerde bid'atler ve muamelâtta bid'atler olmak üzere iki kısma ayrılırlar.

S. İbadetlerde bid'atler kaç kısma ayrılır?

C. İki kısma ayrılır. Birincisi Allah'ın kendisine hiçbir şekilde izin vermediği bir yolla ibadete kalkışmak. Tasavvufçuların cahillerinin eğlence aletleriyle, raks, alkış, şarkı, çeşitli çalgı ve benzerleri ile ibadet etmeye kalkışmaları gibi. Onlar bu yaptıklarıyla yüce Allah'ın haklarında şöyle buyurduğu kimselerin davranışlarına benzer işler yaparlar:

"Onların Beytin (Kabenin) yanında duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başka bir şey değildi." (el-Enfâl, 8/35)

İkincisi ise aslı itibariyle meşru fakat yerinde olmayan bir yolla Allah'a ibadete kalkışmak. Mesela başı açmak buna örnektir. Başı açmak ihramda meşru bir ibadettir, fakat ihramlı olmayan bir kimse oruçluyken yahut namazda ya da başka bir ibadeti yerine getirirken taabbüd niyetiyle bu işi yapacak olursa bu, haram bir bid'at olur. Meşru diğer ibadetlerin, meşru kılındıkları alanın dışında yapılmaları da böyledir. Yasaklanan zamanlarda nafile namaz kılmak, şek günü ve bayram günlerinde oruç tutmak ve benzerleri buna örnektir.



S. İbadetle birlikte yapılan bid'atin kaç hali sözkonusudur?

C. İki hali sözkonusudur. Birincisi ibadeti büsbütün iptal etmesi (geçersiz kılması), sabah namazına üçüncü, akşam namazına dördüncü yahut dört rekatli namazlara beşinci rekati kasti olarak ilave etmek gibi. Aynı şekilde eksiltmenin hükmü de böyledir.

İkinci hal ise sadece bid'at olan bölümün batıl olması ve bid'atin yapıldığı amelin yerinde olması. Abdest alan bir kimsenin üçten fazla azalarını yıkaması gibi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem böyle bir abdestin batıl olduğunu söylememiş, aksine: "Kim daha fazlasını yaparsa, o kötü bir iş yapmış, haddi aşmış ve zulmetmiş olur."299 diye buyurmuştur; ve buna benzer diğer bid'atler.



S. Muamelâtta bid'at ne demektir?

C. Allah'ın Kitabında ve Rasûlünün sünnetinde olmayan şeyleri şart koşmaktır. Mesela, köleyi azad edenden başka bir kimse lehine velâ hakkını şart koşmak bu türdendir. Berire kıssasında olduğu gibi. Çünkü onun sahibleri velânın kendilerinde kalması şartını koşunca, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem hutbe vermek üzere ayağa kalkmış, Allah'a hamd-u senâda bulunduktan sonra şöyle buyurmuştur:

"İmdi; birtakım kimselere ne oluyor ki, Allah'ın Kitabında olmayan birtakım şartları koşuyorlar? Allah'ın Kitabında olmayan bir şart ne olursa olsun batıldır. İsterse yüz tane şart olsun. Allah'ın verdiği hüküm daha bir haktır, Allah'ın şartı daha bir sağlamdır. Sizden birtakım adamlara ne oluyor ki; onlardan biri kalkıyor, ey filan sen azad et fakat vela benim olsun, diyor? Vela ancak azad eden kimsenin hakkıdır."300

Herhangi bir haramı helal ya da helali haram kılan herbir şart da böyledir.301




Yüklə 0,81 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin