Sunuş Değerli Meslektaşlarımız



Yüklə 0,77 Mb.
səhifə2/15
tarix03.01.2019
ölçüsü0,77 Mb.
#89312
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15

paracetamol_nomogram.gif


Tedavi Rumack Matthew’den türetilen Australasian paracetamol tedavi nomogramı ve algoritmaya göre izlenerek gerçekleştirilebilir (erişkin hasta). (http://curriculum.toxicology.wikispaces.net/file/detail/Paracetamol_nomogram.gif)

(http://curriculum.toxicology.wikispaces.net/2.1.1.1+Acetaminophen)



ALKOL ZEHİRLENMELERİ

Etil Alkol:

Alkol tüketimine bağlı ölümler ABD’de 3. sıradaki ölüm sebebidir ve önlenebilir ölümler yılda yaklaşık 100.000 kişi kadar olduğu tahmin edilmektedir. Bunların çoğu kazalara bağlıdır. Alkol alımı ve alkole ilişkin zehirlenmeler de yüksek bir prevalansa sahiptir. Akut ya da kronik zehirlenmeler gerçekleşebilir ve medikal ve psikaiatrik komorbiteler de sıklıkla eşlik eder. Bu hastalarda dikkatli bir öykü alınmalı ve fizik muayene yapılmalıdır.

Aşırı alkol alımı sonucunda bilincin önemli ölçüde yitirilmesiyle ortaya çıkan alkol zehirlenmesi ve alkol koması acil tedavi gerektiren bir durumdur. Alkol zehirlenmesinin ilk aşamasındaki kişi yalnız bırakılmamalı ve otomobil kullanması engellenmelidir. Hastanın bilinci açıksa kusması sağlanarak henüz midede emilmemiş alkolün vücuttan atılması sağlanabilir. Alkol, merkez sinir sistemini etkilediğinden kandaki alkol miktarı arttıkça kişinin bilinci zayıflar, refleksleri yavaşlar, yürümede güçlük çekilir, konuşma peltekleşir, hareketler denetimden çıkar, uykuya eğilim ve sonunda koma meydana gelir. Bilinç kapalı ise hasta kusabilir ve kusmuğu nefes borusuna kaçabilir. Kronik alkolik olmayanlarda 25 mg/dl üzerinde kan alkol düzeyi ile hafif zehirlenme belirtileri ortaya çıkar; 100 mg/dl’nin üzerinde bir kan alkol düzeyi olduğunda ise çift görme, konuşma zorluğu ve belirgin bir hareket bütünlüğü kaybı ortaya çıkar. Alkol dozu arttıkça komaya kadar gider. Zehirlenme genelde bir desilitre kanda en azından 80-100 mg alkol bulunması (80-100 mg/dl veya %0.1)olarak tanımlanır.

Toksikasyon düzeyini belirlemek için ne kadar miktarda alkol aldığı, davranışsal veya psikolojik tavır değişiklikleri, kişilik değişiklikleri ve karar verme yetilerinde değişikliklerin sorgulanması önemlidir. Konuşmada bozulma, nistagmus, hafıza ya da dikkat eksiklikleri, inkoordinasyon, stupor veya koma gelişebilir. Bu kursta etil alkol ve metil alkol alımının epidemiyolojisi, patogenezi, klinik bulguları, değerlendirme, tanı ve tedavisi incelenecektir.



Metil Alkol:

Çeşitli solventler, boya çıkarıcı, vernik, teksir makinası sıvıları, antifreeze sıvıları, araba camı yıkama sıvıları, kolonya, ispirto gibi ürünler metil alkol kaynaklarıdır. Renksiz, kokusuz ve acı bir alkoldür. Metanol, alkol dehidrogenaz ve formaldehid dehidrogenaz enzimleri ile önce formaldehit daha Sonra da formik asite metabolize edilir. Formik asit, sitokrom c oksidaz aktivitesini inhibe eder ve asidoz oluşur. Oluşan asidozun ana kaynağı formik asit olmakla birlikte laktik asit birikimi de asidoza katkıda bulunur. Tehlikeli ve yaşamı tehdit eden bir zehirlenmeye yol açabilir. Körlük oluşumu öncelikle formik asite bağlıdır.

Minimum toksik doz yaklaşık 100 mg/kg, fatal oral metanol dozu 30-240 ml’dir (% 100’lük metanol için, 20-150 gram). Dermal ya da solunum yolu ile maruziyetlerde de kanda yüksek oranda metanol bulunabilir.

Doza göre 3 klinik evreye ayrılır. Birinci evrede (ilk saatler), sarhoşluk, gastrit, osmolar açıkta belirgin yükselme görülür. İkinci evre latent dönemdir (3-30 saat). Üçüncü evrede ciddi anyon açıklı metabolik asidoz, hipopotasemi oluşur. İdrarda belirgin bir formaldehid kokusu vardır. Bradikardi, taşikardi, ventriküler disfonksiyon, karın ağrısı, kusma, ishal, pankreatit, toksik ensefalopati, polinöropati, parkinsonizm oluşabilir. Görme bozuklukları, optik diskte hiperemi veya solukluk, atrofi, venöz dolgunluk, pupil ödemi, körlük, nöbetler, böbrek yetmezliği, koma ve ölüm görülür.

Tanı öykü, klinik ve laboratuar ile konur.

Tedavi destekleyici tedavi yanısıra andidot (etil alkol, fomepizol uygulamaları) ile uygulanır.



KAYNAKLAR

  1. Metanol zehirlenmesinde tanı ve tedavi rehberi. http://www.tfd.org.tr/eski/metil_alkol_zehirlenmesi.pdf

  2. Gold MS, et al. Alcohol use disorder: Epidemiology, pathogenesis, clinical manifestations, adverse consequences, and diagnosis. Uptodate.com, 10. 2013.

  3. Sağlık Bakanlığı Birinci Basamağa Yönelik Zehirlenmeler Tanı Ve Tedavi Rehberleri 2007.

  4. Serin S, Erbay H, Gönüllü M. Salisilat Zehirlenmelerinde Yoğun bakım, PA.Ü.T.F. Dergisi, 3, 92-95, 1997.

  5. Boyer EW. Salicylate (aspirin) poisoning in adults. Uptodate.com, 10.21.2013

  6. Kingston R. Treatment Guidelines for salicylate poisoning (revised 2/03).

  7. http://curriculum.toxicology.wikispaces.net/file/detail/Paracetamol_nomogram.gif

  8. http://curriculum.toxicology.wikispaces.net/2.1.1.1+Acetaminophen

  9. Burns MJ. Acetaminophen (paracetamol) poisoning in adults: Pathophysiology, presentation, and diagnosis. Uptodate.com,12.19.2013




10. “Kurşun ve Civa Zehirlenmeleri”

Doç. Dr. Hülya ULUSOY

KTÜ Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD.

Yoğun Bakım Bilim Dalı Öğretim Üyesi, TRABZON

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1989’da mezun oldu. 1989-1992 yıllarında Trabzon Merkez 2 No’lu Sağlık Ocağı’nda Pratisyen Hekim olarak görev yaptı. 1996 yılında KTÜ Tıp Fakültesinde Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı oldu. 1999 yılında aynı anabilim dalında Yardımcı Doçent kadrosuna atandı. 2004 yılında doçentlik sınavını vererek Anesteziyoloji ve Reanimasyon doçenti oldu ve aynı anabilim dalında Doçentlik kadrosuna atandı. Halen bu görevine devam etmektedir. İngilizce bilmektedir, evli ve bir çocuk annesidir.

c:\users\oğuz\desktop\hulya foto 2.png

KURŞUN ZEHİRLENMESİ

Maden cevherinin işlenmesi ya da hurdadan geri kazanım sırasında, akü, boya, matbaacılık, pil, plastik, kaynak, seramik, cam ve deri endüstrisinde çalışanlarda, toprak yeme öyküsü (pika) olan çocuklarda, kurşunlu boyalar, bu boyalarla sırlanmış seramik kaplar ya da kurşun boruların kullanıldığı içme suyu şebekesinden ya da egzos gazlarının yoğun olduğu yerlerde yaşanması sonucunda kronik bazen de akut olarak gelişebilir. Kurşun, gebelikte plasentadan geçerek fetusta ölüm, erken doğum ve düşük doğum ağırlığına neden olabilir.

Kurşun Kaynakları

Kurşunlu boyalar (Kurşun bazlı duvar boyaları, oto boyaları), İçme suları (Kurşunlu borular, kurşun içeren endüstriyel emisyonlarla suların kirlenmesi), Kurşun içeren besinler (Kurşun içeren toprakta yetişen bitkiler, seramik kaplar, teneke kutular), Benzin dumanı (kurşun vuruntuyu engellemek için benzine katılır), Pil, elektrik kabloları, tekstil boyaları, oyun hamurları, vinil okul çantaları, kozmetiklerdir.



Kurşun Maruziyeti Olan İşler

Akümülatör fabrikaları, matbaacılık, İnşaat, köprü yapımı, dökmecilik, Hurda metalleri geri kazanım işi, Oto onarım, cam boya işleri, Poligonlar, Çömlek cilalama vb.



KURŞUN MARUZİYETİ

GİS, Solunum, Deri veya Enjeksiyon yoluyla olur.

Majör absorbsiyon yolları: GIS, Solunum yoluyla olur.

GIS Absorbsiyonu yaşla değişir. (Yetişkinlerde %10, çocuklarda %40).Organizmaya absorbe olduktan sonra dozun %99’u hemoglobine bağlanır. Önce yumuşak dokulara dağılır. Kemikte, Kemik iliğinde, SSS, eritrositlerde birikir. Kanda yarıömrü 1-2ay, Kemikte 20-30 yıldır.

Akut zehirlenme veya kronik zehirlenme olabilir. Kronik zehirlenme daha sık görülür. Organik ve inorganik kurşun bileşiklerinin oral, deri ve solunum yolu ile sürekli alım sonucu oluşur. Kronik kurşun zehirlenmesi (Plumbizm); belirtileri gastrointestinal, nöromüsküler, nörolojik, hematolojik ve renal etkiler olarak ortaya çıkar. Güçsüzlük, bitkinlik, bulantı, kilo kaybı, uzun süreli karın ağrısı, baş ağrısı, bilişsel fonksiyonların ve becerilerin kaybı, kurşun anemisi, diş etlerinde mavi-siyah kurşun çizgileri görülür.

BULGULAR;

Geç belirtiler: aralıklı kusma, irritabilite, sinirlilik, inkoordinasyon, ekstremite ve eklem ağrıları, Karın ağrıları (kurşun koliği), ekstremitelerde duyu bozuklukları, düşük el-ayak, kadınlarda adet bozukluklarıdır.

Ağır zehirlenme: sürekli kusma, stupor letarji dönemleri, ensefalopati bulguları, görme bozuklukları, kranial sinir felçleri, deliryum, konvulziyon, hipertansiyon, koma olabilir.

SİSTEMLERE GÖRE ETKİLERİ

Gastrointestinal etkiler: Kurşun koliği, bulantı, anoreksi



Nörolojik etkiler: Çocuklarda IQ skorlarında azalma, Kurşun ensefalopatisi (beyin ödemi, beraberinde görme bozukları, nöronlarda miyelin kaybı).Periferal nöropati (Nöronlarda demiyelinizasyon ve aksonal dejenerasyon)

Hematolojik: Kurşun anemisi, hem sentez inhibisyonu, eritrosit yarı ömrü azalması

Renal: Proksimal tubuler hasar, interstisyel nefropati, yüksek kan basıncı, suturnin gut

LABORATUAR

Kan kurşun düzeyi: 80 mcg/dl üzeri

Eritrosit protoporfirin (EP): 190mcg/dl üzeri

Serbest eritroporfirin (FEP): 250mcg/dl üzeri patolojiktir.

Mikrositer Hipokrom Anemi, Eritrositlerde bazofiling stippling görülür. İdrarda koproporfirin düzeyi artar (kalitatif test). Aminoasidüri, glukozüri olabilir.

RADYOLOJİ

Femur alt ucu, tibia ve fibula üst ucunda kalsifiye çizgiler. Kraniografide suturlarda genişleme, Karın grafisinde (akut zehirlenmede) bağırsaklarda opasite görülebilir.



TEDAVİ; Ortamdan uzaklaştırılır, Temel ve ileri yaşam desteği gerekebilir. Mide lavajı, aktif kömür, Hemoperfüzyon ve hemoliz ile arındırma yapılmamalıdır. İdrar akımı sağlanır, şelasyon tedavisi, sıvı elektrolit, üre kreatinin takibi, nörolojik izlem önerilir. Şelasyon tedavisi; Kurşunun vücuttan uzaklaştırılması için En sık kullanılan ajanlar: EDTA, BAL, D-penicillamin dir.

ŞELAZYON TEDAVİ ENDİKASYONLARI

1-İki ayrı kan örneğinde kan kurşun düzeyi: 50mcg/dl den yüksekse

2-Kan kurşun düzeyinin 25-49 mcg/dl iken erıtrosıt protoporfirin düzeyinin 125 mcg/dl üzerinde olması

3-Kurşun mobilizasyon testinin pozitif olması



Hafif zehirlenmede tedavi:

Elementer demir: 6mg/kg (oral)

Kan kurşun ve EP DÜZEY tayini (Ayda bir veya daha sık)

Kurşun mobilizasyon testi: TEST (-) ise: D-penicillamin 900mg/m2/gün, (2dozda PO)TEST (+) ise: EDTA 1000mg/m2/gün im (tek doz)



Ağır zehirlenmede tedavi;

İdame mayinin 1. 5 katı sıvı verilir.

*EDTA: 1000 mg/m2/gün (3 dozda im veya iv) 5 gün devam edilir

*BAL: 300mg/m2/gün (im) 3 dozda 2-3 gün uygulanır.

Önce BAL 4 saat sonra EDTA verilir.

Ensefalopati bulguları varsa:

*EDTA 1500mg/m2/gün (ıv)

*BAL 600 mg/m2/gün (im)

*Beyin ödemi tedavisi

*Antikonvulzan tedavi

*LP Kontrendikedir.

BAL YAN ETKİSİ; Ateş, Granülositopeni, Hipertansiyon, Bulantı-Kusma, Terleme, Parestezi

EDTA YAN ETKİSİ; Nefropati (en önemli yan etkisi), Demir ve çinko eksikliği dikkate alınmalıdır.


Civa Zehirlenmesi

Civa sembolünü (Hg), Yunancada sıvı gümüş anlamına gelen“Hydragyros” sözcüğünden alır. Endüstriyel ve tıbbı alanda yaygın olarak kullanılır. Civa formları endüstride 300 den fazla madde üretiminde kullanılır. Zincifre cevherinden sıvı civa elde edilir. Cıva oda sıcaklığında sıvı halde olan tek metal olup, kolayca buharlaşabilir. Tepkimeye girmemiş metalik cıva (elemental civa), inorganik ve organik cıva bileşikleri pek çok alanda kullanılmaktadır. Cıva, klorür ve yakıcı madde üretiminde elektroliz basamağında ve altının arıtılmasında da yaygın olarak kullanılır. Deniz canlıları da biyolojik olarak metil cıva biriktirebilir ve bunların tüketilmesi yoluyla zehirlenme belirtileri görülebilir.

Civa formları: metalik (elemental) civa, organik civa ve inorganik civadır.

METALİK CİVA; Sanayide klor gazı ve soda yapımında, Termometre, barometre, termostatlarda, Florasan lamba yapımında, aynaların sırlanmasında, altın ve gümüş üretiminde yaygın kullanılır. En çok maruz kalanlar civanın kullanıldığı sanayi alanlarında çalışan işçiler, çocuk ve gençlerde metalik civa ile temas daha çok ev ortamına, okul ve sanayi alanlarından getirilen metalik civa ile çocuklar civanın mistik görüntüsüne kapılarak oyun sırasında özellikle de kapalı ortamda iseler civa buharının toksik etkisine maruz kalırlar. Oda ısısında sıvı halde bulunur. Standart oda ısısında ve basıncında buharlaşabilir. Oda ısısı artıkça civanın buhar basınçıda artar. Civa buharı kokusuzdur ve çok toksiktir.

Metalik civa; ağız, deri ve solunum yolu ile vucuda girebilir. En çok solunum yolu ile zehirlenme görülür. Civa buharının %80’i akciğerlerden emilerek kana karışır. Özellikle MSS’de birikerek toksik etkilerini gösterir. Nörölojik gelişimi devam etmekte olan çocuk ve gençler civanın toksik etkilerine erişkinlere göre daha duyarlıdır. Ağız yoluyla alındığında nadiren toksik etkiye yol açar. GIS’ten alınan miktarın %0.01’den daha azı emilir. Böbreklerden atılır. Yarılanma ömrü 30-60 gündür. Beyinde depolanan civanın yarılanma ömrü uzun yıllar sürebilir. Solunum, böbrek, nörolojik, dermatolojik, immunolojik ve üreme sistemleri olmak üzere bir çok sistemi etkileyebilmesine rağmen kronik olarak ensık MSS ve böbrekleri etkiler.

MSS etkileri sonucu ERETİZM olarak adlandırılan tablo ortaya çıkar. Çocuklarda daha sık olmak üzere AKRODİNİA tablosuda görülebilir. Duygusal değişiklikler, utangaçlık, irritabilite anksiyete, uykusuzluk, anoreksia, öfke kontrolündeazalma, deliryum, kişilik değişimleri, bellek kaybı olur.

AKRODİNİA tablosu; Solunum güçlüğü, ellerde ve ayaklarda şişme, kızarıklık, el ve ayak parmak uçlarında soyulma ile tanınır.

Metalik civa zehirlenmesinde; Yüksek düzeyde civa maruziyeti sonrası mortalitanin primer nedeni akciğer hasarıdır. Pulmuner ödem, bronş epitelyumunda erezyon, asidoz, koma ve ölüm görülebilir. Öksürük, ateş, tremor, halsizlik, dispne, gingivit, halüsülasyonlar, nörolojik bulgular, akrodinia, dermatit, karın ağrısı, kramplar, ishal metalik tat hissi vardır.

İnorganik civa; civanın klor, sülfür ve oksijenle birleşmesi ile oluşur. Civa tuzlarıda denilmektedir. Civa klorür en toksik formudur. Civa klorür ve iyodür cilt rengini açıcı kremlerde kullanılır.

Civa klorür antiseptik ve dezenfektanlarda antibakterial olarak, antiseptik krem, merhem ve güneş kremleri içinde, keçe şapka yapımında, gübrelerde, pestisidlerde, döşeme cilalarında, yapıştırıcılarda, deri yapımında, boru yapımında, klima filtrelerinde kullanılır.

İnorganik civa; civa tuzları özellikle GIS’i etkiler, ciddi renal hasara yol açabilir, proteinüri, idrarda granüler silendirler, tubuler hasara bağlı piyuri, nefrotik sendrom, oligüri, anüri, civa tuzları kan beyin bariyerini geçemez.

Organik civa; mikroorganizmalarca meydana getirilir. Organik civa bileşikleri; fenil civa, metil civa, dimetil civa, Genelde organik civa bileşikleri toksiktir. En tehlikeli civa bileşiği dimetil civadır. Metil civa teratojendir, plasentayı geçer.

Metil civa antifungal özelliğinden dolayı tarım ilacı olarak kullanılır. Metil civa; endüstride kimyasal yollarla oluşan metil civa (inorganik civanın metillenmesi ile oluşan) ile akarsu ve denizlerin kontaminasyonu sonucunda içme sularında ve büyük balık türlerinde civa konsatrasyonları yüksek düzeylere çıkmaktadır.

Organik civa; zehirlenmelerinde hafif semptomların yanı sıra ağır parestezi, dizartri, ataksi, görme alanı daralması, işitme kaybı, körlük, mikrosefali, spastisite paralizi koma gelişebilir.

Toksik dozlar: Metalik civa yaşamı tehtid eden miktar 10 mg/m3, Civaklorür (en toksik inorganik civa) ağız yoluyla alındığında 0.5-2gr öldürücü. Organik civanın öldürücü dozu; 10-60 mg/kg, kronik olarak 10 mg/kg/gün alındığında sinir sistemi ve üreme sistemi üzerine toksiktir.



TANI; öykü, bulgular, labaratuar ile konulur. Kesin tanı kan ve idrar örneklerinde civa düzeyi analizi ile yapılmakta, tam kanda civa düzeyi; metil civa zehirlenmesi klinik takibinde kullanılır. İdrarda civa düzeyi; metalik civa ve inorganik civa zehirlenmesi klinik takibinde kullanılır.

Laboratuar; RefikSaydamHıfzıssıhaMerkaziZehirAraştırma Müdürlüğülabaratuarreferansdeğerleri; Tam kanda 0. 6-59 mikrogram/L, İdrarda0.0-20mikrogram/L

İdrar ve kan civa düzeyleri daha önce civaya maruz kalmamış kişilerde 5 mcg/L altında, iş yerinde civaya maruz kalanlarda düzey; Haftalık ölçümlerde kanda 15 mcg/L, idrarda ise gram kreatinin başına 35 mcg altında olmalıdır.



Radyolojik bulgular: AC Grafisinde yaygın bilateral infiltrasyon, Direkt grafide bağırsakta civa birikimi görülür. Biyokimyasal olarak BUN, kreatinin, elektrolit değerlerinde bozulma saptanır.

TEDAVİ; hasta kaynaktan uzaklaştırılmalıdır. Kapalı ortamda civa inhalasyonu sonucu birkaç saat içinde gelişen akut pnömöni ve akciğer ödemi (ARDS) nedeniyle pozitif basınçlı ventilasyon ve ileri yaşam desteği gerekebilir. Civa tuzu yutulması ciddi gastroenterite neden olup sıvı replasmanı ile tedavi edilmeli. Akut böbrek yetmezliği geri dönüşlüdür ancak bir hafta veya bazen daha uzun süreli hemodiyaliz gerekebilir. Bazı vakalarda destek tedavisi yeterli olurken, yüksek idrar ve kan civa düzeyleri, solunum sıkıntısı ve akrodinia varlığında şelasyon tedavisi düşünülmeli, Şelasyon tedavisi erken başlanmalıdır.

ŞELASYON TEDAVİSİ; Ağızyoluylacivatuzualındıysa: BAL (dimerkaprol) 3mg/kg (im), 2 gün 4 saatte bir, 7-10 gün 12 saatte bir verilir. DMSA 10 mg/kgyada 350mg/m2 (oral) 5 gün 8 saate bir, 14 gün 12saattebir verilir.

Oral organik civa alındıysa: BAL, civanın yeniden MSS’ye dağılımına neden olup sinir sistemine toksik etkisini artırdığı için kontrendikedir. DMSA10 mg/kg ya da 350 mg/m2 (oral), 5 gün 8 saate bir, 14gün 12 saatte bir.



Solunum yolu ile metalik civa alındıysa; DMSA: 10 mg/kg ya da 350 mg/m2 (oral), 5gün8 saate bir, 14gün 12 saatte bir verilir. Penisilamin; yetişkinde 1000-1500 mg/kg oral, (en çok 2gr). Çocukta 25-100mg/kg/gün (en çok 1gr). İki ya da 4 doza bölünerek 5 gün, daha uzun kullanılacaksa 40/kg/gün doz aşılmamalı.

Arındırma; Hastanın giysileri çıkartılır, bulaşmış alan bol su ile yıkanır Ağız yolu ile zehirlenmede kusturulmaz, Aktif kömür ve katartikler yararsız, GIS fistülü olan hastalarda polietilen glikol ile tamponlanmış elektrolit solusyonu ile tüm bağırsak yıkaması yapılır.

Prof. Dr. Mustafa Gönüllü AÇILIŞ KONFERANSLARI

Oturum Başkanları:




Prof. Dr. Ülkü AYPAR

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi

Anesteziyoloji AD Öğretim Üyesi, ANKARA

1946’da Konya’da doğdu. Orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. 1971 yılında Ankara Üniversite Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı’nda 1974 yılında Uzman oldu ve aynı yıl öğretim görevlisi kadrosuna atandı. 1979’da Doçent, 1987 yılında da Profesör unvanını aldı. 1987’den bu yana Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Başkanı ve Ameliyathaneler Sorumlusu görevlerini sürdürmektedir. Nöroanestezi ilgi alanıdır. Üç kitabı ve 100’ü aşkın ulusal ve uluslararası yayını bulunmaktadır. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği yönetim kurulu üyeliği, Başkanlığı görevini de yürütmüştür.









Prof. Dr. Ali GÜNERLİ

Menemen İZMİR’de 1946 yılında doğdu. İlk ve orta öğrenimini Menemen’de, liseyi Karşıyaka Erkek Lisesinde 1964 yılında tamamladı. 1970 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1972-1973 yıllarında Gördes- Manisa Hükümet Tabipliği, 1973-1976 yıllarında Çivril- DENİZLİ Verem Savaş Dispanseri Başhekimliği görevlerinde bulundu. 1977 yılında Almanya’da Goethe Enstitüsü’nde 4 ay süre ile Almanca dil kurslarına katıldı. 1977 yılında başladığı Anesteziyoloji ve Reanimasyon ihtisasını St. Elisabeth Krankenhaus Julich a. m. Rhein’de ve Aachen Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde 1983 yılında tamamladı. 1984 tarihine kadar aynı hastanede başasistan olarak görev yaptı. 1984 yılı Kasım ayında Dokuz Eylül Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalında denklik sınavına girerek Türkiye’de uzman oldu. 1985 tarihinde aynı kurumda uzman olarak göreve başladı. 1987 tarihinde Yard. Doç, 1989 tarihinde Doçent, 1995 yılında Profesör oldu. 2013 yılında emekli olmuştur.

ali g


Muğla İlindeki Zehirlenmeler




Prof. Dr. Semra GÜMÜŞ Demirbilek

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi

Anesteziyoloji Anabilim Dalı Başkanı

İstanbul’da 1962 yılında doğdu. 1986’da İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanlık eğitimini alarak 1998 yılında Uzman oldu. 1998-2001 yılları arasında Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD, 2001-2009 yılları arasında İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD’da çalıştım. 2009 yılından bu yana Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon AD’da görev yapmaktayım. 2005 yılında doçentlik, 2011 yılında profesörlük unvanını aldım. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği ve Türk Yoğun-Bakım Derneği üyesiyim. Evliyim, bir kızım var.




Biber Gazının Neden Olduğu Sağlık Sorunları TTB Raporu




Uzm. Dr. Ali ÖZYURT

Dr. Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi EAH

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniğinde Başasistan

1963 yılında İstanbul’da doğdu. 1987’de İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1994’de Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanı oldu. 1994 yılından beri Siyami Ersek Hastanesi’nde başasistan olarak çalışıyor. Ayrıca Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde doktora öğrencisi olarak Halk Sağlığı alanında tez çalışmasını sürdürüyor. İstanbul Tabip Odası (İTO) Uzmanlık Eğitimi Çalışma Grubu Başkanlığı (2006-2008), Türk Tabipler Birliği (TTB) Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu Genel Sekreterliği (2005-2009) görevlerinin ardından 2010-2014 yıllarında İTO Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalıştı. Halen TTB Delegesidir.




Yüklə 0,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   15




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin