T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


-Müşteki Mehmet ÇAKIROĞLU 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə113/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   109   110   111   112   113   114   115   116   ...   178

52-Müşteki Mehmet ÇAKIROĞLU 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin Türk Silahlı Kuvvetlerinde Üsteğmen rütbesinde görev yaptığı sırada 1997 yılında Mayıs YAŞ kararlarıyla disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan ihraç edildiğini, bilgi edinme kanunu çerçevesinde ihraç nedeni konusunda bilgi aldığını, buna göre güya kendisinin Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, irticai yayınlar okuduğu, farklı görüşteki kişilerle birlikte huzursuzluk çıkardığı, şeri düzeni savunduğu gibi gerçek olmayan gerekçelerin ileri sürüldüğünü, bunların hiçbirinin doğru olmadığını, ordudan ihraç edilirken rütbesinin Yüzbaşı olduğunu, ancak bundan haberinin olmadığını, ayrıca 1992 yılında hakkında görevi ihmal ve ihtilasen zimmet suçlarından dava açıldığını, bu dava devam ederken YAŞ kararlarıyla ordudan atıldığını, bu davanın hakkında gerekçe gösterildiğini, ancak bu davada beraat ettiğini, ordudan ihraç edildiğinden ötürü özlük haklarını tamamen kaybettiğini, ordudan asıl uzaklaştırma sebebinin ordu içinde darbeci zihniyetteki gruba engel olabilecekleri ihtimali olduğunu, eşinin başörtülü olması, namaz kılması, onların gerekçesine göre birer kılıf olduğunu, bu şekilde mağdur edildiği için sorumlu tüm görevlilerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (264. klasör, sayfa 128)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 1997 yılı sicil belgesinde 1. 2.ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “subay sicil yönetmeliğinin madde 99 ncu md. (e) fıkrasına göre tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü irticai ve ideolojik görüşleri benimsemesi ve bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu,

9. Kolordu Komutanlığı Erzurum Askeri Mahkemesinin 2000/97 Esas sayılı ve 01/02/2000 tarihli kararında müştekinin bir kısım kişilerle birlikte ihtilasen zimmet suçundan hakkında açılan kamu davasıyla ilgili zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiği,

27 Şubat 1995 tarihinde 2 gün göz hapsi cezası, 21 Ocak 1997 tarihinde 7 gün göz hapsi cezası ile cezalandırıldığı, 8 Temmuz 1996 ve 25 Mart 1996 tarihlerinde müştekiye ikaz yazısı yazıldığı, 20 Haziran 1995 tarihinde 3 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığı,

9.Kolordu Komutanlığı Erzurum Askeri Mahkemesinin 1994/135 Esas ve 20/07/1994 tarihli kararı ile Temmuz-Ağustos 1991 tarihlerinde memuriyet görevini ihmal suçundan beraat kararı verildiği,

7 Haziran 1995 tarihinde 1/8 oranında maaş kesme cezası ile cezalandırıldığı, 9. Kolordu Komutanlığı Erzurum Askeri Mahkemesinin 1995/73 Esas Şubat 1995 tarihli kararında 01/01/1992-10/04/1992 tarihleri arasında müştekinin memuriyet görevini kötüye kullanmak suçundan 1 yıl 5 ay 15 gün hapis, 145.722 TL ağır para cezasıyla cezalandırıldığı anlaşılmıştır. (264. klasör, sayfa 48-115)

Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında “kendi düşünce yapısına sahip şahıslarla rütbe farkı gözetmeksizin görüştüğü, Nakşibendi nurcu grubu mensuplarının İSTANBUL'daki faaliyetlerine zaman zaman katıldığı ve tarikatın dergâhına gitti, irticai unsurların yayınlarını okuduğu ve başkalarına okuttuğu, birlikteki personel arasında görüşünde olmayan kişilerle huzursuzluk çıkardığı, şer’i düzeni savunan konuşmalar yaparak propaganda yaptığı, yıllık izinlerinde ADIYAMAN'a giderek bir şeyhi (ismi tespit edilemedi) ziyaret ettiği, kaldığı sürece şeyhe hizmet ettiği, tuvaletini temizlediği ve bunu öğünç meselesi yaparak çevresine anlattığı, nöbetinde yemekhanede yapılan yemek duasında 'Tanrımıza hamdolsun' kelimesini, bu benim düşüncelerime ters diyerek 'Allahıma hamdolsun' şeklinde değiştirdiği, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu, sicil amirlerince sakıncalı şüpheli personel kanaat raporunda TSK ile ilişiğinin kesilmesi uygundur kanaatine varıldığı, kısa süreli kaçma suçundan 24/08/1995 tarihinde 3 ncü Zh. Tug. Disiplin Mahkemesinden 8 gün oda hapsi cezası aldığı, yasak yayın bulunmasına müsaade etmek suçundan 27/02/1995 tarihinde 2 gün göz hapsi cezası aldığı, zamanında birliğe katılmamak suçundan 07/06/1995 tarihinde 1/8 maaş katı cezası aldığı, Tb.K.'nın masasına tekme atmak suçundan 20/06/1995 tarihinde 3 gün oda hapsi cezası aldığı, emirlere itaatsizlik suçundan 08/07/1996 tarihinde yazılı olarak uyarıldığı, denetleme günü mesaiye geç gelmek suçundan 21/01/1997 tarihinde 7 gün göz hapsi cezası aldığı, ihtilasen zimmet suçundan 17/11/1992-7/3/1994 tarihleri arasında açığa alındığı müteakiben 9 ncu Kor. As.Mah.'nce 'T.S.K'nden ihracına' karar verildiği, ancak kararın henüz kesinleşmediği," şeklinde iddialara yer verildiği anlaşılmıştır.Açılan iddianamenin içeriğine ve delil durumuna göre ihraç kararının yerinde olabileceği değerlendirilmektedir. (264. klasör, sayfa 120-121)



53-Müşteki Nuri Şaban ERTEMEL 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kendisinin İstanbul Boğaz Komutanlığında Lojistik Şube Müdürü olarak görev yaptığını, 28 Şubat 1997 tarihindeki süreçte bulunduğu birimde illegal bir gruplaşmanın olduğunu hissettiğini, muhafazakar olabilecek olanların dışlandığını, o döneme kadar çalıştığı tüm birimlerde üstün başarı ve takdir aldığını, hakkında hiçbir savunma dahi alınmadığını, kendisini ve arkadaşlarını tahminine göre kendi amaçlarına engel olacak kişiler olarak gördükleri için sicillerinin bozulması yönünde çalışmalar başlatıldığını, kendisinin izinde olması nedeniyle katılma zorunluluğu olmayan bir resmi törene katılmadığı için hakkında uydurma bir savunma verdiklerini, savunmasında bugüne kadar görevli olan personel dışında kimsenin resmi bayram törenlerine katılmadığını, izinde olduğunu belirttiğini, komutanına YAŞ toplantılarının düzenli olarak Ağustosta yapıldığını, bu sene Şubat ayında Yüksek Askeri Şuranın toplandığına göre kendisi ve kendisi gibi olanları ordudan atacaklarını tahmin ederek komutanı olan E. A.'ya "benim emekliliğim Ağustostan önce dolacak beni bu dönemde atmayın" diye beyanda bulunduğunu, onun da kendisine emirlerin yukarıdan geldiğini yapabileceği bir şey olmadığını söylediğini, E. A.'nın yukarıdan gelen baskıya dayanamayarak kendisine oda hapsi cezası verdiğini, ancak fiili olarak uygulamadığını,

Sicil amiri olan Yüzbaşı V. K.'yı da eşi kapalı kendisi namaz kılıyor diye ordudan attıklarını, bu yüzbaşının sicil amirinin kendisi olduğunu, onunla ilgili personel şubeden kendisine dosyalar geldiğini, sorular arasında hangi gazeteleri okuduğu, kimlerle görüştüğü, namaz kılıp kılmadığı, alkol alıp almadığı, kadınların elini sıkıp sıkmadığı, balolara katılıp katılmadığı, camiye gidip gitmediği, şeklinde sorular bulunduğunu, kendisinin yüzbaşının olumsuz ve disiplinsiz hareketi bulunmaması nedeniyle olumlu rapor düzenlemesine rağmen ordudan attıklarını, ordudan atmak istedikleri kişileri bir bahanesini bularak attıklarını, kendisinin herhangi bir irticai ve cemaatsel faaliyette bulunmadığını, Atatürk'ün 58. yıldönümündeki anma törenine katılma yönünde bir emir almadığını, buna rağmen de mazeretini bildirdiğini, kendisini haksız yere ordudan atan suç işleyen tüm ilgililerden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (264. klasör, sayfa 188)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, taltif ve takdir durumu kısmı bulunan belgede 29.12.1988 tarihinde Dz.Ord.Mrk.K. Tarafından takdir belgesi, 06.08.1996'da Kr.Bşk.V. Tarafından takdir belgesi verildiği, ceza durumu başlıklı belgede 30.04.1992'de yazılı uyarı, 20.11.1996'da 5 gün oda hapsi, 26.03.1997'de yazılı uyarı cezası verildiği,

Özet Bilgi Formu başlıklı belgede, sicil notlarının 1981 yılı 82.75, 1982 yılı 79.25, 1983 yılı 89.75, 1984 yılı 90.75, 1985 yılı 86, 1986 yılı 80, 1987 yılı 76.75, 1988 yılı 91, 1989 yılı 86, 1990 yılı 89, 1991 yılı 81.5, 1992 yılı 76, 1993 yılı 78, 1994 yılı 93, 1995 yılı 86 olduğu,

Hakkındaki müspet kanaatlere bakıldığında, 1988 yılı 1. sicil amiri tarafından "Görevinde başarılıdır. Karargâhlarda çok iyi ikmal subaylığı yapar." şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "Başarılı bir subaydır. Karargâhlarda çok iyi görev yapar." şeklinde kanaat belirtildiği, 1989 yılı 1. sicil amiri tarafından "Çalışkan ve titiz bir subaydır. Görevinde başarılıdır." şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "Çalışkan ve disiplinli bir subaydır." şeklinde kanaat belirtildiği, 1990 yılı 1. ve 2. sicil amiri tarafından benzer şekilde "Dürüst ve çalışkan bir subaydır" şeklinde kanaat belirtildiği, 1991 yılı 1. sicil amiri tarafından "Dürüst ve çalışkan bir subaydır" şeklinde kanaat belirtildiği, 1992 yılı 1. sicil amiri tarafından "Birliklerin muhabereye hazırlık derecelerinin yükseltilmesine katkısı vardır." şeklinde kanaat belirtildiği, 1993 yılı 1. sicil amiri tarafından "Tahakkuk görevlerinde faydalı olur. Ciddi bir subaydır." şeklinde kanaat belirtildiği, 1994 yılı 1. sicil amiri tarafından "Çalışkan ve dürüst bir subaydır." şeklinde kanaat belirtildiği, 1995 yılı 1. sicil amiri tarafından "Muhakeme ve karar verme yeteneği sağlam, öngörüsü güçlü bir subaydır." şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "Öngörü ve yaratıcılığı, görevini takip ve kontrol başarısı normal seviyede bir subaydır." şeklinde kanaat belirtildiği, 1996 yılı 1. sicil amiri tarafından "Disiplinli, gayretli, çalışkan bir subaydır." şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "Başlangıçtaki durgunluk ve tutukluluğu atmış, inisiyatif kazanarak her geçen gün daha verimli olmuştur." şeklinde kanaat belirtildiği,

Hakkındaki menfi kanaatlere bakıldığında ise, 1987 yılı 1. sicil amiri tarafından "Görevini yapmada takibi gerekir. Sorumluluk duygusu eksiktir." şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "Henüz yetişmekte olduğu kabul edilebilir. Sorumluluğunu tam olarak müdrik değildir, takiple görev yapar." şeklinde kanaat belirtildiği, 1992 yılında 2. sicil amiri tarafından "Kontrol ve takip gerektiren bir subaydır." şeklinde kanaat belirtildiği (aynı yıl 1. sicil amiri tarafından olumsuz kanaat verilmediği), 1995 yılı 2. sicil amiri tarafından "Görev heyecanı vasat, donuk ve katılımcı olmayan bir tutum içindedir" şeklinde kanaat belirtildiği (aynı yıl 1. sicil amiri tarafından tam tersi kanaat verildiği), 1997 yılı 1. sicil amiri tarafından "Orta, devamlı takip ve kontrolü gerektiren bir subaydır" şeklinde, 2.sicil amiri tarafından "Orta, sosyal yönü zayıf bir subaydır. Görevlerini giderek aksatmaktadır. Takip ve kontrolü gerekir" şeklinde kanaat belirtildiği,

Müştekiye verilen kanaat notlarında müspet kanaatlerin menfilere göre çok fazla olduğu, bazı yıllarda 1. sicil amirinin tam aksi kanaat belirtildiği, ihraç edildiği yıl olan 1997 yılında her iki sicil amiri tarafından olumsuz kanaat verildiği,

Deniz Kuvvetleri Komutanı G. E. onaylı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel İşleri İnceleme Komisyonu Tutanağı başlıklı belgede "Tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı" şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu,

Müştekinin dilekçesi ekinde sunduğu belgelerin incelenmesinde, 13.12.1993 ve 16.03.1994 tarihlerinde Bak. Onr. İs. Komutanı R. Ö. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (264. klasör, sayfa 129-173)

Müştekinin rahatsızlığı ve doktor tavsiyesi ile istirahati nedeniyle hafta sonu olan 10 Kasım törenlerine katılamaması ile ilgili savunma yazısının bulunduğu anlaşılmıştır. (264. klasör, sayfa 187)

Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında “irticai faaliyetlerde bulunduğuna dair alınan bilgiler üzerine 20 Şubat 1997 tarihinde Sakıncalı personel kategorisine alındığı, Fethullah GÜLEN nurcu grubu mensubu olduğu, Atatürk ilkeleri ve Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin temel ilkelerine karşı olduğu, Atatürk'ün 58 nci ölüm yıl dönümünde yapılan anma törenlerine emirlerin hilafına katılmadığı, Fethullah GÜLEN grubu nurcuların örgütsel faaliyetlerine katılması nedeniyle TSK'nden ilişiği kesilen Dz.Yzb. Vehbi KARA ile örgütsel ilişki içinde olduğu, ideolojik görüşleri nedeniyle amirlik görevini yerine getiremediği, dini inançları nedeniyle ailece sosyal faaliyetlere katılmadığı, memuriyet görevini ihmal suçundan 27/12/1988 tarihinde kamu davası açıldığı, disiplinsiz davranışlarından dolayı 30/04/1992 tarihinde 5 gün oda hapsi cezası aldığı, emre itaatsizlik suçundan 20/11/1996 tarihinde yazılı uyarı cezası aldığı" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, verilen basit nitelikli disiplin cezalarının TSK'dan atılmayı gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır. (264. klasör, sayfa 185)



54-Müşteki Ömer Faruk İLHAN 24/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

TSK'da 1992-1996 yılları arasında subay olarak görev yaptığını, görev yaptığı süre içerisinde herhangi bir tarikat mensubu olmadığını, YAŞ kararında belirtildiği gibi Fethullah GÜLEN cemaatinin düzenlediği hiçbir toplantıya katılmadığını, disiplin bozucu hareket ve davranışlarda bulunmadığını, disiplin dosyasına bakıldığında 90'dan aşağı notunun olmadığını, görev yaptığı sırada 1995 yılında, dönemin Milli Savunma Bakanını babasının çocukluk arkadaşı olması nedeniyle görüşmeye gittiğinde ordudan atılma konusunun açıldığını, Bakana "Ordudan atılmalar konusunda ne diyorsunuz? Ben de namaz kılıyorum, yoksa beni de mi atacaklar?" diye sorduğunda Bakanın "Biz tarikatçıları ordudan atıyoruz. Zaten onların da eşlerinin başları kapalı. Komutanlar başı kapalı eş istemiyor" şeklinde ifadede bulunduğunu, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde mevcut Batı Çalışma Grubu olarak nitelendirilen gruba mensup komutanların o dönemde sadece namaz kıldığı için hakkında tarikat mensubu, örgüt mensubu gibi yalan yanlış bilgilerle ordudan atılmasını sağladıklarını, ordudan atılmasının asıl nedeninin sadece bir müslüman olarak dininin gereklerini yerine getirmesi olduğunu, görev yaptığı süre içerisinde dini bir görevini yerine getirirken kesinlikle askeri görevini ihmal etmediğini, bu yönde yapılmış herhangi bir tespit, bu tespit uyarınca yapılan herhangi bir disiplin soruşturmasının dahi bulunmadığını, ancak Batı Çalışma Grubu adı altında bir araya gelen komutanların sırf dini görevini yerine getirmesi nedeniyle kendisini adeta fişleyerek aslı astarı olmayan sebeplerle büyük çabalar göstererek mensubu olduğu ve bununla gurur duyduğu Türk ordusundan haksız yere attıklarını, bu nedenle maddi manevi bir çok zarara uğradığını, Batı Çalışma Grubu olarak adlandırılan grupta görev yapan bütün komutanlardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (264. klasör, sayfa 214)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 1996 yılı sicil belgesinde 1. ve 2. sicil amirlerince aynı şekilde “astsubay sicil yönetmeliğinin madde 99 ncu (e) fıkrası gereğince tutum ve davranışları ile yasa dışı, irticai görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğundan Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde kanaat belirtildiği, (264. klasör, sayfa 189)

Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 25 Ekim 1995 tarihinde İl Jandarma Komutanı M. K. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (264. klasör, sayfa 201)

Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında “Sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu, Fethullah GÜLEN grubu Nurcu mensubu olduğu, aynı görüşe mensup kişilerin kontrolünde bulunan Gülbaba Erkek Öğrenci Yurdu, Özel Kızılırmak Lisesinde yapılan toplantılara iştirak ettiği, Kırıkkale Üniversitesine mensup bir kısım öğrenciler ile ideolojik ve örgütlenmeye yönelik görüşmeler ve toplantılar yaptığı, irticai görüşleri sebebiyle T.S.K'nden emekli edilen (E) Yzb. Süleyman ÖĞRETEN ve halen görevde bulunan irticai görüş mensubu Tnk.Ütğm. Murat ÖZDEMİR, Lv.Bçvş. Mehmet YÖRÜK, Ord.Üçvş. Hakkı ERÜNAL, Ord.Üçvş. Ahmet ÇAKMAK ile örgütsel ilişki içerisinde bulunduğu, 8 Kasım 1994 - 11 Kasım 1995 tarihleri arasında geçici görevle Silvan/Diyarbakır'da görevli iken 'İmam hatip liselerinden de askeri okullara harp okuluna öğrenci alınmasını' savunduğu, 'zaten uzmanlarda orduya girdik' şeklinde propaganda yaptığı, halen sakıncalı personel kategorisinde bulunduğu" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı analaşılmıştır. (264. klasör, sayfa 206)

55-Müşteki İsmail YÜCE 24/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

30 Temmuz 1994 – 13 Ağustos 1999 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetlerinde Kara Astsubayı olarak görev yaptığını, görev yaptığı süre içerisinde kanunlarda suç sayılan veya disiplin suçu olarak tanımlanmış hakkında herhangi bir eylem sebebiyle soruşturma açılmadığını, ceza verilmediğini, sicil özetinden de anlaşılacağı üzere sicilinde problem olmadığını, Batı Çalışma Grubu olarak bilinen TSK bünyesinde görev yapan çeşitli rütbelerdeki askerlerden oluşan bir yapılanmanın tasarrufu neticesinde 01 - 04 Ağustos 1999 tarihleri arasında Yüksek Askeri Şura kararları ile disiplinsizlik nedeniyle TSK'dan ilişiğinin kesildiğini, Yüksek Askeri Şura kararında belirtilen tarikatla herhangi bir ilgisinin olmadığını, YAŞ kararında bahsedilen 17 gün göz hapsi gibi bir ceza ile hiçbir zaman cezalandırılmadığını, hakkında irticai faaliyetler nedeniyle suç duyurusunda bulunulmadığını, TSK'da disiplinsizlik yaptığına dair Yüksek Askeri Şuraya sunulan belge ve kararların tamamen asıl(sız) ve keyfi olarak dönemin yetkilileri tarafından alınmış kararlar olduğunu, hiçbirini kabul etmediğini, yargısız infaz yapılarak Yüksek Askeri Şura kararı ile ilişiğinin kesildiğini, kendisinin sözde tek suçunun eşinin başörtülü olması ve kendisinin de dini görevi gereği namaz kılması olduğunu, dini görevini yerine getirirken askeri görevini ihmal etmediğini, baş örtüsünün de eşinin dini tercihi olduğunu, bu alınan karar nedeniyle maddi ve manevi yönden sıkıntı çektiğini, hakkında hayal mahsulü gerekçeler uydurarak işinden atılmasını sağlayan Batı Çalışma Grubundan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (264. klasör, sayfa 286)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 20.04.1999 tarihli 2. Tnk. Bl. Komutanı S. B. imzalı kanaat raporunda "İrticai görüşleri var. İrticai kesimlerle irtibatını açıkça dile getiriyor. Mesaide ilgisiz. Disiplinsiz davranışlar sergiliyor. Silahlı Kuvvetlerde kalması sakıncalıdır." denildiği, Nakşibendi tarikatına sempati duyduğu belirtilerek bu konu ile ilgili savunmasının alındığı, 12.03.1999 tarihinde göz hapsi (süresi okunamıyor) cezası ile, 25.02.1999 tarihinde şiddetli tevbih cezası ile cezalandırıldığı, 18.02.1999 tarihinde 5 gün göz hapsi cezası ile cezalandırıldığı,

02.07.1998 tarihinde müştekinin askerlik görevi dışında kalan sivil hayatındaki dini görüşleri ile ilgili savunmasının alındığı,

1999 yılı sicil belgesinde 1. 2. ve 3. sicil amirleri tarafından aynı şekilde "Asb. Sicil Yönetmeliğinin 60 ncı mad. (a), (b) ve (e) fıkraları gereğince disiplin bozucu hareketlerde bulunması, ikaz veya cezalara rağmen ıslah olmaması, hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenleyememesi, tutum ve davranışları ile yasa dışı siyasi yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir" şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (264. klasör, sayfa 217-244)

Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 11 Ağustos 1995 tarihinde Astsb.Krs.Bl.Komutanı E. B. Ö. tarafından takdir belgesi, 29 Aralık 1994, 5 Haziran 1995, 7 Haziran 1995 tarihlerinde Astsb.Krs.Bl.Komutanı E. L. B. tarafından takdir belgesi, 15 Ağustos 1995 ve 24 Ağustos 1995 tarihlerinde Astsb.Krs.Bl. Komutanı E. B. Ö. tarafından takdir belgesi, 4 Mart 1998 tarihinde 1 inci Tnk. Tb. Komutanı N. B. tarafından takdir belgesi, 3 Mart 1998 tarihinde 2 nci Tnk. Bl. Komutanı U. Ö. tarafından takdir belgesi, 31 Ekim 1997 tarihinde 1 inci Tnk. Tb. Komutanı N. B. tarafından takdir belgesi, 17 Mayıs 1997 tarihinde 2 inci Bl. Komutanı M. G. tarafından takdir belgesi, 25 Aralık 1996 tarihinde 1 inci Tnk. Tb. Komutanı B. Y. tarafından takdir belgesi, 22 Ekim 1996 tarihinde Kolordu Komutanı E. B. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği anlaşılmıştır. (264. klasör, sayfa 259-271)

Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında “Nakşibendi tarikatı İsmail Ağa Cemaati mensubu olduğu, mevcut anayasal düzeni benimsemediği, Atatürk ilke ve inkılapları ile Cumhuriyetin temel niteliklerine karşı olduğu ve bu fikirlerinden vazgeçmesinin mümkün olmadığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin birlik ve beraberliğini sarsacak faaliyetler içerisinde bulunduğu, sosyal faaliyetleri benimsemeyip, ahlak dışı telakki ettiği ve subay-astsubay camiası ile hiç bir ilişki kurmadığı astlarını etkileme gayreti içinde olduğu, amirleri tarafından tutum ve davranışını değiştirmesi için yapılan ikazlara karşılık 'Ben görüşlerimin doğru olduğuna inanıyorum ve bunları bilinçli olarak yapıyorum' dediği, örgüt mensubu ve sempatizanı olan kişilerle samimi diyalog içinde olduğu, dini ağırlıklı ve irticai yayınları okuyup izlediği ve bu konular hakkında propaganda yaptığı, halen sakıncalı/sağ personel kategorisinde bulunduğu, bu nedenle tutum ve davranışları ile yasa dışı görüşleri benimseyip bu faaliyetlerde bulunduğu anlaşılmıştır, çeşitli disiplinsiz davranışlarından dolayı 11.01.1999 - 11.03.1999 tarihleri arasında 17 gün göz hapsi ve 1 kez de şiddetli tevbih cezası ile tecziye edildiği, irticai faaliyetleri nedeniyle mahkemeye verilmek üzere 20.04.1999 tarihinde hakkında suç dosyası düzenlendiği (incelenen evraklardan bununla ilgili mahkeme kararı bulunmadığı), tutum ve davranışları ile yasa dışı irticai görüşleri benimsemesi ve bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle TSK.nden ayırma işleminin başlatıldığı, ancak hakkındaki bilgi ve belgelerin ayırma işlemini gerektirecek nitelik ve yeterlikte olmadığı tespit edildiğinden K.K.K.lığınca 27.11.1998 gün ve 1998/159 sayılı komisyon kararı ile 1 yıl süre ile denenmesine karar verildiği görülmüştür" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, basit nitelikteki disiplin cezalarının TSK'dan ayrılmayı gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır. (264. klasör, sayfa 277-278)

56-Müşteki Sıtkı GÜLGÖNÜL 19/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kıdemli Üsteğmen rütbesi ile görevine devam ederken 1997 yılına kadar mevzuatta suç olarak tanımlanmış herhangi bir eylem sebebiyle hakkında soruşturma açılmadığı ve ceza verilmediği, mesleki disiplin ve başarı sicilinin yüksek ve yeterli düzeyde olduğu halde Batı Çalışma Grubu isimli illegal bir yapı olduğu anlaşılan suç örgütü mensuplarınca disiplinsiz olmakla suçlandığını, önce şüpheli personel sınıfına alınarak takip altına alındığını, örgütün talimatlarına boyun eğmeye zorlandığını, bundan sonuç alamayınca hakkında gerçeğe ve mevzuata aykırı olarak düzenlenen ve düzenlenttirilen olumsuz sicil ve kanaatlerle sahte belge ve tutanaklarla hakkında yapılacak ihracın yasal kılıfının oluşturulduğunu, 1993 yılından itibaren kendisi ve ailesinin şiddetli baskılara maruz kaldığını, bunu açıklamak için örnekler vermek gerekirse, 1994 yılında görev yaptığı Edirne Garnizonunda Tabur Komutanı B. Ç. tarafından övgü ve takdirlere mazhar olduğu bir dönemde ziyaretine gelen annesi ve ablasını Edirne İl merkezinde gezdirirken kendisi ile karşılaşması üzerine sempati ile yaklaşan komutanının birden tavır değişikliği içerisine girerek bir düşman gibi davranmaya başladığını,

Kendisinin annesi ve ablasının başörtülü olmaları nedeniyle bunu gören Tabur Komutanı B. Ç.'nin kendisi hakkında şüpheli ve sakıncalı raporu düzenleterek mevzuat gereği kendisine verilmesi gereken Bölük Komutanlığı sıfatını vermediğini, kendisini başka bir bölüğe Takım Komutanı olarak atadığını, vekaleti gelince Bölük Komutanlığını vermek zorunda kaldığını, kendisinden sonra gelen Tabur Komutanına da atılması gerektiği konusunda nasihatta bulunduğunu, bunu bizzat Tabur Komutanı E. Y.'den öğrendiğini, Tabur Komutanı E. Y.'nin çalışmalarından dolayı kendisine teşekkür ettikten sonra o an ki mevcut ortamı anlatabilmek için kendisinin hakkındaki takibin kalkmasının ancak eşinin başını açması ile mümkün olacağını, eşinin başının kapalı olması nedeniyle yurt dışı görevlerine alt rütbedeki subayların gönderildiğini, kendisinin maiyetinde çalışan eşi kapalı olan astsubaylara daha düşük sicil vermediği takdirde sorun çıkacağını söylediğini, kendisinin düşük sicil vermeyi kabul etmeyince bu sicillerin başkalarına düzenlettirilmek suretiyle imzalandığını,

B. Ç. isimli komutanın görevinden ayrılmasından yaklaşık 2 yıl sonra kendisi ile bir tatbikat alanında karşılaştığında "Sen hala atılmadın mı?" dedikten sonra Ankara'ya döndüğünde kendisinin meslekten atılması işi ile bizzat ilgileneceğini beyan ettiğini, son komutanı olan G. H.'nin tek derdinin eşi kapalı olan personel ile uğraşmak olduğunu, göreve başladığı ilk günlerde subay ve astsubayların topluca bulunduğu bir ortamda aslında kendisini hedef alarak yaptığı konuşmada "Erkek adam eşinin başını açar." türden sözler söyleyince müdahale etme ihtiyacı hissederek kendisine eşinin askeri personel olmadığını, ordudan maaş almadığını ve eşinin nasıl bir kıyafet içerisinde bulunacağının kendisinin görev alanına girmediğini, bu konuya karışmaması gerektiğini izah ettiğini,

Sicillerinin düzenleneceği bir tarihe yakın dönemde kendisinin Atatürkçü düşünce sistemini benimseyen bir kişi olarak kılık kıyafetinin buna uygun olması gerektiği ve sosyal faaliyetlere daha aktif bir şekilde katılması gerektiği istenerek ceza verildiğini, bu ceza öncesinde orduevinde düzenlenen sosyal faaliyetlere eşi ile birlikte katılmak üzere bir çok kez gittiği halde eşinin başörtülü olması nedeniyle orduevinin kapısından geriye döndürüldüğünü, kendisine verilen bu cezanın sırf düşük sicil verebilmek için verildiğini, savunması alınmadan verilen bu cezaya Tugay Komutanlığı seviyesinde itiraz ettiğini, yaklaşık 15 gün kadar sonra Tugay Komutanı M. Z. Ö. tarafından çağrıldığını, kendisine eşinin başının kapalı olup olmadığını sorduğunu, "Evet" demesi üzerine "Ya açacaksın, ya da ordudan atılacaksın" dediğini, konuyu anlamadığını söyleyerek izahat istediğinde kendisine "Nasıl İran'da kapalı dolaşmak normalse bu ülkede açık dolaşılır, Erbakan en çok lojmanlar bölgesinde çıkıyor, ben bu sözü Erbakan'a söyletmem, şeriatçılar lojmanlarda oturan başörtülüleri görünce seviniyorlar, onları sevindirtmem." dediğini, kendisine "Eşim başını açmıyor diye dilekçe yaz, ben de senin söylediğini hızlı bir şekilde bitireyim" diyerek görüşmeyi sonlandırdığını, bu nedenle dilekçe vermek zorunda kaldığını, gerçekten de hızlı bir şekilde yürütülen prosedür sonunda 26.05.1997 tarihinde YAŞ kararı ile mesleğinden atıldığını, talimat ekindeki evraklardaki iddiaları kabul etmediğini,

Atıldıktan sonra özel işletmelerde de çalışmasının engellendiğini, başka maddi geliri olmadığı için kendisi ve aile fertlerinin çok zor durumda kaldığını, etrafında bulunan ve kendisini tanıyan insanların uzaklaşmaya başladıklarını, maddi sıkıntıyı aşabilmek için il merkezinde bir dükkan açtığını, ancak o güne kadar ticaretle uğraşmadığından dolayı yürütemediğini, daha sonra Bursa ilinde küçük bir özel işletmeye ait fabrikada iş bularak çalıştığını, eşinin başörtülü olması nedeniyle kendisine gerçeğe aykırı bir takım isnatlarda bulunarak mevzuata aykırı bir şekilde yürütülen prosedür sonucu mesleğinden attıran, görevi sırasında mobbing uygulayan B. Ç., G. H., M. Z. Ö. ve ordudan atılmasına ilişkin işlemlerde isim ve imzaları bulunan MGK askeri üyeleri, YAŞ üyeleri ve savcılıkça belirlenecek tüm sivil ve asker şüphelilerden şikâyetçi olduğunu, maruz kaldığı uygulama neticesinde yaklaşık 1 milyon lira civarında maddi zarara uğradığını, açılacak davaya katılmak istediğini belirtmiştir. (264. klasör, sayfa 316-318)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 1997 tarihli sicil belgesinde 1. 2. ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “Subay sicil yönetmeliğinin 99 uncu madde (e) fıkrası gereğince tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü irticai ve ideolojik görüşleri benimsemesi ve bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu,

Kara Kuvvetleri Komutanlığı 54 üncü Mekânize Piyade Tugay 2 nci Tank Tabur Komutanlığı Edirne başlıklı 24 Mart 1997 tarihli 2 nci Tnk. Tb. Komutanı G. H. imzalı yazıda müştekinin eşinin sosyal yaşamı ve giyim kuşamının çağdaş çizgide olması gerektiği belirtilerek daha önce uyarıldığı, "Ancak bu konularda herhangi bir gelişmenin olmadığını, sosyal faaliyetlerde de hiçbir aktivite göstermediğinizi gördüm. Atatürkçü düşünce yapısını esas alıp onun izinde yürüyen bizlerin yaşam felsefeleri de aynı olmalıdır. Bu konuda daha titiz ölçülerde olmanızı, çağdaş yaşam tarzını yakalamanızı bekliyorum." şeklinde ifadelere yer verildiği,

Aynı komutan tarafından müştekiye hitaben yazılan 12 Aralık 1996 tarihli yazısı ile ikaz edildiği, 9 Ocak 1991 tarihinde müştekiye 1/10 oranında maaş kesme cezası verildiği anlaşılmıştır. (264. klasör, sayfa 289-292)

Yüksek Askeri Şuraya sevk yazısında “Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, görüşü nedeniyle hiçbir sosyal faaliyete ve etkinliğe katılmadığı, Nakşibendi tarikatı mensubu ve aynı birlikte görevli Tnk. Üçvş. Sefa USTA ile ilişki içerisinde olduğu, kendisinin, eşinin ve aile fertlerinin de aynı ideolojik görüşü benimsedikleri, kendi görüşündeki astlarına ayrıcalıklı davrandığı, halen sakıncalı sağ personel kategorisinde bulunduğu, emirlere itaatsizlik suçundan 12 Aralık 1996 tarihinde yazılı uyarı cezası aldığı, çağdaş yaşama uymamak suçundan 24 Mart 1997 tarihinde yazılı uyarı cezası aldığı" şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların müştekinin askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, basit nitelikteki uyarı cezalarının TSK'dan atılmayı gerektirecek nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır. (264. klasör, sayfa 303)



Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   109   110   111   112   113   114   115   116   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin