T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


Son görev yeri olan Kandıra Kışla ve Beldesinde 28 Şubat sürecinde ve sonrasında şahit olduğu olayların bulunduğunu



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə124/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   120   121   122   123   124   125   126   127   ...   178

Son görev yeri olan Kandıra Kışla ve Beldesinde 28 Şubat sürecinde ve sonrasında şahit olduğu olayların bulunduğunu;

17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depreminin yaşandığı günün sabahı Kandıra Kışlasında, Sakarya Kışlasına devir teslim törenine katılmak için hazırlanmış yaklaşık 2 bölük mevcudu asker bulunduğunu, onları taşımak için gelen sivil otobüsler ve depremi yaşamış fakat kendi derdini, yaralısını, cenazesini, bırakıp gelmiş sivil otobüs şoförleri hazır olduğu ve deprem mağdurlarına ivedilikle müdahale imkânı için bulunmaz fırsatların bir araya geldiği halde yardım için hareket edilmeyip otobüsler geri gönderilip askerlerin de kışla içerisinde kendi yerlerine dağıtıldığını, yaklaşık 7-8 saat sonra akşam vaktine yakın yardım için harekete geçildiğini, fakat olay yerine varıldığında gece yarısı olduğunu, çalışmaların ancak depremden 30 saat sonra yapılabildiğini, ihanet içeren bu olayın basına "bir numarayı yerinden sıçratan not" başlığı ile Avni ÖZGÜREL tarafından Radikal haberi ile yansıdığını, 17 Ağustos 1999 tarihinde Kandıra Kışlasında görev yapan tüm askeri personelden yaklaşık 600 kişinin buna şahit olduğunu,

Kandıra Kışlasından 1998 yılı Aralık ayı YAŞ kararı ile ilişiği kesilen P.Bçvş. Mustafa OKUR ile 2002 yılında kendisinin de ilişiği kesildikten sonra Kandıra İlçesinde kalarak esnaflık yapmak istediklerini, Mustafa OKUR'un Gıda Market, kendisinin ise Bilgisayar Servis Satış işi yaptığını, tamamen yasal olarak faaliyet gösterdikleri halde hiçbir gerekçe gösterilmeden kendilerinin iş yerlerine askeri personelin gitmesinin yasaklandığını, resmi yazılarla giden personel hakkında irticai faaliyetten yasal işlem yapılacağı tehditleri yapıldığını, Mustafa OKUR hakkında yayınlanan bu konudaki emri görevde iken bizzat tebellüğ edip imzaladığını, kendisinin satış ve servis yerine personelin gelmemesi için 2005-2007 yılları arasında emirler verildiğini de arkadaşlarından duyduğunu,

Ordudan atıldıktan sonra mecburi hizmeti tamamlamadığı gerekçesiyle tazminat davaları ve sonunda maddi tazminat ödettirilerek ayrıca mağdur edildiğini, görevlerinde başarılı olduğu takdir edilmesine, ayırma için düzenlenen belgelerde bile kışla içi çalışmalarda verimli olduğu tespit edilmesine, bu durumun Askeri Savcılık ve mahkemelerde bile zapta geçilmesine rağmen kendi kanaatleriyle çelişkiye düşerek ilişiğinin kesilmesinden sonra bile kendisinin zora düşürülmesi için her fırsatın değerlendirilmesinden, bu BÇG yapısının kışlalara ve TSK'nın değişik kademelerine yerleşmiş ya da yerleştirilmiş bazı personellerce devamlılığının sürdürüldüğünün ortaya çıktığını,

Son görev yaptığı Kandıra Kışlasında 1998-2002 yılları arasında Bölük Komutanı Piyade Yüzbaşı M. A., Garnizon Komutanı Piyade Kurmay Albay H. C., Tugay Komutanı Tuğgeneral A. Ü. ve General seviyesinde diğer bazı üst birlik komutanlarının değişik zamanlarda subay, astsubay, uzman erbaşlar dahil rütbeli personele ve erat dahil tüm birliklere hitaben konuşmalar yaptıklarını, o dönemki Müslüm GÜNDÜZ, Fadime ŞAHİN, Ali KALKANCI olaylarını da bahane edilerek mensubu olduğu islam dinini, çoğunluğu müslüman olduğu için milletimizi, islam dinine mensubiyeti öne çıkmış, kişi, kurum, medya, basın yayın organları ve daha birçok şirket ve kuruluşları hedef alan onlara en ağır küfür, sinkaf ve hakaretler içeren konuşmalar yaptıklarını, hatırlamadığı tarihte bir komutanın konuşmasında "bölgemiz irticai faaliyetler konusunda önemli bir yerdir. Bu milletin dini duyguları ağır basar, görmediği bilmediği varlıklara inanır, bunları çağdaşlaştırmak kolay değildir" dediğini, Tuğgeneral A. Ü.’nün de bir konuşmasında "bu milletin sinesinden din duygusunu yıllardır sökemedik, hindi gibi neyi düşünüyorsanız düşünün ama açıklamayın, eyleme geçirmeyin" dediğini,

Atılma sürecinde son görev yaptığı Kandıra Kışlasında, ilişiklerinin kesilmesi kolay olan sözleşme yenileme hakkı 1. sicil amiri bölük veya takım komutanının kanaatine bağlı olan uzman erbaşlardan eşleri başörtülü olanlar ve dini hassasiyeti tespit edilenlerin de üzerine gidilerek istifaya zorlandığını, sözleşmeleri yenilenmeyerek ya da yenilettirilmeyerek atılmalarının sağlandığını, bu birlikte Piyade Uzman Çavuş Muhammed GENCAY'ın, Piyade Yüzbaşı M. A.’nın baskılarına dayanamayarak sözleşme yenilemeyerek ayrıldığını, halen Kandıra da esnaflık yaptığını, 28 Şubat darbesi sanıklarından ve kişisel durumu ile ilgili izah ettiği olaylar ve sunduğu belgeler sebebiyle o zamanki rütbeleriyle Piyade Üsteğmen M. E., Piyade Yüzbaşı A. D. A., Piyade Yüzbaşı M. A., Piyade Yarbay İ. O., Piyade Kurmay Albay H. C., Tuğgenaral S. B., Tuğgeneral A. Ü., Korgeneral H. T. ve Orgeneral Çevik BİR'den şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 287-297)

Müştekinin sunmuş olduğu dilekçelerin incelenmesinde, 30 Nisan 1999 tarihinde Tabur Komutanı İ. O. tarafından takdir belgesi, 06 Nisan 1999 tarihinde Muh.Ds.Bl. Komutanı M. A. tarafından takdir belgesi, 27 Eylül 1996 tarihinde Tabur Komutanı M. S. B. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği,

Tanık İfade Tutanağı başlıklı, 14/06/1999 tarihli belgede, müştekinin Bölük Komutanı Piyade Yüzbaşı M. A. ile aralarındaki ilişkiler ve anılan bölük komutanının hareketleriyle ilgili müştekinin tanık olarak ifadesinin alındığı, ifadesinde Bölük Komutanı M. A.'nın genel olarak sürekli küfürlü ve argo konuştuğu, çalıştığı personeli tehdit ettiği hususlarında ifade verdiği, müştekinin 07/07/1999 tarihinde yazdığı şikâyet dilekçesinde, daha önce hakkında vermiş olduğu dilekçesinden sonra Bölük Komutanının idari tahkikata sebep olduğu düşüncesiyle kendisini sürekli rahatsız ve tahrik ettiğini belirttiği,

06 Nisan 2002 tarihinde müştekinin 2 gün göz hapsi cezası, 06 Nisan 2002 tarihinde şiddetli tevbih cezası, 11 Şubat 1999 tarihinde 14 gün oda hapsi cezası ile cezalandırıldığı,

31 Ağustos 2000 tarihli müştekiye hitaben 2. Piyade Tabur Komutan Vekili A. D. A. tarafından yazılan yazıda 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına katılmadığı, eşinin fotoğrafını vermediği, sosyal etkinliklere eşi ile birlikte katılmadığı için savunmasının istendiği, 05 Temmuz 1999 tarihli Muh. Ds. Bölük Komutanı M. A. tarafından müştekiye hitaben yazılan savunma yazısında pazar günü istediği halde mesaiye gelmediğini belirterek savunmasını istediği, müştekinin de kendisine mesai yapılacağına dair kesin emir verilmediğini belirttiği,

Müştekinin eşinin fotoğrafını vermemesi nedeniyle soruşturma açıldığı, 1999/557 Esas sayılı, 21 Haziran 1999 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda "sanık eşinden fotoğraf istemesine rağmen, eşinin kendisine ait fotoğrafı vermek istemediğini beyan etmiş olup, bilindiği üzere medeni hukuk ilkeleri gereğince, aynen isim hakkında olduğu gibi kişinin resmi üzerinde de şahsi hakkının bulunduğu kabul edilmektedir. Bu durumda, bir kimsenin isteği dışında fotoğrafının alınıp kullanılabileceğini söylemek hukuken mümkün değildir." denilerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,

Tutanaktır başlıklı 16/03/2001 tarihli 2. Piyade Tabur Komutanı N. K. C. onaylı, Piyade Kad. Başçavuş Y. D., Piyade Kıdemli Yüzbaşı A. Ş., Piyade Binbaşı A. D. A. ve müştekinin kendi imzasının bulunduğu tutanakta "P.Üçvş. Hilmi YÜKSEL için sicil verilmeden önce son bir kanaat elde etmek maksadıyla Tabur Komutanı, Tabur İsth. ve İKK. Sb. ve Bölük Komutanının da katıldığı toplantıda, şahsa mevcut durumunda bir değişiklik olup olmadığı ve eşinin başını açıp açmadığı sorulmuştur. Şahıs eşinin aynı şekilde davranmaya devam edeceğini, mevcut durumunda bir değişiklik olmayacağını ve bunun sonuçlarına katlanmaya hazır olduğunu beyan etmiştir. Yapılan gözlemlerde de 1 sene öncede aynı şekilde ikaz edilen P.Üçvş. Hilmi YÜKSEL'in sosyal faaliyetlere katılmadığı, eşinin türbanlı olarak dolaşmaya devam ettiği ve bu tutum ve davranışları ile laik ve sosyal hukuk devletine bağlılığının şüpheli olduğu, ancak bunun dışında kışladaki çalışmalarında herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadığı, verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştığı da Tabur ve Bölük Komutanı tarafından belirtilmiştir. Anılan şahıs sıralı amirleri tarafından son bir kez daha ikaz edilmiş..." denildiği,

Müşteki ile birlikte R. D., S. G., A. D., M. G.'nin imzalarının bulunduğu müşteki ile bu kişilerin 01/07/2012 tarihinde tuttukları, müştekinin şikâyetinde belirttiği son görev yeri olan Kandıra Kışlasında yaşadığı olaylarla ilgili tuttukları üç adet tutanağın bulunduğu anlaşılmıştır. (113 Klasör, sayfa 309-335)

118 - Müşteki Muhsin ÖZTÜRK 20/09/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Jandarma Genel Komutanlığına bağlı olarak Kahramanmaraş Göksun ilçesinde görev yaptığı sırada Nisan 1999 tarihinde 28 Şubat döneminde ordudan hakkında yargı kararı olmaksızın Kuvvet Komutanının onayı ile disiplinsizlik ile ahlaki durum gerekçe gösterilerek ayrılmasına karar verildiğini, o dönemde Batı Çalışma Grubu diye adlandırılan ordu içerisinde görev yapan subaylardan ve askerlerden oluşan oluşum ile bunların yöneticileri ve üyeleri hakkında davacı ve şikâyetçi olduğunu, kanunlarda suç sayılacak herhangi bir fiilinin olmadığı halde sicil notunun 80.5 olduğu halde ilişiğini kesen idareden şikâyetçi olduğunu belirttiği, 27/05/2012 tarihli dilekçesinde de 14/06/1990-22/04/1994 tarihleri arasında TSK'da Uzman Jandarma Çavuş rütbesiyle görev yaparken ihraç edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından ve hakkında TSK'da kalması uygun değildir sicili dolduran sıralı sicil amirlerinden şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 374-381)

Müştekinin sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde Ocak 1995 tarihinde 3 gün oda hapsi cezası, 11 Kasım 1997 tarihinde şiddetli tevbih cezası, 29/12/1998 tarihinde (süresi okunamadı) oda hapsi cezası ile cezalandırıldığı,

17 Kasım 1998 tarihli gizli tebligat konulu belgede, "göreve başladığınız tarihten bu yana defalarca ikaz edilmenize ve uyarılmanıza rağmen kendinizin ve ailenizin sosyal tutum ve davranışlarınızı İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğinde belirtilen esaslara yakışır, demokrasiye gönülden inanan, laik cumhuriyeti ve Atatürk ilkelerini korumaya and içmiş bir personele yakışır şekilde düzeltmediğiniz, sağlık muayene fişi ve kimlik kartlarının yenilenmesi için İç Hizmet Yönetmeliğinin (81) nci maddesinde belirtilen şartlara uygun olarak eşinize ait fotoğraf göndermediğiniz, son olarak sizinle yapılan mülakattan sonra da belirtilen şartlara uymadığınız tespit edilmiştir. Kendinizin ve ailenizin sosyal tutum va davranışlarınızı İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliğinde belirtilen esaslara uygun olarak düzeltmeniz konusunda sizi son kez uyarıyor, tutum ve davranışlarınızda herhangi bir düzelme olmadığı takdirde..." şeklinde, müştekinin özel yaşamı ve eşinin kıyafeti ile ilgili uyarı içerikli yazı yazıldığı,

Müştekinin sicil notu ortalamalarına bakıldığında, 1991 yılı 84.25, 1992 yılı 81.25, 1993 yılı 84, 1994 yılı 80.5, 1995 yılı 78, 1996 yılı 69.5, 1997 yılı 69, 1998 yılı 80.5 olduğu anlaşılmıştır. (113 Klasör, sayfa 366-372)

Müştekinin sicil notları basit nitelikteki disiplin cezaları, kendisinin ve eşinin özel yaşamı nedeniyle yazılan yazının içerik ve üslubu dikkate alındığında müştekinin din ve vicdan hürriyeti kapsamındaki dini anlayış ve yaşayışları nedeniyle TSK'dan ihraç edildiği anlaşılmaktadır.



119 - Müşteki Mehmet Tevfik ÖZKILAVUZOĞLU 02/10/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Ağustoş 2007 tarihinde Yüksek Askeri Şura kararı ile mesleğinden ihraç edildiğini, kararın altında imzası bulunan Başbakan hariç bütün Yüksek Askeri Şura üyelerinden şikâyetçi olduğunu, maddi ve manevi olarak kayıplara uğradığını belirttiği, 16/05/2012 tarihli dilekçesinde de 01/09/1999-14/08/2007 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını, evlendikten sonra eşinin başörtülü olması nedeniyle hakkında gayri resmi işlem başlatıldığını, Harp Okulundan 148, Piyade Okulundan 146. olarak mezun olduğunu, evlendiği tarihe kadar 3 sicil dönemi geçirdiğini, 3 ünde de sicilinin 100 olarak verildiğini ve almış olduğu takdirlerle beraber P-46.lığa kadar ilerlediğini, ancak evlendiği tarihten sonraki ilk sicil döneminde aldığı sicil ile 211 kişiden (piyade) oluşan devreleri arasında P-209. olduğunu, sicil yönetmeliğine göre bunun olmasının imkânsız olduğunu, bir personele bir önceki senedeki sicil notundan 20 puandan daha aşağısı veya yukarısının verilemeyeceğini,

Manisa'da görev yaptığı sırada bütün toplantı, eğlence, seminer, konferans vs. varsa diğer personel sıra ile katılmasına rağmen kendisinin demirbaş olarak her zaman ve eşli olarak çağırıldığını, eşinin bu faaliyetlere katılması gibi hiçbir zorunluluk olmamasına rağmen her faaliyetin sonunda kendisine savunma verildiğini, baskılarla ikna turlarıyla karşılaştığını, eşine de baskı ve ikna da bulunulduğunu, Manisa'da Bölük Komutanının, sistemin bu şekilde döndüğünü, yapabileceği herhangi bir şey olmadığını söyleyerek "şu anda devrelerin arasında 46.lığa kadar gelmişsin eğer eşin başını açarsa bende sicilini 100 vereceğim, büyük ihtimalle de kısa sürede yurtdışı göreve gidersin, eğer bir düzelme olmazsa benim de sicille ilgili yapabileceğim bir şey yok" şeklinde ikna konuşmasında bulunduğunu,

Tugay Komutanı olan Tuğgeneral S. D.’nin subay ve astsubayların bulunduğu bir ortamda laikliğin başörtüsüne karşı olmak olduğunu ima ederek "laik olmak adam olmaktır, demek ki sen adam değilsin" şeklinde hakaret ettiğini, Manisa'da çalıştığı Tugayın görevi gereği Ege Ordu Komutanlığı tarafından icra edilen Efes tatbikatına subay ve astsubaylardan tatbikat hakemi görevlendirildiğini, 2003 yılındaki tatbikatta kendisinin de görevlendirildiğini, tatbikat sonrası ordu komutanı tarafından tarafına verilmek üzere birliğine takdir belgesi gönderildiğini, Tabur Komutanının kendisini çağırarak taktiri verdiğini, ertesi günü tekrar çağırarak Tugay karargâhından aradıklarını ve kendisi gibi birine takdir verilemeyeceğini, takdirinin geri alınması gerektiğini söylendiğini, bunun üzerine takdir belgesini iade ettiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (113 Klasör, sayfa 384-393)



120 – Müşteki Hasan KAYA 17/05/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

30/08/1979-20/03/1997 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını, Kıdemli Binbaşı rütbesiyle görevine devam ederken TSK'nın kurumsal hiyerarşisi dışında yasa dışı olarak oluşturulan BÇG örgütüne katılmadığı, kurumsal vazifeler dışında hiçbir vazife kabul etmediği, tutum ve davranışları ile bu örgütün yasa dışı faaliyetlerine engel olacağının değerlendirilerek BÇG örgütü tarafından disiplinsiz olmakla suçlandığını, 28 Şubat süreçlerinde darbeci örgütlenme içinde aktif veya pasif hiçbir görev almadığından dolayı, hiçbir adli ve disiplin suç ve fiili bulunmaksızın fişlenerek şüpheli sakıncalı statüsüne alındığını, daha sonra da 20/03/1997 tarihi itibariyle emekliliğe mecbur bırakılarak iradesi dışı erken yaşta mesleğinden koparıldığını, 28 Şubat sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (216. klasör, sayfa 392-394)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, el yazısı ile yazılan personel bilgi formatı başlıklı belgede, eş ve çocuklarının kıyafeti ile ilgili bölümde, "normal başörtü ve manto giymektedir" şeklinde, görevdeki başarı derecesi ile ilgili bölümde, "görevine bağlı, çalışkan ve bilgili bir subaydır" şeklinde, aldığı mükafat ve cezalar bölümünde "son 1 yıl içerisinde 1 takdir almış, ceza almamıştır" şeklinde, mesleğine, birliğine ve görevine bağlılık derecesi bölümünde "mesleğine ve birliğine bağlıdır" şeklinde, birlikteki sakıncalı ve şüpheli personel ile ilişkileri bölümünde "rastlanmamıştır" şeklinde, bilgileri toplayan komutan veya kurum amirinin son kanaati ve teklifi bölümünde, "herhangi bir zararlı faaliyeti görülmemiş olup, bu konudaki bir faaliyetinin de söz konusu olmayacağı değerlendirilmektedir" şeklinde kanaate yer verildiği,

1996 tarihli sicil belgesinde 1.sicil amiri tarafından " görevine bağlı, çalışkan ve bilgili bir subaydır, eşi tesettür giyimi benimsemiştir" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "çalışkan, disiplinli ve görevine bağlı bir subaydır, ancak eşi tesettür giyimi benimsemiştir ve bu kıyafeti giyer kendi hallerinde kimseye zararları olmayan insanlardır..." şeklinde, 3. sicil amiri tarafından "görevine bağlı, disiplinli ve çalışkan bir subaydır, kendi hallerinde ve sakin bir yaşantısı olan personeldir, çocukları olmamaktadır, tüp bebek dahil bu konuda devamlı tedavi altındadırlar, bu nedenle eşinin tesettür giyimi içinde olduğu değerlendirilmektedir, Bnb. Hasan KAYA'nın bu nedenle şüpheli sağ statüsünden çıkartılması uygun mütalaa edilmektedir" şeklinde kanaat belirtildiği,

Müştekinin (tarihi tam anlaşılamadı) camide ibadeti bitiminde cami etrafında veya içinde toplantı veya konuşma yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle şiddetli tevbih cezası, 24 Ekim 1994 tarihinde uyarı cezası, 19 Nisan 1990 tarihinde tevbih cezası bulunduğu,

25 Ekim 1997 tarihinde Hrk.Kur.Ybşk. E. B. tarafından takdir belgesi, 19 Mart 1996 tarihinde Ord.Ş.Md. Vekili H. B. tarafından takdir belgesi, 06 Aralık 1995 tarihinde Lojistik Başkanı A. A. U. tarafından takdir belgesi, 16 Ekim 1990 tarihli Kara Kuvvetleri Komutanı D. G. imzalı yazı ekindeki listeye göre para ödülü, 14 Nisan 1989, 19 Nisan 1990, 18 Aralık 1989 tarihlerinde Tugay Komutanı E. E. tarafından takdir belgesi, 16 Kasım 1987 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı K. Y. tarafından şerit rozet beratı, 25 Haziran 1984 tarihinde Destek Kıtaları Komutanı Ş. Y. tarafından takdir belgesi, 17/10/1982 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı N. E. tarafından yüzüncü yıl rozet beratı ile ödüllendirildiği,



Sicil notu ortalamalarına bakıldığında, 1997 yılı 90.5 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "ç.iyi, liderlik vasfı ç.iyidir, sosyal faaliyetlere katılmaya gayret eder, muhafazakar bir aile yapısı vardır, loj. faaliyetlerde başarılı olmaya çalışır" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "ç.iyi, içine kapanık ve hiçbir sosyal faaliyete... katılmayan bir personeldir, muhafazakar bir aile yapısı vardır" şeklinde kanaat belirtildiği, 1996 yılı 93 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "çok iyi, liderlik vasfı: çok iyidir, sosyal tutum ve temsil yeteneği: sosyal faaliyetlere katılır, mazbut ve iyi bir aile yaşantısı vardır, TSK.lerini başarılı olarak temsil etmek yeteneğine sahiptir, loj görevlerde başarılıdır" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "çok iyi, liderlik vasfı: çok iyi, sosyal tutum ve temsil yeteneği: sosyal faaliyetlere katılır, görev verildiğinde temsil edebilir, loj. görevlerde başarılıdır" şeklinde kanaat belirtildiği, 1995 yılı 79 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "orta, otorite zafiyeti vardır, müstakil görev yapamaz, karargâh faaliyetlerinde başarılı olabilir" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "iyi, sosyal ilişkilerinde kendi camiasından uzak kalır, aşırı dinci gruplarla yakınlaşma gayreti içindedir" şeklinde, 3. sicil amiri tarafından "aşırı dinci kişilerle irtibatı bulunmaktadır, eşi tesettürlü olup sosyal faaliyetlere katılmaz, takip ve kontrol altında tutulması gerekir" şeklinde kanaat belirtildiği, 1994 yılı 86 olduğu, 1. ve 2. sicil amiri tarafından aynı şekilde "iyi" şeklinde kanaat belirtildiği, 1993 yılı 85.5 olduğu, 1. sicil amiri tarafından kanaate yer verilmediği, 2. sicil amiri tarafından "iyi" şeklinde kanaat belirtildiği, 1992 yılı 73.5 olduğu, 1. ve 2. sicil amiri tarafından aynı şekilde "iyi" şeklinde kanaat belirtildiği, 1991 yılı 79.5 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "astlarına emir komuta etmekte ve hakimiyet sağlamakta güçlük çekmektedir, otorite zafiyeti vardır, davranışları samimi değildir, mesuliyetten kaçar, müstakil görev sorumluluğu verilemez, Kh.görevlerinde başarılı olabilir." şeklinde 2. sicil amiri tarafından "iyi" şeklinde kanaat belirtildiği, 1990 yılı 86.5 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "astları üzerindeki otoritesi zayıftır, karargâh görevlerinde daha başarılı olur" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "çok iyi, çalışkan ve gayretlidir" şeklinde kanaat belirtildiği, 1989 yılı 85 olduğu, 1988 yılı 82.8 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "kıt'a görevini yapar, Kh.da daha faydalı olur, bir üst rütbeye terfi etmesi uygundur,"şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "kıt'asını muhabereye hazırlama derecesi iyidir, terfiye layıktır" şeklinde kanaat belirtildiği, 1987 yılı 157 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "astları üzerinde otorite ve disiplin kurallarını uygulamak istemez, karargâh hizmetlerinde daha başarılı olur" şeklinde, 1986 yılı 176, 1985 yılı 170, 1984 yılı 151.66, 1983 yılı 160.5, 1982 yılı 150 olduğu, 1. sicil amiri tarafından "astlarına emir komuta etmek ve hakimiyet sağlamada güçlük çeker, müstakil görev sorumluluğu yüklenemez, her türlü hizmet arasında kendi şahsi işleri için zaman bulur ve bu işleri yapar" şeklinde kanaat belirtildiği, 1981 yılı 152, 1980 yılı 152.5 olduğu anlaşılmıştır. (216 Klasör, sayfa 261-390)

Müştekinin özellikle son 2 yıldaki yüksek sicil notları ve kanaatler basit nitelikteki disiplin cezaları, almış olduğu takdir belgeleri gözetildiğinde, müştekinin din ve vicdan hürriyeti ile kanaat hürriyeti kapsamında bulunan kendisi ve eşinin dini yaşam ve inançlarının TSK'dan ihracına gerekçe yapıldığı anlaşılmıştır.



121 – Müşteki Hüseyin Cevat UÇAR 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

Kara Kuvvetleri Komutanlığında Tabip Binbaşı iken YAŞ kararı ile ordudan ihraç edildiğini, 1996 yılında Amerika'da Kulak İhtisası için kadro açıldığını, müracaat ettiğini, yapılan sınavda yeterli başarıyı gösterdiğini, başka bir talep olmadığı halde kadroyu boş bıraktıklarını ve kimseyi Amerika'ya göndermediklerini, dolayısıyla kendisinin de gidemediğini, bunun sebebini merak edip araştırdığında belli bir kadrolaşmanın olduğunu ve kendisinin kadrolaşma içinde olmadığı düşünüldüğünden böyle bir tasarrufta bulunulduğunu öğrendiğini, 28 Şubat süreci içerisinde büyük mağduriyetler yaşadığını, mağduriyetine yol açan dönemin tasfiyeci ve darbeci kadrolarından davacı ve şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (201. klasör, sayfa 15)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, eşininde aynı tarikata mensup olduğu, eşinin ideolojik görüşünü diğer personel ailelerine de aşılamak için yoğun propaganda faaliyetlerinde bulunduğu, bu tür faaliyetlerin personel arasında huzursuzluğa sebebiyet verdiği, ideolojik görüşlerindeki askeri ve sivil şahıslar ile örgütsel ilişkiler içinde bulunduğu, irticai odaklarla ilişki halinde olan bir matbaacılık şirketine ortak olduğu, amirlerinin ikazlarına rağmen düzelmediğini, TSK'nden atılması için aleni propaganda faaliyetlerinde bulunacağını ifade ettiği, ideolojik görüşleri nedeniyle mesleğinin gereklerini yerine getiremediği, Atatürk ilkelerine ve Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet'in temel ilkelerine karşı olduğu, bu nedenle Kanun ve Yönetmelik hükümleri gereğince disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu anlaşılmıştır," şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (201. klasör, sayfa 8-9)

122 – Müşteki Mehmet YAVUZ 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

28 Şubat sürecinde Kara Kuvvetleri Komutanlığında Levazım Kıdemli Üstçavuş olarak görev yaptığını, düzenlenen kararname ile ilişiğinin kesildiğini, yaşanan süreçte mağdur olduğunu, mağduriyetinin halen devam ettiğini, mağduriyetine yol açan şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (201. klasör, sayfa 21)



123 – Müşteki Önder BULUT 05/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

TSK'da Astsubay olarak görev yaptığını, görev yaptığı süre içinde görevini hakkıyla yerine getirmesine rağmen eşinin başının kapalı olması ve BÇG örgütünün çalışmalarında kendisini muhalif görmeleri üzerine gerçek ile alakası olmayan bir disiplinsizlik gerekçesiyle 2002 yılında YAŞ kararı ile ihraç edildiğini, ihraç kararından önce Erzurum Jandarma Bölge Komutanlığında Muhabere Bölük Komutanı olan Y. K'nın eşi ile evine geldiğini, eşinin başörtülü olması üzerine, eşinin başını açması için kendisini uyardığını, kendisinin de eşinin kişisel kararları konusunda herhangi bir tasarrufta bulunamayacağını söylediğini, sonrasında komutanları Y. K. ve Jandarma Bölge Komutanı H. İ. T'nin hakkında disiplin işlemleri yaparak YAŞ kararına alınabilmesi için gerekçe uydurduklarını, yıllarca en ufak bir olumsuz sicil almamasına rağmen 2001 Kasım ayında hakkında bu şekilde işlemlere başlanıp BÇG'nin faaliyeti kapsamında mesleğine son verildiğini, TSK'dan ihraç edildikten sonra bir süre boş gezdiğini, sonra özel bir firmada çalıştığını, 28 Şubat darbesi sanıklarından davacı ve şikâyetçi olduğunu belirttiği,

04/05/2012 tarihli dilekçesinde de 14/09/1989-04/08/2002 tarihleri arasında TSK'da görev yaptığını, evine ziyarete gelen Muhabere Bölük Komutanı Y. K'nın evine geldiğinde, eşinin başını açmasını, yoksa ordudan atılacağını söylediğini, eşinin başını açmayı kabul etmediğini, atılma süreçlerinin başladığını, sonra İstihbarat Şubede sorguya alındığını, sordukları soruları cevapladığını, sonunda "eşin başörtülü eğer başını açmaz ise atılacaksınız" dediklerini, kendisinin de eşinin başörtüsü ile görevi arasında nasıl bir ilişki olduğunu sorduğunu, cevap olarak TSK ilkelerine aykırı giyiniyor denildiğini, benim başka bir suçum var mı diye sorduğunda "hayır sen bizim en iyi astsubaylarımızdan birisin" dediklerini, sonrasında sebepsiz yere cezalar verdiklerini, 5 gün oda hapsi cezası verdiklerini, eşine ve kendisine psikolojik baskı uyguladıklarını, zorla eşli yemeklere gelmelerinin emredildiğini, evine geç saatlerde telefon açılıp neden yemeklere katılmadığının sorulduğunu, herkesin içinde küçük düşürücü ve alaycı tavırlar sergilendiğini, çeşitli baskılara maruz kaldıklarını, Bölük Komutanının odasına giderek "siz ne yapmaya çalışıyorsunuz, benim eşim hamile 2 küçük çocuğum var, eğer atacaksanız erkekçe atın bunlara ne gerek var" dediğini, Bölük Komutanının durumu Jandarma Bölge Komutanı H. İ. T'ye söylediğinde onun da "kâğıt üzerinde cezasını verin ama evine gitsin" dediğini, bundan da kendisini atmak için kılıf hazırladıklarının anlaşıldığını,

TSK'dan atıldıktan sonra iş bulmasının engellendiğini, ordudan ihraç edilmiş olmanın bütün zorluklarını çektiğini, en yakınlarının gözünde dahi şüpheli/sakıncalı muamelesi gördüğünü, ailece büyük sıkıntılar yaşadığını, işsiz kaldığını, maddi manevi acılar yaşadığını, atılma sürecinde eşi hamile olduğu için o dönemdeki stres ve sıkıntılardan dolayı oğlunun otistik olduğunu, tedavi gördüğünü, 10 yıldır sıkıntılı yaşamaya devam ettiklerini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (201. klasör, sayfa 44-49)

Müştekinin dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, 27 Mart 2002 tarihinde Mebs Şube Müdürü Y. K. tarafından takdir belgesi, 26/06/2000 tarihinde Mu.Bl.Komutanı tarafından takdir belgesi, 26 Aralık 1997 tarihinde Kurmay Başkanı A. A. tarafından takdir belgesi, 06 Nisan 2001 tarihinde Jandarma Bölge Komutanı T. S. tarafından takdir belgesi, 12/10/2000 tarihinde Mu.Mal Saymanı Y. K. tarafından takdir belgesi, 06 Nisan 1996 tarihinde Kurmay Başkanı M. K. tarafından takdir belgesi, 13/03/1996 tarihinde Mu. Şube Müdürü H. A T. tarafından takdir belgesi, 26 Mart 1997 tarihinde Tugay Komutanı A. A. tarafından takdir belgesi ile ödüllendirildiği,

Bakırköy Prof.Dr. Mazhar OSMAN Ruh ve Sinir Hastalıkları hastahanesinin 20/11/2009 tarihli raporunda müştekinin oğlu olan Abdullah Talha BULUT'un %80, ağır özürlü otistik bozukluk hastalığının olduğunun belirtildiği anlaşılmıştır. (201. klasör, sayfa 29-41)



Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   120   121   122   123   124   125   126   127   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin