T. C. Ankara cumhuriyet başsavciliğI (tmk. 10. Mad.İLe görevli ve yetkiLİ BÖLÜM) tutuklu


– Müşteki Muharrem YILMAZ 19/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle



Yüklə 11,37 Mb.
səhifə126/178
tarix03.01.2019
ölçüsü11,37 Mb.
#89288
1   ...   122   123   124   125   126   127   128   129   ...   178

128 – Müşteki Muharrem YILMAZ 19/11/2012 tarihli şikâyetinde özetle;

1994 yılında Uzman Erbaş statüsünde sözleşmeli personel olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İzmir Tersane Komutanlığı İdari Güvenlik Müdürlüğünde çalışmaya başladığını, 2 yılın dolması üzerine 3 yıllık yeni sözleşme imzaladığını, ancak 3 yıllık süresi dolmadan hiçbir gerekçe gösterilmeksizin 14 Ekim 1998 tarihinde sözleşmesinin feshedildiğini, çalıştığı dönemde askeri lojmanlarda kalmadığını, fesih nedeni olarak 3269 sayılı yasa ve yönetmeliğin 6 ve 13.maddelerinin gerekçe gösterildiğini, gösterilen gerekçelerin gerçeğe aykırı olduğunu, görev yaptığı sürede eşlerin katılımıyla yemekli bir toplantı yapılacağının söylendiğini, ancak yapılmadığını, kendisi nöbette iken İstihbarat Astsubayı A. E. ve Uzmançavuş F. K'nın evine gittiklerini, eşi ile görüştüklerini, evde olup olmadığını sorduklarını, oysaki kendisinin nöbette olduğunu bildiklerini, gitmelerinin nedeninin eşinin başörtülü olup olmadığını kontrol etmek olduğunu, Uzman Çavuş A. B.'nin da kendileri ile birlikte çalıştığını, onu eşinin de başörtülü olduğunu, hatırlamadığı bir tarihte izin alarak Karşıyaka'daki bir barda alkol aldığının tespit edildiğini, disiplin hapsi verdiklerini, eşinin başörtülü olduğunu bilmelerine rağmen sözleşmesini feshetmediklerini, o dönemde Deniz Piyade Üsteğmen olarak görev yapan E. Ç. ve M. A'nın kendisinin sözleşmesini feshettiklerini, asılsız gerekçelerle sözleşmesini fesheden E. Ç., A. E. ve M. A.'dan şikâyetçi olduğunu belirttiği,

Müştekinin şikâyet dilekçesinde de, kendisinin ve 4 arkadaşının işine son veren E. Ç.'nin daha sonra Güney Deniz Saha Komutanlığına İstihbarat Subayı olarak atandığını, bütün gizli işlemlerini yedek harddiskte yaptığını, Ergenekon davasında içeriye alınıp daha sonra tutuksuz olarak yargılandığını, kendilerinin dosyasında son karar metinlerinde imzası olan komutanlardan birinin de Ergenekondan tutuklu olan H. Ç. olduğunu belirtmiştir. (195. klasör, sayfa 168-173)

129–Müşteki Suzan YILDIRIM 21/06/2012 tarihli şikâyeti dilekçesinde özetle;

Eşinin 01 Ağustos 1996 tarihine kadar TSK'da görev yaptığını, eşi Muttalip YILDIRIM'a yapılan psikolojik baskıların 1994'te İzmir Bornova 57.Topçu Er Eğitim Tugay Komutanlığında görev yaptığı sırada aleni olarak başladığını, daha öncesinde sinsice yapıldığını, üst düzey komutanlarının eşine şifahen kendisinin bu konuda istenmediği, yeni yapılanmalarda asla kendisine yer verilmeyeceği, rütbe olarak ilerlemesinin mümkün olmadığını, istifa etmesinin kendisi için daha iyi olacağını belirterek istifa etmesi yönünde baskılarda bulunduklarını, eşine sudan bahanelerle baskı ve zulüm yapmaya, ceza üzerine ceza vermeye başladıklarını, amaçlarının yıldırmak olduğunu, yapılan haksız baskı ve verilen cezalardan bir tanesinde evinin giriş kapısına hat yazısı ile Muttalip YILDIRIM ve evinin giriş kapısına besmele asmışsın diyerek ceza verildiğini, o tarihte eşinin Bornova'da 2 bloğun apartman yöneticisi olduğunu, yardımcısı olan astsubayın apartmanı güzelleştirmek için her kata eski İstanbul manzaralarından oluşan tablo ve saksı ile çiçek yerleştirdiğini, yine apartmana cami resimleri astırmışsın diye ceza verildiğini, mesleğini çok seven ve komutanlarının bu baskıları, ceza üzerine ceza vermelerinin, eşini çok üzüp anksiyete geçirmesine neden olduğunu, Ankara'da 1 ay kadar GATA'da tedavi olduğunu,

Üstlerinin baskıları sonucunda İzmir'den 1995 tarihinde Şanlıurfa Siverek'e tayinlerinin çıktığını, normal süreç işlemiş olsaydı İzmir'de 5-6 yıl kalıp daha sonra Kıbrıs'a tayin olmaları, Kıbrıs'tan sonrada 2.şark görevinin gelmesinin gerektiğini, ancak apar topar Siverek'e tayinlerinin çıktığını, 1996 yılında 28 Şubat sürecine yapılan tüm hazırlıklar çerçevesinde eşine yapılan baskıların iyice arttığını, kendisine yasal izinlerinin verilmemeye, istirahat hakkının kullandırılmamaya başlandığını, eşinin Ankara'da tanıdığı komutanlarla yaptığı görüşmelerde atılmasına kısa bir süre kaldığını sözlü olarak öğrenip bunalıma girdiğini,

Ancak geçirdiği bunalım sürecinde bile eşine istirahat verilmediğini, aksine acil durumunun olmadığı, revirde tedavi olmasının gerektiğinin bildirildiğini, bu kişilerin görevlerini kötüye kullanarak eşinin tedavisine engel olmaya çalıştıklarını, geç tedavi olmasına sebebiyet verdiklerini, hatta tedavi bile olamadan hayatını kaybetmesine neden olduklarını,

Eşinin TSK'dan ihraç edildikten sonra iş bulmasının engellendiğini, ordudan ihraç edilmiş olmanın bütün zorluklarını çektiğini, sunmuş olduğu Şanlıurfa Belediye Başkanlığına hitaben 08 Ocak 1997 tarihli dilekçe örneğinden de anlaşılacağı üzerine Belediyede çalışmak için başvurduğunu, 15/01/1997 tarihinde göreve başladığını, 16/04/1997 tarihli yazı ile görev yapmasının engellendiğini, TSK'dan arayan meçhul şahıslar tarafından tehdit edildiğini, eşinin işletme bölümü mezunu olmasına, E sürücü belgesi olması, İngilizce, Rusça ve Arapça bilmesine rağmen iş başvurularından sonuç alamadığını, görüşme yaptığı özel sektör temsilcilerinin eşine kendisini işe aldıkları takdirde "yeşil sermaye" adı verilen fişlemeye tabi tutulacaklarını belirterek red ettiklerini,

Yıllarca ülkesine şerefli bir şekilde hizmet eden bir aile babasının bu kadar küçük düşürücü duruma düşmesine dayanamayıp onu işe almaya kalkanlar (Badıllı Ticaret Şanlıurfa) olsa da onlar da TSK tarafından aranarak üstü kapalı olarak tehdit edilince eşini işten çıkarmak zorunda kaldıklarını, yine aynı süreçte Şanlıurfa Merkez Komutanlığından olduklarını tahmin ettiği askeri şahısların kirada oturmakta oldukları Şanlıurfa'daki evlerine gelerek, ellerinde hiçbir mahkeme kararı olmadan sadece atılmaya dayalı olarak hukuka ve adalete, insan haklarına aykırı olarak eşinin askeri elbiselerini, askeriyeye ait yazılı belgelerin bir kısmını, askeri kitapların bir kısmını zorla aldıklarını,

Şanlıurfa'daki evde ikamet ederken Milli İstihbarat Teşkilatı kimliğini gösterip zamanlı zamansız gece yarıları eve gelen ekiplerin "bu evde irticai faaliyet yapılıyormuş, evi arayacağız" diyerek çocukları dahil olmak üzere bütün aileyi tedirgin edecek yasa dışı baskılarda bulunduklarını, 1997 yılına kadar iş arayıp yeniden topluma karışmaya çalışan eşinin, hem çaldığı her kapının yüzüne kapatılmasına, hem de TSK'daki meçhul örgütün kayıt dışı ve hukuksuz baskılarına dayanamayıp girdiği psikolojik bunalımın günden güne artmasıyla 12/10/1997 de kendi hayatına son verdiğini,

Eşinin üzücü bir şekilde ölümünün hemen ardından yine Şanlıurfa Tugayında görev yaptıklarını tahmin ettiği üst rütbeli kişilerin Şanlıurfa'daki evlerine gelerek eşinin ölümü hakkında basına asla demeç vermemesi, konuyu hiçbir merciye iletmemesi gerektiğini, aksi halde memleketlerinden uzak olan Şanlıurfa'da kendisi ve çocuklarının başına her türlü şeyin gelebileceğini, kimsenin kendilerini arayıp sormayacağını belirterek tehdit ettiklerini,

Faili meçhul cinayetlerin o tarihlerde cirit attığı doğu ve güneydoğuda en küçüğü 5, en büyüğü 14 yaşında olan 3 çocuğuna bir şeyler yapılır korkusu ile en yakınına bile tehdit edildiğini söyleyemediğini, yaşadığı baskılar neticesinde korkarak kimseye şikâyetçi olamadığını, her ne kadar o dönemde eşinin ölümünün medyada çokça yer alsa da kimseye açıklama yapmadığını,

Eşinin ölümünün akabinde eve gelen subaydan cenazeyi Kayseri'ye götürmek için yardım/araç istediğini, kendisine "senin kocan YAŞ kararları ile ordudan ihraç edildi, sana araç veremeyiz, hiçbir konuda yardımcı olamayız" dediğini, çünkü o subayın asker eşi olarak kendisine yardımcı olmak için değil, tehdit etmek için geldiğini, şahsına yapılan tehdit sonucunda cenazeyi Kayseri'ye götürmek için hastaneden ambulans istediğini, kimsenin yardımcı olmaması üzerine Kartal marka şahsi arabalarının arka koltuklarını yatırdıklarını, eşinin cenazesini hastaneden birilerinin arabanın arkasına yerleştirdiğini, evinde kiracı olarak oturduğu ev sahibinden kendisine yardımcı olmasını, arabayı Kayseri'ye kadar kullanmasını istediğini, çocuklarını üniversiteden sınıf arkadaşına emanet ederek gazetecilerle karşılaşmamak için şahsi arabaları ile eşinin cenazesi ile adeta kaçarcasına gece Kayseri'ye geldiklerini,

Eşinin ölümünden sonrada şahsına yönelik psikolojik baskının devam ettiğini, o tarihlerde Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğrenci olduğunu, üsteğmen olduğunu söyleyen bir rütbeli veya polis olduğunu söyleyen kişi/kişiler dekan, dekan yardımcılarını arayarak ya da okula giderek "okulunuzda eşi subay olan öğrenci var mı? Varsa hemen okul ile ilişiğinin kesilmesi gerekiyor. Okulunuzda okuyan öğrenci listelerini bize verin" şeklinde okula baskı yaptıklarını, kendisinin o zamanlar Diyanet İşleri Başkanlığı personeli, Kuran Kursu öğreticisi olarak görev yaptığını, 4 yıllık üniversite mezunu ve İlahiyatta öğrenci olduğundan yeni bir kadroya geçme aşamasında iken İl Müftülüğünü arayan kişinin kendisine kimin torpil yaptığı ya da sahip çıktığının sorulduğunu, sahip çıkanın da isminin istendiğini, torpillik bir durum ve sahip çıkma söz konusu olmadığı öğrenilince de o kadronun başkasına verilmesinin emredildiğini, o kadronun başka kimsenin şartlarını tutmadığı öğrenilince de kadronun kendisine tebliğ edilmeden hemen iade edilmesi ve kesinlikle yeni kadroya geçilmemesi konusunda müftülüğe baskı yapıldığını, eşinin ölümünün ardından maddi olarak çok zor günler geçirseler de hiçbir adli olaya karıştırmadan çocuklarını büyütüp vatana millete faydalı saygın bireyler haline getirmeye çalıştığını, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (247. klasör, sayfa 63-66 )

Müştekinin eşi Muttalip YILDIRIM'ın Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 15 Aralık 1994 tarihinde 4 gün oda hapsi cezası, 24 Ağustos 1994 tarihinde ikaz cezası, 16 Ağustos 1994 tarihinde 3 gün göz hapsi cezası, 04 Haziran 1994 tarihinde şiddetli tevbih cezası ile cezalandırıldığı,

14 Haziran 1994 tarihli Alay Komutanı E. Ü. imzalı müştekinin eşi ile ilgili yazılan yazıda, müştekinin eşine verilen istirahatin Garnizon dışında geçirmesine izin verilmediği "istirahatinizi Garnizon içinde geçirmenizi ve görevinizle ilgilenmenizi, aksi takdirde hakkınızda kanuni işlem yapılacağı..." denildiği, 25 Haziran 1993 tarihinde şiddetli tevbih cezası ile cezalandırıldığı,

Müştekinin eşi Muttalip YILDIRIM'ın 28 Kasım 1989 tarihli el yazısı ile yazmış olduğu savunmasında, evli ve 2 çocuklu olduğunu, çocuklarının ikisinin de kendisi görevdeyken dünyaya geldiklerini, onların hastaneye götürülmeleri, okula yazdırılmaları, ihtiyaçlarının giderilmesi vs. konusunda görevi nedeniyle oldukça ilgisiz kaldığını, 1989 yılında bir erkek kadreşinin ve bir kız kardeşinin evlendiğini, ikisinin düğününe de gidemediğini, kız kardeşinin bu aralar doğum yapacağını, yapıp yapmadığını bilmediğini,

Kendisine izin konusunda sürekli sıkıntılar çıkartıldığı, bir askerin (erbaş ve erler) ne zaman izne gideceğini bildiğini, kendisinin bir onbaşı kadar haysiyetinin olup olmadığını sorduğu, her askerin istediği zaman çarşı iznine çıkarken 15 günde bir izne çıkması emredilirken kendisine öğle istirahatlerinde bile bir sürü belge istenerek bir sürü hesap vererek dışarı çıkabildiğini, en son K.K.K. denetlemesinde Bt.sinin spordan %100 başarı gösterdiğini, erbaş ve erlerinin bile ağızları ile kuş tutsalar takdir edilmeyeceklerini kanıksadıklarını belirttiği,

01 Temmuz 1992 tarihinde 2 gün göz hapsi cezası, 28 Aralık 1989 tarihinde 5 gün göz hapsi cezası, 04 Ocak 1989 tarihinde şiddetli tevbih cezası, 15 Mayıs 1987 tarihinde ikaz cezası ile cezalandırıldığı anlaşılmıştır. (247. klasör, sayfa 1-26)

Müştekinin şikâyet dilekçesi ekinde sunmuş olduğu belgelerin incelenmesinde, eşinin Topçu ve Füze Okulu kursunu çok iyi derece ile bitirdiğine ilişkin kurs bitirme belgesi, 18 Kasım 1991-29 kasım 1991 tarihleri arası Lojistik Seferberlik kursuna katıldığına ilişkin kurs belgesi bulunduğu,



Müştekinin eşinin 17/12/1982 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığı Nurettin ERSİN tarafından yüzüncü yıl rozet beratı belgesi, 10/03/1980-25/04/1980 tarihleri arasındaki Topçu ve Füze Okulu kursunu pekiyi derece ile bitirdiğine ilişkin kurs belgesi ile ayrıca müştekinin eşi Muttalip YILDIRIM'ın intiharı ile ilgili gazete haberlerinin yer aldığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 10/07/1996 tarihli Hasta Kabul ve Taburcu teskeresinde müştekinin eşine Akut Psikotik Bozukluk teşhisi konulduğu, 2 ay rapor verildiği, 12/10/1997 tarihinde intihar ettiğine ilişkin Emniyet yazısının bulunduğu anlaşılmıştır. (247. klasör, sayfa 36-59)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "sakıncalı sağ personel kategorisinde olduğu, aşırı irticai görüşe sahip olduğu, laik düşünceyi benimsemediği ve her fırsatta eleştirdiği, kapalı yaşam tarzının değişmeyeceğini sık sık ifade ettiği, eşi ve kız çocuğunun tesettürlü olduğu, eşinin kuran kursu öğretmenliği yaptığı, irticai görüşteki sivil kişi ve çevrelerle irtibatlı olduğu, dostluk ve samimiyet kurduğu, kendi düşüncesindeki personelle görüştüğü, hiçbir sosyal faaliyete katılmadığı, birlikçe yapılan yardım faaliyetleri kapsamına İmam Hatip ve Kuran Kursu öğrencilerinin de alınması için öncülük ettiği, kendisinin ve eşinin lojmanlar bölgesinde örgütlenme faaliyetlerinde bulunduğu, ordu komutanının katıldığı bir veda töreninde eşi ve kendisinin el sıkışmaktan imtina ettikleri, erbaş ve erlere ideolojik yönde telkinlerde bulunduğu, Silahlı Kuvvetleri, emir ve komuta ilişkinini eleştirdiği, mesleki bilgi ve görgüsünün zayıf olduğu, emirleri tam ve zamanında yapmadığı, irticai yayınları okuduğu ve seyrettiği, emre itaatsizlik suçundan 4.6.1994 tarihinde şiddetli tevbih cezası aldığı, eğitim alanından izinsiz ayrılmak suçundan 16.8.1994 tarihinde 3 gün göz hapsi cezası aldığı, ordu komutanının veda ziyaretinde eşi ile birlikte el sıkışmaktan kaçınması nedeniyle 24.8.1994 tarihinde yızılı olarak ikaz edildiği, disiplinsiz davranışı nedeniyle 15.12.1994 tarihinde 4 gün göz hapsi cezası aldığı, kışladan sık sık uzaklaşmak suçundan 1.3.1996 tarihinde yazılı olarak uyarıldığı, istirahatini garnizonda geçirmesi konusunda 14.6.1996 tarihinde yazılı olarak uyarıldığı, memuriyet nüfuzunu kötüye kullanmak suçundan 7 nci Kor.K.lığı Askeri Mahkemesinin 13.9.1988 tarihli erteli 5 ay 20 gün hapis cezası, emre itaatsizlik suçundan 65 nci P.Tüm.K.lığı Disiplin Mahkemesinin Aralık 1987 tarihli kararı ile 10 gün göz hapsi cezası, yalan beyanda bulunmak suçundan 24.4.1986 tarihli şiddetli tevbih cezası, disiplinsizliği nedeniyle 14.5.1987 tarihli yazılı ikaz, birliğinin eğitiminin zayıf olması nedeniyle 4.7.1988 tarihli yazılı uyarı, disiplinsizliği nedeniyle 4.1.1989 tarihli şiddetli tevbih cezası, mesaiye gelmemek suçundan 28.11.1989 tarihli 5 gün göz hapsi cezası, ordu komutanı denetlemesinde saygısızca cevaplar vermesi nedeniyle 28.12.1989 tarihli 5 gün göz hapsi cezası, disiplinsiz davranışı nedeniyle 1.7.1992 tarihli 2 gün göz hapsi cezası, izinsiz kışlayı terketmek suçundan 25.6.1993 tarihli şiddetli tevbih cezası bulunduğu görülmüştür." şeklindeki iddiaların bir kısmında müşteki eşinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, ihraç edilmiş olduğu yılda verilmiş uyarı cezaları, 1994 yılında verilmiş şiddetli tevbih, 3 gün göz hapsi, 4 gün göz hapsi ve uyarı cezalarının ihracı gerektirmeyecek nitelikte cezalar olduğu, ayrıca müştekiye atılmasından 10 yıllara yaklaşan süre içerisinde verilen disiplin cezaları ile yine yaklaşık 8 yıl önce verilmiş ihracını gerektirmeyecek nitelikteki erteli hapis cezasının atılmasına dayanak yapıldığı anlaşılmıştır. (247. klasör, sayfa 67-69)

130 – Müşteki Sinan KALKAN 03/08/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

30/08/1986-06/06/1997 tarihleri arasında TSK'da Kd.Üçvş rütbesiyle görev yaparken TSK'nın kurumsal hiyerarşisi dışında yasa dışı olarak oluşturulan BÇG örgütüne katılmadığı, TSK'nın normal kurumsal hiyerarşisi içerisinde yer aldığı için BÇG tarafından disiplinsiz olmakla suçlandığını, TSK'dan ihraç edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (247. klasör, sayfa88-91)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde, 1997 tarihli sicil belgesinde 1. 2.ve 3. sicil amirlerince aynı şekilde “Astsb sicil yönetmeliği 53 ncü mad. (e) fıkrası gereğince tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü irticai ideolojik görüşleri benimsemesi ve bu gibi faaliyetlerde bulunması nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koyduğu,

Kh. ve Kh. Bölük Komutanı R. S. tarafından 2 gün izinsizlik cezası bulunduğu anlaşılmıştır. (247. klasör, sayfa 77-78)



131 – Müşteki Ümit ARSLAN 04/07/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

30/08/1990-04/06/1997 tarihleri arasında TSK'da Astsubay Üstçavuş rütbesiyle görev yaparken TSK'nın kurumsal hiyerarşisi dışında yasa dışı olarak oluşturulan BÇG örgütüne katılmadığı, TSK'nın normal kurumsal hiyerarşisi içerisinde yer aldığı için BÇG tarafından disiplinsiz olmakla suçlandığını,

En sade bir müslüman için kutsal sayılması gereken şahsına ait yasal ve Diyanet İşleri Başkanlığından onaylı Türkçe Kur'an-ı Kerim Mealine irticai faaliyet suçlamalarına delil olarak el konulduğunu, evi ve eşyalarının bir suç örgütü üyesiymiş gibi ziyaretçi kisvesi altında mahkeme kararı olmadan üniformalı üstleri tarafından arandığını, halen 17 yıl hizmetle şerefli, onurlu, başarılı ve özverili bir hemşire olan eşinin kılık-kıyafeti, yaşam biçimi hakkında araştırma yapıldığını, suç örgütü üyesi gibi hem birlik içinde hem de dışında MİT tarafından takip edildiğini, aslında kendileri suç örgütü olan BÇG üyeleri tarafından birlik içinde ve dışında sürekli takip edildiğini, 27 Mayıs 1997 tarihinden kısa bir süre önce TSK'da son görev yeri olan TCG Akdeniz Komutanlığı emrinde iken 1. amiri olan Dz.İk.Yzb. T. K. tarafından kendisinin ve gemi komutanı Dz.Yb. Ş. A’nın hakkındaki olumlu kanaat raporuna rağmen şahsi dosyasının gönderildiğinin tarafına söylendiğini, bu olayın akabinde BÇG'nin örgütsel hiyerarşisinin iradesi doğrultusunda 26 Mayıs 1997 tarihli YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (247. klasör, sayfa 138-142)

Müştekinin Genelkurmay Başkanlığında bulunan şahsi dosyasından temin edilen belgelerin incelenmesinde,1997 tarihli sicil belgesinde 1. ve 2. sicil amirlerince aynı şekilde “Tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi,irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı anlaşıldığından. Astsubay sicil yönetmeliğinin 53 (e) maddesi gereğince T.S.K.'nde kalması uygun değildir” şeklinde, yine Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel İşleri İnceleme Komisyonu toplantı tutanağı başlıklı 12 Mayıs 1997 tarihli Deniz Kuvvetleri Komutanı G. E. onaylı belgede de "tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, bölücü, irticai ve ideolojik görüşleri benimsediği, bu gibi faaliyetlerde bulunduğu veya karıştığı kanaatine varılarak" şeklinde görüş belirtilmiş olmasına rağmen ileri sürülen suç isnatları ile ilgili herhangi bir adli soruşturma yapılmamış olması ileri sürülen iddiaların gerçek dışı olduğunu ortaya koymaktadır. (247. klasör, sayfa 126,132)

Özet bilgi formu başlıklı belgede, 04/05/1995 tarihinde 21 gün oda hapsi cezası, 02/05/1995 tarihinde 10 gün oda hapsi cezası, 04/08/1995 tarihinde 7 gün oda hapsi cezası, 25/12/1995 tarihinde 7 gün izinsizlik cezası bulunduğu, sicil notu ortalamalarına bakıldığında, 1991 yılı 82.5, 1992 yılı 89.5, 1993 yılı 87, 1994 yılı 86, 1995 yılı 86, 1996 yılı 72, 1997 yılı 62 olduğu,

Müspet kanaatler bölümünde, 1991 yılı 1. sicil amiri tarafından "planlı çalıştığı takdirde daha faydalı olacaktır" şeklinde, 1992 yılı 1. sicil amiri tarafından "çalışkan güvenilir bir astsubaydır" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "ağır başlı ve çalışkandır" şeklinde, 1993 yılı 1. sicil amiri tarafından "mesleğini seven gayretli bir astsb.dır." şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "gayretlidir" şeklinde,

Menfi kanaatler bölümünde, 1991 yılı 2. sicil amiri tarafından "yetişmesi gereken bir astsb.dır" şeklinde, 1993 yılı 2. sicil amiri tarafından "teşvik ve yönlendirilmesi gereken bir astsb.dir" şeklinde, 1996 yılı 1. sicil amiri tarafından "takip ve kontrolü gerekir" şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "sürekli takip ve kontrolü gereken bir astsb.dır. Branşında tek personel olarak yüzer birliklerde görev yapması uygun değildir" şeklinde, 1997 yılı 1. sicil amiri tarafından "devamlı takip ve kontrolü gereken, özel sorunlarını işine yansıtan bir astsubaydır." şeklinde, 2. sicil amiri tarafından "takip ve kontrol altında bulundurulması gereken bir astsubaydır" şeklinde kanaat belirtildiği anlaşılmıştır. (247. klasör, sayfa 130-131)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "irticai faaliyetlerde bulunduğuna dair alınan bilgiler üzerine 4 Mayıs 1995 tarihinde Sakıncalı Personel kategorisine alındığı, nakşibendi tarikatı mensubu olduğu, nakşibendi tarikatı dergahında yapılan zikir törenlerine katıldığı, ideolojik görüşleri nedeniyle amirlik ve üstlük nüfusunun gereklerini yerine getiremeyeceği, görev yerinde, ideolojisi doğrultusunda kitapların bulunduğu, ideolojik görüşü doğrultusunda propaganda faaliyetlerinde bulunduğu, mesleki bilgisinin yetersiz olduğu, disiplinsiz ve kişiliksiz bir astsubay olduğu, Anayasa'da belirtilen Cumhuriyetin temel ilkelerine ve Atatürk İlkelerine karşı olduğu, amirlerince T.S.K.nde kalmasının uyğun olmayacağı şeklinde kanaat belirtildiği, izinsiz garnizon dışına çıkmak suçundan 4 Mayıs 1995 tarihinde 21 gün oda hapsi cezası, görevini ihmal etmek suçundan 2 Mayıs 1995 tarihinde 10 gün oda hapsi cezası, nöbet talimatına aykırı hareket suçundan 4 Ağustos 1995 tarihinde 7 gün oda hapsi cezası, komutan denetlemesine hazırlanmamak suçundan 25 Aralık 1995 tarihinde 7 gün izinsizlik cezası bulunduğu görülmüştür" şeklindeki iddiaların bir kısmında müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı, basit nitelikteki ihracında yaklaşık 2 yıl önce verilmiş disiplin cezalarının atılmasına dayanak yapıldığı anlaşılmıştır. (247. klasör, sayfa 143-144)



132 – Müşteki Mehmet Zafer GEDİKLİ 21/12/2012 tarihli şikâyet dilekçesinde özetle;

Deniz Teğmen rütbesiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığında göreve başladığını, Yüzbaşı rütbesiyle göreve devam ederken hakkında herhangi bir ceza verilmemiş, mesleki disiplin ve başarı sicili yüksek olduğu halde disiplinsiz olmakla suçlandığını, önce şüpheli ve sakıncalı takibi altına alınan hakkında gerçeğe, usül ve kanunlara aykırı olarak düzenlenen ve düzenlettirilen olumsuz sicil ve kanaatlerle sahte belge ve tutanaklarla yasalardaki disiplin hükümlerinin kullanılarak aleyhine yasal kılıf oluşturulduğunu, Mayıs 1997 tarihinde BÇG'nin örgütsel hiyerarşisinin iradesi doğrultusunda YAŞ kararı ile TSK'dan ihraç edildiğini, ailece büyük sıkıntılar, maddi ve manevi acılar yaşadığını, halen de yaşamaya devam ettiğini, 28 Şubat darbesi sanıklarından şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. (247. klasör, sayfa 330-332)

Yüksek Askeri Şuraya Sevk yazısında belirtilen "Nakşibendi tarikatı mensubu olduğu ve tarikata elaman kazandırmak için aynı tarikat mensubu olan babası ile birlikte faaliyette bulunduğu, örgütsel faaliyetleri nedeniyle TSK'nden ilişiği kesilen Ütğm. Cengiz UZUN ile örgütsel ilişkisini devam ettirdiği, NETWORK-2 isimli pazarlama şirketinde, çevirimin bir halkası olarak görev yaptığı ve ideolojisine yakın şahısların ev toplantılarına katılarak irticai faaliyetlerini maskelemeye çalıştığı, Atatürk ilke ve inkılaplarına karşı olduğu, ideolojik düşünceleri nedeniyle yaşadığı sosyal hayatın askerlik kuralları ile bağdaşmadığı ve bu yaşantısını ısrarla sürdürmeye çalıştığı, evinde çağdaş olmayan yaşam tarzını benimsediği, eşinin de aynı ideolojik görüşleri benimseyerek sosyal yaşantısını bu esaslar doğrultusunda sürdürdüğü, bu nedenle de kendi ideolojilerini yakın kişiler dışında sosyal ilişkilere girmediği, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin temel ilkelerinden laikliği benimsemediği, bu nedenle kanun ve yönetmelik hükümleri gereğince disiplin bozucu hareketlerde bulunduğu anlaşılmıştır." şeklindeki iddialarda müştekinin suç olarak değerlendirilebilecek bir faaliyetinin ortaya konamadığı, ileri sürülen iddiaların askerlik görevi dışında, suç teşkil etmeyen, toplum içerisindeki özel yaşamı konusundaki tercihleri ile ilgili olduğu, bunların ne şekilde askerlikle ilgili disiplinsizlik oluşturduğunun açıklanamadığı halde TSK’dan atılmasına gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. (247. klasör, sayfa 323-324)


Yüklə 11,37 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   122   123   124   125   126   127   128   129   ...   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin