Tanitim kitabi iÇİn faaliyet raporu


ANAYASA MAHKEMESİ’NE CEZA TEMYİZ HARÇLARININ İPTALİ İÇİN DİLEKÇE ÖRNEĞİ



Yüklə 0,54 Mb.
səhifə7/10
tarix29.07.2018
ölçüsü0,54 Mb.
#62755
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

ANAYASA MAHKEMESİ’NE CEZA TEMYİZ HARÇLARININ İPTALİ İÇİN DİLEKÇE ÖRNEĞİ
…………CEZA MAHKEMESİ’NE

(Yürürlüğün Durdurulması İstemlidir)
DOSYA NO :
SANIK/ŞİKÂYETÇİ :
MÜDAFİ/VEKİLİ :
TALEP KONUSU : Temyiz/istinaf başvurusuna harç alınmasını düzenleyen 31.3.2011 tarihli 6217 sayılı kanunun 12. ve 13. maddesindeki bazı hükümlerin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Yürürlüğün Durdurulması İstemiyle Anayasa’nın 152. maddesine göre iptal başvurusunda bulunulması talebidir.
AÇIKLAMA :
31.03.2011 tarihinde 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun yürürlüğe girişinden sonra müdafi/vekil olarak bakmakta olduğum …….ceza Mahkemesi’nin ……esas sayılı dosyası karara çıkmış olup Sayın Mahkemenin vermiş olduğu kararı Yargıtay’a temyiz/Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf başvurusunda bulunmak üzere dilekçe verdim. Ancak yürürlüğe giren 6217 sayılı kanunla değişik 492 sayılı Harçlar Kanununun 13. maddesi uyarınca temyiz/istinaf harcı yatırmam istenmiş olup aksi takdirde temyiz/istinaf başvurumun kabul edilmeyeceği tarafıma bildirilmiştir.
Ceza yargılamasının her vatandaşımız için eşit olabilmesi için ücretsiz olması gerekmektedir. Kişinin hürriyetinin aleyhinde yargılamanın hızlandırılması ya da iş yükünün azaltılması yoluna gidilemez. Kişi hürriyeti ile yargılamanın hızlandırılması ya da iş yükünün azaltılması amacı bir biriyle yarışabilir talepler olarak değerlendirilemez. Temyiz ve istinaf başvuruları ceza yargılamasının ayrılmaz parçalarıdır. Bu sebeple yargılanan kişinin yargılamanın geri kalanı için kendisine tanınan kanun yollarına gidebilmesi için belli bir harç yatırmak zorunda kalması, maddi gücü oranında adalet arama hakkına sahip olduğu anlamına gelir ki bu durum maddi gücü olanla olmayan arasında eşitsizlik yaratır.
Bizim yargı sistemimizde ceza yargılamalarının bütün masrafı devlet tarafından karşılanır. Bu anayasanın sosyal devlet ilkesi gereği adalet hizmetlerinin herkese eşit şekilde verilmesi için bir zorunluluktur. Ceza yargılamalarında harç alınması hak arama özgürlüğünü kısıtlar niteliktedir. Harç alınacak ceza yargılaması başvuruları incelendiğinde zaten ekonomik açıdan bu ve benzeri paraları vermeyecek durumda olan insanların karşılaştıkları ceza yargılamaları olduğu görülür. Bu harçları yatıracak durumda olmayanlar haklarını arayabilmek için adli müzaheret talep etmek isteyeceklerdir. Ancak ceza yargılamaları için bir adli müzaheret müessesesi öngörülmemiştir. Eğer ceza yargılamaları için de adli müzaheret kurumu işletilmeye başlanacak olursa yapılacak başvurularda kişinin haklı olduğunu ispatlaması gerekecektir. Çünkü bugünkü adli müzaheret taleplerinde kişinin haklı olması ön koşul olarak aranmaktadır. Ceza yargılamasında adli müzaheret kararı verecek olan mahkeme ise önceden üstü kapalı temyiz incelemesi yapmış olacaktır.
İptali istenen kanun hükümleri öncelikle Anayasamızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan 2. maddesindeki adalet anlayışı, insan haklarına saygılı ve sosyal bir hukuk Devleti ilkelerine aykırıdır. Ülke vatandaşlarına hürriyetinin söz konusu olduğu bir ceza yargılamasında yargılamanın tamamlanması için harç ödeme zorunluluğu getirilmesi bu maddedeki adalet anlayışı ilkesine aykırıdır. Hiçbir insan sonunda suçlu olup olmadığı önceden belli olamayacak bir yargılamadan maddi katkı istenerek yararlandırılamaz. Bu hem aynı maddedeki insan haklarına saygılı olma hem de sosyal bir hukuk devleti olma ilkesine aykırıdır.
Anayasamızın Devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen 5. maddesinde devletin amacının “kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, çalışmak” olduğu ifade edilmiş olup; ceza yargılamasından harç alınması kişinin adil yargılanma hakkının adalet ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde ekonomik olarak sınırlandırılmasıdır.
Ceza yargılamasında harç alınması Anayasamızın kanun önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesindeki “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” hükmüne de aykırıdır. Ekonomik farklılıkların olduğu bir ülkede ceza yargılamasından harç alınması bu harcı ödeyecek olan kişi ile ödeyemeyecek olan kişi arasında eşitsizlik yaratacağı gibi aynı Anayasa maddesinin “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” hükmüne aykırı olarak harcı ödeyebilecek olan kişilere de imtiyaz tanınması anlamına gelecektir.
Ceza yargılamasından harç alınması temel bir hak olan adil yargılanma hakkının kısıtlanması anlamına gelmektedir. Ceza yargılamasından harç alınması Anayasamızın 13. maddesinde düzenlenmiş olan temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlandırılacağına ilişkin “Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” hükmünü de ihlal etmektedir. Demokratik toplum düzeni her şeyden önce herkesin kanun önünde eşit olmasını ve adil yargılanma hakkına sahip olmasını gerektirir.
Anayasamızın 36. maddesine göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Ceza yargılamasında harç alınması kişiyi yargı mercileri önünde adil yargılanma hakkından mahrum bırakacaktır.
Anayasamızın 141. maddesine göre “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.” Ceza yargılamasından harç alınması yargıya verilen davaların en az giderle sonuçlandırılması sorumluluğuna da aykırıdır.
Bu sebeple Sayın Mahkemenize yapmış olduğum temyiz/istinaf başvurusundan harç alınmasının hukuki dayanağını oluşturan 31.3.2011 tarihli 6217 sayılı kanunun 12. ve 13. maddesindeki bazı hükümlerin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa’nın 152. maddesine göre iptal başvurusunda bulunulması zorunluluğu doğmuştur.
İPTALİ İSTENEN İFADELERİN BULUNDUĞU KANUN HÜKÜMLERİ:
6217 Sayılı Kanunun 12. MADDESİ - 2.7.1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan “açılan davalar” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve kanun yolu başvuruları ile ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yolu başvuruları,” ibaresi eklenmiştir.
6217 Sayılı Kanunun 13. MADDESİ - 492 sayılı Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “A- Mahkeme Harçları” bölümünün “Hukuk ve ticaret davalarıyla, idarî davalarda ihtilafsız yargı konularında ve icra tetkik mercilerinde” başlığında yer alan “Hukuk” ibaresinden sonra gelmek üzere “, ceza” ibaresi eklenmiş, “IV. Temyiz ve itiraz harçları” kısmı başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı Kanunun (2) sayılı Tarifesinin “II- Maktu harçlar” bölümünün (11) numaralı bendine “miras taksim mukaveleleri,” ibaresinden sonra gelmek üzere “mirasçılık belgesi,” ibaresi eklenmiştir.
“IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları:
a) Yargıtay hukuk dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 90 TL
b) Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 40 TL
c) Danıştay’a yapılacak temyiz başvurularında 90 TL
d) Yürütmenin durdurulmasına ilişkin itirazlar dâhil olmak üzere bölge idare mahkemelerine itirazen yapılacak başvurularda 50 TL
e) Bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 50 TL
f) Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 20 TL
g) İdarî yaptırımlar konusunda sulh ceza mahkemelerince verilen son karara karşı itirazen yapılacak başvurularda 20 TL
h) İcra mahkemelerinin kararlarına karşı itirazen yapılacak başvurularda 20 TL”
HUKUKİ NEDENLER :
İptal Başvurusunun Hukuki Dayanağı Olan Anayasa Maddesi:
7. Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi:
MADDE 152- Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.
Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.
İptali İstenen İfadelerin Bulunduğu Kanun Maddelerinin Aykırı Olduğu Anayasa Maddeleri:
II. Cumhuriyetin nitelikleri:
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
V. Devletin temel amaç ve görevleri:
MADDE 5- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
X. Kanun önünde eşitlik:
MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 7.5.2004–5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 12.9.2010–5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.
(Ek fıkra: 12.9.2010–5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
II. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması:
MADDE 13- (Değişik: 3.10.2001–4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.
XIII. Hakların korunması ile ilgili hükümler:
A. Hak arama hürriyeti:
MADDE 36- (Değişik: 3.10.2001–4709/14 md.) Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
D. Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması:
MADDE 141- Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.
SONUÇ : Yukarıda sunulan nedenlerle; temyiz/istinaf başvurusuna harç alınmasını düzenleyen 31.3.2011 tarihli 6217 sayılı kanunun;
a) 12. maddesindeki “ile ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yolu başvuruları,” ibaresinin,
b) 13. maddesindeki “492 sayılı Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “A- Mahkeme Harçları” bölümünün “Hukuk ve ticaret davalarıyla, idarî davalarda ihtilafsız yargı konularında ve icra tetkik mercilerinde” başlığında yer alan “Hukuk” ibaresinden sonra gelmek üzere, “ceza” ibaresi eklenmiş” ibaresinin,
c) 13. maddesindeki “IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları” başlığı altındaki “b) Yargıtay ceza dairelerine yapılacak temyiz başvurularında 40 TL” ibaresinin,
ç) 13. maddesindeki “IV. Temyiz, istinaf ve itiraz harçları” başlığı altındaki “f) Bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerine yapılacak istinaf yolu başvurularında 20 TL” ibaresinin,

Anayasanın 2, 5, 10, 13, 36 ve 141. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Yürürlüğün Durdurulması İstemiyle iptallerine karar verilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne Anayasa’nın 152. maddesine göre iptal başvurusunda bulunulmasını müvekkilim adına Sayın Mahkemeden talep ederim.


MÜDAFİ/VEKİL

AVUKAT TUTMA ZORUNLULUĞUNA İLİŞKİN BAŞSAVCILIĞA YAZILMASI İSTENEN YAZI İÇİN DİLEKÇE
ANKARA BAROSU BAŞKANLIĞI’NA SUNULMAK ÜZERE

YASA İZLEME ENSTİTÜSÜ BAŞKANLIĞI’NA
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35. maddesinin üçüncü fıkrası;

Dava açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir. Ancak, Türk Ticaret Kanununun 272 nci maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır. Bu fıkra hükmüne aykırı davranan kuruluşlara Cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan on altı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verilir” hükmünü içermektedir.


İstanbul Barosu bu kanun hükmünü uygulatmak amacıyla İstanbul Valiliği ve Defterdarlığı ile ortak hareket ederek sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu olanların bir avukatla sözleşme yapmalarını sağlayarak birçok avukatın bu hüküm kapsamında müvekkil çevresi edinmesini sağlamıştır.
Bu kanun hükmünün uygulanması için önce Ankara Valiliği ve Defterdarlığı’na bu kanun hükmünü hatırlatır bir yazı ile başvurulacaktır. Yazıda İstanbul Barosu’nun İstanbul Valiliği ve Defterdarlığı ile yaptığı çalışma anlatılacak ve Defterdarlığın aynı çalışmayı yapması talep edilecektir. Buna göre Defterdarlık Ankara’da faaliyet gösteren Türk Ticaret Kanunu’nun 272. maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatiflerine yazı göndererek sözleşme yaptıkları avukatları ve bu avukatlara kestikleri makbuz örneklerini kendilerine iletmelerini isteyecektir. Aynı yazıda kanunen sözleşmeli avukat tutma zorunluluğunun yerine getirilmemesi durumunda Cumhuriyet savcısı tarafından sözleşmeli avukat tayin etmedikleri her ay için, sanayi sektöründe çalışan on altı yaşından büyük işçiler için suç tarihinde yürürlükte bulunan, asgarî ücretin iki aylık brüt tutarı kadar idarî para cezası verileceği de yazılı olacaktır.
Defterdarlığın bu talebimizi kabul etmemesi üzerine Ankara Ticaret Odası’ndan Türk Ticaret Kanunu’nun 272. maddesinde ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatiflerinin adresleri alınıp sözleşmeli avukatlarının Ankara Barosu’na bildirilmesi istenecek, sözleşmeli avukatı olmayanlar hakkında Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunulacaktır. Bu araştırma altı ayda bir tekrar edilerek sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğunun uygulanması sağlanacaktır.
AVUKAT

BÜLENT NURİ KURDOĞLU

AVUKATLIK KANUNU YÖNETMELİĞİ İNCELEMESİ
ANKARA BAROSU

YASA İZLEME KURULU’NA
Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinin 4. maddesinde yapılan değişiklikte önceki halinden farklı olarak baroya kayıt için “staj bitim belgesi” istenmemektedir. Baroya kayıt olmak isteyen stajını başka bir baroda yapmışsa başka baroda stajını yaptığını belgelemesi gerekir. Eğer bu belge istenmeyecekse o takdirde başvuruyu alan baro eğer stajın yapıldığı baroyu biliyorsa o baro ile bilmiyorsa Türkiye Barolar Birliği ile yazışma yapmak zorunda kalabilir. Bu sebeple staj bitim belgesinin yönetmelikten çıkartılması yerinde olmamıştır.
Avukatların barolara şikâyet edilmesinde para alınması hak arama özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Barolara yapılan şikâyetlerin önemli bir bölümü hukuki dayanaktan yoksun ve bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Ancak mesleğin etik kuralları ile bağdaşmayan işler yapan avukatların gerekli disiplin soruşturmasından geçirilmesi için yapılan bu şikâyetlerin tek tek incelenip karara bağlanması gerekir. Avukatlar hakkındaki iddiaların tamamen araştırılması gerek yargıya güvenin gerekse avukatlık mesleğine güvenin sağlanması için son derece önemlidir. Bu sebeple yapılacak başvurulardan para alınmaması gerekir.

BEDELLİ ASKERLİK YASA TEKLİFİNİN İNCELENMESİ
CHP’nin TBMM’ne verdiği bedelli askerlik yasa teklifi 28 yaşını doldurmuş olan ve bugüne kadar askerliğini her ne sebeple yapamamış olan kişileri kapsıyor. Buna göre yıllık geliri 12.000,00 TL’nin altında olanlar hiçbir bedel ödemeksizin 21 gün silah eğitimi aldıktan sonra terhis edilerek askerliklerini yapmış sayılacaklar. Yıllık geliri 12.000,00 TL’nin üzerinde olanlar ise 7.500,00 TL ile 15.000,00 TL arasında değişen bedeller ödeyerek 21 gün silah eğitimi aldıktan sonra terhis edilerek askerliklerini yapmış sayılacaklar.
Bedelli askerlik yasa teklifi bedel alınsın ya da alınmasın Anayasa’nın eşitlik ilkesi ile askerliği bir hak ve aynı zamanda yükümlülük sayan hükümlerine tamamıyla aykırıdır. İnsan doğuştan birbiriyle eşit olmasına karşın kendi icat ettiği para ve onun üzerine kurulu olan ekonomik düzen insanlar arası eşitsizliği doğurur. Bu eşitsizlik parasal gücü olmayan geniş toplum kesimlerini daima olumsuz etkiler.
Türkiye’nin dünyadaki on altı çatışma bölgesinden on iki tanesine doğrudan komşu olması, yoğun terör eylemleri ile karşı karşıya kalması, Kıbrıs’da sadece ateşkes antlaşması ile çatışmasızlık ortamını sürdürüyor olması ve Ege Denizi’nde kıta sahanlığı için “Casus Belli” kararının bulunuyor olması ciddi tehditler içerisinde bulunduğunun bir göstergesidir. Bu tehditlere karşı geliştirilecek caydırıcı gücü yüksek politikaların başarılı olabilmesi millet olarak bu politikaların bir parçası olunmasına ve her bireyin buna destek olmasına bağlıdır.
Askerlik, ülke savunması için ve daha özelde kişinin kendi ailesinin geleceği ve güvenliği için bir görev olarak kabul edilmesi bilinciyle bugüne kadar herkese eşit olarak yaptırılan bir anayasal görev olmuştur. Bedelli askerlik bu bilinci yok edecek ve bu görevin parası olmayan insanların yapmakta zorunlu olduğu bir iş olarak algılanması sürecini başlatacak son derece tehlikeli bir adımdır.
Bedelli askerlik yasa tekliflerinin belirli sürelerle çıkartılması aynen vergi, imar ya da sosyal güvenlik pirim aflarında olduğu gibi bedelli askerlik yasalarını bekleyen, ulusal bilinçten yoksun bir kitlenin daha da kalabalıklaşmasına neden olacaktır. Her seçim döneminde gerek yasaların kendilerine verdiği fırsatları kullanarak gerekse fiilen askerlik hizmetinden kaçarak askere gitmemeyi başaran bu kitle bedelli askerlik uygulamasının tekrarlanmasını talep edecektir. Bunun sonu bedelli askerliğin sürekli olarak yasalaşmasına kadar gider ki bu durumda halkın devlete karşı duyduğu adalet duygusunu tamamen sarsar.
Askere giderek yurt savunmasında üzerine düşeni yapan gençlerimizin sağladığı güvenlik ortamında yaşamayı içine sindirebilen bedelli askerlik beklentisi içindeki bu kitlenin gelecekte üstlenecekleri sorumluluklarda da kişisel menfaatlerini ülke menfaatlerinden üstün tutacaklarından şüphe edilmesin.
1915 Kafkas Harekâtı

3. Ordu 82. Seyyar Jandarma Alayı Eratından

Şehit Er Çiçekoğlu Abdülhalim Torunu

Av. Bülent Nuri KURDOĞLU
GELİR VERGİSİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUNUN 492 SAYILI HARÇLAR KANUNU İLE İLGİLİ MADDELERİNİN İNCELENMESİ

 

Kanun No. 6009



Kabul Tarihi: 23.7.2010      

Resmi Gazetede Yayımlanma Tarihi: 01 Ağustos 2010

Resmi Gazete Sayı: 27659

MADDE 20- 492 sayılı Kanunun (1) sayılı Tarifesinin “(A) Mahkeme Harçları” bölümüne aşağıdaki (V) numaralı fıkra ve (1) sayılı Tarifesinin “(B) İcra ve iflas harçları” bölümüne aşağıdaki (III) numaralı fıkra eklenmiştir.
“V. Keşif harcı: 120 TL” (Mahkemelerce re’sen veya istem üzerine verilen keşif ya da tespit kararlarını yerine getirmek için)
“III- Haciz, teslim ve satış harcı: 40 TL” (Yukarıdaki (I) ve (II) numaralı fıkralarda yer alan icra ve iflas işlemlerinin daire dışında memur eliyle yerine getirildiği her bir işlem için)
KANUNUN İNCELENMESİ:
492 sayılı kanunda yapılan değişiklikle keşif harcı önceki yıllara göre fahiş denecek miktarda arttırılmıştır. Bu artışa gerekçe gösterilecek bir durum bulunmamaktadır. Keşif harcı olarak kabul edilen bu miktar Türkiye’nin bugünkü ekonomik durumu içerisinde hak arama özgürlüğünü kısıtlar niteliktedir. Söz konusu harç harçlar kanunu genel tebliğine kanun hükmü ile konulduğundan ancak Anayasa Mahkemesi’nde iptal davasına konu olabilir. Bu da ancak bu konuda açılacak bir dava ya da açılmış bir davada yargılamayı yapacak olan mahkemenin Anayasaya aykırılık iddiasını yerinde görmesi ile mümkün olabilir.
AVUKAT

BÜLENT NURİ KURDOĞLU

YARGININ HIZLANDIRILMASI İÇİN

GÖRÜŞ VE ÖNERİLER

I. ALTERNATİF UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM MERKEZLERİNİN YAYGINLAŞTIRILMASI:
A) TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM KURULU’NUN YENİDEN ETKİN HALE GETİRİLMESİ:
Türkiye’de bugüne kadar en iyi ve en etkin olarak uygulanan alternatif uyuşmazlık çözüm merkezi Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’dur. 3813 sayılı yasanın 12/A maddesi ile kurulan Uyuşmazlık Çözüm Kurulu TFF’nun son genel kurulundaki statü değişikliğine kadar dört yıla yakın bir süre tarafları kulüpler, futbolcular, antrenörler ve oyuncu temsilcileri olmak üzere sözleşmeden kaynaklanan ve ağırlıklı olarak Borçlar Kanunu’nun uygulandığı dört bine yakın uyuşmazlığı çözüme kavuşturarak ülke genelinde mahkemelerin iş yükünü hafifletmiştir.
Ayrıca TFF’nun UÇK ile ilgili çıkartmış olduğu talimat gereği uyuşmazlıkları dosyadaki bütün yazışmalar bittikten sonra dört ay içinde sonuçlandırmak zorunda olduğundan karara bağlanan dört bin uyuşmazlığın büyük çoğunluğu başvurudan itibaren iki ay içinde sonuçlanmıştır.
Ne var ki 3813 sayılı yasanın yerine 5894 sayılı yasa çıkartılırken UÇK varlığını korumuş ancak görev ve yetkilerini düzenleyen 3813 sayılı yasadaki 12/A maddesi yeni yasada yer bulamamıştır. Bunun yerine UÇK’nın görev ve yetkisi TFF talimatlarında düzenlenmiştir.
Bu yasa değişikliğinden sonra Ankaragücü ile Ankaraspor birleşmesinden ortaya çıkan hukuki uyuşmazlığın yargıya yansıması ve hemen ardından Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı üzerine Anayasa’nın 59. maddesinde değişiklik yapılmış ve spor disiplin hukukundan doğan uyuşmazlıklarda verilen tahkim kararlarına karşı yargı yolu kapatılmıştır. Anayasa değişikliğinin madde gerekçesine ise değişikliğin konusu ile ilgili olmayacak şekilde sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların yargıya götürülmesinde bir engel olmadığına dair ibare konulmuş ve bu ibare TFF’nun son genel kurulunda UÇK ile ilgili statünün 55. maddesinde yapılan ve UÇK’ya başvuruyu tarafların isteğine ve birlikte yapmaları şartına bağlayan değişikliğe gerekçe oluşturmuştur. Bu değişiklikle birlikte iki ay gibi kısa sürede karar veren ve bu yüzden alacaklarını zamanında ödemeyen kulüpler için korkulu rüya haline gelen UÇK’ya başvuru sayısı sıfırlanmıştır. Çünkü artık kulüp ve futbolcunun birlikte başvurusu zorunlu hale getirildiği için kulüplerin UÇK’ya başvuruya yanaşmaması üzerine uyuşmazlığın giderilmesi için futbolcular adli yargıda görevli mahkemelere başvurmak durumunda kalmaktadırlar. Bu da hem yargının iş yükünü arttırmakta hem de uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması süresi iki yılı geçmektedir. Bu durum uyuşmazlığın yargıda olduğu süre içinde geçimini temin edemeyen futbolcunun şike dâhil her türlü kanunsuzluğa açık hale geleceği anlamına gelmektedir.
Anayasanın 59. maddesinde yapılan değişiklikten öncede UÇK kararlarına karşı HUMK m. 533 ve yeni HMK m. 439 hükümlerine göre yargıya gitmek zaten mümkündü. Ayrıca Anayasamızda belli bir uyuşmazlığın kanunen zorunlu tahkim yoluna götürülmesini engelleyen bir hüküm de hiç olmadı. Anayasanın 59. maddesinde yapılan değişikliğin madde gerekçesi de Anayasa hukukumuza göre yargı organları ile yasama organını bağlamamaktadır. Bu sebeple tekrar UÇK’nın görev ve yetkilerini belirleyen bir kanunun çıkartılmasında hukuki bir engel bulunmamaktadır.
TFF’nun kuruluş ve işleyişi hakkında 5894 sayılı kanunda yapılacak bir değişiklikle UÇK’nın görevleri ve yetkileri tekrar sayılmalı tarafları kulüpler, futbolcular, antrenörler ve oyuncu temsilcileri olan sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklar için UÇK zorunlu tahkim yolu olarak belirlenmelidir.
Ülkemizdeki başkaca uyuşmazlıklar içinde UÇK benzeri alternatif uyuşmazlık çözüm yolları belirlenebilir.
Yüklə 0,54 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin