Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz “Tasavvuf ve Tarikatlar” 4. Ve 5. Bölüm Özeti
Seyr-ü Sulük kavramları1
-
Seyr-i Sülûk:
-
Seyr= gezmek, sülük etmek
-
Manevî yolculuk. Hepimizin yolculuğu vardır. Hem du dünyada, maddi, hem de ahirette, manevî yolculuk
-
Şeyh-Mürşit:
-
Mürşit= kılavuz, tabib, öğretmen
-
Şeyh gaye değildir, yol göstericidir
-
Şeyh üstün meziyetlere, iyi ahlaka sahip olmalıdır
-
Peygamberimize ulaşan bir silsilesi olması lazım
-
Mürid:
-
İrade eden demek aslında
-
Ancak iradesini Hakk’ın ve şeyhin iradesine teslim etmiş kimseye verilen bir isim olmuştur
-
Aziz Mahmud Hüdai: “Mürid, gerçekte iradesi olmayandır, yani iradesini Hakk’a ve şeyhe teslim eder”
-
MÜRİDİN MURADI ALLAHTIR. Kamil olmaktır. Mürşid ise ona yol gösterir
-
Bu müşriklerin putlara tapması ve onlardan meded umması gibi değildir, sadece yol gösterir. Bu tıpkı şuna benzer: Mutlak ŞAFİİ olan Allah. Ancak hasta olduğumuzda tabibe gideriz, o da bize iyileşmenin yolunu gösterir. Burada nasıl şirkten söz edilemiyorsa, dini yani manevî hastalığı olanlara mürşid yardım eder ve iyileşmesi için yol gösterir. Allah her şeyi sunnetullah (kural) gereği yaratır, belirli bir nizam ve sebepler çerçevesinde
-
Mürid kavramı yerine “fakîr” ve “sâlik” de kullanılır
-
Bey ’at veya intisap:
-
Mürit adayının (talip) şeyhe ve onun vereceği emirlere bağlı kalacağını söz vermesine denir
-
Herkes kendi meşrebine uygun bir şeyh bulur ve ona bağlanır
-
Burada ashabın peygambere yaptığı beyatler örnek alınır
-
Ayrıca ayetlerde mevcuttur (beyatin ehemmiyetine dair)
Hudeybiye beyati Fetih 10:
إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ يَدُ اللَّهِ فَوْقَ أَيْدِيهِمْ فَمَن نَّكَثَ فَإِنَّمَا يَنكُثُ عَلَى نَفْسِهِ وَمَنْ أَوْفَى بِمَا عَاهَدَ عَلَيْهُ اللَّهَ فَسَيُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا
“Sana bîat edenler ancak Allah’a bîat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir.”
-
Beyatte dikkat edilen husus: önce kul hakkından kurtulacak, sonra Allah hakkı varsa, onları ödeyecek (tövbe…) daha sonra istihare edilir
BEY’AT
-
Boy abdesti alır
-
Şeyhin huzuruna çıkar ve dizi dizine değecek şekilde oturur
-
Musafaha gibi elini uzatır ve tutar
-
Şeyh önce geçmiş günahları için tövbe istiğfar etmesini ister
-
“Allah’ı Rabb, Hz. Muhammed’i peygamber, Kur’an’ı rehber ve şeyhimi mürşid saydım” der
(Bazen belirli kıyafetler giyinilir… Kadınlarda aynı beyati yapar, sadece onların elleri tutulmaz)
-
Evrad-ı ezkar çok önemlidir tarikatlarda. Belirli günlük zikirler dağıtılır. Hz. Peygamber bile, günahları bağışlanmış olmasına rağmen günde 70 defa tövbe istiğfar ederdi
-
Burada amaç ALLAH’A YAKLAŞMAK
-
Not: Seri Sakatî (Cüneyd Bağdadi’nin dayısı) Bağdat’ta dükkânında bulunduğu pazarın yandığını duyar. Ona senin evin yanmadı derler. O “elhamdülillah” der, sonra buna pişman olur ve 30 yıla yakın bu sözünden dolayı gözyaşı döker—başkaları için normal olan bir davranış seyr-ü sülükte mesafe katetmiş biri için çok farklı boyutlar alır
-
Semâ ve Ayin:
-
Her tarikatta toplu yapılan zikirler vardır (ister cehri, ister hafi, ister ayakta, ister oturarak veya dönerek olsun…)
Semâ2
|
Mevleviyye
|
Devran
|
Kâdiriyye
|
Zikr-i Kıyam
|
Rıfaiyye ve Şaziliyye
|
Darb-ı Esma
|
Halvetiyye
|
Hatm-ı Hâcegan3
|
Nakşibendiyye4
|
Zikr-i Erre5
|
Yeseviyye
|
Nısf-ı Kıyam
|
Celvetiyye
|
Hadra
|
Şaziliyye
|
-
Sohbet:
-
Beraberlik, sahip, arkadaş anlamlarına gelir
-
Sahabî peygamberler birlikte olmuştur her zaman
-
“BİZİM YOLUMUZ SOHBET” tasavvufta temel ilke
-
Sohbette hem sözlü, hem hal eğitimi hem de irşat ve tebliğ eğitimleri öğretilir/verilir
Tevbe 119:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ
“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.”
-
Mücahede ve Riyazat:
Riyazat: nefsin ve tenin isteklerini kesmek, asgariye indirgemek ve ona zor gelen şeyleri yaptırmak (az yeme, az konuşma, az uyuma gibi)
-
قلة الكلام hiç değil, az konuşma, boş konuşmama: Eski peygamberlerde de görülmüştür. Mesela Zekeriyy A.s da
قَالَ رَبِّ اجْعَل لِّيَ آيَةً قَالَ آيَتُكَ أَلاَّ تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ إِلاَّ رَمْزًا وَاذْكُر رَّبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالإِبْكَار
“ِZekeriya: «Rabbim bana bir alamet ver!» dedi. Allah: «Alametin insanlarla üç gün yalnızca işaretten başka türlü konuşamamandır. Bununla birlikte Rabbini çok an ve akşam-sabah tesbih et!» buyurdu.” Ali İmran 41
وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا
Gecenin bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et.
-
قلة الطعام aşırı yememek, aşırı yemek sağlıksızdır
-
Hadis: ما ملأ آدمي وعاء شرا من بطنه، بحسب ابن آدم لقيمات يقمن صلبه فإن لم يفعل فثلث لطعامه وثلث لشرابه وثلث لنفسه"
Mücahede: insanın nefsinin arzularına, kötü isteklerine ve şeytanın askerlerine karşı direnme ve savaşmadır (bu ibadet, zikir ve oruçla olur)
Nefs ile cihat en büyük cihattır. Nefs ile cihat düşmanla cihattan daha zordur
سَنُرِيهِمْ آيَاتِنَا فِي الْآفَاقِ وَفِي أَنفُسِهِمْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَهُمْ أَنَّهُ الْحَقُّ أَوَلَمْ يَكْفِ بِرَبِّكَ أَنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
“Varlığımızın delillerini, (kâinattaki uçsuz bucaksız) ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki, o Kur’an’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şâhit olması yetmez mi?” Fussilet 53
Savaştan sonra Hz. Peygamber ashabına şu sözü söylemiştir: رجعنا من الجهاد الأصغر إلى الجهاد الأكبر
-
Muhammed Hamidullah’ın tespitine göre Hz. Peygamber 23 yıllık Risalet döneminde yaklaşık 100 gün savaşlarla geçirmiştir, diğer günler ise tebliğ ile geçmiştir.
-
Halvet ve Çile:
-
Şeyhin emriyle muayyen bir vakitte insanlardan uzaklaşmak
-
Hz. Musa Tur-i Sina dağına Allah’la baş başa kalmak için gitmiştir, insanlardan uzak
-
Peygamberimiz belirli aralıklarda inzivaya çekilmiştir. Ramazanda itikâf
-
Halvetin gayesi, kalpten masivayı çıkarmak, gönlü ağyardan temizlemek, Hakkın sayısız nimetlerini düşünüp kendinden geçmek
-
Sevgilisine tutulan aşıkın tenhalara kaçması ve onun düşüncesiyle yeme, içme ve uykudan kesilme…
-
Çile= farsça “çihil” (kırk). Arapça ”erbain”. Genelde 40 gün olur. Ancak 3 veya 1001 olduğu da olur
-
Celvet veya Halvet Der-Encümen
-
Halkın içinde hakkla beraber olmak
-
İşle meşgul ama kalbi Allah’la birlikte
-
Ârif:
-
Tasavvufî eğitimin hedefi arif insanlar yetiştirmek
-
Arif ile âlim arasında fark var
Arif= düşünerek işin sonunu getirecek tecrübe ile bilgi sahibi olur
Âlim= mutlak ilim ve bilgi
-
Veli-Velayet:
-
Tasavvufun insanı Allah ile dostluğa ulaştırma gayesi
-
Velî: Allah’a dost
-
“Veliler, yüzleri görüldüğünde insana Allah’ı hatırlatan kimselerdir” إذا رؤوا ذكر الله (İbn Mace Zühd )
Dördüncü Bölüm: Tasavvuf Kurumları
-
Tasavvufî eğitim kurumları: TARİKATLAR
-
Tasavvufî sosyal kurumlar: TEKKELER
-
Tasavvufî meslek kuruluşları: FÜRÜVVET VE AHÎLİKler
Tarikatlar:
-
Tasavvufun eğitim kurumlarıdır. Zühd ve Tasavvuf döneminden sonra 7 yy’da birtakım tarikatlar kurulmaya başlanmıştır
-
Lügatte “ gidilecek yol, izlenilecek usûl, hâl ve durum” anlamlarına gelir
-
Tarikat önceleri âhireti kazanmak için dünyadan yüz çevirmek, ruhî kuvvetleri terbiye, nefs ve tabiata âit güçleri kontrol altına alabilmek için izlenen yol anlamındaydı. Daha sonra “şeyh”in gözetiminde tekke ve zaviyelerde eğitim gören kişilerin uydukları ahlakî ve kaideler bütüne verilen isim olmuştur
-
Bu konuyla ilgili yazılan ilk eser: Ebu’n-Necib Sühreverdî “ âdâbu’l-mürîdîn”; daha sonra (yeğeni) Ebu Hafs Ömer es- Sühreverdi “Avârif” adlı eser kaleme almıştır
-
Tarikat ehli insanı dünyadan uzaklaştırmak ve nafile ibadetlere, zikre, âbidâne ve zâhidâne hayata yönlendirir
-
Tarikat, Şeriatın zahirinden, özüne yani HAKİKATE giden yoldur
Tarikatlar 3 grupta incelenir:
Siyasî olaylar, karmaşalar sonucu insanlar zâhidâne yaşama hasret kalmışlardır ve geri dönmek istemişlerdir. İşte bu dönüş sırasında, saflığını koruyan âlimler etrafında toplumlar oluşmuştur
-
Tarikat tasavvufî, mezhep fıkhîdir. Tarikat=Mezhep demek değildir. Ancak her tarikat mensubu bir mezhebe bağlıdır. Sünnî tarikatlar, Sünni mezheplere bağlıdır
-
İlk tarikatlar:
-
Abdulkadir Geylani (261)
-
Ahmet Rifâi (575)
-
Tarikatların prensipleri kitap ve sünnet (şeriatın) prensiplerine göredir
-
Mürid şeyhe itaat/bey’at eder. Onun bu bey ’ati Hz Peygamber’in ashabının ona “bey ’at-i Rıdvan’daki bey ’atından alınmadır. Bu bey ‘at hem bey ‘at-i Rıdvan’a hem de “elest bezmi”ndeki ahitleşmeyi hatırlatmadır
-
Tarikatların neş’eti hem manevî hem de içtimaî sebeplere dayanır
Manevî:
-
İslam dininin yapısı, esasları
-
Sahabenin uygulamaları (nafileleri). Onların âbidâne ve zâhidane hayatı, teslimiyetleri
İçtimaî:
-
Tasavvuf ruha hitap etmesi ve bu şekilde ruhî bir hayat sürmesinin sonucunda halk kitlelerin bu yola ilgi duymasından meydana gelmiştir
-
Hz Peygambere kesintisiz bir silsile ile ulaşan şeyhe “manevî himmet” verilir. Onda güzel haller in’ikas eder. “mü’min, mü’minin aynasıdır” hadisine dayanarak Şeyh’in etrafındakiler ondan etkilenirler
-
Tarikat topluluğu bir aile gibidir: Şeyh müritlerin babası gibidir. Müritlerde kendi aralarında İHVAN (kardeş)dir
-
Bu anlayış aslında Kur’an için de geçerlidir:
Hadis: “ Ben size babanız menzilesindeyim ve size öğretirim”
Ayet:
وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ
“Onlar, mü’minlerin anneleridir”
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ
“Mü’minler kardeştir”
-
Seyr u Sülûk Usûllerine Göre Tarikatlar
-
İnsan zübde-i âlem bir varlıktır. Allah’ın cemal sıfatının tecelli etmesinden ruh, celal sıfatının tecellisi olan nefs’den meydana gelmiştir
-
Nefis ve ruh, insan vücudunun 2 sultanı gibi hükümranlık sürme arzusundadır
-
Tarikatın gayesi, nefsi ahlâk-ı zemimeden kurtarıp, ruhu “elest bezmi”nde verdiği ahde muvafık şekilde sultan etmektir
-
Tarikatların belirli usul ve esasları vardır ve bu doğrultuda ikiye ayrılırlar:
-
Tarikatların Sosyal Fonksiyonları
-
Tarikatlar sadece ferdin iç hayatıyla değil, ferdden başlayarak içtimaî hizmetler de sunmuştur: Dinî hayatın yayılması ve yaşanmasına sebep olmuşlardır
-
İ’la-i kelimetullah, tebliğ ve İslamın hayata uygulanması için 3 müessese göre almıştır:
Bazen mücahitler önceden giderek toprakları İslam’a açmış, dervişlerFUTUHU’L KULÛB ile halkı müslümanlaştırmıştır
Bazen de tarikatlar önden giderek gönülleri İslam’a ısındırmıştır, sonra mücahitler gelmiştir ve o beldeleri İslam’a kazandırmıştır (FUTUHU’L BULDÂN)
Tarikatların içtimaî faaliyet ve hizmetleri:
-
Futuhu’l kulub: mücahitlerin fethinden sonra halkın gönlünü İslam’a ısındırırlar
-
Seyyah dervişler İslam’ı gayri Müslim ülkelerde yayar (futuhu’l buldan)
-
İşgale karşı direniş
-
Cihada bizatihi iştirak ederler
-
Mücahitlerin ulaşamadığı yere İslam’ı götürmek. Hindistan ve Uzakdoğu gibi
-
Arar bulucu ve birleştirici görevini üstlenmiştir
-
Başlıca Büyük Tarikatlar:
-
KÂDİRİYYE:
-
Abdülkadir Geylani (562) kurucusu. Soyu Hz. Ali’ye dayanır. Bağdat’ta ilim tahsili görmüştür. Ebu’l Hayl Muhammed b. Müslim ed- Debbâs vasıtasıyla tasavvufa girmiştir sonra şeyhine damat oldu. Bir müddet sonra 25 yıllığına inzivaya çekildi. Ebu Said Mübarek el Muharrimî aracılığıyla şeyhlik hırkası giydirildi. Kendisi önce Şafii iken, meşrebine daha uygun olduğu için Hanbeli olmuştur (İbn Teymiyyenin bile övgüsünü almıştır şeriate bağlılığı hususunda). Kendisinin yaklaşık 50 eseri vardır. “el Gunye”, “el Fethu’r-Rabbanî” ve “Futuhu’l Gayb” en yaygın olan eserleri
-
Tarikatı Endonezya, Kuzey Afrika, Sibirya ve Afrika’ya dağılmıştır
-
Kâdirilik Anadolu’ya ilk defa Hacı Bayram Veli’nin damadı Eşrefoğlu RUMî ile gelmiştir. İstanbul Tophane kâdirîhanesinin kurucusu İsmail RumÎ
-
Diğer Tarikatlardaki gibi tarikata intisap müridin şeyhinin elini tutması ona bey ‘at etmesi ve şeyhin onun için tövbe istiğfar etmesiyle olur
-
Günlük evrad: salavat, hamdele, dua ve lavza-i celil
-
Riyazet önemlidir. Zikir cehridir ve ayin “devran” tarzındadır
-
Mürit 1 sene sonra yeşil çuhadan sonra 18 dilimli külah (taç) giyer
-
YESEVİYYE:
-
Ahmet Yesevi (562) kurucusudur. En meşhur eseri “divan-ı hikmet” adlı nasihat türü Türkçe divanıdır. Kendisi Hanefi’dir. Tarikat ile şeriatın mezcedilmesinde katkıları olmuştur
-
Harezm, Maveraünnehir, Kafkasya, Anadolu ve Balkanlarda yaygındır
-
Nakşibendilikle silsile açısından ilişki vardır (Abdülhalik Gucduvanî Yusuf Hemadni’nin halifesidir)
-
Müşahede ve riyazat ağırlıklı cehrî zikir. Zikir ederken sesleri testere gibi çıkar, bu yüzden zikirlerine zikr-i erre (veya zikr-i minşari) denir. Halvetin önemli yeri vardır. Ketumluk, zekâ, çeviklik ve doğru sözlülük çok önemlidir6
-
RİFAİYYE:
-
Ahmet Rifaî (578) kurucudur. Kendisi seyyi nesebdir. Eserler: Hikem-i Rifaiyye, el Burhanü’l müeyyed, el Me-câlisü’s-seniyye ve Hâletü ehli’l hakîka maallah”.
-
Rİyazat ve halvet esastır. Ahlakın tezhibi, güzelleştirme amaçlı 40 gün süreyle yapılan 2 tür halvet vardır: a)Muharremiyye halveti, Muharrem’de 7 gün yapılır
b) Hilafet: Halvet süresi 40 gündür
-
sâlik oruç tutar, iftarla sahuru mürşidin tarifi ile yapar; sâlik ibadet, riyazet ve davranışlarıyla şeyhin gözetiminde bulunur
-
Siyah sarıkla seccade üstüne otururlar. Zikir töreninde def ve bendir çalar. “burhan” adını verdikleri ayinde şiş vurmak, ateşe girme ve cam çiğneme gibi havarık izhar eder
-
SÜHREVERDİYYE
-
Ebu Hafs Ömer Sühreverdi (632) kurucusudur. Bazılarına göre amcası Abdülkahir Sühreverdi’dir kurucusu. Ancak bu ili görüş mezcedilebilir. Amcası temel fikirleri 1 Adabu’l miridin” adlı eserinde ortaya koydu, Ebu Hafs’da “AVARİFU’L MAARİF” adlı eserinde bu görüşleri tekâmül ettirmiştir
-
Abbasi halifesi onu görevlendirmiştir. Abdulkadir Geylani’nin, İbn Arabi’nin ve İbn’ul Farid’in çağdaşıdır (görüşmüştür)
-
Bağdat’ta Şeyhu’l Şuyuh olmuştur. Bütün Tarikatlar ve Tekkeler ondan sorulurdu
-
Osmanlıda Avarif geleneğiyle Sühreverdilik yayılmıştır
-
Kurucusu daha hayattayken tarikatı Irak, Suriye ve İran’da, vefatından sonra Türkistan, Hindistan ve Anadolu’ya yayılmıştır (Şeyh Şadi Şirazi’de onun müritleri arasında idi)
-
ÇİŞTİYYE:
-
Muînüddin Hasan ÇİŞTÎ (633) kurucusudur. Geylani, Sühreverdi ve Becmeddin Kübra ile görüştü. Pek çok seyahatte bulunmuştur
-
Hucviri’nin türbesinde inziva ’ya çekilmiştir
-
Çiştiyye Hindistan bölgesinin ilk ve en yaygın tarikatıdır. Pakistan bölgesinin İslamlaşması ve insanların manevi hayatlarının şekillenmesinde önemi yer almıştır
-
Temel kaynakları Sühreverdi’nin “Avarifu’l mearif” ve Hucviri’nin “Keşfü’l mahcûb”
-
Tarikatın özellikleri: cehrî ve hafî zikir, murakabe, çile ve semâ
-
Yazılı gelenekleri: Sohbetler, mektubatlar, menakıpnameler
-
Özel mülkiyetin Allah’tan uzaklaştırdığı için değeri yoktur. Maddiyata değer verilmez. İrşatta 3 özellik: “ Deniz gibi cömertlik, güneş gibi tatlılık, toprak gibi alçak gönüllülük”
-
Çiştilerin misafirperverlikleri meşhurdur
-
Vahdet-i vücut düşüncesini benimserler
-
Hindistan ve Pakistan bölgesinde hâkim
-
Nur Muhammed tarafından tekrar eski gücüne ulaşmıştır (Tarikatın Pir-i Sani’sidir)
-
Şaziliyye:
-
Ebu’l Hasen Şâzilî (593) tarafından kurulmuştur. Seyyid nedeblidir
-
Silsile itibariyle Cüneydî’dir.. ruhanî eğitime ağırlık verirler. Her daim zikri esas alırlar (zikr-i dâim-hafi zikir) tavsiye edilir;, riyazat ve halvet, âyin ve toplu zikirlere rağbet gösterilmez
-
Kendilerinin tarikatın ruhunu ve vazifelerini uygulamaları için telkinde bulunurlar (Halvet der-encümen)
-
Dünya nimetlerinden faydalanır, temiz giyinirler, iş ve meşgale arasında ibadet, dua ve zikir ederler.
-
Tarikatın esası (Hariri zade Kemaleddin Efendi): “ Tedbir ve tevessüle güvenmeden takdir ve tevekküle yönelmek, çevremizde olan her iş ve oluşta Cenab-ı Hakk’ı müşahede etmek”
-
Temel esasları:
-
Zahiren ve batınen Allah’tan korkmak
-
Söz ve fiillerde sünnete bağlılık
-
Saadet ve müsibet anında insanlardan bir şey beklememek
-
Her meselede Allah’a tam teslimiyet
-
Hem sevinç hem kederde daima Allah’a sığınmak
-
Sekrden çok sahv ve temkine itibar edilmiştir
-
İbn Haldun da Şazili tarikatına mensup idi
-
Cezayir, Tunus, Fas, Mısır ve diğer bazı Afrika ülkelerinde yaygın
-
Bektaşiye:
-
Kurucusu Hacı Bektaş Veli (669). Kendisin “Makalat” adlı eseri vardır. Sünni anlayışı olduğunu ortaya koyar
-
Yeniçeri ocağı Bektaşi idi, bu yüzden 1826’da Yeniçeri ocaklarının kapatılmasıyla Bektaşî tekkeleri de kapatılmıştır
-
Bektaşiliğin içinde Batınî-Hurafî ve Şamanî unsurlar vardır. Bir kültür mozaiğidir
-
Bektaşilikte önem verilen unsurlar: şeriat, tarikat, hakikat anlayışı ve ehli beyt sevgisi
-
Mevleviyye:
-
Kurucusu Mevlana Celaleddin Rumî (672). Babası Sultanu’l ulema olarak bilinen Bahaeddin Veled. Mevlananın ilk hocasıdır
-
Şems Tebriz’i gönlündeki aşk ateşini tutuşturmuştur ve “tarik-i şuttar” yoluna gitmiştir. Kübreviyye tarikatına mensup olmuştur
-
Eserleri: “Mesnevi”, “Fihi ma-fih” ve “Divan-ı Kebir”
-
Mevlana’dan sonra gelenler ve bu yolu devam ettirenlere ÇELEBİ unvanı verilmiştir
-
Osmanlıda Mevleviyye’ye ilgi büyüktü. 3. Selim Mevlevi muhiplerinden biriydi
-
Merkezleri Konya’daki âsithanedir
-
Mevlevîhaneler tekke ve zaviyelerden daha geniş ve büyüktü. Sebebi, sema ve ayinler için büyük mekânlara ihtiyaç var. Sadece sema ve ayin değil, buralarda Musiki ve Hüsn-i Hat’ta da yer verilirdi. Sema ve çile önemlidir
-
Sema dönerek yapılan ibadet;
-
Çile: 1001 günlük bir sürede yapılır. Yapan “çilekeş”, tamamlayan “çile çıkarmış”, yarıda bırakan “çile kırgın” ve çilesini tamamlayana “DEDE” denirdi
-
Tarikatın 2 kolu vardır. Meşrep farklılığını arz eder
-
Bedeviye:
-
Kurucusu Ahmet Bedevî (675)
-
Bu tarikata Ahmediiye, Bedeviyye ve Sütühiyye7 adları da verilir
-
Mısır halkının dini hayatını yaşamasında büyük tesirleri vardır. Haçlı seferler sırasında yardım ettikleri için halk arasında itibarları artmıştır. Mısırda çok yaygındır (Şaziliye’den sonra)
-
Silsile itibariyle Hz. Ali’ye ulaşır. Bedevî nur-i Muhammedî’den bahseden ilk tarikat piri sayılır. Bu yüzden Alevi-meşrep özelliğe sahiptir
-
Eserin adı “Vesaya”- Kur’an ve Sünnete bağlılığı anlatır
-
Tarikatta hırka, âlem ve sancak rengi kırmızıdır. Sarıkları da kırmızı olur
-
Kalbî zikir esastır, ancak zaman zaman cehrî zikir de yapılır (kuudi veya kıyamî yapılmıştır). Zikir anında heyecana kapılıp birbirlerine sarılmalarına “BEDEVÎ TOPU” denir
-
Tarikata girmek isteyene bazı sorular sorulur, telkinde bulunulur ve mürit şeyhin şu sözlerini tekrar eder: “Allah benimle beraberdir. Allah bana bakmaktadır. Allah bana şahiddir”
-
Zilhicce ayının son haftasında Mısırda onu anmak için mevlit törenleri düzenlenir
-
Desûkiyye:
-
Kurucusu Burhaneddin İbrahim b. Ebi’l-Mecd Desûkî (676). Şafii fıkhını tahsil etmiştir
-
Önce Rıfaiyye, sonra Sühreverdiyye tarikatlarına sülük etmiş, Şaziliyye’den icazet almıştır
-
Babası vefat ettikten sonra ısrarla halvethaneden çıkarıldı ve irşada başladı. Kendisi şeriata bağlı olmakla birlikte gizemli ve bir o kadar da neşeli ve şatır bir meşrebe sahipti
-
Şeyhlerinin lakabıyla “Burhaniye” olarak da adlandırılır. Bazıları Desukiiye’yi Bedeviyye’nin bir kolu olarak da sayarlar
-
Cehrî zikir ve riyazata önem verilir. Sonraki zamanlarda sema ve kıyam zikri de önem kazanmıştır. Zikir esnasında “ YA DAİM” zikri çekilir. Libasları yeşildir
-
NAKŞİBENDİYYE:
-
Kurucusu Muhammed Bahauddin Nakşbend Buharî (791)
-
Abdülhalık Gücdüvani de Şah-ı Nakşbend de, hafî zikri cehrî zikre tercih etmiştir
-
Nakşibendiliğin 11 esası Gücdüvani tarafından tanzim edilmiştir:
-
Vukuf-i zamanî:
-
Her an ve her halin muhasebesi yapılır. Huzurda (BAST HALİ) geçirilen zaman için şükür, gaflette (KABZ HALİ) geçirilen zaman için tövbe edilir.
-
Nefes alırken de verirken de dikkat MUHASEBE (zaman mefhumu önemli)
-
Vukuf-i adedî:
-
Zikir sırasında sayıya riayet etmek, aklı dağıtmamak, yoğunlaşmak
-
Zikir asıl önemli olan kemiyet değil, keyfiyettir
-
Ledün ilminin ilk mertebesi
-
Vukuf-i kalbî:
-
İki türlü olur
-
Zikreden sırf Allah’ı bilir, kalbinde başkası olmaz
-
Zikir sırasında kalbine yönelmesi. Yani göğsün sol tarafına yönelmek. Bunun mantığı kalbi temizlemek. Nasıl Kâbe’ye doğru namaz kılınıyorsa kalbi temizlemek istemenin işareti de kalbe yönelmek oraya doğru eğilip zikri yapmak
-
Hûş der-dem:
-
Alınan her nefeste huzuru korumak
-
Nefesleri gafletsiz almak kalbi huzurla doldurur. Bu Allah’ın HAYY isminin tecellisidir (iki nefes arasında gafletten uzak kalmak her an Allah’la olmak)
-
Nefesini koruyan kişi mazi ve istikbal telaşesinden kurtulur “İbnu’l Vakt” olarak anılır
-
Nazar ber-kadem:
-
Bakışlarını ayakuçlarına yöneltmek, yürürken sağa sola bakmamak
-
İnsanın ilgisini dağıtır, kalbi soğutur. Kalbe gelen perde çevredeki lüzumsuz şeylerden dolayı gelir.
-
Göz, kalbin casusudur; gözün gördükleri kalbi meşgul eder. Göz bir fotoğraf makinesi gibidir, çektiği filimler kalbe gönderir-arşivlenir…
-
Ayağa bakmak tevazünün işaretidir, edebdir, sünnete uymaktır
-
Sefer der-vatan
-
Halktan Halk’a sefer. Kötü ahlaktan kurtulup melekîleşme
-
Hz. İbrahim: Saffat Suresi 99’da “Ben Rabbime gidiyorum” buyurmuştur
وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَى رَبِّي سَيَهْدِينِ
-
Manevî bir yolculuk. Aslımıza doğru…
-
Halvet der-encümen:
-
Celvette halvet; kalabalık içinde ama yalnız; halkın içinde ama Hakk ile birlikte! “EL KÂRDA, GÖNÜL YÂRDA”
-
Beden halkın arasında ama kalbi Hakla birlikte (Müzemmil8)
-
Yâd-kerd:
-
Dilim kalple beraber zikri. Murakabe mertebesinde olan tevhit zikrini dille yapar. Böylece önce dilin, sonra kalbin pası sökülür. Murakabeden müşahede mertebesine yükseliş
-
Tevhit kelimesinin “nefy-isbat” zikrinde dil damağa yapıştırılır ve nefes tutulur, kalb ile tevhit kelimesi söylenir
-
Bâz-geşt:
-
Zikirde kendiliğinden hatıra geleni iyi ve kötü fikri kovmak
-
Nefes tutularak “nefy-isbat” zikrinde nefes salıverildikten sonra “ilahî ente maksudî ve rızake matlubî” (Allah’ım benim muradım sensin, Senin rızandır, başka bir şey değil”)demektir
-
Nigâh-dâşt:
-
Yâd-daşt:
-
Nigah daştı derinliğine anlamak
-
Zikirde mübalağa ederek huzur haline ermek
----
-
Şah-ı Nakşibend Hanefi bir sufîdir. Tarikatın en önemli konuları: SOHBET ve RABITA.
-
Sohbet: “Bizim yolumuz sohbettir”
-
Rabıta: “Şeyhin gıyabında şeyhle beraber olmak”
-
İmam Rabbani(1034) ile birlikte tarikat Hint diyarına kadar yayıldı. İmam rabbani ile birlikte Nakşibendî olan İbn Arabî’nin vahdet-i vücud teorisi “vahdet-i şuhud” a dönüştü.
-
Nakşibendilikte tarikat ayinine “Hatm-i hâcegân” denir ve gizliliğe riayet edilir. Tarikattan olmayanlar alınmaz
-
Hafî zikir esastır. Hz. Ebu Bekir’e ulaşan SIDDIKÎ bir yoldur
-
Halvetiyye:
-
Kurucusu Abdullah Siracüddin Ömer b. Ekmelüddin Halvetî (800). Halvetiyye Zahidiyyenin bir koludur
-
Ömer Halvetî halvete büyük önem vermiştir, hatta kırk defa erbain (halvet) çıkardığı rivayet edilir
-
Osmanlı da İstanbul, Anadolu ve Balkanların en yaygın tarikatıdır!
-
30’dan fazla şubesi vardır. En yaygınları (4):
-
Ruşeniyye:
-
Cemaliyye:
-
Ahmediyye:
-
Şemsiyye:
-
Halvetten başka esma-i seb’a zikri ile tevhid zikrinin önemi büyüktür. Kalp tasfiyesi için masiva’dan uzaklaşıp zikr-i celâl ile meşgul olmak.
-
Seyr-ü sülükte ilerlemek için rüya tabiri de önemli
-
Yavuz ve Kanunî gibi sultanların çevresindeki ricallerden bazıları Halvetî idi. Tekkelerin kapandığı yıllarda İstanbul’da en çok Halvetiyye tekkeleri vardı
-
Avrupa ve Amerika da da faaldir (özellikle Cerrahiliğin faaliyetleri)
-
Bayramiyye
-
Hacı Bayram Veli (833) tarafından kuruldu
-
Halvetiyye ile Nakşibendiyye tarikatlarının prensiplerini birleştiren bir tarikat
-
Hacı Bayram Veli çiftçilik yapardı, müritlerini çalıştırırdı. Bu açıdan “AHİLİK ve MELAMET” meşrebine yakın idi
-
Cehrî usul üzerine esma zikrini benimser (Halvetiyye gibi)
-
3 temel esasa sahip: CEZBEİ MUHABBET ve SIRR-I İLÂHΔ
-
Hacı Bayram Veli’den sonra Akşemseddin’in eserleri yön belirleyici olmuştur
-
Bir Türk tarafından Anadolu’da kurulan ilk tarikattır!
-
Taçları başta 12 dilimli ve kırmızı iken, Hacı Bayram Veli, onu değiştirmiştir: 6 dilimli ve beyaz çuhaya dönüştürdü. İlk başka tacın boyu uzun iken (Mevleviyye gibi) daha sonra kısaltılmıştır. Tacın başında bir gülü andıran düğme vardır (Hamîdüddin-i Aksaray’ının Şam'daki Bayezidiyye dergâhına intisabını sembolize eder)
-
Bayramiyyenin 3 kolu:
B- TEKKELER VE ZAVİYELER:
-
Bir aksiyon ve fikir hareketi olarak ortaya çıkan Tasavvuf, tarikat biçiminde teşkilatlanmıştır. İlk başta “RİBÂT”, sonra “TEKKE” ve “HANKÂH” nâmıyla kurulmaya başlamıştır
-
Dostları ilə paylaş: |