Tc. İStanbul 13. AĞIr ceza mahkemesi başkanliği beşİktaş / İstanbul



Yüklə 291,66 Kb.
səhifə2/7
tarix01.06.2018
ölçüsü291,66 Kb.
#52302
1   2   3   4   5   6   7

7-Her ne kadar bir kısım İşçi Partisi Genel Başkanı yöneticileri konumudaki sanıklar ve müdafiileri tarafından dosyanın tefrik edilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ve Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talep edilmiş ise de iddianamede bahsedilen eylemlerin içeriği ve 2997 Anayasa Mahkemesinin kuruluş ve Yargılama ulusu hakkındaki kanunun 18/4-5. maddesi gereği Anayasa Mahkemesinin yetkisinin siyasi partilerin mal edinilme,gelir durumuyla ilgili davalara bakmakla ve kapatılmasını gerektirir siyasi faaliyetlerinin kapatılma kararı bakımından yargılamakla sınırlı olduğu dikkate alındığında hukuki ve yasal gerekçeden yoksun bu yöndeki vaki talebin REDDİNE,

8-Bir kısım sanıklar tarafından mahkememizin bu davaya bakmak yetkisinin bulunmadığı itiraz yapılmış ise de,

Ara kararı okunduğu sırada bir kısım sanıklar müdafiileri Av.Mehmet Tolga Akalın,Av.Kadir Kartal, Av.Necip Yenişan’ın itirazlarda bulundukları anlaşıldı,

Ara kararın bu aşamasından sonra okunmasından bu bölümün okunmasından Vazgeçildi,

İtiraz eden sanıklar müdafiilerinin tek tek istekleri soruldu,

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Mehmet Tolga Akalın : Birinci temel itirazımız yetki babına gelmeden önce çok kısa bir açıklama yapacağım,20.10.2008 tarihli celse ki bize göre bu celse değildir çünkü iddianamenin kabulü kararı okunmamıştır, bu anlamda bir davanın başlaması söz konusu olmadığı için ancak duruşma öncesi bir görüşme safahatı olarak nitelendirilebilir,CMK’nun 191. maddesi duruşmanın başlamasını düzenlemiş olup,sanığın ve müdafiinin hazır bulunup bulunmadığı saptanarak duruşmaya başlanır, mahkeme başkanı veya hakim duruşmanın başladığını , iddianamenin kabulu kararını okuyarak açıklar, maddenin hükümet gerekçesinde iddianamenin kabulu kararı okunması olmaksızın duruşmanın hiçbir şekilde başlayamayacağı, bunun son düzenleme ile getirilmiş en önemli hükümlerden biri olduğu hükümet gerçekesinde 191. maddesinde ortaya koyuyor,bu kapsamda duruşmanın mahkeme gelen tutuklu ve tutuksuz sanıkların hangilerinin geldiğini tespit etmiş ancak gelen müdafiileri tespit ederek zapta geçecek şekilde belirleme yapmamıştır, 20.10.2008 tarihli celseden bahsediyorum,gelen müdafiilerin isimlerinin alınmaması ve belirlenmemesi CMK’nun 191/1 maddesine aykırıdır, Yargıtay müdafiinin isminin yazılmamış olmasını bozma sebebi olarak kabul etmiştir, yine iddianamenin kabulü kararı okuyarak açıklanır, mahkeme sadece gelen tutuklu ve tutuksuz sanıkları belirlemiş , iddianamenin kabulu kararını okumadan , katılım, hakimin Reddi ve bir kısım yetkiye ilişkin taleplerle duruşmanın söz konusu , sanığında yapılıp yapılamayacağı hususlarını değerlendirmiştir, iddianamenin kabulü kararı okunmadan duruşma başlayamaz, sanık ve müdafiilerinin usule uygun gelen adları ve soyadları belirlenir, iddianemin kabulu kararı okunur, sanık kimliklerinin kişisel ve ekonomik durumlarının tespitine karar verilir, bu belirlemeden sonra usule ilişkin katılım talepleri ile ilgili beyanlar alınır hatta bu arada hakim Ya da mahkeme heyetinin reddi konusunda bir talep var ise öncelikle CMK’nun 29’a göre ve CMK 27’ye göre karar verilmesi gerekmektedir, öncelikle CMK 191. maddeye göre duruşma açılmamış olduğundan bugüne kadar icra edilen bütün işlemlerin CMK’ca tanınmayacağından dolayı yok sayılmasını talep ediyoruz ayrıca duruşmanın aleniliği ilkesi ortadan kaldırılmıştır tedbir olduğu için bizde ilk itirazımızı 192/2 ‘ye göre yapıyoruz, nedir duruşmanın aleniliği ilkesi maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere duruşmanın açıklığının iki önemi vardır, bir açık adaletli bir yargılama sağlar, iki açık duruşmaya herkez katılabileceğinden adil bir yargılamanın yapılmasına tüm taraflar

Esas No: 2008/209 sayfa:9

özen gösterecektir, bir cezaevinde ne kadar bugün için nezi koşullar hazırlanabilme çabasının içerisinde olmuşsa da bir cezaevinde duruşma yapılması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 14.11.2000 tarihli Oliver Raypen Avusturya kararında belirtildiği üzere İnsan hakları mahkemesinin çeşitli içtihatlarında aynen duruşmanın cezaevi içinde yapılması adil yargılanma ilkesine hareketle halkın kolayca ulaşamayacağı bir yerde yapılmasının duruşmanın kamusal niteliğine engel teşkil ettiği belirtilmiştir, Anayasanın 90/5. maddesi gereğince Uluslar arası sözleşmeler ve bu mahkeme içtihatları hepimiz açısından bağlayıcı niteliktedir, bir başka durum mahkeme CMK 252/b maddesini yanlış uygulamıştır ne yazık ki şöyle mahkeme tutuklu sanıkların yargılanmasına devam ederek tutuksuz sanıkların yargılanmasını belirsiz bir tarihe ertelemesi CMK 252/b maddesi kapsamında değerlendirilemez,yasa birbiriyle ilgisi bulunmayan sanıkların bir kısmının yokluğunda duruşmanın yapılabileceğini belirtiyo, oysa bu davanın temelinde bir örgüt suçlaması olup, yargılanan sanıkların birbiriyle şu veya bu şekilde bağlantılı olduğu ileri sürülmektedir iddianame kapsamında, iddianame başından itibaren bunu iddia etmek için her türlü bize göre gerçek dışı delile başvurmuştur, müvekkilim tutuksuz sanıkların bir kısmını tanımakta ve ifadesi alınırken mutlaka bu kişilerinde olması gibi tutuksuz olan kişilerin dinlenmesi sırasında da müvekkilimin bulunması zaruridir, aksi halde adil bir yargılamadan bahsedilemeyeceği gibi savunma hakkkının önemsenmediği ve tamamen bir kenara bırakıldığı şeklinde bir yoruma sebebiyet verecek bir uygulama ortaya çıkar,yine müdafii sayısının sınırlandırılması ile ilgili CMK 149. maddenin 2. fıkrasında müdafii sayısının ancak soruşturma aşamasında üçle sınırlandırılabileceği beyan edilmiştir, bu kapsamda yasanın getirmediği bir sınırlamayı mahkemenin ara kararıyla yapmasını da usul hukukuna bir aykırılık olarak telakki ediyoruz ve takdirlerinize sunuyoruz, iddianamenin boyutu , ekindeki ikiyüzbine aşkın delil, davanın önem ve kapsamı dikkate alındığında bu davada müdafii kısıtlanmasına gitmek savunma hakkını engellemek ve adil yargılama hakkını ortadan kaldırmak anlamına gelecektir bize göre takdir mahkemenizdir, nitekim CMK’nun 189. maddesi bir çok avukatın aynı zamanda duruşmaya katılabileceklerini açıkça ve emredici nitelikte hükme bağlamıştır, davada CMK 150. maddede belirtilen zorunlu müdafiilik kuralıda uygulanmamıştır, bir önceki bize göre celse tabirini teknik anlamda kullanıyorum duruşmada, CMK 150 . maddesinin 3. fıkrasında üst sınırı en az 5 yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturmada ve kovuşturmada sanığın istemi aranmaksızın müdafiinin görevlendirileceği belirtilmiştir, her ne kadar bu duruşmada yapılıyor ise bir önceki duruşmada yapılmamıştır bu , bir başka nokta mahkeme CMK 177. maddesini dikkate alarak delillerimizi toplama gereği dahi duymamıştır, mağlumunuz olduğu üzere CMK177. Maddesinde sanık savunma delillerinin toplanmasını istediğinde bunlara ilişkin olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az 5 gün önce Mahkeme Başkanına verir, bu dilekçe üzerine verilecek karar kendisine derhal tebliğ edilir, tarafımızca toplanmasını istediğimiz deliller, duruşmadan tam 10 gün önce 177. madde gereği dosyaya sunulmuş ancak mahkeme bu konuda hiçbir karar vermediği gibi delillerimizi sunduğumuzun ilk celsede tespitinide yapmamıştır,bu uygulama da CMK 177/1’e aykırıdır, yine mahkeme CMK 24/3. Maddesini de ihlal etmiş, hükme katılacak hakimlerin listesini tarafımıza bildirmemiştir, bunun istenmesinin sebebi bir önceki bize göre celse olmayan bir ön görüşmede ortaya konulan Reddi hakimle ilgili daha ayrıntılı bir çalışma yapmak hangi hakimlerin celseye katılıp-katılmayacağının kliniliği önden bilgi sahibi olarak reddi hakim müessesine olgun bir şekilde karşınıza çıkarmak arzusundan kaynaklanmaktadır,tutuksuz sanıkların avukatlarınında duruşmadan çıkarılması CMK 197. maddeye mutlak suretle aykırıdır, sanık hazır bulunmasa dahi müdafii bütün hazır oturumlarda hazır bulundurulma yetkisine sahiptir, bu hüküm CMK 197. maddede emredici bir hüküm olarak tanzim edilmiştir, yine tutuksuz sanıkların duruşmalara

Esas No: 2008/209 sayfa:10

alınmaması CMK 216. maddeye aykırıdır, CMK 216. maddede delillerin davanın bütün tarafları huzurunda tartışılması ilkesi getirmiştir, yine en son olarak duruşma tutanaklarının bizlere verilmemesi CMK 219. maddeye aykırıdır, CMK 219. madde duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa geçirilerek mahkeme başkanı veya zabıt katibi tarafından imzalanır, 20.08.2008 tarihli celseden sonra halen huzurda bulunan müdafiilerin bildiğim kadarıyla hiçbirinde o celseye ait duruşma tutanakları da bulunmamaktadır, biz 192. maddeye göre itiraz yaparken esasen duruşma tutatanağını o celseye ait tutanağı inceleyip buna göre bir beyanda bulunmak istiyoduk ama bu celse tutanağından mahrum olarak bu beyanları hazırlamak durumunda kaldım, nihayetinde CMK 191. madde de belirtilen duruşmanın nasıl açılacağına ilişkin hüküme CMK 182. maddesinde belirtilen aleniyet ilkesine, CMK 252/c maddede belirtilen birbirbirleriyle ilgisi olmayan sanıkların yokluğunda ifadelerinin alınmasına ilişkin kurala CMK 149. maddede belirtilen Avukat sayısının sınırlanamayacağına ilişkin hükme, CMK 150. maddede yer alan zorunlu müdafiilik kuralına, CMK 188. maddede yer alan zorunlu müdafinin bulunması zorunluluğuna ilişkin hükme, CMK 177. maddede belirlenen delillerin toplanmasına ilişkin kurala, CMK 24 madde 3 fıkrasında davaya bakacak hakimlerin listesinin sunulmasına ilişkin düzenlemeye , CMK 197. maddede belirlenen sanık olmasa dahi zorunlu müdafiinin mutlaka duruşmada hazır olacağına ilişkin kurala, CMK 216. maddede yer alan delillerin mutlaka yüz yüze tartışması gerektiği kuralına, CMK 219. madde 1. fıkradaki duruşmanın beyanların derhal zapta dökülerek sanık ve müdafiilerine ilişkin düzenlemeye şuana kadar kanaatimizce takdir yüce mahkemede olmak üzere mahkemenizce aykırı davranılmıştır, mahkeme ilk celsede sadece kanaatimizce CMK’nun değil Anayasanın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin hükümlerini de ihlal etmiştir, şöyle ki Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti kuralına , Anayasanın 10. maddesinde belirtilen kanun önünde eşitlik ilkesine, Anayasanın 12. maddesinde yer alan herkezin kişiliğine bağlı dokunulamaz, devredilemez ,vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğuna ilişkin kurala, Anayasanın 13. maddesinde yer alan Temel savunma ve hak aramanın Anayasada belirtilen tahditler dışında sınırlanamayacağına ilişkin düzenlemeye , Anayasanın 14. madesinde yer alan Anayasa hükümlerinin hiçbirinin Devlet ya da kişi tarafından Temel Hak ve Hürriyetleri ortadan kaldıracak şekilde yorumlanamayacağına, yargılama sanıklar, müdafiiler ve sanık yakınları için 20.10,2008 tarihli celsede eziyete dönüşmüş olup, bu sebeple kimseye eziyet edilemeyeceğine ilişkin Anayasanın 17. maddesine, tutuklama şartları tamamen ortadan kalkmış olmasına rağmen kişi hürriyetinin hukuk dışı gerekçelerle engellenmesine ilişkin Anayasanın 19. maddesine , Anayasanın 36. maddesini düzenleyen Adil yargılama hakkına, Anayasanın 38. maddesini düzenleyen masumiyet ilkesine, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen adil yargılanma ilkesine, Anayasanın 90. maddesi yoluyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin cezaevinde yargılama yapılamayacağına ilişkin içtihatlarına aykırı davranılmıştır, duruşmanın CMK 191. maddesine uygun olarak açılmadığı , ilk celsede kanaatimizce yapılmış olan aşikar hukuk ihlali karşısında öncelikle bu yöndeki talebimizin yüce heyetiniz tarafından değerlendirilerek bu yönde bir karar tüm itirazlarımız ki lahiya olarak mahkemenize sunduk, tüm itirazlarımız yönünde bir karar verilmesini, bu karardan sonra eğer bu kararın akabinde tarafımıza yetki ve Non Bis İdem kuralı uyarınca,mahkemenizin 170/h bendine göre sayın savcılık ve iddianame yoluyla yollanan iki araç suç bakımından yani Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması noktaları itibariyle Yetkisini tartışmak için tarafımıza yeniden söz verilmesini önemle rica ediyoruz, durumu takdirlerinize saygıyla arz ediyoruz, dedi.

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafii Av. Kadir Kartal : Sayın iddia makamı bir Tuncay Güney’den iddianamenin her yerinde bahsediyor , kim bu adam, CIA’n mi

Esas No: 2008/209 sayfa:11

Mossad’ın mı ajanı niye araştırmadı , niye bu iddianamede yer almıyor, şimdi ben burada bu ortamda kendimi cezaevinde hissediyorum ve burada bir yargılamanın özünü askıya alıyoruz ve burada hukuk çok özür diliyorum ifad edilmiş,tecavüz edilmiş durumda , benim meselem savunma sınırları içerisinde bu Ülkenin bir vatandaşı olarak bu milletin bana vermiş olduğu, ben o millet adına burada hava alıyorum, arkadaşımın tüm usulü işlemlerine aynen katılmakla birlikte Maalesef Ülkemize günde sekizyüz bin bilgi giriyo analiz etme özelliğine sahip değiliz, bilgi kirliliği ve kavram kargaşası karşısında , Ergenekon hakkaten tarihimizin çeşitli dönemlerinde çözülme dönemlerinde , fetret dönemlerinde milleti millet yapan , birleştirici, bir arada tutucu özlerden ortak tarihimiz , şimdi bu ergenekon sözcüğünü bir karar alarak varsayılan iddia edilen örgütle bütünleştirilmesi yerine muhterem heyetiniz bir karar alarak şuurlarda bu ergenekon sözcüğünü olumsuz hale getirmeden resmi gazetede yayınlanmasını teminen bunu da o ulusü hükümler yanında arz etmek istiyorum, dedi.

Sanıklar Kemal Kerinçsiz ve Asım Demir müdafi Av.Necip Yenişan : Sayın mahkeme geçtiğimiz celsede 252/b gereğince tutuksuz sanıkların ve müdafiilerin duruşma salonunda çıkarılmasını istedi ve bugünde gelen tutuksuz sanıkları da içeriye almadı, savunma hakkının bu şekilde kısıtlandığını düşünüyoruz, sayın mahkeme Anayasaya , kanunlara ve hukuka uygun olarak bununla birlikte Anayasamızda kabul edildiği gibi Uluslar arası sözleşmelere ve kanunlar göz önünde bulundurularak hüküm vermekle görevlidir, verilmiş olan 252/b maddesinde dava açılmadan kimlik tespiti yapılmadan , iddianame okunmadan tutuksuz sanıkların ve müdafiilerinin duruşma salonundan çıkarılması hukuka aykırı olduğunu düşünüyoruz çünkü ayrıca bu davayıda uzatacak bir nitelik arz etmektedir, söz konusu iddianame okunmadan onlar dışarıya çıkarılmışlardır daha sonraki celselerde kendilerinin çağrılacağı belirtilmiştir, her bir sanık ayrı başkaca sanık geldiğinde iddianamenin yeniden okunmasını gerektirecek bir durum söz konusu olacaktır, dolayısıyla tutuklu ve tutuksuz sanıkların her birinin birlikte olduğu bir anda bu davanın açılması gerekmekteydi ama bu kurala uyulmamıştır, bununla birlikte 2455 sayfalık iddianamesi olan bir dosyadan bahsediyoruz, 455 klasör ekleri var bunların içerisinde teknik takip kayıtları yer almıyor, bunları da içine kattığımızda 4 milyon sayfa, tüm bu kadar geniş bir dosyanın olduğu bir davada 3 sanık müdafii ile sınırlandırılmış olması adil yargılama ilkesine ve savunmanın kısıtlanmasına aykırıdır, bu nedenle bu kararında da mahkemenin dönülmesi gerekmektedir, Kemal Kerinçsiz ve Asım Demir müdafii olarak biz arkadaşlarımızla belli bir iş bölümü yaptık, sizin vermiş olduğunuz bu kararla biz savunmamızı yeterli bir şekilde yapamayacak duruma geldik, dolayısıyla bu kararından da dönülmesi gerekmektedir, geçtiğimiz celse sanık müdafiileri sizlerden çok makul ve hukuka uygun taleplerde bulundular söz konusu duruşmanın yapıldığı yerin duruşma salonunun duruşma yapmaya uygun olmadığını çünkü buraya girerken biz kendimizi avukat olarak ve müdafii olarak hissedemiyoruz, geçtiğimiz celse buraya geldiğimizde müdahil olmak isteyen kişilerle aramızda tartışma çıktı, şimdi biz onlarla bu tartışmayı yaparken ne şekilde ben müdafiisi olduğum sanığın haklarını koruyabileceğim, koruyamıyorum, ayrıca bu dava Türkiye’ye malolmuş, kamuoyuna malolmuş bir dava,Silivri gibi bir yerde bu davanın yapılması bu davanın gözlerden kaçınılması manasına gelmektedir, tıpkı geçmişte yapıldığı gibi bugün halen Adnan Menderes ile ilgili yapılmış olan yargılamadan bahsedilir, bir adada yapılmış olması kamuoyundan kaçınılması, neden biz bu davanın aleniyetini sağlamıyoruz, biz bugün halen bu davadan sonra akşam televizyonlarda izlediğimiz çeşitli yayın kuruluşlarında davayla asılsız olarak haberler yapılıyor, biz bu davanın aleniyetinin sağlanabilmesi için televizyonlardan yayınlanmasını istiyoruz, bu tür imkanların alınmasını, duruşma bittikten sonra eğer yazılı zabıt verilemeyecek ise bunun elektronik ortamlarda verilmesinin imkanlarının araştırılması gerekir, siz hakimsiziniz Anayasaya göre vermiş olduğu kararları idare yerine getirmekle mükellef, sayın Adalet Bakanı’da aynı

Esas No: 2008/209 sayfa:12

doğrultuda beyanda bulundu, bizden istenilen olursa biz bunun gereğini yerine getirebiliriz, biz istiyoruz ki burada ileri sürülen olguların gerçekten kim tarafından fail olduğunun ortaya çıkarılmasını istiyoruz, bu dava şeffaf olmalı, bu dava hukuka ve adalete uygun olmalı, Türkiye’nin önünün açılması isteniyorsa bu davadaki bu şartların yerine getirilmesi gerektiğini söylüyorum,duruşma salonunun uygun bir yere taşınması , cezaevinde böyle bir yargılamanın yapılması yani bir avukat olarak burda sizden istirham ediyorum, cezaevine girer gibi duruşma salonuna girmek istemiyoruz, cep telefonlarının alınmasını istemiyoruz, kendimizi yani yargılama yapılıyor mu cezaevine mi giriyoruz fark edemiyoruz, sizin salona girdiğinizde yerleriniz , sayın savcıların yerleri belli, bizlerde müdafii olarak yerlerimizin belli olmasını istiyoruz, duruşma salonunun değiştirilmesi,sanık müdafiilerinin 3 ile sınırlandırılmasının kaldırılması taleplerimiz vardır bu konuda yeniden karar verilmesini talep ediyorum, dedi.

Sanık Oktay YILDIRIM söz istedi verildi: 17 aydan beri tutuklu olduğum bu davada usule dair birkaç şey söylemek istiyorum, 20.10.2008 tarihinde 16 ay’ı aşkın bir süredir tutuklu bulunduğum davanın ilk duruşmasında heyetiniz tarafından salonun fiziki şartlarının yetersizliği gerekçe gösterilerek bazı haklarım kısıtlanmıştır, kısıtlanan haklarım müdafii sayısının kısıtlanması, yargılamanın basının büyük bir kısmına kapalı olarak devam etmesi, yakınlarımın duruşma salonuna girişinin kısıtlanması ve duruşma salonunun mevcut yapısından dolayı zorunlu olarak kısıtlanan haklarımdır, bu zorunluluklar yanımda getirmek zorunda olduğum dosya ve evrakı kullanabilmek ve not alabilmek için bir masanın olmayışı oluşturulan güvenlik duvarı nedeniyle avukatımla herhangi bir irtibat kurabilmemin mümkün olmamasıdır, ceza muhakemeleri kanununun 149/1. maddesi uyarınca birden fazla müdafiinin yardımından faydalanabilmek yasal hakkım iken 12 binden fazla kamu görevlisinin katlinden sorumlu , eli kanlı terörist başının yargılanmasında dahi böyle bir kısıtlamaya gidilmeyerek neredeyse bir avukat ordusu tarafından savunulurken tüm hayatını terörle mücadele ederek geçiren ve bu görevleri yaparken sağlığını yitirip kimlik kartında gazi yazarak emekli olan ben , benim için , bu kısıtlama sebebi her ne olursa olsun son derece onur kırıcı ve Türk devletinin imkanları açısından da çok büyük bir haksızlıktır, duruşma salonuna konu ile ilgili hiçbir ilgisi olmadığı halde saf siyasi gerekçelerle katılan onlarca sözüm ona müdahil salonu işgal ederken bu davayı izlemek en doğal hakları olan yakınlarımızın girememesi adil yargılamanın hiçbir ilkesi ile bağdaştırılamaz, en başından itibaren üzerinde her türlü gizlilik kararı olmasına rağmen her sayfası neredeyse her yayın organında ve her gün yayınlanarak bir basın davasına dönüşmesine rağmen bu davanın ancak 16 ay sonra savunma hakkımı kullanacağım zaman basının son derece sınırlanarak içeriye alınması, Anayasanın 141. maddesinde bahsedilen duruşmaların herkeze açık olduğu ilkesine aykırıdır, hatta kısmen kapalı bir duruşma olduğu bile söylenebilir, yargılanırken soruşturma süreci göz önüne alındığında Adaletin yerini bulması için bu yargılamanın naklen yayınlanması bile düşünülmelidir çünkü hem savcı, hem polis, hem hakim olup kendi kendilerine verdikleri kararlarla nereden beslendikleri belli olmayacak veya belli olacak bir şekilde aldıkları bilgilerle bizi infaz edenler , belirtildi, bildirildi, öğrenildi, iddia edildiği gibi faili meçhul ve müfhem kelimelerle bitirdikleri müfteri iddialarının cevaplarını burada bulunarak almalıdırlar, 16 ay boyunca bugünü bekleyen biri olarak Yüce Türk yargısının basın mensuplarına yeterince yer vererek beni bu hakkımdan mahrum etmemesini umuyorum, tutuksuz sanıkların içinde bulunan bazı isimlere soru sorma , tanık gösterme ve suç duyurusunda bulunma hakkım onların iddialarına yüz yüze cevap verme hakkım , sanıklar arasında tutuklu-tutuksuz ayrımı yapıldığından dolayı elimden alınmıştır ve bu şartlar altında tam ve adil bir yargılamadan bahsedilemez, salonun fiziki koşulları duruşmayı takip ederken not almak, dosya ve evrakları kullanmak için bir sıra veya masa bulunmasına izin vermemekte ve bu

Esas No: 2008/209 sayfa:13

koşullar altında bir tarafta müebbet hapisle yargılanırken diğer tarafta duruşmayı doğru dürüst takip bile edememekteyim, bu koşulların sağlanarak tarafımaz en azından bir bebek katiline tanınan hakların tanınmasını talep ediyorum, sanıyorum buna hakkım vardır, bunun için yeterince diyet ödedim, etrafıma örünen güvenlik duvarı nedeniyle avukatlarımla yeterince temas ve irtibat kuramamaktayım, takdir edersinizki ben hukuk fakültesi mezunu değilim, avukatlarımın her konuda desteklerine ve yönlendirmelerine ihtiyaç duymaktayım, bu şartlarında yüce heyetinizce sağlanmasını talep ediyorum, Yüksek heyetinizin bağımsızlığı , Anayasanın teminatı altındadır, yargılamanın mümkün olan en süratli bir şekilde sonuçlandırılması da Anayasının teminatı altındadır, ceza muhakemeleri kanununun 192/1. maddesi mahkemeyi yüksek heyetinizin yönettiğini hükmetle mahkemeyle ilgili tüm eksikliklerin giderilmesi ile heyetinizi yetkili ve memur kılmıştır, bu şartlar altında var olan fiziki koşulların iyileştirilmesi için Adalet Bakanlığının medyaya yansıyan ve ancak aylar sonrasını işaret eden çözümü mağduriyetimizi artıracaktır, bu şartların sağlanmaması ise yargılamanın adaletine gölge düşürecektir, ne Türk Devleti ne de Yüksek Heyetiniz bu sorunları çözmekten aciz değildir veya ikisinden bir yolunu seçmek zorunda da değildir , eğer Türk devleti bir sonraki oturumu veya iki gün sonraki oturumu daha uygun bir ortamın güvenliğini ve yeterliliğini sağlayarak sanıkları kilometrelerce öteye taşıyıp işkence çektirmeden yargılayabilmeye muptebir değilse bunun sorumluları vardır, ben yüksek heyetinizden daha fazla beklemeden burada olmayan ama sağlanması zorunlu olan fiziki şartların sağlanarak en azından bir bölücü terör örgütü elebaşısına sağlanan imkanlar sağlanarak adil bir şekilde yargılanmak istiyorum, tüm bu saydıklarımın benim yıllarca hizmet ettiğim Türk Devletinin imkan ve kabiliyetleri dahilinde olmadığı düşünülemez, dolayısıyla burada sorgulanması gereken imkanlar değil, imkanları kullananların görev yapma istekleridir, Yüksek heyetiniz ilgililerin görevlerini tam yapmalarını sağlamaya ve beni bir gün daha mahrum ve mağdur bırakmamaya muptebirdir, gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ediyorum, dedi.

Sanık İlhan Selçuk müdafii Av. Uğur Alacakaptan söz istedi, verildi: Uzun zamandan beri değerli meslektaşlarımızın yaptığı ve önemli bir kısmına yürekten katıldığım itirazların doğruluğuna işaret etmek istiyorum Yalnız mesele henüz duruşmanın açılmamış olmasından kaynaklanmaktadır, mahkemeniz usulune uygun bir şekilde bu davanın duruşmasını açmış değildir ancak duruşmanın açılmasından sonra yapılabilecek talepler ve ancak o aşamada verilebilecek kararlar maalesef duruşma başlamadan yapılmış ve bir karar bağlanmıştır, bu itibarle sayın mahkemenizin evvela bu eksikliği gidermesini ve Ceza Muhakemesi kanununun gösterdiği şekilde usullere uymak suretiyle duruşmaya başlamasını ve başlamadan sonraki yapılması gereken işlemleri yaptıktan sonra talepleri yeniden alarak bir karara bağlamasını saygıyla diliyorum, dedi.

Sanık Mehmet Zekeriye Öztürk müdafii Av. Yaşar Ağsu söz istedi, verildi:Değerli meslektaşlarımın usulle ilgili konuşmalarına katılıyorum, diğer yandan da yargılamanında tabi bu heyecanlı bekleyen 17 aydır 9 aydır bekleyen insanlarında bu beklemelerine cevap tanımaları arzularını da dikkate almak gerek, bu konuda saygıdeğer mahkeme başkanının o günkü şartlar altında dahi cansifarane bir şekilde çabalamasını ve bu duruşmayı başlatmaya çalışmasını keyifle ve gururla izlediğimi arz etmek isterim öncelikle ancak diğer yandan da arkadaşlarımın bu itirazlar ki aynılarına bende canı yürekten katılıyorum, bir kısım tedbirler getirebiliriz söz gelimi yayınla ilgili husus TRT’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi kanalı bu duruşmayı yayınlayabilir, buna saygıdeğer mahkeme karar verebilir, şimdi niye buna ihtiyaç var, o günkü duruşmada burada tutukluların bir başka tutukluyu dövdüğü iddiası bütün televizyonlarda gazetelerde çıktı, burada hepimiz birden burdaydık, siz saygıdeğer heyette burdaydınız, tutukluluların bir tutukluyu dövmesi söz konusu oldumu olmadı, ama

Esas No: 2008/209 sayfa:14

Yüklə 291,66 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin