Masum İmamlar ve Kur’an’ın Tüm Manalarının Tefsiri
Zikredilen delillere bakıldığında Allah Rasülü’nden (s.a.a) ve Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) dışında, onlardan sonra on bir İmamın da Kur’an’ın bütün öğretilerini bildiğine, ayet-i kerimelerin anlamlarının tamamını tefsir edebildiklerine ve tefsire ilişkin her soruya cevap verdiklerine tereddüt kalmamaktadır. Hiçbir haber ve rivayette, Kur’an’dan herhangi bir ayetin manası onlara sorulduğunda cevabını veremedikleri görülmüş değildir. Bu konu İmamın ilmine dair deliller dikkate alındığında kesindir ve tereddüt kabul etmez.181 Geçen bazı rivayetler, Kur’an’ın tüm tenzil ve tevilinin, Hz. Ali’nin (a.s) Allah Rasülü’nden (s.a.a) öğrendiği ilimler ve maarifin kendisinden sonraki on bir İmama birbiri ardınca aktarıldığına, bu ilimlerin tamamının onların sonuncusunun elinde bulunduğuna delalet etmektedir.182
İmamların (a.s) sahip olduğu ilimlerin kökenlerinden birini veraset kabul eden ve onları Peygamber’in (s.a.a) ilminin varisi olarak tanıtan rivayetler de183 bu konuyu teyit etmektedir. Bu rivayetler gözönünde bulundurulduğunda her imamın Kur’an’ın tamamını kendisinden sonraki imam için tefsir ettiğini, onun tüm tevil ve tenzilini aktardığını söylemek mümkündür. Ama Kur’an’ın hepsini kendi çağının halkı için tefsir edip etmediği, o zamanın insanlarının onları tanıyıp tanımadığına bağlıdır. Çünkü onların ilmi makamlarından haberdar olmadıklarında ve onları sıradan insanlarla aynı seviye gördüklerinde doğaldır ki Kur’an’ın manalarını anlamak ve tefsirini öğrenmek için onların yanına gelmeyeceklerdir. Öte yandan bu mesele o çağın insanlarının ilgi, kapasite ve yeterliliğiyle ilişkilidir. Zira Kur’an’ın tefsirine ilgi duymuyorlarsa veya duysalar da Kur’an’ın tüm anlamlarını öğrenmeye kapasiteleri yetmiyorsa Kur’an’ın bütün anlamlarının onlara tefsir edilmesinin mümkün olamayacağı açıktır. Aynı şekilde ilgi ve kapasiteleri bulunsa bile Kur’an’ın tüm anlamlarının tefsir edilmesine layık değillerse ve bunu kötü yolda kullanacaklarsa184 Kur’an’ın tüm manalarının onlara tefsir edilmesi caiz değildir.
Buna ilaveten bu iş, insanların İmamlarla irtibat kurmada ve Kur’an’ın tefsir ve tevilini öğrenmede zalim idarecilerin engeliyle karşılaşmamasına da bağlıdır. Gerçi muhtelif zamanlarda durumlar değişebiliyordu. Bazı zamanlar ortam daha iyi oluyor ve engeller azalıyordu. Bazen de engeller çoğalıyordu. Bu yüzden İmamlardan ulaşan tefsir, nicelik olarak muhteliftir.185 Fakat herhangi bir zamanda bütün engellerin bertaraf olduğu ve Kur’an’ın tamamının tefsirinin öğrenilebileceği bir zeminin oluştuğu belli değildir.186 Bu nedenle Kur’an’ın hepsini insanlara tefsir ettiklerini söylemek mümkün değildir. Tabii ki ortam müsait olduğu ölçüde Kur’an’ın manasını açıklıyor, tevilini beyan ve tefsir ediyorlardı.187 Bunların bir bölümü rivayet ve tefsir kitaplarında nakledilmiş veya yararlanılması için tefsir kitaplarında biraraya getirilmiştir.188 Fakat aralarında zayıf ve kaçınılmaz olarak da çelişkili rivayetler bulunduğundan sened açısından ve çelişkileri tespit bakımından tahkike muhtaçtır. Bunun izahı rivayet tefsirleri konu alan bahiste yapılacaktır.
Sonuç
“Kur’an’ın bütün anlamlarına vakıf müfessirler” bahsinde açıklananlardan aşağıdaki sonuçlar çıkmaktadır:
1. Allah Rasülü (s.a.a), Hz. Ali (a.s) ve ondan sonra on bir imam Kur’an-ı Kerim’in bütün öğretilerini biliyordu. Allah Teala’nın ayet-i kerimelerde murat ettiği ve bu şahsiyetlerin bilmediği bir tek mana ve mesele yoktu.
2. Kur’an-ı Kerim’in tenzil ve tevilinin tamamı Allah Rasülü’nün (s.a.a) imlası ve Müminlerin Emiri Ali’nin (a.s) yazısıyla kayda geçmiş, Hz. Ali’nin (a.s) mushafında muhafaza edilmiş ve kendisinden sonra on bir İmama birbiri ardınca aktarılmıştı. Nihayet bu mushaf imamların sonuncusu olan Hz. Mehdi’nin (af) elindedir ve kendisi onu herkese açıklayacaktır.
3. O müfessirlerin her biri, hayatları boyunca, ortam uygun olduğu ölçüde ilgi duyan kişilere yetenekleri ve liyakatları çerçevesinde ayetleri tefsir etmiş ve Kur’an’daki bilgileri açıklamışlardır. Her ne kadar tüm tefsirlerinin bize ulaşıp ulaşmadığı bilinmese de her halükarda Kur’an’ın tefsiriyle ilgili olarak bu şahsiyetlerden gelen ve rivayet kitaplarına dağılmış bulunan rivayetlere ilaveten onlara ait birçok tefsir rivayeti de Kur’an-ı Kerim’i tefsirde değerli bir kaynak olarak rivayet tefsirlerinde biraraya getirilmiştir. Fakat zayıf rivayetlerle karışık olduklarından onlardan yararlanabilmek için tahkik ve inceleme lazımdır.
4. Her çağda Kur’an-ı Kerim’in tüm bilgilerine vakıf ve onun bütün anlamlarını tefsire güç yetirebilecek bir müfessir olmuştur ve olacaktır. Fakat zalimlerin zulmü ve engelleyenlerin engelleri ya da liyakat sahibi kişilerin bulunmaması sonucunda Kur’an’ın tüm anlam ve bilgilerini başkalarına beyan edebilecekleri ortam asla olmamıştır. En azından buna bir delil yoktur ve beyan etmişlerse bile kesinlikle elimize ulaşmamıştır. Hatta birtakım sebepler ve engeller nedeniyle uzun süre normal yoldan böyle bir müfessire ulaşmak kolay değildir. Fakat er ya da geç o sebepler ve engeller bertaraf olacak ve Kur’an’ın tüm manalarına vakıf son müfessirin huzuruyla şereflenme imkanı ve o büyük insandan Kur’an’ın saf bilgilerini öğrenme ortamı hazırlanacaktır. O günün bekleyişi içinde olmak gerekir. Pek çok rivayet bu konuya delalet etmektedir. Bunlardan biri de Kumeyl b. Ziyad’ın Nehcu’l-Belağa’da nakledilmiş rivayetidir.
Dostları ilə paylaş: |