Tefsir Mektebleri
Sözlük yazarları “mekteb” için -çoğulu “mekâtib”tir- eğitim yeri, kitap okuma mekânı, yazmanın öğretildiği yer, büro, okul, bir üstadın bir kitleye nüfuz etmiş fikir ve düşünce külliyatı, felsefe, sanat vs.’de bir teoriyi takip etmek gibi çok sayıda anlam ve kullanımı konu etmişlerdir.28 Tefsire de; ortaya çıkarıp aşikâr etmek, sözün manasını beyan etmek, sözün anlaşılmazlığını gidermek, Kur’an’ın zâhirini keşfetmek ve diğer şekillerde mana verilmiştir.29 Mekteb için zikredilmiş son iki manaya dikkat edildiğinde tefsir mekteblerinin, Kur’an’ın nasıl tefsir edileceği hakkında ortaya konmuş ve yaygınlaşmış çeşitli teoriler anlamına gelebileceği anlaşılacaktır. Ama aynı zamanda müfessirlerin Kur’an ayetlerinin manasını beyan ederken izledikleri çeşitli metotlar konusunda da kullanılmaktadır. Yine bir müfessirin, kendisinden sonra bir grup müfessirin kabul ettiği Kur’an ayetlerinin anlamlarına ilişkin tefsir görüşleri o müfessirin tefsir mektebi sayılmaktadır. Bu kitabın kullanımında tefsir ekollerinden maksat, müfessirlerin Kur’an’ın nasıl tefsir edileceğine ilişkin muhtelif teorileridir. Fakat bu kitabın adında, buna ilaveten, o teorilere dayalı metodlar, görüşler ve tefsir kitapları da kasdedilmiştir.
Tefsir ekollerinden ne kasdettiğimizin daha da belirginleşmesi için birkaç noktayı hatırlayalım:
1. Müfessirler, Kur’an için yazdıkları tefsirlerde bir tek metodu takip etmemişlerdir. Ayetlerin anlamını izah ederkenki metodları ve Kur’an tefsirinde yardım alınabilecek kaynaklardan yararlanma yöntemleri değişik şekillerde olmuştur. Örnek olarak, kimileri ayetleri yorumlarken bir rivayete veya rivayetlere yer vermiş ve rivayetlerin senedi ya da delaleti konusuna hiç girmeyerek ve kendi görüşünü de açıklamayarak ayetlerin kenarından geçip gitmişlerdir. Diğer bir kısmı da rivayetlerden çokça yararlanmasına ilaveten, bazı yerlerde, ayetlerin anlaşılması güç irabları ve kelime anlamlarını Arap şiiri ve benzeri şeylerden delil getirerek izah etmişlerdir. Sahabe ve tabiinin sözlerini zikretmiş, ihtilaflı konularda ise mecburen bazı görüşleri tercih etmişlerdir. Bazen de diğer ayetlerden yardım almışlardır. Bir grup da önce ayetlerin muhtelif okunuşlarından ve kelimelerin mana ve irablarından ayrıntılı olarak bahsetmiş, sonra da ayetlerin anlamını beyan etmiştir. Bunu yaparken de diğer ayetlerden ve rivayetlerden yararlanmıştır. Kimileri de ayetlerin anlamını açıklarken uygun yerlerde kelam veya fıkıh meselelerini de gündeme getirmiş ve ayetlerin onlara delil oluşturduğu veya oluşturmadığından bahsetmiştir. Bazıları ise ayrıntılı biçimde ayetlerin tefsirinden sözettikten sonra birtakım mevzuları ayetler için işaret ve tevil olarak zikretmişlerdir. Hatta bir kesim, ayetlerin bâtıni anlamını, sırlarını ve sembollerini zikretmeye büyük önem vermiştir. Buna mukabil başka bir kesim de kendi zevk ve beğenisine göre ayetler için bâtıni mana belirtmekten kaçınmıştır. Kimi müfessirler ayetleri tefsir ederken en çok diğer ayetlerden yararlanmışlar ve esbab-ı nüzula pek güvenmemişlerdir. Kimisi ise her yerde ayetlerin nüzul sebebini ve ilgili olayı belirtmeye odaklanmış ve ayetlerin anlamını beyan ederken buna itimat etmiştir. Her ne kadar metoddaki ihtilafın bir bölümünün ortaya çıkışında müfessirlerin ilmî zevk ve ihtisası etkisiz değilse de müfessirler arasındaki temel yöntem farklılığı, Kur’an’ın nasıl tefsir edileceğine dair teori farklılığından kaynaklanmaktadır.
Örnek olarak, bir kimsenin Kur’an’ın nasıl tefsir edileceğine dair görüşü, Kur’an’ın sadece Masum İmamların (a.s) rivayetleriyle tefsir edilebileceği ve yalnızca Masum İmamlardan (a.s) yapılan rivayetlerde açıklanmış anlamın güvenilir olabileceği ise o zaman Kur’an tefsirindeki metodu da ayetler için anlamların açıklandığı rivayetleri zikretmekle yetinmek olacaktır. Aynı şekilde, bir kimsenin görüşü eğer Kur’an’ın, herşeyi beyan eden kitap ve nur olması nedeniyle onu tefsir ederken başka bir şeye ihtiyaç bulunmadığı ve Kur’an’ı yalnızca kendisiyle tefsir etmek gerektiği ise o zaman ayetlerin manasını izah ederken metodu da sadece Kur’an’ın diğer ayetlerinden yararlanmak olacaktır. Yine kişinin görüşü, Kur’an’ın her ne kadar zâhir ve bâtını bulunsa da ilimde derinleşmiş olanlar (Nebi-yi Ekrem ve Masum İmamlar) dışında onun bâtıni manalarını anlamaya kimsenin güç yetiremeyeceği ise kaçınılmaz olarak tefsirdeki metodu da, rivayetler yoluyla gelmemiş bâtıni anlamları zikretmekten kaçınmak olacaktır. Bunun gibi, kişi eğer bâtıni manaların anlaşılmasını ilimde derinleşmiş olanlar dışındaki kimseler için de mümkün görüyorsa ayetlerin tefsirinde bâtıni manaları da zikredecektir. Dolayısıyla ayetlerin tefsirinde kullanılan her metod, müfessirin Kur’an-ı Kerim’i tefsir ederken seçtiği görüşe dayanmaktadır. Her tefsir metodunun doğruluk ve yanlışlığı, güçlülüğü ve zayıflığı da o tefsir metodunun görüşünün doğruluk ve yanlışlığına bağlıdır. Bu yüzden her tefsir metodunu incelerken dayandığı görüşü incelemek gerekir.
2. Her ne kadar lugatta mekteb için belirtilen anlam gözönünde bulundurulduğunda tefsirde görüş ve metod, belli bir kitleye nüfuz etmiş ve birçok taraftar ortaya çıkarmış tefsir ekolünün genel olarak adı kabul edilse de burada geniş anlamıyla tefsir ekollerinden maksat, etki ve yaygınlıkları ekol çapında olsun ya da olmasın, şimdiye kadar bilinen ve kayda geçmiş Kur’an tefsirlerinde kullanılmış tefsir teorileri ve yöntemleridir.
3. Tefsire lugatta “açığa çıkarmak” manası verilmişse de ve Kur’an tefsirinin tarifine dair KuranTefsiriMetodolojisi kitabında yapılan tahkikten Kur’an’ın hakiki tefsirinin “Kur’an ayetlerinin kullanımına ilişkin anlamı açıklamak ve Allah Teala’nın muradını aşikar etmek”30 sonucunu çıkarmışsak da bu kitapta Tefsir Ekolleri başlığı tefsirin bütün teorilerini, metodlarını, görüşlerini ve kitaplarını kapsadığından, tefsir, zikredilen anlamdan daha genel bir mana taşır ve ayetler için her türlü anlam belirtmeyi içine alır. Bu cümleden olarak müfessir, ayetlerin, zikrettiği manaya delaletini adı geçen kural ve ilkelere dayanarak delil ve karineler göstermek suretiyle ortaya koyacak veya ortaya koymaya güç yetiremeyecektir.
Dostları ilə paylaş: |