Muhatabın Özelliklerine Bakarak Manayı Anlamak
Ulemanın yorum yaparken kullandığı yöntemin boyutlarından bir diğeri de muhatabın özelliklerini karine kabul etmek, sözün manasını ve söyleyenin maksadını anlayıp yorumlamada ona odaklanmaktır. Gerçek müfessirlerden nakledilmiş bazı tefsir rivayetlerinde de bu özellik görülmektedir. Mesela bir rivayette nakledildiğine göre Yahya b. Eksem bir mektup aracılığıyla birtakım meseleleri İmam Cevad’ın (a.s) oğlu Musa’ya soruyordu. Bu meselelerden biri de
“فَإِن كُنتَ فِي شَكٍّ مِّمَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ فَاسْأَلِ الَّذِينَ يَقْرَؤُونَ الْكِتَابَ مِن قَبْلِكَ”297 ayetinde muhatabın kim olduğu idi. Eğer bu ayetin muhatabı Peygamber (s.a.a) ise Allah’ın indirdiklerinden kuşkusu yokken bu nasıl olabilir? Musa, kardeşi İmam Hadi’ye (a.s) bu meseleyi sordu. Hazret şöyle buyurdu:
“Ayetin muhatabı Allah Rasülü’dür (s.a.a) ve Allah’ın kendisine indirdiğinden şüphesi yoktu. Fakat cahiller diyorlardı ki, neden Allah bize melek peygamberler göndermiyor. Yeme içmeye ve çarşılarda dolaşmaya ihtiyaç duymama bakımından bizimle onun (Hz. Muhammed, sallallahu aleyhi ve alihi) arasında hiçbir fark yok... Allah azze ve celle Peygamber’ine vahyetti: “O cahillerin bulunduğu sırada senden önceki (semavi) kitabı okuyanlara sor bakalım, Allah senden önce yemek yiyen ve çarşılarda dolaşan bir peygamberden başkasını göndermiş mi göndermemiş mi?” Gerçekten de (Allah) “Şüphede isen” buyurmuştur, oysa o (Peygamber, sallallahu aleyhi ve alihi) şüphede değildi. Ama onlarla uyum sağlamak ve ortak paydayı bulmak için bu gerekiyordu. Tıpkı Hazret’e,
“فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةَ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ”298
buyurulduğunda olduğu gibi. Eğer Yüce Allah “Dua edip Allah’ın laneti sizin üzerinize olmasını dileyelim” buyursaydı (Hıristiyanlar) lanetleşme299 davetine icabet etmezdi (bu yüzden Allah böyle buyurdu). Halbuki Peygamber (s.a.a) risaleti eda ettiğini ve yalancılardan olmadığını biliyordu. Aynı şekilde (bu ayet hakkında da) Peygamber (s.a.a) orada söylenenin doğru olduğunu biliyordu (ve hiçbir şüphesi yoktu). Fakat insaflı davranmayı (ve kendisini onların yerine koymayı) severdi.300
“Eğer sana indirdiğimizden şüphede isen” cümlesinin muhatabı olan Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a), kendisine indirilenden şüphe duymamak bir yana, böyle bir şüphenin zemininin bile reddedilmesi gerektiği kesinleştiğine göre ayetin asıl muhatabının, ona nazil olandan kuşku duyan veya böyle bir kuşkuya maruz kalan kişiler olduğu ortadadır. Ama onun muhatabında (Peygamber-i Ekrem, sallallahu aleyhi ve alihi) böyle bir şüphenin ortaya çıkma zemininin imkansızlığı karinesiyle böyle bir tezahür gözardı edilmiş, Hazret’in nübüvvetine muhalif olanlarla uyum ve ahenk sağlanmasına ve onlara karşı insaflı davranıldığına hamledilmiştir. İşte bu, akılcı davranışın tarzı olarak muhatabın özelliklerini gözönünde bulundurma karinesidir.
Burada değinilmesinde yarar olan şey şudur ki, Kur’an-ı Kerim’deki hitapların çoğu “iyyake a’ni ve “esmai ya care”301 metoduyla yöneltilmiştir. Nitekim muteber rivayette302 İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: Kur’an “kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” metoduyla nazil olmuştur.303 Çoğu yerde sarfınazar karinesi304 muhatabın hususiyetleridir.
Dostları ilə paylaş: |