Tercemesi tarafımızdan yapılmıştır. Allah razı olsun, demeyi unutmayın!



Yüklə 372,66 Kb.
səhifə6/7
tarix11.08.2018
ölçüsü372,66 Kb.
#69036
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7

Muhammed bin Hasen eş-Şeybânî: Kûfe'de büyümüştür. Sonra Bağdat'ta Abbasiler tarafında iskan etmiştir. Gençlik döneminde ilim talep etmiş ve metodunu Ebu Hanife'den almıştır. Kendisi henüz yeni iken İmam Ebu Hanife vefat etmiş ve bu nedenle de O'nun meclisinde fazla bulunamamıştır. Metodunu Ebu Yusuf'ta kemale erdirmiştir. Malik'ten de ilim almıştır. Muvatta hakkında onun özel bir rivayeti vardır. Şafiî demiştir ki: “Muhammed bin Hasen'den deve yükü ile ilim aldım”. Kitapları Hanefilerin mevcut olagelmiştir. Hicretin 132. senesinde Vâsıt'ta doğmuş ve hicretin 189. senesinde Bağdat'ta ya da Reyy'de vefat etmiştir. (el-Fikrus Sâmî, 2. Çeyrek, Sayfa: 208) [es-Siyer 9: 143].


Muhammed bin Semâ'a et-Temîmî: Kitâbu-n Nevâdir onundur. Hicretin 233. senesinde vefat etmiştir. (el-Fikrus Sâmî, 2. Çeyrek, Sayfa: 208) [es-Siyer 10: 646].
Muhammed bin Abdulaziz ez-Zührî: Abdurrahman bin Avf'ın çocuklarındandır. Mansur zamanında, Medine ve Beytü-l Mal kadılığına getirilmiştir. Onun meşvereti (danışmanlığı) ile Cafer bin Süleyman, İmam Malik bin Enes'i darp etmiştir. Cömert ve eli açık olmakla vasf edilmişti. Babasından ve İbni Şihab ez-Zührî'den rivayette bulunmuştur. Bununla birlikte, bu işin ehli kimseler nazarında hadisi metruk ve münkerdir. [Bkz. Bağdat Tarihi'ndeki Biyografisi ve Haberleri, 2: 349; Ahbâru-l Kudâti, 1: 213; Cenheretu-l Ensâb, İbni Hazm, 134; Mîzânu-l İtidâl, 3: 628; Lisânu-l Mîzân, 5: 259].
Muhammed bin Abdullah el-Ensârî: Basralı kadıdır. Buharî, kendisinden rivayette bulunmuştur. Hicretin 225. senesinde vefat etmiştir. (Kaynak) [es-Siyer 9: 532].
Muhammed bin Abdullah bin Tahir: Ebu-l Abbas el-Huzâî. El-Mütevekkil döneminde Bağdat emirliğine tayin edilmiştir. Edip, şair, cömert, övülmüş, ilim ve edebiyat ehli ile ülfet eden bir zat idi. 235 senesinde vefat etmiştir. [Bağdat Tarihi, 5: 418; Vefeyâtu-l A'yân, 5: 92; el-İber, 2: 5].
Muhammed bin Nasr el-Mervezî: Hafız fakih Ebu Abdullah. Diyor ki: “Hicretin 202. senesinde doğdum”. Kendisinin hicretin 294. senesinde öldüğüne dair ittifak vardır. (Tehzîbu-t Tehzîb, İbni Hacer, Cilt: 9, Sayfa: 489, Haydarâbad, Dukne) [es-Siyer 14: 33].

Muhammed bin Yahya bin Galip: Biyografisine rastlayamadık.
Muhalled bin Hasen: Asıl metinde de isim böyle geçmektedir ama öyle görünüyor ki doğrusu “Muhalled bin el-Hüseyn” olacak. O, büyük imam, körfez bölgesinin şeyhi Ebu Muhammed el-Ezdî el-Mehbelî el-Basrî sonra Musaysî'dir. 191 senesinde vefat etmiştir. 196 senesinde vefat etti diyenler de vardır. [es-Siyer 9: 236].
Müslim, Hafız İmam Ebu-l Hasen Müslim bin Haccac el-Kuşeyrî en-Nisâbûrî: Hadis ilminin temel direklerinden biridir. Es-Sahîh adlı eserin sahibidir. Hicretin 261. senesinde vefat etmiştir. [es-Siyer 12: 557].
Mutarraf: O, Mutarraf bin Abdullah el-Yesârî el-Hilâlî Ebu Mus'ab el-Medenî'dir. Meymune'nin azatlı kölesidir. Annesi, İmam Malik'in kız kardeşidir. Dayısından, İbni Ebî Zi'b'den ve diğerlerindne ilim dinlemiştir. Hicretin 214. senesinde vefat etmiştir. Hicretin 220. senesinde vefat etmiştir diyenler de vardır. [Terttîbu-l Medârik, 1: 358; Tehzîbu-t Tehzîb, 10: 175].
Muaviye bin Ebî Süfyan, Ebu Abdullah: Mekke'nin Fethi günü Müslüman olmuştur. Resûlullah (SAV)'in vahiy katipliğini de yapmıştır. 20 yıl emîr olarak ve yaklaşık bir o kadar da halîfe olarak kalmıştır. Hilim ve dehâ ile nitelendirilen kişilerden biri idi. Sahîhayn'de kendisinden 13 hadis rivayet edilmiştir. Hicretin 60. senesinde Recep ayında Dimeşk'te 80 yaşında ölmüştür. (Kaynak) [es-Siyer 3: 119].
Muğîre bin Abdurrahman bin el-Hâris bin Abdullah bin Ayyâş bin Ebî Rebîa el-Mahzûmî Ebu Hişâm: Ebu Haşim diyenler de vardır. Medinelidir. Mus'ab ez-Zübeyrî, Neseb-i Kureyş (319) adlı eserinde Muğîre bin Abdurrahman'ın Malik bin Enes'ten sonra Medine'nin fakihi olduğunu zikretmiştir. İbni Abdilberr şöyle demiştir: “Malik'in son dönemlerinde fetva işleri Muğîre bin Abdurrahman'a ve Muhammed bin İbrahim bin Dinar'a götürülüyordu”. Bunu, Abdulmelik bin el-Mâcişûn anlatmıştır. 186 senesinde vefat etmiştir. 188 senesinde vefat ettiğini söyleyenler de vardır. [Tehzîbu-t Tehzîb, 10: 264; Tertîbu-l Medârik, 1: 282].
Musa bin İsa bin Musa bin Muhammed bin Ali bin Abdullah bin Abbas: Kûfe'ye ve onun el-Mehdî'ye, Musa'ya (el-Hâdî'ye) ve er-Reşîd'e bağlı halkına valilik yapmıştır. Bkz. Ensâbu-l Eşrâf, 3: 280. Ancak Ebu Hanife bundan daha önce, 150 senesinde vefat etmişti. İbni Hazm'ın zikrettiği kişi büyük olasılıkla bu zatın babası İsa bin Musa'dır ama nasih karıştırmıştır. Bu İsa, Abbas oğullarının süvarisi idi. Ebu-l Abbas (es-Seffâh) onu, 132 senesinde Kûfe valiliğine getirmiş ve o, Mansur kendisini azledene dek 13 yıl valilik görevinde kalmıştır. Ebu-l Abbas yine aynı şekilde onu, Ebu Cafer'den sonra veliahtı ilan etmişti. Bu, onun bu makamı oğlu Mehdî'ye vermek için kendisini azline kadar sürmüştür. İsa'nın vefatı 168 senesinde vukû bulmuştur. [Bkz. Es-Siyer 7: 434'teki biyografisi].
Nesâî: O, İmam Hafız es-Sebt Ebu Abdurrahman Ahmed bin Şuayb el-Horasânî en-Nesâî'dir. “es-Sünen” adlı eserin sahibidir. Anlayışı, itkânı (sağlamlığı), basîreti, insanları/ravileri tetkîki, hüsnü telifi (güzel telif yapması) ile ilim denizlerinden biri idi. İlim talep etmek için Horasan'da, Hicaz'da, Mısır'da, Irak'ta, Yarımadada, Şam'da, Suğur'da (körfez bölgeleri) yolculuklar yapmıştır. Sonra Mısır'ı yurt edinmiştir. Hafızlar Onun yanına yolculuklar yapmıştır. Hicretin 303. senesinde vefat etmiştir. [es-Siyer 14: 125].
Nuaym bin Hammad bin Muaviye bin Haris: Ebu Abdullah el-Huzâî el-A'ver el-Fârid el-Murûzî: el-Müsned'i ilk toplayan ve ilk tasnif eden kişinin Nuaym bin Hammad olduğu söylenir. Hicretin 228. senesinde hapiste/zindanda ölmüştür. [es-Siyer 10: 595].
Nuh bin Derrac en-Nehaî: Fıkıh sahibi idi. Kûfe kadılığına getirilmiştir. Babası bakkal idi. (İbni Hacer: Tehzîbu-t Tehzîb, Cilt: 10, Sayfa: 483).
Hişam bin el-Hakem: O, Kûfe ehlinden Ebu Muhammed eş-Şeybânî'dir. Bağdat'ta iskan etmiştir. Rafızîlerin büyüklerinden biri idi. İri yapılı idi. Cafer-i Sadık'ın ashabından idi. Bermekîlerin felaketinden/saldırısından kısa bir süre sonra gizlenerek ölmüştür. (el-Milel ve-l Ehvâu ve-n Nihal'deki fasıl, İbni Hazm, Cilt: 2, Sayfa: 269, İbrahim Nasr ve diğerlerinin tahkîki) [el-Fihrist 175 (T. Filocel) 223 (T. Tahran)].
Hişam bin Abdullah er-Râzî: Babasının adı, risâlenin aslında da böyle geçmektedir. Tezkiretu-l Huffaz 1: 387 ve el-İber 1: 383 baskılarında da isim bu şekilde geçmektedir yalnız bu baskılarda şın harfi yerine mim harfi kullanılarak isim “Himam” şeklinde yazılmıştır. Aslında bu ismin doğrusu, diğer kaynakların üzerinde mutabakata vardığı şekilde “Hişam bin Ubeydullah”tır. “Bin Abdullah” değil de ismi tasğîr kipi ile “Ubeydullah”tır.
Bu Hişam, güzîde şahsiyetlerden biridir. Malik'ten, İbni Ebî Zi'b'den ve onların tabakalarından rivayette bulunmuştur. İlim denizlerinden biri idi. Buna rağmen bazıları onun rivayetini gevşek kabul etmiştir. Hicretin 221. senesinde vefat etmiştir. [es-Siyer 10: 446].
Heşîm: O, İmam Ebu Muaviye Heşîm bin Beşîr es-Sülemî Mevlâhum'dur. Vâsıtlıdır. Bağdat'ın muhaddisi ve hafızıdır. Zührî'den ve onun tabakasından rivayette bulunmuştur. Hıfz hususunda baş idi. Buna rağmen kendisinin pek çok müdelles rivayeti vardır. Bağdat'ta iskan etmiştir. Orada ilim yaymış ve et-Tesânîf'i (Tasnifleri) tasnif etmiştir. Hicretin 183. senesinde vefat etmiştir. [es-Siyer 8: 255].
Vâsıl bin Atâ el-Basrî: Mesleği yün eğirme işi idi. Çok beliğ ama “ra” harfini peltek söyleyerek hararetle konuşan bir zattı. Belağat uğruna “ra” harfini terk etmiş ve bu harfi hitabetinde kullanmaktan kaçınmıştır. 80 yılında Medine'de doğmuş 131 senesinde vefat etmiştir. Kendisinin Kitâbu Meâni-l Kur'ân, Kitâbu Asnâfi-l Mürcie, ve Kitâbu-t Tevbe gibi tasnifleri vardır. (Mîzânu-l İtidâl, Zehebî, Cilt: 3, Sayfa: 329, Ali Muhammed el-Becâvî'nin Tahkiki) [es-Siyer 5: 464].
Vekî bin el-Cerrah el-Kûfî min Kays Aylân: Bağdat'a gelmiş ve orada hadis rivayet etmiştir. O, sika hadis şeyhlerindendir. 129 senesinde doğmuştur. Hicretin 197. senesinde de Mekke'den dönerken Aşûre günü vefat etmiş ve Feyd'e defnedilmiştir. (İkmâl fî Esmâi-r Ricâl, el-Hatîb) [es-Siyer 9: 140].
el-Velid bin Abdulmelik bin Mervan, Ebu-l Abbas el-Emevî: Babasından sonra hilafeti üstlenmiştir. Onun döneminde pek çok fetih yapılmıştır. Hicretin 96. senesinde vefat etmiştir. [es-Siyer 4: 347].
el-Velid bin Müslim, Ebul Abbas ed-Dimeşkî: Şam ehlinin âlimi ve muhaddisidir. Sikalık ve hıfz açısından ilmin kaplarından biri idi. Ama buna rağmen, şöyle dediği zaman tedlîs ediyordu: “Bize anlattı ki o hüccettir”. Hicretin 195. senesinde vefat etmiştir. [es-Siyer 9: 211].
Yahya bin Said el-Kattân: Hadis hafızlarından Ebu Said et-Temîmî'dir. Malik ve Şu'benin akranı olan hüccet bir sikadır. Basra ehlindendir. Hicretin 120. senesinde doğmuştur. Hicretin 198. senesinde de vefat etmiştir. (Kaynak) [es-Siyer 9: 175].
Yahya bin Süleyman el-Ca'fî el-Kûfî: Abdulaziz ed-Derâverdî'den ve İbni Fudayl'den rivayette bulunmıştur. Buhari ve bir topluluk da Ondan rivayette bulunmuştur. (Mîzânu-l İ'tidâl, Zehebî, el-Becâvî'nin Tahkiki, 4. Bölüm, Sayfa: 382, Mısır) [Tehzîbu-t Tehzîb, 11: 227].
Yahya bin Hilal: Biyografisine rastlayamadık.
Yezid bin Muaviye bin Ebî Süfyan el-Emevî: Kendisi babasından, oğlu Halid ve Abdulmelik bin Mervan da kendisinden rivayette bulunmuştur. Adalet hususunda makduhtur (problemlidir, yaralıdır, sağlam değildir). Kendisinden rivayette bulunulmaya ehil değildir. Ahmed bin Hanbel demiştir ki: “Ondan rivayette bulunmaya değmez”. (Mîzânu-l İtidâl, Cilt: 3, Sayfa: 440, Ali Muhammed el-Becâvî, Marifet yayınevi, Beyrut).
Yezid bin Velid bin Abdulmelik: Ebu Halid el-Emevî. Amcasının oğlu fasık Velid bin Yezid'e karşı çıktı ve hicretin 126. senesinde Cemaziyel-Âhir ayında onu öldürdü ve halife olarak beyat aldı. Ordunun maaşlarını azaltması nedeniyle kendisine “nâkıs” lakabı verilmiştir. Kendisinde zühd, adalet ve hayır mevcuttu. Ancak çok yaşamadı. Bilakis aynı 126 senesinde Zilhicce ayında vefat etmiştir. [es-Siyer 5: 174].

Yusuf bin Abdullah bin Ebî Cafer: Biyografisini bulamadık.
[Derim ki: Bu Yusuf, İbni Hazm'ın kendisinden anlatarak şöyle dediği bir şeyhidir: “Bize Yusuf bin Abdullah bin Ebî Cafer, Ahmed bin Said bin Hazm es-Sadefî'den, Kasım bin Asbağ'dan... haber vermiştir”. Bu risâlenin aslında da böyle geçmektedir. Sanırım doğrusu şöyle olacak: “Bize Yusuf bin Abdullah, İbni Ebî Cafer('den), Ahmed bin Said'den..... haber vermiştir”.
Eğer böyle ise, Yusuf, İbni Hazm'ın şeyhidir. O, şahane tasniflerin sahibi allâme Mağrip hafızı Şeyhülislam Ebu Ömer Yusuf bin Abdullah bin Muhammed bin Abdulberr en-Nemrî'dir. Hafız Zehebî onun hakkında demiştir ki: “O, dinen imamdı, sika, sağlam, allâme, derya, sünnet ve ittibâ sahibi bir zat idi. İlk olarak söylenen metinlerde rivayetlere bağlı zâhirî idi. Sonra ise, bazı meselelerde Şafiî fıkhına açık bir meyil beslemekle birlikte Malikî oldu...”. Hicretin 463. senesinde vefat etti. İbni Hazm, kendisinden rivayette bulunmuştur. İkisi akran idiler. [es-Siyer 18: 153].
İbni Ebî Cafer ise İbni Ebî Cafer olarak bilinen Halef bin Ahmed'dir. Ebu Ömer bin Abdulberr demiştir ki: “Ümeyye oğullarının azatlı kölelerindendir. İnsanlar içinde Ahmed bin Mutarraf'e... et-Târîh fi-r Ricâl adlı eserin sahibi Ahmed bin Said bin Hazm'e en sıkı bağlı olanlarından biri idi... Bu bahsedilen İbni Hazm'dan mezkur tarihini dinlemiştir”. Ebu Ömer demiştir ki: “Diğer ravileri içinde kimsenin nezdinde onu kâmil olarak bulamadım. Zikrettikleri hususlarda sadece O ve İbni Harrar olarak maruf olan salih insan Ahmed bin Muhammed el-İşbilî için tekmil (tamamlama) yapılıyordu. Allahu a'lem”. [Cezvetü-l Muktebis, 205-206].
Yusuf bin Ömer: O, kadıların kadısı (başkadı) Ebu Nasr Yusuf bin kadıların kadısı Ömer bin kadıların kadısı Ebî Ömer Muhammed bin Yusuf el-Ezdî el-Mâlikî sonra ed-Dâvudî el-Bağdâdî'dir. Verâ bakımından kadıların en seçkinlerindne biri idi. Hükümleri çok iyi biliyordu ve işinin ehli idi. Kadılık görevine 20 yaşındayken getirilmiştir. Malik'İn mezhebinden Davud'un mezhebine geçmiştir ve o mezhepte tasnifler yapmıştır. 356 senesinde vefat etmiştir. [es-Siyer 16: 77].

DÜZELTME CETVELİ
Not 1: Bu cetveli, Üstad Ahmed Ratib en-Neffah hazırlamıştır.
Not 2: Bu cetvelde yer alan sayfa ve satır numaralrı orijinal Arapça metne göredir. (Çevirenin Notu)
Sayfa 12: Satır 13: “Kat'î bir burhan getirmişlerdir ve kat'î tartışmalarla (delil getirmelerle) gerçeği söylemişlerdir”. Belki de doğrusu şudur: “... net bir burhanla....” ve “kat'î bir tartışma (delil getrime) ile”.
Sayfa 16: Satır 4, 8: “Farzet ki siz...” ve “...ve farzet ki siz...”

Bunlara talik düşerken dedim ki: Belki de doğrusu “farzedin ki...” ve “ve farzedin ki...” şeklindedir.


Sonra Onun bir risâlesinde (İbni Hazm el-Endelûsî'nin Risâleleri, Doktor İhsan Abbas'ın tahkiki, 3: 104)) bunun metnini buldum: “Onlara denir ki: 'farzet ki siz...'”. Belki de bu, İbni Hazm'ın zamanla kullanmayı terk ettiği ibareler içinde yer almaktadır. Bunun dışında buna dair bir vecih bulamadım.
Sayfa 37: Satır: 5: “Bilakis icmalen Ehli Sünnetin mezhebine galebe çalmıştır...”.

Asıl metinde de böyle geçmektedir. Belki de doğrusu [şüphesiz ki onlar], .... üzerine....” şeklindedir.


Sayfa 37: Satır: 8: “Heyhat, bu, sahibine muhteba edilen bir fazilettir...”
Asıl metinde de böyle geçmektedir. Belki de burada geçen “muhteba” kelimesi, “mücteba” kelimesi kullanılmak istenirken yanlışlıkla yazılmıştır.
-SON-

-&-




1Ahbâru-h Hukemâ (156), el-Kıftî

2Mu'cemu-l Üdebâ 12: 235-237

3İbni Hazm el-Endelûsî'nin Risâleleri (Doktor İhsan Abbas'ın Şerhi) 1: 166

4Nefhut-Tıyb, Makarrî (Tahkik: Doktor İhsan Abbas), 2: 78, el-İber adlı kitabında 3: 239 Zehebî'den naklen

5Mu'cemu-l Üdebâ, 12: 248; Vefeyâtu-l A'yân, 3:328

6Es-Sıla, İbni Beşkeval, 3:395; Vefeyâtu-l A'yân, 3: 326

7Vefeyâtu-l A'yân (Tahkik: Doktor İhsan Abbas), 3: 325

8Vefeyâtu-l A'yân, 3: 327

9Vefeyâtu-l A'yân, 3: 328

10En-Nucûmu-z Zâhira, 5: 25

11“Bize hidayet” kısmı nüshada “biz hidayet” şeklinde hatalı yazılmıştı.

12 Nüshada “ne konuştuklarını bilmeyen” kısmı “ne konuşmadıklarını bilmeyen” şeklinde hatalı geçiyordu.

13Bkz. İbni Hazm'ın Risâleleri, Tahkik: İhsan Reşid Abbas, Henâ yayınevi, Bulak, Mısır, Sayfa: 21: Fitnecilerin korkusu olmasaydı ilâ âhirih.

14[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de nüshada “mâ zâlû (hâlâ)” şeklinde geçen ifadenin “mâ zâdû alâ (... daha fazla .... yaptılar...)” şeklinde olması daha doğru olurdu... /HI]

15[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de nüshada “ihtelefû (ihtilaf ettiler)” şeklinde geçen kelimenin “ihtefelû (merasim yaptılar)” şeklinde olması daha doğru olurdu... /HI]

16[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de nüshada “ennehum (şüphesiz ki onlar)” şeklinde geçen kelimenin “ennehû (şüphesiz ki o)” şeklinde olması daha doğru olurdu... /HI]

17Metinde: “Ona hakikat adına fayda vermeyen şey” olarak geçmektedir.

18[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de bu ifadenin “Onlara fayda vermeyen kimselere meyl eden, onlarına sevaplarına sevap katmayan, onların günahlarından hiçbir günahı eksiltmeyen, yarın kendisinden şefaat umulmayan, Kıyamet günü nefsi derdine düşüp de onlardan kaçacak olan...” şeklinde olması daha doğru olurdu... /HI]

19Metinde “İki cevabın her biri de” şeklinde geçmektedir.

20[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de nüshada “cümleten/tüm” şeklinde geçen kelimenin doğrusu “cehaletinizden...” kelimesidir... /HI]

21Metinde “kimden” diye geçmektedir.

22[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de doğrusu şudur: “Mahiyetini bilmediği şey hakkında hüküm verenden daha sapkın olan kimdir?” /HI]

23[Metinde “an” harfi cerri kullanılmıştır. [Belki de doğrusu “bi” harfi cerri ile “min” harfi cerrinin bileşimi olan “bimen” edatının kullanılmış olmasıdır. /HI]

24[Metinde “bunun için” diye geçmektedir. [Belki de doğrusu şudur: “tesmiye edilerek”. /HI]

25Orijinal metinde geçen kelimenin anlamı yükselmek, yücelmek, uzamak, uzun olmaktır.

26[Aslıdna da böyle geçmektedir. Belki de doğrusu şudur: “dafa celîl” /HI]

27[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “Biz şüphe etmiyoruz ki....” /HI]

28[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “.Gerekli olan şeylerden sual etmek...” /HI]

29[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “Fakat müslümanlara nasihat etmek vacip olan bir farzdır....” /HI]

30Buhari, İman Kitabı: 42; Müslim, İman Kitabı: 95; Ebu Davud, Edeb Kitabı: 59; Nesâî, el-Bey'a: 31; ed-Dârimî, er-Rikak: 41

31[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “Dininizi taklit ettiğiniz kişiyi farzedin ki....” /HI]

32[Aslında “farzet ki” diye geçiyor ama “farzedin ki” ibaresi daha doğru olur umarım. /HI]

33Asıl metinde “fıkıhta ve celâlette” diye geçmektedir.

34[Asıl metinde “eve leyte” diye geçmektedir ama “ve leyte” şeklinde geçmiş olması daha doğrudur umarım. /HI]

35[Asıl metinde “taklit etme...” ifadesi iki defa tekrarlanmıştır. Belki de kısaltarak bu ibareyi bir defa söylemek daha doğrudur. /HI]

36[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “Kendi önderlerinde bulduklarından gayrısı...” /HI]

37[İnsanın kendi maiyetinde bulunanladan hoşnut olması hakkında atasölzeri. Bkz. Emsâlu Ebî Ubeyd, Sayfa: 143. Orada tahrici de vardır. /HI]

38[Her kavmin, kendi önderini tanıması hakkında at5asözlerinden biri. Bkz. El-Beyân vet-Tebyîn 1: 238, 3: 391. Yine bkz. Emsâlu Ebî Ubeyd, Sayfa: 202 (Orada atasözü kitaplarından tahrici de vardır.) /HI]

39[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “Körlük, cahillik....” /HI]

40Metinde “rivayet ettiğim” şeklinde geçmektedir.

41Metinde zı harfi yanlışlıkla dad harfi olarak yazılmıştır (fezî yerine fedî denilmiştir).

42[Metinde “Hanîfîler” diye geçmektedir. /HI]

43[Asıl metinde de “azametli” şeklinde geçmektedir ama doğrusu “ismet sahibidir/masumdur” olması gerektiğini umuyorum. /HI]

44[“Aleyhi” harfi cerri nâsihin dışında birinin yazısı ile dipnotta düzeltilmiştir. Metinde siyaka uymayan bir yere sonradan ilave edilmiştir. /HI]

45Orijinal metinde cümle içerisinide “bunlar” şeklinde bir kelime geçmektedir. Bazı Araplara göre cümle içine bu şekilde bir ekleme yapılması söz üsluplarından biridir ama bunu kullanmak, İbni Hazm'ın âdeti değildir.

46Metinde “açıklanma” diye geçmiştir.

47[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “..hak olanı bâtıl olandan....” /HI]

48[Aslında da böyle geçmektedir. Ama burada yine İbni Hazm'ın kullanmayı pek âdet edinmediği bir söz üslubu mevcuttur. /HI]

49[Aslında da böyle geçmektedir.]

50[Asıl metinde “kurtarmak” şeklinde geçmektedir ama doğrusunun “uzak tutmak” olmasını umuyorum. /HI]

51[Aslında da böyle geçmketedir. Belki de doğrusu şudur: “Onlar hakikatı, hak olarak almazlar....” /HI]

52Metinde “etmemeleri” şeklinde geçmektedir.

53Biri dışında tüm imamlar bu hadisi çeşitli vecihlerle ve yakın lafızlarla rivayet etmişlerdir. Onu Ebu Said el-Hudrî hadisinden Ahmed, Müsned'de 3: 84, 89, 94; Buhari, Sahihinde 4: 169, 9:103 (T. Bolak); Müslüm, Sahihinde 8: 57 (T. İstanbul) rivayet etmişlerdir. Yine bu hadisi Ebu Hureyre hadisinden Ahmed, Müsned'de 2: 327, 450, 511, 527; Buhari, Sahihinde 9: 102; İbni Mace, Süneninde 2: 1322'de rivayet etmişlerdir.

“Harap bir kertenkele yuvası” sözü asıl metinde de aynen geçmektedir. Öyle görünüyor ki “harap” sözcüğü nâsih tarafından eklenmiştir. Çünkü hadisin rivayetlerinin hiçbirinde bu sözcük mevcut değildir. /HI]



54Metinde Hanîfîler diye geçmektedir.

55[Asıl metinde sözcük muhtemelen hatalı yazılmıştır. Hanefî ve Malikilerden olan/gelen ifadesinin doğru olmasını umuyorum. /HI]

56Metinde “ecir verilendir” diye geçmektedir.

57Mişkâtu-l Mesâbîh, Bâbu Fezâili-s Salâti: Kubeyse bin Vakkas'tan ... Onu Ebu Davud rivayet etmiştir.

58[Asıl metinde “Vüsle” diye geçmektedir ama doğrusu “Vâsile”dir. /HI]

59Metinde “hiç kimseyi” şeklinde geçmektedir.

60[Asıl metinde “olmasını” diye geçmektedir ama doğrusu “olduğunu” şeklinde yazılmış olmasıdır.

61[Sözün siyakının iktiza ettiği bir ziyade /HI]

62[Asıl metinde “bulunmaz” gibi bir ifade geçse de doğrusunun “daha evlâ değildir/daha evla olmasını gerektirmez” gibi bir ibare olmasını umuyorum. /HI]

63[Asıl metinde “men etmiştir” gibi bir ifade geçse de doğrusunun “kim kabul etmezse” şeklinde olduğunu umuyorum. /HI}

64Metinde “kişinin” şeklinde tekil ifade geçmektedir.

65[Aslında da böyledir. Doğrusu: “Allah'a en çok sığınan/Allah'tan en çok sakınan bir kuldu” şeklinde olmasıdır. /HI]

66Mişkâtu-l Mesâbîh: Kitabu-l İlim, Ebu Hureyre'den: Neredeyse insanlar yaracaklardı.... ilâ âhirih.

67[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de doğrusu şudur: “O da Ebu Zübeyr'dendir. /HI]

68[Aslında da böyle geçmektedir. Doğrusu: “Heşim Davud bin Ebî Hind'den”. Bunu Müslim bu tarikle Sahihinde yer alan İmaret Kitabında tahric etmiştir. /HI]

69Metinde “Onların aleyhine” diye geçmektedir.

70Ketâme Dağları: Orada Berberî kabileleri Ketame oğulları yaşamaktadır. Onlar Mağrib'deki hakim devletin yıkılmasında Fatımîlere yardıme tmişlerdir (10. yüzyıl). Onlar, Dâî Ebu Ubeyd'in aralarında yaydığı Şii mezhebine intisab etmişlerdir.

71[Aslında da böyle geçmektedir. Belki de doğrusu şudur: “Onların hâlinin neye tevil edileceğini...” veya “Hallerinin neye tevil edileceğini...” şeklindedir. /HI]

Yüklə 372,66 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin