ŞEN Ayşe
Danışman :Yard. Doç. Dr. Sema ALİKAMANOĞLU
Anabilim Dalı :Biyoloji
Programı :Radyobiyoloji
Mezuniyet Yılı :2011
Tez Savunma Jürisi : Yard. Doç. Dr. Sema ALİKAMANOĞLU
Prof. Dr. Yavuz ÇOTUK
Prof. Dr. Çimen ATAK
Prof. Dr. Meral ÜNAL
Prof. Dr. Leyla AÇIK
Gama Radyasyonu İle Şeker Pancarı (Beta Vulgaris L.)’Nda Kuraklığa Toleranslı Mutantların Eldesi Ve Moleküler Analizleri
Küresel ısınmanın en önemli sonuçlarından biri olan kuraklık, tarım ürünlerinde azalmaya neden olmakta ve gün geçtikçe artan dünya nüfusunun yetersiz beslenme ve açlık sorunu ile karşı karşıya kalmasına yol açmaktadır. Bu nedenle kuraklık stresine dayanıklı bitki türlerinin geliştirilmesi gelecek dönemlerde kuraklığın yol açacağı zararları azaltmada önemli rol oynayacaktır.
Abiyotik stres (tuzluluk, kuraklık, herbisitler vb.) faktörlerine toleranslı veya dirençli bitkiler geliştirmek için in vitro teknikler, gama radyasyonu gibi fiziksel mutagenler ile birlikte kullanılmaktadır.
Bu çalışmada önemli bir endüstri bitkisi olan şeker pancarı (Beta vulgaris L. cv. Felicita) bitkisinden in vitro doku kültürü kurulmuş ve bu kültürlere farklı dozlarda gama radyasyonu ve farklı konsantrasyonlarda PEG 6000 uygulanarak radyasyona ve kuraklığa olan hassasiyetleri belirlenmiştir. Şeker pancarı doku kültüründe somatik mutasyonların teşvik edilmesi için optimum radyasyon dozları tespit edilmiştir.
Kuraklığa toleranslı mutant bitkileri tespit etmek amacıyla, 15 ve 20 Gy gama radyasyonu ile ışınlanan Felicita şeker pancarı çeşidine ait M1V3 generasyonu eksplantları, 10 ve 20 g/l PEG 6000 içeren selektif besiyerlerine ekilmiştir.
Çalışmamızda elde edilen mutant bitkilerin yapraklarındaki çözünebilir protein konsantrasyonlarının kontrol grubuna göre % 12.66 - % 127 arasında artış gösterdiği tespit edilmiştir. Ayrıca kontrol ve mutant bitkilerin yaprak proteinlerinin SDS-PAGE yöntemi ile analizinde jel üzerinde toplam 22 bant gözlenmiştir. Araştırmamızda Felicita şeker pancarı (Beta vulgaris L.) çeşidine ait kontrol ve mutant bitkiler arasındaki moleküler düzeydeki farklılıklar, ISSR yöntemiyle ortaya konmuş ve kullanılan primerlere göre polimorfizm oranı % 85.85 olarak saptanmıştır. Kontrol ve mutant bitkilerin birbirlerine olan genetik mesafeleri, MultiVariate Statistical Package V3.1 paket programı kullanılarak hesaplanmış ve bu mesafeye bağlı olarak ortaya çıkan dendrogramları çizilmiştir. Yapılan hesaplamalar sonucunda mutant bitkilerin, kontrol grubundan ortalama % 27.94 oranında genetik uzaklığa sahip olduğu ve kontrol grubu ile en fazla genetik uzaklığa % 53.2 oranıyla 10 g/l PEG 6000 konsantrasyonu içeren selektif besiyerinde rejenere olan 20 Gy gama radyasyonu uygulanmış mutant bitkinin olduğu tespit edilmiştir.
Induce Of Drought Tolerance Sugar Beet (Beta Vulgaris L.) Mutants Wıth Gamma Radıatıon And Molecular Analysıs
Drought, one of the most important results of global warming, causes a decrease in agricultural products. This leads to the problem of malnutriation and hunger of the world’s populations, which is increasing day by day. Therefore, improvement of drought stress tolerant plant species will play an important role in reducing damages due to drought.
In vitro techniques have been used in combination with physical mutagens, such as gamma radiation, for developing plants which are tolerant or resistant to abiotic stress factors (such as salt, drought, herbicide etc.).
In this study, in vitro tissue culture of sugar beet (Beta vulgaris L. cv. Felicita), which is an important industrial plant, was established and the sensitivity of the plant to radiation and drought was determined by applying different doses of gamma radiation and different concentrations of PEG 6000 to the cultures. Optimal radiation doses have been determined to stimulate somatic mutations in sugar beet tissue cultures. In order to determine drought tolerant mutant plants, M1V3 generation-explants from Felicita sugar beet variety irradiated with 15 Gy and 20 Gy gamma rays, were sown in selective culture media containing 10 and 20 g/l PEG 6000.
It was determined that the soluble protein concentrations of the mutant plants obtained in this study have shown an increase between 12.66%-127% compared to the control group. In addition to this, total of 22 bands were observed on the gel in the analysis with SDS-PAGE method of leave proteins of the control and mutant plants. In our research, molecular basis differences between control and mutant plants, belonging to Felicita sugar beet (Beta vulgaris L.) variety, were shown using the ISSR method and based on the used primers polymorphism ratio was determined as 85.85%. Moreover, genetic distance between control and mutant plants have been calculated using the MultiVariate Statistical Package V3.1 program, and the dendograms based on the obtained distance have been drawn. As a result of the calculations, the genetic distance of the mutant plants to the control group has been determined to have average ratio of 27.94% and the largest genetic distance from the control group with the ratio of 53.2% has been obtained from the mutant plant which was applied to 20 Gy gamma radiation and regenerated in selective culture media containing 10 g/l PEG 6000 concentration.
DALYAN Cem
Danışman : Prof. Dr. Neslihan BALKIS
Anabilim Dalı : Biyoloji
Programı (Varsa) : Hidrobiyoloji
Mezuniyet Yılı : 2012
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Neslihan BALKIS
Prof. Dr. Mustafa TEMEL
Doç. Dr. Serhat ALBAYRAK
Doç. Dr. Nagihan GÜLSOY
Yrd. Doç. Dr. Ünal ERDEM
Levant Denizi (Doğu Akdeniz) Kuzeydoğusunun Üst Kıta Yamacı Balıklarının Dağılımları
Bu araştırma 221 ile 777 m arasındaki derinliklerde ve İskenderun Körfezi’nin yaklaşık 9 – 24 deniz mili arası mesafede gerçekleştirilmiştir. Şubat – Mayıs – Ağustos – Kasım 2010 tarihlerinde gerçekleştirilen örnekleme çalışmalarında, toplamda 30 trol çekimi yapılmıştır. Bathophilus nigerrimus ve Bathypterois mediterraneus türlerinin Levant Denizi’nin kuzeyinde ilk kez gözlendiği trol çekimlerinde Chondrichthyes klasisinden 9 familyaya ait 13 tür ve Actinopterygii klasisinden 33 familyaya ait 50 tür olmak üzere toplam 63 tür balık elde edilmiştir. Analizler sırasında genellikle kıyısal sularda yaşadığı bilinen Fistularia commersonii’nin tesadüfen elde edildiği varsayılarak hesaplamalara katılmamıştır.
Chlorophthalmus agassizi, Coelorhynchus caelorhynchus, Dipturus oxyrinchus, Helicolenus dactylopterus, Lepidorhombus whiffiagonis, Lophius budegassa, Merluccius merluccius, Phycis blennoides, Scyliorhinus canicula, Synchiropus phaeton tüm derinlik aralıklarında rastlanmıştır. C. agassizi türü birim alana düşen birey sayısı, biyokütle ve baskınlık hesaplamalarında en yüksek değerlere sahip tür olmuştur. H. dactylopterus ise en yüksek sıklık değerine sahip tür olmuştur.
En yüksek ortalama tür sayısına 200 – 299 m derinlik aralığında rastlanılmasına karşın en yüksek ortalama birey sayısı 300 – 399 m derinlik aralığında elde edilmiştir. Shannon-Wiener tür çeşitliliği ve Pielou’nun düzenlilik indeksleri paralellik göstermiş ve en yüksek değerlere 200 – 299 ve 700 – 800 m derinlikler konturlarında ulaşılmıştır.
Örnekleme dönemlerine bakıldığında ortalama 19 tür ile Ağustos ayı ve 92434 birey ile Kasım ayı en yüksek değerler ile temsil edilirken, hesaplanan Margalef tür zenginliği indeksi ve Simpson baskınlık-çeşitlilik indeksi değerleri Kasım ayında en düşük değerlerde gözlenmiştir.
Levant Denizi’nde ve ülkemiz sularında üst kıta yamacında gerçekleştirilen bu ilk kapsamlı çalışmada balık türlerinin uzamsal ve zamansal dağılımları incelenmiştir. 800 m olarak kabul edilen üst kıta yamacı alt sınırının Batı ve Orta Akdeniz ile benzer şekilde 400 – 500 (450) m olduğu ortaya konmuştur.
Distribution of Upper Continental Slope Fishes of Northeastern Levantine Sea (Eastern Mediterranean)
This study carried out between 221 and 777 m, offshore of Iskenderun Bay about 9 – 24 nautical miles on February – May – August – November 2010 with 30 trawl operations. In total 63 species (13 Chondrichthyes species belonging to 9 families and 50 Actinopterygii species belonging to 33 families) were collected. It is presented the first observation of B. nigerrimus and B. mediterraneus in the northern of Levantine Sea. F. commersonii was excluded from the analysis due to assume incidental catching because of found in coastal waters.
Chlorophthalmus agassizi, Coelorhynchus caelorhynchus, Dipturus oxyrinchus, Helicolenus dactylopterus, Lepidorhombus whiffiagonis, Lophius budegassa, Merluccius merluccius, Phycis blennoides, Scyliorhinus canicula, Synchiropus phaeton were found in all depth ranges of 200 – 800 m. C. agassizi has the highest abundance per unit area between fish species, biomass and dominancy as well. H. dactylopterus was estimated as highest frequency in sampling periods. The maximum number of species was observed in 200 – 299 m depth contours but the highest abundance score was obtained in 300 – 399 m depths. Shannon-Wiener index and Pielou’s evenness index achieved the maximum values in 200 – 299 and 700 – 800 depths contours.
In sampling periods, the highest average number of fish species obtained on August with nineteen species. In November, high abundance values were estimated with 92434 specimens, despite lowest value for Margalef diversity index and Simpson's dominance index results among sampling periods.
In the present study, spatial and temporal distribution of fish species were examined in the upper slope of Levantine Sea belong to depth ranges. Lower limit of upper slope that is theoretically adopted as 800 m depth, is revealed 400 – 500 (450) m depth as the West and Central Mediterranean Sea.
YILDIRIM Şenay
Danışman : Prof. Dr. Seyhan ALTUN
Anabilim Dalı : Biyoloji
Programı : Genel Biyoloji
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Seyhan ALTUN
Prof. Dr. Şehnaz BOLKENT
Prof. Dr. Handan KAYA
Doç. Dr. Ömür BULAN
Prof. Dr. Feriha ERCAN
Sıçan Prostat Kanseri Modelinde Metastatik Potansiyelin Değerlendirilmesi: Voltaj Kapılı Sodyum Kanal Ekspresyonunun Rolü
Prostat kanseri, erkeklerde yaygın olarak görülen kanserlerden biridir. Prostat kanserinin tedavisindeki en önemli problem, hastalığın vücudun diğer bölgelerine yayılması, yani, metastazlardır. Prostat dokusunun gelişimi ve devamlılığını sürdürmesi androjen hormonlarına bağımlı olduğundan, metastatik prostat kanserinin tedavisinde, başlangıçta olumlu etkiler sağlayan, ‘androjen yoksunluk tedavisi’ kullanılmaktadır. Ancak, prostat kanser hücrelerinin androjen yoksunluğuna uyum sağlaması ile birlikte, hastalık ilerleme göstermekte ve kısa bir süre sonra ölüm meydana gelmektedir. Bu yüzden, metastatik prostat kanserinin tedavisi için yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Günümüzde, prostat kanserinin metastatik ilerlemesinde, voltaj kapılı sodyum kanalları (VGSC)’nın önemini ortaya koyan kanıtlar giderek artmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, prostat kanserinin gelişimi ve metastatik yayılımında, VGSC’lerin olası hızlandırıcı rolünü in vivo sistemde incelemek ve kanalların metastatik aktivitedeki rollerini, fonksiyonel ilişki içerisinde bulunduğu voltaj kapılı potasyum kanalları (VGPC) ile birlikte in vitro düzeyde değerlendirmektir.
Deneysel prostat kanser modeli, Mat-LyLu, metastatik sıçan prostat kanser hücrelerinin, kökenlendikleri ırk olan, Copenhagen ırkı, erkek sıçanlara derialtı inokülasyonu ile meydana getirilmiştir. Mat-LyLu prostat kanser modelinde, spesifik VGSC blokeri tetrodotoksin (TTX) ile yapılan intratümöral tedavi, primer tümör gelişiminde bir etki oluşturmamakla birlikte, metastatik yayılımda, hayvanların sağkalımını arttıracak düzeyde, gerek metastazların sayısı gerekse büyüklüklerinde anlamlı bir inhibisyon meydana getirmiştir.
Mat-LyLu prostat kanser hücrelerindeki VGSC ekspresyonunu doğrulamak ve bu hücrelerin sıçanlara inokülasyonu ile meydana gelen primer tümör dokuları ve akciğer metastazlarındaki VGSC ekspresyonu araştırmak için PCR ve immünokimyasal yöntemler kullanılmıştır. Mat-LyLu hücrelerinde VGSC ekspresyonunun bulunduğu, mRNA (Nav1.7) ve protein düzeyinde, gösterilmiştir. Gerek TTX ile tedavi edilmeyen, gerekse TTX tedavisi alan hayvanların primer prostat tümörleri ve metastaz dokularında VGSC mRNA ve protein ekspresyonu belirlenmiştir.
VGSC’lerin metastatik aktivitedeki muhtemel rolünü, VGPC aktivitesi ile birlikte, in vitro düzeyde değerlendirebilmek amacıyla; VGSC blokeri TTX, VGPC (spesifik olarak, Kv1.3) blokeri margatoksin (MgTX) ve K+ iyonoforu valinomisinin, Mat-LyLu hücrelerinin çoğalma ve hareketlerinde meydana getirdikleri etkiler incelenmiştir. TTX ve MgTX hücre çoğalmasında bir etki meydana getirmemiş ancak, valinomisin, belli bir dozda (0,05 µM), sitotoksik etki ortaya çıkarmadan, hücre çoğalmasını inhibe etmiştir. TTX ve valinomisin Mat-LyLu hücrelerinin lateral hareketini azaltmış ancak MgTX hücre hareketini etkilememiştir. MgTX+TTX ve valinomisin+TTX kombinasyonları ise, TTX’in hücre hareketinde kendi başına meydana getirdiği inhibisyona benzer oranda bir inhibisyonla, hücre hareketini, azaltmıştır. Valinomisin+TTX kombinasyonunda, valinomisinin, TTX’in hücre hareketini inhibe edici etkisinde ilave bir artış sağlamaması, motiliteyi azaltıcı etkisinin VGSC’ler ile ilişkili olabileceğine işaret etmiştir.
Bu çalışma, prostat kanserinin metastatik yayılımında, VGSC’lerin aktif bir görev üstlendiğine dair in vivo kanıtlar ortaya koymuştur. Bununla birlikte, VGPC’lerin, metastatik aktivitedeki rolünün belirlenebilmesi için başka çalışmalara gereksinim bulunduğunu vurgulamak gerekir.
Evaluation Of Metastatic Potential İn Rat Prostate Cancer Model: Involvement Of Voltage–Gated Sodium Channel Expression
Prostate cancer (PCa) is one of the most frequent malignancy in men. The major problem arising from PCa is its tendency to metastasize. Metastatic PCa is almost always treated with ‘androgen deprivation therapy’, which causes initial regression, due to the androgen dependent nature of PCa cells. However, very frequently, androgen-independent cancers emerge and, subsequently, wide-spread metastasis and death occurs. Therefore, new therapeutic strategies for the treatment of metastatic PCa are urgently required. Presently, there is a considerable body of evidence emphasizing the importance of voltage-gated sodium channels (VGSCs) in metastatic progression of PCa.
The purpose of this study was to investigate the accelerating role of VGSCs in metastatic progression of PCa in vivo and to evaluate this role with voltage-gated potassium channels (VGPC) activity in vitro.
PCa model was induced in male Copenhagen rats by subcutaneous implantation of strongly metastatic Mat-LyLu rat PCa cells. Intratumoural injection of tetrodotoxin (TTX), specific blocker of VGSC, had no effect on the primary tumour weight. However, TTX treatment significantly suppressed the average size and number of lung metastases and prolonged the survival time of the rats.
In order to verify the presence of VGSC expression in Mat-LyLu cells which were used to induce PCa model in rats and to analyze the expression of VGSC in primary tumour and corresponding metastases, PCR and immunochemical technics were used. Presence of VGSC mRNA (dominant subtype Nav1.7) and protein expression in Mat-LyLu cells were confirmed. Expression of the VGSC mRNA and protein were determined in the primary prostate tumours and corresponding metastases in both TTX-untreated and TTX-treated animals.
To evaluate the possible effect VGSC and VGPC activity on metastatic cell behavior, the effects of VGSC blocker TTX, VGPC (specifically Kv1.3) blocker margatoxin (MgTX) and K+ ionophore valinomycin in the proliferation and the lateral motility of Mat-LyLu cells were investigated in vitro. TTX and MgTX had no effect on the proliferation of Mat-LyLu cells but valinomycin (0,05 µM) reduced the proliferation of cells without any cytotoxic effect. TTX and valinomycin decreased the motility of the Mat-LyLu cells whilst MgTX had no effect on the motility of cells. Co-application of Margatoxin +TTX and valinomycin+TTX reduced the motility of Mat-LyLu cells. Inhibitory effects of these combinations were the same as the effect of TTX alone. These results may suggest that valinomycin decreases motility of Mat-LyLu cells by VGSC activity.
These results confirm the involvement of VGSC expression as a potentiating factor in metastatic PCa in vivo. On the other hand, further investigations are required as to whether VGPC activity has any effect on the metastatic ability.
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
KÖSESAKAL Taylan
Danışman : Prof.Dr. Muammer ÜNAL, Dr. Bayram YÜKSEL
Anabilim Dalı : Biyoloji
Programı (Varsa) : Botanik
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Muammer ÜNAL
Prof.Dr. Meral ÜNAL
Prof.Dr. Memduh SERİN
Prof.Dr. Orhan KÜÇÜKER
Doç.Dr. Gül CEVAHİR ÖZ
Tatlı Su Eğreltisi Azolla Fılıculoıdes Lam. Kullanılarak Petrol Hidrokarbonlarının Fitoremediasyonu
Petrol hidrokarbonları ile kirlenmiş tatlı su alanlarının fitoremediasyonu alternatif ve çevre dostu bir teknoloji olarak umut vermektedir. Bu çalışmada bir tatlı su eğreltisi olan Azolla filiculoides Lam. bitkisinin petrol hidrokarbonlarının fitoremediasyonundaki etkinliği araştırıldı. Bitkiler azot içermeyen Hoagland besi suyunda sera koşullarında yetiştirildi. Deney grubu bitkilerine 15 gün süreyle % 0,005, % 0,01, % 0,05, % 0,1, % 0,2, % 0,3, % 0,4 ve % 0,5 konsantrasyonlarında ham petrol uygulandı. Taze ağırlık artışı, kök uzunluğu ve sayısı büyüme parametresi olarak alındı. Bitki büyüme ortamı, bitki ve kontrol ortamlarından alınan örneklerdeki petrol hidrokarbonlarının analizleri yapıldı.
Bitki büyümesinin % 0,005 ve % 0,01 ham petrol konsantrasyonlarında teşvik edildiği, % 0,05 ve % 0,1 petrol konsantrasyonlarında çok az indirgendiği, % 0,2 petrol konsantrasyonunda ise kontrole göre neredeyse % 50 azaldığı ve % 0,3 ve daha yüksek ham petrol konsantrasyonlarında ise populasyondaki bitkilerin çoğunluğunun öldüğü görüldü. Bitki büyüme yüzdesi, taze ağırlık artışı ve kök büyümesinden elde edilen değerler A. filiculoides bitkisinin ham petrole olan toleransının % 0,1 - % 0,2 aralığında olabileceğini gösterdi. Toplam alifatik ve aromatik (fenantren) hidrokarbonların kontrole göre biyodegradasyonları % 0,05 - % 0,2 petrol konsantrasyonları aralığında sırasıyla % 94 - % 73 ve % 81 - % 77 gibi yüksek değerler saptanırken % 0,3 - % 0,5 petrol konsantrasyonları aralığında ise sırasıyla % 71 - % 63 ve % 75 - % 71 arasında bulundu. Uygulanan ham petrol konsantrasyonlarından elde edilen yüksek biyodegradasyon yüzdeleri A. filiculoides bitkisinin ham petrolle kirlenmiş tatlı su alanlarının fitoremediasyonunda etkili olabileceğini önermektedir.
Phytoremedıatıon Of Petroleum Hydrocarbons By Usıng A Freshwater Fern Specıes Azolla
Fılıculoıdes Lam.
The phytoremediation of freshwater resources contaminated with petroleum hydrocarbons is an environment-friendly promising approach. In this study, the phytoremediation capacity of petroleum hydrocarbons of Azolla filiculoides Lam was investigated. The plants were grown in nitrogen-free Hoagland nutrient solution under greenhouse conditions. The plants in the experimental group were grown in the mediums containing 0.005%, 0.01%, 0.05%, 0.1%, 0.2%, 0.3%, 0.4% and 0.5% crude oil for 15 days. The increase in fresh weight, root length and number of roots were used to measure growth rate. The effect of the plants on the degradation rate of petroleum hydrocarbons was gaged by analyzing the amount of hydrocarbons in the experimental and control media and in the plant samples.
Altough the growth of plants were not too much influenced in the medium containing 0.005% and 0.01% crude oil, the presence of the oil in the growth medium from 0.05% and 0.1% insignificantly reduced the growth, however the higher concentrations of crude oil significantly retarded the growth; e.g., 0.2% oil in the media reduced growth approximately 50% relative control media, and the oil concentrations of crude oil 0.3% and higher the majority of plants were killed. The results from the percentage of plant growth, fresh weight increase and root growth showed that the tolerance of A. filiculoides plants to crude oil could be between 0.1% and 0.2%. In comparison to control values of the biodegradation of total aliphatic and aromatic (phenathrene) hydrocarbons between 0.05% - 0.2% oil concentrations, respectively, 94% - 73% and 81% - 77% was high, between 0.3% - 0.5% oil concentrations respectively 71% - 63% and 75% - 71%. The high biodegradation rates suggested that A. filiculoides plants could be used for the phytoremediation of crude oil contaminated freshwater resources.
YÜZBAŞIOĞLU Sırrı İbrahim
Danışman : Doç. Dr. Aliye ARAS PERK
Anabilim Dalı : Biyoloji
Programı : Botanik
Mezuniyet Yılı : 2010
Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Aliye ARAS PERK (Danışman)
Prof. Dr. Muammer ÜNAL
Prof. Dr. Ali ÇIRPICI
Prof. Dr. Celal YARCI
Doç. Dr. Gül CEVAHİR ÖZ
Türkiye’deki Kardelen (Galanthus) Taksonlarının Revizyonu
Bu çalışma, Galanthus L. cinsinin (Amaryllidaceae) Türkiye’de yetişen taksonlarının revizyonunu içermektedir. Konu ile ilgili çok sayıda kaynak bir araya getirilerek cinsin problemli taksonomik geçmişi detaylı bir şekilde incelenmiştir.
Tezin materyalini daha önceden yerli ve yabancı botanikçilerce toplanan örnekler ile asıl olarak tez aşaması ve öncesinde tarafımızdan toplanan çok sayıdaki örnek oluşturmaktadır. Arazi çalışmalarına, herbaryum örneğinde adlandırmada yaşanan güçlükler nedeniyle büyük önem verilmiştir. Arazide her takson detaylı olarak fotoğraflanarak sistematik botanikte yeni kullanılmaya başlayan bir metodla tüm taksonların karakteristik özellikleri vurgulanmıştır. Tohum yüzeylerine ait fotoğraflar verilmiştir.
Türkiye’de yayılış gösteren, 12 tür (14 takson) ve bir hibrid ile temsil edilen Galanthus taksonlarının morfolojik yapıları incelenmiştir. Taksonların morfolojik özellikleri yanında daha kullanışlı tür teşhis anahtarı, tür tanımları, sinonimleri, coğrafik yayılışları ayrıntılı olarak verilmiştir. Gerek Türkiye Florası adlı eserde gerekse Flora’nın yayımlanmasından sonra yazılan eserlerdeki Galanthus taksonlarının dağılışlarının yanlışlıkları ve eksiklikleri saptanmış ve bunlar düzeltilmiştir. Yayılış alanı gözetilerek yapıldığı düşünülen teşhisler ve oluşturulan sinonimlerin doğru takson altında yer alması sağlanmıştır. En çarpıcı örnek olarak G. plicatus M. Bieb. subsp. guenerii N. Zeybek ve G. plicatus M. Bieb. subsp. vardarii N. Zeybek’in Türkiye Florası’nın 11. cildinde belirtildiği şekilde G. plicatus M. Bieb. subsp. plicatus’un değil G. woronowii Losinsk.’nin sinonimi oldukları anlaşılmıştır.
Çalışmamız sırasında Galanthus taksonlarının herbaryum örneklerinden teşhis edilmesinin zorluğu bir kez daha görülmüştür. Bunun bir sonucu olarak G. elwesii Hook. f. türü için yeniden tipifikasyon yapılmasına ihtiyaç olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca bu çalışma ülkemizdeki Galanthus taksonlarına ait dağılış haritalarının doğru bir şekilde ortaya konulmasını sağlamıştır.
Revision Of Snowdrops (Galanthus) Taxa In Turkey
This study comprises revision of the Galanthus L. (Amaryllidaceae) taxa grow in Turkey. Problematic taxonomic background of the genus was studied by collecting many resources. Beside the collected material by other botanists, many new materials were collected from field for this study. Due to the difficulty of identifiying species from dried herbarium specimens, importance was given to field work where living specimens of each taxa could be studied in habitat. Utilising a new method of systematic botany, the flowers of each species were disected and laid out flat for photographing which emphasized and highlighted the different characteristics of each taxon. Photographs of their seed surfaces were given.12 Galanthus species (14 taxa) which grow in Turkey, plus one hybrid, have been studied morphologically. In addition to the morphological characteristics of the taxa, identification keys, descriptions, synonyms and geographic distribution of these species were given in detail. Previous distribution errors in the Flora of Turkey and other subsequent publications have been corrected and others confirmed. It has provided true systematic distrubution of identifications and synonyms that were thougt to be done by looking distribution areas of taxa. As the most significant example, although G. plicatus M. Bieb. subsp. guenerii N. Zeybek and G. plicatus M.Bieb. subsp. vardarii N. Zeybek were stated as the synonym of G. plicatus M. Bieb. subsp. plicatus as cited in 11th volume of Turkish Flora, it has been understood that these are synonyms of G. woronowii Losinsk. This study has confirmed the difficulty of identification of Galanthus taxa from herbarium specimens which has required a new typification of G. elwesii Hook. f.. The study has provided an accurate up to date distribution map of Galanthus taxa in Turkey.
Dostları ilə paylaş: |