BONA Mehmet
Danışman : Doç.Dr. Aliye Aras Perk
Anabilim Dalı : Biyoloji
Programı : Botanik
Mezuniyet Yılı :2011
Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Aliye Aras-Perk
Prof. Dr.Muammer Ünal
Prof. Dr.Celal Yarcı
Prof.Dr. Ali Çırpıcı
Doç. Dr. Gül Cevahir-Öz
Türkiye’nin Lepıdıum L. (Tere) (Brassıcaceae) Türleri Üzerinde Morfolojik Ve Taksonomik Araştırmalar
Bu çalışmada Türkiye’de yayılış gösteren 14 Lepidium L. taksonu morfolojik yönden incelenmiştir. Taksonlar üzerinde klasik ve nümerik taksonomik çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Tüm taksonların morfolojik özellikleri detaylı ölçümlere dayanarak verilmiş, tohum yüzeyleri Tarayıcı Elektron Mikroskop (SEM) ile incelenmiş, yeni teşhis anahtarı yapılmış, deskripsiyonları yenilenmiş, coğrafi yayılışları gösterilmiştir. Yapılan klasik sistematik çalışmalar nümerik analizlerle desteklenerek tür ve tür altı kategorilerde yaşanan sorunlar giderilmeye çalışılmıştır.
Tez materyali daha önce yerli ve yabancı botanikçiler tarafından toplanan örneklerle tarafımdan 2008-2010 yılları arasında toplanan çok sayıdaki yeni örneği içermektedir. Arazi çalışmalarına, herbaryum örneklerindeki eksiklikler ve nümerik taksonomik çalışma prensipleri gereği büyük önem verilmiştir.
Elde edilen morfolojik ve nümerik bulgular Türkiye Florası ile genel olarak uyum göstermiştir. L. sativum L. subsp. sativum ve L. sativum L. subsp. spinescens (DC.) Thell. taksonları Batı Pakistan Florası ve IPNI kayıtlarına göre varyetedir. Bu çalışma ile bu taksonların Türkiye Florası’nda olduğu gibi alt tür olarak tanımlanması gerektiği anlaşılmıştır.
Türkiye Florası’nda L. cartilagineum (J. May.) Thell. subsp. cartilagineum ve L. cartilagineum (J. May.) Thell. subsp. crassifolium (Waldst. & Kit.) Thell. taksonları alt tür olarak değerlendirilmiştir. Yapılan çalışma sonunda bu taksonların L. pumilum Boiss. & Bal. ve L. crassifolium Waldst. & Kit. olarak tür düzeyinde değelendirilmesi gerektiğine karar verilmiştir. Sonuç olarak Türkiye Florası’nda 12 tür (14 takson) ile temsil edilen Lepidium L. cinsinin 13 tür (14 takson)’a sahip olması gerektiği belirtilmiştir.
The Morphological And Taxonomical Studies On Lepidium L. (Cress) (Brassicaceae) Species Of Turkey
In this study, 14 Lepidium L. taxa which distributed in Turkey were investigated on their morphological traits. Classical and numerical taksonomic studies were performed on these taxa. Morphological structures were given on basis detailed measurements, seed surface were investigated with Scanning Electron Microscope (SEM), new identification key was prepared, descriptions were updated and geographical distributions of these taxa were given in the maps. Cladistic taxonomic studies were supported by numerical taxonomic studies for solving problems of species categories and lower categories.
Thesis material contains, beside the collected material by other botanists and many new materials collected from field between 2008-2010 years by myself. Due to the deficiency of herbarium specimens and principals of the numerical taxonomic studies, great importance were given field works.
Our morphological and numerical findings show common coherency with Flora of Turkey. L. sativum L. subsp. sativum ve L. sativum L. subsp. spinescens (DC.) Thell. were varieties according to Flora of West Pakistan and IPNI. In this study, it has been understood that these taxa should be identified as subspecies like in Flora of Turkey.
L. cartilagineum (J. May.) Thell. subsp. cartilagineum and L. cartilagineum (J. May.) Thell. subsp. crassifolium (Waldst. & Kit.) Thell. taxa were considered as subspecies in Flora of Turkey. In this study, it has been decided that these taxa should be considired species level as L. pumilum Boiss. & Bal. and L. crassifolium Waldst. & Kit. As a result it has been clarificated that genus Lepidium L. should be represented with 13 species (14 taxa) now which had 12 species (14 taxa) according to Flora of Turkey.
KILIÇ Önder
Danışman : Prof. Dr. Yavuz ÇOTUK
Anabilim Dalı : Biyoloji
Programı : Radyobiyoloji
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Yavuz ÇOTUK
Prof. Dr. Tulay ENGİZEK
Prof. Dr. Çimen ATAK
Prof. Dr. Tuncay ORTA
Doç. Dr. Aysun UĞUR GÖRGÜN
İstanbul Boğazı Ve Haliç Biyota Ve Sedimentinde Radyonüklid Analizi
Bu çalışmada, Akdeniz midyesi (Mytilus galloprovincialis Lamarck, 1819) ve sediment örneklerinde ekolojik bakımdan önemli olan yapay ve doğal radyonüklidler (137Cs, 40K, 232Th ve 238U) ölçülmüştür. Bu radyonüklidlerin aktivite konsantrasyonları HPGe (yüksek saflıktaki germanyum) dedektörlü gama spektrometresinde ölçülmüştür.
Midye ve sediment örnekleri mevsimsel olarak İstanbul Boğazı ve Halic’inde, 5 istasyondan 2008 ve 2009 yıllarında toplanmıştır. Sediment örneklerinin partikül büyüklüğü < 63 µm ve > 63 µm olmak üzere iki fraksiyona ayrılmıştır. Böylece, sedimentteki bütün radyonüklidlerin analizi sedimentin bu iki fraksiyonunda yapılmıştır. Midyenin yumuşak ve kabuk dokularında da aynı radyonüklidlerin analizi yapılmıştır. Elde edilen aktivite konsantrasyonları literatürle karşılaştırılmıştır. Ayrıca, midye örneklerindeki tüm radyonüklidlerin aktivite konsantrasyonları ile sediment örneklerindeki aktivite konsantrasyonları karşılaştırılmış ve midyelerde bulunan aktivite konsantrasyonlarının, tüketicilerin sağlığı açısından risk oluşturmayacak düzeyde olduğu sonucuna varılmıştır.
Bütün örneklerde, 137Cs, 40K, 232Th ve 238U radyonüklidlerinin aktivite konsantrasyonları üzerine mevsimlerin etkisi incelenmiştir. Sediment örneklerinde fiziko-kimyasal parametrelerin (partikül büyüklüğü, organik madde %’si ve pH değeri) radyonüklid birikimi üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Aynı zamanda, örnekleme istasyonlarından alınan su örneklerinde ölçülen fiziko-kimyasal parametrelerin (sıcaklık, tuzluluk, iletkenlik, pH değeri ve çözünmüş oksijen) midyelerin radyonüklid birikimi üzerindeki etkileri de incelenmiştir.
Radionuclide Analysis İn Sediment And Biota İn The Bosphorus And The Golden Horn
In the present study, activity concentrations of artifical and natural radionuclides (137Cs, 40K, 232Th and 238U), which have ecological importance, were measured in the Mediterranean mussel (Mytilus galloprovincialis Lamarck, 1819) and sediment samples. The activitiy concentrations of these radionuclides were measured using gamma spectrometer equipped with HPGe (high purity germanium) detector.
Mussel and sediment samples were seasonally collected from 5 stations in the Bosphorus strait and the Golden Horn in 2008 and 2009. Sediment samples were separated to < 63 µm and > 63 µm particle fractions. Thus, the analysis of all radionuclides were carried out in these two fractions of sediment. Also, the analysis of same radionuclides were carried out in soft and shell tissues of mussels. Elevated activity concentrations were compared with the literature. Besides, the activity concentrations of all radionuclides in mussel samples were compared with the activity concentrations in sediment samples and found acitivity concentrations in mussels were deduced in the nonhazardous level in terms of consumers health.
Seasonal effect on the activity concentrations of 137Cs, 40K, 232Th and 238U radionuclides was investigated in the all samples. The effect of physico-chemical parameters (particulate fractions, organic matter % and pH value) on the radionoculides accumulation were studied in the sediment samples. At the same time, the effects of measured physico-chemical parameters (temperature, salinity, conductivity, pH value and dissolved oxygen) in collected water samples from the sampling stations on the radionuclides accumulation of the mussels were investigated.
MOLEKÜLER BİYOLOJİ VE GENETİK ANABİLİM DALI
TEMEL Aslıhan
Danışman : Prof. Dr. Nermin GÖZÜKIRMIZI
Anabilim Dalı : Moleküler Biyoloji ve Genetik
Programı (Varsa) : Moleküler Biyoloji ve Genetik
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Nermin GÖZÜKIRMIZI (Danışman)
Prof. Dr. Avni Kuru
Prof. Dr. Ahmet ZEHİR
Prof. Dr. Keriman GÜNAYDIN
Doç. Dr. Ahu ALTINKUT-UNCUOĞLU
Arpa Doku Kültürlerinde Genetik ve Epigenetik Varyasyonlar
Bu çalışmada, 15- ve 30-günlük arpa (Hordeum vulgare L. cv. Zafer-160) kallusları arasındaki genetik ve epigenetik varyasyonlar sırasıyla IRAP “Inter-Retrotransposon Amplified Polymorphism” ve MSRF “Methylation Sensitive Restriction Fingerprinting” teknikleri ile araştırıldı. Dört-günlük arpa fideleri kontrol olarak seçildi. Olgun embriyolar, 4 mg l-1 Dicamba içeren Murashige ve Skoog (MS) besiyerinde 30 gün boyunca kültüre alındı. Embriyogenik kalluslar, rejenerasyon için 0.5 mg l-1 trans-zeatin riboside içeren MS besiyerine aktarıldı. Dokular, BARE-1 ve Sukkula gibi arpa retroelementlerinden geliştirilen dört IRAP kombinasyonu ile analiz edildi. BARE-1 polimorfizmi gözlenmesine rağmen; Sukkula elementinin hareketsiz kaldığı gözlendi. Olgun embriyolardan kallus gelişimi sırasında, epigenetik varyasyonların en önemlilerinden biri kabul edilen metillenme değişimlerinin meydana geldiği anlaşıldı. MSRF verilerine göre, 30-günlük kallus DNA’sı, fide DNA’sına göre daha fazla metillenmiştir.
Çalışmanın ikinci kısmında, Homobrassinolide (HBL)’in, kallus gelişimine ve rejenerasyona etkileri araştırıldı. Otuz-günlük kalluslar, bir ay boyunca, iki farklı konsantrasyonda (0.5 µM and 1 µM) 22(S),23(S)-Homobrassinolide (HBL) uygulamasına maruz bırakıldı. Hem kontrol (hormon içermeyen) hem de HBL grupları, taze ağırlık miktarında ve SOD aktivitesinde azalmaya; total çözünebilir protein ve DNA içeriğinde artışa yol açtı. 0.5 µM grubu en yüksek değerleri oluştururken; en düşük SOD aktivitesi, 1 µM HBL grubunda gözlendi. HBL uygulamasının 14-15. gününde, HBL-uygulanmış ve uygulanmamış kalluslar, yeşil hücre kümeleri ve sürgün şeklinde rejenerasyon belirtileri gösterdi. Kontrol ve özellikle 0.5 µM hormon gruplarındaki kallusların, daha büyük, sert ve ufalanabilir oldukları gözlendi. En uzun sürgünlerin, 0.5 µM grubundaki kalluslarda geliştiği görüldü. Kontrol ve 0.5 µM hormon gruplarındaki metillenme değişimleri, MSRF tekniği ve iki primer kombinasyonu ile araştırıldı. HBL uygulamasının, genomda metillenme artışına yol açtığı görüldü.
Çalışmada elde edilen sonuçlara göre, kallus gelişimi sırasında genetik ve epigenetik varyasyonlar meydana gelmektedir. HBL metillenmede artışa yol açmakta ve rejenerasyonu olumlu etkilemektedir. Bu çalışmanın, doku kültürü kaynaklı varyasyonların anlaşılmasında ve HBL’nin, doku kültürlerinde kullanılmasında yararlı olması beklenmektedir.
Genetic and Epigenetic Variations in Barley Tissue Culture
In this study, genetic and epigenetic variations between 15- and 30-days-old barley (Hordeum vulgare L.) calli were investigated with IRAP “Inter-Retrotransposon Amplified Polymorphism” and MSRF “Methylation Sensitive Restriction Fingerprinting” techniques, respectively. Four-days-old seedling was used as control. Mature embryos were cultured on Murashige and Skoog (MS) medium supplemented with 4 mg l-1 dicamba for 30 days. Embryogenic calli were transferred to regeneration medium, MS containing 0.5 mg l-1 trans-zeatin riboside. Tissues were analyzed with four IRAP primer combinations, which were designed according to barley retroelements BARE-1 and Sukkula. BARE-1 polymorphisms were detected however, Sukkula elements remained inactive. Methylation alterations, which is one of the most prominent epigenetic variations, occurred during callus formation from mature embryos. According to MSRF data, 30-days-old callus DNA was much more methylated than seedling DNA.
In the second part of the study, effects of Homobrassinolide (HBL) on callus growth and regeneration were investigated. Thirty-days-old calli were treated with two different concentrations (0.5 µM and 1 µM) of 22(S),23(S)-Homobrassinolide for one month. Both control (hormone-free) and HBL media caused decrease in fresh weight and SOD (EC 1.15.1.1) activity and increase in total soluble protein and DNA content. 0.5 µM group exhibited the highest protein and DNA levels and the least decrease in fresh weight. However, minimum SOD activity was measured in 1 µM HBL group. At the 14-15th day of the HBL treatment, HBL-treated and non-treated calli started to regenerate. Green cell clusters and as well as shoots were observed. Control and especially 0.5 µM group calli were bigger, harder and more friable than 1 µM group calli. Longest shoots developed in 0.5 µM group. Methylation alterations between control and 0.5 µM group were investigated with MSRF with two primer combinations. HBL treatment caused increase in genome-wide methylation.
Data indicate that genetic and epigenetic variations occurred during callus formation. HBL treatment caused increase in methylation and favoured regeneration. These results may be useful for exploration of tissue culture-induced variation and use of HBL in tissue cultures.
ÇAKIR Özgür
Danışman : Prof. Dr. Şule ARI
Anabilim Dalı : Moleküler Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı
Programı (Varsa) : Moleküler Biyoloji ve Genetik Programı
Mezuniyet Yılı : 2011
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Şule ARI
Prof. Dr. Avni KURU
Prof. Dr. Nermin GÖZÜKIRMIZI
Prof. Dr. Hande ÇAĞLAYAN
Doç. Dr. Tijen TALAS OĞRAŞ
Astragalus chrysochlorus’da Selenyum Birikimine İlişkin Moleküler Çalışmalar
Selenyum kanserden koruyucu etkilerinin yanı sıra insan sağlığında önemli rolleri olan bir elementtir. Selenyumlu bileşiklerin kanserden koruyucu etkilerinin değişkenlik gösterdiği saptanmış olmakla birlikte, metilselenosisteinin (MeSeCys) en etkili bileşiklerden biri olduğu bilinmektedir. Astragalus cinsi bitkilerin yüksek oranda MeSeCys olmak üzere, selenyumlu bileşikleri biriktirdikleri belirlenmiştir. Bu nedenle MeSeCys biriktirilmesi çalışmaları için uygun bir model oluşturmaktadırlar. MeSeCys oluşumundan sorumlu olan selenosistein metiltransferaz (SMT) enzimini şifreleyen gen Astragalus chrysochlorus bitkisinden, veribankasında bulunan diğer SMT genleri ve daha önceki çalışmamızdan elde edilen dizi bilgileri kullanılarak tasarlanan primerler ile PZR ve RACE PZR yöntemleriyle izole edilmiştir. Bu genin, 1.242 bç. uzunluğunda ve 340 amino asit, 40 kDa ağırlığında proteini şifreleyen açık okuma çerçevesine sahip olduğu belirlenmiştir. AcSMT’nin aminoasit dizisinin A. bisulcatus SMT proteinine % 97 oranında benzediği saptanmıştır. Mitokondri ve kloroplast sinyali içermediği belirlenen AcSMT’nin karboksil ucunda, diğer metil transferazlar gibi çinko bağlayan GGCC motifi içerdiği ve bu bölgeye yakın konumlanmış korunmuş sistein bakiyeleri saptanmıştır. AcSMT geni, Escherichia coli’ye aktarılarak bu bakteride anlatımı sağlanmış ve ürünü olan protein Western Blotlama yöntemiyle belirlenmiştir. Ayrıca bu bakterilerden elde edilen hücre ekstrelerinde yapılan enzim aktivitesiyle AcSMT’nin varlığı saptanmış, farklı selenat uygulamaları ile anlatımı araştırılan AcSMT geninin bitkide sürekli anlatım yaptığı bulunmuştur. AcSMT geninin bakteride klonlanarak ürünün anlatımının başarılması, bu enzimin rekombinant DNA teknolojisi ile üretimine temel oluşturacaktır.
Molecular Studies on Selenium Accumulation in Astragalus chrysochlorus
Selenium (Se) plays an indispensable role in human nutrition and has been implicated to have important health benefits, including being a cancer preventative agent. While different forms of Se vary in their anticarcinogenic efficacy, methylselenocysteine (MeSeCys) has been demonstrated to be one of the most effective chemopreventative compounds. Astragalus sp. is known for its ability to accumulate high levels of Se with the majority of the selenoamino acids in the form of methylselenocysteine. Therefore, they serve as a good model to study the regulation of MeSeCys accumulation in plants. A cDNA encoding selenocysteine methyltransferase (SMT), the key enzyme responsible for MeSeCys formation, was cloned from Astragalus chrysochlorus using specific primers designed from a fragment that we obtained in our previous work and other SMT genes in databases. AcSMT isolated by PCR and RACE-PCR reactions. This gene is a 1.242 bp cDNA with an open reading frame predicted to encode a 340 amino acid, 40 kD protein. The predicted amino acid sequences of AcSMT shows 97% identity with A. bisulcatus selenocysteine methyltransferase (AbSMT). Analyses of AcSMT showed that it lacks obvious chloroplast or mitochondrial targeting sequences and contains a consensus sequence of GGCC for a possible zinc-binding motif near the C-terminal and a conserved Cys residue upstream of the zinc-binding motif as other related methyltransferases. This cDNA, designated as AcSMT, was functionally expressed in Escherichia coli, and its identity was confirmed by sequence analysis, western blotting and enzyme activity. Expression of AcSMT correlated with the presence of SMT enzyme activity in cell extracts. Examination of AcSMT gene expression in response to selenate treatments showed that the AcSMT transcript was constitutively expressed in plants. We have achieved to clone and express AcSMT in bacteria. This results provide an avenue for producing AcSMT by using recombinant DNA technologies.
Danışman : Prof. Dr. Nazlı ARDA
Anabilim Dalı : Moleküler Biyoloji ve Genetik
Programı : Moleküler Biyoloji ve Genetik
Mezuniyet Yılı : Aralık, 2010
Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Avni KURU
Prof. Dr. Nazlı ARDA
Prof. Dr. Ayşegül TOPAL SARIKYAYA
Prof. Dr. Ahmet Süha YALÇIN
Prof. Dr. Dilek KAZAN
Glioma Hücrelerinde İndometasinin Meydana Getirdiği Moleküler Hasarlar Üzerine E Vitamininin Etkileri
İndometasin, glioma tümörlerinin tedavisinde kullanılma potansiyeli yüksek non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlardan (NSAİİ) biridir. Ancak, etkisini gösterirken reaktif oksijen türlerinin (ROT) oluşumunu da indükler ve moleküler hasarlara yol açar.
E vitamini, ROT’ları süpürücü etkisi nedeniyle kanser tedavisinde destekleyici olarak kullanılan bir vitamindir.
Bu tezin ana hedefi, indometasinin sıçan C6 glioma hücrelerinde meydana getirdiği moleküler hasarlara karşı E vitamini türevi -tokoferol süksinatın (-TOS) etkisini araştırmak ve indometasinin ilişkili olduğu bazı metabolik yolların kilit enzimlerini inceleyerek olası etkileşimlerin moleküler mekanizması hakkında bilgi elde etmektir.
Çalışmada, öncelikle deney gruplarını oluşturmak için ön sitotoksisite testleri gerçekleştirildi. Kültürdeki hücrelerin yarısını öldüren sitotoksik dozlar (SD50 değerleri) -TOS için 50 µM, indometasin için 200 µM olarak belirlendi. Farklı ikili (-TOS+indometasin) kombinasyonların sitotoksik dozları değerlendirilerek, dört deney grubu oluşturuldu ve analizler aşağıda belirtilen hücre gruplarında yürütüldü.
Kontrol: Sadece besiyerinde üretilen hücreler,
TOK: 10 µM -TOS içeren besiyerinde üretilen hücreler;
İnd: 200 µM indometasin içeren besiyerinde üretilen hücreler,
TOK+İnd: 10 µM -TOS+200 µM indometasin içeren besiyerinde üretilen hücreler.
Deney koşullarında C6 glioma hücrelerinde meydana gelen ROT ile protein karbonilleri, apürinik/apirimidinik DNA bölgeleri ve lipid hidroperoksitleri gibi moleküler hasarlar belirlendi. Alfa-TOS ilavesinin, indometasinin, hücrelerin metabolizması üzerindeki etkisine olumlu/olumsuz katkısını değerlendirmek amacıyla COX ve Src-kinaz aktiviteleri ölçüldü. Reseptör olmayan tirozin kinaz (c-Src) analizleri, hem RT-PCR tekniği ile gen anlatımı düzeyinde ve hem de Western blot analiziyle protein düzeyinde gerçekleştirildi.
Oksidatif stres parametrelerine ilişkin bulgular, tüm deneysel uygulamaların (uygulanan tüm kombinasyonların) hücrelerde ROT oluşumunu ve protein hasarlarını indüklediğini ortaya koydu. DNA oksidasyon düzeyleri (apürinik/apirimidinik bölgelerin sayısı), TOK ve İnd gruplarında belirgin şekilde yüksekken, TOK+İnd grubunda kontroldeki düzeye yakındı. Lipid peroksidasyon düzeyleri tüm deney gruplarında kontrolün altında kaldı. RT-PCR bulguları, c-Src gen anlatımının, TOK grubu hariç tüm deney gruplarında kontroldekinden fazla olduğunu ortaya koydu. Western blot analizinin sonuçlarına göre, bu genin ürünü olan proteinin miktarı tüm deney gruplarında kontroldekine göre fazla olduğu bulundu. COX enzim aktivitesi tüm gruplarda kontroldekine göre düşük bulundu.
Bu çalışmada elde edilen verilere göre, C6 sıçan glioma kültüründe, hücre çoğalmasını %50 inhibe eden 200 M indometasinle birlikte uygulanan 10 M α-TOS’un, DNA ve lipid hasarlarını indirgediği ve artan ROT oluşumu ile protein hasarlarını indüklediği sonucuna varıldı. Ayrıca, c-Src indüksiyonu ve COX inhibisyonunun bu süreçlere eşlik ettiği ortaya koyuldu.
Tezin Yabancı Dildeki Adı The Effects Of Vitamin E On Molecular Damages Induced By Indomethacin İn Glioma Cells
Indomethacin is one of the non-steroidal anti-inflammatory drugs (NSAID), which has a high potential to be used for the treatment of glioma tumors. However, it induces generation of reactive oxygen species (ROS) and causes molecular damages while exhibiting its effects.
Vitamin E is a vitamin used as an adjuvant for the cancer treatment due to its ROS scavenging ability.
The main purpose of this study is to investigate the effects of -tocopherol succinate, as a vitamin E derivative against the molecular damages caused by indomethacin in C6 glioma cells and to get informative data on the molecular mechanisms of possible interactions, by investigating the key enzymes of some metabolic pathways related to indomethacin.
In principles, preliminary cytotoxicity tests were performed in order to figure out the experimental groups in the study. The cytotoxic doses that killed the half of the cells in the culture (CD50 values) were determined as 50 µM for -TOS and 200 µM for indomethacin. Four experimental groups were established by evaluation of the cytotoxic doses of different binary (-TOS+ indomethacin) combinations and the analyses were carried out on the following groups of cells.
Control: The cells grown in the medium alone,
TOC: The cells grown in the medium, containing 10 µM -TOS,
Ind: The cells grown in the medium, containing 200 µM indomethacin,
TOC+Ind: The cells grown in the medium, containing 10 µM -TOS+200 µM indomethacin.
The ROS and the molecular damages, such as protein carbonyls, apurinic/apyrimidinic DNA sites and lipid hydroperoxides generated in C6 glioma cells under the experimental conditions were determined. COX and Src-kinase activities were measured to determine the positive or negative effects of indomethacin on cellular metabolism with addition of α-TOS.
Non-receptor tyrosine kinase (c-Src) analyses were run on the basis of gen expression by RT-PCR technique, as well as on protein level by western blot analysis.
The findings concerning oxidative stress parameters revealed that ROS generation and protein damages were induced in all groups. The significantly high level of DNA oxidation (number of apurinic/aprimidinic sites) detected in TOC and Ind groups, while it was very close to control level in TOC+Ind group. Lipid peroxidation levels were below the control for all experimental groups. RT-PCR findings indicated that Src gene expression level were higher in all groups, except TOC than that of control. According to the results of Western blot analysis, the amount of the protein product of this gene seemed to be over the control in all experimental groups. COX enzyme activity in all groups was lower than that of control.
According to data obtained in this study, it was concluded that 10 M vitamin E along with 200 M indomethacin, which causes 50% inhibition of cell proliferation reduced the DNA and lipid damages and induced protein damages by increased generation of ROS in C6 glioma cultures. It was also deduced that c-Src induction and COX inhibition were attended to these processes.
Dostları ilə paylaş: |