* *
*
840'ta Uygur Kağanlığı'nin yıkılışından sonra Moğolistan'da yeni bir bozkır imparatorluğu kurulamadı. Uygurları yenerek Orhun bölgesine hâkim olan Kırgızlar güçlü bir imparatorluk kuramadılar ve ancak 924'e kadar Orhun vadisinde kalabildiler. Bu tarihte bölge Moğol asıllı Kitanların eline geçti; ancak Kitanlar bir bozkır imparatorluğu olmadılar; Liao adıyla bir Çin hanedanı hâline geldiler. Kitan hâkimiyeti Moğolistan'daki Türk nüfusunu
TÜRK DİLİ TARİHİ 369
azalttı. 12. yüzyılda ülkedeki nüfusun önemli bir kısmı Moğol asıllıydı. Fakat Türkler Moğolistan'ı tamamen boşaltmış değillerdi. Önemli ve kalabalık boylardan Kereyitler ile Naymanların Türk asıllı olmaları çok muhtemeldir. 12. yüzyıldaki Nayman hükümdarlarından biri İnanç Bilge, Kereyit hükümdarı ise Tuğrul adını taşıyordu (Grousset 1980: 187-188). Tatar ve Merkit boyları arasında da Türk asıllı topluluklar var olmalıdır.
Zeki Velidi Togan'a göre Çengiz Han da Şato Türklerinden geliyordu. Bu bilgi, 1221'de Çengiz Han'ı ziyaret eden Çiao-hong'dan gelmekteydi. O hâlde Şatolar da zamanla Moğollaşan bir Türk boyu idi (Togan 1981: 68).
Çengiz Han, "1206 ilkbaharında Onon ırmağının kaynağı yakınında daha önce kendisine bağlanmış bütün Türk-Moğol kabilelerini, daha açıkçası şimdiki Dış Moğolistan'ın göçebelerini, büyük Kurultay'da bir araya getirmişti. Bu vesile ile Moğol ve Türk kabilelerinin tamamı tarafından, Gizli Tarih'in Kağan kelimesi ile tercüme ettiği Yüce Han ilân edilmişti" (Grousset 1980: 212). Çengiz'den 1400 yıl önce Motun, "yay çeken bütün kavimleri" birleştirdiği gibi Kurultay'da Çengiz adını alan Temurçin de "bütün keçe çadırlarda oturanları" birleştirmişti.
Çengiz Han 1207'de Kırgızları, 1209'da Nayman ve Merkitleri itaat altına aldı. Aynı yıl Hoço Uygur idikut'u Barçuk, gönüllü olarak Çengiz'e tâbi oldu. 1215'te Pekin alındı. 1218'de Karahıtaylar bertaraf edildi. 1219'da Çengizliler Türkistan'a yöneldiler ve 1221'de Harezmşah devletini ortadan kaldırdılar. Çengiz'in ünlü komutanları Cebe ve Sübüdey, İran'ı çiğneyip güneyden Kafkas dağlarını aşarak 1223'te Kalka ırmağına ulaştılar; burada Rus-Kıpçak ordusunu bozguna uğrattılar. Oradan İdil Bulgarlarına yöneldiler. Onları da yağmalayarak büyük ganimetlerle Moğolistan'a döndüler.
Çengiz Han 1227'de öldüğü zaman Büyük Okyanus ve Çin içlerinden Kafkaslara uzanan bir cihan imparatorluğuna sahipti. Bu geniş topraklar, daha Çengiz ölmeden oğulları arasında paylaştırılmıştı. İrtiş'in batısındaki Avrasya bozkırları, Harezm de dahil olmak üzere Coçı'ya bırakılmıştı. Coçı en büyük oğuldu; Çengiz'den altı ay önce ölmüştü. Onun payına düşen topraklar oğlu Batu'ya kalmıştı. Çağatay, Çengiz Hanım ikinci oğluydu; bütün Doğu ve Batı Türkistan onun payına düşmüştü. Üçüncü oğul Ögedey, Balkaş gölünün doğu ve kuzeydoğusuna sahip olmuştu. En küçük oğul, geleneğe göre aile ocağının sahibi sayılırdı; dolayısıyla Moğol ana yurdu sayılan Onon, Kerulen ve Toğla ırmakları arasındaki topraklar küçük oğul Tuluy'a düşmüştü (Grousset 1980: 248-249). Bu paylaşım esasında 1227'de Türkistan'da Çağatay Hanlığı, 1241'de Avrasya bozkırlarında Altın Ordu Hanlığı kuruldu. Çengiz'in torunlarından Hülegü de 1256'da İran'da İlhanlı
370 Ahmet B. ERCİLASUN
devletini kurdu. Bu hanlıkların üçü de 1259'a dek Orhon'daki merkeze tâbi idi.
Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız Çengiz ve çocuklarının harekâtı Türklerin siyasî, etnik ve kültürel tarihini derinden etkilemiştir. Bu olayların dil tarihimiz açısından üç önemli sonucu oldu.
l)Kâşgar ve Batı Türkistan, 9. yüzyıl sonlarından 1212'ye kadar 300 yılı aşkın bir süre Karahanlı yönetiminde kalmıştı. 1074'ten itibaren Selçuklu, 1141'den itibaren Karahıtaylara tâbi olsalar da ülkeyi yönetenler yine Karahanlılardı. Devletin siyasî merkezleri olan Kâşgar ve Balasagun aynı zamanda iki büyük kültür merkezi idi. Bu kültür merkezlerinde, Köktürk ve Uygur Türkçelerinin devamı olan Karahanlı (Hakaniye) Türkçesi bütün Müslüman Türk dünyasının ortak yazı dili idi. Bu standart dilin sahipleri, Karahanlıları oluşturan ana boylar olan Yağma, Karluk, Çigil ve Tohsılardı. Karahanlıların doğusundaki Beşbalık, Hoço ve Turfan şehirlerinde ise Burkancı Uygurlar vardı ve onlar da aynı standart dili kullanmaktaydılar.
Çengiz'den sonra bölgede kurulan Çağatay Hanlığı döneminde, yukarıda sayılan boylar etnik olarak birbirine kanştı. Bazı Oğuz ve Kıpçak unsurlarının da katılmasıyla Türkistan'da Çağatay ulusu adıyla yeni bir boylar birliği ortaya çıktı. Ulus, aslında "pay" demekti ve Çağatay'ın payına düşen Türk topluluklarına bu sebeple Çağatay ulusu denmişti. Artık Yağma, Tohsı, Çigil gibi isimlerden eser kalmamıştı; hepsi birbirleriyle yoğrulmuş ve Çağatay ulusu oluşmuştu. Bu yeni teşekkülün kültür merkezleri Semerkant ve Herat oldu. Öte yandan Altınordu'da kültür merkezleri, Harezm ve İdil deltasındaki devlet merkezi Saray idi.
Türk boyları arasındaki karışmaya paralel olarak Karahanlı Türkçesi de dalgalanmaya uğradı; kısa bir geçiş döneminden sonra 15. yüzyıl başlarında istikrar buldu. 13.-14. yüzyıllardaki geçiş dönemi Türkoloji literatüründe Harezm Türkçesi adını aldı. 15. yüzyıl başında istikrara kavuşan ve 20. yüzyıl başlarına kadar bütün doğu ve kuzey Türklüğünün ortak yazı dili olan Türkçeye ise yine Türkoloji literatüründe Çağatayca adı verildi.
2) Çengiz'in torunu, Coçı'nın oğlu olan Batu Han 1236-1242 arasında tarihin gördüğü en büyük ve en uzun mesafeli askerî seferi yaptı. Orhun vadisindeki Karakurum'dan kalkan 150 000 kişilik Moğol-Türk ordusu İdil Bulgarlarını, Kapçakları ve Rus prensliklerini ezip geçti. 1241-1242'de ordunun bir kanadı Baltık kıyısına, bir kanadı Polonya içlerine, bir kanadı Macaristan'a girdi. 1241-1242 başında Vistül ve Tuna ırmakları buz tutmuş ve ordu buz üzerinden karşı kıyıya geçmişti. 1241-1242'de Viyana
TÜRK DİLİ TARİHİ 371
yakınlarına ve Adriyatik kıyılarına kadar ulaşılmıştır. Eğer 1241 Aralığında büyük kağan Ögedey ölmeseydi bu uzun sefer çok daha fazla sürebilirdi.
Batu Han seferinin siyasî sonuçlarından biri, 1241'de Altın Ordu Hanlığının kurulmasıdır. Altın Ordu Hanlığındaki Türkler yazı dili olarak Harezm Türkçesini kullanıyorlardı. Ancak Harezm Türkçesi Karahanlı-Çağatay arasında bir geçiş dönemiydi ve tabiî olarak geçiş döneminin istikrarsızlığını göstermekteydi.
Batu Han seferinin dil tarihimiz açısından asıl önemli sonucu uzak bir ülkede, Mısır'da ortaya çıktı. Batu Han ordularının önünden kaçan bazı Kıpçaklar, Karadeniz ve Balkanlar üzerinden Mısır'a gittiler ve orada Eyyûbîlerin kölemenleri, ücretli askerleri oldular. İşte bu ücretli askerler, daha öncekilerle de birleşip 1250'de Eyyubî hanedanını devirerek Mısır'da Memlük (Kölemen) devletini kurdular. Bugünkü tarih literatüründe Memlûk veya Kölemen olarak geçen bu devletin kendi dönemindeki Arapça tarihlerde adı ed-devletü't-Türkiyye (Türk Devleti) idi. Kıpçak Türklerinin 1250'de kurduğu Memlük devleti 1518'de Yavuz Selim'in Mısır'ı almasına kadar devam etti. Devletin ahalisi Araptı ve yöneticilerle askerlerin dili olan Türkçeyi öğrenme ihtiyaçları vardı. İşte bu maksatla Memlük sahasında Türkçeyle ilgili birçok sözlük ve gramer yazıldı. Türkler, kendileri için de edebî eserler, atçılık, okçuluk, fıkıh gibi konularda kitaplar yazdılar. 13. ve 14. yüzyıllarda Mısır'da meydana getirilen bu eserlerde kullanılan dil, Kıpçak Türkçesi veya Memlük-Kıpçak Türkçesi adıyla Türkoloji literatürüne girdi. Aslında bu eserlerin dili de döneminin standart yazı diliydi; geçiş döneminin tabiî sonucu olarak bazı küçük farklılıkları da yansıtmaktaydı.
3) Çengiz ve çocuklarının hareketlerinin en önemli sonucu Azerbaycan ve Anadolu'da yeni bir Türk yazı dilinin, Batı Türkçesinin doğmasıdır. Bu önemli hadiseyi ileride ayrı bir başlık altında ele alacağız.
ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Dostları ilə paylaş: |