ıt Ağzı
-
Birinci heceden sonraki / ile yardımcı ünlü I'nın bazen genişleyerek
A olması: amil/amal (sakin), balık/balak (balık), akıg/akag (akma),
kaŋımız/kaŋamaz (babamız), sawıg/sawag (sözü), temirig/temireg (demiri)
(Gabain 1988: 3, 64; Gabain 1979: 37).
-
Vasıta hâli ekinin dudak uyumu tesiriyle bazen yuvarlaklaşarak +un
olması.
-
Çıkma hâli için yalnız +DA kullanılması.
-
İlgi hâli ekinin ünsüzlerden sonra, bazen +Xŋ olması.
-
Bilinen geçmiş zaman teklik 2. şahıs ekinin bazen +tXg olması.
-
Gerekliliğin -gUlUk eki yerine -slg ile ifade edilmesi.
-
-pAn'ın -p'den daha sık kullanılması.
-
-gll sıfat-fiil eki yanında -gmA ekinin de yaygın olması (Gabain
1988: 2-3).
3-6. maddeler Köktürkçeye ait özelliklerin devamı gibidir. Dolayısıyla n ağzı Köktürkçeye daha yakındır ve Köktürkçeden daha çok ayrılan y ağzıdır.
Gabain, Brahmi yazısıyla yazılmış metinlerin de ayrı bir ağzı temsil ettiği kanaatindedir. Bu ağzın özelliklerini Gabain şu şekilde tespit etmiştir.
-
Açık e ile i arasında kapalı e vardır: eş, yeg, kertö (gerçek), te- (de
mek).
-
Birinci heceden sonra o, ö de vardır: süzök (temiz), egsömez (eksil
mez), köŋlömŋöŋ (gönlümün), olorop (oturup), oloror (oturur), tolo (dolu).
-
Ön seste p- hâkimdir.
-
Art damak k ve g'si yerine bazen h yazılır: hari- (yaşlanmak),
azih(azı), taşharu(dışarı).
-
ç yerine bazen c ve j yazılır: altumji(sıraya
göre).
-
z sesi yer yer s olur: asu(yoksa), sisler (sizler), polsom(olsun).
-
Ünlüler arasındaki d, t veya th ile yazılır: atim(başka),
adhim
-
Yan yana bulunan ünsüzlerin yazılışında kural yoktur: eîkü/edgü (i-
yi), pligsiz/pliksiste/biligsizde/biligsizte (bilgisizlikten), adhlig/atlıg (adlı).
-
Bazı ünsüzler çift yazılır: arttok(fazla), kattih(katı,
sert) Gabain 1988:3-4).
278 Ahmet B. ERCİLASUN
Yukarıdaki maddelere dikkat edilirse birçoğunun yazı özelliği olarak kaydedildiği görülür. Bunların gerçek anlamda ses özelliği olup olmadığı kesin olarak tespit edilememiştir. Gabain de "bu imlâların fonetik değerlerinin daha araştırılması gerekir." demektedir (Gabain 1988: 4). İlk heceden sonra o, ö meselesi Türkoloji çevrelerinde genel kabul görmüş değildir. Gerhard Doerfer (Doerfer I 1963: 11 vd.), Sir Gerard Clauson (Clauson 1967: 31-37) ve Claus Röhrborn gibi birkaç önemli Türkolog Eski Türkçede, ilk heceden sonra o, ö bulunduğunu kabul ederler. Ancak Reşid R. Arat, Şinasi Tekin, Peter Zieme, Osman F. Sertkaya, Georg Kara, Georg Hazai gibi birçok Türkolog, uygurca metinleri klasik okuyuşa bağlı olarak ilk heceden sonra o, ö ile değil u, ü ile okurlar. Türkische Turfantexte VII-I'de (1954) yayımladığı Brahmi metinlerini ilk heceden sonra o, ö ile okuyan Gabain de 1959'da Fundamenta'ya yazdığı "Eski Türkçe" maddesinde "ilk hece dışındaki bu o/ö ve e(kapalı) durumu sadece birkaç Brâhmî metniyle sınırlıdır, diğerlerinde ilk hecenin dışında sadece u/ü ve ı/i vardır. Diğer yazılarla kaleme alınmış mekinler üzerine ünlüleri gösteren harflerin kesin ve belirli olmayışından dolayı bir şey söyleyemiyoruz." demektedir (Gabain 1979: 37).
Hristiyan yazmalarının dilini de ayrı bir ağız olarak değerlendiren Gabain, bu ağzın en önemli özelliğinin, yüklemin sonda bulunmayışı olduğunu belirtir. Er- ve bol- yanında tur- yardımcı fiilinin de kullanılması Hristiyan metinleri ağzının ikinci bir özelliğidir (Gabain 1988: 4).
Dostları ilə paylaş: |