Grafik 121.3.5.6 Medyada Kadın / Anne Temsili
Medyada kadın daha çok ataerkil rollerle karşımıza çıkmaktadır. Farklı kadınlık durumu ve yaşamları medyada temsil edilmemekte, kadın çoğu zaman ataerkil roller içerisine sıkıştırılmakta, genellikle ev ile bağlantılı olarak gösterilmekte, kadının kimliği eşi ve çocukları ile kurulmaktadır. Kadını, şiddet gören, ihanete uğrayan, cinsel meta olarak gösteren; üretici değil daha çok tüketen bir birey olarak sunan programlar yaygın olarak yayınlanmaktadır. Kadınlar, meslekleri ve becerileriyle medyada çok az yer bulmakta, başarılarından ziyade daha çok kişisel yaşamları, görünüşleri ve aileleri ile öne çıkarılmaktadırlar.101
Dizilerde sınırlı olarak ekrana yansıyan başarılı kadın figürleri ise genelde olumsuz rollerle ilişkilendirilmektedir. Bu tür kadın karakterler ya erkeksi tavırlar ve kötü davranışlar gösterme eğiliminde ya da cinselliğine ilişkin sunumlarla ekrana gelmektedir. Mesleğinde başarılı, sorumluluk sahibi, bir ailesi ve çocukları olan kadın sunumları bu tür rollerde dışlanmaktadır. Maral dizisindeki Deniz, Güllerin Savaşı’ndaki Gülfem ve Kiralık Aşk dizisindeki Yasemin karakteri bu şekilde sunumlara örnek olarak verilebilir.
Oysaki kadının iş ve aile yaşamını dengeleyen yayın içeriklerine önem verilmeli ve kadının hayatın her alanındaki konumunu destekleyen yayınların üretilmesine özen gösterilmelidir.102
Kadınlar bu şekilde işi ile ailesi arasında kalmak ve bir seçim yapmak zorunda bırakılmak yerine, aile ve toplumsal yaşamını huzur ve barış içinde sürdürebilen içerikli yapımlarda yer almalıdır. Bu yönde bir sunumun, aile bütünlüğünü güçlendireceği değerlendirilmektedir.
Grafik 122.3.5.7 Medyada Erkek / Baba Temsili
Cinsiyete dair kalıplaşan roller kadın için annelik, ev hanımı olma, iyi bir eş olma ve bunların beraberinde; duygusal, titiz, ayrıntılara takılan, güçsüz, şefkatli olma iken; erkeklerin ise güçlü ve iş hayatında aktif olması, duygusal olmaması gibi özelliklere sahip olması beklenmektedir.103
Erkekler, ataerkil değerlerin bir yansıması olarak çalışma hayatında daha aktif rol almak üzere konumlandırıldığı için onların ev içi rolleri medyada daha pasif ve yüzeysel tutulmaktadır. Erkeklerin babalık rolü ise yine ataerkil düşünce yapısının öngördüğü toplumsal cinsiyet rollerine göre oluşmaktadır. Baba figürü, evin geçimini üstlenen, çocuklarını ve eşini her durumda koruyup kollayan güçlü bir karakter olmaktadır.104
Geçmişte yayınlanan “Kurtlar Vadisi”, “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”, “İffet”, “Fatmagül’ün Suçu Ne?” ile “Kurtlar Vadisi Pusu”, “Kara Sevda”, “Yeter”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” gibi dizilerde erkek karakterlerin yoğun bir şekilde şiddetle ilişkilendirildiği; cinayet, yaralama, kadınlara yönelik şiddet ve tecavüz görüntülerinin sıklıkla ekrana yansıtıldığı görülmektedir. Bu tarz sunumların erkek izleyicilere olumsuz modeller sunduğu ve şiddeti meşrulaştırdığı ifade edilebilir.
Karabıyık’a göre “Süper Baba” adlı diziden bu yana çizilen baba figürü, gerçek hayattan uzak sunumlarla karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, “Yaprak Dökümü” dizisindeki baba Ali Rıza ve “En Son Babalar Duyar”daki baba Mehmet karakteri ailede söz hakkı olmayan bir baba olarak yansıtılmaktadır. Bir anlamda, geleneksel ailedeki konumundan uzaklaşarak modernleştirilmeye çalışılan baba figürü dizilerle birlikte pasifleştirilmektedir.105
Bir zamanlar ekranda olan “Çocuklar Duymasın” dizisindeki Haluk ve Selami karakterleri ise “taş fırın” ile “light erkek” olma ikilemini gündeme getirmiştir. Çelenk’e göre taş fırın ve light erkek biçimindeki bir sataşma aracılığıyla üretilen bu karşıtlık, daha sonra yazılı basında da çeşitli biçimlerde gündemde tutulmuş ve televizyon reklamlarına106 taşınmıştır.107 “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisindeki Ali Kaptan ise eşine ve çocuklarına yoğun şiddet uygulayıp karısını aldatan ve boşandıktan sonra eski eşine tecavüz eden bir kötü bir baba / eş temsilidir. Görüldüğü üzere olumsuz baba rol modelleri ön plana çıkmakta; olumlu, sevecen ve aynı zamanda otoriter bir baba figürüne dizilerde rastlanılmamaktadır.
Kadına yönelik şiddet temsillerinin prime-time kuşağında belirgin bir şekilde yer bulması, bu konuda farkındalık geliştirme çabaları açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak özellikle kadının karşı koyamadığı saldırı sahnelerindeki, çaresizliği ve zavallılığı ön plana çıkaran108 yapımlar yerine; kadına yönelik şiddetle mücadeleyi temel alan toplumsal dayanışma dernekleri ve örgütlerin medyada görünür kılınması önem arz etmektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın şiddete uğrayan, uğrama riski taşıyan, desteğe ihtiyacı olan kadınlara yönelik ücretsiz hizmet veren çağrı hattı Alo 183’ün ve kız çocuklarının okutulmasına ilişkin dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Milli Eğitim Bakanı’nın yer aldığı kamu spotlarının kadınların yoğun olarak ekran başında olduğu gündüz kuşağında ve özellikle erkeklerin televizyon karşısında olduğu prime-time’da yayınlanması buna örnek olarak verilebilir.
Dilimize deyim gibi yerleşen “Dallas gibi” benzetmesi dizi içeriklerinde sık sık karşımıza çıkmakta;109 hırs, kıskançlık, yalan, dedikodu, entrika, iftira, şantaj, rüşvet, aldatma yoğun olarak sergilenmektedir. Buna kıyasla sevgi, saygı, mutluluk, çocuk sevgisi, toplumsal kaygılar ve sorumluluklar arka planda kalmaktadır. 110
Bunun yanı sıra kayınvalide ve kayınpederin gelin ve damatı kabul etmediği, özellikle kayınvalide gelin veya görümce gelin çekişmelerinin yoğun yaşandığı; aile büyüklerinin aileyi birarada tutmak, birlik ve bütünlüğü sağlamak yerine olumsuz karakterlerle temsil edildiği yapımlara yer verildiği gözlenmektedir. “Binbir Gece”, “Hatırla Gönül” ve “Aşk Yeniden” isimli diziler bu içeriklere örnek olarak sıralanabilir.
Geçmişte yayınlanan ve yakın zamanda yayınlanmakta olan “Ay Tutulması”, “Unutulmaz”, “Binbir Gece”, “Yaprak Dökümü”, Aşk-ı Memnu”, “Eve Düşen Yıldırım”, “Öyle Bir Geçer Zaman Ki”, “Paramparça”, “Güneşin Kızları”, “Gecenin Kraliçesi”, “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” gibi dizilerde aldatma, evlilik dışı ilişkiler yaşama ve çok eşli yaşam öğelerinin konu edildiği gözlenmektedir. “Çifte Saadet” ve “Hayat Şarkısı” isimli komedi unsuru içeren dizilerde erkeğin iki tane eşinin olması komik öğelerle ilişkilendirilerek normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Böyle bir sunumun, özellikle erkek izleyiciler için olumsuz rol modelleri içerdiği ve bu modellerin taklit edilmesi ihtimalini arttırdığı; aldatma ve evlilik dışı cinselliğin toplumsal açıdan uygunsuz olduğuna ilişkin olarak izleyicileri duyarsızlaştırabileceği düşünülmektedir. Bu anlamda aile birliğini ve bütünlüğünü bozabilecek bu tarz içerikler yerine, toplumsal yapımıza uygun, aile değerlerimizi yücelten yapımların üretilmesinin yerinde olduğu düşünülmektedir.
Dostları ilə paylaş: |