Grafik 119.3.5.4 Medyanın Kadın - Erkek İlişkisi Üzerindeki Etkisi
Televizyonlardaki kadın kimliği, kamusal alandan dışlanmamakla birlikte, genellikle ataerkil toplumun kültürel yapısına uygun olarak yansıtılmaktadır.74 Özellikle haftaiçi gündüz saatlerinde ekrana gelen kuşak programlarında kadınlar, duygusal yönleri ağır basan, ev işleri ve çocukları ile ilgilenen anne ve eş olarak yer almaktadır. Reklam kuşaklarında da bu yönleriyle temsil edilen kadınlar, ticari ürünlerin içeriğine bağlı olarak cinsel bir nesne gibi de sunulabilmektedir. Ancak Bulut ve Peksöz'e göre, kadının cinsel bir metaya indirgenmesi yalnızca reklamlarla sınırlı değildir. Çoğu dizi, yerli ve yabancı film ile eğlence programlarında da kadın bedeni teşhir edilebilmektedir.75
Kadına yönelik şiddet, kadınların yaşam haklarının ihlali olup toplumu derinden yaralayan bir olgudur. Çünkü bu yönde bir şiddet, aile içindeki barışı, huzuru ve mutluluğu bozup aile birliğini zedeleyen; şiddet mağdurlarının sağlığını bozan önemli bir toplumsal sorundur.
Bu anlamda medyanın, özelde de televizyonun kadına yönelik şiddet gibi hassas bir konuda ne derece sorumlu yayıncılık anlayışıyla yayın yapması çok önemlidir. Çünkü televizyon, şiddet eylemlerinin başlıca nedeni olmasa da; şiddeti meşrulaştıran, şiddetin etkisini arttıran ve bireylerin şiddeti içselleştirmesini sağlayan bir role sahiptir.76
Medyada kadınlara dair üretilen imge ve söylemler genellikle anne ve eş olarak kadın, cinsel nesne olarak kadın ve şiddet eyleminin hedefi olarak kadındır.77
Televizyon yayınları incelendiğinde kadının temsilinin, kadın kuşak programlarında, dizilerde, yerli ve yabancı filmlerde, eğlence programlarında, haber bültenlerinde ve reklam kuşaklarında bahsi geçen bu üç unsurla sınırlandırıldığı gözlenmektedir.
Kadının şiddet eyleminin hedefi olarak gösterilmesindeki temel neden erkeğin kadından güçlü olmasıdır. Dursun'a göre, kadınlar doğaları gereği itaatkâr, pasif, bağımlı ve güçsüz olarak anlatılırken; erkekler saldırgan, her zaman etkin ve güçlü olarak yansıtılmaktadır. Medyanın da inşaasında payı olduğu bu gerçeklik, kadın ve erkek arasındaki farklılığı bir zıtlık olarak tasarlamakta ve insani ilişkileri de güç temelinde tanımlamaktadır.78
Buradan hareketle genel olarak televizyon yayınları değerlendirildiğinde, şiddet eyleminin hedefi olan kadın imgesinin çok yoğun bir biçimde ekranlarda yer aldığı söylenebilmektedir. Özellikle son dönem yayınlanmakta olan dizilerde kadınlar eşleri, eşlerinin ailesi, kendi babası ve kardeşleri tarafından her türlü şiddete maruz kalmaktadır. Yayınlardaki bu içeriğin gerçek hayatla benzerlik gösterdiği ifade edilebilmektedir. Öyle ki Hazar Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından 2014-2015 yılları içerisinde gerçekleştirilen “WO/MEN FOR WOMEN” isimli sosyal sorumluluk projesinde kadınların aile büyüklerinden, abisinden, eşinden, kayınvalidesinden ve görümcesinden şiddet gördüğü sonucuna ulaşılmıştır.79
"Bu Tarz Benim", "İşte Benim Stilim", "İşte Benim Stilim All Star" isimli son birkaç yıldır ekranda gördüğümüz yarışma programları, içeriğini modanın oluşturduğu, kadın yarışmacıların cinsel bir meta gibi bedenlerinin sergilendiği, bunun yanı sıra modacılardan oluşan jüri üyelerinin yoğun bir biçimde hakaret ve eleştirilerine maruz kaldığı bir yayın formatıdır. Bu programlarda kadın yarışmacılara modern olmamak, şık ve güzel görünmemek gibi nedenlerle yoğun olarak sözlü şiddet uygulanmaktadır. Bu şekilde bir sunumla da kadınlar tüketen ve tüketilen bir nesne gibi izleyiciye sunulmaktadır.
Yine gündüz saatlerinde ekrana gelen "Esra Erol'da", "Zuhal Topal'la" ve "Evleneceksen Gel" gibi izdivaç programlarında, evlenip bir yuva kurmak isteyen kadınlar zaman zaman kendilerine talip olan eş adaylarının veya stüdyodaki seyircilerin ve diğer eş arayan adayların psikolojik ve sözlü şiddetine maruz kalmaktadır.
Yakın bir tarihte sabah saatlerinde yayınlanmaya başlayan “Böyle Daha Güzelsin” isimli programda erkekler, eşlerini fiziksel anlamda beğenmediklerini eşlerinin onurunu kırıcı bir dille anlatmakta ve eşlerine fiziksel müdahale yapılarak güzelleşmesini talep etmektedir. Bu durum, kadınların eşleri tarafından rencide edildiği ve küçük düşürüldüğü bir sunum şeklidir.
Kadının şiddet eyleminin hedefi olarak bu çok yönlü sunumu, kadına yönelik şiddeti haklılaştırmakta, varolan güç ilişkilerini desteklemeye, sürdürmeye ve yaygınlaştırmaya hizmet etmektedir.80
Öyle ki son dönemde haber bültenlerinde, kadın cinayetleri ve şiddete maruz kalan kadınlara ilişkin haberler yoğun olarak yer almaktadır. Bu durumun, televizyonda yoğun olarak yayınlanan şiddetin hedefi olan kadın sunumlarının, izleyiciler üzerindeki olumsuz etkisinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Hatta bu yöndeki sunumların erkekleri kadınlara şiddet uygulama konusunda cesaretlendirdiği söylenebilir.
Benzer şekilde istismar suçlarına ilişkin görsel işitsel, yazılı ve internet ortamındaki medya araçlarında kullanılan haber dilinin de suç potansiyeli taşıyanları bu yönde harekete geçirici bir etkisi olduğu kabul edilmektedir.[1] Bu sebeple medya içeriğini hazırlayanların, toplumun bu davranışları normal ve/veya meşru kabul etmesine neden olması gibi ihtimalleri göz önünde bulundurarak bu tip yayınları veya haberleri yayınlamadan önce özdenetimden geçirmesi büyük önem taşımaktadır.
Dolayısıyla medya hizmet sağlayıcıların, kadına yönelik şiddet gibi hassas bir konuyu ele alırken son derece dikkatli olmaları gerekmektedir. Şiddet gibi bir olguyu yeniden üretip izleyicilere olumsuz rol modeller sunmak yerine; aile barışının ve mutluluğunun sağlanması ile aile birliğinin korunmasını, ailenin çözüm üretme kapasitesinin artırılmasını konu alan yapımlara yer vermeye özen göstermelidir.
Bunların yanı sıra “Kara Para Aşk”, “Kara Sevda”, “Kiralık Aşk”, “İnadına Aşk”, “Acı Aşk”, “Aşk Yalanı Sever” gibi adında aşk ifadesini içeren yapımlar isimleriyle bile kadın erkek arasındaki uyum, paylaşım, sevgi, saygı, birlik gibi unsurları içermek yerine, kadın erkek ilişkisindeki çatışmaya vurgu yapmaktadır. Bu tarz bir sunum şekliyle de kadın ve erkeğin birarada mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşayıp, sevgi dolu bir ailenin kurulmasının mümkün olabileceği yok sayılmaktadır.
“Beni Böyle Sev” isimli dizide ise genç yaşta, günlük hevesleri uğruna yaşayacakları geçici ilişkiler yerine, birbirlerine inanarak evlenen, hayata, aşklarına ve birbirlerine karşı sorumluluk alabilen, birlikte güçlükleri yenebileceklerini düşünen Ayşem ile Ömer’in öyküsü anlatılmakta ve yeni evli gençlere olumlu bir örnek olmaktadır. Günümüzde evliliği nesneleştiren unsurların neden olduğu çatışmalar nedeniyle evlilikten vazgeçen çiftlere bu dizide rastlanmamaktadır.
[1] Orhan Derman, 04.05.2016 Tarihli Çocuk İstismarı Araştırma Komisyonu Toplantısı.
Dostları ilə paylaş: |