TüRKİYE’de interneti İncelemek konulu



Yüklə 467,36 Kb.
səhifə2/64
tarix03.01.2022
ölçüsü467,36 Kb.
#50696
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64
Panel önerisini sunan:

Doç.Dr. Mutlu BİNARK, Gazi Ün. İletişim Fakültesi Öğr. Üyesi

Yazışma Adresi: İlk Adım Sitesi 419-C-D:22 Ceyhun Atuf Kansu cad. Keklik Pınarı 0640 Ankara

TEL: (iş) 312 212 6495 ext 136

FAKS (iş) 312 212 1832

E-posta: mutlub@tr.net



NOT: Tüm Katılımcıların Bildiri Metinlerinin Tamamı ve Kimlik Bilgileri Sırası ile Aynı Word Dosyası içinde aşağıda sunulmaktadır.


TÜRKİYE’DE İNTERNETİ İNCELEMEK KONULU

PANELE KATILANLARIN BİLDİRİ TAM METİNLERİ SIRASI İLE



  1. Aslı Tunç -“Yurttaşlık Hareketi Bir Klik Ötede mi?: Küresel Direnç Platformu olarak İnternet”

İnternetin demokrasi yayma potansiyeline ilişkin tartışmalar günümüzde hala Janus tanrısının iki yüzünü andırmaktadır. Bu çift taraflı teknoloji, bir yüzüyle özgürlükler vaadederken, diğer yüzüyle adeta yetke kontrolünü ve denetimini getirmektedir. İnternet-demokrasi ilişkisini irdeleyen akademik çalışmalar son 15 yıldır hem yüceltici hem de eleştirel yaklaşımlarla hızla artmıştır.1 Bu sunumda, temel argüman küresel düzeyde internetin tek başına baskıcı hükümetlere demokrasi getirmekten çok uzak olduğu ancak internetin demokratik idealleri yaymada sadece bir araç olacağıdır. Özellikle 1990’lı yılların sonlarından bu yana küresel eylemlerde internetin yoğun kullanımı, statükoya direnme noktalarında internetin aldığı aktif rol ve baskıcı rejimlerin internet sayesinde yara alabilmesi ise bu savı doğrulamaktadır.

Her türlü politik baskıya ve toplumsal haksızlığa eylem yaparak başkaldıran bireyler olarak bilinen “aktivistler” (eylemciler) için internetin merkeziyetçi olmayan yapısı ve mesajın hızla dünyanın her yanına eşzamanlı olarak ulaşması eylem harekatı için bulunmaz özelliklerdir. Büyük iktidar güçlerinin ellerinde bulunan erişim teknolojilerine sahip olamayan sivil örgütler ve bireyler için demokratik haklar adına biraraya gelebilmek çok büyük önem taşımaktadır (Schickler, 1994). Böylelikle, kamusal alan kavramı dönüşüme uğramakta; paylaşılan mekan anlamında değil, paylaşılan sorunlar ve ortak çıkarlar etrafında bir araya gelinmektedir (Timisi, 2003). Bu küresel sivil örgütlenmede internetin rolüne ilişkin iyimser ve kötümser perspektifler bulunmaktadır.

İyimser yaklaşımlar, hiç kuşkusuz Gramsci savunucularından liberallere uzanan bir siyasal yelpazede sivil örgütlenmenin artan gücünü ve uluslararası ilişkilerdeki ağırlığını kabullenmesiyle başlamaktadır (Deibert, 2000). Kuramsal çerçevede, Gramsci savunucularının neoliberal ekonomik ideolojilere ve gemlenemeyen küresel piyasaların gücüne kafa tutacak “karşı-hegemonya” kaynağı ancak sivil örgütlenmelerde yatmaktadır (Cox, 1999). Liberallere göre ise, bu tür bir siyasal eylem, yerel düzlemdeki bireyleri küresel arenayla kaynaştıran bir politik katılımın ilk umut ışığı olarak görülmektedir (Falk, 1992; Mathews, 1997; Archibugi, Held ve Kohler, 1998). Her iki grup için de, bu hareket uzun süredir özlemi duyulan olumlu bir demokratik katılımın habercisidir ve bu gelişimin motoru olarak da internet görülmektedir. Bu yaklaşımın bir uzantısı olarak, internet Thomas Jefferson’in demokrasi tanımını adeta günümüze taşımaktadır. Kapor’a (1993) göre “siberuzaydaki yaşam tıpkı Jefforson’ın hedeflediği gibi biçimlenmekte ve bireysel özgürlükle birlikte çoğulculuğa, çeşitliliğe ve topluma adanmışlık temeli üzerinde yükselmektedir”.

Hill ve Hughes (1998) internetin sivil katılım ve eylemlerdeki rolünü iyimser yaklaşımlarla özetlerken, Rheinhold (1993) da yurttaşların online tartışmalarla demokratik süreçlere etkin bir biçimde katılacağını belirtmektedir2. Shapiro ve Leone (1999), internetin kontrolü kurumlardan alıp bireylere nasıl aşama aşama verdiğini irdeleyen ve geleceğe yönelik projeksiyonlarda bulunan çalışmalarında internetin “denetim devrimi”ni gerçekleştirdiğini belirtmektedir. Bu çalışmaya göre, internetin sadece altı temel niteliği kullanıldığında bireyin gücü artarak kurumların önüne geçecektir. Shapiro ve Leone önce internetin varolan dört özelliği üzerinde durur. Bu nitelikler, internetin kitleyle kitlenin etkileşimini sağlaması, iletişimi saklama, kullanma ve yönlendirme açısından esneklik getiren dijital içeriği, yayılıma kolaylık sağlayan tasarımı ve bilgi akışının önündeki engelleri kaldırabilen teknik kapasitesidir. Geriye kalan iki özelliğe ise henüz ulaşılmamıştır. Bireylerin tamamen denetimi ele geçirmesi için bağlanma hızının ve teknolojik altyapının arttırılması ve evrensel bir internet kullanımının elde edilmesi gerekmektedir.

Kötümser ve kuşkucu yaklaşımlar ise internetin direnme noktasındaki rolünü ve sivil katılımdaki etkinliğini çok daha geniş bir yelpaze içinde sorgulamaktadır. Öncelikle internet üzerindeki bilgilerin güvenirliliği ve geçerliliği üzerine tartışmalar yapılmakta ve bu kadar fazla verinin yurttaşların karar alma aşamasını ve katılımını yaralayacağı savunulmaktadır (Van Dijk, 1999). Bunun ötesine geçildiğinde, internetin demokratik yönetimsel süreçleri zayıflatacağı, çok küçük grupların son derece dar gündemleriyle siberortamı kirletecekleri düşüncesi göze çarpmaktadır (Starobin, 1996). Bazı kuramcılar internetin topluluk ruhunu zedelediğini ve demokratik sürecin ayrılmaz parçası olan gönüllü grup ve kuruluşları ortadan kaldırdığını savunmaktadır (Putnam, 1996; Turkle, 1996). Kimi eleştirel kuramcılar ise internetin yurttaşlığın enerjik yapısını geleneksel demokratik süreçlerden çekerek içini boşalttığını ve böylesine büyük bir enerjiyi boşa harcadığını savunmaktadır (Carpini, 1996; Rash, 1997).

İnternetin toplumsal hareketleri ateşleme gücünün kendi kendini yoketmeye yolaçacağını düşünenler ise demokrasi ideali adına internetin bir kaos ortamı yaratacağını savunmaktadırlar (Rieff ve Clough, 1999). Bu görüşe göre, sivil toplumun tüm aktörleri ilerlemeci ve doğası gereği “iyi” olamazlar. Bu nedenle aynı idealleri paylaşmaları da beklenemez. Bu noktada, bilgiye sahip olanlar (information-haves) ve bilgiye sahip olmayanlar (information have-nots) arasındaki uçurum önem kazanmaktadır. Ekonomik güce sahip olanın sesini daha yüksek duyurabildiği bir ortam, kuşkusuz özlenen demokrasi tanımına ters düşecektir. Sonuç olarak, internet destekli bir toplumsal eylem, küresel ölçekte bir yıkıma yol açacaktır. Bu perspektifin türevi olarak düşünülen ve medyadaki yoğunlaşmanın (concentration) görüş ve bakış açısındaki çeşitliliği azaltacağı görüşü (Fallows, 2000; Hundt, 2000; McChesney, 2000) internet ortamına da yansımaktadır. Bu akademisyenlere göre internetin statükoya karşı koyacak gücü yoktur; güçlü olanın fikirlerini ifade ettiği ve demokratik sürece katılım gösterdiği bir platformdur internet ve aksine reklam gelirleriyle ayakta durarak çoktan statükonun bir parçası olmuştur (McChesney, 2000).

İnternetin asla “gerçek” toplulukların yerine geçemeyeceğini ve erişilmesi hedeflenen küresel sivil toplumun her zaman sınırlı olacağını savunan yaklaşımlar da vardır (Breslow, 1997). Özellikle de yüzyüze iletişimle paylaşılan deneyimler olmaksızın toplumsal hareketlerde kollektif bir ruhun oluşturulamayacağını belirten Tarrow (1998), internet eylemciliğinin eksik yönlerini psikolojik bağlamda ortaya koymaktadır.

Bu temel yaklaşımları belirttikten sonra, internette sivil katılıma ve 1990’ların ortalarından bu yana dünyanın farklı mekanlarında internetin yurttaşlık hareketindeki rolüne örnekler vermek yerinde olacaktır. MAI (Çok Taraflı Yatırım Anlaşması) karşıtı eylemler, Seattle’daki küreselleşme karşıtı eylemler, Burma’da Askeri cunta karşıtı eylemler, Meksika Yerlilerinin Sesini Duyuran Eylemler bu hareketlere sadece birkaç örnektir. Zapatista örneğinden yola çıkarak bu yaklaşımı temellendirebiliriz.

Meksika’daki Zapatista hareketi politik anlamda bakıldığında Chiapas bölgesi ile sınırlı bir isyandı. Oysa Meksika hükümetinin baskıcı yönetimine başkaldırmayı hedefleyen Zapatista hareketinin dünyaya yayılma öyküsü internetin küresel bir direnç ortamı yaratmasına son derece iyi bir örnek oluşturmaktadır. Öncelikle bu başkaldırıyı klasik anlamdan öteye götüren ve onu daha çok sözcükler, imgeler ve örgütlenmeler savaşımı haline getiren gelişmeleri irdelemek yerinde olur. EZLN adıyla anılan Zapatista Ulusal Bağımsızlık Ordusu kırsal bölgelerde örgütlenmiş olan bir avuç asiden çok daha donanımlı bir topluluktu (Ronfeldt, Arquilla ve Fuller, 1998). Desteklerini arkalarına aldıkları Carlos Fuentes ve Pablo Gonzales Casanova gibi Meksika aydınları ve en önemlisi yerel ve uluslarötesi sivil toplum örgütleri, EZLN hareketini basit bir ayaklanmadan çok öteye taşıdılar. Aslında 1990’ların başındaki Meksika politik ve toplumsal yapısını özellikle yoksul Chiapas bölgesi özelinde inceleyen yapıtlara (Arizpe, 1996; Collier, 1994; Gonzalez Casanova, 1996) bakıldığında ülkenin bu dönemde derin bir ekonomik ve sosyal geçiş dönemi yaşadığı görülebilir. Meksika artık siyasal sistemin üzerinde etkinliği olan klan sistemini terketmekte ve Carlos Salinas (1988-1994) dönemi ile birlikte ekonomisini serbestleştirmekte ve çağdaş piyasa ilkelerini benimsemektedir. Bu değişime ek olarak sivil toplum aktörlerinin etkinliği artmakta ve bir dizi sivil toplum örgütü hükümetin demokratikleşme ve sosyal refah yolundaki eksikliklerinden dolayı baskı yapmaktadır (Fox, 1994; Fox ve Hernandez, 1992). Politik sistemi yavaş yavaş açılan Meksika artık toplumsal eylemlerle yüzyüze gelmeye hazırdır.

Bu eylem 1994 yılı Ocak ayının ilk saatlerinde kendini gösterir. Chiapas’ın çeşitli kentlerinden gelen ve sayıları 2000-4000 arasında değişen Zapatista topluluğu ilk ayaklanmayı başlatır. Meksika ve yoksul Chiapas halkının özgürlüğü adına hükümete savaş açtıklarını belgeleyen bir bildiri de yanlarındadır. Bu bildiri bir öğrencinin telefonuyla CNN’ne aktarılır ve böylece yabancı gazetecilerin ilgisi bu noktaya çekilmiş olur. Bunu izleyen birkaç gün içinde grup, hükümeti başkent Mexico City’ye yürümekle tehdit eder. Meksika hükümetinin tepkisi ise isyanı “200 kişinin amacı belli olmayan talepleri” olarak küçümsemesi ve polis güçleri ile bastırma yoluna gitmesidir. Aynı günlerde EZLN, taleplerini bir basın toplantısıyla tüm dünyaya açıklar. Marksist ve eski ideolojik temellerinden tamamen uzaklaştıklarını ve isteklerinin sadece yerel kültürlerden doğduğunu bildirir. Meksika yerlilerinin sorunları ulusal spot ışıkları altına çekilmeli ve ülkeye gerçek demokrasi gelmelidir. Bir dizi isteğin arasında Meksika köylülerinin sosyoekonomik dengesini bozan NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) nın da geri çekilmesi talep edilmektedir. Bu amaçla EZLN barışçı toplumsal bir hareket başlatmak için uluslararası Kızıl Haç’ı ve Chiapas’taki durumu incelemeleri için de uluslararası insan hakları örgütlerini bölgeye davet eder. Bu arada 15,000 Meksika askeri birliği Chiapas’a girer ve çatışmalar başlar. Ancak EZLN’nin uluslararası medya ile ilişkisi ve Meksika hükümetinin sert askeri yanıtı pekçok Avrupalı, Amerikalı ve Kanadalı insan hakları ve yerli kültürün koruması için savaş veren örgütleri ve eylemcileri Chiapas yöresine çeker. Bu grupların amacı ateşkesin ardından EZLN ile hükümetin demokratik reform konusunda uzlaşmasıdır.

12 Ocak günü geldiğinde herkesi şaşırtan sürpriz bir gelişme olur (Ronfeldt, Arquilla ve Fuller, 1998). Meksika Başkanı silahlı çatışmaya bir nokta koymayı ve anlaşmaları başlatmayı kabul eder. EZLN ile Meksika hükümeti arasında anlaşma bu olayı izleyen iki yıl boyunca ülkenin geleceğini biçimlendiren tartışmaların miladı sayılacaktır. Gerçekten de 1995 yılı Nisan’nında Dışişleri Bakanı Jose Angel Gurría bu “enformasyon operasyonunu” şöyle değerlendirecektir: “Chiapas son onbeş aydır tek bir kurşunun atılmadığı bir yer. Çatışma sadece on gün sürdü ve o zamandan bu yana bu, bir mürekkep, yazılı sözler savaşı ve tabii bir de internet üzerinde yapılan bir savaş”.3 Meksika’daki internet savaşının en dorukta olduğu zamanlar 1994 ve 1995 yıllarıydı. (O’Brien, 2002). Uluslararası medya kuruluşlarını, Meksika içi ve ülkenin dışındaki diasporayı içine alan dayanışma örgütlerini ve küreselleşme karşıtı eylemcileri harekete geçiren internet üzerindeki raporlar Zapatista eylemine damgasını vurdu.

Zapatista hareketinde internetin etkin kullanımının öncesine gidilirse, 1990’ların başına dek toplum geneline pek inmeyen internet kamusal telekom hizmetlerinin çeşitli hukuksal engelleri aşarak Meksika’ya ancak 1989’da girebildiği görülür (Martinez-Torres, 2001). 1993’te ise La Neta4 adıyla ilk elektronik sivil toplum örgütü devreye girer. Aynı yıl La Neta İlerlemeci İletişimciler Birliği (APC)’nin bir parçası olarak PeaceNet’e bağlanır. Bu bağlantı sayesinde pek çok konferans duyuruları, tartışma listeleri Meksika içine taşınmış olur. Ancak Cleaver’a (1996) göre internette ilk Zapatista websayfası 1994 baharında Swarthmore üniversitesinden bir yüksek lisans öğrencisi tarafından oluşturulur. Justin Paulson adlı bu öğrenciden sonra Zapatista websayfaları hızla çoğalır. Devlet ve kuruluşlar sanal uzaydaki bu yeni sosyal etkileşimde hızla geri düşmeye başlarlar. Meksika hükümetinin bilgi ve haber dağılımı üzerindeki baskısı ancak geleneksel medya araçları için geçerli olabilmektedir. İnternet her türlü hükümet sansürünün etrafından dolaşan bir yapıyla Meksika hükümetini çaresiz bırakmaktadır (Froehling, 1997).

Zapatista’nın yapısal oluşumundaki hiyerarşiye karşıt durum internetin sunduğu olanaklarla son derece iyi örtüşmektedir. Ronfeldt and Arquilla’a (1998) göre merkezi olmayan bu oluşum tüm kanalları Zapatista’nın ulaşmak istediği hedeflere açmıştır. Sonuç olarak, internet savaşları Meksika hükümetini reformlara giden yola doğru sokarken, siyasal sistemin daha saydam, insan hakları konusunda ise daha duyarlı olmasını sağlamıştır. Yerli nüfusun hakları ve sivil toplum hareketinin yükselmesi ise yine bu dönemlerde hız kazanmıştır. Meksika toplumunun en marjinalize edilmiş kesiminin sesi ilk kez uluslararası platformda duyulmuştur.

Yeni iletişim teknolojilerinin toplumsal yansımaları günümüzde, kurumsal iletişimden, mahalle bilinci yaratmaya, siyasal tartışmalara etkisinden internet üzerindeki eylemlere kadar uzanan geniş bir spektrumda tartışılmaktadır. Özellikle internetin sahip olduğu çok parçalı ve merkezi olmayan yapı, pek çok toplumsal kurumun hiyerarşik, merkeziyetçi ve bürokratik yapısıyla tamamen terstir. Bu bağlamda yukarda ön plana çıkarılan farklı olaylarda sosyal değişimi savunan eylemciler için internet üzerinden örgütlenmek bir çıkış yolu (modus operandi) olarak görülmektedir. John Gilmore’un ünlü değişiyle “internet sansürü teknik bir arıza olarak görmekte ve onun etrafından dolanmaktadır”5. “

Zapatista hareketinde uluslararası politika belirleme anlamında yeni ve dinamik bir alan olarak yine internetin etkisi göze çarpmaktadır (O’Brien , 2002). Sivil toplum örgütlerinin birbirleriyle daha etkin bir biçimde etkileşimi ve küresel bir kamusal alanı daha yoğun olarak öne çıkarmaları uluslararası politik aktörleri de harekete geçirebilmektedir. Kuşkusuz, internet hiçbir toplumsal ve siyasal değişimi hedefleyen uluslararası hareketin tek başına ateşleyicisi olamaz. İnternetin başarısı birbirinden uzak düşmüş birey ve toplulukları tek bir hedefe doğru kenetlemekte, yapıcı bir tartışma platformu yaratmakta, başarılı stratejileri bir mekandan diğerine taşımakta ve haberleri hızla paylaşmakta yatmaktadır. İnternetin, etkinliğini kimi zaman sözcükler savaşı olarak, kimi zaman ise siber uzayda gerilla taktikleriyle ama daima demokratik ideallere bir adım daha yaklaşmak için sağlamlaştıracağı kesin görünüyor. 




Yüklə 467,36 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin