Türkiye’de Kamu Maliyesi Üzerine Değerlendirmeler Prof. Dr. Nevin Coşar* Giriş


Tablo 8: Vergi Gelirlerinin Gelişimi ve Vergi Yükü



Yüklə 431,17 Kb.
səhifə5/7
tarix18.05.2018
ölçüsü431,17 Kb.
#50706
1   2   3   4   5   6   7

Tablo 8: Vergi Gelirlerinin Gelişimi ve Vergi Yükü
Vergi gelirleri dolaysız ve dolaylı olarak incelendiğinde dolaylı vergilerin payının, bu dönemde önce %60 tan %67.4 e kadar çıktığı, daha sonra giderek azaldığı ve 1977 yılında %46.8 e indiği görüldü. Bu dönemde, dolaylı vergiler dar kapsamlı bir imalat vergisi ve tüketim vergilerinden oluşmakta yeterince gelir sağlayamamaktaydı. Dolaysız vergilerin vergi gelirleri içindeki payı ise giderek artmış, vergi gelirlerinin % 50 den fazlasını oluşturmuştu. Dolaysız vergilerdeki artış ekonomideki gelişmelerden değil, gelir vergisinin çarpık yapısından kaynaklanmaktaydı. Gelir vergisi bu dönemde bir ücret vergisi haline gelmiş, dolaysız vergiler ekonomideki genişleme sürecini izleyememiş, artan oranlılık enflasyonist ortamda vergiyi gayri adil bir hale sokmuş, tarife aşınmaya uğramıştı. Dolaylı-dolaysız vergilerin gelişimi Türk Vergi Sisteminin bir başka açmazını ortaya koymaktaydı.

Gelir vergisinin, 1960 larda vergi gelirlerinin dörtte birini sağlarken, 1970 lerin sonlarında yarısını oluşturması Türkiye'nin hızlı enflasyona girdiği dönemlere denk gelmekteydi. Enflasyon oranının yüksek olduğu yıllarda, yükselen gelirler artan oranlı tarifeyle vergilenerek massedilememiş, artan oranlı tarife enflasyonist süreç içinde bozularak tersine artan oranlı bir duruma gelmişti. 1963 yılında düzenlenen tarifede enflasyonist aşınmayı gidermek üzere, 1981 yılına kadar hiç bir değişiklik yapılmamıştı. Başlangıcından itibaren beyannameli mükellef azlığı, vergi kaçakçılığı, geniş istisna ve muafiyetlerle bir ücret vergisi görünümünde olan Gelir Vergisi, 1970 lerin hızlı enflasyon yıllarında ücretliler üzerinde yoğunlaşarak neredeyse bir istihdam vergisine dönüşmüştü. Örneğin, 1976 yılında Gelir Vergisi mükellefi sayısı 4 862 461 idi; bu mükelleflerin 3/4 ü ücretlilerdi. 1974-75 yılında ortalama gelir vergisi tahsilatının % 64 ünü ücretliler ödemişti. Bu durum gelir vergisinin genelliği, artan oranlılığı adalet ve beyana dayalı olması ilkelerini zedelemişti. Dar kapsamlı olan Türk Gelir Vergisi sistemi, ekonomideki gelişmenin doğru bir göstergesi olamamış, vergi sistemine tek yönlü, verimsiz ve gayri adil özellikler kazandırmıştı. Kurumlar Vergisinin vergi gelirleri içindeki payı ise, ekonomideki gelişmelere rağmen ortalama %5-6 düzeyinde gerçekleşmiş, istisna ve muafiyetler, teşvik politikaları gibi nedenlerle anonim şirketlerin sayısı artsa da yeterli gelir sağlamamıştı.


24 Ocak 1980 İstikrar Önlemleri ve Kamu Maliyesi

İthal ikameci, içe dönük iktisat politikasında darboğazlar 1970 lerin başında görülmeye başladı, ancak bu politika emisyon ve dış borçlanmaya ek olarak işçi dövizleri ile 1977 yılına dek sürdürüldü. 1977 yılında bunalımın belirtileri yüksek enflasyon, dış ödeme güçlükleri, mal yoklukları, kaynakların üretken alanlardan spekülatif ve ticari alanlara kayması, istikrarsızlık ve belirsizlik, azalan dış borç itibarı, düşük büyüme hızı, düşük kapasite kullanım düzeyi ve büyüyen bütçe açıkları biçiminde ortaya çıktı. 1978 ve 1979 yıllarında alınan istikrar önlemleri bunalımı aşmada yeterli olmadı. Dolar 17.5 liradan 47 liraya yükseltildi, ancak önlemler sıkı para politikası, ücretlerin sabit tutulması ve desteklemelerin kaldırılmasını kapsamadığından, Uluslararası Para Fonu'ndan destek görmedi. 1970 lerin sonlarında rastgele içe dönük sanayileşme politikasının sınırına gelinmişti. Dış dünya ile yeni bir eklemlenme biçimi, yerli sermayenin isteği ile Uluslararası Para Fonu’nun önerdiği istikrar paketinin kabulünü getirdi. Uluslararası Para Fonu'nun önerdiği istikrar önlemleri strateji ve eklemlenme biçiminde değişikliği de içeriyordu. Azgelişmiş ülkelerin çoğu, 1970 lerin başlarında dışa dönük, ihracata yönelik sanayileşme politikalarını uygulamaya başlamışlardı. IMF, içe dönük iktisat politikası çerçevesinde çözüm arayışlarına sıcak bakmıyor ve destek vermiyordu. İktisadi alanda ortaya çıkan darboğazlar, siyasi darboğazlarla birleşti ve Uluslararası Para Fonu'nun istikrar paketi 24 Ocak 1980 tarihinde uygulamaya kondu. 12 Eylül 1980 de askeri müdahale ile yönetim değişti. Paket, sadece ekonomide istikrarsızlığı önleyici önlemleri değil, aynı zamanda bir strateji değişikliğini de kapsıyordu. İthal ikameci, içe dönük, plancı sanayileşme stratejisinden ihracata yönelik, dışa açık serbest piyasa mekanizması ilkelerine dayanan bir yapı oluşturmaya yönelik değişiklikleri öngörüyordu (Berksoy, 1982). 24 Ocak İstikrar Önlemleri olarak bilinen bu düzenlemelerin temel amacı dış ödeme açıklarını azaltmaktı. Bunun için, Türk parasının dış değeri devalüasyonlarla düşürülerek dış satımın artırılması, iç piyasada ise enflasyon hızının azaltılması hedeflendi. Enflasyon hızının düşürülmesinin, gelir dağılımına yönelik önlemler(ücret düzeyinin düşük tutulması, ücretlerin dondurulması) ve kamu maliyesine yönelik önlemlerle sağlanması öngörüldü. Kamu maliyesine yönelik hedef, bütçe açıklarının azaltılması idi. Bunun için iki yol vardı, ya bütçe harcamaları kısılacak, devlet küçültülecek veya bütçe gelirleri(vergiler) artırılacaktı (Boratav, 1989). Bütçe harcamalarının kısılması yoluna gidildi. Bütçeden yapılan desteklemeler ve sübvansiyonlar kaldırıldı, kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi hedeflendi. Devletin ekonomideki payı küçültülerek, serbest piyasanın alanı genişletilmek istendi. Serbest piyasa mekanizmasının çalışmasını önleyen tüm engeller kaldırıldı. Fiyatların ve faizin, serbest piyasada belirlenmesi ilkesi benimsendi. Sermaye Piyasası Kurulu oluşturuldu, sermaye piyasası yeniden düzenlendi, dış ticaret ve kambiyo rejimi serbestleştirildi. İhracat ve yabancı sermaye teşvik edildi. 1989 yılında konvertibiliteye geçildi. Uluslar arası sermaye hareketleri serbest bırakıldı. Türkiye ekonomisi globalleşme sürecinin bir parçası haline geldi. 1980 İstikrar önlemleri ile başlayan bu süreç geniş bir biçimde kamu maliyesinde kendini hissettirdi. Tablo 9, 1980-2005 yılları arasında Konsolide devlet bütçesi giderleri, gelirleri ve açıklarının gelişimini göstermektedir.


Yıllar Ödenek Yılsonu Harcama Gelir Tahmin Tahsilat Açık Gelir/Harcama

1980

770.040

1.384.546

1.147.552

720.040

988.227

-159.325

86,1

1981

1.558.743

1.931.260

1.632.962

1.498.743

1.536.448

-96.514

94,1

1982

1.804.708

2.159.452

1.764.895

1.739.708

1.622.165

-142.730

91,9

1983

2.600.000

3.459.423

2.914.818

2.450.000

2.695.633

-219.185

92,5

1984

3.285.000

4.981.621

4.278.255

3.535.500

3.769.963

-508.292

88,1

1985

5.542.182

6.717.042

6.493.304

5.042.200

5.980.148

-513.156

92,1

1986

6.686.364

9.082.541

8.311.421

6.750.000

7.153.603

-1.157.818

86,1

1987

10.202.250

13.480.634

12.790.981

10.120.000

10.444.630

-2.346.351

81,7

1988

19.693.000

23.133.000

21.446.000

18.429.000

17.587.000

-3.859.000

82,0

1989

30.284.000

39.860.000

38.871.000

30.956.000

31.369.000

-7.502.000

80,7

1990

59.672.000

68.781.000

68.355.000

53.860.000

56.573.000

-11.782.000

82,8

1991

96.065.000

133.950.000

132.401.000

105.321.000

99.085.000

-33.316.000

74,8

1992

207.867.000

221.796.000

225.398.000

175.880.000

178.070.000

-47.328.000

79,0

1993

397.181.000

507.888.000

490.438.000

366.400.000

357.333.000

-133.105.000

72,9

1994

818.840.000

957.573.000

902.454.000

727.000.000

751.615.000

-150.839.000

83,3

1995

1.330.921.000

1.808.465.000

1.724.194.000

1.409.000.000

1.409.250.000

-314.944.000

81,7

1996

3.510.989.000

4.114.147.000

3.961.308.000

2.650.000.000

2.727.958.000

1.233.350.000

68,9

1997

6.254.921.000

8.364.230.000

8.050.252.000

6.254.921.000

5.815.099.000

-2.235.153.0

00


72,2

1998

14.789.475.000

16.193.668.000

15.614.441.000

10.800.000.000

11.811.065.000

-3.803.376.0

00


75,6

1999

27.143.467.000

28.667.598.000

28.084.685.000

18.030.000.000

18.933.065.000

-9.151.620.0

00


67,4

2000

46.713.341.000

49.531.993.000

46.705.028.000

32.585.000.000

33.440.143.000

-13.264.885. 000

71,6

2001

48.360.006.000

82.821.821.000

80.579.065.000

49.300.000.000

51.542.970.000

-29.036.095. 000

64,0

2002

98.131.000.000

120.581.783.000

115.682.350.000

71.218.000.000

75.592.324.000

-40.090.026. 000

65,3

2003

145.949.120.000

147.134.900.000

140.454.842.000

100.782.000.000

100.250.427.000

-40.204.415. 000

71,4

2004

149.945.082.000

156.879.653.000

141.020.860.000

104.109.000.000

110.720.859.000

-30.300.001 .000

78,5

2005

155.627.544.000

162.065.266.000

146.097.573.000

126.490.082.000

137.980.944.000

-8.116.629.0 00

94,4

Kaynak:Maliye Bakanlığı, www.Bumko.gov.tr



Tablo 9: Konsolide Devlet Bütçesi Harcamaları ve Gelirlerinin Gelişimi(1980-2005) (Milyon TL)

Konsolide devlet bütçesi açıkları, 1980 lerde cari ve sabit fiyatlarla arttı. 1980 istikrar önlemlerinin temel hedeflerinden birisi olan bütçe açıklarının azaltılması ancak iki yıl gerçekleşebildi. 1984 sonrasında, bütçe açıkları artan oranlı bir yükseliş eğilimi gösterdi. Kısmen harcamaları kısıcı politikadan vazgeçildi, 1984 sonrasında harcamaların hızla artması, buna karşın gelirlerin artırılmaması bütçe açıklarının giderek büyümesine yol açtı. Açıkların, 1980 lerde Gayri Safi Milli Hasıla'daki payı ortalama %4-6 arasında değişmektedir. Açıkların, borçlanma ile finanse edilmesi bütçe açıklarını artırdığı gibi bütçenin bileşimini de değiştirdi. Yatırımlar azaldı, transferler arttı.

İstikrar önlemlerinin temel hedeflerinden birisi, Konsolide bütçe harcamalarını azaltmaktı. İstikrar önlemlerinin ilk yıllarında sabit fiyatlarla kamu harcamaları azaldı. 1980-84 yılları arasında konsolide bütçe harcamaları reel olarak düştü. Harcamalarda kısıntı cari ve yatırım harcamalarında yapıldı. Cari harcamaların toplam harcamalar içindeki payı %41.6'e, yatırım harcamalarının payı %21'e düştü, transfer harcamalarındaki yükseliş devam etti. 1985 sonrasında ise, Konsolide bütçe harcamaları seçimlere ve bunalımlara paralel olarak arttı ve azaldı, istikrarlı bir seyir izlemedi. Cari harcamalar, 1985-89 yılları arasında ortalama %39'a kadar geriledi, 1987 ve 1988'de ise düşebileceği en alt sınıra kadar çekilerek %35 olarak gerçekleşti. Yatırım harcamaları, 1989 yılında %15 e kadar geriledi. Bu dönemde, transfer harcamalarının bütçe içindeki payı artmaya devam ederek, 1988 yılında % 49 a kadar yükseldi. 1989 ve 1990 yıllarında bir miktar düşse de, 1991 yılında tekrar yükselişe geçerek 1994 te %53, 1995 yılında ise 56.6 oldu. Cari harcamalar ise 1989 yılında bir miktar artırıldı, 1992 yılından sonra tekrar aşağı çekilerek, 1995 yılında %37.5 e indi.

Cari harcamalardaki yükseliş ve düşüş devletin personeline yönelik ücret politikasıyla yakından ilişkilidir. Bütçe içinde içinde personel giderlerinin payı 1990 yılında %38.7 den 1995 te, %29.2 e çekildi. Yatırım harcamalarındaki düşüş, 1990 lı yıllarda devam ederek, 1993 te %11.7, 1994 te %8.5, 1995 e ise, %5.9 a kadar azaldı. Transfer harcamaları içinde en büyük payı, iç ve dış borç faizleri oluşturmaktaydı. 1982 yılında, % 9.9 olan borç ödemeleri, özellikle 1986 dan itibaren %34'e çıkarak hızla artmaya devam etti, konsolide bütçe harcamalarının %35'ini oluşturdu. Transfer harcamalarındaki artış, devletin finansman politikasının bir sonucuydu. Örneğin 1985-1989 yılları arasında sosyal transferler %11.4'ten %9.8'e, mali transferler %4'ten %3.6'a indi. Bu düşüş 1990 larda da sürerek, sosyal transferler 1991 yılında %4.1 olarak gerçekleşti. Mali transferlerde düşüş devam ederek 1992 de %2.7 e, 1993 te 1.6 a 1994 te ise 1.4 e kadar geriledi.

Cari ve yatırım harcamalarının azaltılması, devlet hizmetlerinin kalitesini etkiledi. Ayrıca, transfer harcamalarının devlet bütçesinin yarısına yakınını oluşturması bütçenin Maliye, Hazine ve temel hizmetler arasında(savunma, güvenlik, adalet gibi) paylaşılması sonucunu verdi. Örneğin, 1990 yılında borç faizleri artı genel hizmetler, bütçenin %56 sını oluşturuyor, eğitim kültür, sağlık, sosyal ve yatırım hizmetleri için bütçenin %44 i kalıyordu. Oysa, 1995 yılında ilk iki hizmet için bütçenin %71.2 sini ayırmak gerekmekte, ikinci hizmet grubu için ise, %28.8 kalmaktadır. 1980 lerin ortalarından itibaren, bütçe açıklarının iç ve dış borçlanma ile finansman politikası bütçeyi bir transfer bütçesi haline getirdi. Özellikle, 1980 lerin sonlarından itibaren transferlerdeki artış, sosyal hizmetler ve yatırımların azalması pahasına gerçekleşti. Bunun sonucunda, Konsolide bütçe harcamalarının gelişimi, düzeyi ve niteliği Türkiye'nin iktisadi gelişmişlik düzeyi ve nüfus artış hızı ile uyumlu bir gelişim gösteremedi. Çeşitli altyapısal eksiklikler, sağlık ve eğitim sorunlarını artırdı. İnsan hayatının niteliğini etkileyen hizmetler yapılamadı.

Kamu gelirleri, 1980 yılı sonrasında Konsolide bütçe harcamalarını karşılayacak artışlar göstermedi. Finansman politikası borçlanma temelinde oluşturuldu. İç ve dış finansman kaynakları bütçe açıklarının finansmanında geniş bir biçimde kullanılmaya başlandı. 1983 yılına kadar emisyondan bir finansman aracı olarak faydalanılırken, doğrudan piyasadan borçlanma yoluna geçildi. 1989 yılında tam konvertibiliteye geçilmesiyle birlikte yüksek faiz, düşük kur politikasının etkisiyle sermaye girişleri arttı. Bu süreç, bir sarmal döngüyü beraberinde getirdi, bütçe açıkları giderek büyüdü, devlet giderek daha yüksek faizlerle daha kısa dönemli borçlanmak zorunda kaldı, bu nedenle piyasalarda istikrarsızlık arttı. Öte yandan, finans piyasaları cazip hale geldi, yatırımlar reel kesimden parasal kesime aktı. Bu dönemde, vergi politikasının amacı ise kaynak dağılımını teşviklerle etkilemekti, verginin iktisadi fonksiyonu ön plandaydı. Bunun sonucunda vergi gelirlerinin mali yönü, devlete gelir sağlama fonksiyonu geri planda kaldı. Dolaylı vergiler ve borçlanma temel finansman kaynakları haline geldi. Finansal kesimin vergilendirilmesinden kaçınıldı.

Konsolide bütçe gelirlerinin konsolide bütçe harcamalarını karşılama oranı, 1981-83 döneminde ortalama %89 olurken, 1984 te %74 e indi, daha sonra %80 civarına çıktı. Bu şu anlama gelmektedir; Konsolide bütçe harcamalarının ortalama %20 si bütçe gelirleri ile karşılanamamaktadır. Vergi gelirlerinin Konsolide bütçe harcamalarını karşılama oranı, 1980 lerin ilk dört yılında yükselirken, daha sonra % 70 lere indi. 1987 yılından sonra ise, bu oran %70 lerin altına geriledi. 1994 yılında % 63 olarak gerçekleşti. Devletin ana gelir kaynağı olan vergi gelirlerinin, Konsolide bütçe harcamalarını karşılama oranındaki düşüş 1976 yılından sonra başladı. 1980 lerde, 1960 lar düzeyinde bir vergi geliri elde edilememesi, kamu mali sisteminin eksikliklerini açıkça ortaya koymaktadır. Vergi gelirlerinin mali bir kaynak olarak ihmal edilmesi, bütçe açıklarının kronikleşmesinde ve artmasında temel etkendi. Bütçe açıklarının nedeni, ülke gerçeklerini kavrayamayan yanlış yönlendirilen ve uygulanan vergi politikasıydı. Bunun sonuçları, 1990 ların ikinci yarısında daha bariz bir biçimde hissedildi ve devlet bütçesinin mali çıkmazı kronikleşti.
Vergiler alanında yapılan düzenlemeler

1970 lerin hızlı enflasyonist ortamında tüm vergi sistemi artan gelirleri vergilemede yetersiz kalmış, Gelir Vergisi tarife yapısı bozulmuş, vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma yaygınlaşmıştı. 1978 ve 1979 yıllarında, iki kez hazırlanan vergi reform tasarıları Parlamento'dan geçememişti. 12 Eylül döneminde ilk el atılan konulardan biri Vergi reformu oldu. Öncelikle, vergi sisteminde enflasyonun meydana getirdiği aşınmayı ve bozulmayı gidermek üzere bir düzeltme yoluna gidildi. Serbest piyasayı egemen kılmayı hedefleyen iktisat politikası doğrultusunda ihracatı ve özel sektörü teşvik edici önlemler alındı. 1980 yılının sonlarında yapılan çoğu vergi düzenlemelerinin ana amacı, enflasyonist ortamda vergi yasalarındaki aşınmayı gidermek, bütçe açıklarını finanse etmek üzere sağlıklı gelir kaynakları sağlamaktı. Ancak, 1981 yılı sonlarında yapılan düzenlemelerle giderek vergilerin iktisadi fonksiyonları ön plana alınarak, iktisadi büyümenin hızlandırılması amacı güdüldü. Vergilerin mali açıdan özlenen düzeye geldiği ileri sürülerek vergilerin kaynak dağılımını etkileme ve yönlendirme fonksiyonu ön plana alındı. Böylece, sermaye üzerinde vergi yükünü azaltmaya yönelik vergi düzenlemeleri getirilmeye başlandı. Bakanlar Kurulu'na vergi kanunlarının uygulamasında esneklik ve inisiyatif getiren hükümlerin sayısı artırıldı. Vergi teşviklerini geniş bir alana yaymak, vergi niteliğindeki bazı gelirleri fonlara aktarmak ve Türk Vergi sisteminde harcamalar üzerinden alınan vergileri köklü bir değişikliğe uğratan katma değer vergisine geçmek amaçlandı. 1983 yılında vergi düzenlemeleri vergi gelirlerinin azaltılması pahasına yapıldı, teşvik sınırları ve alanları genişletildi. 1984 yılında, Gelir ve Kurumlar vergisinde kalkınmada öncelikli yörelere yapılan yatırımlara vergi teşvikleri genişletildi ve yabancı sermaye kazançlarının vergi yükünü sıfıra indirme yetkisi Bakanlar Kurulu’na verildi. Gelir vergisinin denetiminde bir faydası olmadığı gerekçesiyle Servet Beyanı usulü kaldırıldı.

Vergi kanunlarında yer alan yıpranmış maktu vergiler ve götürü matrahlar yeniden belirlendi. Örneğin, götürü gelir vergisi matrahları, harç ve damga vergisi ile motorlu kara taşıtları vergisi tarifeleri. Vergi kanunlarında yer olan istisna ve muafiyet hükümleri yeniden gözden geçirildi, gereksiz görülenler kaldırılırken bazılarının miktar ve kapsamları daraltıldı. Bazı esnaf grupları için gelir vergisi muafiyetleri ve küçük çiftçi muaflığına esas olan işletme büyüklüğü daraltıldı. Bir kısım vergi stopaj oranlarında yükselmeler yapıldı. Örneğin mevduat ve tahsilat faiz kazançlarına uygulanan stopaj oranı %20 den önce %25 e daha sonra %40 a çıkartıldı.

Bazı vergi kanunlarının uygulama kapsam ve alanları genişletildi. Örneğin, işletme vergisi ve istihsal vergisi kapsamına bazı mallar dahil edildi. Gelir vergisi tarife yapısı yeniden düzenlendi, daha dik, artan oranlı bir tarife oluşturuldu. Gelir vergisinde hayat standardı esası getirildi. Hayat standardı, ücret dışı gelir sahiplerinin gelir vergisinden kaçınmalarını önlemek üzere getirilmiş bir önlemdir. Ancak, bu önlem vergi hasılatını azaltabilecek bir seri değişikliklerle yumuşatılarak uygulamaya konuldu. Serbest meslek kazançları ve gayrimenkul sermaye iratlarında istisnaların yükseltilmesi, menkul kıymet satışından doğan kazançların fiilen vergiden bağışlanması, gider karşılığı yapılan ödemeler ve dağıtılmayan faizlerden vergi kesilmemesi gibi birçok alanda vergilerin yumuşatılması yoluna gidildi. Vergi kanunlarında, ihracatı teşvik etmek dışa açılmayı kolaylaştırmak üzere birçok değişiklikler yapıldı. Yapılan ihracattan elde edilen hasılatın ilk yıl için gayri safi hasılatın %20 si, ikinci yıl ihracat hasılatının %30 u, üçüncü yıl % 15 i kurum kazancından indirilmesi kabul edildi. Yurt dışından döviz getirici işlemlere muafiyet tanındı. Yurt dışında yapılan inşaat ve onarma, teknik hizmetlerinden elde edilen kazançlar vergi dışı bırakıldı. Yatırım indiriminde öz sermaye şartı kaldırıldı. Yatırımda aktife girme esasından vazgeçildi, harcama bazına dönüldü. Yatırım indirimi ile kalkınmada öncelikli bölgelerde masrafların %60 ı kurumlar vergisi matrahından indirilebilmesi mümkün kılındı.

Finans piyasalarını teşvik etmek üzere, menkul kıymet yatırım ortaklıkları ya da fonlarının portföy işletmeciliğinden doğan kazançları vergiden istisna edildi, itibari değerin altında menkul kıymet satışından doğan zararların matrahtan düşülmesi, finansman fonlarına vergi ertelemesi getirildi. Vergi Usul Kanunu ile şirketlere sağlanan destek genişletildi, kusur-ağır kusur, kaçakçılık tanımlaması yumuşatılırken yeniden değerleme ve müsamahalı amortisman uygulamasına olanak verildi. Kara para ve servetler vergilenmek istendi, vergide 1981 yılında %20 olan oran 1983 yılında %1 e indirildi, ancak beklenen verim elde edilemedi. Peşin vergi uygulamaya kondu, ancak tepkiler nedeniyle yürürlükten kaldırıldı. Tarım kesiminde gelir vergisi yasasının getirdiği muafiyet sınırlarını daraltan düzenlemeye karşı tepkileri yumuşatmak üzere vergi muafiyetlerini artıran bir düzenlemeye gidildi. Vergilerde, sınama yanılma yöntemine benzer bir biçimde uygulamada değişiklikler yapıldı. Bu dönemde çıkarılan vergi kanunları ile Bakanlar Kurulu'na geniş yetkiler sağlandı.

1985 yılında uzun süredir hazırlıkları yapılan Katma Değer Vergisi(KDV) uygulamasına geçildi. Katma Değer Vergisi'nin yürürlüğe girmesiyle, karmaşık bir durumda olan gider vergilerinin çoğu kaldırıldı. Dahilde ve İthalde Alınan İstihsal Vergisi, Nakliyat Vergisi, PTT hizmetleri vergisi, İlan ve Reklam Harcamaları Vergisi, İşletme Vergisi, Spor Toto Vergisi, Şeker İstihlak Vergisi kaldırıldı. 1986-1990 yılları arasında, vergi istisna ve muafiyetlerinin genişletilmesi yönünde düzenlemeler yapılarak, bir yandan da teşvik politikasının sınırları giderek genişletildi. Banka ve Sigorta Muameleleri vergisi % 1 e indirildi. Gelir vergisi tarifesi yeniden düzenlenerek, ilk gelir dilimi için miktar değiştirilerek, %25 vergi konuldu. Katma Değer vergisinde istisnalar artırıldı, KDV oranları yeniden düzenlendi, Motorlu Kara Taşıtları, Taşıt Alım Vergisi ve Damga vergisine zamlar yapıldı. Katma Değer Vergisi'nin gıda maddeleri üzerinden önce %3 olan oranı %5 e daha sonra %8 e çıkarıldı.

1990 yılında kamu gelirlerinin kaynak yaratma fonksiyonu üzerinde duruldu. KDV, dolaylı vergiler artırılarak mali kaynak sağlanmak istendi. 1994 ve 1995 yılında vergilerde marjinal düzenlemelere gidildi. Mevcut vergi sistemini değiştirecek, bütçeye yeterli geliri sağlayacak köklü düzenlemeler yapılamadı. 1993 yılında vergi borcu olanlar ilan edilmeye başlandı. 1994 yılındaki vergi düzenlemeleri 5 Nisan Önlemler paketi ile ilişkiliydi. Buna göre Katma Değer Vergisi, Motorlu Taşıtlar Vergisi, Taşıt Alım Vergisi, Damga Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, Akaryakıt Tüketim Vergisi ile Harçlar kanununda değişiklikler yapıldı. Ücretlilere vergi iadesinde aylık ödemeden yıllık ödemeye geçildi. Bir defaya mahsus olmak üzere Net Aktif Vergisi yürürlüğe konuldu, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinden %10 ek vergi alındı. Ayrıca, ek emlak vergisi alındı, lüks araba, yat, helikopter gibi taşıt araçlarına ek vergi getirildi. 1995 yılında, Vergi Usul Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle vergi kaçakçılığını önlemek üzere, Türkiye'de bulunan her gerçek ve tüzel kişiye bir vergi numarası verildi. Ayrıca, akaryakıt tüketim vergisi ve taşıt alım vergisi oranları artırıldı. KDV, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi'nde çeşitli düzenlemelere gidildi.


Yüklə 431,17 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin