Hacibu’l-Hüccab: Haciblik, Memlûklerde önemli görevlerden biriydi. XIII. asrın sonlarıyla XIV. asrın ilk yarısı içerisinde Naibü’l-Kâfil ve Atabeglikten sonra gelen bir makamdı. Hacibü’l-Hüccabın vazifesi, ya sultanın emriyle veya Naibü’s-Saltana’nın direktifleriyle askerlere ait bütün işleri kontrol etmek, emirler ve askerler arasındaki problemleri halletmek ve ıkta davalarını çözmek veya feshetmek gibi görevlerdi.
Hacibü’l-Hüccabların ıktaları olmayıp, mahkeme harçlarından aldıkları para ile geçinirlerdi. Eyaletlede de haciblik vardı. Bu eyaletlerdeki Hacibü’l-Hüccablar, Naibü’s-Saltanaların gıyabında onlara vekâlet ederlerdi.
Devâdar: Devâdar veya Devettar, sultan tarafından başkalarına yazılacak mektup, ferman ve tahriratı gideceği yere sevk ve tebliğ etmek bunun görevleri arasındaydı. Ayrıca sultana takdim edilen menşur, ferman ve arzuhalleri sultana arz eylemek ve saraya girmelerine müsaade edilecek kimseler hakkında sultana danışmak veya sultanın huzuruna çıkacaklara merasim ve kabul kaidelerini öğretmekte hep Devâdarın görevleri arasındaydı.
Emîr-i Candar: Candar, muhafız demektir. Emîr-i Candar ise, muhafızlık görevi yapanların emîri demektir. Sultanın kapıcıları ve perdedarları da Emîr-i Candarın emri altında idiler. Sultan birisini tevkif ettirmek veya öldürtmek istediğinde bunu Emîr-i Candar vasıtasıyla yapardı. Emîr-i Candarın nezareti altında Zeredhane denilen yüksek tabakanın ve siyasi suçluların konulduğu bir hapishane vardı.
Emîr-i Candar ve maiyeti sultanın etrafında dolaşıp onu muhafaza ederlerdi. Emîr-i Candarın rütbesi Binler Emîri idi. Bunun yardımcısı ise Emîr-i Tablhanedendi, diğer bir görevi de, hükümdara gelen postayı Devâdar ve Katib-i Sır’la beraber onu sultana takdim ederlerdi.
Dostları ilə paylaş: |