ÜÇÜNCÜ fasilarafat ve müzdeliFE'de telbiYE



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə9/19
tarix27.12.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#86768
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   19

366) “Ka'be'yi koruyacak Rabbi vardır."

Abdü'l-Muttalib'in Fil ordusu kumandanı Ebrehe'ye söylediği sözüdür. Ebrehe Ka'be'yi tahribe gelirken askeri Abdü'l-Muttalib'in develerinin yağma edince Abdü'l-Muttalib onları istemek üzere gittiğinde, Ebrehe; Ka'be'yi yıkma diyorsunuz, halbuki sizin şerefiniz Ka'be ile kaaimdir, dediği vakit Abdü'l-Muttalib kendisine bu cevabı vermiş ve Beyt'in Sahibi de Beyt'i korumuştur. Suyuti ve diğerleri böyle anlattı.



367) “At üzerinde gelse de sailin hakkı vardır."

Hadisi İbn-i Rebi Ahmed'den rivayet etti ve dedi ki: Ahmed b. Hanbel; sokakta dolaşan iki hadisi var ki, bunların aslı yoktur. Birisi bu hadis, diğeri de, "Yevmu nahrikum…" hadisidir. Iraki'nin bu sözü garibdir. Çünkü hadisi, Sehavi zikrettiği gibi Ahmed ve Ebu Davud Hasen b. Ali'den mevkuf olarak rivayet etmişlerdir. Iraki senedinin ceyyid olduğunu söyledi ve diğerleri de buna uydular, dedi. Ebu Davud ise sükut etti. Fakat İbn-i Abdü'l-Berr, kuvvetli olmadığını söyledi. Suyuti'nin beyanına göre, Iraki bu hadis hakkında Ahmed'den rivayet edilen sözün doğru olmadığını söyledi. Çünkü Ahmed Müsned'inde bu hadisi sened-i ceyyid ile rivayet etti. Ravileri de sikattandır. Suyüti de, Ahmed Zühd'ünde Salim İbn-i Ebu Leheb'den şöyle rivayet ettiğini söylemiştir:

"İsa Aleyhisselam, "Gümüş dizginli at üzerinde gelse de sailin sende hakkı var." buyurmuştur. Ayrıca Buhari Tarih'inde Ebu Hüreyre yolu ile Enes'den merfu olarak "At üzerinde kasılmış olarak olduğu halde gelse bile bir hurma yarısı ile olsa da sailin sende hakkı vardır." demiştir. (Yevmu savmiküm) hadisi hakkında izahat gelecektir.

368) “Allahu Teala aklı yarattığı vakit ona; o yana, bu yana dön, diye emrettiği hakkında rivayet edilen hadis.”

(Buna dair izahat yukarıda geçti.) Zerkeşi bilittifak mevzu olduğunu söylemiştir. Suyuti diyor ki: İbn-i Teymiye de aynı fikirdedir. Halbuki ben aslını buldum. Abdullah b. Ahmed Zevaid-i Müsned'inde Ali b. Müslim, Yesar, Ce'fer, Malik b. Dinar ve Hasan-ı Basri yolu ile merfu olarak; "Allahu Teala aklı yarattığı vakit; dön öteye, diye hitap etti. Akıl döndü. Dön öteye, diye hitap etti, yine döndü. Bunun üzerine Allahu Teala:

“Ey akıl, senden sevimli bir yaratık halk etmedim, seninle alır ve seninle veririm." mealinde rivayet etti. Bu rivayet mürsel olmakla beraber isnadı ceyyiddir. Taberani'nin Evsat'ında mevsul olarak Ebu Hüreyre'den iki zayıf isnad ile rivayet edilmiştir.

369) “Hazret-i Ali diyor ki: Resul-i Ekrem'in cenazesi yıkandığı vakit kirpikleri üzerinde yığılan suyu içtim ve gelmiş ve gelecek ilimlere sahip oldum."

Nevevi, bu rivayetin sahih olmadığı söyler. Ben de derim ki: Şiilerin, "Resul-i Ekrem'in göbeğinde yığılan suyu Hazret-i Ali içtiği için bıyıkları büyümedi. Biz de onu uyarak bıyıklarınızı kesmeyiz." dedikleri sözün aslı yoktur. Aslı da fer'i batıl bir sözdür.



370) “Taş taş Ka'be'yi yıkmak bir Müslümanı öldürmekten ehvendir."

Sehavi diyor ki: Bu ifade ile bir hadis bulamadım. Fakat bu ma'nada Taberani'nin Sağir'inde Enes'den rivayet edilen, "Haksız olarak bir Müslümana eziyet eden, Allah'ın Beyt'ini yıkmış gibi olur." hadisi vardır.



371) “Sizden biriniz taşa bile hüsn-i zan etse mükafatını görür."

İbn-i Teymiye mevzu olduğunu söyler. İbn-i Kayyim ise; bu söz, taşlara hüsn-i zan eden, putperestlerin sözüdür, dedi. İbn-i Hacer, Askalani, aslı olmadığını söyledi. Şu rivayet de bunun gibidir: "Bir şeyde fazilet olduğunu öğrenip inanarak o işi yapan kimseye gerçekte öyle olmasa da Allahu Teala sana katını verir." Ben derim ki: İzz b. Cemaat "Mensek-i Kebir"inde senedsiz ve isnadsız olarak Cabir'den aynı bu mealde bir hadis rivayet etmiştir. Bu daha ileride açıklanacaktır.



372) “Livata eden bir deniz suyu ile yıkansa da yine Kıyamet gününde cenabet olarak gelir."

Deylemi senedli ve merfu olarak Enes'den rivayet etmiştir. Aynı mealde başka ifade ile de rivayet edilmiştir. Fakat Sehavi diyor ki: Bu ve bu ma'nada olan bütün rivayetler batıldır.



373) “Dilenci doğru konuşsa, yani gerçekten muhtaç olarak istese, onu kovan felah bulmazdı."

Aişe ve diğer yollardan merfu olarak rivayet edilmiştir. Sehavi'nin anlattığına göre İbn-i Abdü'l-Berr senedlerinin kuvvetli olmadığını, İbn-i Medeni aslı olmadığını, Askalani, Ukayli bir husustaki rivayetin hiçbirinin sahih olmadığını söylemişlerdir. Zerkeşi'nin anlattığına göre de Ahmed aslı olmadığını söylemiştir. Fakat bu ma'nada ve lafzan buna yakın bir hadis varid olmuştur. O da; "Eğer yoksullar yalan söylemese onları reddeden felah bulmazdı." hadisidir. Bu hadisi Taberani Kebir'inde Ebu Ümame'den merfu olarak rivayet etmiştir.



374) “(Resul-i Ekrem, oğlu için) Eğer İbrahim yaşasaydı peygamber olurdu."

Nevevi Tehzi'binde bu hadisin batıl ve gaybden haber vermeğe cür'et ve büyük tehlikeye atılmak olduğunu söyler. İbn-i Abdü'l-Berr de Temhid'inde; bunun ne demek olduğunu anlıyamadım. Nuh aleyhisselam'ın da oğulları var idi. Hiçbiri peygamber değildi. Eğer peygamber çocuklarının peygamber olmaları lazım gelse herkesin peygamber olması icab ederdi. Çünkü hepsi Nuh Peygamber'in evlatlarıdır. Abdü'l-Berr'in bu sözünün garabeti meydandadır. Çünkü böyle olsa da mutlak zürriyetinin değil, kendi sulbünden gelen çocuğun peygamber olması düşünülür. Bununla beraber mutlak-ı külliye'de değil hususiyet-i cüz'iyyededir. Yani Resul-i Ekrem'in oğlu İbrahim'in peygamber olmasından diğer peygamber çocuklarının da peygamber olması ma'nası düşünülemez. Şayet bu sözü Resul-i Ekrem söyledi ise, bu gibi bahanelerde buna i'tiraza lüzum yoktur. İbn-i Mace ve diğerlerinin İbn-i Abbas'dan rivayetinde: İbrahim öldüğü vakit Rasul-i Ekrem;

"Onun Cennet'te süt anası var. Yaşasaydı sıddiyk ve peygamber olurdu.” Ebu Şeybe İbrahim b. Osman'ı Vasıti vardır. Bu adam zayıfdır. Fakat bunun üç rivayet yolu var ki, herbiri yekdiğerini takviye eder ve buna Allahu Teala'nın, "Muhammed sizden hiçbir erkeğin babası değil, fakat Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonudur." ayet-i celilesi de delalet etmektedir. Bu ayette Resul-i Ekrem'in erginliğe eren erkek çocuğu olmadığına, çünkü; çocuk babasının sırrıdır, denildiği gibi oğlunun da kalbinin özü olması ve yaşasa peygamber olması gerektiğine, peygamber olsa da Resul-i Ekrem'in son peygamber olmıyacağına işaret vardır. İbn-i Hacer-i Mekki'nin sözü ve kazıye-i şartiyye mukaddemin vukuunu istilzam etmez, diye te'vili ve Nevevi'nin de İbn-i Abdü'l-Berr gibi inkara kalkışması, bu te'villeri bilemedikleri içindir, demek cidden uzaktır. Yüce imamların bunları bilememesine imkan yoktur. Söz mukaddemin fark-ı vukuundadır. Ma'na bakımından, "Benden sonra peygamber olaydı, Ömer peygamber olurdu." hadisi bu rivayete yakındır. Bu hadisi Ahmed ve Hakim Ukbe b. Amr'dan merfu olarak rivayet etmişlerdir. Ben de derim ki: Eğer oğlu İbrahim yaşayıp peygamber olsa ve Ömer de peygamber olsa yine Resul-i Ekrem'e tabi olacaklardır. Nitekim Hızır ile İlyas Hazret-i İsa'ya tabi idiler. O zaman Allahu Teala'nın "Hateme'n-Nebiyyin" kelamına münafi düşmezdi. O zaman ayetin manası, "Şeriatını nesh edecek ve ümmetinden olmayacak bir peygamber gelmezdi." demek olur. Bunu, Musa hakkında; "Sağ olsa bana uymaktan başka çaresi kalmazdı." hadisi te'yid eder.

375) “Eğer Allahu Teala burulmuş insanlarda hayır bileydi onlardan Allah'ı tevhid edecek zürriyet çıkarırdı. Fakat onlarda hayır olmadığını bildiği için onları burdurdu."

Senedsiz olarak İbn-i Abbas'dan merfuan rivayet edildi ise de hiçbir kimse katında sahih değildir. Bu hususta medh olsun, zemm olsun bütün rivayetler batıldır. Askalani'ye nisbet edilen rivayete iftira eden vardır. Hatta Beyhaki'nin İmam-ı Şafii'nin Menakıb'ında İmam'dan rivayet ettiği, “Dört kişiye Kıyamet gününde Allah değer vermez; Burulmuşun zühdüne, askerin takvasına, kadının emniyyetine ve çocuğun ibadetine." sözü Sehavi'nin anlattığı gibi umumi değil bazı kimseler içindir.



376) “Perde kalksa da yakinim artmaz (yani böyle bir yakine sahibim)."

Bu hadis değil, Kuşeyri'nin Risale'sinde anlattığına göre Amir b. Abdullah'ın sözüdür. Meşhur olan Hazret-i Ali'nin sözüdür. Bunu mahallinde açıkladık.



377) “Eğer dünya sırf kan olsaydı, mü'minin lokması veya nasibi yine helal olurdu."

Sehavi, senedinin bilinmediğini; Zerkeşi aslı olmadığını söyledi. Suyuti sükutu tercih etti. Fakat ma'na bakımından doğrudur. Çünkü başta yiyecek bulamayınca mecburi onu yiyecek ve bu da helal olacaktı



378) “Eğer pirinç erkek bir insan olsaydı halim bir zat olurdu."

İbn-i Kayyim "El-Hüde'n-Nebevi" de merfu olduğunu söyledi. Askalani de ona uyarak; her ne kadar dillerde dolaşıyorsa da mevzudur. Hatta pirinç, ile ilgili hadislerin hepsi mevzu'dur, dedi. Ben de derim ki: Hazret-i Ali'den merfu olarak, "Dünya ve ahiretin en kabihli yemeği et, sonra da pirinçtir." rivayeti sabittir. Bu hadisi, Deylemi ve Ebu Nuaym Tıbb-ı Nebevi'de rivayet etmişlerdir.



379) “Hızır sağ olsa beni ziyaret ederdi."

Hafız Askalani, merfu olarak sabit değildir. Hafız Huneyzari, isnadı bilinmiyor, bazı yalancıların ihtilafındandır, dedi. Şeyh İbn-i Ata'nın "Letaifü'l Minen" adlı eserinde, "Hadis alimleri bunu ta'kib etmedi." sözü, imamların bu babdaki duymadıığına mübeyyindir.



380) “Sen olmayaydın ben eflaki yaratmazdın."

Hulasa da olduğu gibi Sağani mevzu olduğunu söylemiştir. Fakat ma'na bakımından sahihdir. Deylemi'nin İbn-i Abbas'dan merfu olarak rivayetinde Resul-i Ekrem buyuruyor ki:

"Cebrail bana geldi ve dedi ki: Allahu Teala buyuruyor: ‘Ya Muhammed, sen olmasan Cennet'i yaratmazdım sen olmasan Cehennem'i yaratmazdım." Diğer rivayette de; "Sen olmasan dünyayı yaratmazdım." şeklindedir.

381) “Eğer insanlar deve kığısını yarmaktan men edilseler, bunda bir şey var diye herkes onu yarmağa koyulurdu."

Bunu Gazali İhya'da zikretti. Iraki, aslını bulamadım, dedi. Ben de derim ki: Ma'nası, "Şu ağaca yaklaşmayın." ayetine ve şeytanın, "Sizi bu ağaçtan men'etmedi. Ancak melek olmanız veya daimi burada kalmanız için sizi men' etti. (yani buradan yerseniz ya melek olur, ya da ebedi burada kalırsınız.)" demek istedi, ayetine uygundur.



382) “Mü'minin korkusu ile ümidi tartılsa denk gelirdi."

Merfu olarak aslı yoktur. Makaasıd'da anlatıldığı gibi, selefden bazılarının sözüdür. Zerkeşi, hiç aslı olmadığını söyler. Fakat Suyuti Abdullah b. Ahmed'in "Zevaidü'z-Zühd" ünde Sabit-i Benani'den, "...İkisi bir gelirdi." şeklinde rivayet ettiğini söyler. "Aynü'l-İlm" şerhinde ma'nası tahkik edilmiştir.



383) “Eğer ümmetim boy otundaki hassayı bileydi, onu ağırlığınca altın ile olsa satın alırdı."

Taberani Kebir'inde Muaz b. Cebel'e isnaden ve merfu olarak Seleme b. Süleyman el-Hubbazi'den rivayet etmiştir. Sehavi'nin anlattığına göre Hubbazi yalancının birisidir. Zerkeşi diyor ki: Hadisi İbn-i Adiyy Muaz b. Cebel'den rivayet etti, fakat zayıfdır. Suyuti de mevzu olduğunu söylemiştir.



384) “Livaü'l-Hamd'i kıyamet günü Ali taşıyacaktır."

Antaki Şifa haşiyesinde diyor ki: İbn-i Cevzi bunu Mevzuat'ına aldı.



385) “Fasıkın gıybeti olmaz."

Sehavi bu ma'nada bir hadis irad ettikten sonra hulasa olarak; Ukayli, bu hadisin aslı olmadığıın, Kalanisi de münker olduğunu söylemiştir, dedi. Menufi, Hirevi hadise, hasen dedi ise de öyle değildir. Zira mütehakkıkinden olan hadis alimlerinin çoğu hadisin aslı olmayıp mevzu ve hatta münker olduğunu tasrih etmişlerdir. Ben de derim ki: Hadisi, Taberani ve diğerleri Muaviye b. Haydete'den merfu olarak rivayet etmişlerdir. Fakat senedleri zayıfdır. Hakim'in, "Şayan-ı i'timad ve sahih değildir." sözünün ma'nası da budur. Beyhaki Sünen'inde ve Şua'b'ında merfu olarak Enes'den rivayet ettiğini bir hadiste; "Haya perdesini yırtanın gıybeti olmaz." şeklinde rivayet etmiştir. Süheyli bunun da kuvvetli olmayıp isnadında zayıflık olduğunu söylemiştir. Bu beyanlardan hadisin mevzu olmayıp, rivayet yollarının teaddüd ettiğine göre zayıf li-zatihi veya hasen li-gayrihi olduğu anlaşılır."



386) “Rabbisine mülaki oluncaya kadar mü'minin rahatı yoktur."

Muhammed b. es-Sefer "Kıyamü'l-Leyl" adlı eserinde Vehb b. Münebbih'den rivayet etmiştir. Ondan merfu rivayette: "Müsterih, ancak günahları mağfiret olunan kimsedir." Bunu Sehavi zikretti.



387) “Benim Allah ile öyle anlarım olur ki, hiçbir mukarrib, melek veya resul oraya yaklaşamaz."

Sofilerin ağzında dolaşan bir sözdür. Kuşeyri'nin Risale'sinde; "Benim öyle anlarım olur ki, Rabbimden başka kimse beni istiab edemez." şeklindedir. Ben de derim ki: Melek-i makarrebden, Cebrail'i; Nebiyy-i Mürsel'den de kendini kasdetmiştir. Bununla istiğrak ve mahv-ı fena makamına işaret etmiştir.



388) “Ümmeim üzerine en çok korktuğum kadın ve içki fitnesidir."

Sehavi hadisi rivayet etti ve bu hususta bir şey söylemedi. İbn-i Rebi, her ne kadar lafzını isnadlı olarak bulamadımsa da şahidleri pek çoktur. Doğrudur. Zira Deylemi de senedsiz ve Hazret-i Ali'ye merfu olarak aynı hadisi rivayet etmiştir.



389) “Şu köşenin (duvarın) ardında ne var bilemem."

Askalani aslı olmadığını söylemiştir.



390) “Yağlı insan felah bulmaz."

İmam Şafii'nin sözüdür. İmam Muhamed b. El-Hasen diyor ki: Çünkü aklı başında olan adam dünya ve ahiret sıkıntısından kurtulamaz. Bu sıkıntılar arasında şişmanlamak ve semizlenmek imkansızdır. Şişenlerin böyle bir sıkıntıları yok demektir. Bu gibi insanlar da hayvanlar gibidir. Buhara’lı Şeyh Seyfü'd-Din için şöyle bir şiir söylerler: "Aşıkların benzi soluk ve vücutları hafif olur. Sen ise gerçekten yağlısın." Ben de derim ki: "Aşık onların tabiatına aykırı düştüğü için zayıflarla, benim tab'ıma uygun olduğu için bana gıda oldu."



391) “Altın, gümüş ve para sahibi felah bulmaz."

Deylemi müsned ve merfu olarak Ebu Hüreyre'den rivayet etti. Fakat İbn-i Adiyy, İbn-i Uyeyne'nin kelamı olup Resul-i Ekrem'den münker olarak rivayet ettiğini söyler.



392) “Namaz kılarken aşikare okuyan insaf etmemiştir."

Askalani: Bunu hadis olarak bilemiyorum. Zaten Resul-i Ekrem'in; "Bazıları bazılarının yanında aşikare okumasın." hadisi buna lüzum bırakmaz. Bu ise sahihdir.



393) “Mantık ve cedel ilmine dalanlar, ameli terkederler."

Her ne kadar Gazali bunu İhya'da yazmışsa da, Iraki aslı olmadığını söylemiştir.



394) “Allahu Teala'nın cahillerden velisi yoktur. Eğer veli edinecek olsa, onu cahil bırakmazdı (yani önce ilim sahibi eder, sonra veliliğe yükseltirdi.)"

Lafzı sabit değil. Sehavi, merfu olarak bulunmadı, dedi.



395) “Kimse kimseyi horlamaz. Horlarsa illa ilim ve edebi ondan men eder."

Sehavi batıl olduğunu söylemiştir.



396) “Çarşamba günü başlanılan iş tamamlanır."

Sehavi, aslını bulamadım, dedi. Taberani'nin Evsat'ında Cabir'den merfu olarak rivayet ettiği, "Çarşamba günü şu'mlu gündür." hadisi bunu nakzeder ki, bu da zayıfdır. Doğrusu ise kafirler hakkındadır. Yani iyiler için uğurlu, fakat kafirler için uğursuzdur. Bizim imamlarımızdan sahib-i Hidaye bu hadise dayanarak Çarşamba günü derse başlardı. Askalani diyor ki: Çarşamba günü, uğursuz tanınmasından Allah'a şikayet etmiş, Allahu Teala da, senede başlanan her işi tamamlarım, diye kendisine va'd etmiştir. Allah bilir.



397) “Dosta götüren yol uzak sayılmaz."

Zinnun-ı Mısri'nin sözüdür. "Aşıka Bağdad uzak değil." sözü de bu ma'nadadır.



398) “Ne vakit zamandan şikayet ettimse akabinde o zamana ağladım."

İbn-i Abbas'ın sözüdür.



399) “Öldüren, ölende bir günah bırakmaz."

İbn-i Kesir Tarih'inde; bu lafz ile aslı bilinmemiş, fakat ma'nası sahihtir. Nitekim İbn-i Hayyan, Hibban'ın İbn-i Ömer'den merfu olarak, "Kılıç hataları mahveder." ve Beyhaki merfu bir hadisde, "Öldürülenler üç sınıftır. " dedi. Ve bunu zikrettikten sonra bir de kendi kendini öldüreni ve muharebede şehid olanı zikretti. Ve; kılınç bunun hatalarını mahveder, fakat münafığın bir şeyini mahvetmez, dedi. Suyuti de; bu hadisi İbn-i Hibban Utbe b. Ubeyd'den, Deylemi ve Ebu Nuaym de Hazret-i Aişe'den, "Sabrederek ölenlerin günahları mahvolur." Ayrıca Said b. Mansur'un Amr b. Şuayb'den aynı mealde bir rivayeti olduğu gibi Beyhaki ve Şua'b'ında Evzai'den, "Mazlumen öldürülenlerin günahları bağışlanır." şeklinde rivayeti vardır.



400) “Bir kişiye iki kere üstünlük taslanmaz."

Hadis değil eskilerin sözüdür. Dineveri "Mücalese" sinde Ashab'dan Arabın biri, "Bir kişiye iki defa gitmem, yani bir def'a gittiğim vakit o gelmezse ben de bir daha ona gitmem" dedi. "Mü'min bir delikten iki def'a ısırılmaz." sözü de bunu te'yid eder. Yine Esmai diyor ki: "Bir kişi bana kibir eden kimseye ben de kibir ederim." dedi.



401) “Kimse hasedden kurtaramaz."

Sehavi diyor ki: Bu lafz ile böyle bir hadis bulamadım. Fakat ma'na bakımından "Nüzhetü'l-Huffaz" da Ebu Musa'l-Medini'nin Enes'den senedli ve merfu olarak rivayet ettiği uzun bir hadisde, "Adem oğullarının hepsi hasuddur." diye rivayet varsa da senedi zayıfdır.



402) “Kısa boylu hikmetten, uzun boylu da ahmaklıktan hali değildir."

Sehavi; böyle bir hadis bulmadım, fakat Hazret-i Aişe'den merfu olarak gelen rivayette, "Hayır, uzuna mail orta boylu insanlardadır." mealinde bir rivayet vardır. Nitekim Resul-i Ekrem de aynı boyda idi. Hasen b. Ali'den gelen bir rivayette de, "Uzun boyluların çoğunlukla ahmak oldukları..." bildirilmektedir.



403) “Başkasına derecesinden fazla hürmet eden kimse, onun yanında olduğu nisbetten daha aşağı düşer."

Merfu olarak bulunmamıştır. Fakat Beyhaki, Menakıb-ı Şafii'de Şafii'den rivayet ederek der ki: "Kime olduğundan fazla hürmet gösterdimse o nisbette benim mevkiim onun yanında düştü." şeklinde rivayet etmiştir.



404) “Dostlara meclis dar gelmez."

Deylemi senedsiz ve merfu olarak Hasen'den rivayet etti. Beyhaki de Şua'b'ında Zinnun-i Mısri'den böyle bir söz rivayet etmiştir.



405) “Senin hakkında Allah'a isyan edene, onun hakkında Allah'a itaat edene yaptığım gibi ikab etmem."

Hadisi Sehavi yazdı, fakat üzerinde konuşmadı.



406) “Allah katında, gönül almaktan daha üstün bir şey yoktur."

Sehavi, hadisi merfu olarak bulamadım, dedi.



407) “Veliden çocuğu ayrılmaz."

Üstazımız aslı olmadığını söyedi. Ben de derim ki: Lafzı bakımından mevzu, manası bakımından batıldır.



408) “Herhangi bir sözde niyyet samimi olursa, bu samimiyet o sözü şereflendirir."

Hatib merfu olarak bilinmediğini ve belki İbn-i Harun'un sözü olduğunu söylemiştir.



409) “Aziz olan her şey sonunda hakir olur."

Bu, Buhari'nin Enes'den rivayet ettiği, "Dünyalıkta yükselen her şeyi Allahu Teala düşürür." sahih hadisin ma'nasıdır.



410) “Ebu Bekr'in size üstünlüğü, fazla namaz ve orucu ile değil, fakat kalbinde yerleşen bir şey iledir."

İhya'da rivayet edilen bu hadisin merfu olarak bulunamadığını Iraki söylemiştir. Hakim-i Tirmizi'nin Nevadir'inde, Bekr b. Abdullah el-Müzeni'nin sözü olduğu söylenmektedir.



411) “Çok ezan okunan memlekette soğuk azalır."

Deylemi, senedsiz olarak Hazret-i Ali'den rivayet etmiştir. "El-Leali" de de aynı mealde bir hadis varsa da mevzu'dur.



412) “Bardak her daim salim kalamaz."

Hadis değildir.



413) “Neş'e giren ev, göz yaşı ile dolar."

Iraki diyor ki: Bunu İbn-i Mübarek, İkrime b. Ammar'dan, o da Yahya b. Kesir'den mürsel olarak rivayet etmiştir.



414) “Her gece bir münadi: Ey mezardakiler! Kimlere gıpta ederseniz? Onlar da: Camilere devam edenlere.."

Aslı bulunmamıştır.



415) “Her toplum arasında bir veli bulunur, fakat ne onlar bilir ve ne de kendisi kendisini bilir."

Aslı yok, batıl bir sözdür. Çünkü bazan bir cemaat, küfür ve isyan üzere olan kötü kimseler olabilir. Senedi sahih olsaydı te'vil yolları bulunurdu.



416) “Her peygambere kırkından sonra peygamberlik verilmiştir."

Zerkeşi'nin beyanına göre, İbn-i Cevzi mevzu olduğunu söylemiştir. Suyuti bu hususta sükut etmiştir. Ben de derim ki: Yahya Aleyhisselam hakkındaki, "Biz ona hükmü, sabi iken verdik." ayetiyle, Yusuf Aleyhisselam hakkındaki "Elbette onların sana bu yaptıklarından onlara haber veririz." ayet-i celilerinin sarahatine aykırı düşer. Şayet doğru ise, çoğunluğa hamledilir.



417) “Ateşin kuru odunu yakması, gıybetin hasenatı mahvetmesinden daha sür'atli değildir."

Iraki, İhya'da zikredilen bu rivayetin aslını bulamadım dedi.



418) “Gökler yerler beni almadı, fakat mü'minin kalbine sığdım."

Iraki, İhya'da zikredilen bu rivayetin aslı olmadığını söylemiştir. İbn-i Teymiye, Resul-i Ekrem'den ma'ruf bir senedi olmayan İsrailiyatda mezkur olduğunu söyler. "Zeyl" de ise doğru olduğunu fakat, "Mü'minin kalbi bana imanı ve sevgimi aldı." manasında olduğunu, yoksa kalbe hulul i'tikadı küfürdür, dedi. Zerkeşi mülhidlerin uydurması olduğunu söyledi. Suyuti diyor ki: Ahmed, Vehb b. Münebbih'den;

"Allahu Teaela gök kapılarını Harkil açtı. Harkil arşa baktı ve; Allah’ım, Sen'i noksan sıfatlardan tenzih ederim. Sen'in şanın en yücedir, dedi. Allahu Teala; yer ve gökler beni istiab edemedi, fakat vera sahibi ve yumuşak mü'min olan kulumun kalbi beni istiab etti, buyurdu. Burada Allahu Teala'nın, "Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik. Onlar bu yükü taşımaktan çekindiler, insan onu kabul etti." ayet-i celilesinin ma'nasına bir ima ve işaret vardır.

419) “Müslüman olarak öl, gerisine aldırış etme."

Sehavi, bu lafz ile bulamadım, dedi. Ben de derim ki: Allahu Teala'nın, "Siz ancak Müslüman olarak ölün." ayetine uyduğu için ma'nası sahihtir.



420) “Geceleyin gökteki beyazlık (Kehkeşan veya saman uğrusu da derler) gökkapısıdır."

Senedsiz ve isnadsız olarak "Nihaye" de zikredilmiştir.



421) “Muhabbet, insanı hor ve zelil eder."

Bu, "bir şeyi sevmen seni kör ve sağır eder." hadisinin bir anlamıdır.



422) “Babalarını sevmek, evlatlarına sıla etmek, onlar ile ilgilenmektir."

Sehavi bu ifade ile bulunamamıştır, dedi.



423) “Hased edilen kimsenin rızkı çoğalır."

Hadisi, Sehavi yazdı, fakat bu hususta bir şey söylemedi. Ben derim ki: Adama hades edildikçe, elindeki ni'mete şükrediyorsa, şan ve şerefi artar. Nitekim Allahu Teala, "Eğer şükrederseniz elbette ni'metimi size artırırım." buyurmuştur.



424) “Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanından efdaldir."

Zerkeşi'nin beyanına göre, Hatib, mezvu olduğunu ve Hasan-ı Basri'nin sözü olduğunu söylemiştir. Merfu olarak, "Ulemanın mürekkebi şühedanın kanı ile tartılır ve ona ağır gelir." rivayeti vardır. Sehavi diyor ki: İbn-i Abdü'l-Berr, merfu olarak Ebu'd-Derda'dan, “Kıyamet günü ulemanın mürekkebi şehitlerin kanı ile tartılır." Hatib "Tarih"inde Nafi'nin İbn-i Ömer'den merfu olarak rivayetinde, "Alimlerin mürekkebi şehitlerin kanıyla tartılır ve ağır gelir." şeklinde rivayet edilmiştir. Ravileri arasında hadis uydurmakla ittiham edilen Muhammed b. Ca'fer vardır. Ben de derim k: Ma'na bakımından doğrudur. Çünkü şehitlerin kanı yalnız kendilerine fayda eder (derecelerini yükseltir), alimin mürekkebinden herkes istifade eder.



425) “Kişi babası ve dedesiyle değil, kendi saadeti ve sa'y u gayretiyle öğünmelidir."

Bu rivayeti, "Amelinde tembel davrananlara nesepleri fayda vermez." hadisinin mealidir.



426) “Kişi arkadaşının dinindendir. Arkadaşına dikkat etsin."

Hadisi, Ebu Davud hasen olduğunu söyleyerek Tirmizi ve daha başkaları Ebu Hüreyre'den merfu olarak rivayet etmişlerdir. Zerkeşi; İbn-i Cevzi bunu Mevzuat'ına almakla hata etmiştir, dedi.



427) “Hastalık birden gelir fakat ağır ağır çıkar."

Sehavi diyor ki: Hadisi, Hakim Tarih'inde, Hatip Müttefak'ında ve Deylemi Abdullah es-Sağani yoluyla Hazret-i Aişe'den merfu olarak rivayet etmişlerse de hadis batıldır. Çünkü, Sağani hadis uydurmakla töhmetlidir. Hatib bu rivayeti aldıktan sonra, büyük hataya düştüğünü, Resul-i Ekrem'den ve Ashab'dan bu hususta hiçbir şey varid olmadığını, Urve bin Zübeyr'in sözü olduğunu söyledi. Ayrıca Suyuti de; bu hadisi, Deylemi ve Tarih'inde Hakim, Abdullah bin Haris yoluyla Hazret-i Aişe'den merfu olarak rivayet etmişlerdir, dedi. Buna göre de mevzu olmadığı anlaşılır.



Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin