Sikanın Ziyadesi:
Farklı tarîklerden gelen hadîsler karşılaştırılınca biri diğerine karşı noksan veya ziyadeler ihtiva edebilir. Böyle bir durumda ziyade'nin hükmü nedir?
Muhaddis ve fukahâdan cumhurun mezhebi, bu ziyadeyi sika râvi yapmışsa mutlak olarak makbûl addeder. Bu ziyâde, hadîsi önce ziyadesiz olarak zikretmiş olan râviden veya bir başkasından gelmiş, şerî bir hükme müteallik olmuş veya olmamış, sâbit bir hükmü değiştirecek mahiyette olmuş veya olmamış, ziyâdenin bulunmadığı bir haberle sâbit olan ahkâmın nakzını gerekli kılmış veya kılmamış farketmez, ziyâde makbûldür. İbnu Tahir, bu ziyade söz üzerinde ittifak olmalı, iddiasında bulunmuştur. Mutlak şekilde makbûl değildir diyen de olduğu gibi, "Hadîsi, daha önce nâkıs şekilde rivâyet etmiş olanların dışındakilerden gelen ziyâde makbûldür, bir kere nakıs olarak rivâyet edenden vâki ise, makbûl değildir" diyen de olmuştur. İbnu's-Sabbağ bu sonuncu durum hakkında: "Bu râvi, rivâyetleri iki ayrı mecliste aldığını, birinde nakıs, diğerinde ziyadeli olarak işitmiş bulunduğunu tasrîh etse de ziyade makbuldür" der.
İbnu's-Salâh ziyade'yi bir kaç kısma ayırmıştır:
1- Sıhhate muhalefet eden ziyade, bu şâz kısmına gireceği için reddedilir.
2- Muhalefet olmayan ziyâde: Bir sikanın, hadîsin bir kısmıyla teferrüdü gibi. Bu makbûldür. Hatib bu kısmın makbûl addedilmesinde ulemanın ittifak ettiğini aynen belirtir.
3- Bir hadisin diğer râvilerince zikredilmeyen ziyadesi: Makbûl olduğu belirtilen bu üçüncü çeşid ziyâdeye, bir de örnek kaydedilir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın: "Arz bana hem mescit ve hem de temiz kılındı" hadisini Ebu Mâlik el-Eşca'î şöyle rivâyette teferrud etmiştir: "....toprağı temiz kılındı". Bu üçüncü çeşit birinciye de benzer, ikinciye de. Orta bir ziyade çeşididir.191
C) Zayıf Hadîs:
Zayıf hadis, sahih veya hasen hadîsin taşıdığı şartların birini veya birkaçını taşımayan hadistir. Bu şartların bulunup bulunmadığı, hadisin çeşitli yönlerden tetkik ve tenkide tâbi tutulmasıyla anlaşılır. Sözgelimi, hadîsin râvîsi adâletindeki kusur sebebiyle, zabtının zayıflığı, seneddeki kopukluk, râvînin kendindan daha sikâ bir râvî veya râvilere aykırı rivâyeti... sebepleriyle hadîsin Hz. Peygamber'e âit olduğu zayıf kabul edilir. Hadis bilginleri, zayıf hadisleri çeşitli yönleriyle pek çok kısma ayırmışlardır. 192
Sahîh ve hasen hadiste aranan vasıfları tamamen veya kısmen ihtiva etmeyen rivâyetler zayıftır. Konunun kavranması için mezkûr vasıfları hatırlatmak yerinde olur:
1-2- Râvinin adalet ve zabt yönlerinin tam olması,
3- Senedin muttasıl (kopuksuz) olması,
4- Başka rivâyetlere muhalif (şâz ve münker) olmaması,
5- İlletten (gizli bir kusurdan) sâlim olması,
6- Hasen hadîsler için şart koşulan mütâbaat yâni, ikinci bir tarîkten gelen rivâyetle desteklenmesi.
Şu halde bu altı vasıftan biri veya bir kaçı eksik olunca hadîs, zayıf addedilmektedir. Ancak, bu vasıfların eksikliği çok farklı durumlarda hadîse ârız olduğu için zayıf hadîsin çeşitleri sayıca çok artmıştır. Sözgelimi sâdece râvinin adalet yönünü göz önüne alacak olsak, adâletini bozacak olan sebeplerin ne kadar çeşitli ve çok olduğunu anlarız: Yaş durumu, akıl durumu, diyanet, itikad, mürüvvet, lika, sıdk... vs... durumları.
Daha önce belirtildiği üzere sahîh ve hasen hadîsler arasında sahîh, esah sahîh li-zâtihi, sahîh li gayrihi; hasen li-zâtihi, hasen li-gayrihi gibi sıhhatca farklı dereceler ortaya çıktığı gibi, zayıf hadisler arasında zaîf, ez'af veya vâhî, evhâ tâbirlerinde de görüldüğü üzere farklı dereceler kabul edilmiştir. Hatta zayıflar arasındaki derecelerin, sahih ve hasen hadisler arasındaki derecelerden çok fazla olduğu söylenmiştir. Nitekim İbnu Hibhân'ın tâdadında bu çeşitler 50'ye, İbnu's-Salâh'da 47'ye ulaşmıştır. Şerefü'd-Dîn el-Münâvî, fiilen mevcut olmasa bile, aklen 129'a ulaşabileceğini göstermiş, 81 çeşidin mevcudiyetinin de imkân dahilinde bulunduğunu belirtmiştir. Bu türlü hesaplamaların amelî hayatta herhangi bir ehemmiyeti yoktur. Ancak bazıları, müstakil bir isim ve tarifle bilinmekte, hangi şartlarda ve ne sûretle amele elverişli olduğu usûl kitaplarında tedkîk ve ta'lîm konusu yapılmaktadır. Muallâk, Mürsel, Mu'dal, Munkatı, Müdelles, Muallel, Şaz, Münker, Müdrec, Metrûk, Maklûb, Muzdarib, Musahhaf, Muharref zayıfın meşhur olan çeşitlerindendir. Biz daha ziyâde bunları kısa kısa tariflerle tanıtmaya çalışacağız. Bu tabirler her çeşit dinî kitaplarda geçer. Bunları bilmeden dinî metinleri yeterince ve hakkıyla anlamak mümkün değildir.193
Zayıf Hadisin Hükmü:
Hadis âlimleri, zayıf hadisle amel edilip edilemeyeceği konusunda üç görüş ileri sürmüşlerdir.
1) Hiçbir konuda zayıf hadisle amel edilmez. Yahya b. Maîn'den nakledilen bu görüşü, Buhârî ve Müslim'in yanısıra İbn Hazm, Kadı Ebû Bekr İbnu'l-Arabî ve Ebu Şammetu’l-Makdisi gibi İslam alimleri bu görüştedir. Buhari ve Müslim’insahihlik şartları, sahihlerinde hiçbir zayıf hadis bulunmamasının bunu gösterdiği söylenmiştir.
2) Her konuda zayıf bir hadisle amel edilebilir. Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd "zayıf hadis re'y, yani kıyas yoluyla ictihadtan daha iyidir" diyerek bu görüşü tercih etmişlerdir. Ancak bu alimler zayıf hadisle amel edilebilmesi için konusunda başka herhangi bir rivayetin olmamasını şart koşmuşlardır.
3) Bazı şartları taşıması hâlinde, akait ve ahkâma ait olmaksızın va’z, amellerin fazileti, kıssa gibi konularda şartlı olarak zayıf hadisle amel edilebilir.
Hafız İbn Hacer el-Askalânî (v.852/1448) bu şartları şöyle sıralar:
a) Zayıf hadis, akait ve ahkâma ait olmayıp fedail gibi bir konuda olmalıdır. Bu şart üzerinde bütün alimlerin ittifakı vardır.
b) Zayıf hadis, yalancı, yalancılıkla itham edilmiş veya fuhş-u galat (çok hata yapmak)la tanınan bir ravinin yalnız başına rivayet etmiş olması gibi aşırı derecede zayıf olmamalıdır.
c) Zayıf hadis, kitap veya sünnete dayalı olarak amel edilen bir asıl hüküm veya kaidenin kapsamına girmeli; yeni bir hüküm koymamalıdır.
d) Zayıf hadisle amel edilirken sâbit olduğuna kesin gözle bakmamalı, ihtiyaten amel edildiği bilinmelidir. 194
Bazı alimlerin ileri sürdüğü, "gerek şer'î hükümler ve gerekse fezâil konusunda, elimizde zayıf hadîse lüzum bırakmıyacak kadar çok sahih ve hasen hadis vardır" görüşü, tercihe şâyân bir görüş olsa gerektir. 195
Görüldüğü gibi üçüncü görüş ve ona bağlı bu şartlar, dini konular arasında tahlile dayalı bir ayırım da beraberinde getirmektedir. Böylesi bir ayırıma taraftar olmayanlar ve zayıf hadisle amel edilemeyeceğini savunanlar dün olduğu gibi bugünde bulunmaktadır.196
Toptan redd taraftarı olmayanlar isedaha mutedil ve daha ilmi bir yol tutmuş gibidirler. Bu görüştekilerin düşünceleri şöyle özetlenebilir:
Iraki, terğib-terhib, kıssalar ve faziletler gibi ahkam ve akaid konuları dışında kalan mevzularda uydurma olmayan haberlerin, zayıflığına işaret edilmeden bile nakledilebileceği kanaatinde olanlardan bahsetmekte, ancak ahkam-ı şer’iyye ve akaid gibi konularda kimsenin böyle bir hoşgörüye sahip bulunmadığını belirtmektedir.
Nevevi (v.676/1277), hadis uleması, fakihler ve daha başkalarının faziletler, tergib-terhib gibi konularda zayıf hadisle –uydurma olmamak şartıyla- amel etmek müstehaptır; ancak, helal-haram, alış-veriş, nikah-talak vb. ahkamda sadece Sahih ve Hasen hadisle amel olunur” görüşünde olduklarını belirtmektedir.
İbnu’l-Humam (v.861/1457) “zayıf hadisle müstehaplık sabit olur” görüşündedir. Sehavi (v.902/1496) de şartları dahilinde faziletler hakkında zayıf hadisle amel edileceği konusunda cumhurun ittifakının bulunduğu görüşündedir.
Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud es-Sicistani’ye izafe edilen bir görüşe göre de “başka hadis bulunmadığı takdirde ahkama ait meselelerde zayıf hadisle amel edilir.”197
Sonuç olarak, zayıf hadisle amel konusunda ulemanın farklı görüşleri paylaştıkları görülmektedir. Zayıf hadisle amel etmeyi mutlak olarak men edenlerin görüşü zayıf bir görüştür. Mutlak olarak caiz görenlerin görüşü de işi iyiden iyiye gevşetmek (tevessü’) demektir. Belli kısımlara ayırıp belli şartlara bağlı olarak amel edilebileceğini söyleyenlerin görüşü ise orta ve doğru bir görüştür.198
Tirmizi’ye (v.279/892) gelinceye kadar hadisler genelde Sahih ve Sakim (Zayıf) diye iki gruba ayrılırdı. Zayıf hadisler de “terkedilmiş” (Metruk) “terkedilmemiş” (Ğayr-i metruk) olmak üzere iki kısımda değerlendirilirdi. Tirmizi’den sonra Sahih ile Zayıf arasına bir de Hasen terimi girdi. “Terkedilmeyen zayıf hadisler”, hasen terimiyle zayıflar arasından ayrılmış oldu. O halde Tirmizi’den önce yaşamış bir hadisçinin dilindeki Zayıf hadis teriminin Hasen hadisleri de içine aldığı dikkatten uzak tutulmamalıdır.199
Dostları ilə paylaş: |