2.3. YABANCI SERMAYE VE YABANCI YATIRIMLAR
İslam devrimi sonrasını izleyen 20 yıl boyunca hemen hemen hiç yabancı sermaye alamayan İran, 2000 yılı Mart ayında yürürlüğe konulan ve 2000-2005 yıllarını kapsayan Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı ile birlikte bu durumu değiştirmeyi ve yabancı yatırımlar için ülkede elverişli bir yatırım iklimi yaratmak suretiyle önemli miktarda yabancı yatırımı ülkeye çekmeyi planlamıştır. Yabancı yatırımlar İran Devletinin garantisi altında bulunmakta, yatırım konularında seçici olunmakta, özellikle ileri teknoloji getiren ve ihracata yönelik projeler olumlu karşılanmaktadır. Hizmetler sektörü yabancı sermaye kanununun dışında tutulmaktadır.
Hükümetin yabancı yatırımlara ilişkin şüpheci yaklaşımı giderek değişmekte ve ülkenin sermaye ve teknolojik kaynaklara ulaşmasına imkan sağlayan yabancı yatırımlar ekonomik kalkınmanın bir parçası olarak görülmektedir. Çünkü yeraltı kaynakları açısından zengin de olsa İran bunları işleyecek teknolojiye ve donanıma sahip değildir. Dolayısıyla know-how ve yabancı yatırımı son yıllarda teşvik edilmektedir. Yeraltı kaynakları dışında otomotiv sektörünün canlanması için de yabancı yatırımcıya kolaylık sağlanmaktadır. 2002 yılında çıkardığı yabancı yatırımlara yeni kolaylıklar ve teşvikler getirmeyi, sermaye ve kar transferini güvence altına almayı hedefleyen “Yabancı Yatırımın Teşviki ve Koruması Yasası” sayesinde İran’a 4-5 milyar dolar yabancı sermaye girişi sağlanmıştır.
İran’da üç serbest bölge bulunmaktadır. Çabahar (Pakistan’a yakın bir liman şehri), Kiş (Basra Körfezi’nde bir ada) ve Keşm (Hürmüz Boğazı’nda bir ada). Ayrıca iç bölgelerde Özel Ekonomik Bölge olarak adlandırılan ve nispeten cazip yatırım ve altyapı koşulları sağlayan bölgeler bulunmaktadır. İran’da Sebest Ticaret ve Özel Ekonomik Bölgeler doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlı Yüksek Konsey Genel Sekreterliği tarafından yönetilmektedir. İran yatırım ajansı da yatırım projelerini düzenli olarak ilan etmektedir.
İslami rejim, nükleer çalışmalar hiçbir yatırımcının İran’a gitmesi önünde engel teşkil etmemektedir. Çünkü İran’ın petrol ve doğal gaz kaynağı tüm yatırımcıları mıknatıs gibi çekmekte ve yabancı firmalar özellikle doğal gaz ve petrol alanlarında yatırım yapmaktadırlar. İran bu alanda yabancı yatırımcılarla değeri 6-10 milyar doları bulan ve buy-back sistemine dayalı 10 proje anlaşmasını imzalamıştır. Bunların içinde en önemlisi Fransız TOTAL firması ile imzalanan 2 milyar dolarlık anlaşmadır. Diğer alanlarda yabancı sermayeli yatırımlar fazla olmamakla birlikte, Almanya, Japonya, Fransa, İtalya ve G.Koreli firmalar İran’da yatırım yapmaktadırlar.
2.4. DIŞ TİCARET
2.4.1. İran’ın Dış Ticaret Politikası
Uzun süre ithal ikamesine dayanan bir sanayileşme politikası izleyen ve tüm ithalatın devletin kontrolü altında gerçekleştiği İran’da son yıllarda uygulamaya konan dışa açılma politikaları ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olma hedefi doğrultusunda, ithalattaki tarife dışı engeller ortadan kaldırılmış, ithalatı yasak çok sayıda maddenin ithalatı mümkün hale gelmiştir. Ancak, yerli sanayiinin ve üretimin korunması amacıyla ithalatta alınan vergi oranları yüksek tutularak ithalatın bir çok malda cazip hale getirilmemesi sağlanmıştır.
1997 yılında İran 123 ülke ile ticaret yaparken bu rakam 2003 yılında 162' ye ulaşmıştır. 1997 yılında 14 bin kalem İran malı uluslararası ticarete konu olurken bu rakam 2003 yılında 27 bine ulaşmıştır. Hükümet iç piyasada talebi yüksek olan mallara yönelik kısıtlamaların gayri resmi yollardan yapılan ticareti teşvik ettiğini kabul etmiş ve bu hususu önlemek için adım atmaya başlamıştır. Üçüncü Beş Yıllık Plan döneminin kapalı ekonomik yapıdan açık ekonomik sisteme geçiş için uygun bir dönem olduğu düşünülmüştür.
İİC Ticaret Bakanlığınca yayımlanan 830 sayfalık Farsça İthalat Rejimi incelendiğinde 21 Mart 2005 tarihinde başlayan İran takvim yılı itibariyle İthalat Rejiminde bazı değişikliklerin yapıldığı gözlenmektedir. Anılan Rejimden, Gümrük Vergileri yanında uygulanan Ticari Kazanç Vergilerinin kaldırıldığı ve Ticari Kazanç Vergisinden gelen yükün Gümrük Vergilerine aktarıldığı, bir başka ifade ile ithalattan alınan vergilerde tek vergiye geçildiği anlaşılmaktadır. Koruma oranlarında, 2003 yılına göre genellikle sektörlerin durumu dikkate alınarak bir miktar değişim göstermektedir. Ancak, yerli sanayiini korumak amacıyla ithalatta uygulanan Gümrük Vergilerinin yüksek tutulması uygulaması 21 Mart 2005 tarihinde yayımlanan İthalat Rejiminde de devam etmektedir. 2005 yılı itibariyle 2004 yılı ile karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bulunan fasıl bazındaki gümrük ve ticari kazanç vergilerine göre, tekstil ve konfeksiyon sektöründe 2004 yılında %27-%52 aralığında değişen ortalama koruma oranlarının 2005 yılında %33-%51 aralığına geldiği gözlenirken, makine ve elektronik sektöründe % 55’den %40'a, otomotiv ve yan sanayiinde ise %15- %185 aralığından %15-%100 (%100 oranı yalnız binek otomobillere uygulanmaktadır.) aralığına değişim gözlenmektedir. Demir çelik, tarım ve kimya sektörlerinde ise koruma oranlarının 2005 yılında %6- %45, %14-%46 ve %6- %45 aralıklarında değiştiği anlaşılmaktadır.
Buna ilaveten, az sayıda da olsa bazı maddelerin ithalatındaki yasaklama uygulamaları devam etmektedir. Herhangi bir maddenin ithalinden önce Ticaret Bakanlığına müracaat edilerek malın kaydettirilmesi, diğer Bakanlıkların (Sanayi, Sağlık, Tarım vb.) iznini gerektiren kalemlerde maddeyle doğrudan ilgili Bakanlıktan ithalat ön izninin alınması uygulamaları bulunmaktadır. Bu çerçevede, 2005 yılı İran İthalat Rejimine göre ithalatı yasak veya Ticaret Bakanlığı dışında diğer Bakanlıkların iznine tabi olan maddeler listesinde özellikle yasak kapsamındaki maddelerin, dinen sakıncalı bulunan bazı içecekler, gıda maddeleri, hayvansal besinler, yayın ve bantlar olduğu görülmektedir.
İthalat ve ihracat işlemleri, İran Ticaret Bakanlığınca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunun onayı ile kesinlik kazanarak belirli sürelerde çıkarılan sirkülerle yürütülmektedir. Mevzuatta mallar “serbest, izne tabi ve yasak” olarak belirlenmiştir. Uygulamada serbest mallar kısmı yer almamakta ithalatı yasak olmayan malların dışındaki tüm malların ithalatı için ilgili Bakanlıklardan izin alınması gerekmektedir. İthalatta gümrük vergisinin yanında ticari kazanç vergisi de alınmakta olup, oranlar yayınlanan ithalat mevzuatı çerçevesinde belirlenmektedir.
Şeker, pirinç, bitkisel yağ, gübre ve ilaç gibi temel malların ithalatı yıllık 4 milyar dolar civarında olup, devlet veya görevlendirilen kuruluşlar tarafından yapılmaktadır.
Son yıllarda getirilen yeni bir uygulama ile petrol-dışı ürün ihraç eden ihracatçılar, ihracat gelirlerinin %100’ü oranında ithalat yapabilmektedir. İthalat hakkını kullanmak istemeyenler, bu sertifikalarını Tahran Borsasında satabilmektedir. Sertifikalar Merkez Bankası kuru (3,000 riyal) ile İthalat Sertifikası Kuru (1999 yılında 4,700) toplamından satılmakta olup, ihracatçı 1999 yılında sertifikasını 7,700 riyalden satabilmiştir. İthalat ön ödeme ile yapılmakta, ithalatçı akreditif bedelinin riyal karşılığını önceden bankaya yatırmaktadır.
İran ihracatının önemli bölümünü karayolu ile gerçekleştirmektedir. Bunda İran Hükümeti'nin akaryakıt fiyatlarının sübvansiyonuna yönelik bir politika izlemesinin rolü büyüktür. Bu nedenle ihracatın yüzde 46.3'ü tır ve kamyonlarla yapılmaktadır. İhracatın yüzde 39.4'lük bölümü ise Basra Körfezi üzerinden denizyolu ile gerçekleştirilmektedir.
2.4.2. İran Dış Ticaretinin Genel Durumu
1960’lı yıllardan 1980’li yıllara kadar İran dış ticareti sürekli olarak fazla vermiştir. Ancak 1980’li yıllardan itibaren ülkenin dış ticaret dengesi sürekli olarak dalgalanmıştır. Dış ticaret dengesindeki bu dalgalanmalar, uluslararası petrol fiyatlarında meydana gelen değişmeleri yansıtırken aynı zamanda ülkenin dış borç durumunu yansıtan ithalat harcamalarındaki değişmelerden kaynaklanmaktadır.
TABLO 7. Yıllar İtibariyle İran Dış Ticareti ve Petrolün Payı
|
İthalât
|
Petrol Dışı
İhracat
|
Toplam İhracat
|
Denge
|
|
Bin Ton
|
Milyon Dolar
|
Bin Ton
|
Milyon Dolar
|
Milyon Dolar
|
|
2003–2004
|
30.106
|
26.598
|
15.468
|
5.972
|
33.788
|
+ 7.190
|
2004–2005
|
34.448
|
35.389
|
18.077
|
6.847
|
44.403
|
+ 9.014
|
2005–2006
|
35.299
|
39.664
|
24.983
|
10.474
|
60.012
|
+ 20.348
| Kaynak: İran Merkez Bankası
2.4.2.1. İhracat
İran’ın en önemli ihraç kalemini ham petrol ve doğalgaz teşkil etmektedir. Petrol ve doğalgazdan den elde edilen ihracat gelirleri toplam ihraç gelirlerinin %80’ini oluşturmakta ve dünya ham petrol fiyatlarına bağlı olarak artmakta veya azalmaktadır. Bununla birlikte, sınırlı düzeyde de olsa petrol dışı ihracat söz konusudur. Petrol ve doğalgaz dışında halı, fıstık, deri, kuru meyve ve sebzeler, havyar ve metaller başlıca ihraç kalemlerini oluşturmaktadır.
21 Mart-21 Aralık 2006 tarihleri arasında 9 aylık dönemde İran’ın petrol dışı ihracatında bir rekor yaşanmış ve petrol dışı ihracatın 11,6 milyar dolara ulaşmıştır. Bu çerçevede petrol dışı ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre %41,7 artmıştır. İran’da 2005-2006 9 aylık ihracat döneminde İran’ın petrol dışı ihracatı 8,2 milyar dolarken bugün bu rakam 11,6 milyar dolara çıkmıştır. Bu dönemde petrol dışı ihracat kalemleri başında petro-kimya, sanayi ve tarım ürünleri gelmektedir. Bu dönemde toplam ihracatın parasal değerinin %39,2’sinin petro-kimya ürünleri, %37’sinin sanayi ürünleri, %14,1’inin tarım ürünleri, %6’sının madencilik ve %3,7’sinin el sanatları ve halıcılığa ait olduğu açıklanmıştır.
TABLO 8. İran’ın Petrol Dışı İhracatında Başıca Kalemler (2006)
|
%
|
Petro-Kimya Ürünleri
|
39,2
|
Sanayi Ürünleri
|
37
|
Tarım Ürünleri
|
14,1
|
Madencilik
|
6
|
El Sanatları ve Halıcılık
|
3,7
|
Kaynak: İran Gümrük İdaresi
İran’ın ülke bazında dış ticaretine baktığımızda, ihracatta Japonya, Çin, İtalya, Güney Afrika ve Güney Kore ilk sıraları almaktadır. İthalatta ise Almanya, Çin, İtalya, B.A.E ve Fransa, ilk 5 sırada yer almaktadır. İhracatın genel olarak artırılması için ulaştırma, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde reformlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Genel olarak, İran’ın OECD ülkeleri ile ticaretinin toplam ticaretindeki payı düşüş göstermiştir. Sanayileşmiş ülkelerden ithalatın toplam ithalat içindeki payı 1993 yılında %64 iken son yıllarda yaklaşık %55 oranına gerilemiştir. Sanayileşmiş ülkelerin toplam ithalattaki paylarının azalması İran’ın Asya ve Latin Amerika ülkeleri ile ticari ilişkilerindeki gelişmeyi yansıtmaktadır. Öte yandan, bu değişim ABD’nin İran’a 1995 yılında kabul ettirdiği ayrıntılı yaptırımların bir sonucu olmasının yanı sıra Asaya ülkeleri ile daha az politize ilişkilere girebilmek adına İran’ın ticarette batıya bağımlılığından kurtulma çabalarını yansıtmaktadır. OECD ülkelerine ihracat mevcut seviyesini korumuş ancak geçmişte olduğu gibi petrol satışlarına bağlı olmuştur. Özellikle son dönemde İran’ın Çin ve Rusya ile olan ikili ilişkileri dikkat çekici bir şekilde artış göstermiştir. Kuşkusuz bunda İran’ın içinde bulunduğu uluslararası konjonktürün etkisi büyüktür.
TABLO 9. İran’ın Dış Ticarette Başlıca Ortakları (2006)
İHRACAT
|
%
|
İTHALAT
|
%
|
Japonya
|
14.0
|
Almanya
|
12.0
|
Çin
|
12.8
|
Çin
|
10.5
|
Türkiye
|
7.2
|
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
|
9.4
|
İtalya
|
6.3
|
Fransa
|
5.6
|
Güney Kore
|
6.0
|
İtalya
|
5.4
|
Hollanda
|
4.6
|
Güney Kore
|
5.4
|
Kaynak: CIA Factbook, 12 Şubat 2008
İran Türkiye ve Pakistan ile birlikte ECO (İktisadi İşbirliği Teşkilatı)’nın kurucu üyesidir. Bunlara ek olarak İslam Ülkeleri İşbirliği Teşkilatı ile OPEC’e üyedir. 1999 yılında da DTÖ’ye üye olmak için başvuruda bulunmuştur ve bugün gözlemci sıfatıyla toplantılara katılmaktadır.
2.4.2.2. İthalat
2006 yılının ilk 9 ayında İran’da 30 milyar 441 milyon 500 bin dolar değerinde 30 milyon 536 bin 700 ton çeşitli ürün ithalatı gerçekleşmiş ve geçen yılın aynı dönemine göre ithalat tonaj bakımından %21,3 ve parasal değeri olarak %3,3 arttığı gözlemlenmiştir. Bu dönemde İran’da ithal edilen ürünlerin tonaj ortalama fiyatı 996,9 dolar olarak geçen yılın aynı dönemine göre tonaj ortalama fiyatı %14,9 düşüş kaydetmiştir.
Bu dönemde %9,9 demir-çelik aletleri, %6,1 elektrikli sanayi gereçleri, %3,2 plastik madde ve kullanıma hazır eşyalar, %2,9 petro-kimya ürünleri, %1,8 kağıt ve mukavva, %1,5 ilaç ve sağlık ürünleri, %1,4 çeşitli kimyasal gübreler, %1,2 şeker, %1,2 mısır, %1,1 yol yapım aletleri İran’da yapılan toplam ithalatta ilk on kalem ürün olarak yer almıştır.
Bu dönemde en çok ithalat yapılan gümrüklerin başında Şehit Recai ve İmam Humeyni Limanı gümrükleri yer almıştır.
2.4.3. Sınır Ticareti
İran’da sınır ticareti mevzuatına göre sınır ticareti sınır bölgelerinde yerleşik kişilerce gerçekleştirilebilmektedir. Söz konusu kişilerin sınır ticareti yapmaya hak kazanabilmeleri için Ticaret Bölge Müdürlüğü veya Nahiye Müdürlüğünce düzenlenen sınır ticaret kartına sahip olmaları önem arz etmektedir. Anılan kart sahiplerinin mezkur kartı bölgedeki sınır halkı kooperatifine ibraz ederek üye olmaları gerekmektedir. İran’da kooperatif şeklinde örgütlenme olgusu yaygın olarak görülmekte ve hemen hemen tüm ticari alanları kapsamaktadır. Söz konusu kooperatiflere üyelik koşulları son derece basit olmakla beraber kooperatifler birleşerek kooperatif odalarını oluşturmakta ve anılan odalar da Kooperatif Bakanlığına bağlı bulunmaktadır. Kooperatiflere üye olmaksızın da sınır ticareti uygulaması mümkün olmakta, ancak yararlanılacak pay düşmektedir.
Ticaret Bakanlığınca hazırlanan sınır ticareti mevzuatına göre sınır halkı ve kooperatifler tarafından ithal edilebilecek malların tavan değeri 300.000.000 Dolar olup, (anılan tavan değer bir komite tarafından sınır eyaletlerine pay edilmektedir.) uygulamada anılan belge sahipleri yılda ortalama 80 dolarlık düşük vergili ithalat yapma hakkı kazanmaktadır. Diğer taraftan, sınır ticaretine konu edilen mallar bir liste halinde belirlenmiş bulunmakla birlikte, uygulamada bazı mevzuat dışı yöntemlerle birçok malın sınır ticaretine konu edilebildiği, yılda bir defaya mahsus 80 dolarlık ithalat yapma hakkının defalarca kullanılabildiği duyulmakta ve yalnız sınır bölgelerinin ihtiyacına binaen kullanılması gereken sınır ticareti çerçevesinde ithal edilen malın hemen hemen İran’ın tüm bölgelerinde ticarete konu edilebildiği görülmektedir.
Yukarıda açıklanan sınır ticareti yoluyla giren ürünlerin dışında, İran ithalat rejimi çerçevesinde belirlenen koruma oranlarının yüksekliği ve bir çok sektörde yerli üretimin yeterli miktar ve kalitede olmaması nedeniyle kayıt dışı ithalat yoluyla İran pazarına ürün girmesi hususuna yaygın şekilde rastlanılmaktadır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TÜRKİYE İLE EKONOMİK VE TİCARİ İLİŞKİLERİN GELİŞİMİ
İran ve Türkiye gerek taşıdıkları coğrafi konum ve komşuluk nedenleri gerekse sahip oldukları tarihi geçmiş ile ötelerden beri çeşitli alanlarda ilişkileri bulunan iki ülkedir. İran ve Türkiye, aralarındaki ilk dostluk antlaşmasını 1926 yılında Dostluk ve Güvenlik Paktına imza atarak gerçekleştirmiştir. 1930 yılında imzalanan Gümrük Antlaşmasını 1936 yılında İki Ülke Sınır Antlaşması izlemiştir. 14 Mart 1937 yılında imza altına alınan Sınır Bölgelerinin Güvenliği ve Sınır Bölgelerindeki Olay ve Anlaşmazlıkların Giderilmesine ilişkin antlaşma ile iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesine ortam hazırlanmıştır.
İki ülke arasındaki ilişkiler, farklı dönemlerde uluslararası sisteme farklı yaklaşım şekilleri sonucunda da değişimlere sahne olmuştur. İran Devrimi öncesinde ABD ve İngiltere ile yakın ilişkileri olan Şah rejiminin politikaları, o dönemde Türkiye ile benzerlikler taşıdığından ikili ilişkiler iyi düzeyde seyretmiştir. Ancak 1979 İran İslam Devrimi’nden sonra İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye arasındaki ilişkiler inişli ve çıkışlı hareketlere sahne olmuş ve bir dönem sonra kesintiye uğramıştır. Bu zaman zarfında, üzerinde en çok durulması gereken konu olan ekonomi ve ikili ticari ilişkiler ikinci planda kalmıştır. Nitekim; gerek coğrafi yakınlık gerekse karşılıklı ticaretin geliştirilebileceği alanların çeşitliliği itibariyle, bu iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin ikinci planda kalması her iki taraf için önemli bir kayıp olarak değerlendirilebilir.
İran yönetiminde, medeniyetler arası diyalog yanlısı politikaları ve reformist yüzüyle tanınan Cumhurbaşkanı Hatemi döneminin başlaması, Türkiye İran ilişkilerine de olumlu yansımış ve yukarıda bahsedilen nedenler sonucunda kesintiye uğrayan İran-Türkiye ilişkileri 1998 yılında büyükelçilik seviyesine yeniden çıkarılmıştır.
Türkiye, İran ile ilişkilerinde içişlerine karışmama ilkesini esas almış, İran Hükümeti’nin de bu ilkeye bağlılık konusunda yapıcı bir tutum içinde olması, ilişkilere olumlu şekilde yansımıştır. İkili ilişkilerin güvenlik boyutu büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, iki ülke arasında terörle mücadele ve sınır güvenliği alanlarında işbirliği mekanizmaları oluşturulmuştur.
3.1. EKONOMİK VE TİCARİ İLİŞKİLERİN GENEL DURUMU
İran ile ticari ilişkilerimiz 14 Mart 1937 tarihli Ticaret ve Seyrisefain Müsbedenamesi ve 13 Ekim 1956 tarihli Ticaret Anlaşması, ekonomik ilişkilerimiz 9 mart 1982 tarihli Ekonomik ve Teknik İşbirliği Anlaşması çerçevesinde yürütülmektedir.
İran devrimi sonrasında gelişen İran-Irak savaşı döneminde, İran-Türkiye arasındaki ekonomik mübadeleler artış göstermiştir. 1981 yılı itibariyle İran’ın Türkiye’den yaptığı dış alım miktarı 128 milyon dolara ulaşarak, iki yıl için de on kat artış göstermiştir. Ancak savaş sonrasında iki ülke arasında ortaya çıkan siyasi sorunlar nedeniyle ekonomik ilişkiler minimum düzeylerde seyretmiştir.
Coğrafi yakınlık faktörü değerlendirildiğinde, doğal gaz tüketiminde tüketici bir ülke konumunda olan Türkiye'nin, doğal gaz gereksinimini en uygun ve en güvenilir şekilde karşılayabileceği kaynağın İran olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu doğrultuda, 1996 yılının Ağustos ayında İran İslam Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında doğal gaz satımına ilişkin bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre; doğalgaz taşıma faaliyetleri için belirlenen tarih 1998 yılının başlangıcı ve yıllık taşınacak gaz miktarı da 2 milyar m³ olarak belirlenmiştir. Bir takım sorunlar neticesinde belirlenen tarihte faaliyetler başlamamış ve daha sonra gaz satım antlaşması ile teknik konuları kapsayan ilgili bir antlaşma daha imzalanmıştır. Bu antlaşma ışığında, doğalgaz taşınması faaliyetlerinin 30 Temmuz 2001 tarihi itibariyle başlanmasına karar verilmiş ve daha önceden 22 yıl olarak belirlenen antlaşma süresinin 25 yıla çıkarılması ve 2007 yılına kadar antlaşma kapsamındaki 2 milyar m³ olan miktarın 7 milyar m³ kadar yükselebileceği öngörülmüştür.
2007 yılının en önemli gelişmesi, enerji alanında imzalanan ortak mutabakat zaptı ve elektrik anlaşması olmuştur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2006 yılı Aralık ayında gerçekleştirdiği İran ziyaretinde, enerji alanında işbirliğinin geliştirilmesine vurgu yapılması ve kısa süre içerisinde mutabakat zaptı imzalanması konusunda uzlaşmaya varılmasından sonra, iki ülke yetkilileri bazı görüşmeler yapmıştır. İki ülke heyetleri arasında yapılan teknik çalışmalar sonucunda, Temmuz ayında Ankara'da, enerji alanında mutabakat zaptı imzalanmıştır. Dönemin İran Petrol Bakanı Kazım Veziri Hamaneh ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'in imzaladığı zapta göre, iki ülke, İran doğal gazının Türkiye üzerinden, Türkmenistan doğal gazının da İran ve Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşınması, petrol ticaretinde mevcut işbirliğinin artırılması ve İran'ın Asaluye kentinde bulunan Güney Pars doğal gaz havzasındaki 22, 23 ve 24. fazların işletiminin Türkiye'ye verilmesi konusunda anlaşmıştır. Teknik heyetlerin nihai anlaşma yönündeki çalışmaları sürmektedir.
İran ile ilişkilerde atılan önemli adımlardan biri de elektrik konusunda imzalanan anlaşma olmuştur. İran Enerji Bakanı Perviz Fettah'ın Nisan ayının sonunda yaptığı Türkiye ziyaretinde mutabakata varılmasının ardından 6 ay süren çalışmalar sonucunda, elektrik anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmaya göre, her biri 2 bin MW kurulu güçte iki adedi İran tarafında, bir adedi de Türkiye tarafında olmak üzere üç adet termik santral kurulacaktır. Ayrıca İran tarafına toplam 10 bin MW gücünde hidroelektrik santralleri yapılacak, iki ülke arasında bulunan elektrik iletim hatları da güçlendirilecektir.
Diğer taraftan bakıldığı zaman İran’ın toplam ihracatının önemli bir bölümü petrol ve doğalgazdan oluşmaktadır. Son yıllarda İran’ın petrol dışı ürünler alanında ihracatın geliştirilmesi ve yabancı sermayenin teşvik edilmesiyle ilgili mevcut politikasına en iyi cevap verebilecek ülkelerden birisi de sınır komşusu olan Türkiye’dir. Dolayısıyla, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin daha çok geliştirilmesi ve ticari engellerin kaldırılması suretiyle Türk yatırımcıların İran’da rahat yatırım yapabilmelerinin teşvik edilmesi her iki ülke açısından da önem arz etmektedir. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 5 milyar $’ı aşması beklenmektedir. Ekonomik ilişkiler kazandığı bu ivmeyi sürdürmeye devam ederse her iki taraf için olumlu gelişmelerin yaşanmasına yol açacaktır
Dostları ilə paylaş: |