KABATAŞ
326
327
KADEM-İ ŞERİF TEKKESİ
res imarı sırasında buraya getirilerek monte edilmiştir. Vezir Hekimoğlu Ali Paşa'nın hayratı olan bu güzel ve gösterişli eser, 1732'de paşanın ilk sadrazamlığının hatırası olarak yapıldığında, burada değil, az ileride karşı sırada ve set üstüne kurulmuştu. Oldukça dik bir taş merdivenle ö-nüne kadar çıkılan çeşme, 224 yıl bu yerde kalmış, sonra bu kaldırım kenarına indirilmiştir (bak. Hekimoğlu Ali Paşa Meydan Çeşmesi). Set üzerinde yer alan mescit, 1651'de Ömer Avni Efendi tarafından yaptırılmıştı. 8 yıl sonra vefat eden banisi de, bahçede mihrabın önüne gömülüdür.
Burada, Fındıklı'dan gelişte sol yanda kalan duvarın önünü, Şeyhülislam Esad Efendi, 1613'te üç cepheli mermer bir çeşme ile süslemişti. 1956 imarı sırasında sökülen çeşme, 37 yıl Sular İdaresi'nin Feriköy deposunda demonte bir halde yattıktan sonra, Sözen dönemi belediyesince 1993'te tekrar yerine kurduruldu. Ancak ilk haliyle çeşme, birkaç geniş basamakla çıkılan küçük bir terasa yapılmıştı.
Set duvarı üzerinde, Osmanlı döneminde, herhalde 17. yy'dan sonra, bir dizi ev ve konak yapılmış, onların da üstündeki yamaçları, geniş bahçeler içinde köşkler, malikâneler kaplamıştı. Set üstündeki dizi binalardan en ünlüsü, II. Abdülhamid dönemi nazırlarından Çürüksulu Ahmed Paşa'ya aitti, iki kadı ve sarı badanalı, kagir yapı, uzun süre yerinde kalabilmiş ve 5-10 yıl önce yıktırılarak yerine birkaç apartman dikilmiştir. Kagir konağın için-
.,„
t»:
20. yy'ın başında Kabataş iskelesi (üstte) ve günümüzde Kabataş'ın denizden görünümü. Erkin Emimğlu fotoğraf arşivi (üst),
Yavuz Çelenk, 1994
den sökülen mermer çeşmeler, oymalı ve masif kapılar ve tavan kornişleri gibi birçok parça, aylarca, antika dükkânlarını doldurmuştur.
Yamaçlarda yer alan bahçeli ve geniş malikânelerden tarihe geçmiş bir tanesi, Kazasker Ebusuud Efendi'nin konağı idi. Dönemin Fransız sefiri Marquis de Noin-tel'in ziyaret etmekten zevk aldığı konak, bahçesinde geniş ve mermer bir havuz ve portakal dahil her türlü nadide ağaç ile süslüydü. Bu konağın ve Alman Sefareti' nin altında, Esma Sultan için 1853'te yaptırılan ahşap saray, 1890'da II. Abdülhamid tarafından mektebe çevrilmiş ve payitahttaki Arap aşiret reislerinin çocuklarına ayrılmıştı. 1908'de bu binada bir lise kuruldu. Sonradan Ortaköy'e nakledilen bu lisenin adı, Kabataş'taki bu ilk yerinden kaynaklanır (bak. Kabataş Erkek Lisesi).
Müşir Namık Paşa'nın geniş sarayı da, bu yamaçların göz alıcı bir binasıydı. Uş-şakizade Latife Hanım'ın ahşap konağı, bu binanın haremliği yerine yapılmıştır.
Kabataş kıyıları Osmanlı çağında 18. yy'dan itibaren, yalılarla imar edilmiş durumdaydı. Bostancıbaşı Def"terleri'nde, bunların da listeleri var. Fakat sahiplerinin isimlerinin dışında mimari özellikleri, boyutları ve iç zenginlikleri konusunda bu defterlerden bilgi edinmek mümkün olmamaktadır.
Ancak gündelik yaşamı dalgalandıran çok belirgin olaylar, kimi yapıları tarihe geçirmiştir. Bunlardan biri, "Deniz Uğrusu" Hüseyin Paşa'nın yahşidir. Paşa bu-
rada denizi doldurarak arazi kazanıp üstüne ya da kenarına yalısını oturtunca, padişahın gazabını çekmiş ve l655'te asılmak suretiyle cezalandırılmış. Deniz Uğrusu lakabı da, başına deniz yüzünden gelen bu felaket dolayısı ile, ölümünden sonra takılmıştır. Bu sahilde yer alan yapılardan tarihe geçmiş bir başkası, Abdülme-cid'in kızı Fatma Sultan ile Mustafa Reşid Paşa'nın oğlu Galip Paşa evlendiğinde geçici olarak oturmalarına tahsis edilen yalıdır. Bu düğün vesilesi ile kıyı yolu düzenlenmiş ve rıhtımlar yapılmıştır. Bu imarı belgeleyen çok güzel bir anı taşı burada yer almaktadır.
Kabataş kıyıları, Asya yakasının yoğun bir yerleşimi olan Üsküdar'ın(->) karşısına isabet ettiği için, kayık trafiğine her zaman hizmet etmişti. Şirket-i Hayriye yöneticilerinden Hüseyin Hakî Efendi, 1870'le-re doğru ilk kez araba taşıyan bir vapuru icat ettiğinde, onun denemesi ve karşıya geçiş merasimi de burada yapılmıştır.
Bu vapurların sefere girmesinden sonra her yıl Arabistan'a gönderilen padişah hediyelerinin kervanı olan sürre alayı, şehri buradan terk etmeye başlamış; onu u-ğurlama merasimleri de din ulemasının huzurunda, onların duaları ve mücevherli buhurdanlarla gelen saray görevlilerinin katılımları ile bu iskeleden yapılır olmuştur.
1950'leri izleyen yıllarda şehirde artan taşıt sayısı, Kabataş îskelesi'nin fonksiyonunu ön plana çıkarmış, modelleri geliştirilen ve kapasiteleri artırılan yeni araba vapurları, 1950-1960'larda, artık 10 dakikada bir işledikleri halde, Kabataş kıyılarının her tipten motorlu araçlarla silme dolması önlenememiştir. Bazen araba vapurlarını saatlerce bekleyen taşıt mevcudunu sığdırabilmek için iskelenin Fındıklı tarafına 1940'larda yapılmış olan çirkin Tekel yönetim binası sökülerek taşıt parkı meydanı yapılmıştır. İskelenin Dolma-bahçe yönünde kıyıyı kapatan, 1920'lerin mimari stilinde ve Mühendis Halid Buğ-day'ın eseri olan, sarı badanalı, güzel ve karakterli Tekel depoları da, 1956-1959 Menderes imarı sırasında yıktırılarak deniz manzarası açılmıştır.
Kabataş'ın yoğun bir taşıt iskelesi işlevi 1973'te ilk Boğaz köprüsünün açılması ile sona ermiş bulunuyor. Kabataş'tan geçen kıyı bulvarı boyunca üst setleri tutan duvar da eskiden harçla sıvalı basit bir görünümde iken, 1956 imarı ve cadde genişletilmesi sırasında Gebze taşı ile kaplanmış ve masif bir bünye kazanmıştır. Üstünden sarkıtılan sarmaşıklarla güzel bir görüntü kazanan bu duvarı tekrar yıkıp yerine belediyeye gelir kaynağı sağlama amacı ile, dizi dükkânların yapılması fikri, estetik düşünce sahibi kimi yetkililerin engellemesi ile bugüne kadar önlenebilmiştir. Günümüzde Kabataş Meydanı kenanndaki iskelelerden çeşitli yerlere deniz otobüsü seferleri ve Şehir Hatları vapurlarıyla da Üsküdar, Adalar ve Yalova seferleri ve yine Üsküdar'a dolmuş motorları seferleri yapılmaktadır.
ÇELİK GÜLERSOY
Dostları ilə paylaş: |