İKİTELLİ
Kent dışında yer alan sanayi bölgesi.
istanbul'un batısında, Çatalca Yarımadası üzerinde bulunan ve Küçükçekmece Gölü'nün kuzeydoğusuna, Halkalı'nın da kuzeyine ve kuzeydoğusuna düşen İkitelli mevkii, 1970'lerin sonlarında bir organize sanayi bölgesi olarak planlandı ve çeşidi fabrikaların yanısıra, Organize Küçük Sanayi Bölgesi adıyla hayli büyük bir sanayi sitesinin yapımına başlandı. Daha sonra, önde gelen bazı basın kuruluşlarının ve nihayet birtakım özel televizyon stüdyolarının da yöreye taşınmasıyla ikitelli hemen komşusu olan Güneşli(->) ile birlikte -yakın zamanlara değin basın merkezi olan- Babıâli'nin yerini aldı. ikitelli, o kesimde doğu-batı doğrultusunda birbirine paralel olarak uzanan iki yolu (D-100 [eski adıyla E-5] Karayolu ile kısaca TEM diye söylenen [Trans European Motorway] Edime-Ankara otoyolu) birbirine bağlayan asfalt yolun kuzeybatısına düşer (aynı yolun doğu kesiminde Güneşli vardır) ve yol
TEM'e bağlandıktan sonra otoyolun kuze-, yinde de uzanır. Sözünü ettiğimiz büyük sanayi sitesi de Ikitelli'nin bu kuzey kesimine düşer.
İkitelli idari bakımdan Küçükçekmece İlçesi'ne bağlı olup, Mehmet Akif, Atatürk ve Ziya Gökalp mahallelerinden ibarettir. 1990 sayımına göre 38.000 olan bu üç mahallenin toplam nüfusunun, bugün 60.000'i aştığı tahmin edilmektedir. Ansiklopedimizin yayımlandığı tarihte yapımı henüz tamamlanmamış olan İkitelli Organize Küçük Sanayi Bölgesi 765 hektarlık bir a-lan üzerinde 30.000 işyerini içermekte ve burada asgari 250.000 kişinin çalışacağı düşünülmektedir. Kent içindeki küçük imalat atölyelerinin bölgeye taşınmasını izleyecek yıllarda sadece bu sitede çalışanlardan İkitelli'de oturacakların oraya asgari 1.000.000 nüfus ekleyeceği resmi raporlarda belirtilmekte, bu nedenle de sitenin kuzeyine ve batısına, yörenin ana ulaşım akslarından birisini oluşturan İkitel-li-Habibler yolu çevresinden başlayarak toplukonutlar inşa edilmektedir. Bölgenin altyapı olanakları henüz böyle bir nüfus perspektifine yeterli olmaktan çok uzaktır.
İSTANBUL
İKLİM
Marmara Bölgesi'nde yer alan İstanbul İli iklim bakımından oldukça karmaşık bir yapıya sahiptir. Değişik hava akımlarının farklı yönlerde koridor oluşturduğu bir a-landa yer almasının yanısıra, ilgi çekici bir doğal yapısı(->) bulunması bu özelliğinin bellibaşlı nedenlerindendir. Coğrafi bakımdan geçit ve geçiş alanı olma özelliği taşıyan topraklarda yer alan ilin iklimi de bu karmaşık durumu yansıtır.
istanbul İli'nin yayıldığı Çatalca, Kocaeli ve Armutlu yarımadalarında genel olarak üç ayrı iklim tipinin etkileri görülür. Bunlar Akdeniz Bölgesi'nin ılıman, Karadeniz kıyılarının nemli ve iç bölgelerin ka-
rasal iklimleridir. Bu farklı iklim tiplerinin, etkilerini bazen yan yana veya art arda göstermesi, İstanbul'da Marmara Bölgesi'n-deki öbür illerden biraz daha farklı klimatolojik olayların yaşanmasına yol açar. Örneğin bazı ilkbahar ve sonbahar günlerinde yağışlı bir sabahın ardından yaz günlerini aratmayacak ölçüde açık ve sıcak bir havanın gelmesi ya da bunun tersinin yaşanması, sözü edilen özelliğin bir sonucudur. Başka illerden gelerek yerleşenlerin kendi aralarında İstanbul'un havasına güvenilmeyeceğine ilişkin bazı deyişler türetmelerinin nedeni de budur.
İstanbul'u daha çok kuzeyli ve güneyli hava akımları etkiler. İstanbul'da kuzeyli hava küdelerinin etkileri daha fazla duyulur. Bunlardan biri kışın Doğu Avrupa üzerinde yoğunlaşan soğuk hava kütlesinin Karadeniz ve Akdeniz üzerindeki alçak basınç alanlarına doğru harekedenme-siyle oluşur. İstanbul'da bazı kışlar soğuk baskınlarına yol açan ve havayı — 10°C'ye kadar soğutan bu hava küdesi Karadeniz üzerinden geçerken nemlendiğinden İstanbul'a kar yağışı bırakır. Bir başka kuzeyli hava akımı ise sonbahar ve kışın Kuzey Adriyatik'ten Karadeniz'e doğru hareket eder. Balkan Yarımadası'nı kat ederek gelen bu kuru ve soğuk rüzgârlar Karadeniz üzerinden de geçerek İstanbul'a ulaştığında yağmur ve kar getirir. İstanbul yazın da kuzeyli hava akımlarının etitisin-de kalır. Asor yüksek basınç alanıyla Basra alçak basınç alanı arasında oluşan bu hava akımı, Ege Denizi üzerinde kuzey-gü-ney doğrultum etezyen rüzgârının esmesine neden olur. Etezyenin yön değiştirmiş bir biçimi olarak İstanbul'da yazın esen kuru poyraz, havayı biraz serinleterek insanların ferahlamasını sağlar.
Kuzey rüzgârlarının uzun süreler esmesi tarih boyunca İstanbul'da bazı olaylara yol açmıştır. Fırtınalar daha çok gemicileri tehdit etmiş, tekneler özellikle İstanbul Boğazı kıyılarının korunaklı kuytu kesimlerine sığınmışlardır. Bu rüzgârların sert ve uzun süre esmesi İstanbul Boğazı'nda a-kıntı rejiminin değişmesine yol açar. Böyle günlerde üst akıntı bir ırmak gibi Boğaz' in tüm yatağını doldurur ve alt akıntının Marmara'dan kuzeye doğru sokulmasını engeller. Sert kuzey rüzgârları birkaç gün hiç kesilmeden estiğinde Marmara Denizi kıyılarında düzey değişikliği görülür. Böyle günlerde İstanbul kıyılarında deniz suları biraz alçalırken Silivri ve Tekirdağ kıyılarında yükselir. Rüzgârlar çok sert estiğinde deniz düzeyinde l m'yi bulabilen değişikliğe yol açan bu olaya "şeş" denir. Lodos fırtınaları sırasında da bu olayın tersi meydana gelir. İki yaka arasında suyolu ulaşımını kullananların vapura binip i-nerken fark ettikleri düzey değişikliğinin nedeni sanıldığı gibi gelgit olayı değil seş'tir.
Güneyli hava akımları İstanbul'da genellikle havayı nemlendirmesiyle tanınır. Ama Kuzey Afrika'dan gelen çöl kaynaklı kuru güney rüzgârları İstanbul'da pek fazla etkili olmaz. Akdeniz üzerindeki gezici alçak basınç merkezlerinden doğan hava akımları Marmara Denizi üzerinde i-
yice nemlenerek İstanbul'a ulaşır. İstanbul' da lodos adıyla tanınan rüzgârın esmesine yol açan bu hava akımı genellikle sıcaktır. Kışın estiğinde lodosun havayı çok ısıttığı bilinir. Göztepe Meteoroloji İstasyo-nu'nda yapılan şubat ayı gözlemlerinde buna ait bazı örneklere rastlanır. Bu gözlemlerden biri 14 Şubat 1977'de saptanan 24°C'lik hava sıcaklığıdır. Poyrazlı günlerde olduğu gibi lodos fırtınalarının uzun sürdüğü günlerde de şeş olayı ve Boğaz' in akıntı rejiminde değişiklik görülür. Sert lodos fırtınasını izleyen sesli günlerde İstanbullular vapurlara iskelelerle tırmanarak binerler. Böyle günlerde Marmara'nın sulan İstanbul Boğazı'nı tümüyle doldurarak Karadeniz'e doğru akar ve üst akıntının kuzeyden boğaza girişine engel olur. "Orkoz" adı verilen bu olay sırasında Boğaz koylarındaki olağan akıntılar da tersine döner. Doğulu ve batılı hava akımları İstanbul'da fazla etkili olmaz. Genellikle fırtınaya yol açmayan bu akımlar "sakin" olarak adlandırılır. Fazla şiddedi esmeyen doğu ve batı rüzgârları İstanbul'u havalandırır ve ferahlatır.
Değişik hava akımlarının etkilediği bir alanda yer alan İstanbul îli'nde yazlar sıcak ve genellikle kurak, kışlar ise yağışlı ve genellikle soğuk geçer. İlkbaharda serin, nemli ve yağışlı havalar çoğunluktayken sonbaharda serin ve nemli havalarla açık havalar nöbetlesin Bir geçiş alanında yer alması ve değişik iklim tiplerinden etkilenmesi nedeniyle İstanbul'un birbirine 20-30 km uzaklıktaki iki merkezinde farklı özelliklerle karşılaşılabilir. Oysa böyle bir durum ancak bir coğrafi bölgenin iki ayrı yöresinde görülebilir. Örneğin yaz başlarında Kadıköy'de hava günlük güneşlikken ve Adalar'da denize girilirken Sarıyer uzun süre gökgürültülü sağanak yağış altında kalabilmektedir.
İstanbul İli oldukça geniş bir alanı (izdüşüm alanı 5.591 km2) kaplamakla birlikte söz konusu farklılıklar günümüzde kent içinde yer alan üç meteoroloji istasyonunun verileriyle de ortaya çıkmaktadır.
Rumeli yakasında Florya ve Sarıyer, Anadolu yakasında Göztepe rasat merkez-
Dostları ilə paylaş: |