Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə575/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   571   572   573   574   575   576   577   578   ...   877
KADİRÎLİK

Abdülkadir Geylanî'nin (ö. 1166) Bağdat' ta kurduğu tarikat. İstanbul'un gündelik hayatına 17. yy'm başlarında ismail Rumî (ö. 1631) tarafından sokulmuştur.

Kadirîlik, bir Hanbelî vaizi olan Abdülkadir Geylanî'den sonra, oğulları tarafından kurulan "şerif' aileleri aracılığıyla yaygınlaşmıştır. Tarikatın merkezi Bağdat'taki Kadirî şerifleri Ebu Muhammed Abdüla-ziz'e (ö. 1206), Mısır şerifleri Ebu Abdur-

rahman Şerafeddin İsa'ya (ö. 1177), Kuzey Afrika'daki Magrib şerifleri Ebu İshak Siraceddin İbrahim'e (ö. 1196) ve Suriye şerifleri de Ebu Nasır Ziyaeddin Musa'ya (ö. 1221) bağlıdırlar. Bu aile örgütlenmesinin dışında ayrıca Geylanî halifelerinden Ali el-Haddâd Yemen'de, Muhammed el-Bata-yihî Suriye'de ve Muhammed bin Abdüssa-med Mısır'da tarikatı kurumlaştırmışlar, bu faaliyetlerin sonucunda Kadirîlik İran, Hindistan ve Endonezya'yı da içine alan geniş bir kültür coğrafyasında etkili olmuştur.

İslam tarihinin en eski tarikatlarından sayılan Kadirîlik, gerek aile kurumuna dayalı içedönük aşiret tipi örgütlenme modelini benimsemesi, gerekse sahip bulunduğu Arap kökenli tasavvuf anlayışı nedeniyle gelişimini 13-15. yy'lar arasında Osmanlı İmparatorluğu dışındaki Müslüman ülkelerde sağlamış, buna karşın kurucuları Türk olan Eşrefi ve Rumî kolları aracılığıyla ancak 15. yy'da Anadolu'ya, 17. yy'da da İstanbul'a girebilmiştir. Özellikle Halvetî-lik(-0, BayramfliK-») ve Nakşibendîlik^) tarafından Anadolu'da oluşturulan tasavvuf kültürüyle yoğrularak uygun bir toplumsal gelişme zemini bulabilen Kadirîlik, bütün bu mistik etkilerin kalıbında şekillenen Eşrefîlik ve Rumîlik gibi kollarının ya-nısıra, gene Türk mutasavvıflarından Mustafa Resmî Efendi'nin (ö. 1793) kurduğu Resmîlik, Mehmed Müştak Efendi'ye (ö. 1831) bağlı Müştakîlik ve Osman Şems Efendi'nin (ö. 1893) Enverflik kolları aracılığıyla İstanbul'da temsil edilmiştir. Bunların dışında kalan Arap-Hint kökenli Kadirî kollarından Esedîlik (Seyyid Abdullah Esed), Garibîlik (Muhammed Garibullah Hindî), Halisîlik (Ziyaeddin Abdurrahman Tale-banî), Hilalîlik (Muhammed Hilal Hemeda-nî), İsevîlik (Şeyh İsa), Müridîlik (Sene-galli Ahıned Banba) ve Yafiîlik (Abdullah Yafiî), hiçbir dönemde Türk tasavvuf kültürünün etkili olduğu bölgelerde varlık gösterememiştir.

Kadirîlikten kendi adlarına kol ayıran iki Türk mutasavvıfı, Eşrefoğlu Abdullah Rumî (ö. 1469) ile İsmail Rumî, tarikat çevrelerince "Pîr-i sanî" olarak kabul edilirler. Birden fazla "Pîr-i sanî"ye sahip bulunan Kadirîliğin bu özelliğine diğer tarikatlarda rastlanmaz. Eşrefîliğin kurucusu Abdullah Rumî, Bursa'da eğitim gördüğü yıllarda tasavvufa yönelmiş, daha sonra Çelebi Sultan Medresesi'nde Alaeddin Tusî'nin mu-idliğini yaptığı sırada tanıştığı Abdal Mehmed Sultan adında bir meczubun etkisiyle Emir Sultan'a intisap etmiştir. Emir Sultan tarafından bir süre sonra Hacı Bayram Velî'ye (ö. 1429) gönderilen Abdullah Rumî, hem ona damat olmuş, hem de Bayramı hilafeti almıştır. Ardından Hama'ya giden ve burada Abdülkadir Geylanî soyuna mensup Hüseyin el-Hamavî'ye bağlanan Abdullah Rumî, bir Kadirî şeyhi olarak Anadolu'ya dönmüş, kendi adına kurduğu Eşrefîliği başta İznik merkez olmak üzere Bursa ve Batı Anadolu'da yaygınlaş-tırmıştır.

Eşrefîliğin İstanbul'un tasavvuf hayatına kök salması, kuruluşu Rumîlikten önce olmasına rağmen daha sonra gerçekleş-

miştir. Tarikatın İstanbul'daki merkezi Abdal Yakub Tekkesi'dir(-»).

İsmail Rumî tarafından temelleri atılan Rumîlik, 17. yy'ın başlarında Kadirîliği İstanbul'a sokan tarikattır. Kadirîliğin İstanbul'a girdiği bu dönemde, toplumsal yapılanmanın başlıca unsurları arasında yer a-lan Halvetîlik, Bayramîlik, Nakşîlik ve Mev-levîlik(->) farklı halk tabakalarından meydana gelen geniş bir kesimi, kurdukları tekkelere bağlayarak etkilerini sürdürmekteler; Bektaşîlik(->) Yeniçeri Ocağı bünyesindeki askeri bürokrasiye, Melamîrik(-») ise, esnaf zümre üzerindeki manevi oto-ritesiyle ticari hayata yön vermektedir. Böyle bir ortamda Kadirîlik ile birlikte şehir hayatına giren bir diğer yeni tarikat da, Aziz Mahmud Hüdaî'ye(-») bağlı bulunan Celvetîliktir(-t). Gerek Kadirîlik gerekse Celvetîlik çok kısa bir süre içinde diğer tarikatlarla aralarındaki güç dengesini kurabilmişler ve böylece İsmail Rumî ile Aziz Mahmud Hüdaî, halk katında kazandıkları nüfuz sayesinde sarayın itibar ettiği mutasavvıflar arasına girmişlerdir. L Ahmed (hd 1603-1617) tarafından Sultan Ahmed Camii'nin açılış törenine davet edilen Hüdaî'nin temel şeyhliği yapması ve İsmail Rumî'nin de dervişlerine Kadirî ayini icra ettirmesi, her ikisinin de İstanbul'da kazandıkları şöhretin somut birer ifadesidir. İsmail Rumî'nin Sultan Ahmed Camü'nde başlattığı bu zikir geleneği, Kadiriler tarafından titizlikle sürdürülmüş ve tekkelerin kapatıldığı 1925'e kadar cuma namazından sonra camide tarikat ayini yapmışlardır.

İsmail Rumî, Tosya'da doğmuş ve ilk dini bilgileri burada almıştır. Babası sığırt-maçlık yapan Çoban Ali'dir. Daha sonra e-ğitimine Kastamonu'da devam etmiş ve yörenin tanınmış Halveti şeyhlerinden Ahmed Efendi'ye bağlanmıştır. Bir süre Ahmed Efendi'nin hizmetinde bulunduktan sonra Bağdat'a giden İsmail Rumî, burada Abdülkadir Geylanî soyundan gelen Kadirî Âsitanesi Postnişini Feyzullah Efendi' ye intisap eder. Ardından Mısır'a geçerek Abdülkadir Geylanî'nin oğlu Abdürrezzak koluna bağlı İbrahim Burhaneddin'in halifesi Ahmed Mısrî'den Kadirî hilafeti alır. Kadirî organizasyonuna göre Osmanlı İmparatorluğu dahilindeki bütün Rumî şeyhleri, bu intisaptan dolayı Ahmed Mısrî'ye bağlı olup, İstanbul'daki Kadirîhane post-nişini tarafından kendilerine verilen icazetnamelerin hepsi bu kolun silsilesine göre düzenlenmiştir. İsmail Rumî'nin Kadirî silsilesi de buna uygun olarak Şeyh Ahmed bin Süleyman er-Rumî'den Ahmed bin Mustafa el-Mısrî'ye bağlanmakta ve bu tarikat zinciri İbrahim Burhaneddin bin Ali tarafından Abdürrezzak Cemal el-Irakî a-racılığıyla Abdülkadir Geylanî'ye ulaşmaktadır.

Mısır'dan ayrılarak Anadolu'ya geçen İsmail Rumî, Tosya ve Kastamonu'da kendi adına tekkeler kurmuş ve sırasıyla İzmir, Manisa, Bursa, İzmit, Tekirdağ, Edirne, Selanik, İştib, Köstence, Filibe, Siroz ve Te-meşvar'ı kapsayan bir yolculuğa çıkarak Kadirîliği bu geniş coğrafyada yaygınlaş-

tırmış, ardından löll'de İstanbul'a gelmiş ve Fatih'teki Sofular Camii'nde tarikat faaliyetlerine başlamıştır. Kadirîliğin İstanbul' daki bu ilk dönemi hakkında yeterli bilgi yoktur. Daha sonra müritlerinden Hacı Pi-rî'nin (ö. 1630) Tophane'deki arazisini vakfetmesi üzerine burada kendi adına ilk Kadirî tekkesini kurmuştur. Bu tekke, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Kadirîlerin merkezi sayılıp, İsmail Rumî Âsitanesi veya Kadirîhane Tekkesi(->) olarak da tanınır.

Kadirîhane'nin kurulmasıyla birlikte tarikat, 17. yy'dan itibaren İstanbul'da merkezi yönetim modeline göre örgütlenmeye başlamış, imparatorluk dahilindeki bütün Kadirî tekkelerinin şeyh atamaları bu merkezin yetkisine bırakılarak güçlü bir i-dari yapı oluşturulmuştur. Kadirî organizasyonunda bu merkezin önemi yalnızca Rumîliğin değil, aynı zamanda tarikatın diğer kollarına ait icazet verme ve meşihat atamalarında da "teberrüken" tasdik makamı olmasından ileri gelir. Bu nedenle Kadirîhane postnişinleri, müritlerinin tasavvuftaki eğilimlerini dikkate alarak onları Rumîliğin yamsıra Eşrefî geleneğine uygun bir kültürle de yetiştirmişlerdir. İstanbul' da Kadirîlik gibi 17. yy'ın başlarında merkezi yönetim modeline sahip diğer tarikatlar Halvetîlik ve Celvetîliktir. Buna karşın aynı modele göre idare edilen Mevlevîlik, Bayramîlik ve Bektaşîliğin merkezleri İstanbul dışındadır. Nakşibendîlik ise, bu modelin tam tersine adem-i merkeziyetçi bir idari yapılanmayı esas almıştır.

17. yy'da Kadirîlik, İsmail Rumî'nin 1031'deki vefatıyla birlikte Kadirîhane meşihatına geçen Şerif Halil Efendi'ye (ö. 1658) bağlanır. Halil Efendi, İstanbul Kadirîliğinde "Şerifler Hanedanı" olarak bilinen ve Kadirîhane meşihatım 1925'e kadar elinde tutan şeyh ailesinin tekke yönetimindeki ilk temsilcisidir. Tarikat içinde "Arapzade" lakabıyla tanınan Halil Efendi, Bağdat'ta İsmail Rumî'ye icazet veren Kadirî Âsitanesi Postnişini Seyyid Feyzullah Efendi'nin oğludur. İstanbul'a gelmiş ve İsmail Rumî'nin kızıyla evlenerek ondan hilafet almıştır. Erkek çocuğu olmadan vefat eden İsmail Rumî'nin verdiği bu hilafet böylece tarikatın "İnas kolu"ndan yürümüş ve damadı Halil Efendi tarafından Kadırîhane'de temsil edilmiştir. Halil Efen-di'den sonra posta oğlu Fazıl Mehmed Efendi (ö. 1687) geçmiş ve vefatıyla boşalan meşihat makamını torunu Abdurrahman Efendi (ö. 1711) doldurmuştur. Abdurrahman Efendi, Halvetî şeyhlerinden Üm-mî Sinan'ın (ö. 1568) halifesi Halepli Şerîf Mehmed'in (ö. 1614) oğlu Hasan Efendi' nin (ö. 1677) damadıdır. Böylece İstanbul Kadirîliğine damgasını vuran "Şerifler Ha-nedanı"mn Halep kolu ile Halil Efendi'den gelen Bağdat kolu, Abdurrahman Efendi' nin kişiliğinde Halvetîlik ve Rumîliği bü-tünleştirmişlerdir. Rumîlik Kadirîhane'de temsil edilirken ailenin Halep kolu da Şeh-remini'deki Ümmî Sinan Tekkesinde Hal-vetî-Sinanî meşihatını yürütmüştür.

İstanbul Kadirîliğinin 17. yy'da Halvetîlik ile yakın ilişkiye girerek gelişmesi, ö-zellikle bu tarikata ait bazı tekkelerin za-

manla Kadirî denetimine girmesiyle sonuçlanan bir sürecin başlangıcıdır. Bu yüzyılda söz konusu ilişkinin en çarpıcı örneği, aslen bir Halvetî merkezi olan Eminö-nü'ndeki Aydınoğlu Tekkesi'nin(->), Şeyh Mehmed Efendi tarafından 1664'te Kadirîliğe bağlanmasıdır. Halvetî Şeyhi Kutub Ahmed Efendi'nin (ö. 1664) vefatıyla Kadirî organizasyonuna giren bu tekke, 1083' te Mehmed Efendi'nin meşihatının kaldırılmasıyla tekrar Halvetîliğe geçmiş ve tarikatın Karabaşî, Şabanî, Ramazanî, Cerrahî kollarının idaresinde kalarak 19. yy'da Bedreddin İzzî Efendi tarafından Kadirîliğin Enverî koluna bağlanmıştır.

Aydınoğlu Tekkesi'nde 1664-1683 arasında kısa bir dönem süren Kadirî meşihatının ardından, 17. yy'ın sonlarına doğru tarikatın Kadirîhane dışında doğrudan kurduğu ilk merkezlerden birisi sayılan Fatih' teki Kubbe Tekkesi, 18. yy'da Remlî Tekkesi ile Sinek Şeyh Halil Efendi Tekkesi'ni faaliyete geçirecek şeyhleri yetiştirecek Kadirî organizasyonunun çekirdeğini o-luşturması nedeniyle de büyük önem taşır. Kubbe Tekkesi'nin kurucusu Süleyman Efendi (ö. 1703), Kadirî Şeyhi Ali Mardinî' nin halifesidir. Kendisinden sonra oğlu Mehmed Emin Efendi (ö. 1762) ve Bağdadî Mehmed Efendi (ö. 1765) postnişinlik yapmışlar, daha sonra tekke, İsmail Hilmî Efendi (ö. 1824) tarafından Rıfaîliğe bağlanmıştır. 17. yy'ın sonlarından 1765'e kadar Kubbe Tekkesi'nde geliştirilen Kadirî kültürü, Süleyman Efendi'nin halifesi Mehmed Sırrî Efendi (ö. 1729) aracılığıyla 1775'e kadar Remlî Tekkesi şeyhlerince sürdürülmüş ve bu köklü tasavvuf çizgisi Sırrî Efendi'nin halifesi "Sinek Şeyh" lakabıyla tanınan Halil Sabri Efendi'nin 18. yy'ın başlarında kendi adına Altımermer'de kurduğu tekkede devam etmiştir.

18. yy'da Kadirîliğin şehir hayatına iyice kök saldığı ve İstanbul'un sosyokültürel yapısını şekillendiren başlıca dinamiklerden birisi durumuna geldiği görülmektedir. Tarikatın bu yüzyıldaki en önemli etkinliği, Eşrefîlik ve Rumîlikten başka Resmîlik adıyla üçüncü bir kol kurmasıdır. Böylece Kadirîlik, kendisi gibi Ortadoğu kökenli tasavvuf kültürüne sahip bulunan ve İstanbul'un gündelik hayatındaki ağırlığını giderek hissettiren Rıfaîlik(->) ile Sa' dîlik(->) karşısında mümkün olan en geniş örgüt yapısına ulaşmayı başarabilmiştir. Diğer yandan tarikatın bu dönemde İstanbul'daki yönetim kastını oluşturan Kadirîhane postnişinlerinden Abdurrahman Efendi ile Halil Efendi ailelerine mensup şeyhlerin saray ve bürokrasiyle yakın bir ilişkiye girdikleri görülmektedir. Abdurrah-man Efendi'nin 1711'de vefat etmesiyle yerine oğlu Hüseyin Efendi (ö. 1723) Kadirîhane postnişini olmuş ve onu da küçük oğlu Halil Efendi'nin (ö. 1732) meşihatı izlemiştir. Her iki şeyhin Kadirîhane yönetiminde bulunduğu bu dönem, İstanbul* un tarihinde Lale Devri olarak bilinir. Tarikatın saray çevresiyle yakınlaşma siyaseti bu dönemde istenilen sonucu vermiş ve başta suriçi olmak üzere ilk defa Eyüp ile Kasımpaşa'da tekkeler kurulmuştur. Hac

yolculuğuna çıkarken yerine Ali Vahidî Efendi'yi vekâleten bırakan Halil Efendi' nin Medine'de vefat etmesi üzerine önce büyük oğlu Mehmed Efendi (ö. 1786) asaleten posta geçmiş ve ardından onu küçük oğlu Ahmed Efendi (ö. 1801) izlemiştir.

Kadirîliğin 18. yy'da suriçinde kurduğu ilk merkez, Şehremini'deki Remlî Tek-kesi'dir. 17. yy'da kurulan Kubbe Tekkesi'nin ardından faaliyete geçen bu merkez, ilmiye semtlerinden Fatih'te Kadirîliğin kökleşmesini sağlamıştır. Kurucusu Mehmed Sırrî Efendi (ö. 1729), Kubbe Tekkesi Postnişini Süleyman Efendi'nin halifesidir. Vefatından sonra yerine oğlu Abdülfet-tah Efendi (ö. 1744) geçmiş ve onu da "Karakullukçu" lakabıyla tanınan Mustafa Efendi (ö. 1775) izlemiştir. 1775'ten sonra Kolancı Şeyh İbrahim Sabri Efendi (ö. 1806) tarafından Sa'dîliğe bağlanan Remlî Tekkesi meşihatı, aynı zamanda Kadirî icazetine sahip Sa'dî şeyhlerince 1839'a kadar yürütülmüş ve bu tarihte İbrahim Edhem Efendi (ö. 1877) aracılığıyla tekrar Kadirîliğe bağlanmıştır.

Remlî Tekkesi'nden sonra 18. yy'da suriçinde temelleri atılan ikinci önemli Kadirî merkezi, Sinek Şeyh Halil Efendi Tek-kesi'dir. "Sinek Şeyh" lakabıyla bilinen Halil Sabri Efendi'nin (ö. 1756) ilk postni-şinliğini yaptığı bu tekke, Kubbe ve Remlî tekkelerinde şekillenen Kadirî kültürünü, 18. yy'dan Tanzimat sonrasına aktaran başlıca kurumlardan birisidir. Halil Sabri Efendi, Remlî Tekkesi Postnişini Mehmed Sırrî Efendi'den hilafet almıştır. Yerine geçen damadı Mehmed Efendi'yi (ö. 1765), Numan Efendi (ö. 1780), Mustafa Efendi (1785) ve Küçük Mehmed Efendi'nin (ö. 1797) meşihat dönemleri izler. Tekke 19. yy'ın başlarında, Mevlevîliğe de intisabı bulunan Mehmed Dede'nin yönetimine girmiştir.

Fatih ve çevresinde odaklanan Kadirî faaliyetlerinin 18. yy'daki bir diğer önemli merkezi Çenezade Tekkesi'dir. Ziyaeddin Mehmed Efendi'nin (ö. 1774) Kadirîliğe bağlı olarak kurduğu bu tekkenin meşihatı, daha sonra oğlu Ahmed Efendi (ö. 1779) tarafından devam ettirilmiştir.

Kadirîliğin suriçindeki faaliyetlerinin a-ğırlık noktasını, 18. yy'ın sonlarına doğru tarikatın Resmîlik koluna bağlı tekkeler o-luşturur. İstanbul'da Rumîlik ve Eşrefîlik-ten sonra gündelik hayata giren Resmîlik, Seyyid Mehmed Efendi'nin oğlu ve Mustafa Kerimi'nin halifesi Mustafa Resmî Efendi (ö. 1793) tarafından Kadirîlikten ayrılan üçüncü önemli koldur. Bu kola bağlı olarak suriçinde üç tekke faaliyete geçmiş ve Kadirîliğin Fatih-Karagümrük-Edirnekapı eksenindeki en güçlü tekke organizasyonunu gerçekleştirmişlerdir. Bunlardan ilki Karagümrük'teki Kabakulak Tekkesi'dir. İkincisi Edirnekapı'da Resmî Efendi Tekkesi olup daha sonra bu kola mensup Mehmed Şemseddin Efendi tarafından Fatih'te kendi adını taşıyan bir üçüncü tekke daha faaliyete geçirilmiştir. Kabakulak Tekkesi, Resmîliğin İstanbul'daki merkezidir. Aynı zamanda kurucusu ve ilk postnişini


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   571   572   573   574   575   576   577   578   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin