Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə756/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   752   753   754   755   756   757   758   759   ...   877
KAŞIKÇILIK

Başta Konya olmak üzere Kastamonu, Çorum ve Tokat'la birlikte Osmanlı döneminde istanbul da önemli bir kaşık üretim merkeziydi. Pilav, çorba, sulu yemekler, hoşaf, muhallebi vb yiyecekleri bulunduğu kaptan ağza götürmede kullanılan kaşık, ağaç, maden, kemik gibi yapıldığı maddeye ve kullanıldığı yere göre adlar alırdı.

Ağaç kaşık, malzemesinin elde edilmesindeki kolaylık bakımından en yaygın kaşık çeşididir. Şimşir, abanoz gibi sert doku-lu ve hoş kokulu ağaçlar kaşık yapımında tercih edilmiştir. Önce kaba bir biçimde oyulan kaşığın çanak ve sap kısmı uyumlu bir biçimde çıkardır ve zımpara, törpü, eğe vb ile düzeltilirdi. Ağaç kaşık yapımında ağız ve sap uyumunu sağlamak çok önemli olduğu için dilimizde "Herkes kaşık yapar ama sapını doğru oturtamaz" sözü yaygınlık kazanmıştır. Böylece yapımı biten kaşık önce sarı boyaya batırılır, ardından da çeşidi renklerde motiflerle be-zenir ve cilalamrdı. Bazı ağaç kaşıklara yemekle ilgili öğüt ve dilekler ihtiva eden güzel sözler, beyitler de yazdırdı.

Fabrika öncesi dönemde madeni kaşıklar ahşap kalıplar hazırlandıktan sonra altın, gümüş ve pirinçten dökümleri yapılır, daha sonra bu dökümler eğelenerek tesviyeden geçirilir ve olması gereken biçime sokulurdu. Madeni kaşıklar eskiden "mıhlama" yoluyla zümrüt, akik gibi değerli taşlarla, altın ve gümüş kaşıkların sapları "savat"la(-»), bazıları da kıl testeresiyle yapılan oymalarla ya da çelik kalemle oyulan yazı ve motiflerle, bazen de telkari süslemelerle sanat eseri haline getirilirdi. Bu tür değerli madenlerden yapılmış ve özenle süslenmiş kaşıklar ancak sarayda ve yüksek dereceli devlet görevlilerinin konaklarında kullanılırdı.

Kemik, boynuz, fildişi ve kabuklardan yapılan kaşıklar daha çok aşure, sütlaç,

Kaşıkçı Han'ın iç avlusundan bir görünüm. Yavuz Çelenk,

muhallebi yemek için kullanılırdı. Boynuz ve fddişi kaşıkların pek azı yekpare olur, çoğunlukla çanak ve saplan ayrı ayrı yapılır, daha sonra altın, gümüş ve pirinç perçinlerle birbirine tutturulurdu. Fildişi, boynuz, bağa ve hindistancevizi kabuklarından yapdan çanaklarda yüzeyin pürüzsüz olmasına özen gösterilir çok değişik tekniklerle bezenen sapları ise oyma ve kakma motifler ihtiva ederdi.

istanbul'da kaşıkçılık, Bayezid Camii yakınlarındaki Kaşıkçdar Çarşısı'nda yapılırdı. Ayrıca Kapalıçarşı'nın doğusunda bulunan ve Mahmutpaşa Yokuşu üe Tarakçılar Sokağı köşesinde yer alan Kaşıkçı Han' da(->) bir zamanlar kaşıkçı esnafının barındığı düşünülebilir.

istanbul kaşıkçıları da öteki meslek gruplan gibi geleneksel esnaf örgütlenmesine dahil olmuşlardı. Evliya Çelebi, Seya-batnam&de 1638 Bağdat seferi dolayısıyla düzenlenen ordu esnafı alayını anlatırken "Esnâf-ı Kaşıkcıyan"dan da söz eder ve bunların 300 dükkânda 1.000 kişi olduklarını büdirir.

istanbul'da yalnız burada üretden kaşıklar satılmaz, başka şehir ve ülkelerden gelen kaşık çeşitleri de bulunurdu. 1640 tarihli Es'âr Defteri'nâe tanesi l akçeden 50 akçeye kadar satılan 19 çeşit kaşık adı verilmiştir.



Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 619; K. Özbel, Konya Kaşıklan, Ankara, 1949; "Kaşık", TA, XXI, 392-393; Büngül, Eski Eserler, I, 152-154; Güran, istanbul Hanları, 124-125; M. Z. Ku-şoğlu, "Kaşık ve Kaşıkçılığımız", Aletler ve Âdetler, îst., 1987, s. 49-51; Musahibzade, istanbul Yaşayışı, (1992), 190; Y. Yücel, Osmanlı Ekonomi-Kültür-Uygarlık Tarihine Dair Bir Kaynak. Es'ârDefteri (1640 Tarihli), Ankara, 1992, s. 91.

istanbul kataklum

Kataklum ya da Fransızca yazımıyla Ca-tacloum istanbul'un ilk sürekli kabare ti-yatrosudur.

1881'de Paris'te Rodolphe Salis adında birinin Le Chat Noir adlı kabare tiyatrosu çok ilgi çekmiş burada birçok ünlü şair, sanatçı, mizahçı, karikatürist bir araya gelmişti. Tiyatroda daha çok gölge oyunu gösterimleri veriliyordu. Öyle ki 1889'da Karagöz gösterimleri de verilmişti. Bu örnek üzerine başka kentlerde de benzeri kabare tiyatroları kurulmuştu. 1906'da Henry Yan adında biri Beyoğlu'nda Catacloum adıyla benzeri bir kabare tiyatrosu açtı, daha çok Beyoğlu ve istanbul üzerine güncel konulara yer veriliyordu. Catacloum' un yeri Beyoğlu'nda Hamalbaşı Sokağı no. 38'deydi. Gazetelerdeki duyurularında Paris'teki Le Chat Noir gibi "Theâtre deş Ombres d'Art du Chat Noir" adıyla geçiyordu, ancak bu sonra kaldınldı, "Cataclo-um-Cabaret Artistique" diye duyuruldu. Kurucusu Henry Yan'ın ortağı Luce YolT du. Tiyatro 1910'a kadar sürdü. Eylül 1910' da salonu genişletildi. Gene aynı yd dünyaya çarpacağı korkusu ile büyük panik yaratan Halley kuyrukluyıldızının Beyoğlu'nda nasd karşdandığını alaylı bir biçimde işleyen 2 perde 4 tabloluk Pera-Halley



Retour adlı bir müzddi oyun sahnelendi. Eseri Henry Yan yazmış, müziğinin bestecisi N. harfinin arkasına gizlenmiştir, giysileri de Appol ortaklığı hazırlamıştır. Ne yazık ki bu ilginç müzikli oyunun metni günümüze ulaşmamıştır. Yalnız oyundaki 4 tablonun başlıklarını biliyoruz. "Bakanlar Kurulu", "Müze", "Beyoğlu'nda Balo", "Haliç". Orkestra yönetmeni bir kadındı: De Moriana. Oynayan sanatçılar arasında şunlar vardı: Ade Noves, Renee Chalgreau, G. de Mazi, Coreoggioli, Montval, Kerri-ta, Olympia, Yoll, Chartory. Burada üginç olan Hamalbaşı Sokağı'nın bu tür sanat o-laylanna sahne olmasıdır. Nitekim illüzyonist Cazeneuve buradaki Sponek buzhanesini tiyatroya çevirerek gösterimlerini verdiği gibi, aynı birahanede istanbul'da dk füm gösterimi yapdmıştır. Hamalbaşı Sokağı no. 22'de bulunan Kutu adlı gece kulübünde ünlü sahne sanatçısı Hazım Kör-mükçü 1931'de Karagöz oynatmıştı.

METiN AND




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   752   753   754   755   756   757   758   759   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin