Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə36/140
tarix27.12.2018
ölçüsü8,87 Mb.
#86730
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   140

İGNATİOS

1874'te Karaköy-Beyoğlu arasında işletmeye açılan ve dünyanın ilk metrolarından birisi olan Tünel(->) aynı zamanda 574 m'lik uzunluğuyla dünyanın en kısa metrosudur. 1939'da kamulaştınlarak iETT' ye devredilen tünelin günlük yolcu sayısı, 15.000 civarındadır.

1985'te özel halk otobüslerinin (ÖHO) yönetim, yürürüm ve denetimleri lETT'ye devredilmiştir. Bugün 800 civarında olan özel halk otobüslerinin ortalama 500'ü her gün sefere çıkmaktadır.

196l'de istanbul yakasından, 1966'da da Anadolu yakasından kaldırılan tram-vay(-0 1991'de Beyoğlu'nün tarihi dekoru arasında yeniden yerini almıştır. 1.600 m' lik bir hatta, günde ortalama 10.000 civarında yolcu taşıyan ve Tünel-Taksim arasında çalışan tramvay, "Nostaljik Tramvay" olarak adlandırılmaktadır.

Özellikle elektrik üretimi ve dağıtımının TEK'e devredilmesinden sonra büyük ölçüde mali sıkıntıya giren lETT'nin zararı, her yıl bir önceki yıla oranla artmaktadır. Bir kamu kuruluşu olarak, yalnızca bilet ücretleriyle yaşamak zorunda kalan iETT, maliyetinin altında yaptığı taşımacılık nedeniyle bütçesini denkleştireme-

Bugün


Tünel-Taksim

arasında


çalışan

eski


tramvaylardan

biri.


Ara Güler

mekte, aradaki açık da her yıl istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sübvan-se edilmektedir.

lETT'nin 1994 bütçesi 5 trilyon 370 milyar lira olarak bağlanmıştır. Bu rakamın yalnızca 2 trilyon 14i milyar lirası işletme gelirlerinden sağlanacak, geri kalan bölüm ise katkı ya da borç adı altında, istanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından süb-vanse edilecektir.

5 trilyon 370 milyar lira civarındaki 1994 bütçesinin, 2 trilyon 630 milyar lirası cari harcamalara, 120 milyar lirası amortisman giderlerine, 321 milyar lirası yatırım harcamalarına, 15 milyar lirası sermaye teşkili ve transfer harcamalarına, 2 trilyon 385 milyar lirası ise borç ödemelerine ayrılmıştır.

1994 başı itibariyle lETT'nin hizmet a-lanı 2.500 km2'dir. Hat sayısı 420, kapalı durak sayısı 984, açık durak sayısı 2.858' dir. lETT'nin 115 bilet satış gişesi, 650 özel bayii vardır. Toplam hat uzunluğu 5.230 km, filosundaki otobüs sayısı 2.400, günlük servis sayısı 2.000, toplam ulaşım personeli 5.309, toplam sürücü sayısı 4.500, bir günde taşınan yolcu sayısı 1.500.000'dir. BÜNYAMlN ÇELEBi

İFTAR ÂDETLERİ

Ramazan ayına girmeden zengin fakir istanbul halkı, iftar yemekleri için hazırlık yapardı. Sofra takımları, siniler elden geçer, davetliler için hazır hale getirilirdi.

Ev halkının kendi arasında yaptığı iftarlarda herkes minderlerde halka halinde oturur, sofralar alçak iskemleler üzerinde bulunan bakır siniler içine hazırlanırdı. Ezana birkaç dakika kala sofra başına oturmak ve sessizce iftar vaktinin gelmesini, iftar topunu beklemek âdetti.

iftar topları Tophane ve Beyazıt mey-danlanyla, Selimiye Kışlası'ndan atılırdı. Eskiden iftarlarının dini yönüne fazla ö-nem verenler, oruçlarını mukaddes kabul edilen yerlerde bozarlardı. Akşam ezanından evvel Ayasofya Camii'ne, Eyüb Sultan Türbesi'ne gidilir, burada kayyım ve tür-bedarların verdikleri zemzemlerle oruç a-çılır, akşam namazı eda edildikten sonra bir aşçı dükkânına gidilerek yemek yenirdi. Asıl adı Şeyh Zekâî Mustafa olan Oruç Baha'nın Topkapı Pazartekke'deki türbesinde ramazanın ilk günü bir yudum sirke ile oruç açmakla dileklerin kabul edileceğine inanılırdı.

iftar yemeği iki bölümden oluşurdu, ilk bölümde "iftariyelik" denilen bir tür kahvaltı yenirdi, iftariyelik diye anılan küçük bakır kaplar içinde hünnap, portakal, incir, gül reçelleri, balkan kaşarı, kirliha-nım, dilpeyniri, balık yumurtası, pastırma, sucuk gibi yiyecekler bulunurdu. Oruç, zemzem veya hurmayla açıldıktan sonra iftariyelikler yenerek sofradan kaldırılır, akşam namazına geçilirdi. Namazdan sonra esas yemekler başlardı. Önce çorba i-çilirdi. Eski istanbul halkı, ramazanda işkembe çorbası içmeyi çok sevdiğinden birçok kişi iftardan önce ellerinde büyük kâselerle, işkembeci önlerinde kuyruk oluştururlardı. Çorbadan sonra pastırma-Iryumurta, ardından bir et yemeği, iki türlü sebze, pilav, börek nihayet kadıngöbeği veya baklava yenerek yemek faslı bitirilirdi. Eski istanbul'da iftar yemeklerini bitiren en önemli tatlı, kaymaklı güllaçtı. Mevlanakapı ile Silivrikapı arasında imal edilen güllaçlar, Yemiş iskelesi veya As-maaltı'na getirilir, renkli kâğıtlara sarılarak satılırdı.

Tiryakiler, topun patlamasını dört gözle beklerler, bir yudum suyla oruçlarını bozduktan sonra hemen tabakaya, keseye veya hazır çubuklara el atarlar, içebildikleri kadar tütün içtikten sonra yemeğe başlarlardı. Ramazanın ilk haftası içinde ahbap arasında davetsiz olarak büyüklere iftara gitmek bir hürmet olarak kabul edilirdi.

Zengin ve vükela konaklarında iftarlar daha farklı geçerdi. Sadrazamlar, nazırlar, gerek memurlarına gerekse halka iftar davetleri düzenlerlerdi, iftar davetleri buralarda üç sofra olarak tertip edilirdi. Birinci sofrada konağın sahibi tarafından davet edilen resmi zevat mabeyinde; ikinci sofrada hanımefendinin davet ettiği kimseler ve yaşlı hanımlar haremde; üçüncü sofrada da semtin fakir halkı, satıcıları,

D'Ohsson'un

bir gravüründe

sadrazam


konağında

verilen iftar

yemeği.

D'Ohsson,



Tablaeu

tAM Kütüphanesi



Nazım Timuroğlu

fotoğraf arşivi

mahalle bekçileri, selamlık odasında ağırlanırdı. Zenginlerin ve vükelanın 30-40 o-dalı mükellef yalılarında, köşklerinde iftar için konak kapıları ardına kadar açılır, davetli davetsiz birçok insan, iftara gittikleri bu yerlerde hürmetle karşılanırdı. Davet sonunda sosyal mevkiine göre misafirlere diş kirası(->) adı altında hediyeler verilirdi.

Mabeyinde yemek yenildikten sonra, çubuk, kahve, şerbet içilir ve meşhur bir hayaliden Karagöz seyredilirdi. Bazen de edebi sohbetlere girişilir, şiirler okunur, dini konular açılınca Kısas-ı Enbiya'dun örnekler okunurdu. Ramazan kışa rastlıyorsa karanfil kokulu leblebilerle beraber, büyük bardaklarla boza içilirdi.

Saray iftarlarında yemekler, mücevherli sahanlarda, altın tabaklarda verilir ve ramazanın ilk iftarına hanedana mensup bütün sultanlar gelirdi. Emektar saray kadınları, pek maharet isteyen emirdolması, Sultan Reşad pilavı, pirinçli muluhiyye gibi saray yemekleri yaparlardı. Teşrifata göre sırasıyla nazırlar, sonra ileri gelen Anadolu ve Rumeli eşrafıyla yüksek seviyedeki memurlar, bu iftarlara katılırlardı. Askeri öğrenciler de Yıldız Sarayı'ndaki iftarlara öğretmen ve yöneticileriyle beraber davet edilirdi.

Eski istanbul'da yaza rastlayan ramazanlarda iftarı bahçede yapmak âdetti. Bu iftarlar, ev içinde yapılan iftarlara göre daha uzun sürerdi. Büyük halılar, uzun namaz seccadeleri bahçeye serilir, kadınların bulunduğu yerler, bir paravanla ayrılarak teravih namazı eda edilirdi. Bu iftarlarda ağaçlar, rengârenk fenerlerle donatılır, hattâ ağaçlar arasına mahyacıklar bile kurulurdu.

Günümüzde iftar âdetleri, eski debde-besiyle olmasa da değişik kesimler tarafından devam ettirilmektedir.



Bibi. E. E. Talu, "istanbul'da Eski Ramazan", Aydabir, S. 4 (l Kânunuevvel 1935), s. 22-25; S. M. Alus, "Ramazan iftarları, Diş Kiralan", Akşam, (24 Teşrinievvel 1939), s. 5; Şehsuva-roğlu, istanbul, 79; M. Alp, "Ramazan", İFA, S. 174 (Ocak 1964), s. 3273-3275; C. S. Revna-koğlu, "Ramazanı Karşılama Hazırlıkları", Tarih Konuşuyor, S. 35 (Aralık 1966), s. 2885-2890; C. Saraçoğlu, "ikinci Meşrutiyet Yıllarında istanbul Hayatından Tablolar: V", ae, S. 35 (Aralık 1966), s. 2923-2928; H. F. Ozan-soy, Eski İstanbul Ramazanları, ist., 1968, s. 16-25; S. Ayverdi, ibrahim Efendi Konağı, ist., 1982, s. 88; Gürel, istanbul Evliyaları, 185; T. Şavkay, "Dünden Bugüne Ramazan Sofraları", Hürriyet, (21-23 Mart 1992), s. 7; Musa-hibzade, istanbul Yaşayıp, (1992), 116-117; Ahmed Rasim, Ramazan Sohbetleri, ist., ty, s. 76-80; Ali Rıza, Bir Zamanlar, 166-171; Pa-kalın, Tarih Deyimleri, II, 37.

UĞUR GÖKTAŞ



İGNATİOS

(797/798, Konstantinopolis - 23 Ekim 877, Konstantinopolis) Konstantinopolis patriği (847-858 ve 867-877 arasında).

Bizans ve Roma kiliseleri arasındaki çekişmeler bu dönemde Ignatios ve Patrik FotiosC-») arasındaki çatışmada ifadesini bulmuştu.

Vaftiz adı Niketas'tır. imparator I. Mi-hael Rangabe'nin (hd 811-813) oğludur. Babası tahttan indirildiğinde kardeşleri gibi Ignatios da hadım edildi ve manastırda yaşamaya zorlandı. Prens Adalan'nda kurduğu üç manastırın "hegumenos"u (başra-hibi) oldu. Ikonoklazma(-t) (tasvirkırıcı-lık) dönemi aşıldıktan sonra Imparatori-çe Teodora, Ignatios'u Patrik Methodios' un yerine atadı. Tasvirseverlerle ılımlılar a-

rasmda tartışma yaratmaktan kaçınmak i-çin seçim değil, atama yoluna gidilmişti. Ignatios, tasvir taraftan Studios Manastırı (Imrahor Kilise Camii) mensupları ile geçinmenin yolunu bulduysa da, G. Asbes-tas tarafından yönlendiren ılımlılar ile çatıştı. Patriğin durumu, Kayser Bardas'm(~0 Teodora'yi sürgüne göndererek fiili iktidarı ele geçirmesiyle kötüleşti ve Ignatios görevden çekilmek zorunda kaldı. Bardas Ignatios'u önce bir adaya sürdü sonra da affederek Konstantinopolis'e dönmesine izin verdi. Fakat Ignatios yanlıları Fotios'u tahrik etmeye ve Papa I. Ni-kolaus'u yanlarına çekmeye çalışınca gerginlik tırmandı. Papa önce Ignatios'un kilise yasalarına aykırı seçildiğini ileri sürerek tarafsız kalmaya çalıştıysa da sonra bu durumun Konstantinopolis'in kilise işlerine karışmak için iyi bir fırsat olduğunu görerek 863 tarihli konsilde Fotios'un a-foroz edilmesine önayak oldu.

867'de Batı ile ittifak yapma gereksinimini duyan I. Basileios, Fotios'u patriklikten azlederek yerine Ignatios'u atadı. Fakat Ignatios papalığa tümüyle teslim olmayarak, Bulgaristan ve Moravya kiliselerini Bizans'ın yetki alanına dahil etti.

Bu dönemde, I. Basileios'un aktif Batı karşıtı politikaları gündeme gelince, Fo-tios'la sürdürülen çatışma anlamsız hale geldi ve Fotios sürgünden affedildi. Ignatios'un ölümünden sonra Fotios patrik oldu ve Ignatios'un cenazesini bizzat kut-sadı.

Görüldüğü gibi Ignatios'un yaşamöy-küsü kilisenin ne denli siyaset içinde olduğunu, siyasi kavgaların dinle, kilise bö-lünmeleriyle ya da aynı kilise içindeki kişisel hırs çekişmeleriyle ne denli iç içe

iGNATİOS

142

143

İHTiSAS

girdiğini gösteren ve Bizans entrikalarının dini kurumu ne denli çürüttüğünü, içine aldığını sergileyen ilginç örneklerden biridir.

Ayasofya Kilisesi'nde bulunan İgnati-os portresinin 886'dan hemen sonra yapıldığı sanılmaktadır. Bibi. Ostrogorsky, Bizans, 210-218; C. Diehl, Byzantium, Greatness and Decline, New Jer-sey, 1957, s. 215-216; P. Stephanou, "La vi-olation du compromis entre Photius et leş ig-natiens", Orientalia christianaperiodica, S. 21 (1955), s. 291-307.

AYŞE HÜR


İGNATİOS (Smolenskli)

(14. yy) Rus din adamı ve gezgin.

Smolensk'li (Rusya'da) bir rahip olan İgnatios 1389'da Konstantinopolis patriğini ziyarete gelen Rus metropoliti Pimen' in heyetinde bulunan Smolensk Piskoposu Mihail'in maiyetinde idi. Pimen, patrik tarafından aforoz edildiğinden, affedilmek için Konstantinopolis yolculuğuna çıkıyordu. Heyet 13 Nisan 1389'da Moskova'dan hareket ederek 26 Mayıs'ta Azak'a geldi. Oradan gemiyle 10 Haziran'da Sinop'a u-laştı. Ereğli ve Kefken'den sonra Kerpe'nin 3 mil batısında bulunan ve bugün yok o-lan Astrabike kentine gelindiğinde, Metropolit Pimen ve Piskopos Mihail, Ignati-ös'u öncü olarak Konstantinopolis'e gönderdiler. O da Şile ve Riva'dan geçerek 28 Haziran'da istanbul'a varır. Ertesi gün karaya çıkarak, 30 Haziran'da Ayasofya'ya gider. Ayinde hazır bulunduktan ve kiliseyi gezdikten sonra Atmeydanı'na ve onun yanındaki Büyük Saray'a(-») gider, bu arada Yılanlı Sütun'dan söz eder. l Temmuz' da Rus keşişlerin yaşadığı Studios Manas-tırı'nı, ertesi gün ise Blahernai ve Havari-yun kiliselerini ziyaret eder, buradaki imparator mezarlarını görür. Ayın 3'ünde Patrik IV. Antonios'la görüşür, 4'ünde yeniden Ayasofya'ya giderek kilisenin koruyucu meleği Mikail'in ikonasını görür, 6'smda Hodegetria Kilisesi'ni ve Pantok-rator Manastm'm (Zeyrek), 8'inde ise Ba-lıkpazan'ndaki, Yahudi Mahallesi'nde bulunan bir İsa ikonasını ziyaret eder.

Ayın 16'smda Piskopos Mihail de kente gelir ve 30'unda patriğin huzuruna çıkar. Bu ara, 24'ünde, Karagümrük'te Çu-kurbostan yakınlarında bulunması gereken İoannis Prodromos (Vaftizci Yahya) Manastırı ve 30'unda Arkadios Sütunu(->) (Avratpazarı) yakınlarında olan Ayios Ata-nasios Manastırı ile Perivleptos (Sulu Manastır) Kilisesi ziyaret edilir. 31'inde Ayasofya kubbesine çıkılır ve İgnatios pencerelerin yüksekliğini ölçer, l Ağustos'ta Bu-koleon Sarayı'nın(->) deniz tarafına Bizans deniz feneri yakınlarında bulunan "Dokuz Melek Safları" Kilisesi ve Ahırkapı Feneri yakınlarında olan Manganai Kilisesi, 2' sinde bu kilisenin doğusunda, bugün Top-kapı Sarayı'nın Marmara tarafına bakan deniz kıyısında bulunan Ayios Stefanos Manastın, 8'inde yeniden Perivleptos Manastırı ziyaret edilir.

11 EylüPde Konstantinopolis'e gelmek için Türklerin elinde bulunan Halkedon'

da (Kadıköy) izin bekleyen metropolit Pimen orada ölür ve cenazesi Galata'ya getirilerek oradaki Ayios İoannis Kilisesi'nde defnedilir. Patrik, Rusya metropoliti olarak Kiev metropoliti Kiprianos'u atar ve Kiprianos, Piskopos Mihail ile birlikte, l Ekim'de yola çıkar. İgnatios Kostantino-polis'te kalır ve ziyaretlerini sürdürür, 17 Aralık'ta Topkapı'daki Ayios Romanos ve Meryem kiliselerini görür, Noel'den önceki pazar günü olan 22 Aralık'ta ise, Aya-sofya'da Hz Danyal ve ateşe atılan üç genç konulu bir dinsel piyes seyreder ve Çem-berlitaş ile Beyazıt arasında Meşe üstünde bulunan Ayia Anastasia Kilisesi ile Pam-makaristos (Fethiye Camii) Manastırı'nı ziyaret eder.

1390 baharında imparator V. loannes' in torunu VII. loannes kenti kuşatıp 14 Ni-san'da halkın yardımıyla tahtı ele geçirdiğinde İgnatios oradadır ve olaylar hakkında bilgi verir. Bundan sonra VII. loannes' in amcası II. Manuel de kenti iki defa almaya çalışır ve üçüncüsünde 17 Eylül'de zapteder. Bu olayları da anlatan İgnatios, 15 Ağustos 1391'de meydana gelen depremden söz ettikten sonra son olarak 11 Şubat 1392'de II. Manuel'in taç giymesini anlatır. Bu tarihten sonra Aynaroz'a giden İgnatios büyük bir olasılıkla oralarda 1405'e kadar kalır ve sonra Rusya'ya döner.

Ignatios'un kaleme aldığı metin sonradan "Nikon Kroniği" demlen tarihin içine alındığından bu kronikle birlikte çok sayıda Rusça yazması ve baskısı vardır. Metin tek başına ilk defa Rusça olarak 1887'de basıldı ve B. de Khitrowo'nun 1889'da Cenevre'de yayımladığı Itineraires russes en Orient kitabına Fransızca çevirisi alındı. 1937'de Nea Sion dergisinde Yunanca çevirisi basıldı. Rusça-lngilizce notlu ve izahlı baskısı ise George P. Majeska'nın Russi-an Travelers to Constantinople in the Fo-urteenth andfifteenth Centuries (Washington, 1984) kitabında vardır. Bibi. Yerasimos, Voyageurs, 99-100.

STEFANOS YERASİMOS



İHSAN KIRAATHANESİ

istanbul'da eski Babıâli, şimdiki Vilayet binasının karşı köşesinde, bugün yıkılmış olan kıraathane.

Cumhuriyet'e kadar Daire-i Sadaret o-larak hizmet veren Babıâli'ye ve çevresin-

Bir


kartpostalda

37 baca


numaralı

ihsan Vapuru.



Eser Tutel

deki nezaretler ile bazı önemli devlet dairelerine yakın oluşu, ihsan Kıraathanesi' nin ayrı bir işlev kazanmasına yol açmıştır. İstanbul kıraathanelerinin ve özellikle Sirkeci, Babıâli, Divanyolu, Nuruosmani-ye ve Şehzadebaşı kıraathanelerine dönemin tanınmış şair ve yazarları, sanat ve siyaset adamları devam ederken İhsan Kı-raathanesi'ne de daha çok gazeteciler ilgi göstermiştir.

Türk gazeteciliğinin 19. yy'ın son çeyreğinden başlayarak gösterdiği gelişme sonucu Babıâli de gazetelerin ilgi odağı olmuş, böylece ihsan Kıraathanesi gazetecilerin buluşma yeri haline gelmiştir. Bulunduğu yerin yüksekliği, resmi dairelere girip çıkanları ve yoldan gelip geçenleri görmeye, zaman zaman yaşanılan olağanüstü olayları rahat ve emin bir biçimde izlemeye imkân verirdi. Mütareke döneminde ve Cumhuriyet'in ilanından sonra da bu özelliğini koruyan kıraathane gerçek anlamda basm-yayın çalışanlarının lokali gibiydi. Muhabirler boş vakitlerini burada geçirirler, haber peşinde koşanlar sağa sola kulak verip gelip geçeni buradan seyrederler ve her gazetede yer alabilecek türden haberleri birbirleriyle değiştokuş ederlerdi.

Ne zaman açıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte 1870'lerde faaliyette olan İhsan Kıraathanesi 1948'de kapanmış, yerine matbaa ve bayi açılmış, 1950'de ise bina yıkılarak yerine işhanı yapılmıştır.

istanbul'da ayrıca Aksaray'da Oğlanlar Tekkesi'nin hemen yanında ihsan Bey Kıraathanesi, Yusufpaşa'da ise İhsan Efendi Kıraathanesi adıyla iki ayrı kıraathane daha bulunmaktaydı.

Bibi. S. Birsel, Kahveler Kitabı, İst., 1975, s. 86-91; "ihsan Kıraathanesi", İKSA, IV, s. 1944.

M. SABRI KOZ



İHSAN VAPURU

Şirket-i Hayriye'nin(->) 37 baca numaralı buharlı yolcu vapuru.

1890'da, ingiltere, Londra'da R. & H. Green tezgâhlarında yandan çarklı yolcu vapuru olarak inşa edildi. 244 grostonluktu. Uzunluğu 50,2 m, genişliği 6,4 m, su-kesimi 3 m idi. 580 beygirgücünde 2 silindirli compound buhar makinesi vardı. Saatte 12,5 mil hız yapıyordu.

İhsan, Çanakkale Savaşı sırasında İstan-

bul'dan Gelibolu'ya asker ve askeri malzeme taşıdı. Nisan 1915'te Marmaraereğlisi yakınlarındaki Venedik kayaları denen mevkide, ağustosta da Gelibolu yakınlarında Doğanarslan Burnu'nda karaya o-turduysa da iki seferinde de yüzdürüldü. Ama yine aynı yıl, aralık başında Silivri ve Bigados açıklarında üçüncü kez karaya o-turunca kendini kurtaramadı. Şirket, istanbul'dan 63 numaralı Sütlüce ile 70 numaralı Ziya (sonra Erenköy) adlı yolcu vapurlarını göndererek kurtarma çalışmalarına başladı. Daha sonra 44 numaralı intizam Vapuru'nun da katılmasıyla, 24 gün süren çalışmalar sonunda kurtarıldı.

ihsan Vapuru 24 Mart 19l6'da, Zonguldak açıklarında, peşinde 8 yelkenli çekerken Morz adlı Rus denizaltısı tarafından torpillendiyse de yine kurtarıldı. Ağustos 1917'de Varna'dan buğday yüklü olarak gelirken Boğaz girişinde bir Rus denizaltısı tarafından görülünce, süvarisi Hacı Nuri Kaptan tarafından isabet almaması için Ömerdayı Kumluğu'na oturtuldu. 14 Eylül günü Askeri Sevkıyat Idaresi'nin Samsun römorkörü tarafından Hasköy Tersa-nesi'ne çekildi. Onardrp kömür gemisi halinde getirildikten sonra, daha önceden askeriyenin hizmetine verilmiş olan 33 numaralı Nusret adlı gemiyle değiştirildi.

İdare-i Mahsusa döneminde satın alınıp şehir hatlarında kullanılmış olan bir İhsan Vapuru daha vardır. 1903'te, Avus-turya-Macaristan împaratorluğu'nun Budapeşte'deki Danubis Schoenischen Hart-mann A. G. tezgâhlarında, eşi Neveser Va-puru'yla birlikte yandan çarklı, buharlı yolcu vapuru olarak inşa edildi. 375 grostonluktu. Uzunluğu 54,1 m, genişliği 6,7 m, sukesimi 2,9 m idi. 510 beygirgücünde 2 silindirli compound buhar makinesi vardı. 30 Eylül 1927'de Pire'den İstanbul'a gelirken Gelibolu önlerinde battı.

ESER TUTEL



İHTİFALCİ ZİYA BEY

bak. MEHMED ZiYA BEY (Ihtifalci)



İHTİSAB

15. yy'dan 1826'ya kadar ihtisab ağasının, bu tarihten 1854'e kadar da ihtisab nazırının başında bulunduğu, İstanbul'un zabıta ve çarşı-pazar düzeni örgütü. İstanbul kadısına bağlı olan bu örgütün görevleri arasında kentin güvenlik işleri, kente giriş çıkışlar, bazı vergilerin toplanması da vardı.

İyi yönetim ve doğru önlemler anlamına gelen "ihtisab", islam hukukunun temel kavramlarındandır. Kâtib Çelebi, ihtisabı "kent halkının, yasaklara uyup doğrulan işlemelerine olanak veren yönetim" olarak tanımlamıştır. Hisbe-ihtisab örgütleri, Hz Ömer (halifeliği 634-644) döneminden başlayarak bütün islam devletlerinde, başlıca kurumlar arasında yer aldı. Kent kadısının yardımcısı sayılan muhtesibe de u-yan, kınama, müdahale, tehdit, dayak, hattâ idam yetkileri tanındı.

İstanbul'un fethinden sonra kentte yeni bir sosyal ekonomik düzene geçişte çe-

Bir çarşı ressamının betimlemesinde ihtisab ağası, 17. yy, anonim. Galeri Alfa

şitli işler için yetkililer (hâkimler) atanırken, Evliya Çelebi'nin belirttiğine göre "sekizinci hâkim ihtisab ağası da cem-i ehl-i sanayie hükmetmek üzere ta'zir ve siyasete ve bey'ü şirâda hile edeni tekdir ve tevbih etmek" ile görevlendirildi. 15. yy'ın ikinci yarısından başlayarak da İstanbul i-çin ihtisab kanunnameleri yayımlandı. Kent, l şehir (mahrusa-i İstanbul, Dersa-adet) ile 3 belde (Bilad-ı Selase Galata, Üsküdar, Eyüp) olmak üzere 4 ayrı kadı tarafından yönetildiğinden, İstanbul kadısına bağlı ihtisab ağasından ayrıca Galata, Üsküdar ve Eyüp kadılarının maiyetlerinde de birer muhtesib vardı. Bunlar, kent ve belde kadılarının, ticaret işlerini, bu a-lana ilişkin yasaların uygulanışım denetleme yetkilerini fiilen kullanmaktaydılar. Ayrıca, istanbul'un genel yönetiminden sorumlu olan sadrazamın, kent güvenliğini sağlamasında birinci sırada yardımcılarıydılar. Sadrazamın, "kola binme", "kol gezme", "büyük kol" denen kent içi denetim ve yoklamalarında, ihtisab ağasının maiyetinde bulunması ve kendisine düşen görevleri yapması yasa gereğiydi. Örneğin, Çarşamba divanı(->) kol gezmesinde ve-zirazam, narhlara ilişkin sorularını bazen istanbul kadısına, bazen de ihtisab ağasına yöneltirdi. Kol heyetinde, ihtisab ağası, perişanî sarık, ortak kuşak ve elinde sadrazamın değneği ile yer alırdı. Sadrazam atından inince, yeniçeri ağası bu değneği alıp kendisine verirdi. Fınnlardan ekmek numuneleri alıp sadrazama vermek de ihtisab ağasının göreviydi. Kadı kola çıktığında da ihtisab ağası ya da o beldenin muhtesibi beraberinde olurdu. Kadının verdiği cezaları hemen orada ve yardımcıları aracılığıyla uygulamak ihtisab a-ğasının ya da muhtesibin göreviydi. Ka- •

di tarafından konulan narhı esnafa tebliğ işini, ihtisab ağasının maiyetini oluşturan koloğlanları yapmaktaydılar. Bunlar, Yeniçeri Ocağı'nm 56. ortasından seçilme askerlerle değişik mesleklerden ve çarşı pazar geleneklerini bilen esnaf zümresinden kişilerdi. Kıdemlilerine "terazicibaşı" deniyordu.

îhtisab ağası, subaşı, asesbaşı ile her gün kol gezerdi, ihtisab kanunnamesi gereği, terazi, kantar, arşın, endaze ile iş gören ne kadar esnaf varsa hepsinin ölçü ve ölçeklerini, alım satım kurallarına uyup uymadıklarını denetler, gerektiğinde falaka ve değnek cezaları uygular, daha fazla cezaya müstahak olanları ise ihtisab ağası mahbesinde tutuklayarak kadı önüne çıkarırdı.

İltizam yöntemiyle atanan ihtisab ağasının ve muhtesiblerin İstanbullu, yetişkin ve Müslüman, adil, yetenekli, bilgili, dürüst, dindar olmaları aranırdı. Bu görevler l yıllıktı. İhtisab kanunnameleriyle belirlenen esnaftan belirli oranlarda ihtisab rüsumunu toplama yetkisini peşin iltizam bedeli ödeyerek elde eden ihtisab ağası bununla giderlerim ve geçimim karşılardı.

1501 tarihli Mahrusa-i istanbul Kanun-namesi'ne göre ihtisab örgütünün görevleri arasında, kente gelen koyunların sayılması; kaçak hayvan getirtilmesinin önlenmesi; gelen buğdayın kalitesinin saptanması; ekmeğin "eyü ve arı" çıkartılması; taşradan istanbul'a her ne gelirse denetlenmesi; aşçı, başçı ve büryancı dükkânlarının denetimi; kavaf, debbağ, derici, çizmeci, paşmakçı, saraç, sağrıcı, bakkal, aktar, bezzaz, gazzaz, hayyat, neccar, kuyumcu, kazancı, boyacı, bıçakçı ve kılıççı, hallaç, hamamcı, kalaycı, manav, değirmenci vb esnafın sık sık yoklanması; narha, ölçüye, tartıya, temizliğe, gedik kurallarına, kılık kıyafete uyup uymadıklarının saptanması da vardı, işyeri açma ruhsatım da ihtisab ağası vermekteydi. Irgat, amele, hamal, kayıkçı vb işçi kesiminin kente giriş çıkışlarını, bekâr odalarına yerleşmelerini, esnaf loncalarını denetlemek, ithal edilen malların istanbul'a girişini gözetimde tutmak, kent güvenliğinde kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak da ağanın görevlerin-dendi. İstanbul'da nüfus artışının ortaya çıkardığı pek çok sorun olduğundan ve "nakl-i hane" denen temelli göçlerin önlenmesi gerektiğinden, bu konuda 16. yy'dan başlayarak istanbul kadısı aracılığı ile ihtisab ağasına sık sık görevler verildiği de saptanmaktadır. Bu görevin gereği, mahallelerde ve çarşılarda, bekâr odalarında, hanlarda yoklamalarla yerine getirilmekteydi. Yakalanan kaçaklar, serseriler ve işsizler memleketlerine gönderilirdi. Istifçileri, karaborsacıları yakalayıp cezalandırmak, alıcı ile satıcı ya da esnaf arasındaki inat ve çekişmeleri önlemek de ihtisab ağasına ve muhtesiblere düşen görevlerdendi. Yakalanan suçlulardan, kadı huzuruna çıkarılması gerekenler, şer'i cezadan ayrıca başlarına tahta külah geçirilip çarşıda dolaştırdırlardı. Narhtan ziyade veya eksik fiyatla satanlara da ağır cezalar uygulanırdı. Bu nedenle esnaf, en çok



144

Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   140




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin