Bibi. A. Grabar, L'iconodasme byzantin: Le dossier archeologique, (2. bas.) Paris, 1984;
D. Stein, DerBeginn deş byzantinischen Bil-
derstreites und seine Entıvicklung, Münih,
1980; E. J. Martin, A History ofthe Iconoclas-
tic Controversy, Londra, 1930; G. B. Ladner,
"The Concept of the Image in the Greek Fat-
hers and the Byzantine Iconoclastic Contro
versy", Dumbarton Oaks Papers, no. 7, 1953;
E. Kitzinger, "The Cult of Images in the Age
Before Iconoclasm", ae, no. 8, 1954; Ostro-
gorsky, Bizans, 153-165, 187-195; A. Breyer-
J. Herrin (haz.), Iconoclasm, Birmingham,
1977; P. Schreiner, "Der byzantinische Bilder-
streit: kritische Analyse der zeitgenössischen
Meinungen und das Urteil der Nachwelt bis-
hente", Settimane di Studio del Centro Italiano
di Studi sutt'alto medioevo, S. 34-1 (1988), s.
319-407; P. Brown, "A Dark Age Crisis Aspect
ofthe Iconoclastic Controversy", The English
Historical Revieıu, S. 88 (1973), s. 1-34.
AYŞE HÜR
İKTİSADİ VE TİCARİ İLİMLER AKADEMİSİ
"Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi" (1884), 'Ticaret Mekteb-i Âlisi" (1909), "Ulûm-ı Âliye-i Ticariye Mektebi" (1925), "Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu" (1936), "İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi" (1959) adlarım taşımış, 20 Temmuz 1982' de Marmara Üniversitesi'ne(->) dönüştürülmüştür.
İstanbul'da Yeniköy'de bir yalıda 20 Aralık 1879'da açılması tasarlanan Ticaret Mektebi gerçekleşmedi. İkinci girişim Ticaret Nazırı Subhi Paşa'nın öncülüğünde-dir. Babıâli'de Kapalıfırın'da kiralanan İzzet Efendi'nin evinde 29 Rebiülevvel 1301/ 28 Ocak 1884'te Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi adıyla okulun açılması gerçekleşti. 2 yıl idadi, 2 yıl fenni olarak 4 yıl süreli olan okulda kültür derslerinin yanın-
da ticaret riyaziyesi, muhasebe, mal bilgisi, hukuk, iktisat dersleri de vardı. Fransızca zorunlu, İngilizce, İtalyanca, Arapça, Rumca ise isteğe bağlı seçmeli yabancı dillerdi. Rüştiye mezunlarının alındığı o-kula, 25 yaşını geçmiş yetişkinler "müs-temi" (dinleyici) olarak devam edebilmekteydiler.
Okulun ilk müdürü Avusturya uyruklu Granti Efendi'den başka yabancı uyruklu öğretmenler de ders vermekteydiler. Münif Paşa ile pek çok devlet adamı da fahri öğretmendiler. 1883-1884 arasında toplam 95 Müslim, gayrimüslim öğrenci, 30 da öğretim üyesi bulunuyordu. Hafta tatili cuma ve pazar, dersler de öğleden önceydi. 17 Kasım 1884'te yayımlanan nizamname ile okulun 200 mevcudu olması, her öğrenciden ayda yarım lira (altın) ücret alınması, 20 yoksul öğrencinin de o-kula ücretsiz devam ettirilmesi öngörülmüştü. Hamidiye Ticaret Mekteb-i Âlisi, 1887'de Maarif Nezareti'ne bağlandı. İdarecilerin ortaya çıkan bir yolsuzluğu üzerine de 1890'da kapatıldı.
İkinci kez açılışı, 2.200 altın liraya satın alınan Beyazıt'taki Hakkı Bey Konağı'n-da 21 Ekim 1893'tedir. Bu açılışta okul müdürlüğüne Gelenbevizade Said Bey atandı. Meslek derslerine ağırlık veren yeni bir program uygulamaya konuldu. Fransızca inşa ve kitabet, tercüme, coğrafya-yı ticari, ilm-i maadin ve tabakatü'1-arz, hikmet, kimyanın ticarette tatbiki, hüsn-i hat, ka-venin-i saltanat-ı seniyyenin ticarete taalluk eden cihetleri, ticaret-i berriye kanunu, borsa ve sigorta kumpanyaları, techi-zat-ı bahriye, şimendiferler hakkında malumat, emtia-i ticariye, ticaretgâh idaresi program kapsamındaydı. Bu dersler, İstanbul'daki yoğun ticaret yaşamının gereksinimlerine cevap verecek tarzda hazırlanmıştı. 3 yıl süreli olan okulda Fransızca bilmeyenler için l yıllık hazırlık sınıfı da
bulunuyordu. 1900-1901'de öğrenci mevcudu 48'i Müslüman olmak üzere 56'ydı. 9 da öğretmen vardı. 1900'deki 8 mezun da birer kamu görevlisiydiler.
1909'da, II. Abdülhamid tahttan indirilince okulun adındaki "Hamidiye" sözcüğü kaldırıldı. Programa ise stenografi, daktilografi dersleri eklendi. 1910'da kütüphane ve kimya laboratuvarları kuruldu. Yarım gün olan günlük eğitim de tam güne çıkarıldı. 1914'te yetişkinler için, serbest ticaret dersleri konuldu. 1915'teki düzenlemede ise 3'er yıllık "kısm-ı evvel" (lise) ve "kısm-ı sani" (yüksek) kademeleri getirildi. Kısm-ı saninin son sınıfı ise şehbenderlik, bankacılık, sanayi uzmanlık dallarına ayrıldı. 1917'de kısm-ı evvele bağlı "ameli" (pratik) ticaret şubesi ile kızlar için de l yıllık ameli ticaret inas şubesi açıldı.
Okul, 1924'te İktisat Vekâleti'ne bağlandı. İdadi (lise) ve ticaret mektebi mezunlarının kabul edildiği 3 yıllık bir yüksekokul olarak kalırken bünyesindeki kısm-ı evvel, İstanbul Ticaret Mektebi adıyla ayrıldı. Sultanahmet'teki eski Ziraat Orman ve Maadin Nezareti binasına(->) taşınan okulda 1925'teki bir program değişikliğiyle iktisat, muhasebe, bankacılık ve sigorta şubeleri oluşturuldu. Okulun adi da Ulum-ı Âliye-i Ticariye Mektebi oldu. 1936'da sömestr yöntemi yerine sınıf yöntemi benimsendi. Sınav yöntemleri de değiştirildi. Bu yeniliklerle birlikte kuruma da Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu adı verildi. 1938'de Maarif Vekâleti'ne bağlandı. 1940'ta yeni talimatname yayımlandı. Buna göre son sınıf, iç ticaret ve maliye, dış ticaret ve konsolosluk, bankacılık ve muhasebe şubelerine ayrıldı. Lisans programına ekonomi, işletme ekonomisi, ekonomik coğrafya, ticaret aritmetiği, ticaret tarihi, umumi muhasebe, yüksek matematik, medeni hukuk, mal bilgisi-teknoloji, yabancı dil, maliye, mali cebir, kara ve de-
İL HALK KÜTÜPHANESİ
156
157
İLKOKULLAR
niz hukuku, esasiye ve idare hukuku, iş hukuku, borçlar hukuku dersleri alındı. Bu gelişmelere koşut olarak öğrenci sayısında artış gözlendi.
1884-1923 arasında okula kaydolan 440 öğrenciden 304'ü mezun olmuştu. Buna karşılık karma (kız-erkek) öğretime geçildiği 1923-1943 arasındaki 20 yıllık dönemde 4.422 öğrenciden ancak 1.230'u mezun olabildi. 1942-1943'te 108 mezun veren o-kulun 1943-1944'teki mevcudu 1.300'dü. 1950'lere değin, okulu bitirenler genellikle istanbul'da zahire, deri, tütün, mensucat ticaretine, bir bölümü de kamu ve bankacılık hizmetlerine ilgi duymuşlardır.
Okulun 1950'li yıllara kadarki ünlü yönetici ve öğretmenleri arasında Hasan Tahsin Ayni, Kirkor Kömürciyan Efendi, Gelenbevizade Hikmet (Gelenbeğ), Nihat Odabaşı, Ali Fuad Başgil, Şükrü Baban, Nihat Sayar, Suphi Nuri ileri, Hasan Fehmi Karatay, Abdülhak Kemal Yörük, Reşat Kaynar, Sıddık Sami Onar, Besim Darkot yer almıştır.
1952'de okula akademik unvanlı kadrolar verildi. 1959'da, Akademiler Kanunu ile bilimsel özerklik kazanan okul, İstanbul iktisadi ve Ticari İlimler Akademisi a-dını aldı. 1971'de istanbul'daki devletleş-tirilen özel yüksekokullardan 7'si bu akademiye bağlandı. 1978-1979'da bunlardan ekonomi, eczacılık, diş hekimliği, işletme, siyasal bilimler, ticari bilimler akademi bünyesinde birer fakülte oldu. 20 Temmuz 1982'de Yüksek Öğretim Kanunu ile akademi ve fakülteleri Marmara Üniversitesi oldu.
Bibi. Cumhuriyetin XX. Yılında Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu, ist., 1944; A. Kitapçı, istanbul iktisadi ve Ticari ilimler Akademisi Rehberi, Kanun ve Yönetmelikler, ist., 1975; R. Özel, Marmara Üniversitesi'nin Kuruluş ve Gelişimi, ist., 1993; E. Çelebi, Yüzyıllık Mezunları, istanbul Yüksek Ticaretliler-1883-1983, ist., 1983; Ergin, Maarif Tarihi, III, 932 vd; F. R. Unat, Türkiye Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara, 1964, s. 80, 80 h; Sal-name-i Nezaret-i Maarif-i Umumiye, Isı., 1319, s. 99-102.
NECDET SAKAOĞLU
11 Halk
Kütüphanesi'nin
okuma
salonundan
bir görünüm.
Yavuz Çelenk,
1994
İL HALK KÜTÜPHANESİ
Beyazıt, Ordu Caddesi, no. 33'teki Simkeş-hane(-») binasında hizmet veren Kültür Bakanlığı'na bağlı kütüphane. 1962'de Fatih'te Millet Kütüphanesi'nde faaliyete geçen kütüphane, 16 Kasım 1981'de bugünkü yerine taşınmıştır. 1964'te kurulan istanbul Şehir Kütüphanesi Kurma ve Yaşatma Derneği tarafından başlatılan binanın onarımı 1976'da tamamlanmıştır.
1.800 rrf'lik bir alan üzerinde yer alan Simkeşhane binasında kütüphanenin kullanım alanı 1.400 m2'dir. Üç katlı olan binanın birinci katı Basma Yazı ve Resimleri Derleme Müdürlüğü'ne tahsis edilmiştir. Kütüphane, ikinci ve üçüncü kadarda yer alan 3 salon ve 14 oda ile hizmet vermektedir. Odalardan biri ödünç verme bölümü, diğeri süreli yayınlar bölümü olarak kullanılmaktadır. Bodrum katında yemekhane ve kalorifer dairesi bulunmaktadır, ikinci kattaki salonlardan biri çocuk bölümü, diğeri yetişkinler bölümü olarak kullanılmaktadır. Üçüncü katta yer alan Bedi N. Şehsuvaroğlu Okuma Salonu'nda, kültürel etkinlikler de düzenlenmektedir. 1992 itibariyle kütüphanenin toplam dermesi 40.989'dur. Bunun dışında 72 süreli yayına abonedir. Yılda ortalama yararlanan sayısı 200.000 civarındadır. Okuyucunun dermeye kolayca ulaşabilmesini sağlamak amacıyla kitap ve yazar adlarına göre hazırlanmış alfabetik kataloglar ile Dewey onlu tasnif sistemine göre oluşturulan konu katalogu vardır. Açık raf sistemi uygulanmakta ve 28 personel çalışmaktadır.
istanbul 11 Halk Kütüphanesi'ne bağlı 9 kütüphane müdürlüğü ve 45 adet daha küçük kütüphane birimi vardır.
AYTEN ŞAN ŞÖLEN
İLERİ TÜRK MUSİKİSİ KONSERVATUVARI DERNEĞİ
1948'de Belediye Konservatuvarı(->) reisliğinden istifa eden Hüseyin Saadettin Arel(-0 ve öğrencileri tarafından kurulan özel musiki kuruluşu.
Beşiktaş Hayrettin İskelesi'nde 7 no'lu binanın (Deniz Müzesi'nin idarehanesi) özel salonlarında 31 Mayıs 1948'de resmen kurulmuş olan bu derneğin kurucuları Arel, Ord. Prof. Salih Murat Uzdilek, La-ika Karabey'di. İşadamı Nuri Demirağ da kuruluşu için teşebbüs ederek yardımcı olmuştu. Dernekte başkanlığı kabul eden Arel, yüksek düzeyde eğitimi olan eski talebelerine "Türk musikisinde armoni" dersini, ikinci başkanlığı kabul eden Salih Murat Uzdilek ise seri konferanslar verme görevini üstlenmişler, genel yazmanlık ve nazariyat hocalığını Haydar Sanal sürdürmüştür. Derneğin yayın organı niteliğindeki Musiki Mecmuası ise, içerdiği bilimsel yazılar ve geniş konu yelpazesi ile musikimizde önemli bir boşluğu doldurmuş bir dergidir.
Bu dernekte, geleneksel musikinin alışılmış aktarım biçimlerinin aksine ciddi ve bilimsel dersler, teori ağırlıklı ve denemelere açık bir eğitim uygulanmış, Arel kuramının yerleşip yaygınlaşması için çalışmalar yapılmıştır. Haftada iki gün (salı ve cuma) eğitim veren kuruluşta başlıca dersler nota, solfej, nazariyat, musiki tarihi, armoni, kontrpuan, füg, musiki analizi, prozodi, orkestrasyon ve enstrüman eğitimiydi. Türk musikisi ses sistemiyle çoksesli eserlerin seslendirildiği ilk konserler dernekçe sunulmuştur. Ayrıca Arel'in, polifo-nik Türk musikisinde kullanılmak üzere tasarladığı farklı büyüklüklerde, dörder telli beş kemençeden oluşan yaylı kenet için iki ayrı takım halinde gençler eğitilmeye başlanmış ve bu bağlamdaki ilk konser 1954'te eski Beşiktaş Halkevi'nde verilmiştir.
Kurulduğundan itibaren Saadettin Arel, Laika Karabey, Haydar Sanal, Refet Kayse-rilioğlu, Cemal Özgen, Rüştü Eriç gibi öğrencileri olan bu dernekten pek çok genç yararlanmış ve istanbul halkına konserler ile radyo programlan sunulmuştur. Açıklamalı ve eğitici nitelikteki bu faaliyetler a-rasında 1951'de İstanbul'da toplanan 22. Uluslararası Doğubilimciler Kongresi'nde verilen konser sayılabilir.
Pek çok kez yer değiştirmek zonanda kalan, maddi destek bulamayan ve bir müddet sonra hocalıktan ayrılan Arel'den sonra dernek, kısıtlı imkânlarla çalışmalarını sürdürmüştür. Aksaray Türkocağı, Beşiktaş Halk Partisi binası gibi yerlerde devam ettirilen çalışmalar, bugün Fatih, Halıcılar Caddesi'nde bulunan dernek lokalinde yapılmaktadır. Halen dernek korosunu Çetin Körükçü çalıştırmaktadır.
GÖNÜL PAÇACI
İLHAN, ATTİLÂ
(1925, Menemen) Şair, romancı, deneme yazarı.
izmir'de lise öğrenimi sırasında siyasal düşünceleri nedeniyle yargılandı, cezaevinde kaldı. Liseyi istanbul'da Işık Lise-si'nde bitirebildi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki yükseköğrenimini yarıda bıraktı (1949). Paris'e gitti. Yurda dönüşte bir süre İstanbul'da yaşadı; Ali Kap-
tanoğlu takma adıyla film senaryoları yazdı. Tekrar Paris'e gitti. İzmir'de Demokrat İzmir gazetesinin genel yayın müdürlüğünü ve başyazarlığını sürdürdü. 1973'te Ankara'da Bilgi Yayınevi'nin danışmanı oldu. 1980'de İstanbul'a yerleşti ve yazınsal çalışmalarına ağırlık verdi.
İlk şiir kitabı Duvar'dan (1948) başlayarak, şiirlerinde toplumun ve bireyin sancılarını, tedirginliklerini daima iç içe, diyalektik yöntemle yansıtan Attilâ ilhan, bir yandan da çok geniş bir coğrafyaya açıl-
EMİRGÂN'DA ÇAY SAATİ
çerağân sarayı'ndan büyükdere'ye üşümek sonbaharında eski
çınarların
uzadığı yerde gizlice akşamların başlayıp âdeta kendini dinlemeye kafeslerin ardında bol gözlü
bir kadın
ansızın giydirilmiş ipek ferâceye bir çay yalnızlığı emirgân'dan öteye değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın nedim'den yansıması tatyos
efendi'ye tenhâ bir genç kız sesiyle
hicazkâr'ın kuytularda çürüdüğü bağdadî
yalıların yorgun sarmaşıklarıyla sarkmış
bahçeye
soğuk kuşlar gibi dağılır boğaz'da rüzgârın getirdiği donuk bir
yağmur pusu istinye'de gemilerin karanlık
uykusu
kırık direkleriyle dalgın ve hasta birden içimi kaplayan ölüm
korkusu
selâm verilince meçhul bir namazda gâzalî'yse biraz mevlânâ biraz da kubbenin altındaki divan uğultusu "şeref vapurundan en kirli beyazda yüzlerce harbiyeli sürgün yolcusu havada, bir asılmış adam kokusu istanbul jöntürkleri hüzzâm bir yasta
yankılarıyla telâşlı geceleri
bebek'ten motorların taşıyıp o kadar
bitiremediği en yılgın sonbahar benim
gözlerimdeki çok daha dumanlı mütâreke
günlerinden
alaturka saat kaçta ikinci tömbeki miralay sadık bey'in nargilesinden dem çekip kumrular gibi sebilleri
şenlendiren
osmanlı sehpâlarının gölgesindeki emirgân'da acılaşmak koyu bir
semâverden
çaylar gibi kararıp kaç defalarca eski bir şiir üzüntüsüyle müseddes
biçimindeki
çoktan unutulmuş kilidi defterlerden Attilâ ilhan, 1962
mistir. Başlangıçta, II. Dünya Savaşı'nın Avrupa'yı ve Türkiye'yi etkileyişleriyle yetinen şair, Sisler Bulvarı (1954), Yağmur Kaçağı (1955), Ben Sana Mecburum (1960) gibi şiir kitaplarında yer yer istanbul'dan esinlenişleri dile getirmiş, kenti hem toplumsal çalkantılarıyla, hem de pitoresk görünümüyle aktarmıştır. Özellikle İstanbul'a, daha tikel olarak İzmir'e ilişkin bu çaba, Tutuklunun Günlüğü (1973), Böyle Bir Sevmek (1977), Elde Var Hüzün (1982) ve Aynhk Sevdaya Dabil'de (1993) tarihsel bir perspektif edinmiş; şair İstanbul'u payitaht olduğu günlerdeki kimliğiyle yaşatmayı denemiş, o dönemlerden bugüne yaşayagelen bir toplumsal ortamın topografyasını çıkarmıştır. Bütün bu şiirlerde istanbul'un dönemlere ilişkin bazı peyzajlarını da yakalamak olasıdır. Bu şiirlerde İstanbul, Haliç, Maçka, Fatih, Yeşilköy, Emirgân vb semtleriyle anılırken, büyük ve çoğu haksız şekilde edinilmiş servetlerin, toplumsal ve bireysel kaygıların, kara işlerin hüküm sürdüğü, dolayısıyla da bireyde acılar bıraktığı bir kent olarak belirmiştir. Eski İstanbul'un gelenekçi yaşamı sürüp giderken, çarpık bir sanayileşmenin kentteki ürkünç izdüşümleri de yoğun imgelerle, imgeci bir anlatımla yansıtılmıştır.
Aynı derin huzursuzluk romanlarında doruk noktasına erişir. Sokaktaki Adam (1953) Kamarot Yakup'la Güzel Sanadar Akademisi'ndeki öğrenimini yanda bırakmış Hasan'ın Beyoğlu, Balıkpazarı, Galata, genelev serüvenleriyle sürüp gider. Yitik bir aşkın hatırlandığı Dolmabahçe-Be-şiktaş arası ağaçlıklı yol tasviri bu romanın en şiirli sayfaları arasındadır. Kurtlar Sof-rası'nda (1964) İstanbul, Kurtuluş Savaşı'na karşın değişmeyen yoz bir düzenin simgesel şehri gibidir. Emekten, üretimden yana aydın kişilerle, yoz düzenin yardakçıları arasındaki mücadeleyi kaleme getiren Kurtlar Sofrası hda Beyoğlu'nun karanlık ve karmaşık bohem hayatı renkli sahnelerle canlandırılmışım Birbirinin devamı niteliğindeki Bıçağın Ucu (1973), Sırtlan Payı (1914), Yaraya Tuz Basmak (197'8), Dersaadette Sabah Ezanları (1981), O Karanlıkta Biz (1981} istanbul'un son 150 yıllık tarihini irdeleyen romanlardır. 27 Mayıs 1960 ihtilalini bir dönüm noktası kabul eden yazar, istanbul'u Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarına da geri götürerek, bir gelgitler zinciri içinde bütün yönleriyle okurun gündemine getirir, insanları, Beyoğlu, Galata, Boğaziçi, Şişli gibi semtleriyle bu ırmak-roman dizisi İstanbul'a ilişkin Türk edebiyatındaki son güçlü verimler arasındadır. İmparatorluk başkentinden Türkiye Cumhuriyeti'nin istanbul vilayetine yol alışın öyküsünü, okur, romanlar boyunca takip etmek olanağı bulur. Sermaye çevreleri, faşist eğilimli kişiler, bir kıskaç içindeki solcular bu romanlarda bireysel-cinsel seçimleriyle çok ayrıntılı biçimde anlatılmışlardır.
Güncel siyasal değerlendirmelerden yola çıktığı deneme ve makalelerinde, İstanbul'u ekinsel yapısıyla zaman zaman anan İlhan'ın filme çekilmiş Ver Elini İs-
Attilâ İlhan
Nurdan Sözgön / Onyx, 1993
tanbul(1964) senaryosu, eski bir Tepeba-şı otelinin köhnemiş günlerinden başlayarak, kentin bohem, eğlence ve fuhuş çevrelerine ilginç göndermelerle yüklüdür. Böylece, 50 yılı aşkın bir yazarlık emeğinde İlhan, İstanbul'u Türkiye'nin en büyük kenti olarak kaleme getirmek istemiş, bu büyük kentin hayatındaki olumlu olumsuz bütün yönleri saptamayı denemiştir.
SELİM İLERi
İLKOKULLAR
İstanbul, Türkiye genelinde en çok ilkokula ve ilkokul çağındaki nüfusa sahip illerin başında yer alır. Osmanlı Devleti'nin son döneminde istanbul'da hızlı bir artış gösteren okullaşma özellikle ilkokul düzeyinde yoğundu. "İptidai", "numune mektebi", "taş mektep", "ilk mektep" denen bu okullar, Cumhuriyet'in ilanından sonra 1924' te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na göre yeni bir düzenlemeden sonra "ilkokul", "şehir yatı mektebi", "köy yatı mektebi" vb adlarla öğretimlerini sürdürdüler. Yapıları veya konumlan uygun olmayanlar da kapandı. Cumhuriyet'in ilk döneminde bu okullara İstanbul'un her semtinde, birden başlayan numaralı adlar verilmişti. Örneğin Kadıköy 2. İlkokulu gibi.
Aynı dönemde, İstanbul ilkokullarının tüm yapım, onarım giderleri, öğretmen aylıkları ve diğer masrafları Şehir Meclisi'n-ce kabul edilen il bütçesinden karşılanıyordu. Şehir Meclisi'nin İstanbul'un toplum yapısını ve birçok çocuğun hem annelerinin hem de babalarının işçi ya da kamu görevlisi olarak çalıştıklarını dikkate alarak getirdiği ve başka illerde örneği bulunmayan birtakım yenilikler de vardı. Örneğin, paralı yatılı ilkokul konumunda bir eğitim kurumu istanbul 1. Yatı Okulu a-dıyla 1938'de açıldı. Bu okulun öğrenci başına yıllık ödentisi 100 lira idi. Yine 1930' lu yıllarda İstanbul'un kırsal bölgeleri sayılan Büyükçekmece, Beykoz-Bozhane, Şile-Teke Köyü, Şile-Kurallı Köyü'nde de parasız köy yatı okulları açılmıştı.
istanbul'da ilk kez ilkokul öğrencilerine dönük bir çocuk kampı da 1936 yaz
İLKOKULLAR
158
159
İLLÜZYON
tatilinde Kızıltoprak'taki 49. llkokul'da a-çıldı. Ertesi yıllarda ise Kızıltoprak'tan başka, Erenköy, Florya, Paşabahçe ve Şile'de de benzeri kamplar faaliyete geçti. Ayrıca şehir içi ilkokullarında konumu ve bahçeleri uygun olanlarda, yine Şehir Mec-lisi'nin kararı ve sağlanan ödenekle çocuk bahçeleri hizmete girdi. Bundan amaç ilkokul ve anaokulu çağında olup, anne ve babalan işçi olan çocukların yaz tatillerini başıboş geçirmemeleri, öğretmen gözetiminde ve sağlıklı ortamlarda zamanlarını oyun, dinlenme ve okuma ile geçirmelerini sağlamaktı. Bu uygulama II. Dünya Savaşı yıllarına kadar sürdürülmeye çalışılmıştır. Benzeri bir girişim aynı süreçte hizmete sokulan çocuk barındırma odalarıydı. Bu odalar ise, ilkokulların öğretime açık olduğu aylarda çalıştırılmakta, öğrenciler okul saatleri dışında kalan zamanlarını bu odalara devam ederek geçirmekteydiler. Böylece günlük çalışmalarını uygun ortamlarda yapabildikleri gibi, beslenmelerine de katkıda bulunuluyordu.
istanbul'un çok yönlü kültür olanaklarından ilkokul öğrencilerini yararlandırma girişimleri konusunda önemli ve verimli bir hizmet de çocuk tiyatrosudur. 1930' lara kadar gerilere giden bu girişim ile İstanbul Şehir Tiyatrosu ilkokul çocuklarına dönük temsillere yer verdikleri gibi ilkokul öğrencilerinden yetenekli olanların seçilip bu çalışma kapsamında yetiştirilmeleri de sağlanmıştır. Her çarşamba ve cumartesi günü, okullara sırayla ücretsiz temsiller verilmesi uzun yıllar sürmüştür. Diğer yandan Çocuk Esirgeme Kurumu' nün öncülüğünde çocuk kütüphaneleri a-çılması ve ilkokul öğrencilerinin buralarda öğretmenleri ile birlikte çalışma ortamı bulmaları da temin ediliyordu. Tüm bu faaliyetler sık sık İstanbul Milli Eğitim müdürü ile ilköğretim müfettişleri tarafından da denetleniyordu.
Yoksul öğrencilerin korunması, giydirilmesi, beslenmeleri için ise, "İstanbul İlkokulları Yardım Birliği" kurulmuştur. Bu birlik, "himaye heyetleri" oluşturarak o-kul okul, yardıma muhtaç çocukları saptamakta ve bunlara yardım etmekteydi. 1950' den sonra birliğin yerini okul koruma der-
Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılan Kadıköy'deki Gazi Mustafa Kemal Paşa ilkokulu. Kadir Ahtay / Onyx, 1994
nekleri almaya başlamıştır. Bu çalışmaya koşut olarak 1937'de de İstanbul CHP örgütü, "Yoksul Okul Çocuklarına Yardım Birliği"ni kurmuştu. Bu birlik ise, 1937-1938 öğretim yılında 141 himaye heyeti ve cemiyeti ile işbirliği yaparak 14.526 ilkokul öğrencisine yardımda bulunmuştu.
İstanbul'daki ilkokul sayılarının ve mevcutlarının, kentin nüfus artışına bağlı ve oldukça hızlı bir gelişme gösterdiği gözlemlenir. Cumhuriyet'in ilanından (l923) 1938'e kadarki 15 yıllık ilk dönemde, il nüfusunda önemli bir artış olmadığından okul sayılarında ve mevcutlarında da fazla bir artış yoktur. Bu dönemde İstanbul ilkokulları "şehir içi okullar" ve "şehir dışı okullar" olarak gruplandırılıyordu. 1937-1938 öğretim yılında İstanbul'da 189 şehir içi ilkokulu, bu okullarda toplam 43.267 öğrenci ve 1.151 öğretmen vardı. Buna göre yaklaşık ortalamalarla okul mevcutları 200 ve l öğretmene düşen öğrenci sayısı da 40 dolayındaydı. Aynı öğretim yılında şehir dışı ilkokulların sayısı 242 olup bu okullarda toplam 14.200 öğrenci ve 237 öğretmen vardı. Buna göre ortalama her okula ve her öğretmene 50 öğrenci düşmekteydi.
Oysa 1938-1953 arasındaki ikinci on beş yıllık dönemde kent nüfusunun artışına bağlı olarak ilkokulların sayılarında ve öğrenci mevcutlarında da artışlar gözlendi. 1953-1954 öğretim yılında İstanbul'da ve ilçelerinde 497 ilkokul, 2.301 öğretmen ve 80.516 öğrenci bulunuyordu. Öğrenci sayısı o yılki İstanbul kent genel nüfusunun (973.183) yüzde 8,3'üydü. Okullaşma açısından görece en çok okul Çatalca'da (66 ilkokul) idi. Oysa Çatalca'da toplam olarak sadece 565 ilkokul öğrencisi vardı. Buna karşılık 56 ilkokulun bulunduğu Fatih İlçesi'nde 22.715 ilkokul öğrencisi vardı. Bunun da nedeni o yıllarda Fatih'in İstanbul'un en yoğun nüfusa sahip semtlerinin başında yer almasıydı. Burayı 32 ilkokul ve 13.097 öğrenciyle Beyoğlu ve Şişli semtleri izlemekteydi.
İstanbul'un diğer illerden farklı bir yönü de kentin özellikle Galata-Beyoğlu semtlerinde günümüze kadar işlevlerini koruyan "azınlık", "yabancı" ve "özel" ilko-
kulların da bulunmasıdır (bak. azınlık o-kullan; özel okullar; yabancı okullar). Bunların birçoğu Osmanlı döneminde kurulan ve TC kanunlarına göre konumlarını milli eğitim mevzuatına uyarlayan eğitim kurumlarıdır. 1945-1955 arasında bu tür ilkokulların sayısında da önemli bir değişiklik olmamıştır. Özel Aydın İlkokulu, Özel Kalamış İlkokulu, Özel Yeni Nesil İlkokulu ile kolejlerin ilkokul bölümleri bu dönemin başlıca özel ilkokullarıydı. Yabancı ilkokullar arasında İran Oku-lu(-0 ile Şişli ve Pangaltı'daki Dame de Lourdes ve Sainte Espri de vardı. Ermeni cemaatinin 23, Musevilerin 4, Rum cemaatinin de 32 ilkokulu bulunuyordu. 1962-1963 öğretim yılına gelindiğinde İstanbul'daki özel ilkokul sayısı 31, toplam öğrenci mevcudu 3-275'e ulaşmış bulunuyordu. Bu öğretim yılında öğrenci mevcudu Ermeni ilkokullarında 5.601, Musevi ilkokullarında 968, Rum ilkokullarında da 5.512 idi.
İstanbul'daki resmi ilkokullar arasında velilerin öncelikle tercih ettikleri kurumlar, pansiyonlu okullar ile kentin gelişmiş merkezi semtlerindeki köklü geleneklere sahip okullardır. Başlıca pansiyonlu okullar Aksaray'da Mahmudiye İlkokulu, Ko-carnustafapaşa İlkokulu, Kadıköy'de Züh-tü Paşa İlkokulu, Gazi Mustafa Kemal Paşa İlkokulu, Göztepe Pansiyonlu İlkokulu, Beşiktaş'ta da Tevfik Fikret îlkokulu'dur. 1993-1994 öğretim yılında İstanbul'da öğretime açık ilkokul sayısı 1.169 olup, bunun 478'i ilköğretim okulu adı altında ortaokul sınıflarını da içeren kurumlan kapsamakta, 10'u ise özel eğitim okulu statüsünde bulunmaktadır. Bu okullara devam eden öğrenci sayısı toplam 866.559'dur. Bu toplamın da 435.452'si ilköğretim o-kullarındaki öğrencileri, 1.194'ü ise özel eğitim okullarındaki öğrencileri temsil etmektedir. İl nüfusunun 10.000.000 düzeyinde olduğu dikkate alındığında ilkokul öğrencilerinin nüfusun yüzde 8'i dolayında olduğu görülmektedir. Ancak ilkokul çağı nüfusunun hızla artması, ilkokul ve ilköğretim düzeyindeki okullaşmayı yetersiz kılmaktadır. Zira 1930'larda bir okula 200 öğrenci düşmekteyken, halen bir okula yaklaşık 800 öğrenci düşmektedir. 1993-1994 öğretim yılında ilkokullarda, ilköğretim okullarının birinci kademesinde ve özel eğitim okullarında görev yapan toplam öğretmen sayısı ise 22.556' dır. (Ayrıca bak. eğitim.)
16 Haziran 1983'te yürürlüğe giren ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun bazı maddelerini değiştiren 2842 sayılı kanun gereği Türkiye genelinde tüm ilkokulların "ilköğretim" okuluna dönüştürülerek 8 sınıflı duruma getirilmesi gerektiğinden İstanbul'da da bu yönde öğretim yıllarına göre giderek artan oranlarda dönüştürme çalışmaları sürmektedir.
Dostları ilə paylaş: |