BibL C. Bilsel, istanbul Üniversitesi Tarihi, ist., 1943; H. Widmann, Atatürk Üniversite Reformu, ist., 1981, s. 31-111; istanbul Üniversitesi, Öğrenci Rehberi 1960-1961, ist., 1960; Komisyon, Cumhuriyetin 50. Yılında istanbul Üniversitesi, tst., 1973, s. 116 vd; O. Aslana-pa, "istanbul Darülfünunu ve Üniversite Binalarının Tarihçesi", 4. Boyut, istanbul Üniversitesi iletişim Fakültesi Dergisi, Sonbahar 1993, Yıl 3, S. 6, s. 26-28; C. Demiroğlu, "istanbul Üniversitesi 1453-1993, 540. Yıl", ae.
NECDET SAKAOĞLU
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ KOROSU
Türkiye'deki amatör klasik Türk musikisi topluluklarının en eskilerinden biri ve ü-niversite korolarının ilki.
Koronun istanbul Üniversitesi Talebe Cemiyeti'nin girişimleriyle oluşan altyapısı, Encümend Berker'in önderliğinde bir Türk musikisi topluluğunun kuruluşuna zemin hazırladı. "Üniversiteliler Müzik Kolu" adındaki topluluk, içindeki Batı musikisi bölümüyle, her iki musikinin de eşit şartlarda öğretilmesi gerektiği, Türk musikisi taraftarlarının Batı musikisine karşı olmadığı mesajını da veriyordu.
Kurulduğu 1942'den 1946'ya kadar Berker'in yönettiği koroda Sadettin Arel ve Salih Murat Uzdilek gibi nazariyatçı-ların da dersler vermesiyle, gayriresmi fakat akademik düzeyde bir musiki eğitimi gerçekleştiriliyordu. 1943'ten beri toplulukta keman çalan Nevzad Atlığ, 1946' da Berker'in ayrılmasıyla şefliğe getirildi. 1948'de Talebe Birliği'yle yürütülen çalışmalar sonunda koro yeniden yapılandı. 1958'e kadar süren bu dönemde Batı musikisi şubesi kendiliğinden kapandı, koro yalnızca Türk musikisiyle uğraşan bir musiki topluluğu haline geldi. Atlığ'ın yönetiminde geçen 12 yılda Selahattin içli, Alaaddin Yavaşça, irfan Doğrusöz, Ahmet Çağan, Fikret Kutluğ, Cüneyd Orhon, Ni-zayis Sayın, Necdet Yaşar, Cüneyd Kosal, Muazzam Sepetçioğlu, Berhayat And, Gül-seren Güvenli, Akın Özkan gibi geleceğin ustalarının yamsıra, Gavsi Baykara, Süleyman Erguner, Eyyubi Ali Rıza Şengel, Vecdi Seyhun, Fulya Akaydın, Emin Ongan ve Sabri Süha Ansen gibi dönemin usta musikicileri de üniversite korosunun faaliyetlerinde yer aldılar.
Koronun 1950'den itibaren ayda iki defa İstanbul Radyosu'nda canlı yayına katd-ması, adının İstanbul ve Ankara'dan sonra ülke çapında duyulmasını sağladı. Musiki çevrelerinde dikkatle izlenen çalışmaları zamanla sanatsal bir ağırlığın ifadesi
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
250
251 İSTANBULER FORSCHUNGEN
oldu. Koronun birçok elemanı Mesud Cemil'in "Klasik Koro"suna alındı.
Kuruluşundan itibaren Beyazıt'taki Marmara Lokali'nde, Şehzadebaşı'ndaki Letafet Apartmam'nda ve Dede Efendi Cad-desi'ndeki bir binada çalışan koro, çalışmalarını 1958'e kadar, o sırada istanbul Radyosu müdürü olan Atlığ'ın görevi dolayısıyla radyoda sürdürdü. 1958'de Atlığ, koronun yönetimini Dr. Abidin Gerçeker'e bıraktı. Bu dönemde fen fakültesinde 15 günde bir konserler verildi. Koro daha sonra Dr. Şemsettin Kodal tarafından yönetildi. 1963'te koronun başına geçen Sühey-la Altmışdört ise koronun tarihinde en u-zun süre görev alan şef oldu; görevini günümüze kadar sürdürdü.
Koronun üniversiteye resmen bağlanarak bir kültür ve sanat birimi haline getirilmesi, bu son dönemde şef yardımcısı Ender Ergün'ün girişimleriyle, Prof. Süheyl Ünver, Prof. Bedi Şehsuvaroğlu ile Prof. Nazım Terzioğlu'nun da destekleriyle gerçekleşti. Özellikle 19ö8'de başlayan öğrenci olayları ve öğrenci derneklerinin siyasi çekişmeleri ortasında koro büyük sıkıntılar içinde kalmış, çalışmaları engellenmek istenmiş ve bir çalışma yerinden bile yoksun kalmıştı. Musiki çalışmalarını aksatmamak için ünivefsite civarındaki düğün salonlarının elverişsiz şartları içinde dahi çalışan koro, en sonunda 15 Mart 1975 tarihli istanbul Üniversitesi Senatosu' nün kararıyla mediko-sosyal merkezi bünyesine alınmasıyla, tarihinin en rahat çalışma ortamına kavuştu. Altmışdört ve Ergün' ün yönetiminde geçen bu dönemde korodan Abdi Coşkun, Teoman Önaldı, Ümit Mutlu, Fethi Karamahmutoğlu, Ali Rıza Kural, Fatih Salgar, Münip Utandı, Osman Nuri Özpekel, Sait Suna, Nurhan Heki-moğlu, Hacer Tısoğlu, Coşkun Sabah, Ce-lil Mataracı, Arif Erdebil, Ömer Erdoğdu-lar gibi çok sayıda musikici yetişti.
Ender Ergün'ün 1978'de Devlet Korosu müdürlüğüne atanmasıyla boşalan şef yardımcılığı görevini 1988'e kadar Fatih Salgar yürüttü. O tarihten günümüze kadar ise aynı görev Mehmet Güntekin tarafından üstlenildi. Koro bugün Süleymani-ye Elmaruf Sokağı'ndaki istanbul Üniversitesi Yapı işleri Başkanlığı binasında, istanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Mer-kezi'ne bağlı olarak çalışmalarını sürdürmektedir.
Üniversite korosu, 1942'den beri geçen yarım yüzyılı aşkın süre içinde çizgisinden hiçbir sapma göstermedi. Amatör bir topluluk olmasına rağmen, icra ettiği musiki profesyonel ölçüler içinde değerlendirildi. Repertuvarlarmın klasik eserlerden oluşturulması ilkesi dışına çıkılmadı. Koro klasik musiki zevkini yaşatan seçkin bir kuruluş olarak kabul edildi. Üniversite korosundan yetişen gençler geçmişte olduğu gibi son dönemlerde de yeni oluşturulan klasik Türk musikisi yapılanmaları içinde yer aldılar. İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu'nun çekirdek kadrosu, ü-niversite korosundan oluşturuldu; repertu-var arşivi, üniversite korosu arşivi temel a-lınarak meydana getirildi.
Bibi. M. Rona, 50 Yıllık Türk Musikisi, İst., 1960; Üniversite Korosu 1986, 1987 ve 1988 tarihli konser broşürleri; M. N. Özalp, TürkMu-sikisi Tarihi, Ankara, 1989; Öztuna, BTMA, II; İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, Kültür Merkezi Müdürlüğü Faaliyet Tanıtım Kitabı, îst, 1991; M. Güntekin, "Okul Olmuş Bir Koro", Tercüman, 28 Mayıs 1991; ay, "Müziğimizin Çekirdek Korosu Elli Yaşında", Tercüman, 30 Ocak 1992.
MEHMET GÜNTEKİN
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ MERKEZ KÜTÜPHANESİ
Beyazıt'ta, Ordu Caddesi üzerinde, istanbul Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı adıyla hizmet veren özel araştırma kütüphanesi.
Geçmişte, bünyelerinde değerli elyazması kitap koleksiyonları oluşan istanbul medreselerinden sonra, ilk üniversite 1863' te Darülfünun-ı Osmani adıyla kurulduğunda 4.000 ciltlik bir kütüphanesi bulunuyordu. 1924'te Beyazıt'ta Takvimhane (bugün Besim Ömer Paşa) Caddesi'ndeki Medresetü'l-Kuzat binasında Türkiye'nin ilk üniversite kütüphanesi olarak resmen kurulduğunda adı "Darülfünun-ı Umumi Kütüphanesi" idi. Burada Yıldız Sara-yı'ndan gelen değerli koleksiyon ve edebiyat, fen ve hukuk fakültelerinden toplanan kitaplarla çekirdek kütüphane oluşturuldu. Buna eklenen Ibnülemin Mah-mud Kemal inal, Şevki Paşa, Necib Asım, Sahib Molla, Rıza Paşa, ittihat ve Terakki bağış-satın koleksiyonları, kütüphaneyi zenginleştirdi. 1934'te Derleme Kanunu kapsamına alındı. Bu nedenle günümüzde Türkçe yayınların tamamını bu kütüphanede bulma olanağı vardır. Kuruluşundan itibaren, yerli ve yabancı uzmanların, istanbul kütüphaneleri hakkında hazırladıkları raporlar, kütüphaneyle doğrudan ilgili tez ve yazılarla ortaya koydukları görüşler, kütüphanenin gelişimine olumlu katkılar sağlamış; bu yayınlarda özellikle personel ve bina sorunları sıkça dile getirilerek, kütüphane için pek çok reformcu yaklaşıma zemin hazırlanmıştır. Nihayet, kütüphanenin mekânsal gelişimine başından beri uygun bulunmayan, eski binadan şimdiki binasına 1985' te taşındı.Eski bina, bugün Osmanlı ve Şark dünyasıyla ilgili, bir kısmı mikrofilme alınmış 18.600 yazma, 30.000 eski harfli basma, 1.000 civarında fotoğraf albümü, 1.400 harita-plan, 300 müzik notası ve 500 ciltlik gazete koleksiyonunu kapsayan "Nadir Eserler ve Müze" birimi olarak hizmet vermektedir. Kütüphanenin koleksiyonlarıyla ilgili olarak, 1933'te yayımlanan ilk katalog, minyatürlü yazmaları kapsayan küçük bir eserdi. 1933-1963 arasının kitap ve makalelerini kapsayan ilk bibliyografya ise 1966'da yayımlandı. Geçmişte, F. E. Kara-tay ve L. Şenalp'in (Bakla) büyük çabalarıyla başlatıp sürdürdükleri katalog ve bibliyografya yayımcılığı, günümüzün istanbul Üniversitesi Merkez Kütüphane-si'nde, bilgisayar kullanımı, amaca uygun biçimde yaygınlaştığından hız kazanıp güncelleşme eğilimindedir. Anglo-Amerikan Kataloglama Kural-lan-2 ile hazırlanan konu katalogunda Evrensel Onlu Sınıflandırma Sistemi uygulanmaktadır. Genel derme dışındaki bazı özel koleksiyonlar için ayrıca alfabetik ve konu katalogları da yapılmıştır. Kütüphanede 400.000 kitap, 3.780 yerli ve yabancı süreli yayın mevcuttur. I40'ı aşkın irili ufaklı fakülte, enstitü, seminer ve klinik birimleriyle bu mevcut 1.200.000 kitap ve 11.050 süreli yayına ulaşmaktadır. 8.500 m2 kullanım alanlı kütüphanede doğal ışıktan yararlanabilen 1.000 sandalye kapasiteli değişik üç okuma salonunda rahat bir çalışma ortamı sağlanmıştır. Ayrıca, katalog taramayla ilgili bazı sorunlarda, kullanıcı için kılavuzluk hizmeti verilmektedir. Kütüphanenin tüm hizmetlerini üreten 10'a yakın bölümünde, l daire başkanı yönetiminde, 3 şube müdürü, 3 uzman kütüphaneci, 2 kütüphaneci, 2 şef, 3 daktilograf, l ayniyat saymanı, 4 depo memuru, 8 memur, l işçi ve 10 hizmetli olmak üzere 38 personel görev almıştır. Ankara'da Yükseköğretim Kurumu Dokümantasyon ve Uluslararası Bilgi Tarama Merkezi'nin kuruluşundan sonra, merkezden fotokopi ve bilgi tarama isteği bu kütüphane kanalıyla yapılmaktadır. Üniversiteler arası ödünç verme ve fotokopi istekleri bazı koşullar çerçevesinde yerine getirilmektedir. Ayrıca, araştırmacılar için yurtdışından makale fotokopileri de sağlanmaktadır. Kütüphane, yakın gelecekte, diğer üniversite ve kendine bağlı birimleriyle eşgüdüm içinde, daha güçlü bir ağ oluşturup, günümüzde yalnız satın almalarda kullandığı bilgisayarı, başta kataloglama olmak üzere, tüm hizmet alanlarında kullanır düzeye gelip, kullanıcısını, gerekli bilgiye en kısa zamanda ulaştırmayı amaç edinmiştir. Cumartesi-pazar kapalı; diğer günlerde 8.30-17.00 saatleri arasında kesintisiz açık olan kütüphaneden yalnızca üyeler, yönetimin uygun bulduğu kitapları ö-dünç alabilmektedirler. Üniversite dışından başvuranlar, geçici kartlarla kütüphaneden yararlanmaktadırlar. Bibi. A. Ötüken, "İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Hakkında Rapor", Türk Kütüphaneciler Demeği Bülteni, c. V, S. 2, 1956; A. E. Tığ, "istanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesinin Bugünkü Durumu ve Yeni Binanın Kapasitesi", (İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü, 1971 bitirme tezi); F. E. Karatay, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Farsça Basmalar Katalogu, Önsöz, ist., 1949; ay, istanbul Üniversitesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar Katalogu, 1/1 Önsöz, ist. 1951; G. Kut, "istanbul'daki Yazma Kütüphaneleri", TD, S. 33 (1980-1981); H. Keseroğlu, "İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi", Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, V, İst., ty; L. Bakla (Şe-nalp), "Üniversite Kütüphaneleri", Türk Kütüphaneciler Demeği Bülteni, c. XVIII, S. l (1969); M. Alpay, Kütüphane: Dünü Yarma Bağlayan Köprü, ist., 1991; Y. Tavacı, "istanbul Üniversitesi Kütüphaneleri ve Sorunları", (istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Kütüphanecilik Bölümü, 1970 bitirme tezi).
HAVVA KOÇ
İSTANBUL YELKEN KULÜBÜ
Türkiye'nin ilk yelken ihtisas kulübü olarak 1952'de, bu spora büyük emek vermiş dört müteşebbis, Behzat Baydar, Burhan Kunt, Şeref Birgen ve Harun Ülman tarafından kuruldu. Bu dört arkadaş önce bir kurucular heyeti listesi hazırladılar ve 2 Şubat 1952 günü Karaköy Liman Lokan-tası'nda yapılan ilk genel kurul toplantısında hazırlanan tüzük 5 Şubat 1952'de istanbul Valiliği'ne sunuldu. Bu arada belediyeden kiralanan Fenerbahçe Burnu ü-zerindeki arsaya bir lokal binası kışa edildi. Lokalin inşaatına Ağustos 1952'de başlandı, ekim ayında açılışı yapıldı. Daha sonra lokal binası genişletildiği gibi önüne mendirek de inşa olundu.
istanbul Yelken Kulübü, yelken sporunun tüm dallarında ciddi bir faaliyet gösterdi. Kulübün çatısı altında pek çok ünlü yelkenci yetiştiği gibi Kalamış Yelken Kulübü, Marmara Yelken Kulübü, Antik Rivyera Yat Kulübü gibi yelken sporuyla ilgili kulüpler de yine bu kulübün üyeleri tarafından kuruldu, istanbul Yelken Kulübü eğitim, yayın, yanş tertip ve yönetimi gibi konularda da Türk yelken sporuna büyük katkılarda bulundu. Aynca milli yelken ekiplerimize pek çok sporcusunu verdiği gibi kulüp olarak da yurtdışı temaslarda başarılı sonuçlar elde etti. Bu arada Türk Deniz Kuvvetleri ile işbirliği yaparak birçok açık deniz yat yarışlarım gerçekleştirdi, istanbul Yelken Kulübü sportif faaliyetinin yamsıra sosyal faaliyetleri ile de ilgi ve dikkat çeken bir kulüp oldu. Kulüp faaliyetini bugün Fenerbahçe Burnu'nda-ki modern tesislerinde sürdürmektedir.
CEM ATABEYOĞLU
istanbul Yelken Kulübü amblemi. Cem Atabeyoğlu arşivi
istanbul
Yüzme ihtisas
Kulübü'nün
denizden bir
görünümü.
Nazım Timuroğlu
İSTANBUL YÜZME İHTİSAS KULÜBÜ
istanbul'un yüzme sporunu ihtisas dalı e-dinen ilk kulübü.
1943'te Ortaköy ile Kuruçeşme arasında, bir turistik tesis olarak inşa edilen Li-do'nun yüzme havuzunda Suat Erler, Ab-bas Sakarya ve arkadaşları tarafından adı geçen tesisin sahibi Hasan Vafi'nin başkanlığında, "Lido Yüzme ihtisas Kulübü" adı altında kuruldu. Kulüp ilk çalışmalarım bu havuzda yaptı, ilk başarılarını bu havuzda elde etti. Daha sonra Lido ile ilgisini kesen kulüp, bugün Boğaziçi Köprü-sü'nün ayağının bulunduğu yerde bir barakaya taşındı ve 11 Eylül 1946'da yapılan genel kurul toplantısında istanbul Yüzme ihtisas Kulübü adını aldı. Kulüp hemen yandaki 23. ilkokul binasını harap bir halde alarak oraya taşındı. Bu ahşap yalıyı büyük para sarfıyla aynen restore ederken caddeye bakan bölüme bir de yüzme havuzu inşa etti. Kuruluşundan itibaren yüzme, atlama ve sutopu dallarını ihtisas branşı edinen kulüp 1950'li yıllarda jimnastik, kros ve basketbol dallarında da faaliyet gösterdiyse de sonra tekrar ihtisas dallarında karar kıldı. Kuruluşundan bu yana yüzme ve sutopu sporlarında büyük varlık gösteren istanbul Yüzme ihtisas Kulübü, yüzmede kızlı erkekli sayısız şampiyon, milli yüzücü ve rekortmen çıkardı. Suto-
Istanbul Yelken Kulübü'nün Fenerbahçe Burnu'ndaki tesislerinden bir görünüm. Ahmet Kuzih, 1994
punda da pek çok şampiyonluk kazandı, milli sutopu takımlarımıza pek çok sporcu verdi. Kulüp bugün modern bir tesis haline getirdiği ahşap yalıda faaliyetini sürdürmektedir. Ayrıca sosyal yönden de büyük bir varlık göstermektedir.
CEM ATABEYOĞLU
İSTANBULER FORSCHUNGEN
Alman Arkeoloji Enstitüleri'nin istanbul şubesi, iki ayrı dizi halinde basılan yayınlarından birini Istanbuler Forschungen, yani "istanbul Araştırmaları" başlığı altında çıkarıyordu, ilmi araştırmalardan meydana gelen bu yayınlar başlıbaşına kitaplar halinde olup, ilk cilt Arif Müfid'in (Mansel) doktora tezi olan eserdi. 1932'de, yani istanbul Arkeoloji Enstitüsü kurulduktan pek az sonra basılan bu kitabı başkaları takip etti. Bunlardan istanbul'la ilgili olanlardan başkaları şunlardır: 3 cilt (1933), K. Olof Dalman, Der Valens-Aquâdukt in Konstantinopel (istanbul'da Valens Su Kemeri [Bozdoğan Kemeri]); 7 cilt (1935), Gerda Bruns, Der Obelisk und seine Ba-sis aufden Hippodrom zu Konstantinopel (istanbul'da Atmeydanı'nda Dikilitaş ve Kaidesi); 8 cilt (1935), A. M. Schneider, Byzanz, Vorarbeiten zur Topographie und Archaologie der Stadt (Bizans, Şehrin Arkeolojisi ve Topografyasına Dair Ön Çalışmalar); 12 cüt (1941), A. M. Schneider, Die Grabung in Westhof der Sopbienkirc-he (Ayasofya'nın Batı Avlusunda Kazı); 25 cilt (1966), R. Naumann-H. Belting, Die Euphemia-Kirche am Hippodrom zu istanbul und ihre Presken (istanbul'da Atmeydanı'nda Euphemia Kilisesi ve Fres-koları)ı
Bunlardan başka Istanbuler Forschungen dizisinin "Beiheft".başlığı ile ek yayınları olmuştur. Bu ikinci dizide istanbul ile ilgili şu kitaplara yer verilmiştir: 7 cilt (1975), H. Schâfer, Die Gül Camii in İstanbul, Ein Beitrag zur mittelbyzantinischen Kirchenarchitektur Konstantinopels (istanbul'da Gül Camii, istanbul'da Orta Bizans Dönemi Kilise Mimarisine Dair Bir Araştırma); 18 cilt (1977), U. Peschlow, Die Irenenkirche in istanbul, Untersuchun-gen zur Architektur (istanbul'da irini Kilisesi, Mimarisine Dair Araştırmalar).
SEMAVi EYlCE
İSTANBULER MTTTEILL1NGEN 252
253
İSTANBUL'UN ADLARI
îstanbuler Mitteilungen dergisinin 42. sayısının kapağı.
AAE Arşivi, fotoğraf Nurdan Sözden
İSTANBULER MITTEDLUNGEN
Alman Arkeoloji Enstitüleri'nin(->) istanbul şubesi, kurulduğundan az sonra iki yayın dizisine başlamıştı. Bunlardan biri 7s-tanbulerForschungenfc^) (istanbul Araştırmaları), diğeri ise îstanbuler Mitteilungen olarak adlandırılmıştı, "istanbul Haberleri" anlamına gelen başlığı ile bu i-kinci dizi başlangıçta bir arkeoloji haberleri dergisi ve yıllığı değildi, ilk fasikülü 1933'te yayımlanan H. Ritter'in Orienta-lia başlıklı kitabı oldu. 2. fasikül ise P. Wit-tek' in Das Fürstentum Mentesche başlığı ile 1934'te yayımlanan araştırması idi (bu kitap Orhan Saik Gökyay tarafından Türkçeye Menteşe Beyliği adıyla çevrildi). 3. fasikül, H. Ritter, F. Sarre, A. Winder-lich'in makalelerinden meydana gelen bir cilt idi. 1935'te yayımlanan 4. fasikül, Zwei Stiftungsurkunden deş Sultam Mehmet U Fatih başlığı altında Tahsin Öz'ün kısa bir önsözü ile II. Mehmed'in iki vakfiyesinin sadece faksimile baskısından ibaret, kalınca bir ciltti.
Bu fasiküller, 25x18 cm ölçülerinde idi. II. Dünya Savaşı yıllarında basımı tamamen duran îstanbulerMitteilungen 'in tekrar yayına girmesi 1955'i buldu. Enstitü başkanı Prof. Dr. Kurt Bettel tarafından yazılan kısa bir önsözde, artık bir dergi o-larak çıkacağı tasarlanan bu yayın organında Alman Arkeoloji Enstitüleri istanbul Şubesi'nin üzerinde araştırmalar yaptığı bütün dallarda hazırlanacak yazılara yer verileceği bildirilmişti. Programa göre her yıl en az bir fasikülün çıkması düşünülüyordu.
îstanbuler Mitteilungen, önceki 5 fasikülün ölçülerinde 6. cilt olarak 1955'te değişik konularda 7 makaleyi içererek yayımlandı. Bunu 1957'de 7., 1958'de 8., 1960'ta bir arada 9. ve 10., 196l'de de 11.
İSTANBULER MİTTEİLUNGEN YAYINLARINDA İSTANBUL
Monografiler: Hartmut Schafer, istanbul Gül Camii, Alm., Tübingen, 1973; James Morganstern, Dereağzı'ndaki Bizans Kilisesi ve Tezyinatı, Ing., Tübingen, 1984; Tahsin Öz, Fatih Sultan MehmedK 'nin iki Vakfiyesi, Alm., ist., 1935.
îstanbuler Mitteilungen Yıllıklarında istanbul'la ilgili Makaleler:
Defter 8, 1958: Semavi Eyice, "istanbul'da Kazasker Ebû'1-fazl Mahmud Efendi Medresesi", Alm.; Semavi Eyice, "Theodosius Sütununun Yeni Parçalan", Alnı., ist., 1958.
Cilt 12, 1962: Klaus Tuchelt, "Kandilli Küçüksu'da Kıbrıslı Mustafa Paşa Yalısı", Alm., Tübingen, 1963.
Cilt 13-14, 1963-1964: Feridun Dirimtekin, "Ayasofya'da Patriğe Mahsus Yer", Fr.; Horst Hallensleben, "istanbul'da Eski Panımakaristos Kilisesi, Şimdiki Fethiye Camii'nin inşa Tarihi Üzerine Araştırmalar", Alm., Tübingen, 1964.
Cilt 15, 1965: Horst Hallesleben, "istanbul'da Kilise Camii Ek inşaatı Hakkında", Alm.; Wolfram Kleiss, "istanbul'da Halkoprateia Kilisesi Üzerine Yeni Bulgular", Alm.; Wolfram Kleiss, "istanbul'da Aya Sofya'da Bazı Gözlemler", Alm.; Rudolf Naumann, "istanbul'da Meşe ve Antiokos Sarayı Arasındaki 1964 Kazılanyla ilgili Önrapor", Alm., Tübingen, 1965.
Cilt 16, 1966: Peter Grossmann, "istanbul Kefeli Mescidi Hakkında Bazı Gözlemler"; Wolfram Kleiss, "istanbul'da Halkoprateia Kilisesi Civarındaki 1965 Kazıları", Alm.; Martha Weber, "istanbul'da Geometrik Şekilli iki Bronz At Heykeli", Alm., Tübingen, 1966.
Cilt 17, 1967: Gerhard Kleiner, "Dev Parşömen Dekorlarda istanbul Levhaları", Alm., Tübingen, 1967.
Çiti 18, 1968: Otto Feld, "istanbul Küçük Ayasofya'da Bazı Gözlemler", Alnı.; Le-onore Kosswig, "istanbul'da Theodosius Kemeri Sütunlarında Bahçe Modeli", Alm., Tübingen, 1970.
Cilt 19-20, 1969-1970: Kurt Bittel, "Kadıköy Fikirtepe'deki Prehistorik Yerleşme Üzerine Görüşler", Alm.; Otto Feld, "istanbul'da Tekfur Sarayının Sütun Başlıkları", Alm.; Bernhard Schmaltz, "istanbul Halkedon'ün (Kadıköy) Arkaik Röliyefi", Alnı., Tübingen, 1971.
Cilt 26, 1976: Rudolf Naumann, "istanbul'da Theodosius Kemeri ve Tauri Forumu Üzerine Yeni Gözlemler", Alnı., Tübingen, 1976.
Cilt27-28, 1977-1978: Urs Peschlow, "istanbul'da Bizans Seramikleri", Alm.; Peter Schreiner, "II. Andronikos'un Pantepoptes Manastın Hakkındaki Fermam", Alm.; Annaliese Peschlow-Bindokant ve Urs Peschlow, "Şile Kumbaba'ya Ait Turan Be-ker Kolleksiyonu. Bitinya Karadeniz Sahillerinden Antikçağ ve Bizans Heykelleri", Alm., Tübingen, 1979.
Cilt 30, 1980: Klaus Kreiser, "İstanbul Mimarlık Tarihi Hakkında Berlin'deki El Yazmaları", Alm., Tübingen, 1981.
Cilt 31, 1981: Klaus Kreiser, "istanbul'dan Üç Vakıf Kaydı. Osmanlı Kayıt Usulü Üzerine incelemeler -I", Alm., Tübingen,. 1982.
Cilt 32, 1982: Klaus Kreiser, "istanbul'dan Gelenekselleşmiş Arşiv Kayıtları, Osmanlı Kayıt Usulü Üzerine incelemeler -II", Alnı., Tübingen, 1983.
Ctit33, 1983: Siegrid Düll, "Galata'da Bilinmeyen Ceneviz Heykelleri", Alnı., Tübingen, 1984.
Cilt 34, 1984: Jean-Louis Bacque-Grammont, Hans-Peter Laqueur ve Nicolas Va-tin, "Stelae Turicicae I. Küçük Ayasofya", Alm.; Johannes Gramer, "Galata'da 18 ve 19. yy'a Ait Bazı Ticari Binalar", Alm., Tübingen, 1985.
Cilt35, 1985: Johannes Gramer, Siegrid Düll, "istanbul Arap Camii Hakkında Mimari Gözlemler", Alnı., Tübingen, 1986.
Cilt 36, 1986: Siegrid Düll, "Galata'da Bilinmeyen Ceneviz Heykelleri-II", Alm., Tübingen, 1987.
Güt37, 1987: Peter H. F. Jakobs, "Berlin'deki Samatya Röliyefi Adlı Kabartma ve Konstantinopolis'teki Lahit Süslemeleriyle ilişkisi", Alnı., Tübingen, 1988.
Cilt 38, 1988: Wolfgang Müller-Wiener, "Kavak Sarayı", Alnı., Tübingen, 1989.
Cilt 39, 1989: Siegried Düll, "istanbul'da Üç Johanniter (St. Jean Şövalyesi), istanbul Arkeoloji Müzesindeki Rodos Mezartaşları Üzerine Yeni Araştırmalar", Alm.; Peter Grossmann, "Konstantinopolis'te Küçük Ayasofya'nın Yatay Kesidi Üzerine Gözlemler", Alnı.; Klaus Kreiser, "Imrahor Camii: 1546-1706 Arasında Bir istanbul Cami Vakfının Maliyesi", Alm.; Hans-Peter Laqueur, "istanbul'da Osmanlı Mezarlıklarının Sosyal Coğrafyasına Dair Bazı Görüşler", Alm.; Peter Scheiner, "Konstantinopolis'te 7. Yüzyıla Ait Bir Çince Kitabe", Alnı.; Matthias Straub ve Herald Suer-mann, "istanbul Yedikule'de Bir Burç", Alm.; Hermann Vetters, "Zenon'un Kons-tantinopolis için inşaat Yasası", Alm., Tübingen, 1990.
Cilt 40, 1990: Bente Kiilerich, "Oslo'da Bir Çocuk Başı; Theodosius'un Torunu mu?", Ing., Tübingen, 1991.
Cilt 41, 1991: "Konstantinopolis'te Theodosius Sütunu", Alm., Tübingen, 1992.
fasikül veya cilt takip etti. Bundan sonra IstanbulerMitteilungeriin ebat değiştirdiği görüldü, eskisine nazaran daha da ka-lınlaşan dergi, bu defa 27x20 cm ölçüsüne çıktı. Hattâ 1977-1978'in 27/28. cildinden itibaren dergi iki parça halinde basılmaya başladı. Bunlann birincisinde makale metinleri, ikincisinde ise resimler yer almaktadır. Dergi 1993'te 43. sayısına ulaşmış bulunuyor.
îstanbuler Mitteilungen yayımım muntazam olarak sürdürmektedir. Ancak içindeki yazılarda Anadolu arkeolojisinin çeşitli dönemleri ağırlıkta olduğundan istanbul arkeolojisine ve eski eserlerine dair yazılar pek az sayıdadır.
SEMAVi EYlCE
İSTANBULİN
Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinde (1839-1918) istanbul'da moda olan ve daha çok, Avrupai giyinme zorunluluğu getirilen kamu görevlilerinin tercih ettiği, ö-nü kapalı, uzunca eteği yırtmaçlı, alaturka erkek ceketi.
II. Mahmud'un (hd 1808-1839) giyim-kuşam konusundaki köklü yenilik girişimi, Frenk kıyafeti denen Avrupa modalarının istanbul'da yayılmasına olanak verdi, ilk dönemde askerler için uygun görülen üniforma biçimleri sivil kesimlerce de benimsenirken, tutucular geleneksel kıyafetlerini korumaya çalıştılar.
Tanzimat'ın ilk yıllarında ise istanbullu terzilerin bir buluşu olduğu için "istanbulin" denen ceket formu ortaya çıktı. Osmanlılık imajı ile bağdaşmadığı gibi kolalı, dik yakalı beyaz gömlek, kravat ve yelek gerektiren ve büsbütün Frenkvari o-lan redingota göre çok sade ve kullanışlı olan istanbulin, uzun etekli, düz yakalı setrenin alaturka biçimiydi. 1860'lara doğru istanbulinlerin etek boyu dizkapa-ğına kadar uzun, beli dar, omuzları ve eteği genişken, 19. yy'ın sonlarında, kesimi bedene daha uygun, eteği bir oranda kısa yeni bir istanbulin moda oldu. Bunun iki parmak enindeki dik yakasının tek düğmesi iliklenmezken, göğüsteki 5-8 düğmesi ise ilikli tutulur, yaka içine 1-3 mm'lik kenarı gözüken hafif kolalı beyaz iç yaka iliştirilirdi. Asker ve sivil rütbelere mahsus apolet, sırma göğüslük, saçaklı kaşık, nişan ve madalyalar, istanbulini tamamlayan öğelerdi.
istanbulinin bir özelliği de Tanzimat'ın getirdiği "tebaa arasında eşitlik" ilkesine uygun bir giyim tarzı oluşuydu. Bu açıdan vezirden posta memuruna kadar her sınıftan Müslüman ve gayrimüslim Osmanlının benimsediği bir giyimdi. Zamanla resmi davetlerde ve törenlerde de giyilmeye başlandı, istanbulinin altına, Fransız biçimi paçası dar, üst tarafı genişçe ütüsüz pantolon, ayağa da çekme potin, arkası kaloş kundura veya iskarpin giyilirdi. En yaygın olduğu 1870'li yıllarda saray mensupları, Babıâli bürokratları, vezirler, gösterişi ve lüksü sevmeyen devlet ricali genellikle istanbulini tercih ediyordu. Önü kapalı olduğu için ensiz bir iç yaka dışında gömlek, yelek, kravat gerektirmemesi, siyah, kah-
Istanbulinli bir Osmanlı aydını. Necdet Sakaoğlu arşivi
verengi, koyu lacivert renkte ve çuha cinsinden kumaşlardan dikilmesi bakımından istanbulin kullanışlı bir ceketti. Bu nedenle her sınıftan kamu görevlileri yanında, asker ve sivil okul öğrencileri için de istanbulin benzeri üniformalar yaygındı.
II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) kamu görevlilerinin Avrupa tarzı giyinmeleri yönünde genelgeler yayımlanınca istanbulinin yamsıra bir tür yerli redingot da moda oldu. istanbulluların "bonjur" dedikleri jaketatayı ise yüksek sınıftan kişiler giymeye başladılar. Bununla birlikte, fes, pantolon ve iskarpinle çok uyumlu bir kıyafet formu oluşturan istanbulin modası, II. Meşrutiyet yıllarına değin sürdü. Bu yıllarda, sıkma yelek ve dar pantolon ile bunun üstüne giyilen siyah ipek astarlı, bele gelen iki düğmesi iliklenip üst tarafı açık bırakılan setrevari şık bir kıyafete de "istanbul modası" anlamında "istanbulin" deniliyordu. Bu kıyafeti dal fes, zarif baston ve monokl zenginleştirmekteydi.
NECDET SAKAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |