Unite 1=turkiyenin toplumsal ve ekonomik yapisi toplumsal yapi kavraminin genel çERÇevesi


--Sevgi ve Güvenlik İşlevi:Bu ihtiyac aile icinde karşılığını bulur



Yüklə 343,39 Kb.
səhifə4/8
tarix18.01.2018
ölçüsü343,39 Kb.
#38742
1   2   3   4   5   6   7   8

--Sevgi ve Güvenlik İşlevi:Bu ihtiyac aile icinde karşılığını bulur.

--Toplum Oluşturma:Sosyallestirme,cocukları dogrudan etkileyen bir süreçtir.Özellikle kültür,aile terbiyesi,sosyal ahlak,milli ve manevi degerlerin yeni nesillere aktarılması daha fazla bu yolla saglıklı olmaktadır.

KADININ AİLE İÇİNDEKİ YERİ VE FONKSİYONU



Kadının sosyal rol ve statüleri:eş olma,ev kadınlığı,mesleki rol,annelik,ebeveynlik rolü,akrabalık rolü,vatandaşlık rolü,kendini gerçekleştirme (kendini yetistirme) **Kadınların ev işleri ve çocuk bakımını üstlenmeleri onların iş bulma ve piyasada gerekli olan beşeri sermayeye sahip olmalarını engelleyen bir durumdur.Bu özellik kadınların çalışmaları hâlinde erkeklere oranla daha az ücret almalarının da sebebidir.Ancak ekonomi ve hizmet sektöründeki gelişmelerden dolayı kadınların iş gücüne katılma oranları her geçen gün artmaktadır.

**Kadının çalışma yaşamına katılması,eşler arasındaki ilişkilerin değişmesine,geleneksel kadın ve erkek rolleri ve dolayısıyla sorumluluklarına ilişkin kavramların anlamlarını yitirmesine yol açmakla birlikte,bu konuda yapılan araştırmalar evle ilgili faaliyetlerin çoğunun hâlâ kadınlar tarafından yerine getirildiğini veya esas sorumluluğun kadına ait olduğunu göstermektedir.

**Kadının en uygun çalışma şekli,ev ve aile hayatında aksamaya yol açmayan esnek çalışma modelleridir.

AİLEYE İLİSKİN YASAL VE SOSYAL YANSIMALAR



Nişanlılık:Evlenme vaadiyle olur.Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde;kusuru olan taraf,diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Evlenme:Türk Medeni Kanunu’na göre;evlenmeye ehil erkek ve kadının,yetkili kanuni merci önünde yapmış oldukları çift taraflı bir akittir.

**Türkiye'de 2006 verilerine göre ilk evlenmelerin yaklaşık %59u 18-24 yaşları arasındadır.

Boşanma:Evlenmenin yasal olarak sona erdirilmesidir.Türk Medeni Kanuna göre geçerli boşanma sebepleri:zina,hayata kast,pek kötü veya onur kırıcı davranış,suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme,terk,akıl hastalığı,evlilik birliğinin sarsılması.Boşanma sebebi ispatlanmış olursa,hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar vermektedir.Öne sürülen boşanma sebeplerin başında aldatma (%23,5),sorumsuz ve ilgisiz davranma (% 18,8) ve şiddet (dayak,kötü muamele % 12,5) gelmektedir. Türkiye'de yıllara göre boşanma oranları: &-1930-2008 -> 3000000+ &-1940-1949 -> 58395 => ekonomi yönünden en geri dönem &-2000-2007 -> 603632 => en fazla kalkınılan dönem TUİK'in verilerine göre boşanma oranı her gecen yıl daha da artmıştır.

TÜRKİYE'DE KADIN VE AİLE POLİTİKALARINA YÖNELİK KURUMSAL YAPI



Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı:Türkiye’de ailelere dönük sosyal politikaların kurumsal yapısı geniş kapsamlı olarak ilk kez 2011 tarihinde gerçekleşmiştir.06.04.2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak,Bakanlar Kurulu'nca 03.06.2011 tarihinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulması kararlaştırılmıştır.Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kadın,anne,çocuk,kısacası aile bağlamındaki görevleri şunlardır: **Sosyal ve kültürel dokudaki aşınmalara karşı aile yapısının ve değerlerinin korunarak gelecek nesillere sağlıklı biçimde aktarılmasını sağlamak üzere;ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek,aile bütünlüğünün korunması ve aile refahının artırılmasına yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek,bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyonu sağlamak.

**Çocukların her türlü ihmal ve istismardan korunarak sağlıklı gelişimini temin etmek üzere;ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek,çocuklara yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek;bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyonu sağlamak.

**Kadınlara karşı ayrımcılığı önlemek,kadının insan haklarını korumak ve geliştirmek,kadınların toplumsal hayatın tüm alanlarında hak,fırsat ve imkânlardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere;ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesini koordine etmek,kadınlara yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetlerini yürütmek,bu alanda ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluşlar arasında iş birliği ve koordinasyonu sağlamak.

**Öncelikle çocuğun aile içinde yetiştirilmesi ve desteklenmesi amacıyla aileyi eğitim,danışmanlık ve sosyal yardımlarla güçlendirmek;korunmaya,bakıma ve yardıma muhtaç çocuk,kadın,özürlü ve yaşlıların tespiti,bunların korunması,bakımı,yetiştirilmesi ve rehabilitasyonlarını sağlamak üzere gerekli hizmetleri yürütmek,bu hizmetler için gündüzlü ve yatılı sosyal hizmet kuruluşları kurmak ve işletmek.

**Ailenin bütünlüğünü korumak,parçalanmış ailelerin korunmaya,yardıma ve bakıma muhtaç fertleriyle çocuklarına her türlü maddi,manevi ve sosyal destek sağlamak;bu amaçla gerekli planlamaları yapmak,eğitim faaliyetlerinde bulunmak. Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü:T.C.Başbakanlığa bağlı,Devlet Bakanlığınca temsil edilen bir kuruluş olarak Aile Araştırma Kurumu 1989 tarihinde kurulmuştur. 5256 sayılı Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Kanunu 13 Kasım 2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.Bakanlık teşkilatı kapsamında yeni kurulan Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır: &-Bakanlığın aile ve topluma yönelik koruyucu,önleyici,eğitici,geliştirici,rehberlik ve rehabilite edici sosyal hizmet faaliyetlerini yürütmek ve koordine etmek. &-Aile yapısının ve değerlerinin korunması,güçlendirilmesi ve ailenin sosyal refahının artırılması için ulusal politika ve stratejilerin belirlenmesi çalışmalarını koordine etmek,belirlenen politika ve stratejileri uygulamak,uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek &-Kamu kurum ve kuruluşları,gönüllü kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilerce aile ve topluma yönelik yürütülen sosyal hizmetlere ilişkin ilke,usul ve standartları belirlemek ve bunlara uyulmasını sağlamak. &-Aile yapısını ve değerlerini tehdit eden sorunları ve bu sorunlara yol açan faktörleri tespit etmek,bu sorunlara karşı toplumsal duyarlılığı geliştirici faaliyet ve projeler yürütmek,çözüm önerileri geliştirmek,bu konularda eğitim programları hazırlamak ve uygulamak. &-Aile içi şiddet ve istismar,töre cinayetleri gibi sorunları nedenleri ve sonuçları bakımından incelemek,araştırmak,bunların önlenmesine ve sorunların çözümüne yönelik,aileyi destekleyici ve eğitici programlar hazırlamak ve uygulamak. &-Ailelerin huzur ve mutluluğunu tehdit eden kötü alışkanlık ve bağımlılık sorunlarını,nedenleri ve sonuçları bakımından incelemek,araştırmak,bunların önlenmesine ve sorunların çözümüne yönelik,aileyi destekleyici ve eğitici programlar hazırlamak ve uygulamak. &-Ailelerin maddi refahının geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak,bu konuda diğer birimler,ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile koordineli eğitim programları ve projeler hazırlamak ve uygulamak. &-Ailedeki yapısal değişimleri,nedenleri ve sonuçları bakımından araştırmak,değerlendirmek ve aile değerlerinin sağlıklı biçimde korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak. &-Nüfus yapısındaki değişimlerin aile yapısı üzerindeki etkilerini izlemek,sorun alanlarını tespit etmek ve bu konuda ulusal bir politikanın geliştirilmesine yardımcı olmak. &-Ailenin ve aileyi oluşturan bireylerin karşılaştıkları sorunlara ilişkin kamuoyundaki eğilim ve beklentileri tespit etmek amacıyla çalışmalar yapmak. &-Yurt dışında yaşayan Türk ailelerinin sorunlarını araştırmak ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile iş birliği içinde çözüm önerileri geliştirmek ve uygulamak

KADIN VE AİLE POLİTİKALARININ GENEL ÇERÇEVESİ



**Feminist (kadınsı) hareket,Fransız İhtilali yıllarında 1791'de Olympe de Gouges'in "Kadın Hakları Beyannamesi" ile ortaya çıkmıştır.Feminizm,kadın ile erkek arasındaki iktidar iliskisini degiştirmeyi hedefleyen siyasi ağırlıklı bur kadın hareketine dönüşmüştür.

***Erkek merkezli toplumsal normları ve kadın erkek arasındaki ayrımda erkek üstünlüğünü sona erdirmeyi amaçlayan ilk feminist kadınlar,sosyal hayatın bütün alanlarına rahatlıkla girebilmek için hukuki,sosyal,çalışma ve eğitim haklarının eşit bir biçimde kendilerine de verilmesi konusunda birlikte hareket etmiştiler.

***Feminizm,kadın hakları savunuculuğu anlamıyla ilk kez 1892’de Paris’te toplanan “Birinci Uluslararası Kadın Kongresi”nde kullanılmıştır. **Feminist kadın politikaları,cinsiyet ayrımından doğan sorunları çözmeyi,erkeklerin sahip oldukları bütün hakların ve yetkilerin kadınlara da aynen verilmesini ve kadınların her türlü eşitsizlikten kurtarılmasına yönelik feminist kadınlar tarafından geliştirilmek istenen politikalardır. Feminist politikalar kendi icinde kollara ayrılmıştır:

Liberal Feminizm =>Temel sosyal,siyasi ve ekonomik kurumlarda çok radikal değişiklikler talep etmeksizin,daha çok kanuni reformları savunur Radikal Feminizm =>Cinstemelindeki yapısal eşitsizliklerle ilintili derin sosyal,siyasi ve ekonomik değişiklikleri savunmaktadır. Kadın Politikalarından Cinsiyetler Eşitliği Politikalarına **“Cinsiyet Odaklı Beyin Fırtınası” olarak tercüme edebileceğimiz gender mainstreaming (GM) ise,cinsiyetlerle ilgili sorunların çözümünde hem kadın hem de erkeklerin bazen birbirinden farklı olan psikososyal özelliklerini dikkate alarak toplumsal mutabakatı esas alan fikri bir süreçtir. Dolayısıyla “Cinsiyete Dayalı Fikri Süreç” kapsamında sorunlara cevap aranırken sadece kadınların değil,erkeklerin de sorunları ele alınmakta ve cinsiyet haklarının eşit sağlanması ilkesinden,sadece kadınlara atıfta bulunulmamaktadır.

**Cinsiyet odaklı sosyal politika (kadın ve aile politikası) anlayışına göre;cinsiyetlerin eşitliği,cinsiyetlerin bedeni,fizyolojik,ruhi ve fıtri özelliklerinin bilinmesi ve bu faktörlerin ancak siyasi karar süreçlerine dahil edilmesi durumunda sağlanabilmektedir. **Feminist kadın politikalarından farklı olarak kadın ve aile politikaları;toplumsal beklentilere göre oluşan,sosyal rolleri ihmal etmeden,tabi bir sosyal değişim ve dönüşüm sürecinde ortaya çıkan, cinsiyet tercihli görev ve iş bölümünün de desteklenmesini savunmaktadır.

**Batı‘da modern sosyal politikalar,feminist akımların ortaya attığı kadınlara eşitlik ilkesini,prensip itibarıyla benimsemekte ve cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı tedbirlerin gerekliliğini aynı inançla savunmaktadır.Ancak bu hedeflerin,değişik sosyal alanlarda kadınların lehine olduğu iddiasıyla konulmak istenen kota gibi dayatmacı uygulamalar yerine,sosyal diyalog ve uzlaşma kültürü ile hayata geçirilmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Türkiye'de Kadına Yönelik Sosyal Politikalar Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü,misyonunu “Kadın Erkek Eşitliğinin Sağlanması”nı ana gaye olarak belirlemiştir.Türkiye’de GM’den sorumlu kurum,Başbakanlığa bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’dür. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü,“Kadın Erkek Eşitliğinin Sağlanması”nı ana gaye olarak belirlemiştir. **Türkiye,AB uyum sürecine yönelik olarak 10 Kasım 2008 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen “AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Program” çerçevesinde GM’yi bir sosyal politika aracı olarak kabul etmiştir. -Kadın örgütlerinin desteklenmesine devam edilecektir. -‘Kadın hakları’ konusunda özel eğitimler verilecektir. Şiddet tehdidi altında olan ‘kadınlar’ için belediyelerce sığınma evleri kurulması çalışmalarına devam edilecektir.Kolluk personeline ve sağlık çalışanlarına ‘kadınlara yönelik şiddetle mücadele’ye ilişkin bilgilendirme ve bilinçlendirme amaçlı eğitimler verilmektedir. -Kadına yönelik şiddetin sebep ve sonuçlarının belirlenmesine yönelik faaliyetler gerçekleştirilecektir -Kadınların iş gücüne katılımını arttırmak amacıyla çeşitli illerdeki mikro kredi uygulamalarının diğer illeri de kapsayacak şekilde genişletilmesi sağlanacaktır. -Toplumun,kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda bilinçlendirilmesi için kapsamlı ve yaygın kampanyalar düzenlenmesine devam edilecek ve toplumun bütün kesimlerinin katılımı sağlanacaktır. -Töre Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması

***Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyon Raporu” Hükümetimizce benimsenmiştir. Türkiye'de Aileye Yönelik Sosyal Politikalar Çoğu Avrupa ülkesinde boşanma,ferdi bir riskten ziyade sosyal bir risk olarak yeniden tanımlanmış ve ebeveynlerin birlikteliklerini devam ettirebilmeleri için mümkün olduğunca yardım edilmesini,buna rağmen ailenin parçalanması halinde ise tek ebeveynli ailelerin desteklenmesi kabul edilmiştir.Bu çerçevede aile politikaları: &-Aileye gelir garantisi sağlayan,ekonomik tedbirleri içeren,aile yapısını güçlü kılan politikalardır. &-Aile hayatını,destekleyen ve kolaylaştıran tedbirlerdir. &-Aile fonksiyonlarını,aile dışı kurumlarca kısmen veya zaman zaman yerine getiren müdahalelerdir. Ailelere dönük sosyal refah politikaları: 1.Aile danışma merkezleri veya evlilik danışma merkezleri aracılığıyla aile okulu programlarının tertiplenmesi ve çocuk eğitimi derslerinin okutulması. 2.Bakım Sigortası ***Bakım sigortası kapsamında evde yaşayan bakıma muhtaç insana,periyodik olarak profesyonel bakım uzmanları tarafından bakıcı aile fertlerinin yükünü hafifletmek ve daha sağlıklı bakım hizmeti verebilmek maksadıyla harici bakım hizmetleri sunulmaktadır. 3.Aile Sigortası

***Aile sigortası,diğer sosyal sigorta kollarından farklı olarak çalışan ve gelir sahibi olan,ancak geliri yetersiz olan ailelere ilave gelir garantisi sağlamak maksadıyla oluşturulmuş bir sosyal sigorta dalıdır. Aile İçi Şiddete Karşı Tedbirler 1982 anayasası 41.madde:"Aile,Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” Ayrıca devletin koruma ve gözetmeye ilişkin görevi 41.maddede “Devlet,ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır,teşkilatı kurar” şeklinde yapılan düzenlemeyle garanti altına alınmıştır. **Anayasa tarafından sağlanan bu garantiye ilişkin usul ve esaslar 4320 sayılı “Ailenin Korunmasına Dair Kanun” ile belirlenmiştir.

**Aile bireylerinden birinin aile içi şiddete maruz kaldığını kendilerinin veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir.Kusurlu eşin veya diğer aile bireyinin; >>Aile bireylerine karşı şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması, >>Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin diğer aile bireylerine tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine yaklaşmaması, >>Aile bireylerinin eşyalarına zarar vermemesi, >>Aile bireylerini iletişim araçları ile rahatsız etmemesi, >>Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmek, >>Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması, >>Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması. Anayasa ve 4320 sayılı Kanundan anlaşılacağı üzere boşanma öncesinde veya sonrasında baskı gören taraf devlet tarafından korunma altına alınmaktadır. Boşanmalara Karşı Tedbirler Gittikçe artan boşanma vakaları,anayasa ile kendisine aileyi koruma gözetme görevi verilen devletin,bu görevin yerine getirilmesinde etkinliğini artırabilmek için çeşitli tedbirler almasını gerektirmektedir.Bu tedbirlerin ilk adımı,mevcut boşanma vakalarının gerekçelerine dair analizini yapmak olmalıdır.

**Boşanma vakalarının nedenlerine ilişkin yapılan araştırmalarda % 96 ile en yüksek oranda karşılaşılan sebep geçimsizliktir.

1.Evlilik Öncesi Tedbirler:Evlenmek isteyen çiftler,evlilik öncesinde değişik kurum ya da kuruluşlarca düzenlenecek kurslara tabi tutulmalıdır.Böylece aile yuvasının önemi,eşlerin sorumlulukları,kriz oluşturabilecek riskleri bertaraf etmenin yolları hakkında eşler bilgilendirilecek, huzurlu bir aile yuvasının tesisi sağlanmış olacaktır.

2.Evlilik Sonrası Tedbirler:Özellikle evliliğin ilk yıllarında büyük oranda ortaya çıkan boşanmaların önlenmesi için ailelere dönük sosyal danışmanlık ve rehberlik faaliyetlerine ağırlık verilmelidir. Geçinemeyen eşler,avukatlara ve mahkeme koridorlarına gitmeden önce aile danışma merkezlerinin uzlaştırıcı ve barıştırıcı hizmetlerinden yararlanmalıdır.

TÜRKİYENİN TOPLUMSAL YAPISI / ÜNİTE :6

DÜNDEN BUGÜNE TÜRKİYE’DE DİNİ VE KÜLTÜREL HAYAT



Cevdet Paşa , Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Bey’in oğlu Orhan Gazi’ye ölümünden önce yapmış olduğu üç vasiyetten birisinin Allah’ın emirlerine saygı ve yarattıklarına da şefkatle muamele olduğunu nakleder ki bu İslam ahlakının özü ve Osmanlı kuruluş felsefesinin ana esasıdır. Osmanlı, yedi asırlık süreç içerisinde kurumsal anlamda bu özü büyük ölçüde muhafaza etmiş ve bu çerçevede oluşan kültürel yapı bireysel ilişkiler anlamında Türkiye Cumhuriyetine intikal etmiştir. Ancak Osmanlının son döneminde batının göz kamaştıran teknolojisi sebebiyle dine karşı gelişen batılılaşma hareketi yeni cumhuriyetin ideolojisinde belirleyici rol oynamış ve siyasal alanda din bütünüyle devre dışı kalmış, sosyal sahada da dinîn alanını büyük ölçüde sınırlandırılmıştır. Günümüz Türkiyesinde bireysel anlamdaki kültürel değerler ise küreselleşme ile birlikte büyük ölçüde değişmektedir. En basitinden “Allaha ısmarladık” ya da “Allah’a emanet ol” yerine “ben gittim hadi kendine iyi bak” gibi günlük dildeki ifadeler örnek olarak zikredilebilir.

DİN OLGUSU :Din duygusu bir yaratılış gerçekliği (fıtrî) olarak bütün insanlarda mevcuttur. Dinîn dil, edebiyat, sanat gibi kültürel unsurların yanı sıra insanın çevresiyle olan bütün ilişkilerinde mesela giyim-kuşam, yeme içme gibi gündelik ihtiyaçların giderilmesindeki tercihlerinde, aile ve diğer insanlarla olan ilişkilerinde, devlet ile münasebetlerinde etkili bir güçtür. Anadolu İnsanının Dinî Olarak İslam:Kur’ân-ı Kerîm, Allah’ın ruhlar âleminde bütün insanları karşısına alıp: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğu, onlardan gelen: “Evet sen bizim Rabbimizsin, biz buna şahidiz” cevabıyla da bir ulûhiyet-ubudiyet (Allah-kul) sözleşmesi yaptıklarından bahseder.Klasik kaynaklarda din ,“akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahi kanunlar / prensipler bütünü” olarak tanımlanır.

**İlahi dinler birbirlerini tasdik ederek gelmiştir. Bu, bütün semavi dinlerin temel esaslarda ortak olduğuna işaret eder. Bu sebeple İslam aslı bozulmamış bütün dinlerin ortak adıdır. İnsanların zaman içinde dinî hükümleri tahrif etmesi sebebiyle bizzat Allah tarafından yeni bir peygamberle bunlar düzeltilmiştir. Bu sözleşme hükümlerinin en son ve en mükemmel hâli Kur’ân-ı Kerîm’dir; dinîn adı da İslam’dır .

İSLAM’IN İNSANA BAKIŞI VE BU ÇERÇEVEDE OLUŞAN MÜSLÜMAN KÜLTÜRÜ



İslam, Müslümanlarla diğer insanlar arası iyi ilişkileri insan olma şerefi (İsrâ’, 17/70) ve barış temeline oturtur. Bu anlayış İslam toplumlarında yaşayan Müslüman olmayan kesimlerin inanç ve kültürel değerleriyle birlikte varlıklarını sürdürmelerine zemin hazırlamıştır.

**Allah, Nisâ’ suresinin ilk ayetinde bütün insanlığa hitaben insanlığın ortak atasının Hz. Âdem olduğuna dikkat çeker. Hz. onun cinsinden de eşi Havvâ’nın yaratıldığını ve tüm insanlığın erkekli kadınlı bu ikisinden türediğini bildirir. Hucurat suresinin 13. ayetinde de bu gerçekliğe dikkat çekilir. Anne babası aynı olan insan neslinin farklı kavim ve kabilelere ayrılma sebebi ise tanışmaya vesile olması şeklinde açıklanır. Bu, İslamî değerler dizisinde bütün insanları aynı ontolojik düzlemde buluşturan vebütün ontolojik farklılıkları kaldıran bir zihniyetin ifadesidir. Bu açıdan Batıda olduğu şekliyle İslam toplumlarında sınıfsal bir yapıdan söz etmek mümkün değildir. Hiç kimsenin yaratılış farklılığından dolayı bir imtiyazı, ayrıcalığı yoktur. Eğer mümin ise din kardeşi, değilse insan kardeşidir. Aynı anne babanın çocukları olmak asabiyeti anlamsız kılar. Asabiyet, haksız olmasına rağmen kavminden olanın yanında yer almak ve ırkçılık yapmak demektir.

**İslam hukukçularına göre hürriyet bir şereftir ve insanın doğuştan sahip olduğu aslî statüsüdür Dolayısıyla kölelik, insan onuruna yakışan bir statü değildir. Bu sebeple de kaldırılmalıdır. Ancak İslam gelir gelmez toplumsal, ekonomik ve psikolojik şartların getirdiği zorunlulukları dikkate almaksızın doğrudan doğruya ani bir biçimde ve radikal bir kararla köleliğin kaldırıldığını ilan etseydi, bütün toplumsal dengeler alt üst olabilirdi. Onun için de zamana yayılması (tedric) gerekiyordu. İslam’ın tavrı da bu yönde olmuştur. Bu zorunluluktan dolayı İslam öncelikle onların durumunu düzeltmiştir. Hizmetçi, köle, hür, sanık, hükümlü, esir gibi statüsü ne olursa olsun dinî, dili, etnik kimliğine bakılmaksızın işkence yasaklanmıştır. Onura sahip olma bakımından insanın dirisi ile ölüsü arasında fark yoktur. İnsanın ölüsü de dirisi gibi saygındır.Müslüman toplumlarda insana sırf insan olduğu için iyi muamele edilmesi gerektiği bir ibadet olarak mali yardım yapılabileceği görüşüyle de pratiğe dönüşmüştür. Mesela İslam toplumunda yaşayan gayrımüslim vatandaşlara Hz. Ömer zekât verilebileceğini söylemiştir.

DİN VE SOSY0-KÜLTÜREL HAYAT



İslam toplumlarında sosyal hayattaki ilişkilerin temel dinamiği olarak iman ve ibadetin oluşturduğu ahlâkla kendisiyle barışık, varlıkla ilişkide karşılıksız sevgiyi (şefkat) ve ihsanı (gönülden gelen bir coşkuyla iyilik etme) merkeze alan bir birey hedeflenmiştir.

**İslam medeniyeti rasyonel akıl temelli değil duygu yüklüdür ve onun odağında gönül vardır. İslami vakıflar, medeniyet dünyasının hayranlık duyduğu bir müessesedir. Bugün devletin üstlenmiş olduğu sosyal, kültürel ve ekonomik hizmetler geçmiş dönemlerde çok başarılı bir şekilde vakıflarca yürütülmüştür. Türkiye’de teknolojinin işlevsiz hale getirdiği son dönemlere kadar Anadolu’nun köylerinde cami yanında inşa edilen köy odaları aynı işlevi görmüştür. Eski kervansaray ve köy odaları kültürünün günümüz Türkiyesindeki karşılığı, çeşitli kamu kurumları ve özel müesseselere ait misafirhanelerdir. Bu kültür biraz farklılaşmış biçimde bugün de yaşamaktadır.

**İslam kültürünün temel özelliği dünya-ahiret, madde-mana, ruh-beden, birey-toplum ve ilim-din arasındaki ahengi korumuş olmasıdır. İslam evrensel ve sürekli bir dindir. Dinîn kültürel formları ülke ve toplumlara göre ya bu ayrıntılı hükümlerin özünü zedelemeden oluşmuş ya da dinîn temel ilkelerinin işletilmesinden doğmuştur. Dolayısıyla rafine olmuş gelenek şeklinde yaşayan kültürel değerlerin temelinde dinîn ana ilkeleri ve değerleri vardır. Bu doğrultuda her toplum bu tür uygulamaları kendi tabii ortamında oluşturur. Bunların yerel özellik taşımasının, farklı toplumlara göre değişiklik arz etmesinin bir Müslüman açısından sorun teşkil etmesi bir yana tam aksine bunlar İslam’ın evrenselliğini ve dinamizmini de gösteren zenginliklerdir. Çünkü şekiller yerel motif taşısa da değer sabit, kök ve menba birdir. Burada dikkat edilmesi gereken husus kültürel değerlerin din hâline gelerek onun yerini alan bir yaşam biçimine dönüşmemesi ya da İslam’ın ruhuna ters, Kur’ân ve hadislerle açıkça çatışan bir uygulama hâlini almamasıdır. Toplumda egemen olan kültürü / kültürel değerleri Hz. Peygamber’in sapıklık olarak tanımladığı bid‘atten ayıran ölçü de budur. Bu sebeple kültürel formlar din değildir; dinîdirler.

**Anadolu insanının kandil kutlamaları, mevlit geleneği, yöresel bazı evlilik merasimleri, giyim-kuşam biçimleri, Cuma namazına belli bir süre kala namazı hatırlatıcı salâ okunması dinîn Türk toplumunda oluşturduğu kültürel formlarına örnek olarak zikredilebilir. **Mistik karakter arz eden şahıslar üzerinden verilen mesajlarla desteklenen kültürel formları da burada zikretmek gerekir. Mesela Anadolu kültüründe yardım talebiyle gelenleri boş döndürmemenin itici güçlerinden birisini “her isteyeni Hızır bil” sözü oluşturur. Bu konuda anlatılan Hızır kıssaları yardımlaşmada motive edici önemli bir güç olmuştur.Anadolu’da akrabalık ilişkilerinden doğan önemli ve güçlü bir kültürel yapı oluşmuştur. Dinî literatürde sıla-i rahim denilen “akrabalarla sıkı ilişki içinde olma” görevi sadece Müslüman akrabalar arasında değil Müslüman’ın gayrimüslim akrabalarına karşı da hassasiyet göstermesi gereken bir ödev sayılmıştır. Hz. Peygamber’in ilim öğrenmenin her Müslüman erkek ve kadına farz olduğunu bildiren hadisteki (İbn Mâce, “Mukaddime”, 17) “ilim” kelimesi davranış bilgisi anlamına gelen “ilm-i hâl” geleneğinin oluşmasında önemli rol oynamıştır.

Yüklə 343,39 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin