Unite 1=turkiyenin toplumsal ve ekonomik yapisi toplumsal yapi kavraminin genel çERÇevesi



Yüklə 343,39 Kb.
səhifə1/8
tarix18.01.2018
ölçüsü343,39 Kb.
#38742
  1   2   3   4   5   6   7   8

UNITE 1=TURKIYENIN TOPLUMSAL VE EKONOMIK YAPISI

TOPLUMSAL YAPI KAVRAMININ GENEL ÇERÇEVESİ

Toplum, belli bir coğrafya parçası üzerinde yer alan, üyeleri arasında sıkı bir etkileşim ve iş bölümü olan bir insan topluluğudur. Geniş anlamda toplum, insan ırkını bir bütün olarak ele almaktadır. Dar anlamda bir toplum ise, modern ulusları oluşturan milyonlarca insan arasında değişen herhangi bir topluluktur. Örneğin insan topluluğu olarak Zulu, Eskimo, Arnavut, Hint, Türk, Kürt, Laz veya Çerkez toplumu, bu anlamda bir toplumdur. Ayrıca dar anlamda toplum, yaş ve cinsiyet grupları, sosyal sınıflar, meslek grupları ve topluluklar gibi büyük bir çeşitlilik arz eden küçük gruplaşmaları da içermektedir.

Fert ve Grup İlişkileri Açısından Toplum: Grup, kişilerden toplum ise gruplardan oluşmaktadır. Gruplar ve dolayısıyla insanlar da bu bütünlük içinde birbirleriyle karşılıklı bağımlılık içinde olurlar. Özellikle tarihi boyutuyla topluluktan farklı olarak toplum, daha çok kentsel ve endüstriyel şartların belirlediği kanunların ve diğer resmî kuralların oluşturduğu büyük kitledir. Burada sosyal ilişkiler daha resmîdir ve kişisellikten uzaktır. Toplumun özelliklerini dört ana başlıkta belirleyebiliriz:

1-Toplumdaki insanlar, demografik bir birimdir. Toplum, bu anlamda nüfustur.

2- Toplum, ortak bir coğrafî mekânı paylaşan bir ulustur. Ancak, bir ulus içinde bazen farklı etnik gruplar, yani topluluklar yaşayabilmektedir. Dolayısıyla, toplum, her zaman bir ulus değildir.

3- Sosyolojik olarak toplum, fonksiyonel olarak farklılaşmış temel kurumlar ile meydana gelmektedir. Örnegın;Aile, din, ekonomi

4- Kültürel boyutuyla toplum, birbirine benzer gruplardan oluşan, fonksiyonel farklılaşmalara rağmen, örgütlenmiş ve işbirliği hâlinde bir sosyal birimdir.

Toplum Modelleri

1. Sosyal Bakımdan Toplumların Tasnifi: 2. Siyasi Bakımdan Toplumların Tasnifi:

a) Geleneksel toplum a) Bağımsız toplum

b) Çağdaş toplum b) Federal toplum

c) Otoriter toplum c) Demokratik toplum

d) Asosyal toplum d) Totaliter toplum

e) Sosyal toplum e) Açık toplum f) Kapalı toplum

3. Kültürel Bakımdan Toplumların Tasnifi: 4. İktisadi Bakımdan Toplumların Tasnifi:

a) İlerici toplum f) İdeal toplum a)Gelişmıs(zengın) Toplum

b) Gerici toplum g) Ahlaklı-ahlaksız toplum b)Gelişmekte olan (yoksul) Toplum

c) Dışa Açık veya Kapalı toplum

h) Çoğulcu toplum veya çok kültürlü toplum.

e) Dindar toplum d) İlkel toplum

Toplumsal Yapı: Toplumsal yapı, makro ve mikro boyutuyla da ele alınabilmektedir:

1. Makro boyutuyla (geniş anlamda) toplumsal yapı; sosyal hayatın ve sosyal sistemin hemen her alanına yönelmektedir. Bu kapsamda toplumsal yapının içinde iktisadi yapı, sosyo-ekonomik nüfus

kategorileri, siyasi otorite ve egemenlik yapısı, iskânlaşma, demografik yapı, din, dil ve ırk farklılıkları yer alabilmektedir.

2. Mikro boyutuyla (dar anlamda) sosyal yapı; sosyal ilişkileri sadece dar çerçevede ele alan bir anlayıştır. Burada örneğin sosyal ağ içinde yer alan fertlerin, ailelerin, grupların, cemaatlerin ve diğer kurumların rolleri söz konusudur.

***Toplumsal yapı, sosyolojik bir kavram olarak toplumun sosyal yapısı incelenirken, toplumun nasıl olması gerektiği konusu değil, daha çok fiilî durumu incelenmektedir.

Toplumsal Düzen:İnsanların toplum içinde güven içinde yaşayabilmelerini sağlamak amacıyla sistemli bir şekilde oluşturulan kurallar bütünüdür. Toplumsal düzenin, hem insan ahlakında hem de sosyal davranış bağlamında normatif düzeyde temellendirilmesi gerekmektedir. İnsanların bir arada yaşama ihtiyacı, sosyal-psikolojik bir ihtiyaçtan olduğu kadar iktisadi bir gereklilikten de kaynaklanmaktadır. Aksi takdirde toplumsal düzensizlik ortaya çıkabilmektedir. Toplumsal düzenin sarsıntıya uğraması hâlinde ortaya çıkabilecek olası sonuçlar şunlardır:

1. Sosyal kurumlar, hiçbir zaman birbirleriyle tam bir uyum sağlayamadıkları

veya idare biçiminin işleyiş tarzı, fertlerin ekseriyetini hiçbir şekilde tatmin edemediği için, toplumda belli bir dereceye kadar aksama meydana gelir.

2. Böyle olunca, sosyal bütünleşme tam olarak sağlanamamış olur, toplum hayatında ciddi anlamda devlet-millet kaynaşmasında bir eksiklik ortaya çıkar.

3.Devletin kaideleri ve nizamları, fertlerin saadet içinde yaşamalarını sağlayamıyorsa, şahsi moral bozuklukları yaygınlaşır, neticede bundan bütün toplumsal yapı da etkilenir.

4. Nihai kurumsal çöküş, kendisini; ailenin bozulması, kötü alışkanlık, sosyal ahlak esaslarının uygulanmaması gibi sosyal sorunlarla gösterir.

Toplumsal Olgu ve Olay:Zaman içerisinde insanların oluşturduğu toplumla ilgili değişim, toplumsal olguyu ifade etmektedir. Tek tek meydana gelen sosyal olayların bütününe toplumsal olgu diyebiliriz. Örneğin bir yılda tüm evlilik olayları veya evlenenlerin sayısı veya boşanma oranları, toplumsal olgudur. Toplumsal (sosyal) olay ise belirli bir zaman diliminde ve yerde ortaya çıkan ve çoğu kez bir kereye mahsus olan bir oluştur. Örneğin Ali ile Fatma’nın evlenmesi bir sosyal olaydır.

Toplumsal Değişim: Toplum, statik bir yapı olmadığına göre sürekli olarak sosyal değişime tabidir. Bu anlamda toplumsal değişim, toplumsal yapıdaki zamanla ortaya çıkan değişik yöndeki farklılaşmaların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Olumsuz sosyal değişim ise toplumların bozulmasına, sosyal gerilemesine ve dejenerasyonuna sebebiyet verebilmektedir. Toplumsal değişmeyi meydana getiren veya etkileyen faktörler:

1. Fiziki-tabii coğrafi çevre (enerji kaynakları ve doğal zenginlikler)

2. Biyolojik-tıbbi faktörler (biyolojik katılım; tıptaki gelişmeler ve gen teknolojisi)

3. Teknolojik faktörler (üretim ilişkisi ve vasıtalardaki farklılıkların yanında havacılık ve telekomünikasyon alanlarındaki gelişmeler)

4. Sosyokültürel faktörler (kültürel ilişkilerdeki farklılıklar ve fertlerin istek ve kararlarındaki değişim)

5. Siyasi faktörler (Karizmatik veya otoriter liderlerin toplumu yönetmesi; darbeler veya ihtilaller)

6. Ahlaki faktörler (ahlaki erozyon veya faziletli-ideal gelişmeler)

7. İlmî faktörler (bilimsel gelişmeler ve bilginin pratik hayatta uygulanması)

8. Değişik düşünce akımları faktörleri (Örneğin: ideolojik görüşlerin toplumda revaç görmesi)

9. Çatışma ve ihtilafların ortaya çıkması

10. İhtiyaçların ve(ya) beklentilerin artması veya değişmesi

11. Toplumsal zekâ ve sosyal sermaye

12. Töre, örf, âdet ve gelenekler
13. Ekonomik modellerin veya üretim sistemlerinin değişmesi


  • NOT=> Genelde toplumların en yüksek değişim esnekliği; bilim, ekonomi ve teknolojide olurken, en düşük esneklik kültürel ve dinî alanda olmaktadır.

TOPLUMSAL YAPI İLE İLGİLİ SOSYAL TEORİLER

Sosyal teoriler, toplumsal yaşamın ve sosyal olayların özelliklerinin araştırılmasında ortaya çıkan kuramsal yaklaşımlardır. Toplumsal yapıyı farklı şekillerde açıklayan sosyal teorilerin boyutlarını dört ana başlıkta toplamak mümkündür:

1. Bilişsel Boyut: Toplumsal yapı ile ilgili bilgi oluşturmaya yönelik varsayımdır.

2. Duygusal Boyut: Toplumsal yapıya yönelik kişisel tecrübelerin, değerlerin, fikirlerin, dünya görüşlerinin teorileştirilmiş yönüdür.

3. Aksettirici Boyut: Toplumsal yapıyı etkileyen değişim dinamiklerinin veya bu yapıda ortaya çıkan olayları daha kolay anlamamızı sağlayan yansıtıcı varsayımlar ve paradigmalardır. Burada sosyal teori, hem bir araç hem de toplumsal yapının bir parçasıdır.

4. Normatif Boyut: Toplumsal yapının nasıl olması gerektiğine dair açık ve gizli varsayımlara dayanan hipotezlerdir.

Toplumsal Değişim Teorileri

1:Telik Sosyal Değişim Teorileri: Entelektüel planlama, bilinçli ve sistematik çabalamaların sonucunda ulaşılması mümkün olan olumlu bir toplumsal değişimi öne süren bir görüştür.

Telik, entelektüel olarak planlanan ve yönlendirilen ilerleme veya bu yöntemle neticeye ulaşma anlamına gelmektedir.

2:Determinist Toplumsal Değişim Teorileri: Toplumsal değişimin sebebi, insan düşüncesi ve maksadından çok belli sosyal ve(ya) doğal güçlerdir. Determinist sosyal teorilerin başında Otomatik Değişim Teorisi, Ekonomik Determinizm Teorisi (Çatışmacı Toplumsal Değişim Teorisi) ve İdeolojik Determinizm Teorisi gelmektedir.

a)Otomatik Değişim Teorisi’ne göre: Toplumsal değişimin determinist doğası, toplumsal değişmenin iktisadi faktörlerce otomatik olarak belirlenmiştir. Otomatik değişim, bilinçsiz ve irrasyonel bir süreçtir. Planlı olmaktan çok bir ihtiyaç karşısında halkın davranışında meydana gelmektedir.

b)Ekonomik Determinizm Teorisi (Çatışmacı Toplumsal Değişim Teorisi):İki sınıflı Marksist çatışma modellerinden menfaat çatışmalarına ve çatışmaların kurumlaştırılması, çatışma ve istikrarın birbirini tamamlayıcı olduğu tezlerine kadar olan konuları içermektedir. Marks'a göre, toplumsal düzen, her biri özgün bir üretime tekabül eden dört ana evreden geçti. Beşincisi, son ve ideal safhadır, oluşum hâlindedir ve ortaya çıkması kaçınılmazdır.

c) İdeolojik Determinizm Teorisi: Burada, toplumsal değişimin faktörleri daha çok kültürel unsurlardır. Toplumsal değişim, soyut materyalist unsurlar ve faaliyetlerin etkisinden çok düşüncelerin, ideallerin, örf ve âdetlerin, sosyokültürel ve dinî değerlerin etkisi altında kalmaktadır.

3. Devri Toplumsal Değişim Teorileri: Devirli-döngüsel-dönemsel-çevrimsel toplumsal değişim teorisi, toplumsal değişimin devri doğasına "ilmî" olarak ortaya atan görüştür. "Tarih tekerrür eder" sözü, genelde bu teorik yaklaşımı ifade etmektedir. Devri Sosyal Değişim Teorilerini iki ana grupta inceleyebiliriz:

a) Biyolojik Devri Teorisi: Buna göre; toplumsal gelişme ve üstün medeniyetler, üstün ırkların bir eseridir.

b) Kültürel Devri Teorisi: Bu görüşe göre; her medeniyet, benzer doğum, olgunlaşma, gerileme ve ölüm merhalelerinden geçmektedir. Her medeniyet bir dönemde belirli bir yönde gelişmekte böylece lineer bir süreç izlemektedir.

Yapısalcılık:Bütün sistemlerin ve kurumların mutlak, değişmez temel yapılardan meydana geldiğini ileri süren ve bu bağlamda sosyal gerçekliğin yapısal belirleyicilerini inceleyen bir teoridir. Yapısalcı antropolojinin en önemli isimlerinden olan Claude Levi-Strauss’a göre yapısalcılık, yüzeydeki birtakım toplumsal olayların altında yatan bazı kuralların veya kanunların oluşturduğu bir başka sistemi ve(ya) yapıyı arama esasına dayanan bilimsel bir yöntemdir.

*** Yapısal yaklaşımlara göre; toplumsal yapıyı din, sosyal sınıf, kültür ve meslek dalları gibi unsurlar oluşturmaktadır. Bütün bu sosyo-kültürel unsurlar, insanların tutum ve davranışlarını etkilemektedir. Sosyal ilişkilerin yapısal düzenlemelerle veya kurumlarla yakından ilgilenenler Comte ve Marx’tır.

Yapısal Fonksiyonalizm(İşlevselcilik):Fonksiyonalizm, bir kurumun veya birimin içinde yer aldığı sosyal veya kültürel bir sistemde oynadığı rol ve işleyiş ile varlığının neticelerini açıklamaya çalışan işlevsel bir teoridir.

** Sosyal felsefede işlevselcilik ise, yerleşmiş insani gelenek veya kanunların bir bütün olarak toplumun faydasına katkıları bağlamında açıklanmaktadır.

** Fonksiyonel psikoloji; ruhu, organizmanın bir parçası olarak gören teoridir. İşlevsel teori, darvinist görüşlere dayanmaktaydı. 19. asırda William James (1842–1920) tarafından ortaya atılan bu teori kapsamında, hayvanlar üzerinde zekâ testleri uygulanarak, deneylerle hayvanların nasıl öğrendikleriyle ilgılı calısmalar yapmıstr.

** Yapısal fonksiyonalizm toplumsal yapıyı oluşturan unsurların işlevlerini açıklamaya ağırlık veren teorik bir yaklaşımdır. Toplumu fonksiyonel bir bütün olarak kabul eder. Buna göre; topluma ait maddi ve manevi değerler, hayati önem arz etmekte ve işlevsel olarak sosyal barışı sağlamaktadır.

**Fonksiyonalist teoriler Aguste Comte ile başlayıp Herbert Spencer (1820 – 1903) ile devam eder. Spencer, canlı varlıklarla toplum arasında bir paralellik kurmuş, biyolojik ve sosyal sistemler arasındaki benzerlikleri ortaya çıkartmış ve toplumu bir organizmaya benzetmiştir. Buna göre; toplum, yaşayan bir sosyal organizmadır. Toplumsal yapı içinde her bir parça (unsur), bir fonksiyona veya gayeye hizmet etmektedir.

Sosyal Alışveriş (Mübadele) ve Aksiyon Teorisi:İnsanlar arasındaki etkileşimin ödül ve cezaya dayalı olarak gerçekleştiğini ve karşılıklı değişim ile oluştuğunu ileri süren rasyonel ve antropolojik odaklı mikro sosyolojik yaklaşımdır. Mübadele teorisyenleri, toplumsal iletişim ve etkileşimin ekonomik alışverişe benzediğini ileri sürmektedirler. İnsan davranışlarının karmaşıklığını fazla dikkate almayan sosyal alışveriş teorisi, özellikle tutum ve davranışlarının kaynağı üzerinde duran sosyal aksiyon teorisi tarafından geliştirilmiştir.

**Sosyal aksiyon teorisi ise özne olarak fert üzerine odaklanmaktadır. Bu teoriye göre; bireysel eylem (aksiyon), toplumu meydana getiren insanların benimsedikleri dünya görüşü ile yakından ilişkilidir. İnsanlar, sahip oldukları dünya görüşlerinden fiil ve hareketlerini yönlendirecek motif, amaç ve anlamları elde etmektedir.

Çatışma Teorisi: Bilindiği gibi çatışma, toplumdaki kişi veya gruplar (sınıflar) arasında meydana gelen anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar, çekişmeler, münakaşalar ve(ya) çarpışmalardır. Çatışmanın gizli veya aleni (somut) olarak ortaya çıkması süreçlerinde algılama ve duygular açısından şekillenen belirtilerin yanında tutum ve davranışları ana başlıklar hâlinde inceleyelim:

1. Gizli Çatışma: Potansiyel çatışmaya yol açabilecek riskler. Örneğin: menfaat ve hedeflerdeki farklılıklar, potansiyel bir çatışma için risk teşkil etmektedir.

2. Algılama Çatışması: Sosyal münasebet ve sosyal iletişim çerçevesinde algılamadaki farklılıklar veya mesajlara verilen farklı anlamlardan ötürü ortaya çıkan çatışmadır.

3. Hissedilen Çatışma: Tarafların, konuları farklı algılamaları sonucunda çatışmaya yol açabilecek karışık olumsuz hislere kapılmaları. Örneğin: öfke, kin, kırgınlık, düşmanlık.

4. Açık Çatışma: Kişinin, barışçı olmayan davranışları sonucunda çatışmanın fiili olarak ortaya çıkmasıdır.

5. İletişim Çatışması: Sosyal iletişim kapsamında İnsan ilişkilerinin iyi olmadığı yerlerde ve ortamlarda ortaya çıkan çatışma.

*** Çatışma teorisine göre, taraflar arasında değişik düzeylerde sürekli olarak tekrarlanan sosyal çatışmalar sayesinde toplumsal yapı ve düzen yeniden şekillenmektedir. Bu anlayışa göre toplum, organik bir bütün olmaktan çok, bir süreçtir. Sosyal değişimin ‘motoru’ olması dolayısıyla çatışma gerekli bir olgudur.

TOPLUMSAL YAPIYI OLUŞTURAN UNSURLAR



Fertlerin Tutum ve Davranışları:Tutum, sosyal çevre etkisi ve sosyalleşme sürecinde öğrenmeyle elde edilen, belli bir süre devam eden ve çoğu kez yanlı olan eğilimlerdir. Bu yönüyle tutum, bir insana atfedilen ve onun psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu ve davranışlarını düzenli bir biçimde oluşturan bir ön eğilimdir. Davranış ise kişilerin, belirli uyarılara karşı gösterdikleri aktif veya pasif tepkilerin bütünüdür.Örnegin; Sevinmek, gülmek, ağlamak, kızmak..

Ölçülebılen Davranıslar: jest, mimik, kan dolaşımı, gülmek

Ölçülemeyen Davranışlar: ağrı, ıstırap, aşk, kıskançlık, nefret

*** Bazı davranışlar, toplumdan topluma farklı değerlendirilir. Mesela bazıları iyi (sosyal) bazıları ise kötü (asosyal) olarak kabul edilir.

Topluluklar:Küçük, içine kapalı ve yüz yüze temaslara ve ağırlıkla akrabalığın ortaya çıkardığı yoğun kişisel ilişkiler ağından oluşan cemaattir.En küçük bölgesel gruptur. Topluluk, kısaca şu unsurlardan oluşmaktadır:

1. İnsanlar arası sosyal ilişkiler sıkı ve yoğundur 2. Özellikle grup olaylarında kişiler sosyal duyarlıdır

3. Grup üyeleri manevi değerlere önem vermektedir 4. Genelde sosyal sorumluluk hâkimdir

***********Topluluk çeşitlerini bu anlamda dört ana kategoriye ayırabiliriz:*******************

1. Temel hizmet topluluğu, yani köy topluluğu. 2. "İkincil fonksiyonlu" topluluk (küçük kasaba)

3. Endüstriyel topluluk: Alışveriş ve ticaret merkezi olmasının yanında aynı zamanda imalat merkezi olarak da hizmet veren bir topluluk.

4. Özgün bir ekonomik temelden yoksun topluluk

Sosyal Gruplar:Faaliyetlerinde birbirini göz önünde bulunduran, aralarındaki sosyal etkileşim sebebiyle başkalarından ayırt edilen, iki veya daha çok kişiden meydana gelen bir topluluktur. Sosyal grup aynı zamanda belli bir hedefi gerçekleştirmek için toplanmış, üyelerinin karşılıklı ilişkileri sonucu ortaya çıkmış, birbirine ortak değerlerle bağlı, çok işlevli, somut bir sosyal birimdir.

Kalabalıklar:Fertlerin, tesadüfen bir araya gelmiş olsalar dahi psikolojik güçlerin tesiri altında kalarak tek vücut olarak düşünmeleri ve davranmaları sonucunda meydana gelen topluluktur. Kalabalıklar, ortak bir uyarı sonucunda belli bir yerde toplanmaktalar ve dikkatlerini bu uyarının yol açtığı ortak duygusal ilgiye yoğunlaştırmaktadırlar ve herhangi bir anda ortak eyleme geçebilmektedirler. Bir araya gelebilmek için kişilerde ortak bir yönelimin, duygunun ve(ya) menfaatin olması gerekmektedir.

Yığınlar:Sosyolojik açıdan yığın veya yığınlaşma, bazen kişilerin bir kategoriye giriş sürecini de ifade etmektedir. Örneğin: yeni bir eve taşınanlar, komşularıyla yığınlaşırlar ve komşuluk münasebetleri açısından sosyal kategori haline dönüşürler. Sosyal yığının özellikleri kısaca şunlardır:

1.Oldukça anonimdir, birbirlerine yabancıdır ve birliktelik epey zayıftır.

2. Yığın, kategoriler gibi örgütlenmemiştir.

3. Fiziki mekân ne denli geniş olursa olsun, sosyal temas son derece sınırlıdır.

4. Yığın içinde olanların davranışlarında kısıtlamalar, düzenlemeler yapmalarını gerektiren davranış kaidelerinin sayısı çok azdır.

5. Yığınların çoğu bölgeseldir. Yani, fiziki çevre yönünden özellikler taşırlar

6. Yığınların çoğu geçicidir. 7. Katılım sürekli olarak değişebilir,degıskendır.

Sosyal Sınıflar:Mesleki, iktisadi ve siyasi statüler bakımından benzer pozisyonda olan bir gruptur. Sosyal sınıflarda fert ve ailelerin farklı prestije, imtiyaz ve imtiyazsızlığa ve sosyal güce göre düzenlendiği hiyerarşik bir sistem ortaya çıkmaktadır. Sosyal sınıflar, açık sınıf grupları ve kapalı sınıf gruplarına göre iki farklı şıkta değerlendirilmektedir: Açık toplumlarda, kapalı toplumlardanfarklı olarak kişiler, doğuştan değil sosyalleşme, eğitim ve fırsat eşitliği sayesinde sosyal hareketlilikten yararlanabilmektedir.

Sosyal Statüler:Kişilerin, sınıfların, kategorilerin ve(ya) sosyal grupların, toplum veya toplumsal yapı içindeki yeridir. Sosyal statünün ortaya çıkış şekli (sosyal statü türleri)

1. Atfedilen-Verilen-Verilmiş Statüler: Bunlar ferdin, kişisel gayretlerinden ve özelliklerinden ziyade soy, sop, aşiret, din veya mezhep bağlarından ötürü ortaya çıkan ve zor değişen statülerdir. Doğuştan elde edilen mevkii, kast ve kölelik benzeri toplumlarda görülür ve genelde biyolojik olarak geçer. Yaş, cinsiyet, soy gibi genetik özellikler bu statü içinde yer alır.

2. Başarılan-Hak Edilen-Kazanılmış-Kazanılan-Edinîlen Statüler: Bunlar ferdin, eğitim ve çalışma hayatında gösterdiği şahsi çabalar ve yetenekler sayesinde eldi ettiği statülerdir. Kişi bu statüyü, bazen yetenek, güzellik ve yaş gibi özelliklerinden dolayı elde edebilmektedir. Eğitimin, fırsat eşitliğinin ve sosyal hakların sağlandığı toplumlarda bu tür statülerin elde edilmesi daha mümkündür.

3. Kilit Statüler: Bir kişinin, toplumda sahip olduğu birden çok statüden birinin, diğerlerine oranla daha dikkate çekmesi ve ön planda olmasıdır.

Sosyal Roller:Toplumda kişilerden belirli sosyal olayların karşısında beklenen sosyal davranış şekilleridir. Kişinin, grup içindeki yeri ile ilgili olarak kendisinden beklenen ve umulan bazı hak, görev ve davranışlarıdır. Sosyal statü ile sosyal rol arasında sıkı bir bağın olduğu ortadadır.Sosyal statülerin gereği olarak yapılan davranışlar, sosyal rol olduğuna göre rolleri de, statüler belirlemektedir. Kısacası sosyal statüler, insanları belirli kurallara uymaya zorlamaktadır.

Kültür:Kültür, bir toplumun tarih içinde üretip koyduğu, ortaya koyup zamanla milli varlığın bir boyutu haline getirdiği veya onu şuuraltı kazanıma dönüştürdüğü sosyal ve ahlaki davranış disiplinlerinin ve düşünce ufkunun bütünüdür. Kültürün ana özelliklerini kısaca belirleyelim

1. İçgüdüsel veya kalıtımsal olmaktan çok eğitim yoluyla yeni nesle aktarılır ve öğretilir.

2. Tarihi yönü itibarıyla dinamiktir, süreklidir ve nesilden nesile aktarılır.

3. Sosyal yönü açısından örgütlenmiş grup ve toplumların eseridir ve paylaşılır.

4. Ferdi tutum ve davranışlardan farklı olarak ideal veya idealleştirilmiş kaideler manzumesidir.

5. Manevi ve sosyokültürel ihtiyaçlarımızı karşılar ve insanları mutlu eder.

EKONOMİK YAPI KAVRAMININ GENEL ÇERÇEVESİ



Ekonomi (İktisat):Hayatta orta yolu tutmak, itidal ile hareket etmek, tutumlu olmak, hem cimrilikten hem de israftan (savurganlıktan) uzaklaşmak anlamlarına gelır.

***Felsefi bir yaklaşımla iktisat, sosyoekonomik ilişkilerin temel kıstaslarındandır ve bu açıdan bakıldığında maddi imkânları yani insanın kullanma iktidarına verilen nimetleri faydasız yerlere sarf etmemek.

***Çağdaş bir yaklaşımla ekonomi; halkın günlük faaliyetlerini, insanların üretim ve tüketim faaliyetlerini nasıl organize ettiklerini, gelir kazanmalarını, servetlerini, hayatlarını hangi şartlarda ve nasıl sürdürdüklerini, toplumların nasıl geliştiğini ve medeniyetin nasıl oluştuğunu inceleyen bir bilim dalıdır. Kısacası ekonomi aşağıdaki konuları incelemektedir:

1. Belli bir ülkede ya da ülkeler arasındaki üretim-tüketim, alış-veriş ve değiş-tokuş ilişkilerini incelemektedir

2. Fert, aile ve toplumların sınırlı imkânlarla gittikçe artan tüketim ihtiyaçlarının nasıl karşılandığını incelemektedir

3. Toplumların üretim-tüketim yolundaki tutum ve davranışlarını incelemektedir.

Ekonomik Davranışlar, Faaliyetler ve Hareketler:Ekonomik yapı, ekonomik davranışlar ve faaliyetlerden oluşmaktadır. İnsanların kıt olan kaynakları iyi ve planlı bir şekilde kullanmak için giriştikleri bütün faaliyetler, iktisadi faaliyetler olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda iktisadi faaliyetlerin bazı ortak noktalarını bilmekte fayda vardır:

1. İnsan ihtiyaçlarının karşılanmasına yarayan mal ve hizmetlerin elde edilmesi

2. Faaliyetlerde emek ve masrafın varlığı 3. Geleceğe yönelik düşünce ve stratejik planlama

4. İktisadilik prensibi çerçevesinde, belirli emek veya masraf yapmak suretiyle azami fayda elde etmek ve belirli gayelere asgari emek sarfıyla veya masrafıyla ulaşmak.

Ekonomi Modelleri



Sosyalizm ve Devlet Ekonomisi:Sosyalizm; iktisadi teşebbüsleri ve teşekkülleri, herkese eşit mal veya ücret vermek düşüncesiyle devlete aktarılmasını isteyen bir görüştür. Karl Marx, ve Friedrich Engels kolektivist (sosyalist) düşüncelerin bir toplumsal düzen, bir iktisadi doktrin olarak toplum hayatına girmesinin ilk öncülüğünü yapmışlardır.

****Toplumsal değişimin kaynağı, toplumsal zıtlıklar ve çatışmalardır. Bu çatışmalar tez-antitez şeklinde devam etmektedir. Bunun sonucunda ister istemez bir sentez ortaya çıkmaktadır. Sentezler ise toplumların yükselmesini sağlamaktadır. Bu tezi benimseyen Marx, görüşlerinde ağırlıklı olarak sosyal sınıfların çatışmalarına ağırlık vermiştir.

Liberalizm ve Serbest Piyasa Ekonomisi:Liberelizm 18. yüzyıl sonları ve 19. yüzyıl başlarında İngiltere'de ortaya çıkan, siyasette ve iktisatta özgürlüğü savunan doktriner bir akımdır. Liberaller; kamu otoritesinin iktisadi, sosyal, dinî vb. gibi süreçlere müdahale etmesine karşı çıkılmaktadır. İktisadi boyutuyla liberalizm, sosyalizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü liberal görüş, her tür mülkiyete ve hür teşebbüse saygı gösterdiği gibi devletin piyasaya müdahalesinin en alt düzeyde kalmasını istemektedir. Liberal bir devlet, piyasada oluşan arz ve talep mekanizmasının iktisadi ve sosyal açıdan en faydalı neticeleri vereceğine inanan,( "Laissez-faire, laissez passer") "bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler" ilkesini savunan bir devlet modelidir. Liberal devletin asli görevi sadece mülkiyeti korumak, genel eğitimi sağlamak, adalet, asayiş ve bayındırlık hizmetleri vermektir.

*****Liberal devlet, serbest piyasa ekonomisini savunmaktadır. Serbest piyasa ekonomisi, piyasa güçlerinin serbestçe hareket edebildikleri, üretim, dağıtım, bölüşüm, yatırım gibi iktisadi faaliyetlerin serbestçe yapılabildiği, fiyatların arz-talep dengesince belirlendiği ve piyasa dengesinin oluşumuna dışarıdan müdahale edilmediği, rekabetin olduğu bir ekonomik sistemdir.

Sentezci İktisadi Model ve Sosyal Piyasa Ekonomisi: Sentezci iktisadi model ve Sosyal piyasa ekonomisi, sosyal adaletin önemine vurgu yaparak piyasa ekonomisinde adil rekabet ortamında fırsat eşitliğinin sağlanmasını isteyen bir modeldir. Piyasa ekonomisi modeli tüketici haklarının geliştirilmesine, dezavantajlı grupların pozitif ayrımcılığına, iş sağlığı ve güvenliğine, iş güvencesine, işsizlerin sosyal güvenlik kapsamı altına alınmasına ve aktif istihdam politikalarına önem verilmektedir. Ekonomiye sosyal politika müdahalesini kabul eden bu sistemde düzenleyici beş ana ilke vardır:

1. Tam rekabeti sağlamak için monopol (tekel) denetimi (kartel yasağı)

2. Piyasa gelir dağılımının maliye politikaları ile düzenlenmesi ve desteklenmesi.

3. Üretim faktör ve kaynaklarının korunması

4. Çalışanların ve işsizlerin sosyal güvenliği

5. Asgari ücret belirlenerek işgücünün konjonktürel dalgalanmalardan korunması

****Sosyal piyasa ekonomisinin temel esaslarını teorik olarak belirleyen Alman bilim adamları Walter Eucken, Franz Böhm ve Alfred Müller-Armack olmuştur.

****Sosyal politika alanında bu ekonomik modelin hayata geçirilmesi 2. Dünya Savaşından sonra ilk defa Ludwig Erhard tarafından sağlanmıştır ve Karl Schiller tarafından da başarılı bir şekilde devam ettirilmiştir.

Yüklə 343,39 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin