Gazze’nin şerri ve hayrı
Baskın Oran
Yaralı çocukların çektiği ıstırabı gördükçe, İsrail’in rezil saldırılarında ölenlerin adeta kurtulduğunu düşünmemek mümkün değil.
Nazilerin 6 milyon Yahudi’yi yok etmesi, bu insanlara nihayet bir devlet kurdurarak yüzyıllar süren aşağılanmadan kurtulmalarında en büyük etken olmuştu. Ama, İsrail’i kurunca, küçüklüğünde ırzına geçilen çocuğun büyüyünce hayattan intikamını küçük çocukların ırzına geçerek alma teorisini ispat eder gibi şimdi Filistinlileri kırıyorlar.
Muhtemelen, Filistinliler de bu kırım sonucu kurtulacak. Bu mazlum insanlar bir bağımsız devlete galiba ancak bu “sayede” kavuşacaklar. Dindarsanız “şerden hayır” dersiniz, Marksist veya felsefeci iseniz, “diyalektik”; aynı şey.
Şu farkla ki, diyalektik iki yöne de çalışıyor. Şer, bağrından “hayır”ı doğuruyor; hayır da maalesef “şer”i. Baksanıza, insanları dünyaya açıp özgürleştiren internet, bazılarının o kısır içlerine daha da kapanmasına nasıl yol açmakta. Çünkü dünyası küçücük olanlar, birkaç yüz üyeli bir siteye katılınca adeta kainata, aşiret’in yerini tutan bir kainata yükseliyor. Burada birbirlerine farkında olmadan ulusalcılık adı altında ırkçılık talim ettiriyorlar.
Sürecin işleyişi basit ama ilginç: Bir iddia uçuşmaya başladığı zaman doğru olup olmadığı sorgulanmadan derhal iman ediliyor. Hemen “fwd” tuşuna basıp başkalarına yollanıyor. Hepsi bu. Yeter ki o iddia iki nitelikten birini, tercihan ikisini birden taşısın: 1) Irklarını ve dinlerini yüceltsin, 2) Irklarını ve dinlerini aşağılasın. Biriyle mutlu, diğeriyle tahrik oluyorlar. Daha önemli olan ikincisi için yeterli malzeme bulunamadığından, üretiliyor: “Türklük aşağılanmıştır!” çığlıklarının ve 301’e sarılmaların sebebi bu.
“Köpekler ve Türkler Giremez” dendi mi?
İki zıt olayın, Ermenilerden Özür ve Gazze’nin bir araya gelivermesi bu “kendini tohumlama”ya patlama yaptırdı.
Patlayan insanlar iki tür. Birinci tür nispeten az eğitimli. Kasabadaki avukatın girdiği ortaokul İngilizce dersinden ikmalde dört buçuktan beşle geçmiş, dış dünyayla ilişkisi Şampiyonlar Ligi veya UEFA Kupası’yla sınırlı olanlar. Üslup gençlerde şöyle olabiliyor: “bundan kelli gerek amrikanyanın hotelkaliforniya kırallığında olsun, gerek firengistanın paris nam orospu dolu bok çukurunda olsun rastladığım bütün ermenilere kafa göz dalaraktan neden müslüman türk soykırımı yapmaya çalıştıklarını açıklamalarını kibarca ve nazikçe reca edeceğim.” (www.hafif.org)
Bu türün imajı, Eskişehir Osmangaziciler’in enfes bir “köpekli” fotosu sayesinde belleklerimize kazındı. Yüzlere bak, süngüye davran. İsrail’i protesto diye giriyorlar, “Bu kapıdan Ermeniler ve Yahudiler giremez” yazıp çıkıyorlar (Radikal, 08.01.09). Kucaklarında da bir köpek. Ne oluyoruz diye basın üzerlerine gidince savunmaları: “Biz ırkçılığı protesto ediyorduk. Yahudi’den kastımız, İsrail ve askerleri. Ermeni’den kastımız, Türkler ve Köpekler Giremez diyen o Ermeni çalgıcılar. Adını kartona sığdıramadık.” (Radikal, 11.01.09).
Sığdıramadık dediği, herhalde, SOAD adlı bir Ermeni-Amerikan müzik grubu. Hafif.org’dan okuyoruz: “System of a Down’u hepiniz bilirsiniz, müziğinden ziyade ermeni olduğu için biliriz. Bu grup yeni bir şarkı yapmış you tube de yayınlanmaya başlamış arkadaşım bana linkini verdi içeriği hepimizi sinirlendirecek tarzda "YİNE SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI" hakkında klip yapmışlar. Gerçi 2005 yılı albümlerinde var ama yine de bizler için yeni.” “Türkler ve Köpekler Giremez”den bir haber yok.
(Gel de anımsama: Yeniçeri Yahudi’yi yatırmış, kesecek, adam can havliyle bağırırmış: “Aman ağam, ne yaptım?” / “Sus! Hazreti İsa’yı çarmıha geren kim?!” / “Ağam o 1800 yıl önceydi!” / “Fark etmez! Ben daha yeni duydum!”).
Habere gelmiş mektuplardan biri: “Arkadaşlar o klip resmi klip değil. Grubun fanlarından biri yapmış o klibi”. Aşağıdaki “Klip Burada”ya basıyorsunuz, huzurlarınızda Türkiye Cumhuriyeti Dövleti: “Ankara Çubuk Sulh Ceza Mahkemesi kararıyla bu siteye erişim engellenmiştir”.
Ermenistan’ın Eurovision’a göndereceği bildirilen bir grubun şarkısında Türklüğe hakaret olduğu da dolaşıyor internette; aranan köpek orada olabilir mi? Ama www.mynet.com şöyle diyor: “SOAD’ın hayalleri suya düştü. Türkiye'nin tepkileri üzerine Ermenistan, Eurovision'a Türk düşmanı ırkçı grupla katılmama kararı aldı.” “Türkler ve Köpekler Giremez” bulunamıyor. Sakın, 19. yüzyılda İngilizlerin Çin’de yazdığı “Çinliler ve Köpekler Giremez”i kitaplardan hatırlayan birinin üretimi olmasın?
Şimdi, bütün bunları Osmangazici kardaşlarım mı araştırıp çıkardı? Bundandır ki asıl önemli olan tür ikinci tür. Efsaneleri, daha “ulusalcı” olan bu okumuşlar üretip internet düzlüklerine salıveriyor. Çok doğal. Sakallı Celal’in bahsettiği “tahsil”i ne kadar çok almışsa, “I. Dünya Savaşı’nda müttefiklerimiz yenilince bizi de yenik saydılar”ı ne kadar iyi bellemişse, “Türk’ün Türk’ten Başka Dostu Yoktur”u ne kadar içselleştirmişse olay o kadar yoğunlaşıyor. Tahsil düzeyi yükseldikçe Türk’ün Türk’e Türklük Propagandası, mazlumiyyet iddiası ve ona doğrudan bağlı olarak kin ve iftira dozu artıyor.
İslamcı, hümanist, Türkçü, anti emperyalist…
İftira deyince, en başta “AB’den para alan enteller” muhabbeti geliyor. Bu çok ciddi rezilliği gelecek hafta belgeleriyle ele alacağım. Şimdiden şu kadarını söyleyeyim: Bunları yazan ve internete salanlar fena pişman olabilirler. Gelecek haftaya kadar lütfen sabretsinler. Balgam atıp kaybolmak o kadar kolay değil. Devam edelim:
Gazze’yi fırsat bilip internette yayılan ırkçı pisliğin tipik temsilcisi, “Ey İnsanlık”tan gelen ve söylediklerine Kuran’ın Maide Suresini kanıt gösteren bir tanesi:
“İnsanım diyorsan yaşadığın her neresiyse orada yaşayan Yahudileri mutlaka rahatsız etmelisin. Çünkü ancak her nerede yaşıyorsa orada Yahudiler rahatsız edilirse Filistin’deki katliam durabilir ancak. “Ama sakın öldürme. Siyonizmle işbirliğine giren ona yardımcı olanların uyandırılması gerekir öncelikle”.
Arkasından, muhabbet şöyle gelişiyor: “Türkiye’nin artık Türklerin olmasını mı istiyorsun? Afrika’daki aç insanlara destek olmak mı istiyorsun? Yıllarca sömürülmüş, hâlâ da sömürülen ülkelere destek mi olmak istiyorsun?”
Ve sonunda patlıyor: “Kusura bakma sen bunları is-te-mi-yor-sun! Yukarıdakilerin bir mesulü de sensin! Sen aşağıdaki [Amerikan ve Yahudi] ürünleri kullandığın sürece…”
Üniversite listesine de bulaştı
Ve bu tür pisliklerin şahı artık üniversite resmî eposta listelerine de sıçradı. Ankara Üniversitesi’nden okuyalım:
“Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars'ta Ağrı'da Van'da Erzurum'da da ataları oynamıştı. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Ermenilerin uzun boylu olanı kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı…”
Gerisini tahmin edebilirsiniz. Beni en iğrendiren cümlesi: “Ülkemizde sadece 1 ermeni öldürüldü diye yürüyüş yaptılar ve…”. Bitişi ise şöyle: “Eğer kanında bir damla Türk kanı varsa, bunu herkese yolla”. Bu rezil Nefret Söylemi’ni yollayan kişi “Yanlışlıkla yolladım” diyor ve özür dilemeyi reddediyor.
Diyalektik iki yöne de çalışır, demiştik. Düzeltiyorum: Durmadan çalışır. Yani şer’den hayır’a, oradan yine şer’e ve yine hayır’a… diye gider. Şimdi, bu kadar pislik karşısında hayır beklemenin zamanıdır. Böylesine rezil bir Nefret Söylemi’nin nihayet denetime alınarak şiddetle cezalandırılması nihayet gündemde olsa gerektir.
Dostları ilə paylaş: |